
Oy vermeyi ve yorum yapmayı unutmayalım..
İyi okumalarr!!
Kendimi toparlamak için birkaç saniye olduğum yerde derin nefesler alıp verdim.
Kafamın içinde iki düşünce geçiyordu biri şu an yanlarına gidip her şeyi bildiğimi göstermekti diğeri ise beklemek ve onların bana nasıl bir tepkisi olacağını izlemekti.
Olduğum yerden sessizce ayrılmış ve geri mutfağa dönmüştüm.
Elime aldığım soğan, domates ve biberi yıkamak için lavoboyu açmıştım.
En nefret ettiğim şey arkamdan iş çevrilmesiydi. Tamam yeri gelince bende yapıyordum ama benim sakladığım şeyler asla insanların hayatlarını etkileyecek şeyler değildi.
Benden neden sakladıklarını bilmiyordum, bilmekte istemiyordum. Çünkü her şey gün yüzüne çıktığı zaman karşıma geçip her şeyi benim iyiliğim için yaptıklarını söyleyeceklerdi biliyordum.
Peki ben, benim iyiliğim için bir şey yapmalarını istemiyorsam o zaman ne olacaktı?
Kimin umrundaydı ki bu? Kimsenin!
Ben, benim için arkamdan gizli saklı bir şeyler yapmalarını istemiyordum ki. Bana anlatsınlar ne yapacaksak beraber yapalım istiyordum.
Üzüleceksek de beraber üzülürdük. Biz bunun için dost, kardeş, sırdaş ve her şeyden önemlisi aile olmamış mıydık?
Daldığım düşüncelere dalan ince bir ses ve o sesten ayırdığım ismimin zikredilişi dünyaya dönmemi sağlamıştı.
Beste, oturduğu yerden bana seslenirken hafifçe irkildim ve bakışlarımı ona doğru çevirdim."Daha ne kadar yıkayacaksın elindekileri?" diye sorduğunda anlamaz bir şekilde bakışlarım çatılmıştı.
Beste, bakışlarıyla elimdekileri işaret ederken bakışlarım ne zaman yıkamaya başladığımı unuttuğum sebzelere döndü.
Ellerim soğuk suyun altında kalmaktan hafif buruşmuş ve tenimin açık renkliliğinden dolayı da kızarmıştı.
Sebzeleri tezgahın üzerine bıraktım ve açık olan musluğu kapattım. Domates, biber derken sıra soğan doğramaya gelmişti. Soğanı koyduğum doğrama tahtasında sakince doğramaya çalışırken içimdeki buhranlı hisler ve soğanın acı kokusu asla bana yardımcı olamıyordu.
Dolan gözlerim görüşümü daha da çok bulanıklaştırırken bıçağın parmağımın kenarından hafifçe sıyırdığını hissettim.
O sırada gözümde akmayı bekleyen bütün yaşlar akmaya başlamıştı. Olduğum yerde dizlerimin üzerine doğru çöktüğümde bir elimle de parmağımı tutuyordum.
Aslında küçücük bir sıyrıktı ve şu an bu ağlamam yersizdi ama kendimi durduramıyordum.
Beste, endişe dolu sesiyle önümde eğilmiş ve ne olduğunu anlamaya çalışıyordu.
O sırada mutfak kapısında Baran ve Akın'da belirmiş anlamsız gözlerle bana bakıyorlardı. Baran, yanıma eğilmiş saçlarımı hafifçe kulağımın arkasına sıkıştırmıştı.
Akan gözyaşlarımı parmaklarıyla hafifçe temizlemişti. "Ne oldu güzelim? Neren acıyor söyle bana hadi?" diye soran Baran'a cevap vermek isterken titrek birkaç nefes almıştım.
Gerçekten mi Nida?
"Parmağım koptu" dedim tekrar ağlamaya başlarken.
Hepsi birden "Ne!" diye bağırmıştı.
Baran, elini ellerimle sıkıca kapadığım elimin üzerine koydu ve ufacık sıyrık izi olan parmağımı gördüğünde hafifçe gülümsedi.
"Neden gülüyorsun Baran? Parmağım koptu diiyorum sana!" diye bağırdığımda hepsi bana şaşkınca bakıyordu.
Valla ben bile kendime şaşırıyorum bazen sorgulamayın...
"Özür dilerim fıstığım. Haklısın. Ben şimdi müdahele edeceğim kurtaracağız parmağını" demişti.
Akın, elinde pamuk, tendürdiyot ve yara bandı ile geri geldiğinde gözlerim kocaman açılmıştı.
"Aslında parmağım kopmamış olabilir," derken parmağımı oynatmaya başladım "Hiç gerek yok o pis kokulu şeyi sürmemize Baran'cığım."dediğimde hepsi gülmeye başladı.
"Yok yok çok gerek var hatta Beste sen Zeynep teyzeyi arayıp iğne iplik nerede diye sorsana." diyen Baran'a gözlerimi daha çok açmıştım.
Ne ipi ne iğnesi memur bey?
Beste gülümseyerek kafasını sallarken eli de cebindeki telefona gidiyordu. "DUR DUR NE YAPIYORSUN SEN KATNEM SURATLI KADIN?" diye bağırdım.
Dost bildik kalleş çıktı ne kadar ayıp!
Yanımda yere eğilen bir diğer kişi olan Akın ve elindekilere korku dolu bakışlar atarken hemen kenarda sarkan yara bandını elimle kaptığım gibi paketinden çıkardım ve parmağıma doladım.
Herkese sevimli olduğunu düşündüğüm bakışlarımdan yollarken oturduğum yerde de yayıldım. Evim diye demiyorum yeri bile rahat vallahi.
Biz birbirimize mal mal bakarken bu üçlü çok şerefsiz grubu üyeleri içeri girmişti.
Dağhan abi, Beste'ye gözleriyle ne olduğunu soran bakışlar atarken Feza ve Mirza'da aynı şekilde ne olduğunu çözmeye çalışıyordu.
Sessizliği ilk bozan Dağhan abi omuştu."Biri burda ne olduğunu anlatmak ister mi?" diye soran Dağhan abiye, sadece göz devirdim.
Sinirimi asla belli etmeme hızıma bakar mısınız?
Baran, bakışlarını kahpeler grubuna baktı ve "Elini bıçakla sıyırmış abi ona bakıyorduk" dediğinde Mirza ve Feza'nın gözlerinden geçen endişeyi görmüştüm.
İlk tepkiyi Mirza vermişti. Yanıma eğilmiş büyük ellerinin arasına aldığı parmağımı incelerken "İyi misin fıstığım?" diye sormuştu.
Parmağımı hızlıca ellerinin arasından çektim ve başımı olummlu anlamda salladım. Gözlerim Feza'nın gözleriyle kesiştiğine birkaç saniye bakıştık. Gözlerinden endişeli olduğunu anladığım kadar stresli bir ifade de vardı.
Benden bir şeyler sakladığı için ağzını da açamıyordu çünkü Feza'yı artık tanıyordum ve eğer yalan söyleyecek olursa anlayabilirdim. Bunu bildiği için sessiz kalma hakkını kullanıyordu.
Oturduğum yerden hızlıca zıplayarak kalktım "Evet, hadi madem hepiniz buradasınız bir işe yarayın da sofrayı hazırlayalım" dedim.
Hepsi beni onaylayınca hep bir elden sofrayı hazırlamıştık. Biz sofrayı hazırlarken Sezgin elindeki ekmek poşetiyle gelmişti.
Her şey tamamen hazır olduğunda ise sofrayı bile hazırlamaktana daha zor olan o görevi yerine getirmek için kolları sıvamıştık.
Hayır, bulaşık değil.
Reha ve Çağan'ı uyandırmaktı.
Bir yarım saat uyandırmaya çalışsakta uyanmadıkları için en güçlü silahımızı devreye soktuk ve oldukları yerden zıplamaları bir olmuştu.
Beste'den bir Hande Yener şarkıları dinlemeden gitmeyin mahallemizden...
Evet evet, gerçekten güzel söyler!
Yemekler yendikten sonra bulaşıkları da Reha ve Çağan'a yıkmıştık.
Herkes gittikten sonra kendimi uykunun derin ve güzel kollarına bıraktım.
Valla benimde derdim bu.
Uykusuz kalamam anacım.
Gözlerimi öğlen saatlerinde ancak aralamıştım.
O gecenin üzerinden bir hafta geçmişti. Bu süre boyunca annemden ve bu üçlü çok kahpe grubundan kaçmıştım. Çünkü sinirli bir yapım vardı ve asla bildiklerim karşısında susamıyordum bende susabilmek için bu yolu seçmiştim.
Bugün evliliklerinin ayı kadar balı da kaçan Aydın abiciğim ve minnoş karısı Sezin'ciğimi ziyarete gidecektim.
Valla evlendiklerinden beri görüşemiyorum.
Yok balayıydı, yok yeni evliler olmazdı, yok ramazandı derken beni iyice ayırdılar Aydın abimden.
Ne kadar ayıp!,
Üzerime geçirdiğim bahar havasına uyan beyaz çiçekli kırmızı elbiseyi giydim.
Saçlarımı kendi halinde salarken bir beyaz bir fuları saçlarıma doladım. Annemin aldığı üzerinde anne kız figürü olan kolyeyi de boynuma geçirmiştim.
Evden çıkmadan göz ucuyla anneme bakmıştım ama görememiştim. Gerçi görmemiş olmam bir yandan daha iyiydi çünkü nasıl tepki vermem hakkında hala daha hiçbir fikrim yoktu.
Ayağıma geçirdiğim beyaz sporların bağcıklarını bağlarken karşımızdaki evin kapısı açılmıştı ve içinden çıkan Beste'yi görünce bir ıslık fırladı dudaklarımın arasından.
Beste, esmer teninin üzerine giydiği askılı sarı elbisesiyle oldukça güzel olmuştu. Saçları her zamankinin aksine dümdüzdü.
"Nereye böyle bileyim söyle?" diye sordum Beste'ye bakarken.
Bakışlarında geçen mutuluğu gördüm.
Hafifçe gülümserken bakışlarını yere düşürdü "Dağhan ile buluşacağız" dedi.Hafifçe kahkaha attım "Hı hı anladıım" dedim ima dolu çıkan sesimle.
"Sen nereye?" diye sorduğunda "Aydın abimleri bir kontrol edicem anlarsın ya" dedim ve göz kırptım.
"Asla akıllanmayacaksın değil mi?" diye sordu Beste kahkaha atarken.
Durmazdım tabi.
Başımı hayır dercesine salladım ve adımlarımı hızlıca ona götürdüm ve yanağına ufak bir öpücük kondurup el salladım ve seke seke uzaklaştım.
Mahallenin içinde dolaşırken gördüklerime selam vermeden de geçmedim çünkü bilirsiniz mahallenin reisi olmak zordur.
Kendi kendimi mahalle reisi ilan ettim evet!
Sezin abla ve Aydın abinin evinin önüne geldiğimde hızlı yürüdüğüm için nefes nefese kalmıştım.
Ben nefesimi düzene sokmaya çalışırken kapı açılmıştı. Kapıda her zaman ki yakışıklılığı ile beliren Aydın abiye kocaman gülümsedim. Lacivert bir takım elbisesiyle oldukça yakışıklıydı.
Yanaklarımı kocaman elleriyle kavradı "Günaydın fıstık" dedi.
Yanaklarımı koca ellerinin arasından kurtarmaya çalışırken "Sana da günaydın Aydın abiciğim" dedim. Tabi sesim boğuk çıkmıştı orası ayrı.
Aydın abi hem beni sorguya çektiğinden hem de yanaklarımı salmadığı için kapıda kalmıştım.
Tam o sırada arkasından beliren Sezin abla bize garip bakışlar atıyordu.
Eee tabi kadın alışık değil!
"Günaydın Sezin ablacığım. Çok rica ederek söylemek istiyorum ki beni şu hayvan elli kocandan kurtarır mısın acaba?" dediğimde Aydın abi yanaklarımı daha çok sıktı.
"Ne elli ne elli?" diye sorarken ne dediğimi ne fark etmiştim.
"Aman abiciğim sen yalnış duydun beni. Ben hiç öyle der miyim?"
"Dedin ya Nida" dedi Aydın abiciğim.
Demiştim ama yani boşluğuma geldi.
Ben ne diyeceğimi düşünürken Sezin abla beni kurtarmıştı.
Ona gözümden çıkan kalplerle bakarken Aydın abi yanağına ufak bir öpücük kondurup ayrılmıştı.
Ay valla kurtulduk.
Sezin ablaya kocaman sarıldım ve içeri girdim. Vallahi sonunda içeri de girebildik."Hoş geldin canım" diye konuşan Sezin ablaya dönen bakışlarımla elimi mikrofon haline getirdim ve "Hoş geldin yar yüreğime" diye şarkı söylemeye başladım.
Sezin abla kahkaha atarken bende bir yandan gülüyor bir yandan şarkıma devam ediyordum.
En sonunda şarkım bitince tek kişilik dev kadroma kocaman alkışlarıyla eşlik eden Sezin abla "Çok güzeldi çok" dediğinde kocaman ve içten bir öpücük kondurdum.
"Nerede oturmak istersin?" diye soran Sezin ablaya fark etmez bakışlarımdan atarken mutfağa kadar gelmiştik.
"Burası iyi burada otururuz" dediğimde beni başıyla onaylamıştı.
Ben mutfak sandalyesine tünerken Sezin'ciğim de yeni gelinlerin tatlı telaşı sunumu hazırlıyordu sanırım bana.
Düşünsenize kurdaleli kurabiyeler, pembiş pembiş fincanlar, leylekli içinde ne olduğu belli olmayan su bardakları...
Tövbe tövbe.
Gözlerimi mutfakta gezdirirken Sezin'in mutfağı yazısı görmeyi bekledim ama göremeyince bir rahatladım.
Mutfak oldukça ferah ve sadeydi aslında beyaz dolaplar ve gri birkaç mutfak aleti dışında bir şey görülmüyordu.
İyi iyi yeni gelin vakası yaşamayacağım...
Sezin abla gri bir kahve fincanıyla önüme kahve koymuştu yanına ise koca bir su bardağı su. Hemen ondan sonra da siyah bir tabakta birkaç atıştrmalık.
Ee hani bunun kurdalesi?
"Nida ne oldu?" diye soran Sezin ablaya çevirdiğm bakışlarımla "Ne bileyim hiç yeni gelinlerin tatlı telaşı yok sende de ondan şaşırdım sanırım" dediğimde kocaman bir kahkaha patlattı.
"Aman aman hiç öyle bir niyetim olmadı, olmasın da." dediğinde gülümsedim.
Sezin ablayla biraz daha oturmuş sohbet etmiştik. Düşünceleri, fikirleriyle oldukça hayran olunası bir kadındı.
Aydın abim zeki bir adamdı ve Sezin abla da görebileceği şeyleri bende görmüştüm bugün.
Saatler sonra Sezin abla akşam yemeğine kalmam için ısrar etse de bütün ısrarlarına rağmen yeni evli çiftleri yalnız bırakmak adlı konuşmamdan hemen sonra evi terk etmiştim.
Tabi arkamda bir adet kızarmaktan ten rengini değiştiren Sezin bırakarak!
Mahallenin içnde dolaşırken yanımda beliren Çağan'a gülümsedim."Ooo Çağan'cığım"
"Ooo Nidasu, ne yapıyorsun buralarda?" dedi Çağan, kolunu omzuma atarken.
"Hiç Aydın abilere uğradım da eve geçiyorum sen?"
Çağan, bana kınayan bakışlarından yollarken "Beni neden çağırmadın zilli kepaze?" dediğinde omzumdan aşağı sarkan eline hızlıca vurdum.
"Saçlarını yolarım Çağan!" diye söylendim.
"SENSİN TAMAM TAMAM" diyen Çağan'a sadece göz devirmekle yetindim.
"Sen nereye gidiyorsun?"
"Reha ile eğlenmeye çıkacağız bir tane mekan bulduk oraya gideceğiz," dediğinde başımı onaylar biçimde salladım.
"Sen de gel istersen" diye sorduğunda onu yine onayladım.
Açıkcası eve gitmek istemiyordum ve biraz eğlenmek iyi olabilirdi... yani sanırım...
Bölüm sonu
Umarım beğenmişsinizdir.
Sizce Çağan, Nida ve Reha nereye gidecek?
Bu arada diğer kitaplarımda da buluşmaya ne dersiniz?
Hemen bu bölümün ardından MİHRİ'ye yeni bölüm atacağım...
Bana ulaşmak isterseniz;
İnstagram: irremmnurayr
Hepinizi çok'
İyi ki siz iyi ki bu mahalle<3
| Okur Yorumları | Yorum Ekle |

| 43.32k Okunma |
3.11k Oy |
0 Takip |
51 Bölümlü Kitap |