48. Bölüm

Bölüm 45

İrem Nur Ayar
irmnrrayrrr

HOŞGELDİNİZZ MAHALLEMİZE EFENDİİMM!!!

BOL BOL YORUM ATMAYI VE OY VERMEYİ UNUTMAYALIMM

İYİ OKUMALARR'

Hepsi birbirine benzeyen sokakların daha birine girerken bıkkınlıkla nefesimi de dışarı bıraktım.

Gözlerim elimdeki telefonumda açık olan sayfaya kayarken bilmediğim sokakları tekrar turlamaya başladım.

Neden buradaydım ya da buraya gelip ne bulmayı ümit ediyordum bende bilmiyordum ama içimden ses buraya gelmem ve çevremdeki herkesin benden sır olarak sakladığı gerçeklerle yüzleşmem gerektiğini söylüyordu.

Her zaman duyduğum şeylere kulak asan bir insan olduğum için iç sesim de olsa yanıtsız bırakmayıp günü birliğine Mardin'e uçmuştum yani bu demek oluyordu ki gece yarısına kadar evime tekrar dönmeliydim yoksa ne annemi ne de bizim çocukları asla idare edemezdim.

Kafamı telefondan kaldırıp önümdeki bakkala baktığımda kaşlarımı çattım gerçekten bu adama ulaşmak ne kadar da zordu! Alt tarafı birkaç soru sorup gidecektim kaç saattir yürüyorum.

Dışarda duran dolaplardan bir tane su alıp bakkaldan içeri girdiğimde gözlerimle de etrafı inceliyordum.

Girişin hemen sağ tarafında kasanın arkasında oturan belki de altmışlarının sonunda olan amcaya gülümseyerek yanına doğru ilerledim.

"Selamün Aleyküm, amcacım" dedim elimdeki suyu aramızda duran kasaya bırakırken.

Bakışları beni bulduğunda hafifçe kaşları çatıldı ve belli olacak bir şekilde de afalladı "10 lira" diyerek ters tepti konuşma çabamı.

Cebimden çıkardığım parayı uzatırken "Sizin buralarda Allah'ın selamı alınmaz mı?" diye sordum tekrar, elimden parayı aldı ve derince bir nefes bıraktı. "Alınmaz olur mu hiç? Allah'ın selamıdır bir kere" dedi.

"Bilemem az önce selamımı almayan sizdiniz" dediğimde gülümsedi "Yabancısı mısın buraların?" diye sordu.

Başımı evet anlamında sallarken "Birini aramaya geldim buraya" dedim.

"Kimdir de hele bana" şivesiyle beraber merak dolu sesiyle sorduğu soruya "Emin Kara "diyerek cevap verdim.

Söylediğim isim karşımdaki adamı afallatmıştı. Gerçekten kimdi bu Emin Kara! Bir baba bile olmayı beceremeyen bir adam adıyla bile karşımdaki adamı nasıl bu hale getirmeyi becerebiliyordu?

Hepsi ve daha fazlası reklamlardan sonraa...

 

Şaka şaka... Gülün diye :))

"Niye arıyorsun Emin Kara'yı sen bakayım" diye sordu bir eliyle beyazlaşmış sakallarını kaşırken.

"Kendisiyle tahmini 18 yıla dayanan bir geçmişimiz var da onu sormam lazım" dedim elimdeki telefondan açık olan navigasyonu açıp karşımdaki adama çevirirken "Sabahtan beri çıkan bütün adreslere gitmeye çalıştım ama bulamadım sen biliyor musun nerededir bu adam?"

Elini cebine attı ve telefonunu çıkartıp biraz uğraştıktan sonra telefonunu kulağına götürdü birkaç kere çalan telefon açılmış olmalı ki konuşmaya başladı.

Evet evet bu yaşta bu zeka herkese nasip olmaz biliyorum...

Telefondaki kişiye hemen buraya gelmesi ile ilgili birkaç bir şey söyledikten sonra telefonu kapattı ve bakışlarını tekrar bana çevirdi.

"Çay içer misin?" diye sordu. Hava çok sıcaktı ve hayır arkadaşlar bu sıcakta çay harareti almaz!

"Hayır teşekkürler" diye cevap verdim gözlerimi etrafta gezdirirken.

Eline aldığı su şişesiyle yanıma doğru gelirken "Gel dışarıda oturalım" deyip eliyle kapıyı işaret etti.

Açılan kapı ile ciğerlerime dolan havayı içime çektim. Hava sıcaktı ve içerisinin de yeterince de boğuk bir havası vardı.

Aradan geçen bir on dakika sonra önümde arka arkaya dizili siyah camları filmlerle kaplı arabalar durmuştu.

Hayda! biz iyiden iyiye bok yoluna mı gidiyoruz kız Nidasu?

Sanırım sana bu sefer hak vericem canım iç sesim.

Arabaların kapıları aynı anda açıldı ve BOOM! şaka şaka korkun diye.. Kapılar açıldı ve içinden siyah takım elbiseli adamlar indi.

Demek ki bu Emin Kara gerçekten de karayı çok seviyordu!

Bu durumda bile mi dediğinizi duyar gibiyim. Ay! evet valla bu durumda bile espri yapabilirim ne var yani anacım değil mi?

Anacım demişken benim naif yürekli anam gerçekten bu izbandut gibi adamlardan (hangisi ex aşkısı bilmiyorum o yüzden çoğul yorumda bulunacağım ki bence bulunabilirim teşekkürler iyi günler) ne bulmuştu da sevmişti acaba? Gerçi ne demiş atalarımız gönül bu ota da boka da misali... Ay acaba benim gönlüm boka mı kondu yoksa ota mı?

Nidasu sence de şimdi bunu düşünmenin sırası mı? Karşında sana tip tip bakan adamlara bir bak istersen? Valla yine haklısın canım kendim.

"Emin Kara'yı arayan kız sen misin?" diye sordu tam karşımda duran yarmagül.. ay pardon iri kalıplı abimiz.

"Evet benim hanginiz Emin Kara acaba?" diye sordum gözüm hepsinin üzerinde gezerken.

"Hiçbirimiz küçük hanım. Biz sizi ona götürmek için gelmiştik." diyen adamla kaşlarım havalandı karşımdaki adam eliyle önümde ki aracı işaret ederken içime bir sıkıntı düştü o an terleyen ellerimi pantolonumun üzerine sildim. Ya gidip benden saklananları öğrenecektim ya da şu an her şeyden vazgeçip evime gidip bir sürü çikolata yiyip film izleyecektim. İkincisi bir mantıklı geldi bana Nidasu.

Hayır hayır, buraya kadar gelip gerçeklere bu kadar çok yaklaşmışken tabi ki de vazgeçip kaçmayacaktım. Bir kere kitabımızda yazmaz değil mi kızlarr?

Karşımda beni bekleyen izbandut abiyi başımla onayladım ve arabaya doğru yol aldım. Annem görse bu halimi kırk kere bayılır on kere beni kovalar yedi kere de evi temizletirdi... Ah canım anacığım işte benden her şeyi saklarsan kızın da böyle yaban memleketler de yabancı arabalara biner!

Arabaya bindikten sonra derin bir sessizlik oldu ve bu sessizliği tahmin edersiniz ki ben bozdum "Kim bu Emin Kara izbandut abicim?" diye sordum karşımda oturan adama.

"Sorularınızı gittiğiniz zaman sorarsınız küçük hanım" dedi düz bir ses tonuyla. Küçük hanım ne abi hangi çağdayız!!

Kısa süren bir yolculuğun ardından büyük kahverengi taşlardan oluşan bir konağın önünde durduk.

Arabadan indikten sonra tam önümde duran büyük siyah kapı açıldı ve yaşı altmışlarının sonunda olduğunu varsaydığım bir kadın içeri geçmem için bana yol verdi. Onu başımla hafifçe selamladım ve içeri doğru bir adım attım konak ne kadar büyük olsa da derin bir sessizlik hakimdi. Konağın terasından bana bakan bir çift gözle karşılaşana kadar taş duvarlar arasında öylece etrafa bakıyordum.

Gözlerim gözlerine değince içimde bir şimşek çaktı ve vücudum titredi birden. Gözlerimi gözlerinden çektim ve birbirine kenetlediğim ellerime bakmaya başladım çok geçmeden duyduğum adım sesleriyle ve seslerin iyice yakınlaşmasıyla bana doğru geldiğini anladım.

Görüş açıma siyah parlak rugan ayakkabıların girmesiyle tam karşımda olduğunu anladım.

Sesli ve derin bir nefes bıraktım dışarı ve başımı hızlıca kaldırdım. Karşımda beni anımsatan gözlere, ağıza ve yüz yapısına sahip adam sanırım yolun sonuydu.

"Demek artık tanışmanın vakti geldi kızım" dedi sert ses tonuyla. Alayla karışık histerik bir gülüş kaçtı dudaklarımın arasından "Tanışmak için sizce de biraz geç kalmış sayılmaz mıyız Emin Kara?" diye sordum kaşlarımı alayla kaldırıp indirirken.

"Onun hesabını benden değil annenden sormalısın güzel kızım." dedi ve kolunu omzuma attı. Hissettiğim koluyla beraber kendimi ondan uzaklaştırdım ve kaşlarımı çattım. "Benim kimseye hesap sormak gibi bir niyetim yok sadece benden saklanan bu Emin Kara'yı merak ettim o kadar" dedim tekrar karşısına geçerken.

"Hiç mi içinde intikam hissi yok, sonuçta yıllarca beni senden sakladılar?" dedi karşıda duran bahçe setine doğru ilerlerken "Mesela ben seni benden saklayan herkese her şeye çok öfkeliyim güzel kızım"

Ne? Beni de ondan mı saklamışlardı yani?

"Nasıl yani?" diye sordum ona doğru ilerlerken.

"Duyduğun gibi işte haberim olsaydı ne seni ne de anneni öyle bir hayat yaşamaya mahkum eder miydim zannediyorsun? Burada benimle bu konakta olurdunuz ve inan bana çok daha mutlu bir hayatın olurdu" dedi sesinden de belli olan saf bir öfkeyle "Ama annen ne yaptı seni benden saklayıp o kıytı köşede kalan çöp bile atılmayacak o mahallede sana bir yaşam verdi."

İşte bu bardağı taşıran son damla olmalıydı mahalleme laf etmeyecekti!

"Orada dur!" sesimi yükseltmiştim damarlarımda gezinen kanım ona olan öfkemle kaynıyordu şu anda. "Sen hangi hakla anneme, aileme ve mahalleme laf edebiliyorsun? Kim izin veriyor o ağzına onları almayı?" diye sordum kaşlarımı çatarken.

Yüzünde de bariz belli olan bir gülümsemeyle birlikte bana biraz daha yaklaştı yüzünü benimkiyle aynı hizaya getirip "Sence ben bir şeyler için izin alacak birine mi benziyorum güzel kızım?" diye sordu.

Kaynayan kanım ve biriken öfkemin üzerimde yarattığı güçle karşımdaki adamı var gücümle ittirip kendimden uzaklaştırdım "Bu kadar saçmalık yeter ben gidiyorum!" deyip adımlarımı konağın çıkışına çevirdim. Büyük ahşap kapıyı açtığımda tam karşımda dikilen iki tane adamla durakladım "Şu köpeklerini çek gideceğim" dedim sesimden de bariz belli olan öfkeyle.

Gür bir kahkaha yankılandı konağın içinde sonra da sert adım sesleri eşlik etti buna "Bana ait bu topraklardan öylece çekip gitmene izin vereceğimi sanman çok komik hele ki bunca sene sonra seni yeni bulmuşken" dedi kulaklarımı tırmalayan bir sesle.

İçimden bir ses işte şimdi sıçtık dese de dışımdan bunu asla belli etmek gibi bir niyetim yoktu.

Yüzümü tam arkamda duran adama çevirip "Hadi ya! zorla mı tutacaksın beni?" diye sordum. "Aaa kırılıyorum ama seni zorla tuttuğum falan yok kapı önünde açık geçip gidebiliyorsan tabi ki de gidebilirsin kızım"

Meydan okuyordu! Ayrıca da sürekli kızım demesi de midemi bulandırmıştı. Ulan madem bu kadar çok kızım kızım diye ölüyordun neredeydin şimdiye kadar demezler miydi adama?

DERLER VALLA NİDASU!!

"Ne istiyorsun benden?" diye sorduğumda ellerini omzuma koyup adımlarımı konağın içine doğru çevirdi "Çok bir şey değil baba kız bir yemek yiyelim istiyorum o kadar." dedi.

 

Bölüm : 15.05.2025 16:35 tarihinde eklendi
Okur Yorumları Yorum Ekle
Hikayeyi Paylaş
Loading...