23. Bölüm

21.Bölüm

İzmir✨
izmiristee

Hellooo ben geldim :))

Nasılsınız iyimisiniz umarım iyisinizdir, burada söyledim mi yoksa söylemedim mi hatırlamıyorum ama yine de söyleyeceğim. Emanetin sezon finalinin ardından arka planda yazmakta olduğum ikinci kurgum,

"Ön Yargı" sizlerle olucak. Aşırı Heyecanlanıyorum kurgu için neyse ballarım sözü çok uzatmayarak bölüme alıyorum.

Keyifli okumalar dilerim :)

Odada yankılanan cümle herkes tarafından beklenmedik bir durumdu. Aradıkları hainin bi teğmen olarak aralarında bulunması odadakiler için büyük bir olay yaratmıştı. Giray anında kızın kolundan tuttuğu gibi içeriye çekiştirmişti. Sertçe kapıyı kapatarak baktı karşısında ki kadına. Begüm Teğmen, emekli Yarbay Kerem Yıldırımın kızı vatanına ihanet etmişti!

Giray bakışları öfkeyle koyulaşmış bedenini hızlıca begümün yanına konumlandırmıştı.

"Ben yaptım, derken?" Diyerek sordu. Teyit etmek istedi duyduğu cümleyi. Eğer Karşısında ki bir kadın olmasaydı şu dakika nefesini keserdi.

Begüm üzerine yürüyen Yüzbaşına karşı masum masum bakışlar atıyordu, bir miktar yüzbaşının öfkesinden onu korurlar diye düşünerek arkada bulunan göktuğ ve çağan komutanına baktı, ikiside anında kendilerine bakan kadına sertçe bakmakla yetindi, hatası vardı ama bu hatanın bedelini bu kadar fazla olacağını düşünememişti. Sadece nehire ders vermek istedi. Amacı sadece nehiri üzmekti ama kişisel meselesinden kaynaklı vatanını da dahil etmişti! Sırf bir kıskançlık uğruna zarar görmüştü herkes.

Giray'ın "Sana bir soru sordum! Ben yaptım derken!" Gür sesi odada yankı yaptı, belkide koridorda yankılanmıştı. Ardından bu bağırışı beklemeyen begümün korku dolu çığlığı odada duyulmuştu, göğüsü hızlıca inip kalkan begüm, bunun daha dönüşü olmadığının farkına vardı. Ardından kararlı bakışlarla söze girdi " Evet ben yaptım!" Dedi gözlerinden damla damla düşen göz yaşlarıyla.

Yüzbaşı öfkeyle soluk aldı içinden o bir kadın diyerek kendine hakim olmaya çalışıyordu! Ne olursa olsun bir kadına el kaldıramazdı, yakışmazdı ona! Ayrıca teni sevdiği kadının teninden başka hiç bir tene dokunamazdı. Göktuğ komutan hızla girayın yanına gelerek "Konuş!" Dedi. Tek kelime çıktı dudaklarından.

"Kimsenin olmadığı esnada araç telsizinden askeriye'ye ile bağlantı kurup takviye ekibi ben istedim!" demişti, bakışları anında yeri bulmuştu.

Girayın konuşacağı sırada söze giren göktuğ için artık ipler kopmuştu, "Kaldır başını! Ulan sen nasıl yapabildin bunu! Baban emekli Yarbay! Sende hiç mi şeref yok babanın asil kanlarını taşıman gerekirken teröristlerle nasıl iş tutabildin." Son söze kadar başı yerde olan begüm şiddetle kaldırdı başını ne demişlerdi, kulakları doğru mu algılamıştı terör mü dediler! Teröristlerlerle iş mi tutmak! Ona bu yakıştırmayı nasıl yaparlardı. Bu kadar fazla değil miydi.

Şiddetle başını salladı," Ne terörü! Ben asker kızıyım, bir terörle işim olmaz ." Diyerek kendini savundu. Evet bir hata yaptı kabul etmişti o hatayı ama terör örgütleri ile iş birliğinde tutmaları saçmaydı kabullenemezdi.

Çığırından çıkan göktuğ işaret parmağını hızla havaya kaldırarak " Yalan Söyleme begüm!"

" Kendi ağzınla itiraf ederken birde terörle işim yok diyorsun! Senin yüzünden nehir ve murat yaralandı, senin yüzünden şehit olabilirlerdi; Murat günlerce Yoğun bakımda yattı. Nehir günlerce konuşmadı! O kıza ne yaşattılarsa her gece çığlıkları askeriye de duyuluyor! Ve sen gelip burada ben suçsuzum, ben terörle iş birliği yapmadım diyemezsin! Senin cezanı adalet verecek!"

Öfke kustu göktuğ komutan yaşanılan yaşatılan kolay değildi. Aralarında ki hain kendi askerleri olması üstüne üstlük hainliğini kabul edip peşinden bir şey yapmadım demesi adeta onu parçalama isteği yaratıyordu. Kapıya yaslanan begümü sertçe kenara çekip kapıyı açarak, "Asker!" diye adeta koridoru inletmişti.

"Yalvarırım beni dinleyin." Diye araya girdi begüm. "Benim suçum terör değil, ben terörle iş yapmadım!" Hıçkıra hıçkıra ağlıyordu. Kapıya gelen askerlere bakan göktuğ ise, "Atın şu kadını nezarethane'ye!" Diyerek emir verdi. Begümün çığlıkları duyuldu her yerde "Ben yapmadım! Bana inanın! " demişti. İki asker kollarından tutarak begümü odadan çıkarmışlardı. Haykırışlar ve ardından duyulan derin sessizlik hakim oldu etrafta!

Olaya el atan çağan komutan ise "Herkes şuan sinirli sonra tekrar toplantı yapacağız! Burada olan burada kalacak ona göre! Birinden duyarsam yakarım."

Ardından tekrar derin sessizlik hakim oldu, herkes için uzun bir gece olacaktı bugünü kimse unutamayacaktı, tıpkı diğer geceler gibi bu da hafızalarda ebediyete kadar kalacaktı. Düşman şah damarı kadar yakındaysa, sana düşen durum ise gözlerin bir kartalın gözleri kadar keskin tutmandı! Yeri geldiğinde kendinden bile şüpheleneceksin. Türklerin savaşı yeni değil, evvelden beri devam ederdi, bilmeleri gereken en önemli bilgi ise bu bayrak dalgalandığı müddetçe Türkün savaşı bitmeyecekti.

Gece boyu gözüne uyku girmeyen Yüzbaşı odasının içerisinde dönüp duruyordu. Kafasında ki sesler susmuyordu. O kadının bu kadar ileriye gidebileceğini düşünememişti, nehirle anlaşamadığı su götürmez bir gerçekti ama bu kadar gözünün döneceğini düşünememişti. Keşke dedi begümün her haraketini daha ayrıntılı gözlemleseydi murat yara almaz nehir de bu halde olmazdı.

Oda yavaş yavaş kendisini boğmaya başladığın da çıkıp hava almak en iyisi demişti, odanın anahtarını yanına alıp kapıyı açarak çıkmıştı odadan ardından ise her zaman yaptığı gibi hızlıca kapısını kilitlemişti.

Çıkışı doğru adımlayacağı sırada bir ses duymuştu küçük bir mırıltı eşliğinde, anında adımlarını durdurarak sessizliğini korumuştu, kısa bir bekleyişin ardından sesin gelmediğini anladığında neyse diyerek tekrar adımlarını hızlıca bahçeye doğru ilerlettiğinde bu sefer de boğuk bir ses duyulmuştu. Sanki birisi boğazlanıyorda onun mırıltıları gibiydi, eli hızlıca beline gittiği gibi silahını uzandı. Küçük adımlarla sesin geldiği yöne doğru gidiyordu gittikçe de sesler daha da çoğalıyordu. Merdivenlere ulaştığında seslerin yukarıdan geldiğini anladığında adımlarını sessiz bir şekilde hızlandırdı yatakhanelerden gelen ses artmaya başlamıştı.

Yatakhane'nin, bulunduğu koridora geldiğinde seslerin kadınlar yatakhanesinden geldiğini fark etti bu kısımda işler biraz zorlaşmaktaydı. İçeride ki kadınlar müsait olmaya bilirdi ve kendisinin direkt olarak odaya girmesi hiç hoş olmazdı. Olmazdı ama sesler içeriden geliyordu birine bir şey olma korkusu daha da geriyordu onu

"Baba" diye bir çığlık sesi duyduğu gibi dalmıştı odaya bekleyemezdi artık. Koca yatakhane'de, sadece bir yatak doluydu. Oda sevdiği kadına aitti. Gördüğü şey Sevdiği kadının acı içinde çırpınışları olmuştu, yüreğini titretti. Yanına giderken ayakları biran boşalır gibi olmuştu ama hızlıca toparlamıştı durumu.

Yüzüne dokunduğunda sıcacıktan yanmıştı yüzü endişelenmişti ama ardından boynuna dokunduğunda ise durumun tam tersi olduğuna sevinmişti, bir kez daha nehirin "Baba! Gitme oraya! Yalvarıyorum gel." demesiyle birlikte Şakaklarına doğru bir damla göz yaşının aktığını fark etmişti giray. Onu rüyasında ağlatacak şeyden nefret etmişti.

Elleriyle hızlıca yanaklarına dokunmuş hafif hafif başını sallamıştı uyanması gerekiyordu, saniyeler içinde vücudu titremeye başlamış ardından ise bu titreme yoğun bir hale gelmişti, bir yandan uyandırmaya çalışıyorken diğer yandan titremesini geçirecek sebepler arıyordu. "Nehir! Nehir! Duyuyor musun beni hadi aç gözlerini güzelim! Nehir!" Sesini yükselterek konuşuyordu. Belki duyardi! Şuan ne yapması lazımdı...

Nehir hâlâ gördüğü kabusun etkisindeydi çırpındıkça titremeleri çoğalıyordu, son bir kez daha "Baba" dedi "Beni bırakma"

Giray ise, "Bu böyle olmayacak" diyerekten nehirin yanına uzandı, biran olsun titremeleri geçmeyen sevdiği kadının başını göğsüne yaslamış bir kolunu incecik beline sıkıca sarmış, boşta kalan elini ise hızlıca nehirin saçlarına daldırmıştı. Usul usul saçlarını seviyor bir yandanda titremesi geçsin diye kulağına sessizce, "Ben burdayım, sakin ol. Ben geldim güzelim." Diyordu sürekli bu cümlesini tekrarlıyordu onu duysun istiyordu uykusunu mahveden kabusu defetmek istiyor bunu da nehirin yanında olarak kulağına güzel sözler fısıldayarak yapmak istiyordu. Belki sesini duyar ve bu gördüğü kabus son bulur diyerek geçirdi içinden.

Yarım saatin üzerinden ne sevdiği kadının saçlarında ki elleri durdu, nede bedenini sıkıca saran kolları gevşedi. Sürekli "Ben yanındayım, burdayım! Korkma güzelim" diyerek sakinleştirmeye devam etti ardından saatler yavaş yavaş ilerleken kollarıyla sardığı kadının titremesi bir nebze azalmıştı, sayıklakamaları ise durmuştu.

Gece boyunca düşündü giray, nehirin bu içinde ki baba acısı çok mu derindi bilmiyordu, babası kimdi ve nehire ne yaşatmıştı da sevdiği kadına bu kadar acı çektirmişti. Bir zaman nehiri araştırmak istemişti hatta bunda başarılı olucaktı ki komutanlarının engeline takılmıştı. Tek amacı nehire bu kadar acıyı yükleten babasını bulmak ve ona acı çektirmekti.

Belkide babasını kaybetmiştir diye düşünüyordu, ama öyle bir şey olduğunda nehir söylemez miydi diye düşündü, sonrası ise aklına düşenlerle kaşları çatılmıştı. Nehirle ikisi tam olarak neydi diye düşündü ikisi de biranlık sinirleriyle birbirlerine olan duygularını itiraf etmişlerdi bu kadardı.

Ne nehir girayı tam tanıyordu; nede giray nehiri tanıyordu. Derin nefes alarak bu işin en başından alması gerektiğine karar verdi giray, damdan düşer gibi yaşanmıştı olaylar. Evet dedi her şeyi en başından alacaklardı ve daha sağlıklı atılıcaktı adımlar. Hem en baştan alınırsa nehirin babasının kim olduğunu, ona neden bu acılarla başbaşa bıraktığını belkide daha derine inerek neden askeriye'ye katıldığını öğrenebilir. Nehirin çektiği acıları bir nebze hafifletmek için her şeyi yapabilirdi.

Derin düşüncelerle boğuşurken göğsünde ki kadının başını yavaşça kaldırarak vücudunu bir miktar yukarıya çekmesiyle başını boynuna konumlandırmış orada uyumaya devam etmekteydi. En sonunda ise bedeni rahatlamıştı. Kendisi de rahatça nefes alacağı sırada. Boynuna vuran sıcak nefesle, kendisinin aldığı nefes ise içinde kalmıştı. Sakince tuttuğu nefesi vereceği sırada bacağının üzerine, bembeyaz çıplak bacağı bulmasını kesinlikle beklemiyordu. Aldığı nefes gerçekten içinde kalmıştı.

Nehir kastığı vücudunun vermiş olduğu rahatlıkla artık kendisini kasmadan rahatça yatıyordu. Sanırım şu deli yatmak deyiminin sahibi sevdiği kadındı, aksi takdirde rahatça karın kaslarına yaslanan uzun ince parmakların, başka açıklaması bulunmuyordu.

Bir saniye? Karın kaslarına yaslanan parmaklar mı?

Bu sefer kendisinin vücudu kasıldı. Yutkunuşları derinleşti vücut ısısı yavaş yavaş artıyordu içinden sadece "Sabır, sabır Allah!" demekten başka bir şey gelmiyordu.

                                                       ***

 

Kaliforniya Eyaleti

Tobias yatakta yatan adama son kez elinde iğne bulunan ilacı vücuduna enjekte etmişti. Haftalarca bu adamın uyanması için panzehirler çeşitli takviye edici serumlar hazırlayarak vermişti. Bunca yıl bu bedenin ilaçlarla hâlâ yaşıyor olması tanrı tarafından mucizeydi.

Son iğne de bittiğinde geriye sadece askerin kendi kendine uyanması kalıcaktı ve bu ne kadar başarılı olur bilinmezdi. Uzun bir bekleyiş yaşanacaktı. Uyandığında ne gibi sorunlarla karşılaşır bilemiyordu. Elinden geldiği kadar vücut kaslarının aktifliğini sürdürebilmesi ellerini ve kollarını haraket ettirmişti. Yeri geldiğinde ise cihazlara bağlayarak düşük dozlarda şok veriyordu. Yıllarca uyutulduğu için vücudu pasifleşmiş vaziyetteydi, eski gücü ve heybeti yoktu. Derin bir nefes alarak "Tanrı yardımcın olsun!" dedi.

Tobias için sadece beklemek kalacaktı, bu askeri ne pahasına olursa olsun vatanına kavuşturacaktı. Türkiye Cumhuriyeti kendisine yaşam sunmuştu, kendisinin dinine diline bakmadan ona sıcacık yuva olmuşlardı. Bu yuvaya ihanet edemezdi içinde ki son kalan merhameti o küçük çocuk için diri tutuyor büyük minnet ve borçlu hissediyordu ve bu borç ise bu askeri sağsalim vatanına ulaştığında son bulacaktı...

Günler sonra

Şöminenin başında kitap okuyan tobias duyduğu bir kaç küçük mırıltı sesini duyduğu gibi yerinden ok gibi fırladı, kulağını yavaşça yüzüne yaklaştırdı söyleyeceği Tek kelime onun çıkış bileti olabilirdi ve bu şekilde işler daha da kolaylaşabilirdi. Dudaklarının arasından, kesik bir soluk dökülerek "n-nehir" demişti.

Tobias hızlıca yüzüne çekerek araştırmaya koyulacaktı. Elbette söylediği ismi anlamıştı. Nehir kimdi bilmiyordu ama tobias için bulmak çok da zor olmayacaktı...

Yıllarca başka topraklarda uyuyan bedeni uyanmıştı! Albay Kayra Asrın uyanmıştı...

Derin gülümsemeyle bakan tobias ise, " Sonunda uyandın Türk Askeri..." demişti.

                                              ***

Evet efendim öyle yanimm,🤭

Bundan sonra neler olucak sizce?

Oylarınızı ve yorumlarınızı bekliyorum öptüm..

Şimdi çoğu kişi bana tepkili, haklısınız uzun bölüm beklemek konusunda ama durum artık bambaşka boyuta ulaştı kısa bölüm yazmamdan dolayı benim bilerek bölümleri kısa yazdığımı ima edenler var. Keyfimden kısa yazmıyorum. Akşama kadar ders akşamdan geceye kadar bölüm yetiştirmeye çabalıyorum, rahat her gün bin kelime yazmaya çabalıyorum. Biraz el insaf ya

Bölüm : 22.12.2024 18:53 tarihinde eklendi
Okur Yorumları Yorum Ekle
Hikayeyi Paylaş
Loading...