
Ben geldimm, hemen bölüme alayım sizi.
"Emanetin en düşük bölümü"
Bu bölüm beni biraz delirtti arkadaşlar, yazdığım bölüm benim ufak bir hatam yüzünden silindi; silinen bölümün kelime sayısı rahat 2.4 bindi ve en başından yazmak zorunda kaldım ufak bir psikolojik çöküş yaşadım, ağlama krizleri geçirdim. Sezon finali geldikçe ben gerilmeye başladım. Hakkıyla bitiremezsem diye korkuyorum.. Özellikle bir dostum var ki beni her seferinde içimi rahatlatmanın bir yolunu buluyor, kahrımı o kadar çok sırtladı ki ona sonsuz teşekkürler iyiki varsın.. bu bölümü okursan sana teşekkür ederim " Ku:)"
Keyifli okumalar dilerim asklarım..
Yatakta baygın yatan askere baktı tobias, yıllarca yanında sakladığı adamın ağzından sadece mırıltılı şekilde, "Nehir ve Çağan" ismini duymuş ardından ise askerden bir şey öğrenemeden tekrardan derin uykuya geçmişti adam.
Günlerce araştırma yapıyordu tobias, askerin mırıldanışlardından sonra yapacağı ilk iş Türkiye'de ki eski ahpaplarını bulmak olmuştu. Bu askerin kim olduğunu ismini ailesini geçmişini ve nerede görev yaptığını öğrenmeye çalışıyordu.
Bilgisayarın başından kalkarak askere bağladığı serumu yenileme zamanı gelmişti, bu zamana kadar onu serumlarla ayakta tutmaya çalışmış vücudunun herhangi bir yerine zarar gelmemesi için özel olarak ilaçlar geliştirdi. Hatta öyle ki çoğu zaman bacaklarında ki sinirler kaslar zarar görmesin diye ara ara şok vermişti.
Yaptığı durumun tehlikesinin farkındaydı tobias belkide hem işini; hemde hayatından olabilirdi. Topraklarında bir düşman vardı.. lakin kendisine bir gelecek veren hayata tutunmasını sağlayan, kendisine göz kulak olan Türkiye Cumhuriyetine bir can borcu vardı.. Ve o can borcunu ödeme vakti gelmişti.
Telefonuna gelen bildirimle yüzü gülümsemiş vicdanında rahatlama hissi şimdiden yaklaşmış gibi hissetti, eski bir dostu ona büyük bir iyilik yapmıştı;
Gönderen : Eski Dostum merhaba, Tanrı bizim yollarımızı tekrardan kesiştirdi. Sana yardımcı olacak kişiyi buldum biraz zamanımı aldı ama buna değdi. Ayrıca Türk Askerinin ismi, Kayra Asrın, kendisi bir Albaymış.
Tanrım! Esas bize yardımcı olacak Bu adamı bulabilmek için neleri feda ettim bir bilsen Bunun şerefine her zamanki mekanda seninle içelim dostum, Sana yardımcı olacak adam.
" Kıdemli Ajan Berat Er.."
Koca adam neredeyse sevinçten mutluluktan dört köşe olmuştu içinde ki çocuğun merhametini incitmediği için tanrıya dua etmişti. Hızlıca son donanımlı sadece kendisine özgü bilgisayarını açarak artık yapması gerekeni yapacaktı.
Yıllarca onda saklı olan emaneti artık ait olduğu yere ulaştırma vakti gelmişti...
Gönderilen; Kıdemli Ajan Berat Er.
Gönderen; Dr. Tobias.
Amerika/ Kaliforniya Eyaleti
***
Gece vakti Araç askeriyenin bahçesine giriş yapmıştı, kasvetli bir sessizlik hakimdi. Ateş timinden cenk ve muratın bile ses yapacak dermanı bile kalmamıştı. Her görev dönüşü bu yaşanılırdı. Yavaşça durduğunda ekip çıkmıştı.
Araçtan çıktığı gibi "Bekle beni sevgilim bu kaslı kollarımla seni sarmalamaya geliyorum" dedi cenk. Ortam kasvetli geçen günden sonra giray da dahil olmak üzere bakışlar cenk'e dönmüştü kısa biranlık
İlk tepki nehirden gelmişti, "Ne" .
Ardından, gayet ciddi bir şekilde " aslanım varsa bize niye demedin? "dedi giray
Ardından ise murat çatık kaşlarla "Senin sevgilin mi var kazma herif." Demişti. Bu lafın ardından bakışlarını murata tutan cenk Kınayıcı bakışlar atıyordu. Gayet ciddi bir suratla "Var tabi oğlum ismi gül; gül gibi kokuyor hatta bir dokunuyorsun pamuk gibi yumuş"
Bu noktada ne demeye çalıştığını anlayan murat "Ama yastığın" diyerek araya girdi. Bütün tim kınayıcı bir şekilde cenk'e bakmıştı, gerçekten mi?
"Abi, niye bozuyorsun si- siccin git oğlum" dedi anında gerçekten bu cümleyi kurmuşmuydu peki! Kesinlikle yatıp zıbarması lazımdı. Bütün herkes susmuş şekilde cenke bakıyordu. Özellikle ağzından kaçıracak olduğu küfür için de komutanının bakışları yarın seninle özel ilgilenicem evveliyatını da dürücem bakışıydı. İyice saçmalamadan çıkmalıydı buradan.
"Hiç bakmayın komutanım ben o bakışı biliyorum o halde size olsun geceler iyi!" Diyerekten topukladı.
Onun üstüne de " ne anlattı bu şimdi" dedikten sonra kendisine de manidar bakışlar ok gibi saplanmadan komutanına bakarak baş selamıyla kaçmıştı alandan.
Geride kalan nehir ve giray ise kısa süreli birbirlerine bakmışlardı ne nehir konuşmuştu; nede giray, konuşan nehir olsa hıçkıra hıçkıra ağlayacak kıvamdaydı. Bu sefer de giray konuşsa belkide ilk defa söyleyecek kelamı yoktu ama bu sefer kendisinin bile beklemediği bir an yaşanmıştı nehirin ona bir adım attığını fark etti ardından da bileklerine uzanan narin ellere baktı. Ardından ise nehirin başını eğmesini ve yara olmuş bileklerine küçük küçük öpücük kondurmasını beklemiyordu, bedeni titremişti bu görüntü karşısında ardından ise sevdiği kadın başını yavaşça kaldırdığında gözlerinde ki yaşların teker teker düşmeye yanaklarına düştüğünü görmüştü.
"Korktum.. Çok... Korktum." Dedi nehir. Artık dayanacak gücü kalmadığında hızlıca kollarını girayın boynuna sarmış, giray ise bu atak karşısında kollarını hızlıca sevdiği kadının beline dolamıştı belki on belkide yirmi dakika boyunca o bahçede nehir girayın boynuna sarılı bir şekilde ağlamıştı.
Boynuna değen hızlı nefes alış verişlerin kesildiğini anlayan giray nehiri yavaşça kucağına almıştı, bu halde yatakhaneye gidemeyeceğine göre bedenini kendi odasına doğru konumlandırmıştı hızlı hızlı merdivenlerden çıkarak odasının kapısına geldiğinde kolu indiriecekken kapının kilitli olduğunu fark etmişti.
Gerçekten bu an yaşanıyor muydu? Odasının anahtarı yoktu.. Asıl sorun o değildi.. Anahtarı bulmaya bulurdu asıl sorun kucağında nehirin uyuyor oluşuydu. Gece gece kimsenin onları bu halde görmediğine sevinmişti. Gerçi görselerde bir sorun olmayacaktı.. Olamazdı
Sevdiği kadını kucağında taşıyordu,
Başını sağa sola çevirdiği sırada arkasından birisi, " Evlat" demişti. Sesin elbette kime ait olduğunu biliyordu, ama bu halde yakalanmayı kesinlikle beklemiyordu. Çağan oğlunun mahcupluğunu ona cevap vermediğinde anlamıştı, koskoca Yüzbaşı da olsa babasına sanki suç, işlemiş küçük bir erkek çocuğu gibi bakıyordu oğlunun konuşmasına müsaade vermeden cebinden çıkardığı anahtarı yuvaya yerleştirerek kapıyı açmıştı sessizce, ardından ise oğlunun kucağında ki kadına bakarak sessizce gülümsemişti.. Oğluna baş selamı vererek onu daha fazla utanca sokmadan ayrılmıştı ordan.
Emanetin benimle bizimle güvende kardeşim.. Dedi içinden
Derin bir nefesle "Eyvallah baba... " dedi. Girayın hayatı boyunca belkide en korktuğu şey ailesini zor durumda yada onlara mahcup hissini tattırmaktı. Şükürler olsun ki ne gençlik yıllarında nede askerlik yıllarında ne annesine nede babasına mahcupluk duygusu tattırmıştı başlarını öne eğecek herhangi bir hatadan kaçınmıştı. Bu şekilde de büyüdüğü için Ölene kadar da vicdanı rahat biri olacaktı.
Anne ve babasının ona değer vermesi, daima arkasında durduklarını hissettirdiği, sürekli olarak sevgilerini belli ettikleri için hayatı boyunca hep ayakları yere sağlam basmıştı, şanslı bir gençti.
Küçük bir mırıltıyla kendine geldi. "Baba" demişti nehir uykulu şekilde. Hâlâ ayakta beklediğini ve odasına girmediğini fark etti. Hızlıca içeriye girip kapıyı ayağı ile kapatmıştı giray, odada ki koltuğa nehiri yavaşça yatırmış, ardından ise dolabından temiz yastık ve pike çıkarmıştı hayatının genel kısmını askeriye'de geçirdiği için evinden sadece bu ikiliyi getirmiş temiz şekilde dolabında bulunduruyordu. Bir elini ağır ağrı nehirin başını kaldırmış diğer eli ile başının altına yastığı yerleştirmiş; tekrardan da başını yavaşça yastığa yatırmıştı, ardından pikeyi sevdiği kadının üzerine örtmüştü. Tam ayağa kalkacağı sırada. "Baba." demişti nehir.
Birde bu mesele vardı. Nehirin çektiği acıları asla ona soramıyordu kanayan yarasına birde onun merakı yüzünden kanasın istemiyordu baba acısı vardı hemde büyük bir şekilde, acaba babasına mı bir şey olmuştu; Onları terk mi etmişti. Yada aklından geçirmek istemiyordu ama babasını mı kaybetmişti.. Gördüğü kadarıyla yada hissetti şekilde nehirin babasına olan sevgisi bambaşkaydı.
Yüzünü buruşturdu nehir, acı çeker tona sahipti sanki. Yüzü yavaşça terliyordu. Bedeni kasılıyordu Kabus mu görüyordu? Minik minik mırıldanıyordu. "Gitme.. Baba.. Nolur.. "
Biranda bedeni titremeye başladı an ok gibi fırladı yerinden giray. Ellerini hemen sevdiği kadını yanaklarına yasladı minik minik salladı yüzünü "Yavrum uyan kabus görüyorsun" dedi yüksek tonda.
"Baba.. atlama.. Gitme" Diyordu nehir ve daha fazla titreme yaşıyordu. Bedeni şoka girmiş gibiydi. Yüzünde olan ellerini hemen omuzlarına indirerek,"Güzelim.. Uyan. " Diyerek daha da yükseltti sesini giray.
İşe yarar mıydı bilmiyordu ama hızla koltuğa oturarak nehirin başını yastıktan kaldırarak başını boynuna yaslanmasını sağlamıştı saçlarını seviyor saçlarına öpücük konduruyordu.
Onun duyması için, "Burdayım.. Burdayım sevgilim.." diyerek mırıldandı giray Nehirin titremeleri geçmiyordu kollarıyla sıkı sıkı sarmıştı sevdiği kadının bedenini.
"Nehirim. Yavrum." Dedi tekrardan, hızla kucağına aldı nehiri. Sanki nehir onu duyuyor gibi cevap vermişti "Giray" dedi küçük mırıldanma eşliğinde, bedeninde ki titremeler de yavaş yavaş duruluyordu.
" Yanındayım... Sakinleş sevdiğim.."
Bunu fark eden giray ise belkide kendisinin bile duyamayacağı bir tondan, şarkı söylemişti "Ben seni sevduğumi dünyalara bildirdum.."
Tamamen titremesi geçen nehirin geriye sadece mırıldanmaları kalmıştı, kasılı kalan vücudu sanki rahat bir yerde yatıyor gibi büyük bir rahatlama gelmişti.
O gece giray nehirin acılarına, nehirin haberi olmadan ortak olmuştu; nehir ise ilk defa o gece bütün duygularıyla giraya sığınmıştı.
***
Bilgisayarına düşen mesajın gerçek olup olmayacağını algılamaya çalıştı berat er, biri dalga mı geçiyordu kendisiyle? Bu nasıl mümkün olabilirdi ki... Bu gerçek miydi... Yıllarca didik didik aradıkları adam, dağa taşa girilmedik mağara bırakmamışlardı da bulamamışlardı. Türkiye'ye döndüklerinde Hummanlı bir çalışma başlatmışlardı onun için, öyle ki ele geçirilen bütün terör örgütü grupların dosyalarına kadar teker teker incelenmiş; telefon konuşmaları da dahil olmak üzere tüm whatsapp konuşmaları, sms'ler incelenmişti ama gene bir sonuç elde edememişlerdi. Kayranın Türkiye'de olmadığını yıllar önce kabul etmişti berat er. Bu yüzdendir ki çalışmalarını özellikle yurt dışı olarak yürütmüştü
Bilgisayarına gelen mesajla belki on, belkide yarım saat boyunca baktı ekrana. Zihni belkide ona oyun oynuyordu.. Öyle olmasını umut ediyordu. Ekranı kapadı. Açtı; sonra tekrar kapattı, yok gitmiyordu mesaj. Tek cümle yazıyordu, "Albay Kayra Asrın." Bu kadardı. Ne eksik ne fazla.
Kafasında iki soru vardı birincisi üstü olan gerekli birimlere hemen haber etmeli miydi yoksa başta bu mesajın gerçek olup olmadığını teyit edip, ardından mesaj atanın kim olduğunu öğrendikten sonra mı haber etmeliydi. Kesinlikle birinci seçenek daha mantıklıydı.
Hızla ayağa kalktığı anda bir aydınlanma yaşadı.. Gelen mesaj kendi özel mailine gelmişti.
Bu maili sadece sayılı kişiler bilebilirdi. Asıl soru bu maili kim nasıl buldu, kafasını kurcalayan bir diğer olaysa mesaj Kaliforniya eyaletindendi...
Kafasında ki gerekli üstlere bildirme görevini kısa bir süreliğine rafa kaldırmak istedi. Kıdemli bir Ajandı çoğu şeyde emir almaz emir verirdi gerektiğinde kimseyi dinlemeden haraket etmişti lakin söz konusu bu herif olduğunda söz hakkı yarıya iniyordu! Hatta söz hakkı dahi kalmıyordu...
Asıl Bu konunun gerektirdiği kişilerle konuşması gerekiyordu ; Çağan Alptekin, Göktuğ Kılıç...
Bir diğer sorun şuydu nehir asrına ne olacaktı?
***
Harbi ne olacak bu nehirin hali a dostlar???
Bir bölümün daha sonuna geldik, yorumlarınızı ve oylarınızı bekliyorum..
Sezon finaline kaldı 3
Sizden minicik ricam destek yorumlarınızı eksik etmeyin sanırım şuan buna çok ihtiyacım var
| Okur Yorumları | Yorum Ekle |

| 38.66k Okunma |
2.48k Oy |
0 Takip |
36 Bölümlü Kitap |