
Herkese selam, BEN SİZİ ÇOK ÖZLEDİMM, NEHİRİMİ DE ÇOK ÖZLEDİM.
Uzun bir aradan sonra Nasılsınız umarım iyisinizdir, Bayadır görüşmüyorduk ben sizi çok özledim "duygusal izmir"
Kabul edelim ters köşeli bir sezon finali verdik, hak geçmeyelim az da linç yedim ; az da küsenler olup takipten çıkan oldu. Affedin dostlar...
Sizinle konuşmak istediğim bir durum 'bu kısımı geçmeyin lütfen' bulunmakta bilen biliyor bilmeyen de yeni öğrenicek, emanet final verdikten sonra kitabı yayından kaldıracağım, ve tekrardan yazmaya başlayacağım en başından bambaşka bir emanetle karşınıza geleceğim. Daha kalabalık bir ateş timi; dolu doldu tim sahnesi ve daha çok nehir..
Bu kararı neden aldığımı da açıklıyayım, ben ilk bölümden çok fazla linç yedim gerekli/ gereksiz artık yoruluyordum. Özellikle linçlerin hedefi nehirdi.
Kimi okur nehirin davranışlarından gereksiz özgüveninden şikayetçi; kimi okurda benim dikkat etmeden yazdığım hataları yüzüme vurdu. Çok samimi söylüyorum arkadaşım yazıp, "Emaneti silmemem için sebep ver dedim" hani o kadar üstüme gelindi. Bende bir karar alarak final verdikten sonra yayından kaldırıp tekrardan masa başına oturacağım,
Şimdi Gelelim Asıl meselemiz sezon finali verdikten sonrası çorap söküğü gibi gelecek, ve bundan sonrası ise emanet için geri sayım başlayacak :(
Bu bölümün tamamı nehirin ağzından anlatacağım Olaydan önceki geceyi birde nehirden okuyun..
Şimdi ise keyifli okumalar dilerim..
Uzun bir aranın ardından yorum sınırımız; 40 olucak..
O kadar bekledik...
***
Olaydan önce ki gece...
Hani söylemiştim ya, Ben Üsteğmen Nehir Asrın attığım adımların benim kıyametimin ayak sesleri olacağını bilmiyordum..
Askeriyenin içerisine girdiğimizde girayın atik bir hamle ile beni göğsüne çekişi ve başımın sıcak göğüsünde kalışıyla ufak bir afallamıştım, reflekslerim ne kadar atik ve hızlı desemde söz konusu giray olduğunda; haraketlerimin pasif kaldığını fark ediyordum. Buda benim iyice hırslanmama sebep oluyordu
Tam beni bırak diyeceğim sırada dudaklarıma kondurduğu öpücükle söyleyeceğim şeyde aklımdan çıkıp gitmişti. Sert ve tutkulu bir şekilde öpüyordu beni, kısa bir süreli nerede olduğumuzu unuttuğum için kendimi geri çekmiştim.
Çekildiğim gibi de çatık kaşlarla bana bakmıştı, "ne güzel öpüyordum, niye ayrıldın benden" demişti.
"Biz neredeyiz şuanda" dedim biranda
Bana bakıp bunu ciddi ciddi sorup sormadığımı düşündü ardından ise benim ciddi olduğumu gördükten sonra "Askeriye binasındayız" dedi ciddi ciddi.
"Heh, bak kendi ağzına söyledin askeriye binası diye ulu orta yerde öpülür mü komutanım?" dedim bu sefer alayla.
Ciddi yüzü düzelmiş yerine dudağının kenarı hafif bir şekilde yarı alaylı gülümsemişti. " Burası olmazsa tenha'a geçeriz" demesini beklemiyordum.
Kocaman olmuş gözlerimle, "Giray" dedim hafif yüksek sesle
"Nehirim" dedi gözlerimin içine sevgiyle bakarak.
Seni seviyorum alptekin.
Seni seviyorum kehribar gözlü komutan...
Yüzümde sımsıcak gülümseme oluştuğunda bir kolunu belime dolayarak hızlıca bana sarılmıştı sımsıkı; bu sarılma öyle bir sarılmaydı ki sanki bir daha sarılamayacakmışız gibiydi.
"Hadi git bırakmayacağım yoksa" dedi boğuk sesiyle.
Başımla onaylayarak ayrılmıştım ondan, arkamı dönüp gittiğimde adımlarımı hızlıca merdivenleri bulduğunda çağan komutanın odasına doğru ilerletmiştim. Benimle konuşacağı o mesele ne diyerek düşünmeye başlamıştım.
Odaya geldiğimde kapıyı çalmıştım içerisinden 'gel' sesini duyduğumda çağan komutan hariç, göktuğ komutan, berat er ve bir kaç kişi daha vardı.
Göktuğ komutanın gözlerinde ki kızarıklık buradan dahi belli oluyordu, uykusuz muydu; yada yorgun muydu en önemlisi de kötü bir şey mi olmuştu. Bakışlarını anında benden kaçırmıştı göktuğ komutan, burada neler oluyordu?
"Beni çağırmışsınız komutanım" dedim, korku dolu bir sesle. Ama cevap vermemişti göktuğ komutan,
Onun yerinde hemen solunda kalan berat er, "gel nehir biz çağırdık seni" dedi. Başımı onaylar şekilde sallamıştım.
Gözlerimi hepsinin üzerinde gezdirmiştim hepsi susuyordu, bakışlarını kaçırıyordu.. Merakımın yerini korku almıştı yavaş yavaş bedenim titriyordu.
"sikeyim" dedi göktuğ komutan biranda. "sikeyim ben yapamayacağım" dedi gür sesle,
Bir anda sesini yüksetmesiyle adımlarımı gerilettim. Kötü haber beni mi bekliyordu..Ya kötü haber annem ve abimse onlara mı bir şey oldu.
Babamı kaybettiğim gibi annem ve abimi de mi- Hayır! Olmadı.
"Komutanım" dedim kısık sesle, "Bir sorun mu var. Annem ve abim'e mi bir şey oldu yoksa " diyerek sordum
Yine cevap gelmedi.. Adımlarım istemsiz bir şekilde göktuğ komutanın olduğu yer doğru gitti.
Bakışlarım ben hariç yer yere bakıyordu.." Komutanım, neden bakmıyorsunuz" diyerek sordum bu sefer.
Yine cevap yoktu. "Nehir" dedi berat er, bakışlarım ona döndüğünde bana tek bir şey söylemişti,
"Yarın operasyona çıkacaksınız." Dedi biranda derin bir nefes almak istedim. Sadece bununla kalmayacaktı büyük bir şey vardı.
"Evet komutanım operasyon emrini aldık, hatta hazırlıklar-" sözüm berat er tarafından kesildi. Bana öyle bir şey söylemişti ki o an ölmek hatta yok olmak istemiştim kulaklarıma dolan cümleleri duymamak için kulaklarımı kesmeye razıydım... Ama onu duymamamlıydım
"İhanet etmek zorundasın." Dedi berat er, Üç kelime tek cümle..
Büyük bir şaşkınlıkla kulaklarımın doğru duyup duymadığından şüphe ederek "Ne!" dedim, doğru mu duydum?
Gergin bakışları üzerimdeyken konuştu tekrardan " O çatışma ortasında o ihaneti etmek zorundasın Asrın." Dedi tekrardan berat er
Bunlar ne dediklerinin farkındalar mı? Benim duyduklarım yüreğime ağır geliyordu,
"Siz" dedim titrek nefesle "Siz ne dediğinizin farkında mısınız ya! Ne ihaneti! İhanet ne demek! Kafayımı yediniz?" Sesim yüksek çıkmıştı istemeden olsa
"Gerçek bir ihanet değil, sadece bir oyu-" sözünü kestim
Elimi havaya kaldırarak "Sseni ağzından çıkanı kulağın duyuyor mu berat er ?" demiştim. Ne ihaneti ne oyunu
" Ben silah arkadaşlarıma bunu nasıl yapabilirim, bu lanet olası şey oyun bile olsa yapamam. Sevdiğim adam ona nasıl yaparım bunu? Siz sıyırmışsınız bunu asla yapmam. " Sesim gittikçe artıyordu ne kolaydı dimi karşıyaa geç ihanet et demek.
Bakışlarım sessiz kalan göktuğ komutana döndü sinirden kendimi yemek üzereydim. " Bakın burda sizden başka benim askeriye ye neden katıldığımı bilmiyor bir siz biliyorsunuz sebebini, çok iyi biliyorsunuz ama bu onlara ihanet edeceğim anlamına gelmiyor Allah aşkına ihanet etmek ne demek ya? İyimisiniz siz? Ben iyi değilim de, ha bide çok normal bir şey miş gibi bahsediyorsunuz tiyatro mu çekiyoruz lan biz burda! Benim buraya niye geldiğimi unutuyorsunuz galiba. " İkiside sustu verecek cevapları yoktu. Ağır konuştuğumun farkındaydım ama zerre umurumda değildi. Arkamı dönüp kapıya doğru ilerledim, kapıyı açtığımda karşılaştığım kişiyle kalakaldım.
Çağan amca buradaydı ne işi vardı ki? Gülerek içeriye girdi, içeriye geçmesiyle benide kolumdan tutarak içeriye aldı.
"Yine sesinle ortalığı ayağa kaldırıyorsun Asrın, damarına basılıcak ne dendi çok merak ediyorum!" Gülmüştü. Tam olarak neye gülüyordu canımdan can gidiyordu lan benim burda hayır bide alay eder gibi konuşmuştu.
"Komutanım yarın ki olay için nehir komutanımla konuşuyorduk." Dedi berat er, Karşımdaki adamın gülen yüzü soldu çenesi kasıldı oda biliyordu olayı, lanet olsun ki biliyordu ve sesi çıkmıyordu. Belki çağan amcayı ikna edebilirdim bunu yapabilirdim dimi? Hem beni kendi kızı gibi görüyordu.
Babamla sırt sırta çatışmışlardı ben ona babamın emanetiydim. Çağan amcamı sinirlendirince yada kendimi delice bir şey yapmaya yeltenince engel olup bana "emanetimsin" derdi. Belki bu seferde bana böyle derdi engel olurdu bana olurdu dimi?
Hızlıca çağan amcama döndüm, tam bir şey demek için hazırlanıyordum ki elini kaldırarak beni susturdu.
" Bahçeye çıkalım kızım, orda daha rahat konuşuruz" dedi. Kafamı sallayarak onay verdim hızlıca kapıyı açıp bahçeye doğru ilerledim. Bir ağacın altında durup heyecanla ne söyleyeceklerini düşünürken hevesim boğazımda kaldı.
" Nehir kabul etmek zorundasın."
" Neden? Neden ben çağan amca, omuzlarıma bırakılan yük zaten çok fazla bir de bunu yüklemeyin nolur. Dayanamam, yapamam bunu, olmaz. Siz canımı isteyin daha iyi, kafama sık deseniz bir dakika düşünmem yaparım bunu ama bu olmaz, vatanıma ihanet demek bu, time ihanet demek bu, silah arkadaşlarıma ihanet demek hem, hem giray var ona nasıl yaparım bunu sevdamıza nasıl kıyarım? Hem ben sana Kayra Asrın'ın emaneti değilmiyim, hani bana bir zarar gelse beni koruyacaktın. Çağan Alptekin? Bu mu Koruma, bu mu Sahip çıkma! Hiç biriniz beni düşünmüyorsunuz neden ya neden? Bana bu acı yetmiyor mu? Bir çatışma ortasında ihanet etmek demek kalleşlik demek ÇAĞAN AMCA."
Sesimi yükselttikçe yükselttim duyması için bağırdıkça bağırdım ama kendileri ne yaptı güldü sadece. Güldü.
" Oğlumun bu hayatta yaptığı ikinci mükemmel şey seni sevmesiydi. Nehir bak kızım normalde bunu sana yarın söyliyecektim ama şuan söylemek zorundayım. Ajanlarımıza sabah saatlerinde bi haber geldi Nehir" dedi ve sessizleşti. Neydi bu haber?
Ellerim benden bağımsız bir şekilde yumruk olarak çağan komutanın göğsüne vurmak oldu
" Ne haberi? Haber ne? Ya Allah aşkına susma konuş lütfen yoruldum anlıyormusunuz?" Bir yandan ağlarken bir yandan tekrardan sinir krizi geçiriyordum. Tükenme noktasındayım gerçekten tükenme noktası.
"Baban bulundu Nehir! Ajanlarımız bir ize rastladı, iz bulundu nehir. Yarın ki gideceğiniz eğer karşı tarafa geçersen daha rahat ulaşırız babana belki şehit oldu, belkide yaşıyor bilemeyiz ama denemek zorundayız kızım anlıyormusun beni? Sana bu görevi verme sebebimiz babanı bulmayı çok istiyordun askeriye bu görevi sana verdi.
Ne demişti? Baban bulundu mu ... Baban bulundu..
Göğsüne yumrukladım ellerim biranda boşluğa düşmüştü. Gözyaşlarım yanaklarımda asılı kalmıştı. Bakışlarım karşımda ki adamın gözlerinde kala kalmıştı. Ciddi miydi? babam.. Babam sağ mı?
"Ne" dedim,
"Doğru duydun kızım, Albay Kayra Asrın bulundu kızım! Baban sağ nehir.."
Baban sağ..baban bulundu...Bu nasıl
" Bu" dedim titrek sesle "n-nasıl, o-oldu" dedim ağlamaya başlayarak kelimelerim ne kadar anlaşıldı bilmiyordum ama bu sefer sevincime ağlamıştım. Hâlâ aklımda soru vardı ya oyunsa ya bizi kandırıyorsalar dedim.
" Allah kahretsin ki sevinemiyorum bile bu bile bana fazla evet babamı bulmak istiyordum bu yola da bunun için çıktım ama çıktığım bu yolda ihanet oyunu vardı çok fazlaydı bunu yapamazdım. Bana seçim sunuyorlardı. Babam için tim, tim için babamdı.
" Benden babamı alanları canlı canlı gömecektim. Onları acıyla inletecektim, Türk askerine dokunan parmaklarını kesecektim. Ama Allah kahretsin ki sevinemiyorum, babam için tim, tim için babam diyorsunuz bana, nasıl seçeyim hadi beni geçin timi düşünmüyor musunuz? Giray bana sevdiğine ihanet etmiş gözüyle bakarken ben onun yüzüne nasıl bakıcam acı çektiğimi görün be artık! " Gözlerini kapattı bekledi. Derince nefes aldı konuşmaya başladı.
" Yarın çatışma ortasında o ihaneti yapıyorsun karşı tarafta bir adamımız olucak o an sana bir işaret yapıcak sende fark edersin ve bitirirsin. Sadece bir kaç gün Nehir söz veriyorum sana, sadece bir kaç gün." Sözleriyle daha çok ağladım, ben ne dedim o ne dedi babam gibi gördüğüm adam bana ihanetten söz ediyordu çağan amca arkasını döndü yürümeye başladı kolay mıydı? Çekip gitmek cesaretimle boğazım yırtılırcasına bağırdım.
" Bana bunu yaptırdığın için seni asla affetmeyeceğim, duydunmu beni, emanetini koruyamadığın bana bu seçimi yaptırdığın için seni affetmeyeceğim. Sen bana baba gibiydin, ama ben bu seçim yaptıran babayı sevmedim duydun mu beni?" Artık dayanacak gücüm kalmamıştı, bacaklarım beni taşımıyordu kendimi yere attım ve ağlamaya devam ettim. Sözlerim ve ağlamalarım onu durdurmuş olmalı arkasını döndüğünde dolu gözlerle, çenesini sıktığını görebiliyordum sözlerim canını acıtmış olacaktı ki elleri yumruk şekilde oldu. Hızlıca yanıma gelip yere oturdu çenemi tutup kaldırdı.
" Asrın'ı bulursak oğluma isteyeceğim seni" Dediğinde gülmeye başladım. Gerçekten delirmek üzereyim ben ne diyorum bu adam ne diyor. Bi an babamı bulduğumun hayalini kurarak yüzüne baktım gözlerinde umut ışığı vardı, gerçekten artık delirdim ben ihanet dedikçe konu başka yerlere gidiyordu.
" Beni ağlattığın için babama seni şikayet edeceğim, ve o zaman beni bu hale düşürmenin hesabını vericeksin." Oda gülümsedi ve ben tekrardan ağlamaya başladım. Kollarını bana sımsıkı sardı bir baba şevkatiyle.
" Adamlarımız kıdemli ajanlar eğer bir iz buldularsa inan ki çok, yakındır. Yapıcaksın dimi kabul ediceksin dimi?" dedi.
Affet sevgilim
Affet beni
Affet nehirini
Aklıma hiç bir şey gelmiyordu girayın bir şekilde haberi olmak zorundaydı ama nasıl onun bana küs kalmasını, ona ihanet eden gözlerle bana bakmasını istemiyordum bir şey, yapmalıydım ama neydi bu. Kimseye belli etmeden giraya gerçekleri bilmesi gereken bir şey yapmam lazımdı. Sarılı vaziyette olduğumuz için ufak çaplı bir bayılma numarası yapabil- diyemeden burnumdan akan sıcak bir sıvı hissettim boynuna sarılı olduğum için göremiyordu beni, elimle burnuma dokunduğumda kan olduğunu gördüm, burnumun kanayacağına sevineceğim aklıma gelmezdi, sanırım fazla stresten olucak ki kan fazla geliyordu hadi bakalım nehir seni paramparça ettiklerine değecek oyununu oyna.
Başlarda sımsıkı sarılan kollarımı gevşettim başta fark etmedi kendimi geri çekeceğimi zannetti kendisi de hafifi geri çekildi. Ben ise kafamı yavaşça sağa düşürdüm
"Nehir kızım! Nehir kendine gel." Kendimdeyimde sen kendinde değilsin. Yerden havalandığımı hissettim koşarak askeriye ye girdi ve bağırmaya başladı uyanıkken uyuyor numarası yapmak çok zormuş. Koşarak bir yerlere gitmeye çalışıyordu bir kaç adım sesi duydum ayırt etmesi çok zordu ve lanet olası kan durmuyordu nasıl bir stresin altında kaldıysam kanın tadı ağzıma geldi. Tam o sırada girayın gür sesini duydum.
" B-baba nehir? Ne oldu ona? Yüzü bembeyaz olmuş, Nehir güzelim duyuyormusun beni, baba ver bana." Allahım bu adama ihanet etmek kadar hiç bir şey acıtmayacak canımı. Giray kollarıyla sımsıkı tutuyordu beni bir kaç koşma sesi daha duydum sonra bir yatağa yatırıldığımı hissettim...
Gece boyunca asla uyumadım, ne giray ayrıldı başımdan, ne doktorlar nede tim, herkes başımdaydı bunlar böyle yapacaksa ben bu lanet videoyu nasıl çekecektim. Başımdan kovmayı istedim ama yapamadım beni yanlız bırakmak istemediklerini dile getirdiler keşke o lafları da yarın ki ihanet olayında da yapsaydılar neyse ki serum iyi geldi başımın ağrısı geçti ama yüreğim hayla yanıyor kimseye derdimi anlatamıyordum.
Tam tekrardan gidin diyecekken içeriye güvenlik görevlisi girdi.
"Komutanım rahatsız ediyorum ama, nehir komutanımın abisi ali bey geldi." Duyduklarım karşısında yüreğim daha da çok çöktü abim, yüreğimin parçası, ali abim. Yerimden ok gibi fırladım bana dokunacakları an delirmiş gibi bağırdım uzun zamandır görmediğim yüzüne hasret kaldığımın yüzünü görmeye kimse engel olamazdı. Serumu hızlıca kolumdan çektim attım.
" Engel olana sıkarım! Yeter artık canıma tak etti! Görüşmeme engel olacak bir Allahın kulu varsa çıksın karşıma." Tam ilerleyecekken karşıma yine çağan komutan geçti. Çatık kaşlarla bana bakıyordu. Gerçekten mi? Burda da mı engel olucaklardı ben babamın kızıyım kimse önüme geçemez.
"Sakın! Sakın çağan komutanım, bana bu kadarını da yapmayın yaktınız yıktınız paramparça ettiniz bırakın da toparlanayım." Herkes şok olmuş şekilde bana bakarken umursamadan kapıya koşarken çarptığım cüsseyle sendelendim kafamı kaldırdığımda yeşilliklerden akan göz yaşıyla karşılaştım yüzünde eksik olmayan gülümsemesi vardı. Hızlıca kollarımı boynuna doladım, abim her şeyimdi sarılışıma karşılık verince bende daha çok sarıldım abim kimseyi umursamadan belimden tutup sımsıkı sarıldı bende ayaklarımı biraz kaldırarak başımı boynuna gömdüm. Bir süre sonra kapı ağzından çekilen abimi fark ettim sanırım bizi yanlız bırakıcaklardı. Benden ayrılan abim bir elini belime koyarak yatağa doğru ilerletti beni ya yana oturduğumuzda. Hızlıca başımı göğsüne yasladım. Burda tüm gardımı indirdim bana karışan kimse olmazdı, kızanda olmazdı. Güvenli kollardı burası.
" Nehirim, Cadım , nerdesin be kızım, hesabını soracağım sana ama şuanda değil. Çok özledim be cimcime, ben sana kıyamıyorken sen bana niye kıydın! Niye sakladın yüzünü bizden, sadece telefondan konuşmak nasıl mahvetti bizi dayanamadım artık, sen olmayınca sataşacak kimsem olmuyor yanlız kalıyorum. Hem annemde çok özlüyor seni Allahtan halam ve teyzem, annemin dibinden ayrılmıyorlar. " Sözleri canımı daha da yaktı. Ben güçlü kalmaya çalışırken hüzünler kederler peş peşe geliyordu.
"Abi dayanamıyorum artık, gücüm kalmadı, yoruldum, ben istemiyorum abi, ben senin şımarık cadın olmak istiyorum, saçlarımla oyna istiyorum, ellerimle oyna istiyorum, ellerimi öp istiyorum" kafam gömülü ağlıyordum elleriyle sırtımı sıvazladı.
" Bak bakayım bana sen bi kaldır yüzünü güzelim, sen benim şımarığımsın, sen benim bir tanecik cadısım. Noldu anlat abine, kim üzdü seni, o lavuk canını mı sıktı senin? Ulan söz vermişti ağlatmayacağına şerefsiz herif." Ağlamam azalınca kafamı kaldırdım kollarımı boynundan çektim ve ellerime baktım avuç içlerim soyulmuş parmaklarım ise silah tutmaktan nasır tutmak üzereydi kötü görünüyordu ellerimi hemen kapadım görmesin abim hep yumuşacık halini görüyordu görmesin bu halini, ama bir yandan da görmesini istiyordum öpsünde iyileşsin istiyordum, şımarık prensesi olmak istiyorum, güçlü kızı istemiyordum bunu anlamış olucak ki boşta kalan eliyle elimi tuttu diğer eliyse sımsıkı belimi tutuyordu düşmiyeyim diye.
" Bakayım güzel parmaklarına saklama onları benden, nasır tutması kabuk tutması zerre umurumda değil güzel kardeşim, yaralarından öperim senin geçer hemen, bu parmaklar var ya el üstünde tutulasılar vatanı uğruna olan izleri saklama benden, hem söyle bakalım ne üzdü seni, gözlerine çöken sis bulutu ne böyle? Seni boşluğa atan, kör kuyulara atan şey ne güzelim? Unutma burası küçük şımarık kız kardeşim için güvenli olan kollar. " Böyle abim olduğu sürece sırtım yere gelmezdi. Ellerimi tuttu küçük küçük öpücükler kondurdu. Sonra anlıma minicik öptü. Haklıydı abi kucağı bu burda herkesten korunabilirdim. Olanları ona anlatmalıydım.
" Abi babamı, babamın izini buldular. " Dondu kaldı yüzü, hiçbir mimiği kıpırdamadı gözleri doldu göz yaşları aktı yüzüne parça parça sildim hemen yüzünden yaşlarını.
"N-ne, b-buldun-uz?" Gülerek salladım başımı başardık galiba. Başardık. Bir kaç dakika güldü ve konuşmadı sonradan bana dönerek konuştu. "E o zaman sen neden üzüldün."Derin bir nefes alarak konuyu anlattım. İhaneti, oyunu, rozetini hiç bir parçayı atlamadan tek tek kimi an sözümü kesti küfürler ederek konuştu. Kimi zaman duygulandı ve beraber ağladık ve asıl olan planımı anlattım bana yardım ediceğini söyledi cebinden telefonunu çıkardı ve elime tutuşturdu.
" Ben kapıya gidiyorum. Önünde bekleyeceğim,işin bitince seslen bana video'yu benim telefonumdan çek ne olur ne olmaz ben gidiyorum şimdi, gidip şununla da bi ben konuşayım bakalım, kapının önünde duruyordur eminim şerefsiz herif!"
"Abi ya deme ona öyle!" Güldü sözlerime onaylarcasına salladı kafasını. Yavaşça kalktı bende kalktım sımsıkı sarıldım boynuna, aynı şekilde abimde yüzünü boynuma gömdü. Ayrıldık birbirimizden abim hızlıca kapıdan çıkarken ben yerimde oturup telefonu aldım elime telefonu camın kenarına yaslayarak tüm gerçekleriyle anlatmaya başladım.
**
Etrafta büyük bir çatışma vardı, kan gölüne çevrilmişti etraf bu hain saldırıya hazırlıklı olduğumuz için üstün donanımlı silahlarla çıktık hainlerin önüne. Kafamı olası bütün senaryolara hazırlıyordum gözlerimi sımsıkı kapattım içimden defalarca tekrar ettim, baban için, vatan için, sadece iki gün Nehir, sadece iki gün, hem yanlız değilsin. Diyerekten açtım gözlerimi, kafamı sola döndürdüğümde gördüğüm yüzle acı bir gülümseme yayıldı dudaklarımdan. Beni fark etmemişti ama keskin bakışlarıyla dikkatle etrafa bakınıyordu kollarının arasında duran silaha baktım sımsıkı sarılıp duruyordu, sinirinden kollarındaki damarlar belli oluyordu şuan o silahın yerinde o güvenli kollarda olmayı ne çok isterdim ben.
Bir anda silah sesi duydum yanıma düşen bedenle olduğum yerde çığlık attım kafasından aşağıya kan süzülüyordu. Olduğum yerde sıçrayarak ayağa kalktım, bir çift sinirli gözler bana bakıyordu. Murat abimdi bu. Her seferinde ne pahasına olursa olsun ufak bir dikkatim dağılsa beni koruyan abim.
" Kızım! Aptal mısın sen? Biz seni bu dikkatle nasıl asker yaptık lan? Birde Üsteğmensin! Adam burnunun dibine kadar girdi de fark etmedin sen gerçekten aptalsın nehir!" sinirlenmesine karşılık küçük bir tebessüm edip sarıldım hemen. Murat abimin bağırmasıyla da bütün timin dikkatini çekmiştik. Anlık bir bocaladı ama sarılışıma karşılık verdi.
Girayın bana olan sert bakışlarını gördüm sanırım az daha canımdan oluyordum. Gerçi birazdan olanlara yüzünden de ölebilirdim murat abim güvenli şekilde beni girayın yanına götürdü söylene söylene.
Hemen girayın yanına çöktüm tam bir şey demek için hazırlanıyordu ki yanağından kocaman öptüm, şaşırdı kaldı bi yüzündeki kızgın ifade yavaş yavaş yok oldu gitti yüzünü bana yaklaştırarak aynı şekilde kendisi de yanağıma en seslisiden öpücük bıraktı, güldüm en seslisinden.
Yakalarımızdan gelen sesle ikimizde tekrardan gür bir kahkaha patlattık.
" İkinizde çatışma ortasında oynaşmayı bırakın. Aile var burda be! Saygınız yok sizin" güldüm ve o an tekrardan aklıma gelen olay yüzünden hevesim kursağımda kalmıştı bunu fark eden Giray çapkınca güldü yüzünü yanağıma sürterek kulağımda ılık nefesini hissettim.
" Düşürme o gül yüzünü şu çatışma bir bitsin bunların olmadığı sakin bir yere gideriz" demişti en çapkın gülümsemesiyle . Tam olayın etkisiyle kendimi kaybedecektim ki bir silah sesi daha duydum ve diğerlerinden farklı bir sesti Allah kahretsin ki bu bana işaretti. Bu bana şimdi demekti. Bu bana ihanet et demekti.
Yavaşça olduğum yerden kalktım karşımda duran adamla bakışlarımız kesişti sanki uzun zamandır oradaymış gibi, uzun uzun baktım yüzüne yavaş adımlarla ilerledim ona doğru, elinde tuttuğu silahı yere sıktı ve mavi bir renk çıktı ordan ve emin olmuştum bu bana yardım edecek olan adamdı yüzünün yarısında siyah maske vardı. Ben adımımı ilerlettikçe arkamdaki adım seslerini duymaya başladım. Kalbim hızlandı, yüreğim sızladı, koşarak kaçtım girayın olduğu yerden. Nehir diyerek gür sesini ortaya attı ama ben yine durmadım koştukça koştum o adamın yanına.
Yüzüm adama dönük sırtımda arkamdaki askerlere dönüktü karşımdaki adamın yüzüne baktım uzun uzun zihnimde çağan amcanın sesi doldu, bizden dedi çağan amca bizim dedi. Gözlerim doluyordu hayır yapamazdım ağlayamazdım ağlarsam anlardı bu oyunu.
Affet sevdam
Affet Sevgilim
Affet vatanım
Affedin beni sizler içindi yemin ederim sadece sizin için. Yumdum gözlerimi içimden geçeni kısık seste söylemek istedim. " Baba, seni bulmak için geliyorum ." dedim. Arkamdan sesi titreyen bir ses vardı. "Nehir" dedi sadece o ses. Ve ben o sese dönmek istemiyordum cesaretim yoktu ama bunu yapmak zorundaydım arkamda bana şaşkınca bakam adamlara döndü bakışlarım.
"Ben buyum!" dedim sadece. Dudaklarımdan çıkan tek cümle buydu. Sesim titredi. Anlamsız bakışlar süzdü üzerimi cenk abim bir adım atacaktı ki hızlıca arkamdaki adamın belinde olan silahı alıp ona yakın olan yere sıktım ve bağırdım.
" Kal orda! Gelmeyin sakın!" bu yaptığım an ile hepsi bana baktı. Çünkü ben demin kendi canımdan, vatanım uğruna beni ölümlerden döndüren adamlara silah uzatıp kurşun sıktım.
Cenk abi ilk önce yere sonra bana baktı. "Nehir? Ne demek bu?" aralarında en sessizi sevdiğim adamdı beni en korktun adam bana boş gözlerle bakıyordu bana, bunu yapmak zorundasın Nehir inandırmak zorundasın.
" Ne demekse o demek cenk komutan, kimsesiz diye gördüğünüz kızın, size aslında kimsesiz olmadığını göstermeye geldim ne o beğenemedinizmi? GÖSTERİMİ! " sesimdeki hafif alay, kan kardeşi olduğum adama komutan demem canımı yakıyordu. Hayla şaşkınlıkla bakan murat abim vardı dümdüz bakıyordu bana sesi çıkmıyordu. Giray baktı bi bana göz göze geldik iki saniye sonra gözlerini kapattı bekledi bekledikçe bekledi ve sonradan fark ettiği şeyle gözleriyle öldürücü bakışları bana attı.
Gözleri güneşin etkisiyle parlayan kehribar rengi gözleri bir anda simsiyah oldu. Sanki bir şeyi test etmek istiyor gibi baktı bana düşündüğümü yapacaktı, Allah kahretsini ki düşündüğümü yapıcaktı çünkü inanmak istemedi eğer o adımı atar ben ona kurşunu sıkarsam inanıcaktı.
Gözlerimin içine baka baka o adımı attı ve bekledi, ben ise ne yaptım sizce? Tam ayağının, dibine sıktım o kurşunu ve silahı yavaşça kaldırdım yüzüne doğru. Baktı yüzüme anlamak istemiyormuş gibi baktı bana inanmak zorundaydı, ben ise onu gerçekten inandırmak için baktım yüzüne timin arkasından gelen askerin bana bakarak işaretiyle onun da oynadığımız oyunun bir parçası olduğunu anladım, kolunu göstererek, askerin koluna sıktım derin bir sessizlik hakim oldu. O sessizliği de iki şey bozdu
Birinci silahtan çıkan kurşun.
İkincisi ise vurulan askerin iniltisiydi.
Ve artık hepsi inanmıştı bunu yaptığıma, çatışma ortasına kendi vatanının askerine sıkmak demek ihanet demekti ve bunu göze alarak yapmıştım.
Ateş timi adamın yanına giderken giray koşarak yanıma geldi öfkeyle kollarımı sıktı.
" Sen demin kendi vatanının askerine kurşun mu sıktın? Bunun ne demek olduğunun farkındamısın sen? Nap-" demesine izin vermeden. Kollarımı ondan kurtarıp suratına sert bir tokat attım ellerimi göğsüne koyarak ittirdim. Öfkeyle bağırmaya başladım
Vurduğum yanağın için, sana el kaldırdığım için affet beni.
" Evet kurşun sıktım! Evet ne demek olduğunun farkındayım alptekin, nasıl beğendiniz mi süprizimi? Size güzel karşılama yaptım. Türk askeri!" Bakışları şiddetlice bana döndü işte şimdi ihanetimi fark etti. Çağan amca burdasın dimi? Gör bak yaptığına bak, ikimizi nasıl perişan ettiğine bak.
" B-Bu ne demek Nehir, sen bize? Yapmış olamazsın! Hayır! hayır! " Gözleri doldu yüzü kıpkırmızı kesilmişti.
" Evet ben size komutan alptekin, ben size ihanet ettim duydunuzmu? Ben size ihanet ettim" Avazım çıktığınca bağırıyordum. Lanet olsun ki gözlerim dolmak için yalvarıyordu ben ise gözlerimimin dolmaması için dualar ediyordum, ağlamamalıydım, giray da benden farksız değildi herkesin bakışlarından korktuğu komutan alptekinin gözünden bir damla yaş geldi omuzları çöktü, çenesi kasıldı bu görüntü beni perişan ediyordu.
" Ben" dedi. Bekledi. Duyduklarını sindirmek istermiş gibi baktı yüzüme.
"Ben seni, yalan! Yalan Nehir, yapamazsın sen!" İnanmak ister gibi baktı gözlerimde sevdamızı aradı bu bakış o bakışıydı.
" Seni sevmiştim nehir , nasıl yaptın lan bunu bize? Sana bana bunu nasıl yaptın Nehir." Öfkeyle bağırınca irkildim.
"Ben" dedim titredi çenem. " S-sevme-" sevemedim diyemedim yapamadım bunu demeye dilim yüreğim el vermedi, vermezdi veremezdi . Giray bendeki bakışlarını çekip arkamdaki adama döndü beni sert ama bir o kadarda yumuşak şekilde bıraktı. Bu halde bile beni düşünüyordu, bu halde bile canımın yanmasına izin vermiyordu ama ben ne yapıyordum canını yakıyordum sevdiğim adamın, arkamdaki adamın hızlıca yanına gidip delirmiş gibi yumruk attı öfkeyle.
" Ne yaptınız lan benim sevdiğim kadına? Beynini mi yıkadınız, hafıza kaybı mı geçiriyor, tehdit mi ettiniz lan! Konuş! Benim kadınımı bu hale getirticek ne bok yediniz." Giray durmaksınız adamı yumrukluyordu. Benim çığlıklarım onu durdurmaya yetmiyordu.
En sonunda cenk abi ve murat abim kollarından tuttuğu gibi çektiler girayı, adamın yüzündeki maske kana bulanmış, anlaşılıyor ki dudağı patlamış giray da nasıl vurduysa artık adamın dudağındaki kanlar durmuyordu. Hemen adamın yanına çöktüm. " İyisimisin?" diyerek ona bakmaya devam ettim. O ise sadece kafasını salladı. Ne yapacağımı bilmeyerek ellerimi yüzündeki maskeye yaklaştırıyordum ki girayın. " Çek ellerini ondan" dediği gür sesiyle irkildim. Çöktüğüm yerden ayağa kalktım
Ben korkuyla giraya dönerken direkt bakışları beni buldu ve kollarını tutanlardan kurtuldu hızlıca bana geldi iki kolunu da kollarıma sararak bağırmaya başladı.
"Bana bak kadın ," kaçırdım gözlerimi, " kaçırma gözlerini benden", tekrardan bakmamak için direndin yapamayacaktım olmayacaktı.
Baba çok özür dilerim kızın senin gibi dimdik dağ gibi durmadı, giray asla çekmiyordu bakışlarını benden asla ayırmıyordu yüzünü benden. Bende inatla yüzüne bakmamaya çalışıyordum en sonunda elleri yüzümü buldu çenemden tutarak ona bakmamı sağladı. Bu durumda bile elleri sert tutmuyordu çenemi, yumuşacık dokunuşu vardı.
"Kaçırma bakışlarını benden kadın , yapmazsın dimi? Bize, bana, tim'e ihanet etmezsin dimi?yapmazsın be güzelim, şaka yaptım de yemin ederim ki kızmam. İhanet etmedim de, mecburdum de, vurmak istemedim de. Nehir bir şey de artık!" Sesi gittikçe yükseliyordu.
Mecburdum diyemedim, babamı bulmak içindi diyemedim. " yaptım." Diyebildim. Karşımdaki adamın omzuları bir kez daha çöktü sert duruşu yıkıldı ama ela gözleri hayla bana umutlu bakıyordu.
Hiç bir şey söylemeden sadece bakışlarımı gözlerine uzun uzun baktım, dolu dolu baktım gözlerinin içine ben yaptım der gibi baktım ihanet ettim der gibi baktım.
Gözlerimi gözlerinin içine hapsettim. Her baktığımda biraz daha umudu kırılıyordu sanki bana olan bakışları değişiyordu sanki ve girayın bu bakışı beni çok korkutuyordu. Derin bir iç çekti ama öyle bir iç çekti ki canımdan can gitti.
" Siktir! Nehir, neden? Aklım almıyor neden? Bunu yapmak zorunda mıydın? Şaka de yalan söyledim de her şeye inanırım. Her dediğini kabul eder ağzımı açmam ama bir şeyi kabul edemiyorum nehir, silah çektin kendi askerine ateş ettin bu nasıl kabul edeceğim buna nasıl bir saçma bahane bulup inanayım söylesene? Susma Allah aşkına susma konuş."
Konuşmadım baktım gözlerine diyecek bir sözüm yoktu ki, ne diyebilirdim aslında onlara ölen babamın aslında ölmediğini bu timin başı olduğunu, üsteğmen olduğunu çatışma esnasında kaçırıldığını sonrada babam için yanlarına geldiğimi onu bulmak için savaş verdiğimi sonra karşımdaki adama aşık olduğumu mu? Yoksa sevdiğim adamın babası bana gelip ihanet et demesini mi? Anlatayım neyi anlatayım ben, süre aktıkça ben sessizliğimi koruyorum giray ise çaresizliğe bakıyordu.
Kolumda bir el hissettim kafamı yan çevirdiğimde yüzü maskeli adamı gördüm. Bana derin bakıyordu. Artık zamanıydı onları arkamda bırakmanın zamanıydı. Asıl yüreğimi paramparça eden şey girayın gözü önünde olucak olmasıydı birbirimize deli gibi aşıktık ve o aşkı birazdan ezip geçicektim canım yanıyordu canım çok yanıyordu.
Ellerinden sertçe kurtulup sırtımı giraya döndüm şimdi duyacaklarım için kulaklarımı kapatmak istedim canımın işte şimdi yok olacağını hissettim çünkü ben canımın canını yaktım.
"Sen bana arkanı döndün ya artık. Benim sevdiğim kadın olamazsın! Sen benim nehirim olamazsın! Seninle aramdaki olan bütün bağ bugün bize sunduğun ihanetle terk etti gitti sırtını döndüğün bu adama iyi bak bundan sonra benim olduğum çatışmalardan uzak dur nehir. Bu gün kendi vatanına, kendi askerine sıktığın kurşun yarın birgün sana geri dönecek. KORU KENDİNİ NEHİR. "
Sen benim nehirim olamazsın
Sevdiğim kadın olamazsın
Acıttı. Cümleleri çok acıttı. Adımlarım durdu haraket edemedim kımıldayamadım mecburdum diyemedim, bu görevi sevdamızdan üstün tuttular diyemedim affet sevgilim.
" Nehir , hadi gidelim" kalın bi ses duydum bakışlarımı yanımda ki maskeli adama çevirdim nereye gidiyorduk benim gidicek yerim mi var. Ben az önce evime ihanet ettim.
" Gidicek yerim yok benim." Sesim gür ve sertti. Hayla arkam giraya dönüktü bakmaya korkuyordum ki gelen sesle dünyam bir kez daha başıma yıkıldı.
"Gittiler." Bacaklarım da hissizlik hissediyorum kendimi bir anda yere bıraktım ağlamalarım daha şiddetlendi daha da canımı yaktı ben bu oyunu istemiyordum ben girayı ben evimi istiyorum göz yaşlarımdan etraf bulanıklaşmaya başladı başım şiddetli bir şekilde dönünce kendimi daha fazla tutmayıp kendimi karanlığa teslim ettim.
"Ben Giray Alptekin, Yüzbaşı Giray Alptekin. Sevdiğim kadının ihanetine diz çöktüm. "
Bir bölümün daha sonuna geldik BEN SİZİ ÇOK ÖZLEMİŞİMM. AĞLİCAM..
OYLARINIZI VE YORUMLARINIZI BEKLİYORUM HEYECANLA
| Okur Yorumları | Yorum Ekle |

| 38.66k Okunma |
2.48k Oy |
0 Takip |
36 Bölümlü Kitap |