
Herkese merhaba, nasılsınız umarım iyisinizdir.
Ben duygusalım, ilk göz ağrım final oluyor...
Bugün yks sonuçları açıklandı, umarım herkesin sonuçları iyi gelmiştir. Benim sonucum tahmin ettiğim gibiydi umarım hepimiz güzel yerlere yerleşebilirizz...
Bu bölüme özel sizlerden bol bol oy ve yorum bekliyor olacağım...
Keyifli okumalar dilerim ;) "Kelime sayımız 3.800 kısa diyen benden kaçsın sjsjjssj"
Ali Asrın, günler haftalar aylarca, vicdanına yük olacak o videoyu telefonunda taşımıştı. Bir çok kez kardeşini rüyalarında görüyordu. Nehirin gidişini, babasının yaşadığını annesine söyleyememişti yıllarca şehit bildiği eşini şimdi annesinin karşısına çıkıp babam yaşıyor esirmiş diyemezdi,
dili varmazdı söylemeye.. o yüzbaşına çok ulaşmak istedi, ilk o o gün aramıştı onu ardından ise telefona dahi çıkmamıştı gün içerisinde defalarca aramıştı ama yine ulaşamamıştı en son anlamıştı ki: Ablası babası uğruna çıktığı bu yolda sevdiği adama kıymıştı. Nehirden sonra o videoyu açıp açıp izledi; defalarca tekrar etti o video.
Küçük kardeşi gittiğinde ona kalan tek şey bu elindeki video olmuştu...
Giray yüzbaşına ulaşmak için bir sürü yola başvurmalıydı.. aramalara dönmüyorsa mesaj atabilirdi gerekirse kalkıp askeriye'ye bile gidebilirdi. Önündeki şu bir kaç gün daha ona ulaşmaya çalışacaktı. Eğer olmazsa atlar Arabasına gider her şeyi açıklardı.
Küçük kardeşi, kimseye ihanet etmezdi. Nehir böyle birisi değildi.
"Ne şart olursa olsun sana ulaşacağım ve gerçekleri öğreneceksin Yüzbaşı.."
***
Ali arıyor...
Telefonda yazan isime bakıp durdu giray, neden arıyordu? Belkide Kardeşine ulaşamadığı için kendisini arıyordu, açsa bile ne diyecekti ki?
Kız kardeşine artık ulaşamılamayacak bir yerde, vatanına ihanet etti mi diyecekti, bir çatışma ortasında kendi askerini vurup düşman tarafına mı geçti diyecekti, bu nasıl söylenebilirdi ki
Ömrü hayatında sadece iki kez perişanlık ne demek onu tatmıştı;
Birincisi kollarında şehit düşen hamzaları ve nice silah arkadaşları.
İkincisi de canından çok sevdiği kadın, gözleri önünde kendi silah arkadaşına kurşun sıkmasıydı...
O sarsılmaz dev cüssesi, esir düştüğü zamanlarda gördüğü işkencelere ses etmemişti ama sevdiği kadının operasyon anında kendi Timine silah çektiğinde o sarsılmaz cüssesi titremişti.
Israrla çalan telefonu sessizce kapatmıştı, duymamış gibi yapacaktı. Ali, nehiri asla öğrenmeyecekti bu onun için daha iyiydi.
Çalan telefon kısa bir süre sonra kapanmış giray ise umursamayarak kendi işine dönmeye kara verdi. Elinde ki dosya ile adımlarını hızla çağan komutanın yanına ilerletmeye başlamıştı.
Bir hakkı olsa bu koridoru imha etmekten yana kullanırdı. O gitmeden önce son kez onunla bu koridorda birbirlerine sarılıp öpüşmüşlerdi, giray son kez nehiri sımsıkı sarmıştı, silah tutmaktan nasırlaşan elleri son kez sevdiği kadının bedeninde gezmişti.
İlk defa cansız bir koridor ona zarar veriyordu, biran önce kurtulmalıydı burdan. Kafasını iki yana salladı ama nehir aklından bir kez olsun dahi çıkmamıştı.
"Çık artık! Uzaklaş benden. Nasıl terk ettiysen öyle git.." Dedi boğuk sesiyle.
"Allah kahretsin" dedi bu seferde,
"Gitmeseydin olmaz mıydı be kadın." Dedi bu seferde çaresiz bir tonda.
Allah kahretsin ki toparlanamıyordu. İyi değildi. Her şeyi siktir etmek istiyordu. Omuzlarında yük çok fazlaydı.. Ne yapmalıydı bilmiyordu.
Kendine gelmek istiyordu biran önce ama aklı asla yerine gelmiyordu nasıl gelebilirdi ki.
Uzaklardan bir ses doldu kulaklarına, "Oğlum sen daha anca mı buraya gelebildin" dedi birisi.
Sesi seçemedi bu yüzden susma hakkını kullandı, bu seferde arkasından adım sesler işitti yarım saniye içerisinde göktuğ komutan belirdi, "Ben sana ne dedim Yüzbaşı Alptekin?" diye sordu.
Baktı giray
Sadece bakmakla yetindi.
"Oğlum seni ters düz ederim bak! Normal söyledik anlamadın, illa bizim usül mü kendine gelmek istiyorsun." Dedi göktuğ " He illa o şekil lazım dersen ben üstlenirim o işi" diyerek bitirdi cümlesini.
Ne diyebilirdi ki: O koskoca Türk Askeriydi. Düşmana diz çöktürür ama bir çift göze kendisi diz çökmüştü.
Göktuğ ise suskunluğum karşısında daha da vicdan azabı çekiyordu. Gerçekleri bildiği halde susuyor ve en büyük suçu işliyordu kendisi.
Hem haklı yere bağırıyor hemde haksız yere bağırıyordu. Ama bu tamamen giray içindi askeriye de teğmenler giray yüzbaşından sorulurdu ama artık oda yoktu. Bir çok işi bırakmıştı yada yarım yapıyor arkasını da göktuğ topluyordu.
Girayın son defa sirkelenmesi gerekiyordu, yoksa bu gidişle onca yıl çaba verdiği vatanı için asker olabilmek adına feda ettiği bir çok emeğini çöpe atmak zorunda kalacaktı.
Göktuğ sağ elini hızla kaldırıp girayın ensesine tutup kendine çekerek sarılmıştı.. Bunu beklemeyen giray bir kez düşünmeden hızla sarıldı göktuğ komutana..
"Affedin komutanım" dedi birden.
Tek cümle iki kelime ve bir çok anlamı taşıyan tehlikeli sözcüklerdi kurdu, göktuğ hızla çekilip "Aklından geçen herhangi bir işlevi yaparsan, askerliğini yakarım senin. Uğruna fedakarlık çektiğin Rütbenin saniyesinde silerim oğlum! Acımam. Asker adamsın kendinde gel lan artık Dedi birden
Titrek bir nefes aldı giray, haklıydı. Kendini o kadar çok dağıtmıştı ki kim olduğunu bile sorguluyordu. Kendine gelmesi gerekiyordu, elinde ki dosyada görev emri yazarken vatan kendisini çağırırken böyle aylak olmamlıydı.
"Haklısınız komutanım" dedi giray sadece. "Ardından izninizle" Diyerek babasının odasının kapısını tıklamıştı içeriden 'gel' sesini duyduğu gibi kapıyı açmıştı, babası içeride telefonla konuştuğunu fark ettiğinde çağan elini kaldırarak bekle demişti.
Başını sallamıştı ardından, "Tamam dikkat et ona, sana emanet" Dediğinde kapatmıştı telefonu.
"Kimle konuşuyodun" dedi giray birden, Çağan telefonu hızla kapatıp masaya koyarak. "Önemli değil, oğlum. Sen neden buradasın?" demişti.
Giray hızla elindeki dosyayı havaya kaldırıp, "Operasyon yakın, gerekli evraklar için" dedi lafı uzatmadan, başta çağan bu hallerine şaşırsada anladığı kadarıyla göktuğ başarmıştı. Başını salladı ardından ise, " masaya bırak çıkabilirsin. Geceye doğru operasyon saati bildirilecek." Demişti.
Giray başını sallamıştı sadece, "izninizle komutanım." Dedikten sonra çıkıp gitmişti odadan.
Geride kalan çağan ise yüreği burkulmuş şekilde bakmıştı oğlunun arkasından, "Bunu yapmak zorundaydık oğlum. Affet beni." Dedi mırıltılı şekilde
***
Bir diğer yandan ise mutfağında akşam yemeği hazırlayan Ahu hanım bir hayli telaşlıydı, burada yaşamaya başladığından itibaren güzel komşuluklar edinmişti. Herkes tarafından sevilen birisi olmuştu aynı şekilde ise kendisi de komşularını çok seviyordu.
Akşam kendi aralarında minik bir bina toplanması yapıyorlardı, bu her hafta düzenli yaparlardı kendi aralarında. Hem komşuluk bağlarını güçlendiriyorlardı hemde güzel bir akşam yemekleri yiyip sohbet ediyorlardı. Bu hafta da kendi evinde ağırlayacaktı komşularını ekstradan daha da özenli yapıyordu.
Yoğurduğu poğaça hamuruna bakıp "Buda tamam, biraz dinlensin üzerini kapatayım.." demiş ardından ise hamurlu ellerini hızla mutfak lavobasında yıkadıktan sonra kapı çalmıştı biranda. Suyu kapatıp tezgahın üzerinde ki kurulama bezini alıp ellerini kuruladıktsn sonra kapıya doğru ilerledi.
" Kim o? " dedikten sonra kapıyı açmıştı. Açmıştı ama gördüğü görüntü karşısında yüreği düğümlendi. Bu duyguyu kaç kez yaşamıştı bilmiyordu ama bunu yaşamaktansa ölmeyi yeğelirdi.
Kapısında, Çağan ve Göktuğ duruyordu... İlk önce bakışları ellerine kaymıştı. İstemsizce.
Ardından Zihninde ilk eşi belirdi; Kayra Asrın... Kayıp haberini verdiklerinde de çağan ve göktuğ vardı.
Sonra da bir diğer canı belirdi. Babasının emanetini sırtlamak için asker olan biricik kızı; Nehir Asrın
Kızına mı bir şey olmuştu? Olmasındı. Kayra'dan sonrada kızının acısına dayanamazdı. Yapamazdı. Olmaz.
"Selam ahu" dedi çağan.
"Selam yenge" dedi göktuğ.
O an ahunun dudaklarından tek bir şey çıkmıştı, dolu gözleriyle baktı o an. "Nehire mi bir şey oldu... Kızım iyi mi ?" Diyerek baktı gözlerine.
Çağan ve göktuğ suskunluklarını gizleyememişti, bir evladın durumunu anne'den nasıl saklayabiliceklerse o kadar saklamaya da devam edeceklerdi. Ahu hiç bir zaman nehirin ne halde olduğunu öğrenmeyecekti.
"Nehire mi bir şey oldu?" diye tekrar sordu Ahu hanım, "Çağan göktuğ konuşsanıza nehir mi?" dedi.
"Anne ne oluyor" diye bir ses daha duyuldu koridordan, annesi eli yüreğinde beklerken hızla kapıya gelmişti ali. Bir kolu hızlıca annesini tutmuştu sıkı sıkıya
"Nehir değil." Dedi göktuğ zorla, derin bir oh çekti Ahu hanım dizleri titremişti kısa bir an
"Kızım değilse ne o zaman?" dedi.
İşte şimdi Ahu hanım bir kez daha acıların ve gerçeklerin esiri olmuştu..
lafı uzatmak istemediler ama bir yandan da bu nasıl söylenir ikisi de bilmiyordu. Bir yandan da ali konunun ne olduğunu anlamış annesini daha da sıkı sıkıya tutuyordu.
Kısa sessizliğin ardından "Kayra" dedi çağan biranda.
eşinin ismini duymasıyla gözleri tekrardan dolmaya başlamıştı.. yıllar önce bir operasyonda kaybolmuştu Kayra Asrın. Geride bıraktığı ailesi ise kendilerine gelememiş durumu kabul edememişti.
içlerinden sadece intikam ateşiyle dolan nehir, kendi ayaklarının üzerinde durmak zorunda olduğunun farkına varmıştı.. kendisi o zamanlar küçüktü ama yüreği kocamandı.
Derin bir sessizlik daha peydah oldu, nefes sesleri duyulacak kadar sessizleşmişti, "Kayra.." Dedi tekrardan çağan yüreği sızlayan bir şekilde.
"Kayra yaşıyor Ahu..." Dedi göktuğ anında.
Eğer sessizlik yakarış olsaydı Ahu hanım duyduğu cümlelerle büyük bir yakarış duyulurdu.
"Ne" dedi sadece bacakları kendisini taşıyamadı ve kendisini yere bıraktı, duydukları hissizleştirdi...
"Anne" dedi ali titrek sesiyle, "Annem" dedi.
"Ya-yalan." Dedi Ahu.
Duydukları bünyesine ağır geliyordu, böyle bir şey olamazdı. Kayıp demişlerdi eşine; yok demişlerdi yıllar önce,
Derin bir çığlık attı biranda, "Yalan" dedi bağırarak. "Yok dediniz" diyerek bir daha bağırdı Ahu hanım.
etrafında ki sesler ona kulak çınlaması gibi geliyordu, derin bir şekilde vücudu titremeye başlamıştı, duyduğu gerçekler ağır gelmişti ona şiddetli ağlamaları çığlıkları eşliğinde ise kısa bir zamanda gözleri kararmasıyla oğlunun kollarında bayılmıştı.
Geride ise "Anne! ambulansı arayın." Diyen ali kalmıştı...
***
Toplantı salonun ortasında içinde ki boş sandığa bakıyordu berat er, son donanımlı güvenlik odasında sakladığı albayın silahı yoktu! Kayra Asrın'dan kızına kalan son emanet o kutuda yoktu.
"Çabuk giriş çıkışları kapatın!" diye bağırdı berat er. "Güvenlik kameraları açılsın. Derhal" dedi. tekrar bağırarak.
Arkasında kalan nehir ise, "Ajan" dedi, önünde olan adama seslendi ama kendisi arkaya dönüp bakmak yerine "sonra Nehir" demeyi tercih etmişi. Sanki söyleyecekleri bitmemiş gibi devam etmişti konuşmaya "Burda babanın silahı kayıp, içimizde hain var, sonra" dedi
Derin bir nefesle "Hain yok " dedi nehir sıradan bir şekilde, hâlâ arkasına dönmeye tenezzül etmeyen berat bu sefer nehirin bu söylemiyle döndü arkasına bakışlarını tam nehirin gözlerine sabitledi. "Ne demek yok, sen farkında değil misin? Silah yok diyorum sen ise sessizce ve sakince duruyorsun" dedi berat sinirle,
Karşısında ki kadını çözmekte zorlanıyordu nehir gerçekten de tuhaf bir karakteri vardı bir sözü ötekini tutmuyor ve ona nasıl yaklaşması gerektiğini çözemiyordu.
Bazen gereksiz bir olaya patlıyordu; gerekli bir olayda ise sesi çıkmıyordu, tıpkı şimdi olduğu gibi..
Nehirin bir elini hızla belini atarak, berat erin kıyametini kopardığı silahını tam belinde tutuyordu.
Bakışlarını önce masada oturan adamlara döndürdü ve "Herkes dursun! içeride hain falan yok." dedikten sonra bakışlarını beratın tam gözlerinin içine bakarak belinde ki silahı alarak havaya kaldırdı " Ben Üsteğmen Nehir Asrın, Albay Asrın'ın bıraktığı emanetini ben yaşadığım müddetçe kimse el sürmeye cesaret dahi edemez." dedi.
Berat er'de bariz bir şaşırma vardı, bunu kesinlikle beklemiyordu. Günlerce göz yaşı döken kadının babasının silahını aklına gelmeyeceğini düşünerek silahı alıp saklamak istemişti ama nehir ondan önce davranmıştı lakin anlamadığı bir diğer kısım silahı alarm dolu odadan nasıl almıştı?
Egosuna yenik düşmek istemedi ama ilk defa bir kadın ondan bir adım ileriye gitmesi ona merak duygusunu uyandırmıştı, "Nasıl" dedi sadece berat er.
"Silah en başından beri bendeydi berat er, sen babamdan kalan son emaneti sergilemek için özel oda yaparken ben silahı belime takıp geziyordum. "
Donuk bir şekilde baktı berat er, o silahı nasıl aldı hâlâ tam çözememişti ama nehir sandığından daha da fazlasıydı.
Nehir elindeki silahı yavaşça tekrardan beline takıp, "Anlat planı" dedi karşısında ki adama bakarak.
"Eyvallah üsteğmen" demekten başka bir şey söylememişti, hızla masanın üzerinde duran dosyayı eline aldı ve nehire doğru uzatmıştı, "Yarın senin yürüteceğin bir görev emri geldi, elimde ki dosyada gerekli bilgiler yazıyor, yarın gece timle birlikte yola çıkacaksın kısa bir operasyon olacak ardından ise kayranın izini süreceğiz.." Dedi berat er.
Başıyla onay verdikten sonra, Babasının ismini duyması bile nehir için umut kırıntısydı peki yıllar sonra babasını tekrardan görmeye hazır mıydı? Babasını en son gördüğünde küçücük bir kız çocuğuydu, kısa bir süre sonra babasının karşısına çıktığında onu tanıyabilecek miydi; yada babası kendisini tanıyabilecek miydi?
***
"Her şey tamam mı?" diye sordu Yüzbaşı Alptekin.
"Tam komutanım" dedi askerler
Başıyla onayladıktan sonra "yola çıkıyoruz herkes araçlara" diyerek emrini verdikten sonra bütün askerler araçlara konumlanmış ardından ise yola çıkmaya hazırlardı.
....
Helikopter iniş yaptığında, Yine dağdaydılar ondan sevdiğini alan dağda , yine bir çatışma ortasındaydı. Acısını, hüznünü, kederini hepsini hainlerden çıkarıyordu giray gözü dönmüşlüğünün dibini vurmuştu adeta. Çoğu çatışmaya silahsız dalıyordu ama hiç bi kurşun giraya denk gelmiyordu, düşman daha sıkmadan mermiler terör adamlarına denk geliyordu, tıpkı bu çatışmada olduğu gibiydi.
Lakin bu sefer girayın içinde farklı bir his bulunmuştu neydi bu içindeki his? Hüzün değildi. Keder değildi. Neydi bu?
O sırada gür bir ses duyulmuştu çatışma esnasında " KOMUTANIM DİKKAT EDİN!" cenkin sesini duyan giray, hamle yapacağı sırada bir el silah sesi duyulmuş, uzun namlulu bir adam girayı hedef almıştı tam tetiği çekeceği esnada kafasına gelen kurşunla adam kayalıklardan yuvarlanmıştı.
O dağ bölgesinde bulunun son terörist de temizlenmişti cenk hızlıca komutanın yanına gelmişti boş bulunup sarılmıştı giraya, cenk.
Giray gülümseyerek " eyvallah " demişti.
" Ben bir şey yapmadım komutanım, iti vuranın zamanlama çok iyiydi." Giray bir boş baktı
"Aslanım şakanın sırası değil tekrardan canımı kurtardın eyvallah" demişti. Bu seferde cenk boş baktı komutanına dediklerini duymuyor olabilirmiydi komutanı acaba?
" Komutanım o piçi vuran ben değilim." Dedi cenk ciddi ciddi
Nasıl yani der gibi baktı giray karşısındaki adam şaka yapmıyor yada alay etmiyordu, cenk ciddi ciddi o kurşun ondan çıkmadı diyordu. O halde kimdi?
Kimdi Alptekini kurtaran kişi...
"Belkide bizim çocuklardan birisidir komutanım" dedi cenk.
Bu açıklamayı mantıklı bulan giray ise olumluca başını sallamıştı, "Burada bir şey kalmadı diğerlerinin yanına geçelim" dedi
Cenk ise hızla başını sallamıştı, ardından ise hızla diğer timdekilerin yanına koyulmuştular
Arkada kalan bir diğer gizli kişide Giden iki kişinin ardından kısık bir sesle konuşmuştu kendisinin bile zor duyduğu sesiyle
aşkla özlemle ve hasretle " Seni seviyorum Alptekin." Dedi.
Helikopter iniş yerine geldiği vakit askerin yüzünde ki başarmış lık hissiyle tekrardan araçlara geçmişler ardından ise askeriyenin yolunu tutmuşlardı.
Giray ise hızla gidip kafasını dağtımaktan başka bir şey istemiyordu lakin, askeriye de onu bekleyen misafiriyle dinlenme işini askıya alacağından habersizdi.
***
Evinden çıkan ali hızlıca aracına binip askeriye'ye doğru yola çıkıyordu, hem aracı sürerken hemde söylenmekteydi
" Ahmak adam, hâlâ video'yu izlememiş" dedi ali. Kız kardeşinin olayından sonra giraya videoyu atmıştı ve aradan günler, aylar geçmesine rağmen giray bakmamıştı o videoya, ali ise pes etmeyip görsün diye her gün tekrar tekrar attı o videoyu şimdi ise arabasına atlayıp askeriyenin yolunu tutmuştu kim bilir dedi kafasında neler kurdu diye düşündü ali.
Zaman ilerledi, saatler geçti ali askeriye kapısında durup girayı bekliyordu. "Yavşak herif, izleseydin şu videoyu bunlara gerek kalmayacaktı ah! Ah! hata bende tabi, salak çık adamın karşısına anlat her şeyi ne diye uğraşıyorsam, ulan it herif umarım vurulmamışsındır. Kırk yılın başında bana sağlam lazımsın birde senin hasta tribinle uğraşamayacağım. " Dedi ali
Bekledikçe bekledi saatler aktı geçti en sonunda bir askeriye arabası yanaştı. Dua etti ali bu sefer dedi bu sefer olsun allahım, araç durdu askerler indi en sonunda ise beklediği adam indi, sevinmişti ali kanlı canlı görmeyi hız kaybetmeden girayın yanına gelip önünü kesti. Yanında ise ateş timi vardı her zamanki gibi.
Giray karşısında ki adamı görmeyi kesinlikle beklemiyordu, telefonlarını açmayarak yada attığı mesajlarıyla görmezden gelmek iyiydi şimdi tam burada olmasıyla görmezden gelemiyordu, yüzüne bakmak istemiyordu ona bakınca zihni sevdiği kadınla doluyordu ve o anlar tekrardan ona eziyet oluyordu. boş boş baktı ve sadece " Çekil" dedi giray.
Bu sefer değil.. Ben konuşacağım sen dinleyeceksin." Dedi Ali Asrın...Bir anda ali'nin sesi yükseldi. Aylarca karı kız peşinde koşar gibi giraya ulaşmaya çalıştı artık canına tak etmişti durum.
Çatık kaşlara baktı giray. "Düzgün konuş!" dedi en sonunda.
" Aylarca lan! Aylarca o telefonuna mesajlar, videolar, aramalar attım birine bile bakmadın, baksaydın bu halde olmayacaktık piç herif! " Ali öfkesini dizginlemeye çalışıyordu ama başaramıyordu.
" Ali, sesinin ayarına dikkat et koçum! Ne derdin varsa söyle ve defol " Giray gerildikçe daha da gerildi. Kıymetlisinin ağabeyiydi o. Zarar veremezdi ama şuan sağlıklı bir konuşma asla olamayacaktı.
" Yeter giray yeter, açsaydın o telefonu her şey tamamdı ama senin katır inadın yüzünden karı kız gibi peşinde koştum senin it herif!
Ben neden uzatıyorum lafı anasını satayım ya. Hatta ben susayım nehir konuşsun." Dedi ali. Hızlıca telefonuna bakarken giray dahil tim ali'ye bakıyordu uzun zamandır nehirin adı
geçmiyordu ölüm sessizliğince beklediler en sonunda alinin uğraşı sonunda telefonu kaldırıp girayın yüzüne tuttu
" İzle " dedi sert sesiyle daha fazla olanları kaldıramıyordu, biliyordu iki tarafta perişan halde olduğunu hatta şuanda girayın yüzünü dağıtma gibi halleride vardı ama işte başında bir kız kardeş vardı ve kardeşi bu herife aşıktı.
Ve o sırada ölüm sessizliğinin ardından girayın hasretiyle özlediği kadının sesi duyuldu kulaklarına.
***
Bir bölümün daha sonuna geldik.. üzücü bir gerçeği de söylemek isterim ki:
Emanet 32. Bölümüyle final yapıyor...
Emanete sadece sıradan bir kitap gözüyle hiç bir zaman bakmadım benimle birlikte o kadar çok şeye şahit oldu ki; tanımlayamıyorum.
Emanet siz ve ben yani izmiriniz.. Biz beraber büyük...
Final bölümüyle sizlere uzun bir teşekkür konuşmayı yapacağım.
Bir şeyi daha hatırlatayım, Emanet final verdikten sonra "uzun bir aradan sonra" kitabı yayından kaldırıp yeniden yazmaya başlayacağım.
sizlere yepyeni bir emanet getireceğim izmir sözüü
kendinize iyi bakın, hoşçakalın
| Okur Yorumları | Yorum Ekle |

| 38.66k Okunma |
2.48k Oy |
0 Takip |
36 Bölümlü Kitap |