33. Bölüm
İzzetcan Duman / ÇIKMAZ SOKAK / 33.BÖLÜM: GERÇEKLERİN ANAHTARI

33.BÖLÜM: GERÇEKLERİN ANAHTARI

İzzetcan Duman
izzetcanduman

Eyyy ahali kalkın biz geldiikkk! nasılsınız?

Gündem nedeniyle ufak bir ara vermiştik ama kaldığımız yerden devam ediyoruz. Çok uzatmadan sizi bölümle baş başa bırakıyorum🫶🏻

Keyifli Okumalar:)

 

"Kumar masasının kaybedeni ölenler değil geride kalanlardı."

 

 

13.BÖLÜM

 

"GERÇEKLERİN ANAHTARI"

 

Onur Can Özcan – Çıkmaz Sokak

 

Kumar masasında kalan kızdan:

 

Sırlar, hayatın gerçekleri olmak için savaşırken, gerçeklerin gözle görülememesi sırların gücüydü. Gerçekler acıtırdı ama sırlar yalan bir mutluluk verdiği için biz insanlar sahte mutluluğu seçer kör olurduk. Acıdan kaçarken yalanlarla dolu bir hayata tutulurduk, ne yanlışsa orada yaşayan sahte insanlardık.

 

Küçücük bir bellek benim hayatımın acı gerçekleriydi, bunca ölümün, yaralanmanın gerçekleri küçük bir bellekte saklıydı. Kumar masasının kaybedeni ölenler değil geride kalanlardı. Ben kaybettim, Bulut kaybetti, Çiçek kaybetti ve şimdi de Asya kaybetti. Biz yaralı çocuklar bu kumar masasının gerçek noktası, kaybedeniydik. Hayatlarımız için oturulan o masadan yaralanan hayatımız kalkmıştı.

 

Tek bir hamleleriyle bütün çocukluğumuz öldü.

 

Yaralı çocukları hiç bilmedikleri bir hayata hiç tatmadıkları duygularla terk ettiler. Daha küçücük hayatların katili oldular, sadece bir sırla. İşte benim hikâyemin gerçek yönü sırlar. Bu hikâyenin tam olarak nerede başladığını bilmiyorum; belki doğumumla başladı belki de bir ölümle. Öğrenilmek için beklenen gerçekler elimdeydi, sadece bir hamlemdeydi. Cesaret edemiyorum, hayatımın ne şekilde yerle bir olduğunu öğrenecek kadar cesaret edemiyorum. Duygularım yerle birken, ne şekilde yaşayacağımı bilemezken gerçekleri öğrenecek kadar cesur değilim.

 

Eğer ki cesaret edip gerçekleri öğrenirsem bu hikâyenin sonu gelmiş demekti. Bir bitiş varsa başka bir doğuş var demekti ama bu bitiş benim ellerimdeydi, yapılması en zor olan şey ruhu ölmüş kızdaydı. Bir rüyanın sonu geliyordu ve bu son kâbuslar kadar gerçek, sırlar kadarda yalandı. Eğer ki bir son yazacaksam bunun en ince detayını hesap etmeli ona göre adımlar atmalıydım.

 

Asya'nın telefonu ile yıllar önceki kişiliğime döndüm. Annemi ve babamı kaybettiğim o günlere geri dönmek belki de bu intikamımı körükledi ve daha çok can yakmak istememi sağladı. Hayattan giden birinin geride kalanların hayatını mahvedecek kadar güçlü olması can yakıyordu. Asya'nın gerçekleri bir yalan mıydı yoksa annesinin onun hayatını mahvedecek kadar güçlü olduğu gerçekler miydi? Annesinin gidişi bir Asya için ölümken diğer Asya için doğuş muydu bunu anlamak için eve gidiyorduk. Gerçekleri öğrenmek için eve gidiyorduk.

 

Müge'nin ölmesinin sebebi Asya mıydı? Sakladığı sır Asya ve Çiçek'in gerçek babaları mıydı? Asya'nın ikizi Çiçek'se bunun bir başka anlamı daha vardı bu da Bulut'un abisi olmasıydı. Abisi hayatımı mahvederken kız kardeşi hayatım için savaş mı vermişti? Bazı gerçekler öğrenilmek istenmeyecek kadar ağırdı.

 

Asya'nın gerçek kimliği öğrenilmek istenmeyecek kadar ağırdı.

 

Benim hayatımın mahvolmasının sebebi öğrenilmek istenmeyecek kadar ağırdı.

 

Bu hikâyenin girdiği bu çıkmaz sokak başlı başına ağırdı.

 

Ormandan nasıl çıktığımızı bilmiyorum, ne şekilde bir taksiye bindik bilmiyorum. Acı bir ortamdan kurtulurken acılı gerçeklere koşuyorduk. Gerçekleri öğrenecek cesaretimiz yoktu ama öğrenmek zorundaydık. Eğer ki sırlar daha çok yalanlara dönerse gerçekler inanılması kadar zorlaşacaktı işte bu yüzden gerçekleri öğrenmek zorundaydık.

 

Taksinin arka koltuğunda yaptığımız bu yolculuk her saniye daha da zorlaşıyordu, zaman geçtikçe daha çok nefes tutuyordum. Annesini yeni kaybetmiş bir kızın, bildiği tüm hayatının yalan olduğunu öğrenmesi çok zordu. Asya, ben ne hissettiysem hepsini teker teker hissediyordu. Kardeşim asıl şimdi beni anlıyordu. Açık olan camdan hissedilen rüzgâr bu gecenin temsiliydi, bu gece her tarafa uçuşacaktık öğreneceğimiz gerçeklerle. Konuşmuyorduk, konuşabileceğimiz bir durumda değildik. İkimizde acılarla dolu ruhlara sahiptik, bu ruhlar zaman geçtikçe iyileşmiyor daha da yaraya sahip oluyorduk.

 

Hayatımız küçük bir belleğin içinde gizliydi, gerçeklerin anahtarı olan ise bendim. Annemin bıçaklanmasıyla başlayan hikâyem yine aynı evde gerçekleri öğrenmemi sağlıyordu. Bu evle başlayan hikâyem bu evde gerçekleri öğrenmeme dönmüştü. Taksi evin önünde durduğunda derin bir nefes aldım sanki alabileceğim son nefes gibi. Ücreti hızlıca ödediğimizde taksi usulca terk etti burayı. Yanımda derin nefes alış verişlerini hissettiğim kardeşim vardı, bu hikâyede yalnızlığımın kimsesi olan kardeşim vardı. Kimin kızı olduğu beni ilgilendirmiyordu, o benim kardeşimdi ve bunu hiçbir sonuç değiştiremeyecekti.

 

Yavaş adımlarla gerçeklere yürüdüm. Attığım her adımda geçmişin bir izi kapanıyordu, attığım her adım da bir gerçek geleceğin kapısını açıyordu. Ben adımlar attım gelecek geçmişle yer değiştirdi.

 

Eve girdiğimde gergindim, gerçekleri öğreneceğim o adımı atacağım için. Ne hissetmem gerekiyor bilmiyorum, gerçekler çok yakındı. Odada olan bilgisayarı almak için ilerlediğimde Asya'nın sesi beni durdurdu. "Bu gerçekler senin gerçeklerin güneşim, gidip gerçeklerinle yüzleş sen yüzleş ki gerçekleri öğrendiğimde yalnız kalmayayım, o hissi yaşamayayım." Titrek nefesi bütün duygularımı daha kötü etkiledi, aldığım nefesler canımı daha çok yakmaya devam etti. Gerçekler bu kadar yakıcı olmak zorunda mıydı?

 

"Gerçeklerin anahtarıyım papatyam, her bir gerçekte başka bir kapı, senin kapın geldiğinde emin ol yanında olacağım kimse bizim bağımızı değiştiremez çünkü ben seni tanıyorum." İçten konuşmam bizi daha da yaraladı, birbirimize sarıldığımızda ise bir şeylerin değişmeden önceki son sarılmamızdı. Gerçekler öğrenilmek için kapılarını açmıştı ve ben anahtarı o gerçekleri öğrenmek için o adımı attım. Odama geçtiğimde huzursuz nefesler alıyordum, masanın üstünde duran bilgisayarımı elime aldım, yatağın üstüne oturduğumda o aç düğmesine basmak çok zordu. Bastım, o düğmeye bastığımda ise geçmiş kapandı, flash belleği açtığımda ise geçmiş kilitlendi gelecek aralandı.

 

Ben ruhu parçalı kız o cesareti gösterip gerçeklerin kapsını açtım. Her bir belge bilinmeyen gerçeklerin kapısını açtı, her bilinmeyen gerçek çıkmaz sokağın tek tek kapısını açtı geri kapanmamak üzere.

 

Sırlar her adımda gerçeklerle yüzleşti ve o her adım bu hikâyeden uzaklaştı.

 

💦

 

Havalar karardı, gece geç saatlere kadar gerçeklerle yüzleştim. Hayatım boyunca ağladığım kadar bu gece ağladım, kâbus olması için ne kadar gözlerimi kapattıysam o kadar gerçekliğiyle canım yandı. Yıkıldım, bunca gerçeklerden sonra yıkıldım. Bütün hayatımın küçük bir bellekte saklanmasına, sevdiğim adamın acı geçmişinin gerçekliğine, kardeşim dediğim kızın sevgisizliğine ve daha çok öğrendiğim gerçeklerle paramparça oldum.

 

Gün ışığı odaya vurduğunda hala gerçeklerin ağrılığıyla savaşıyordum. Öğrendiğim her gerçek geçmişi silerken geriye bir nokta bile kalmadı. Her davranış, her duygu, her bakış, her söz tek tek silindi. Gerçekler saklı kaldı birileri öldü, gerçekler saklı kaldı hayat zehir oldu ve gerçekler saklı kaldı sırlar dünyaya hüküm sürdü.

 

Gerçeklerle yüzleştiğimde aklımda ne kadar soru varsa hepsinin cevabını da aldım. Bütün hareketlerini neden yaptıklarını anladım ve ne yapmaya çalıştıklarını da anladım. Naz'ın bu kadar yakınımızda olup hiçbir şey olmamış gibi davranmasının tek sebebi bizim harekete geçmemizi bekledikleriydi. Ben Türkiye'ye geleceğim bunu bilecekler ve hiçbir adım atmadan sakince bekleyecekler çok saçma gelmiyor mu? Geliyor çünkü onlar bizden bir adım bekliyorlar. Biz adım atacağız onlarda bizi en zayıf anımızda vuracak. Fakat hesaba katılmayan bir gerçek vardı; o da benim bütün gerçekleri öğrenmemdi.

 

Gerçekleri öğrendim, her adımımda canım yanıyordu, öğrendiklerim midemi bulandırıyordu. Karşımda, bu kadar yakınımda gerçeklerden haberi olmayan kız vardı. Ne kadar çok canımı yakmış olsa da hayatını bilmiyordu, gerçekler sandığından çok farklıydı çünkü aradığı suçlu uzakta değil çok yakınındaydı.

 

Hemen diğer odada papatyam vardı, kardeşim, gerçeklerim vardı. Hayatını yok eden ölüm ve onun getirdiği gerçekler her saniye öldürüyordu onu. Gözlerinde ki acı hayatının son günlerini gösteriyordu, yaşları acısının temsiliydi, nefes almakta zorluk çekiyordu yaşadığım her anı, her duyguyu yaşıyordu ve bu beni çok yaralıyordu. Beni bekliyordu, gerçek ailesinin sırrını ve kim olduğunu merak ediyordu, öğrenmesi gereken bu gerçek onu bambaşka birine döndürecekti.

 

Hayatımı mahveden gerçeklerle o odadan çıktım herkesin hayatını mahvetmek için. İlk mahvedeceğim hayat üç kardeşti. Kardeşim Asya, kurtarılmayı bekleyen Çiçek ve balığım Bulut; üç kardeşin hayatını mahvedeceğim. Annelerine doyamayan bu kardeşlere annelerinin sırrını söylediğimde dönüşecekleri kişiler korkutuyordu, her birinin aldığı nefes bir kişinin ölümü olacaktı. Onlar nefes alacaktı ama Ahmet Deniz'e aldığı nefesleri zehir edecekti. Tek fark şu ki Ahmet Deniz bu kadar yakınımdayken onlar bunun farkında olmayacaktı çünkü alacağım intikam bunu gerektiriyordu.

 

Yavaş adımlarımı atarak içeriye Asya'nın yanına gittiğimde ayağa kalktı. Gözlerinin içine baktıkça bildiğim gerçekler canımı yaktı az sonra karşımdaki kızın yakacağı gibi. "D-doğru mu?" dedi bütün gerçeklerin hayatını mahvedeceği hissiyle. Gözleri bütün gerçekleri anlatacak kadar duygu doluydu, duyguları konuşacak kadar doluydu. Söyleyeceğim cevap an itibari ile hayat değiştirecekti.

 

"Doğru." Papatyamın hayatı benim onayımla darmadağın oldu, bildikleri yalan, bilinmezlikleri de gerçek oldu. Gerçeklerin anahtarı konuştu kapılar tek tek açılmaya başladı.

 

Geriye attığı adımla koltuğa düşen papatyamın gözlerindeki yaşlar durmaksızın akıyordu, aldığı nefeslerde zorluk çekmeye başladığında kafasıyla inkâr ediyordu; her bir inkârı gerçeklere inanmasıydı. Yaptığı yumrukla koltuktan destek aldı, "Nasıl ya, nasıl olurda gerçek çıkar?" dedi bütün açık duygularıyla.

 

"Hayatın acı gerçekleri papatyam, hayat öyle bir vurur ki öldüğünü kemiklerine kadar hissedersin." Yaşadığım bu duyguların en sevdiğim kişinin yaşaması tekrardan yaşamam demekti. Ben yaşadım, o yaşadı ben yine yaşadım.

 

"Hayat neden acı dolu güneş?" dedi bütün hayal kırıklıklarıyla.

 

"Hayat sırların yuvası ve sırlar mutluluk verir ama gerçekler ortaya çıktıysa o hayat zehir olur acı verir," dedim bütün gerçeklerin hissettirdikleriyle. "Her gerçek elbet bir gün ortaya çıkar hiçbir gerçek sonuna kadar saklı kalamaz saklı kalmadığı içinde acı verir." Gerçekler bu hayatın en acı duygusunun ev sahibiydi.

 

"Onlarla tanışmak istiyorum, iki yabancı olarak değil kardeşleri olarak tanışmak istiyorum." Asya gerçek kimliğiyle tanışmak istiyordu çünkü Asya artık kendini bulmak istiyordu. Sevgisizliğinin gitmesini istiyordu, hayatının gerçeklerinin acısını değil sevgisini istiyordu.

 

"Kendine geldiğinde oraya gideceğiz papatyam. Bugün gerçek ailenle tanışacaksın önce kendine gelmen gerekiyor." Asıl plana başlamadan önce bu kavuşmanın olması gerekiyordu çünkü bunu onlara borçluydum.

 

"Beni severler mi?" dedi sevgi isteyen çocuk.

 

"Seni sandığından daha çok severler papatyam." Seni senden bile daha çok sevecekler papatyam hem de çok.

 

-seninle gurur duyuyorum papatya-

 

Bende seninle gurur duyuyorum iç ses.

 

💦

 

Asya'nın yaşadığı ağır duygular sebebi ile biraz dinlenmesi gerektiği için uyuyordu. Çok zor uyumuştu, her gözlerini kapattığında aklına bir an gelir gibi yaşlara boğuluyor ve titriyordu. Sakinleşmesi için her an yanındaydım, sımsıkı ellerini tuttuğumda daha iyiydi. Kardeşimi yalnız bırakamazdım.

 

Zaman her şekilde işliyordu, kimse kimseyi umursamıyordu. Asya uyuduğundan beri plan yapıyordum. Öğrendiklerim nedeniyle içim içime sığmıyordu, gerçekler yaşamımı zorluyordu. Yapılan her adımın anlamını bilmek intihar etmek kadar can yakıcıydı. Bileğine attığın o çizik gerçeklerin ağırlığıyla daha da kanıyordu, kurtulmak isterken kurtulamıyor canın daha çok acıyordu. Bildiğin gerçekler önce kanatıyordu sonra yarayı kapatıp üstüne yeni yara açıyordu. Beklemezdi, görmezden gelirdi. Hissetmezdi onlarca tarifsiz duygu hissettirirdi. Gerçekler yaralı, gerçekler yarabandı.

 

Babam dediğim adam hastaydı, yaptıklarının anlamını göremeyecek kadar hastaydı. Kendi çocukluğunun bedelini başkalarına ödetiyordu, ne kadar hıncı varsa masum onca kişilerden alıyordu. Görmüyordu, duymuyordu, hissetmiyordu... Yaşadıklarını yaşatıyordu ama hiçbir şeye anlam veremiyordu çünkü kendini bilmiyordu. Neye üzülür, ne canını çok yakar bilmiyordu. Çocukluğunun cezasını başkalarına kesiyordu.

 

Kırık kalbi onarılmayı beklerken ona biçilen hayat Ahmet Deniz'i yarattı. O çocuk kalmak isterken yaşadığı her olay onu bu hayattan sildi. Canını en çok kim yaktıysa o kadar çok can yaktı. Ahmet Deniz yaktığı her canda güçlendi. Hastalıklı zihni onu kara bir şeytana çevirdi. Şeytana bile pabucunu ters giydiren bu adam hiçbir zaman sevgi nedir bilemedi, hissetmesi gereken duygular yerine bambaşka duygular hissetti.

 

En ağırı ise her şeyi hastalıklı zihniyle yapmasıydı.

 

-bu onun kötü biri olduğunu değiştirmez papatya-

 

Ya değiştirirse iç ses? Herkes bütün gerçekleri öğrendiğinde ona kızamazsa çünkü o hasta, o kadar çok hasta ki hasta olduğunun bile farkında değil. Ya bana inanmazlarsa, ya onu haklı bulurlarsa ne olacak iç ses?

 

-kimse bir katili haklı bulmaz papatya kimse bir katilin hasta olmasıyla ilgilenmez çünkü her ne kadar hasta olsa da bu onu masum yapmaz öldürdüğü her can onun hükmü cezası-

 

Onun cezası benim hayatımsa?

 

-onun cezası saklandığı sırların gün yüzüne çıktığında kalacağı çıplaklıktır papatya-

 

Canım yanıyor iç ses, yaşanılacak büyük yüzleşmenin anahtarı olmaktan çok canım yanıyor. Kaldıramıyorum bu duyguyu.

 

-bilinmezlikte kaybolduğun bu duyguya neden isim vermiyorsun-

 

Ruhum bu bilinmezlikten sağ çıkamaz ama bedenim yaralarla çıkar. Bilinmezliğe vereceğim tek isim çıkmaz sokak olur hem de iki seriden oluşan.

 

-iki seri mi-

 

Ölen ruhum sırlar olur ama yaralı bedenim gerçekler olur. Benim hayatım sırlar ve gerçeklerle oluşan bir çıkmaz sokak serüveni olur iç ses.

 

-sırlar seni öldürürken gerçekler yaraladı papatya ve sen o yaralarla tekrardan doğdun şimdi ise anahtarı olduğun gerçekleri gün yüzüne çıkarman gerekiyor gücün doğuşun bunu işaret ediyor-

 

Finale gidiyoruz iç ses!

 

-hazırsan evet papatya finale gidiyoruz sonunda senin rahat nefesler alacağın o finale gidiyoruz-

 

İç sesimle dertleşmek saçma gözükse de çok rahatlatıyordu. Kendi kendime gaz verdiğim yetmezmiş gibi kendi kendimi de üzme yeteneğim vardı. Bence herkesin iç sesiyle konuşması gerekiyor çünkü kendine bile itiraf edemediğin şeyleri iç sesin itiraf edebilir. İç ses benim yalnızlığımı gideren dostumdu. Onunla konuştuğum süre boyunca yalnızlığım gidiyordu ben mutlu oluyordum.

 

Düşündüğüm her gerçek bir adım daha ileri gitmemi sağlıyordu. Öğrendiğim gerçekler daha fazla saklı kalamazdı, kalmayacaktı. Yaşadığım duyguların bedelini ödetmeden yerimde durmayacaktım, çocukluğumu öldüren yalan hayatın bedelini ödetmek için savaşacaktım. Karşı dairemde saklanan o hastalıklı beyni yok etmek için ilk adımı atmalıydım. Hasta olması içimdeki kini dindirmedi daha da körükledi. Nefes aldığı süre boyunca ona huzur yoktu, savaşacağı her gerçek onu boğacaktı.

 

Dila: Her şeyi biliyorum.

 

Ne kadar çok zorlansam da o telefonu elime aldım ve Bulut'a mesaj attım. Üstüme gelmesinden korkuyordum ama onu da tanıyordum, beni incitmemek için daha dikkatliydi. Yaşadığımız büyük olay onu bana daha düşkün yapmıştı, konu bensem çok dikkatli davranıyordu.

 

Balığım🖤: Nasıl? Anahtarı buldun mu?

 

Saniyesinde görülen mesajım o dakika içinde cevaplandı. Benden gelecek bir adımı dört gözle bekleyen adama her geçen gün daha âşık oluyordum. Beni öldürmesine rağmen hala onu sevebildiğime inanmak istemesem de öyleydi. Ben her şekilde Bulut Aras'a âşıktım.

 

Dila: Anahtar o kadar da saklı değilmiş zaten kendi ayaklarıyla geldi.

 

Yazdığım mesajı ilk okunduğunda komik duruyordu. Kendi ayaklarıyla gelen gerçekler komikti ama acılı tarafın anahtarıydı.

 

Balığım🖤: Nasıl, anahtar birinde miymiş?

 

Şaşkın aşığım benim ne kadar da zekisin sen öyle! Uzun bir aradan sonra mesajlaşırken gülüyordum.

 

Dila: Bunca yılın gerçekleri dedem beyde saklıymış, sevgili babam gerçeklerin anahtarını dedeme emanet etmiş.

 

Yılların sırrının muhafızı dedemdi,

gerçekleri bulan babam ve onu ortaya çıkaracak olan anahtar ben.

 

-vay be şu Özkayaların gücüne bak-

 

Çok güçlüyüz iç ses kork bizden-

 

Balığım🖤: Deden mi?

 

Balığım🖤: İyide neden daha önce getirmemiş?

 

Şaşkınlığı atlatamayan Bulut ilk başta benim sorguladıklarımı sorguluyordu. Her gelen mesaj bildirimi ile gülüyordum.

 

Dila: Bunun cevabını biliyorsun." yazdım kıkırdayarak.

 

Balığım🖤: Doğru biliyorum.

 

Balığım🖤: Peki, nasıl hissediyorsun? yıllar sonra hüzünlenmemi sağlayan o mesaj o soru. Neden bu kadar geç kaldın balığım?

 

Dila: Bu soru için çok geç kalmadın mı sence de? öldüğüm her gün bu soruyu beklediğim kimse o gün gelmedi, o soru sorulmadı.

 

Balığım 🖤 yazıyor...

 

Dila: İntihar etmişim gibi, o bileğimi kesmişim oluk oluk kan akıyor ama hala nefes alıyorum.Yaşadığım hissin en olanaklı açıklaması. Yaralayıcı bir açıklama oldu aynı hayatımız gibi.

 

Balığım🖤: O kan benim peri kızım! Seni yaralayan ama asla peşini bırakmayan kanım ben. okuduğum mesaja şoka uğradım. Hayatımda ki yerini çok güzel açıklamıştı.

 

Dila: Kendini bilmen ne kadar hoş! yazıp gönderdim.

 

Hem güldüren hem ağlatan bu adam neden vardı, neden her şeyiyle kalbimi delicesine attırıyordu? Aşk neden yaralarken mutlu ettiriyordu?

 

Balığım🖤: Şimdi ne yapacaksın?yazmıştı Bulut.

 

Dila: Sence aşk ne demek? konudan alakasız yazdığım bu mesaj iç sesimdi. Yaralı kalbimdi!

 

Balığım🖤: Aşk bir yok oluş hikâyesi demektir. Birine tutulursun ve onda kaybolursun, o varsa varsın yoksa yoksun. Bir gülümsemesi hayatın, bir ağlayışı cehennemin işte aşka böyle bir şey; önce bağlar sonra yok eder.

 

Okuduğum her satır iyice kendine bağladı. Gerçekten inandığı aşk bu muydu yoksa yaşadıklarımız mı bu yorumu yaptırmıştı?

 

Balığım🖤: Peki, sana göre aşk ne demek? çok geçmeden yeni bir mesaj daha attı.

 

Dila: Aşk delicesine atan kalbin hastalığının teşhisi demek; aşk mutlu eder ama aynı aşk mutsuzda ederdi. Aşk yaralardı yaralarken de mutlu ederdi ve aşk her şeye rağmen kalbini delicesine attıran demekti.

 

Yaşadıklarım aşka olan bakış açımı değiştirdi.

 

Dila: Ve şimdi ne yapacağıma gelecek olursak da kararım net herkes her şeyi aynı anda öğrenecek. dedim.

 

Dila: Fakat herkesten önce senin ve Çiçek'in bilmesi gereken bir gerçek var o yüzden yarın saat 13.00' de hastanede ol.

 

İlk adım kardeşinizle tanışmanız balığım.

 

Balığım🖤: Hazır değilim! yazdı. Yazdığı mesaja umarım tek gülen ben değilimdir.

 

Dila: Hazır olmak zorundasın, korkma birinin hayatını öldürmeyeceksin! bencil davrandım, yazdığı mesajı ciddiye almamı bekleyemezdi.

 

Balığım🖤: Tamam, yarın orada olacağım.

 

Balığım🖤: Peki, planın ne?

 

Vay be balık demek beni bu kadar ciddiye alıyordun. Hayatının mahvolmasının sebebi ellerimdeyken duyacağın her cümlemden korkmakta haklısın çünkü duyacakların bunu gerektiriyor.

 

Dila: Planı yarın anlatacağım ama senin öncelikle yapman gereken şey var; Çiçek için güvenilir bir yer bul çünkü yarınki yüzleşmeden sonra onu gizlice hastaneden çıkartmamız gerekiyor. Neden diye soracağını bildiğim için söylüyorum Bulut, her adımımız izleniyor yapacağımız bir yanlış bütün planı yok eder ve yanan taraf biz oluruz. Yanmak istemiyorsan yakmaya hazır ol!

 

Bundan sonra atacağımız her adım büyük kontroller istiyordu, eğer ki bir yanlış yaparsam onların planı gerçekleşmiş olarak ben ölecektim ama önce davranırsam bütün gerçekler ortaya çıkacaktı ve ölen Ahmet Deniz olacaktı.

 

Balığım🖤: Güvenilir yer bulundu say.

 

Kendinden bu kadar emin konuşmasan daha iyiydi Bulut ama yine de takdir edilesi güven.

 

Dila: Dikkatli ol!

 

Gözler üzerimizdeyken aldığımız nefese bile dikkat etmeliyiz.

 

Balığım🖤: Yarın görüşürüz.

 

Dila: Görüşürüz.

 

Mesajlaşmış olmak bile çok germişti, ne kadar kıkırdasam da her seferinde o gerginliği hissettim. Yarın üç kardeş için büyük gündü ve aynı şekilde benim içinde. İlk hamlem kardeşleri kavuşturmaktı sonra ki hamlem Çiçek'i koruma altına almaktı işte ondan sonra plana hazır olacaktım. Düşmanlarımın beklediği atağı yapacaktım onlar kendileri için sevinirken onların sonunu getirecektim.

 

Asya'nın yanına gittiğimde hala uyuyordu, bu uyku ona lazımdı. Yaşayacakları onu bir hayli zorlayacaktı. Yanına uzandığımda ise derin bir nefes aldım. "Senin için her şeyi yapmaya hazırım papatyam, yarın ne yaşarsan yaşa seninleyim her zaman olacağı gibi." İçimi dökebilmiş olmanın rahatlığıyla gözlerimi kapattım.

 

💦

 

Açık olan camdan içeriye giren rüzgâr ferahlatıyordu, hissettiğim gerginlik her geçen saniye artıyordu. Olacakları düşündükçe rahat edemiyordum, her şey olup bitsin ve ben rahatça nefes alabileyim. Hastaneye doğru sürdüğüm arabadaki sessizlik gerçekleşecek olan yüzleşmenin gerginliğiydi. Asya yıllardır haberi olmadığı kardeşleriyle yüzleşecekken, Aras kardeşlerde kaybettiklerini sandıkları kardeşleriyle yüzleşeceklerdi fakat onlar bir gerçekle daha yüzleşecekti o da üvey kardeş olduklarıydı. Çiçek ve Asya öz kardeşken, Bulut üvey abileriydi. Çiçek ve Bulut bunu öğrendiklerinde yıkılacaklardı, her ne kadar yan yana büyümeseler de bu kardeşliklerinden sarsılacaklardı. Her şeyi kardeşi için yapan Bulut bu gerçekle ne yapardı bilmiyorum ama bildiğim bir şey varsa bu gerçek onlar için hiçbir şey değiştirmeyecekti.

 

Hastaneye vardığımızda ise gerginlik onlarca kat daha arttı. Kabullenmemek korkusuyla savaşan Asya için bu adımları atmak çok zordu, attığı her adımda sevgisiz bırakıldığı çocukluğu vardı. Yaralı Asya aldığı her nefeste gerçeklerle yüzleşiyordu, gözlerindeki sululuk annesinin ölümünü atlatamadığı gibi gerçek kimliğinin de şokuydu. Bir günde en sevdiği kişiyi kaybetti, gerçek kimliğini öğrendi.

 

Hastane kapısında bizi bekleyen Bulut'u görünce Asya kolumu tuttu. Karşısındaki adamın abisi olduğunu biliyordu, onu gördüğü ilk anda aklına ne geldi bilmiyorum ama titriyordu. Onu okuduğum kadarıyla korku doluydu, gözlerindeki hisler kaybettiği sevgiydi, yüzündeki ifade gerçeklerin ağırlığıydı. Sık aralıklarla nefes alıp veriyordu, kolumu tuttuğu elini tuttuğumda gözlerinin içine baktım, attığım tebessüm onu az da olsa kendine getirdi. İlk adımını attığında ise onların gerçekleri konuşmaya başladı.

 

"Selam," dedi Asya en içten hissettiği duygularla. Arkadaşının sevdiği çocuk gözüyle değil de abisi gözüyle baktı Bulut'a. Gözlerinde ki yaşları daha fazla tutamamış olacak ki yanaklarından süzülmeye başladı. Hıçkırmaya başladığında ise sıkıca Bulut'u sardı. Yıllardır aç kaldığı sevgiye sarıldığında ise ağlıyordu, yılların haykırışıydı hıçkırıkları.

 

 

Asya'nın sarılışına şaşıran Bulut gözlerini bana döndürdüğünde onaylamak için kafamı salladım. Onayım üzerine Asya'nın sarılışına karşılık verdi. Kardeşi olduğunu bilmeden sarıldın balığım, yıllardır senin sevgini arayan kardeşine ilk defa sarıldın.

 

"Başın sağ olsun Asya, annen için çok üzgünüm!" üzgün sesiyle konuşan Bulut'tu. Bulut'un sesiyle daha da sıkı sarıldı Asya, yılların sarılışı vardı orada hissettiği duyguların yoğunluğunu anlayabiliyordum. Babamı öğrendiğimde bende böyle hissetmiştim, bütün dünyanın yükü benim üstümde gibiydi. Öyleydi, küçük Dila'nın hayatındaki bütün yükü üstümdeydi.

 

Asya biraz daha kendine geldiğinde koluna girdim. Yavaşça Bulut'tan ayırdığımda gözlerimin için baktı ve ben yıkıldım. Gözlerindeki acı bütün dünyamı kararttı. Ondan sevgisini çaldığım saniye benim için yok oluş oldu, ondan yıllarını çaldığım an kendi çalınan hayatımı bıçakladım.

 

"İçeriye geçelim mi burada dikkat çekeriz?" diyerek ortamı kontrol altın almaya çalıştım. Herkesin kafasıyla onay vermesi ile içeriye girdik. Sessizdik, kimseden çıt çıkmıyordu. Asya bildiği az bir gerçekle susuyordu, Bulut bir şeylerin olduğunu anladığı için onu çözmeye çalışıyordu. Yavaş adımlarla Çiçek'in odasına ilerledik, yaşayacağı şoktan habersiz olan Çiçek gelecek olduğuna inandığı mucizeyi bekliyordu. Onlar adım attı gerçekleri konuştu, gerçekler konuştu yaralı ruhlar birbirine kavuştu. Çiçek'in odasına girdiğimizde ise buradan çıkış çok farklı olacaktı.

 

"Merhaba Çiçek, nasılsın?" fırtına öncesi sessizliği bozan taraf ben oldum. Bugün bu odada konuşan taraf ben olmayacaktım, onlar olacaktı.

 

"Merhaba Dila."cevap verdi sevecen ama rahatsız sesiyle. En son ki konuşmamızda yaralı tarafını deşmiştim ve şu an ki davranışlarında haklıydı.

 

"Nasılsın çiçeğim?" diye soran ise Bulut'tu. Kardeşine olan sevgisini öğrendiğim andan beri takdir etmek istemiştim ama yaptığı hareketler buna izin vermedi. Benim için kardeşinden vazgeçtiğini söylediği anda abilik vazifesinde iyi olmadığını anladım. Bir kız için bırak kardeşini kendinden bile vazgeçmemeliydi.

 

Asya'nın bakışları çocukluğunun masum bakışlarıydı. Bu sevginin mahrum kalan tarafıydı ve şu an mahrum bırakıldığı sevgiyi izliyordu.

 

"İyiyim abi, sen nasılsın? Hem de küstüm ben sana niye yanıma gelmiyorsun?" Çiçek'in kızgın sesi ortamdaki kasveti azda olsa aldı. Çiçek ve Bulut didişirken onları izleyen çocuk kayıp olan tarafına şahit oluyordu. Direk konuya girmeliydim, papatyamı daha fazla bu halde bırakamazdım.

 

"Hepinizin de müsaadesi olursa hayatlarınız hakkında ki bazı gerçekleri konuşmak istiyorum?" hastane odası onların başlangıcıydı, ayrıldıkları yerde hastane odasıydı birleşecekleri yerde. Titriyordum, içimdeki his engel olmaya çalıştıkça ona karşı çıkıyordum. Şu an düşünmem gereken tek şey sevgi arayan çocuğa aradığı sevgiyi vermekti.

 

"Ne gibi gerçekler?" temkinli gelen ses Çiçek'ti. Abisinden önce davranarak şaşkın ifadeyle soruyu sordu, öğreneceklerinden habersiz. Umarım öğrendikten sonra birbirinize sahip çıkarsınız sevgili kardeşler.

 

"Annenizin ve babanızın ölümü gibi hayatınızı değiştiren gerçekler hakkında konuşmak istiyorum." dedim tüm ciddiyetimle. Çiçek ve Bulut sandığım gibi şaşırdılar, bugün konuşacaklarım onları çok yaralayacaktı bunu hissettiler.

 

"Madem bizim hayatımızın gerçeklerinden bahsedeceksin Asya niye burada?" anlam vermeye çalışırken bilinmezliğin içinde boğulan Bulut'tu konuşan. İlk adımı atmak için kardeşimin gözlerine baktım, her şeyden çok bu yüzleşmeyi istiyordu çünkü o artık gerçek benliğini istiyordu. Derin bir nefes aldığımda ise ilk gerçeği ortaya attım.

 

"Çünkü Asya sizin kardeşiniz oluyor. Çiçek'in öldü sanılan ikizi Asya, o sizin kardeşiniz." Oda sessizliğe büründü. Üçkardeş ilk defa o gözle birbirine baktı, o gözler bunu doğrulamak için baktı, sevgilerini hissetmek için baktı.

 

"N-nasıl ikizi?" hiçbir şeyden haberi olmayan Çiçek kekeleyerek konuştu. İnanılması zor bir gerçek Çiçek ve bu gerçek senin hayatını değiştirdi. Sen seçilmedin o yüzden anneni tanıdın ama ikizin senden ve ailesinden koparıldı.

 

Gözlerim Bulut'a kaydığında yüzündeki ifade kaybettiği değerli şeyini bulmuş gibiydi. Onu okuyamıyordum, mutluydu ama bir taraftan da derin düşüncelerdeydi. Gözlerine baktığımda ise yaptığı hatayı gördüm; kendini suçluyordu. Her bakışından, her hareketinden anlaşılıyordu kendini suçladığı; yanına gidip sarılmak istiyordum, elini tutup yanında olduğumu hissettirmek istiyordum.

 

Yapamadım...

 

Çiçek'in bakışlarından da anlaşıldığı gibi olayı çözmeye çalışıyordu. Yıllardır varlığından haberi olmadığı ikizini tam karşısındayken öğreniyordu, hissedilmesi gereken hiçbir duyguyu hissetmezken ilk pişmanlık duygusunu hissetmek yaralıyordu onu. Çiçek kardeşini bilmiyordu, varlığını öğrendiğinde ise katili olduğu hikâyedeki yerini bir kez daha anladı; Çiçek tercih edilen taraftı, hayatı uğruna canların alındığı en masum kız ama en katiliydi.

 

Rahatsız bir şekilde aldığı her nefesi hissettiğim kız ise gerçek benliğiyle, ailesiyle yüzleşiyordu. Sevgisizliğine neden bulan o küçük kız, asıl sevgisi gözler önündeyken inanamıyordu; hayat ona bu acıyı neden yaşatmıştı, neden annesini alırken gerçek ailesini vermişti? Her zaman yanımdaydı, her adımımda gölgem olan kızın hikâyesi sandığından çok farklıydı çünkü Asya hiçbir zaman istenilmeyen çocuk değildi, zamanı gelince intikam alınacak büyük hamleydi.

 

Asya'nın sevgisizliği, küçük bir çocuğun intikam duygusuydu.

 

"Y-yaşıyor muydu?" titrek çıkan bu ses Bulut'ta aitti. Hissettim, bildiği bu gerçeğin yalan olduğunu öğrendiğinde ki yıkılmışlığını hissettim. Biliyordum, annesinin kaybettiği kardeşinden ona çok bahsettiğini. Yine biliyordum ki annelerinin ölümünün sırrı Asya'nın kimliğiydi.

 

Onlar için asıl gerçek şimdi başlıyordu.

 

"Y-yaşıyorum." dedi Asya. Çekingendi, diyecekleri her söze çok dikkat ediyordu.

 

"Anlatacaklarım her şeyi değiştireceği için sizden ricam koltuklara oturmanız." Camın kenarındaki deri siyah koltuğu gösterdim. Sürekli birbirini bakan üç kardeşten biri hastalığı nedeniyle yatıyordu diğer ikisinden ise ilk hareket eden Asya oldu. Asya yavaş hareketlerle koltuğun sağ tarafına oturdu, kız kardeşinin hareketiyle Bulut'ta sol tarafa oturdu. "Hepinizden özür dilerim size bu anı yaşattığım için, size böyle bir hikâye biçtiğim için beni affedin!" kırılgan, bitmiş bir ses.

 

"Neden özür diliyorsun ki peri kızım?" masum bakışları gözlerimde buldum ve kalbim parçalandıkça parçalandı.

 

"Bu hikâyeyi başlatanda, sizlerin hayatını değiştirende, ölen kişilerin sebebi de benim doğumum," dedim zorlukla konuşarak. Üç göz vardı her hareketime dikkat kesilen ve bu o kadar zorlaştırıyordu ki işimi rahatlıkla konuşamıyordum. "İşte bu yüzden özür diliyorum."

 

"Senin doğumun özür dilenecek bir şey değil Dila, o yüzden bu saçmalığı bırak çünkü senin doğumun ne kadar hasar vermiş gibi gözükse de benim kalbimi tamir etti işte bu yüzden özür dileme." Neden katilim oldun o zaman balık? Neden beni paramparça ettin?

 

"Bu itiraf için çok geç kaldın balık o yüzden sadece beni dinle." Bu sefer dikkatimi dağıtmana izin vermeyeceğim balık, bu sefer beni bakışlarına mahkûm edemeyeceksin. Gerçekler varken seni sevemem be zalimin oğlu.

 

"Annem," gözleriyle her şeye şahit olan Çiçek, zamanda takılı kaldığı o günü hissetti çünkü bakışları bunu hissettiriyordu. "Neden öldü?" ve zaman onun için o günde kaldı; abisi gitti, babası gitti, annesi gitti Çiçek yalnız kaldı.

 

Annesini kaybetmiş bir kız olarak başka bir kıza annesinin ölümünü nasıl açıklayabilirdim ki? Canım yanıyordu, hayatlarımız birbirine benzemesinden, her olayın arkasından aynı kişinin çıkmasından, yüklendiğim her yükten çok canım yanıyor. Mahvolmuş hayatımla başka hayatları mahvediyordum.

 

"Anneniz iki sebepten öldü," dedim kardeş olduklarını vurgulayarak. "Birinci sebep kaybettiği sandığı kızının kimliğini öğrenmesiydi ikinci sebep ise kızlarının babasının sevdiği adam olmadığını bilen Süleyman Aras'ın kızların kimden olduğunu öğrenmesiydi." Üç kardeşin hayatını bir cümleyle yerle bir ettim. Belki de evdeki huzursuzluğun asıl sebebini ortaya döktüm.

 

"Ne demek babasının kim olduğunu öğrendiği, bizim babamız Süleyman değil mi?" en korktuğu gerçekle yüzleşti Bulut. Ne kadar çok yalanlamak için sorsa da, içten içe hissediyordu gerçekleri.

 

"Senin baban Süleyman, Bulut ama kızların babası Süleyman değil." Nefret ettiğiniz adam sizin babanız kızlar ve ben bunu söyleyeceğim için çok pişmanım.

 

"Benim babam kim?" sesi titrekti Çiçek'in.

 

"Kızların babası Ahmet Deniz!" Üç hayat bitti, bir kızın çocukluğu öldü, bir kızın yaşamı öldü, bir erkeğin umudu öldü. Bulut ve Çiçek duyduklarıyla neye uğradığını şaşırmıştı. Gözlerinden akan yaşları gördükçe kendimi öldürmek istiyordum.

 

"N-nasıl babam Ahmet Deniz oluyor?" inanmak istemiyordu Çiçek.

 

"Ahmet Deniz annenize cinsel istismarda bulundu." dediğimde bütün gözler bana çevrildi. Söylediklerimin ağırlığıyla onlardan daha çok yüzleşmiştim. Tek bildiklerimin bundan ibaret olmadığını bildikçe kafayı yemek üzereydim. İlk adımı attığım için rahattım çünkü planın kalan kısmı daha rahattı.

 

"Her şeyi geçtim, Asya o hastaneden nasıl çıktı?" Asya ismini duyması ile abisine baktı, onunda ona baktığını gördüğünde hissettiklerini anlamak çok zordu. Gözleri mutlulukla bakıyordu en başta, gergindi parmak etleriyle oynuyordu, sıklıkla nefes alıp veriyordu.

 

"Asya'yı, babası bildiğimiz adam çocukluk intikamı için kız kardeşinin kızını çaldı ve ölü gösterdi." Dayılarıyla yüzleştikleri an üç kardeş şok yaşadı. Asya, babası bildiği adamın dayısı olduğuyla yüzleştiğinde iyice ağlamaya başladı. Öz babası değildi o yüzden sevmeyebilirdi ama dayısıydı, yani onu sevmeliydi. Duydukları her yeni bilgiyi sindirmeye çalıştıklarını görüyordum, her bilgi daha da çok kafalarını karıştırıyordu oysaki.

 

"Müge ve Ömer kardeşti, Ömer kızların Ahmet'ten olduğunu biliyordu çünkü kız kardeşi yani Müge ona bu gerçeği söylemişti. Fakat Ömer kendi planlarına yeğenini dâhil ederek onu yanına aldı. Yeğenini sevgisiz büyüttü çünkü Ömer sevgisiz büyüdü. İntikam almak istediği kişi ise Ahmet'ti." Sadece bu kadar gerçeği bile söylemiş olmak bile çok rahatlatmıştı.

 

Bulut, Çiçek, Asya... üç kardeşin hayatının ilk yüzleşmesi, üç kardeşin ailesiyle ilk yüzleşmesi. Çıkmaz sokak bir kapı daha araladığında sona daha da yakınlaştığımı hissettim. Finale gittiğim bu yolda ilk adımımı attım ve kardeşlerin gerçeklerini bilmeleri gerektiği kadar aktardım.

 

"Ben sizi kapıda bekleyeceğim sizlerin kardeşçe konuşacaklarınız vardır. Bilmeniz gerekenleri anlattım o yüzden dikkatli olun. Çok abartmadan konuşun ve planı başlatalım." Daha fazla odada durmayacağım için hızlıca terk ettim odayı. Konuştuğum her saniye canım yandı, çocukluğumu öldüren bu adamdan hayatının gerçeklerini anlattığımda intikam almış oldum. Canını yakmak istemediğim kardeşime en büyük hasarı kendi ağızımla verdim, bu hikâyenin en masum kızına en büyük zararı verdim çünkü gerçekler acıtırdı.

 

Geride bıraktığım harabeyi çok iyi toplayacaklarını biliyordum çünkü onlara inanıyordum. Birbirlerine çok iyi aile olacaklarını, birbirlerini çok seveceklerini gözüm kapalı inanıyordum. Onlara isim gerekmiyordu çünkü üç kardeş birbirine sevgi ile bağlıydı ve onların ismi sevgiydi. Sevginin gücü onlara yetecekti, çocuk Asya'nın da istediği gibi.

 

Ruhu parçalı üç kardeş...

 

Tek aileleri sevgileri...

 

"Test sonuçlarım vardı doktor beyde müsaitse görüşebilir miyim?" karşımda oturan cılız kız doktorun sekteriydi.

 

BÖLÜM SONU

Neler oluyor bunu lanet kitaptaaa!

Böylelikle bir bölümün daha sonuna geldik. Bu bölüm de üç kardeşe çok üzüldüm. Öğrendikleri gerçekler onları çok yaraladı, bildikleri inandıkları şeyler yalan çıktı. Çiçek daha ikizi olduğunu bilmiyordu, Bulut yıllardır annesinden dinlediği kardeşiyle yüzleşti. Asya kaybettiği sevgiyle yüzleşti. Onların gerçekleri daha aralanmadı ama şimdiden çok yaralı.

Bu arada finale doğru gidiyoruz:(

Bölümü nasıl buldunuz?

En çok kime üzüldünüz?

Spotify hesabımda kitabın şarkılarını dinleyebilirsiniz✨ Beni sosyal medya hesaplarımdan takip etmeyi unutmayın. Kitap hakkında merak ettikleriniz ve daha çoğu şey için oradan ulaşabilirsiniz.

Instagram//TikTok: izzettcanduman

Spotify: İzzetcan Duman

Okuduğunuz için teşekkür ederim🤍 Gelecek bölümde görüşmek üzere🥰 Yorumlarınız ve oylarınız benim için önemli.

 

Seviliyorsunuz😍

Bölüm : 20.04.2025 19:02 tarihinde eklendi
Okur Yorumları Yorum Ekle
Hikayeyi Paylaş
Loading...