

Beni öptüğünde nemi hissetdim?..
Bilmiyorum.. İçimde hep bi boşluk vardı sadece ve ben o boşluğu böylemi doldurmaya çalışıyorum?.. Bilmiyorum.
Hala onu öpmeye devam ediyordum ilk defa kendimi bi yere ait hissetmiştim. Onun yanındayken kendimi gerçekten güvende hissediyordum. Düçünceler beni boğuyordu. Ağlamamak için yutkunmuştum ama boğazım öyle bi düğünlenmiştiki yapamadım. Titredim birdenbire içimi çok kötü bi hiss kapladı. Neler oluyordu?
Aniden aşşağıdan Davidin bağırdığını duyduk. Hemen birbirimizden ayrıldığımızda gözlerim dolu bir şekilde Ares'e baktım. Yoksa içimdeki o kötü hissin sebebi...
Düşünmek istemedim. Sonsuza kadar böyle kala bilirdim. Ama aşşağı inip Davidin neden çaresizce bağırdığının sebebini öğrenmek istemiyordum. Sadece titreyerek Arese bakıyordum. Öte yandan durmaksızın gözlerimden yaş akıyordu. Ares hemen ayağa kalkıp derin bi nefes aldı. Hiç birşey düşünemedim.
Koşar adımlarla Aresi itip merdivenlerden indim. David boynu bükük bir şekilde yerde oturuyordu. Ateşin olduğu odanın kapısı açıktı. Doktor ve yardımcısı amelyat masasının etrafındaki aletleri topluyorlardı. Ve Ateş. Onu ilk kez görüyordum. Her tarafından garip borular çıkıyordu. Hiç düşünmeden içeri daldım. Fazla yaklaşmaya cesaret edemedim..
Doktor boynu bükük bir şekilde elindekileri yere bırakıp bana yaklaştı. Elini omzuma koydu...
Buruk bir şekilde doktora baktığımda 'Başın sağolsun kızım' dedi kısık bir sesle. Omzumu sıktığında ağzım açık bir şekilde arkada hareketsiz bir şekilde yatan o vücuda baktım... Anlam veremedim.
-Ne demek istiyorsun doktor? - yalvarırcasına doktora baktığımda hiçbirşey görmüyordum. Göz yaşlarım herşeyi bulanıklaştırmıştı. - Sana yalvarıyorum - ağlayarak doktorun ayaklarına kapanmıştım. Ayakta duracak halim kalmamıştı.
-Lütfen doktor. Bana o kelimeyi söyleme. - hıçkırarak ağlamaya başladığımda Ares yanıma eğildi.
-Beria-sesi çok boğuk gelmişti. Yüzünü görmüyordum ama sanırım onunda gözleri dolmuştu.
Hemen gözlerimi iki elimle silip ayağa kalktım Ateşin cansız bedenine yaklaştığımda şimdiden solmaya başlamış yüzüne baktım.
Hayır bu gün Ateş ölemezdi. Ben onu sonkez göremedim bile. Ben ona sarılamadımm.
-Abii-ağlayarak o yakışıklı yüzüne dokunduğumda tüm anılarımız gözümde canlandı. Olmamalıydı...
Böyle olmamalıydı.. O daha gencecikti. Son kez ona onu ne kadar sevdiyimi söyleyememiştim bile.. - Ateş lütfen. Senin yerinde benim olmam gerekiyordu. Abicim..
Sonrasını hatırlamıyordum..
Gözümü açtığımda hastanedeydim.. Ares yanımdaki koltuktan kalkıp hemen bana yaklaştı..
-Aress-içimde ki ufacık umutla elini tuttum. - Ares lütfen bana herşeyin bir rüya olduğunu söyle.. - ne demek istediğimi anlamıştı. Birşey demesi için umutla gözlerine baktım. Ama gördüğüm şeyle tekrar gözlerim doldu. Gözlerinde sadece çaresizlik ve hüzün vardı..
-Ares bana Ateşin evde beni beklediğini iyi olduğunu söyle - dedim sakin bir şekilde. Nefes almakta zorlanıyordum.
Ares yüzüme bile bakmadı.. Utanıyorduu?.. Cevap vermediğinde tekrar çıldırmıştım adeta..
-ARES BANA ATEŞİN YAŞADIĞINI SÖYLE!! - bağırarak ağlamaya başlamıştım. Kendimi tutamıyordum. Düşüncesi bile mahfediyordu beni... - Ares lütfen - Arese baktığımda gözleri dolmuştu.. Ama hiç birşey söylemiyordu.
Neden?
Neden onun yerine ben ölmedimki?
Abimm...
Beni ailem olacak canavarlarda kurtaran küçük benin kahramanı... En son ne zaman birlikte gülüp eğlenmiştik? Tek ailem oydu benim.. Tek dayanağım oydu. Tek yaşam sebebim..
Düşünmeyi bıraktığımda vazonun yansımasından kendime baktım.. Ne kadarda zavallı görünüyordum. Perişan. Yalnız.
-Neden hastaneye geldik? - sesim çok kısılmıştı.
-Bayıldın. Ve seni o evde daha fazla tutmak istemedim. - Areste kısık bir sesle konuşuyordu.
-Ateş... - boğazım düyümleniyordu. Her seferinde daha çok canım yanıyordu - o.. Ona nolucak peki?
Sorduğum sorunun mantıktan bir hayli uzak olduğunun farkındaydım. Ama bu durumda ne kadar düzgün bir cümle kura biliyorsam o kadarını kurmuştum bende.
-Sen baygınken ben cenaze işini hemen halletdim. Bu kadar genç bi çocuğun - yutkundu ve devam etti-cenazesinin beklemesi ona zulm olur sadece. En azından ruhu rahat etsin.
-ODA NE DEMEK? SEN NE DEDİĞİNİN FARKINDAMISIN? - kolumdaki serumu umursamayarak ayağa kalktım.
-Ne saçmalıyorsun sen? Ben olmadan nasıl gömersiniz? Beni hastaneye bu yüzdenmi getirdin? Cenazede olmamam içinmi?
-Beria lütfen - bana sarılmak için bi adım attığında hemen geri çekildim - Bak ne hissetdiğini anlıyorum. Bende mahfoluyorum. Bunu kendine yapma...
......
Bilmiyorum.. Dünyaya geldiğimizde bizi sevip büyüten anne babamız, okula gittiğimizde arkadaşlarımız, daha sonra aşık olduğumuz adam.. Hep yanımızda birisi olur. Herkes bunu ister.. Arkasında duran biri. Ona destek olacak birileri...
Ve ben..
Annemin istemeyerek doğurduğu asla sevilerek büyümeyen, okulda herkes tarafından dışlanan, ilk kez ona destek olan biri... Dünyanın en iyi abisi ola bilecek kişiyi de kaybettim. Peki ya aşık olduğum adam... Ne olduğunu bilmeden birine güvenmeye yeni başlamışken belkide onunda dünyadaki en yanlış kişi olması...
Neydi bu? Neyin cezasıydı böyle. Gerçekten tanrının adaletli olduğunu düşünen varmıydı? Ne yani zengin züppe insanlar bolluk içinde yaşayıp zavallı insanların halkın kanını içerken, bazılarının bahtsız doğulup hiç birşeyin tadını bilmeden açlıktan ölmesi... Bazılarının kalbi kötü olmasına rağmen onları deli gibi sevenleri var ve bazıları en kötü ailede doğmasına rağmen naparsa yapılsın kendini kimseye sevdiremiyor..
Hangi adalet? Cennet ve cehennemmi adalet? Cennet de cehennemide burda yaşıyoruz ve adalet diye birşey yok. Tanrı beni sevseydi bana en büyük iyiliği hiç doğmamış olmamla yapardı.
O gün nemi oldu? Bilmiyorummm...
En son hatırladığım ağlayarak hastaneden koşarak çıkmıştım. Ve sonra karanlığın içinde ki p ışık....
Araba kazasından sonra 2 hafta komada yatmışım. En azından doktorun dediğine göre bu böyleydi. Kendi abimin cenazesine bile katılamamıştım... Gözümü açtığımda düşündüğüm tek şey buydu. Ve Ares....
Hastanede uyanmamın üstünden bu gün neredeyse bir ay geçiyordu. Küçük bir evde kalıyordum. Şehirden uzak sakin bi köyün aşağısında ormana yakın bir yerdi. Buraya beni David getirmişti. Ama onu bir kere bile ne görmüş nede ismini duymuştum. David hiç birşey söylememiş, taburcu olduğum gibi bir bakıcıyla beni buraya bırakıp gitmişti. İlaç almak zorunda olduğum için zorla iki lokma bir şey yiyip zaten sonrasındada kusuyordum. Bu bayadır devam eden birşey di. Bakıcımın ismi Aleynaydı. Çok iyi bi kızdı ama asla kimseyle konuşmak istemiyordum. Günümün çoğu yatıp kitap okumak ve ağlamakla geçiyordu. Daha ne kadar bu depresif süreçte kalıcağımı bilmiyordum.
Ve okulum... Sınav lara giremedim. Okul hayatım tamamen bir b*k çukuruna dönmüştü.
-Beriaaa-Aleyna kapıyı açmaya çalışıyor du, çünkü yine ağlama krizlerimden birini geçiriyordum ve kapıyı kilitlemiştim.
-Aleyna git başımdan lütfen - kendimi çok halsiz hissediyordum. Bu seferki ağlama sebebim geçmişimden okulumdan arkadaşlarımı özlememdi. Mesela en çokta Naz'ı. Onla takıldığımız zamanlar artık rüya gibi geliyordu.
Birden bire aklıma birşey geldi ve ayağa kalkarak kanepede duran telefona uzandım. Saat 14:00 gösteriyordu. Ve günlerden salı. Pencereye yaklaşıp tamamen siyah olan ( benim isteyim üzerine alınan) perdeleri araladığımda havanın oldukca kasvetli olduğunu gördüm. Yılbaşı geliyordu ve yakında kar yağacak gibiydi.
Kapının kilidini açtığımda Aleyna artık bıkmış bir şekilde önümde duruyordu. Hala bana nasıl dayanıyordu anlamıyorum. Oysa brn olsam çoktan çekip gitmiştim.
-Giyecek güzel şeylerin varmı? - Aleyna şaşkın ve anlamayarak gözlerini kırpıştırdığında kolundan tutup onuda arkamda sürükleyerek odasına ilerledim.
-Beria noldu? İyimisin? - derin bir nefes alarak ona döndüm ve sıkı sıkı sarıldım.
Bu yaptıklarıma hiç anlam veremiyordu ve bu normaldi.
-Aslında iyi değilim ama ilk kez denemek istiyorum. - evet denicektim. - Şimdi şöyle yapıcaz sende iki tanecik güzel elbise varsa çok mutlu olucam çünkü bu akşam bize gereken en önemli şey iki elbise.
-Var ama elbise yi napıcaksın şimdi kafam karışıyor.
-Sen benim iyileşmemi istiyormusun onu söyle. - sakince kafasını salladığında belkide ilk kez ona gülümsedim.
Daha sonra dolabına ilerleyop tüm kiyafetlerini boşaltmaya başladım. Hemen gözüme kestirdiğim bi elbise vardı. Kırmızı ve hayli açık bir elbiseydi. Çok albeniliydi ama benimde aradığım tam olarak böyle birşeydi. (yukardaki elbiseler zaten detay vermicem). Aleyna içinde beyaz sade ama harika desenleri olan bir elbise alıp ona uzattım. "İzninle bu elbiseyi giyeceğim" - kendim için seçtiğimi uzatarak onaylamasını bekledim. Gülümseyerek "Tabiki"* dediğinde hemen banyoya gidip uzun bir duş aldım. Kalbim öyle acıyorduki anlatamam. Şuan elimden gelen tek şey zamanımın geri kalanını kafa dağıtmakla geçirmekti. Hiçbirşey düşünmeden. Planım *uyuştur ve hissetme*...
Sıcak su vücudumdan akıp giderken aynadan kendime baktım.
Ne kadarda acınası görünüyordum. Doğduğum güne defalarca kez lanet okumuştum. Annemi bu yüzden asla affetmicektim. "Keşke hiç doğmamış olsaydım".
Duştan çıktıktan sonra Aleynayla beraber hazırlanıp süsıenip püslendik. Aleyna yaptıklarıma pek anlam vermesede ayak uydurmaya çalışıyordu.
Sadece dışarı çıkıp eğlenmeye çalıştığımı yaşananları unutmaya çalıştığımı düşünüyordu. Oysa gecenin sonunda nolucağını bilmiyordu.
Herşey hazırdı. Sonkez aynaya bakıp gülümsemeye çalıştım. Kimi kandırmaya çalışıyordum. En azından Aleynayı. Dışarı çıkmamızı Davide haber vermesin diye epey bir dil dökmüştüm.
.....
Bu gecenin sonunda herşey farklı olacaktı...
Aleynanın çağırdığı taksi çoktan gelmişti bile. Ares'le ilk karşılaştığımız barın önüne geldik. İnmeden önce duraksadım. Kalbim artık yoktu sanki. Onu söküp göğsümden almışlardı ama yeri çok acıtıyordu. İçeri girdiğimizde yaşananlar gözümün önüne geldi. Hemen bara yönelip bi şişe tekila istedim. Aleyna buraya gelmeyimize ilk karşı çıksada ortamı sevmişe benziyordu. Şimdiden gözüne bir yakışıklı kestirmişti bile. Bense artık yarınlar olmadığı için durmadan içiyordum. Sadece bayılmamam gerekiyordu...
Yine şişeyi kafama kaldırmıştımki biri gelip kolumu tuttu ve buna engel oldu. Kolumu tutan tanımadığım kumral bi adamdı. Yaşı benden epey bi büyüktü.
-Hayırrdırr? - sarhoş bir şekilde şişeyi ona doğru salladım.
-Sencede senin için biraz fazla değilmi? - elimdeki şişeyi alıp masaya bıraktı. Çok sarhoştum ama lanet olsunki hala herşeyi hissediyordum.
-Senden birşey isteye bilirmiyim? - adam garip bir şekilde baktıktan sonra elimden tutup beni sürüklemeye başladı. Bende arkasından ilerluyordum. En azından yürüye bildiğim kadar. Kapının ağzına geldiğimizde işaretiyle arabasını getirdiler ve beni arabaya bindirdi. Kemerimide taktıktan sonra oda sürücü koltuğuna geçip arabayı çalıştırdı. Nereye gittiğimizi bilmiyordum. Aslında hiçbir önemi kalmamıştı.
-Nereye gidiyoruz? - sadece laf olsun diye sormuştum çünkü hiç merak bile etmiyordum.
-Sen karar ver. Ben sadece sürüyorum. - garip bi havası vardı. 30lu yaşlarında kirli sakallı biriydi.
-Bana bir iyilik yaparmısın? - arabayı ormanlık bir araziye sürüyordu.
-Ne istediğine bağlı. - sesi oldukca kalındı.
-Bu gecenin sonunda beni öldürmeni istiyorum. - kaşlarını çatarak bana döndü. Dalga geçtiğimi düşünmüştü muhtemelen. - Bak bencilce göründüğünü biliyorum. Ama bunu kendim yapa bilecek kadar cesur deilim. Bunun için cezada almazsın çünkü ben çoktan bi mektup yapıp koydum bile.
Mektup dediğimse okuldan bir arkadaşımla konuşup olası bir durumda polislere tüm ifademi çatdırmasını söylemiştim. Böylece kimse ceza almak zorunda da kalmayacaktı.
Adam birden gülmeye başladı ve "Çok ince düşünceli ve saf bi kızsın doğrusu. Ares beyin sana neden değer verdiğini anlıyorum ama lütfen bunları gidip kendisine söylersin olurmu?" dediğinde şaşkınlıkla ona bakıyordum.
Yine bu bataklığın içine düşmüştüm. O an Aresten ikimizden biri ölenedek kurtulamicağımı anlamıştım..
Sizi çok beklettiğimi biliyorum belki bu bölüm beklentinizi karşılamamış ola bilir ama beklentinize değecek bölüm atmaya çalışacağım yarın atıcam. Sizi seviyorum 😘
| Okur Yorumları | Yorum Ekle |

| 37.67k Okunma |
2.65k Oy |
0 Takip |
32 Bölümlü Kitap |