5. Bölüm

5. BÖLÜM: Sürpriz

Jessica Pereria
jessica_pereria

“Sizin bir köstebek olabileceğine dair şüphelerinizden dolayı gerçekleri söyleyemedik ve de ilk bulduğumuz yalana tutunduk anlayacağınız, profesör.” diye anlattıklarımı sonlandırdım.

Üst kattaki odalardan birinde Regulus ve ben tekrardan yoldaşlığa dönen Dumbledore’a mağaradan başlayarak her şeyi özetlemiştik.

Kısa bir süre durumu değerlendirdikten sonra konuşmaya girdi profesör “En mantıklı yolu izlemişsiniz… Bence bundan sonra yapılacak en doğru şey bulduğunuz bu hikâyeyi sürdürmek ve de hortkuluklar konusunda birlikte çalışmak olur.”

Bunun üstüne hızla dudaklarımı araladım fakat ne diyeceğime karar veremedim bir türlü. Sanırım bir şekilde bu “Aşk” işinden kurtulacağımızı düşünüyordum Dumbledore gelince… Ayrıca hortkuluk işini çözmeye devam ederken Regulus ile birlikte çalışmaya devam edeceğimizden emin değildim açıkçası. Lakin anlaşılan o ki Dumbledore ona güveniyordu.

Gökyüzü rengi gözleri bakışlarımı bulurken konuşmaya girdi tekrardan yaşlı adam. “Cesaretin, azmin ve de sadakatin için çok teşekkür ederim Zoe. Görevine kaldığın yerden devam edebilirsin. Şimdi izninle Mr. Black ile biraz yalnız konuşmak istiyorum.”

Övgülere karşı yüzümde istem dışı oluşan ufak gülümseme ile başımı salladım. “Tabii, profesör.” Ardından oturduğum sandalyeden kalkıp kapıya yöneldim. Dışarı çıktığımda kapıyı arkamdan kapatıp derin bir nefes aldım. Bu işi atlatmıştık fakat aslında her şey daha yeni başlıyordu. Önümüzde tamamlamamız gereken upuzun bir görev vardı.

*********

Yanımdaki sandalyenin çekilmesiyle olduğum yerde sıçradım adeta. “Ödümü kopardın…” diye söylendiğim sırada “Affedersin fakat seslenmiştim. Anlaşılan o ki okuduğun kitaba kendini çok kaptırmışsın.” dedi Regulus da.

Başımı sallayarak onayladım onu. “Evet, ejderhalar ile ilgili bir şeylere göz atıyordum.” dedim. Dumbledore ile olan görüşmemizden sonra ikinci kattaki kütüphane niyetine kullanılan bu odaya gelip araştırmaya başlamıştım.

“Dumbledore, seninle ne konuştu?” Bu sorum yüzünde bir gülümseme oluşturmuştu. “Yoksa özel olarak konuşmamız seni kıskandırdı mı?”

Yanıtının üstüne gözlerimi devirip “Ha ha ha çok komiksin gerçekten. Seni mi kıskanacakmışım?!” dedim. Ah ne olacaktı şu Ravenclaw merakım. Durduramamıştım kendimi, illa sormuştum.

Çatık kaşlarımla tekrardan önümdeki kitaba döndüğüm sırada “Fikirlerimin değişmesi, en son aldığım kararlar ile ilgili konuştuk biraz. Sonra da yoldaşlığın işine yarayabilecek neler bildiğim ile ilgili konuştuk, o kadar işte. En sonunda da yoldaşlıkta kalmamızı ve de yardımcı olmamızı istediğine dair diğerleriyle konuşmaya gidiyordu.”

“Tamam.” Diyerek yanıtladım onu umursamazca. Ardından tekrar bakışlarım kitaba dönmüştü ki sordu “İşe yarar bir şeyler bulabildin mi?”

Bu sefer oflayarak elimdeki kitabı tamamen masanın üzerine bıraktım ve de ona döndüm. “Ejderha alevi gerektiğini biliyoruz fakat. Bir ejderha’ya yaklaşmak, alevini alabilmek, onu muhafaza edebilmek ve de en önemlisi bunları yaparken ölmemek hiç de kolay değil açıkçası. Her şeyden önce bir ejderha çiftliğine bir köpek barınağına girer gibi elimizi kolumuzu sallayarak giremeyiz. Hem yetkili olman hem gerekli sertifikalara sahip olman, hem de bazı izin belgelerini almış olman gerekiyor.”

Yüzü düşünceli bir ifade alan Regulus “Peki tüm bu kâğıt işini sahtelerini ayarlayarak halledemez miyiz, belki Dumbledore da bize yardım eder hem.” Şeklinde düşüncelerini belirtti. Başımı sallayarak onayladım onu “Aslında kağıt işi en kolay kısmı bile olabilir Black. Asıl iş alevi almak. Sonuçta ejderhalar çok tehlikeli yaratıklar. Yani biz sahte belgeler ile kendimizi eğitimli kişilermiş gibi göstersek de bu durum bizi gerçekten de eğitimli kişiler yapmayacak.”

Kısa bir sessizliğin ardından ben mantıklı bir yanıt bekliyordum ki teminkine göre daha yüksek bir ses tonuyla “Çok haklısın sevgilim.” dedi Regulus. Büyüyen gözlerimle “Ne-… neyin?” diye sorduğumda ise istifini hiç bozmadan gülümseyerek yanıtladı beni. Lakin bu sefer sesi daha alçaktı. “Moddy arkanda, kütüphanenin girişinde durmuş bizi izliyor. Anlaşılan o ki Dumbledore’un dediklerine rağmen hâlâ daha bize güvenmiyor… Şu an tam olarak ‘Bir açığınızı bulsam da kafanıza asayı dayasam.’ der gibi bakıyor.”

Başımı sallayarak onu onayladım. “O zaman daha fazla dikkat çekmemek adına şimdilik aşağı insek iyi olur. Ne yapabileceğimiz ile ilgili düşünüp daha sonra konuşuruz canım.” Son kelimede sesimi bir tık yükseltmiştim.

Böylelikle aldığım kitabı geri rafına koydum ve de kütüphanenin çıkışına yöneldim. Birkaç adım ötemde beni bekleyen Regulus elini uzatınca mecburen tuttum. Midemdeki yumruk yemişim gibi hissi umursamamaya çalıştım. Sonuçta biz tüm büyücülük dünyasına tüm yargılamalara rağmen birbirinden vazgeçmeyen çok aşık çifttik.

Yanından geçtiğimiz sırada “İyi günler Moody.” dedim. Bakışları üstümüzden ayrılmazken baş selamı vermekle yetindi şüpheci büyücü. Böylelikle merdivenlere yönelip alt kata indik.

Konuşma seslerinin geldiği salona girdiğimizde yalnızca çapulcuların ve birkaç kişinin daha orada olduğunu gördük. Sade döşenmiş oldukça geniş bir odaydı burası. İki çift koltuk takımı ile genişçe bir masa vardı, koltukların kırmızısı ile tezat oluşturan krem rengi bir halı ile altın nakışlı krem perdeler ortamı tamlıyordu. Şömineden yayılan alevlerin eşlik etmesiyle de güzel ve zevkli döşenmiş bir salon olduğu direkt fark ediliyordu.

Bizi gören Sirius oturduğu koltuktan kalkıp yanımıza geldi. Arkamıza geçip bir kolunu Regulus’un, diğerini de benim omzuma attıktan sonra konuşmaya girdi. “Ben demiştim zaten beklemek gereksiz diye fakat kimse beni dinlemedi ki. Artık sizde birer yoldaşlık üyesisiniz. Hatırlatın da bir ara detaylı bir şekilde etrafı gezdireyim. Normalde bazılarımız hep burada kalırken diğerleri arada burada kalıyor. Tabii ki sizde bundan sonra devamlı olarak burada kalırsınız, sizin açınızdan da daha güvenli olur böylesi.”

Ardından bana dönüp devam etti “Zoe, sen Lily, Alice ve Marlene’nin kaldığı odada kalabilirsin.” Ve de Regulus’a dönüp devam etti. “Sen de bizim odada kalırsın Reg. Peter biraz horlar fakat eminim ki zamanla alışırsın.”

Onun bu heyecanı ve de enerjisi karşısında başımızı sallayarak onayladık dediklerini. Hiç durmadan sabahtan akşama kadar koşuşturup oyun oynayabilecek bir çocuğun enerjisi vardı adeta üstünde. Diğerleri de bunu fark etmiş olacak ki James lafa atladı. “Biraz sakin ol Pati. Eminim ki arada nefes alarak da konuşabilirsin.”

Bizi adeta sürükleyerek karşıdaki ikili koltuğa oturtan Sirius “Bırak benimle uğraşmayı Çatalak.” diye söylendi. Bu lakapları okul zamanında da duymuştum, anlaşılan o ki hâlâ kullanıyorlardı.

Kıvırcık saçlı oğlanın bakışları bize dönünce sordu “Bir şey ister misiniz? İçecek ya da yiyecek?”

“Yok, teşekkür ederim.”

“Aç değilim, teşekkürler.”

Lakin anlaşılan o ki bu yanıtlar Sirius’u kesmemişti ki “O zaman ben size birer bardak su getireyim bari.” deyip yanımızdan uzaklaştı. Tabii ki de gerek olmadığına dair itirazlarımızı duymazdan gelmişti.

“Ben şurada bayılacak olsan bana bir bardak su getirmeyi üşenirsin ama Pati. Küstüm sana, bunu bilesin.” diyen James dramatik bir edayla elini kalbine götürmeyi ihmal etmedi. “Hadi ama Çatalak, bu kadar abartma. Senin yerin her zaman ayrı, bunu biliyorsun.” diye yanıtladı salondan çıkmadan hemen önce arkadaşını Sirius da.

Onun gidişiyle birlikte lafa giren Remus oldu. “Yıllarca vicdan azabı çekti, kardeşini özledi Sirius. O nedenle şu anda yaşananlar onun için bir rüyadan farksız. Hatta siz geldikten sonraki ilk gece uyuyamadı bile bir türlü. Uyandığında her şeyin eski haline dönmesinden korkuyordu sanki…”

Başını sallayarak kumral oğlanı onaylayan Lily girdi ardından da söze. “İşte bu nedenle de ne yapacağını şaşırmış durumda, özellikle de sana karşı Zoe.”

Kızıl cadının dedikleriyle kaşlarım çatılırken “Bana mı?” diye sormaktan alıkoyamadım kendimi. Cevap veren ise gözlüklü oğlan oldu. “Evet çünkü ona kardeşini geri veren, onu o karanlıktan kurtaran sensin.”

Dedikleri birkaç saniye bocalamama neden oldu. Açıkçası hiç böyle düşünmemiştim. “Ben ne yapmış olursam olayım verdiği karar Regulus’a aitti.” diye yorumda bulundum. Gerçekte Regulus’un aydınlık tarafta olmasına karşı hiçbir katkım olmamıştı sonuçta. Onların bildiği hikâyenin aksine bizim asıl hikayemizde tanıştığımızda -en azından tam olarak- Regulus çoktan ihanet etmişti Voldemort’a.

Peter’dan gelen “Doğru tabii.” Yanıtından hemen sonra Sirius girdi içeri. Elindeki bardaklardan birini bana diğerini de Regulus’a uzattı. Teşekkür ettikten sonra bir yudum aldım sudan. Diğer koltuğa oturan Sirius ise “Size harika bir sürprizim var!” diyerek girdi konuşmaya. Nedense üstümüze yönelen bakışları beni tedirgin etmeye başlamıştı. İçimden bir ses bu sürprizden pek de hoşlanmayacaksın diyordu.

Yine de bu kadarını beklemezdim. Sakinleşmek adına sudan aldığım ikinci yudumu az kalsın Sirius’un yüzüne püskürtüyordum.

“Yarın akşam için size bir nişan töreni organize ettim… Yarın nişanlanacaksınız!”

*******

Bölüm haftanın sonuna kaldığı için ve de bu kadar kısa olduğu için üzgünüm. Hiç ilham gelmedi.

Gidişat ya da olaylarla ilgili bir öneriniz varsa paylaşmanızdan mutluluk duyarım.

Önümüzdeki haftanın bölümünü daha erken, hafta sonundan önce atacağım bu sefer. Umarım bu telafi olur.

Bu arada Sirius bir numaralı Zoe-Regulus shipperı olabilir :)

 

Bölüm : 22.12.2024 20:07 tarihinde eklendi
Okur Yorumları Yorum Ekle
Hikayeyi Paylaş
Loading...