9. Bölüm

«9» Senden Hoşlandığımı Anlamıyor Musun?

uranüs
justtbirisii

Bu bölüm yine İnci'den devam ediyoruz, artık bir öğrensin gerçekleri, değil mi?

İyi okumalarrr

 

Hidra - Ben De Bilmiyorum

Dün gördüğüm görüntü hala zihnimi kurcalıyordu. Uraz niye onca yıl sonra karşıma çıkmıştı ki? Yetmemiş miydi onun yüzünden yaşadıklarım?

Yetmemiş olacak ki kader yine onu benim karşıma çıkartmıştı. Dışarı çıkarken iki kere düşündüğüm zamanlar olmuştu benim onun yüzünden. Şimdiyse her şeyi geride bırakmışken olmazdı, olmamalıydı.

Bugün sabah Neriman ablayı aramış ve hasta olduğum için gelemeyeceğimi söylemiştim. Annemin dersi de olmadığı için bugün ikimiz de evdeydik. Ben sabah uyandığımdan beri odamdan çıkmamıştım ama annemin uyanmış ve büyük ihtimalle şu an kahvaltıyı hazırlıyor olduğunu tahmin edebiliyordum. Üstelik mutfaktan gelen sesler de bu tahminimi destekler nitelikteydi.

Yaklaşık yarım saattir içinde yatıp tavanı izleyerek düşündüğüm yatağımda doğrulup kendimi artık kalkmam gerektiğine ikna ettim. Yataktan kalkıp odamdan çıktım ve elimi yüzümü yıkayıp kendime gelmek üzere banyoya ilerledim.

Ben banyodaki işlerimi halledip çıkmışken kapı zilinin çaldığını duydum. Aynı anda da annemin mutfaktan gelen sesi bu sese eşlik etmişti.

“İnci, kapıya bak kızım!”

“Bakıyorum!”

Büyük ihtimalle komşulardan biri gelmiştir diye düşünerek kapı deliğinden bile bakmadan kapıyı açtım.

Karşımda gördüğüm yüz, kesinlikle görmeyi planladığım birine ait değildi.

Uraz, şu anda tam karşımda duruyordu.

“İçeri-“

Sözlerini bitirmesine izin vermeden kapıyı yüzüne sertçe kapadım ve burnumdan soluyarak mutfağa, annemin yanına gittim.

“Kimmiş?”

“Uraz, ne işi varsa artık burada.”

Annem kaşlarını çatarak kızarttığı patateslerden kaldırdı kafasını. “Kızım sen hayal falan görüyor olmayasın?”

“Niye ki?”

“Uraz hapiste, öyle kolay kolay da çıkacak gibi değil.”

Bu sefer kaşlarını çatan taraf ben oldum. Gördüğümün Uraz olduğundan neredeyse emindim çünkü.

Gerçi, onu son gördüğümden bu yana değişen şeyler vardı yüzünde. Dudağının kenarındaki yara izi, burnundaki ve kulağındaki piercingler bana aşina değildi. Ama bu detaylar dört sene içerisinde değişmiş olabilecek şeylerdi.

“Benim gördüğüm kimdi o zaman?”

Annem, bir şeyi hatırlamış gibi kaşlarını kaldırdı ve tek elini hafifçe alnına vurdu. “Utku’dur senin gördüğün, ikizi. Benim öğrencimdi eskiden.”

Değişmeyecek şeylerden biri de sesiydi ve ben sesleri kolay kolay unutmazdım. Ve onun sesini ilk duyduğumda tanıyamamamın bir sebebi mutlaka olmalıydı.

Eğer Rast Uraz olsaydı sesini ilk duyduğumda tanımam gerekirdi, ama ses hiç duymadığım birine aitti.

Ama bu detay dün aklıma gelmemişti. İlk düşündüğüm ne yapacağım olmuştu. Çünkü Uraz bana hep kötü şeyleri hatırlatmıştı ve tekrar karşılaşmışsam yine öyle bir şey olacağını çağrıştırmıştı bana.

“Ben o zaman gidip kapıyı açayım, ayıp oldu çocuğa.”

Annemi mutfakta bırakıp geri kapıya gittim. Bu sefer kapının deliğinden baktım ve Utku’nun hala orada olduğunu gördüm. Kapıyı açtığımda Utku kafasını yerden kaldırıp bana bakmıştı.

“Fikrini değiştiren ne oldu acaba?” diye sordu kocaman bir sırıtışla.

“Senin Uraz olmaman ve annem için gelmen.”

Kaşları çatıldı ve az önceki sırıtışı silindi. “Annen için geldiğim ne malum?”

“Onun öğrencisisin çünkü.” Kapıyı iyice açıp onu içeri buyur ettim ve geri kapattım. Ayakkabılarını çıkartıp kenardaki ayakkabılığa koyarken ben de ona ufak bir hatırlatma yapma gereği duymuştum. “Annemin bu Medea olayından haberi yok, pot kırayım deme sakın.”

“Hay hay,” diyerek başını salladı içeri girerken.

“Annem mutfakta.”

Utku benim yönlendirmem üzerine kapısı açık olan ve içeriden kızartma kokusu gelen mutfağa girmişti. Ben de onun arkasından gidecekken üzerimde yalnızca pijamalarımla durduğumu fark etmiştim. Üstelik kıvırcık saçlarımın her sabah kalktığımdaki gibi karmakarışık olduğundan da emindim.

Ayıp olur gibi bir şey düşünmesem de iyi görünmeye hep önem veren biriydim. Artık iş işten geçti diye düşünerek odamdan sadece bir toka aldım ve saçlarımı bağlayarak mutfağa öyle gittim. İçeri girdiğimde Utku’nun annemle mutfak masasında sohbet ettiğini görmüştüm.

“Annem hastalanınca da buraya dönmek zorunda kaldım işte,” dedi Utku tam ben içeri girip masaya otururken.

“Geçmiş olsun canım, üzüldüm annenin durumuna.”

“Sağ olun hocam. Aslında sabah okula gitmiştim sizi görmek için ama bugünün boş gününüz olduğunu öğrenince buraya geleyim dedim. Kızınızın da beni kovacağını düşünmemiştim.”

Utku son cümlesini söylerken imalı bir gülüşle bana bakınca kendimde araya girmek için yetki bulmuştum. “İkizinle bu kadar çok bezenmeseydiniz ben de seni Uraz zannetmezdim,” dedim tersçe.

“Ben de Uraz ile tek yumurta ikizi olmak istemezdim ama hayat işte, ne yaparsın?”

Onun bu dediğine annemle ikisi gülerken ben göz devirmiştim. Dünkü ters tavırlarından sonra ona iyi yaklaşacağımı bekliyorsa çok beklerdi.

“Sahi, senin Uraz’la aranda ne geçti de bana bile kinlenecek hale geldin?” diye sordu bu sefer.

Anan diye, Utku, anan.

İçimdeki sesi bastırıp düzgünce bir cevap verdim. “Lisedeyken bana takıntılıydı biraz, çok çektirmişti bana.”

Her şeyi detaylı anlatmak yerine bu üstü kapalı cevabın ona yeteceğini düşünmüştüm.

“Sen ne kadar oturacaksın? Ona göre bir şeyler hazırlayayım.”

Annemin araya girip konuyu dağıtması benim işime gelmişti.

“Çok kalamayacağım, annemi almaya hastaneye gitmem lazım saat birde.”

Saat on birdi. Yani en fazla bir saat kalacağı anlamına geliyordu bu. Rahatladığım için çaktırmadan derin bir nefes aldım.

Onlar konuşmaya devam ederken ben de umursamayıp kahvaltımı yapmaya devam ettim. Arada Utku hakkında birkaç bilgi alsam da sohbetlerine katılmamıştım.

Utku'yu sabah gördüğüm yetmiyormuş gibi, bir de gece göreceğimi bilerek o körpe eve gidiyordum. Aslında köprü altı da güzel bir seçenekti ama o taraflarda gece bekçisi olduğunu duymuştum. O yüzden, yine buraya kalmıştım.

Sıkıntıyla oflayıp tahta kapıyı itekledim açılması için. Açılmamıştı.

Bu sefer kapı kolunu indirerek açmayı denediğimdeyse sonuç yine aynı olmuştu.

Kapı kilitliydi.

Gerçekten, Utku'nun benimle uğraşası vardı. Hem de çok fena.

Eğer öyle değilse de, bunun başka bir açıklaması olmazdı.

Biraz geri çekilip cam takılmamış pencerelere baktım. Birinden yanan ateş gözüküyordu.

İçeride olduğuna kanaat getirerek tahta kapıyı yumruklamaya başladım. İçerideyse, bunu duyması gerekiyordu.

Belirli aralıklarla sürekli olarak vurduğum kapı bir süre sonra açılmıştı.

"İlla gelmen mi lazım yani?"

Utku'nun sorusuna bir cevap vermeden onu kenara ittim ve içeri girdim.

"İnci, sana diyorum."

"Bana diyor olabilirsin ama ben seni kale almıyorum."

"Şu an özel mülkte olduğunun farkındasın, değil mi?"

Galiba şu an beni isterse yaka paça kovabileceğinden bahsediyordu.

"Tamam be, giderim ben de."

Çıkmak için geri adım atıp kapının önüne geçeceğim sırada kolumu tuttu ve beni kendine çekti.

"Madem girdin, gitmeyeceksin."

"Ne yapmak istiyorsun benimle çok merak ediyorum doğrusu."

Serseri bir sırıtış yüzüne otururken göz kırptı ve bir şey demeden beni yukarı kata sürüklemeye başladı.1

Aklından ne geçiyordu?

Tamam İnci, fesat düşünmüyoruz ve sadece kendimizi korumaya odaklanıyoruz.3

Üst kata çıktığımızda ortadaki büyük alanda bir ateş yakılı olduğunu ve Utku'nun ben gelmeden önce garaffitiyle uğraştığını görmüştüm.

Duvardaki yarım bırakılmış Rast graffitisiyle bakışırken ben, Utku elime kırmızı bir boya tutuşturmuştu.

"Madem içeri girmeye o kadar ısrarcısın, bana yardım edeceksin."

"Kendin yapamıyorsun yani?" diye sordum gülerek. "Öyle olsun, Bay Rast."

İlerleyip elimdeki boyayla garffitinin doldurulması gerekn yerlerini doldurmaya başladım.

"Seni benim rengimle görmek gerçekten de hoşmuş, Medea," dediğini duydum arkamdan.

Kaşlarım çatılırken elimdeki boyayı bırakıp ona döndüm. "Ne demeye çalışıyorsun?"

"Anlamıyor musun?"

"Neyi?"

Gerçekten de anlamıyordum, yaptığım taklit değildi.

Güldü ve yanıma kadar geldi. Yüzlerimizin arasında bir karışlık ancak mesafe vardı şimdi.

"Senden hoşlandığımı," dedi rahat bir tavırla. "Anlamıyor musun?"5

Ne tepki vereceğimi bilemezken o bir eliyle çenemi kavramış ve yüzümü ona doğru kaldırmıştı. Ne yapacağını anladığım an hızlıca geri çekildim.

"Ne hakla beni öpmeye çalışıyorsun sen?"

"Sadece tepkini ölçüyordum, sen istemediğinde öpecek değilim."

Sinirlerim tepeme çıkmışken hızlı adımlarla oradan uzaklaşmak için merdivenlere yöneldim. "İyi, gördün tepkimi."

Bana engel olmadı. Sadece arkamdan "Görüşürüz," dediğini duymuştum.

Bundan sonra zor görüşürüdük.

◇◆◇

Rast'ın kim olduğunu gerçekten öğrenmiş bulunuyoruz artık, hadi hayırlı olsun.

Bir de wp kanalına gelseniz, kitaplar hakkında falan konuşacağım, büyük ihtimalle spoiler da veririm🙂‍↕️ neyse yani gelin işte.

Son attığım pano mesajına bakmayı ve bol bol yorum yapmayı unutmayın. Ha bir de oy verirseniz mükemmel olur.

Sonraki bölümde görüşmek üzere canlarım 🫶🏻

Bölüm : 14.01.2025 15:34 tarihinde eklendi
Okur Yorumları Yorum Ekle
Hikayeyi Paylaş