Şu sıralara aktif olmadığımın farkındayım, kusura bakmayın. Sessiz Sedasız ile meşgul oluyordum ve sonunda final yaptığı için buralara da dönebilirim.
Bir haftadır Utku hiçbir yerde karşıma çıkmamıştı. Onun kim olduğunu öğrendiğim iki günde onu şu bir haftadan daha çok görmüştüm.
Gerçi, bu hafta hiç görmemiştim ama olsun. Sonuç yine aynı oluyordu.
Onu gördüğüm zamandan daha çok kafamı karıştırması da cabasıydı. Onun hakkında gerçekten çok az şey biliyordum ve yine de bir şekilde düşüncelerimin içine sızabiliyordu. Ki bence de asıl saçmalık burasıydı.
Hakkında adı ve annemin eski öğrencisi olması dışında bildiğim tek şey Rast olduğuydu. Tabii bir de Uraz'ın ikizi olması vardı.
İç çekip önümdeki Rast grafittisinden gözlerimi çekip kendi işime döndüm. Bana dediği son şeyden sonra çabalaması gerekirken bu sefer neden komple ortadan kaybolmuştu ki?
Belki de amacı sana bu denli kafayı yedirtmekti.
Kafamı iki yana salladım ve elimdeki teneke kutunun içindeki boyayı duvara fışkırtmaya devam ettim. Yine köprü altındaydım. Daha önce hiç görmediğim bir grafitti olması ve bunun da ona ait olması beni bu kadar düşündürmüştü aslında. Yoksa asla kuafördeyken, evdeyken ve hatta rüyamdayken bile onu düşünmüyordum.
Yani, düşünüyordum aslında ama bu düşüncelerin çoğu onun ne kadar sinir bozucu olduğuyla alakalıydı.
Arkamdan duyduğum bir teneke sesi ile refleks olarak oraya döndüm. Yine yerde bir kırmızı boya kutusu vardı ama bu sefer farklı olarak hemen dibindeki köprü ayağında yeni yapılmış bir grafitti yoktu. Onun yerine altında bir parça kâğıt vardı. Oraya ilerleyip sprey boya tenekesini ayağımla uzaklaştırdım ve eğilip kağıdı aldım.
İkiye katlanmış ufak bir nottu. İçini açıp baktığımda beni tanıdık el yazısı karşılamıştı.
Uzun zamandır sana sözünü verdiğim şey için uğraşamıyordum çünkü o günden sonra annemin durumu ağırlaştı. Bir haftadır hastanedeydim ve şu an da beni görürsen öcü zannedip kaçma diye kaçma diye karşına çıkmıyorum. Sana neden bunları açıklamak zorunda hissettim bilmiyorum ama sanırım birini sevince onu her şeyinden haberdar etmek istiyorsun. Her neyse, yarın yine buraya gelir misin?
-Rast. (Ya da Utku, ne demek istersen)
Yazdığı şeyleri, özellikle de beni sevdiğini yazdığı yeri, okuyunca kalbime bir şeyler oluyormuş gibi hissettim.
Yok artık, bir de aşık olsaydım?
Kendi kendimi ayıpladıktan sonra kağıdın arka tarafını çevirdim ve cebimden kurşun kalemimi çıkarttım.
Yarın geleceğim ama sen renk sklasını bükemezsin bay Rast. Bu doğanın kanunu ve sen buna karşı koyabilcek güçte değilsin. Ayrıca annen için de üzüldüm, geçmiş olsun.
-Medea.
Yazdığım notu katlayıp koydum ve kulaklığımı tekrar kafamdan geçirerek işime döndüm. Buraya onu düşünmek içim değil, kafamdan onu atmak için gelmiştim.
Gerçekten kafamı karıştırıyordu, hem de fena halde.
◆
Ertesi gün olduğunda tek düşündüğüm son zamanlarda hep olduğu gibi oydu. Neden aklımdan çıkmıyordu ki?
Bugünki sebebin biraz sonra onunla buluşacağım olduğunu düşünüyordum.
Elimdeki son bulaşığı da yıkayıp bulaşıklığa koyduktan sonra ellerimi mutfak havlusuna sildim ve ışığı kapatıp oradan çıktım.
"Ben odamdayım," diye anneme işlerimi bitirdiğimi haber ettikten sonra odama geçtim ve kapıyı kilitledim. Her zamanki gibi dışarıya çıkmaya hazırlandıktan sonra camı açtım ve soğuk havaya aldırmadan dışarı çıktım.
Yürüdüğüm tanıdık sokaklarda bana yabancı olan tek şey köşede sızmak üzere olan ayyaştı. Onu da önemsemeyerek yoluma devam edecekken adamdan gelen böğürme sesiyle irkilerek o tarafa döndüm.
Acı çekiyormuş gibi sesler çıkartıyordu. "İyi misin bilader?" diye sordum sesimi kalınlaştırarak. Sesim kalınlıştığında ince bir erkek sesine benzediği için şanslıydım.
Kalın bir inleme sesinden başka bir ses çıkmadı. Adam gerçekten kafayı fazlasıyla çekmiş olmalıydı, yoksa bunun başka bir açıklaması olamazdı. Tabii, bıçaklanmış veya yaralanmış olabilmesi de bir ihtimaldi ama öyle olsa bile onunla ilgilenemezdim.
Adam yerinde kıpırdandığında ve sırt üstü yere yığıldığında herhangi bir yerinden kan gelmediğini görerek tahatladım. Çün öyle olsaydı ben onu mecburen bırakıp gidecektim ve vicdanım sızlayacaktı. Bakışlarım adaın yüzüne çıktığında bu tanıdık ama bir o kadar da yabancı yüz beni dehşete düşürmüştü. En son beş yıl öncesinde gördüğüm bir adamın şimdi karşıma çıkması, hele de böyle bir vaziyette, çok korkunçtu.
Hızlı adımlarla oradan uzaklaşırken o adamı kafamdan atmaya çalışıyordum. Bir an önce köprü altına gidip graffiti yapmaya başlamam lazımdı.
Nefes nefese oraya vardığımda Utku'nun beni beklediğini gördüm. Simsiyah kıyafetleri ve gecenin gölgelediği yüzüne rağmen onu tanımamam neredeyse imkansızdı.
"Hoş geldin," dedi bana doğru gelirken.
İyice dibime girdi ve aramızda bir adımdan daha az mesafe kalacak şekilde durdu. Cebinden çıkarttığı eli yüzüme giderken onu engelleme ihtiyacı duymadım. Yüzümdeki maskeyi indirdi ve elini tekrat cebine koydu. "Şimdi oldu." Gülümsemesi içimde değişik şeyleri uyandırsa da bunu göz ardı etmeyi yeğliyordum. "Gül yüzünü göreyim."
Dediği şeye göz devirdim. "Ne konuşacaksın da beni çağırdın?"
"Aslında, bir şey konuşmak için değil. Sadece o yorucu bir haftanın sonunda seni görmek istedim."
Ettiği iltifatların bende iğrenme hissi uyandırması gerekiyordu ama böyle olmadı. Sadece kafamı değil kalbimi de karıştırıyordu.
Onun orada olmaması gerekiyor. O Uraz'ın kardeşi bir kere.
Yine de dışımdam içimdeki karmaşayı belli etmeyerek sadece düz bir yüzle ona baktım. "Bu dediklerin bende kafamı karıştırmaktan başka bir etki yaratmıyor, emin ol."
Tekrardan yüzünde o sırıtışı belirdi. "Senin kafanın içine sızabildiysem ne mutlu bana."
"Kafamın içindekilerin hepsi iyi değil yalnız, sen de öylesin."
Yüzündeki bariz düşüşü görsem de pek aldırmadım ve her zamanki grafitimi yapmak üzere bir boşluk bulup geçtim. Kafamda ne yapacağımı belirdiğim için bugün işim azdı.
"Beni bu kadar görmezden gelmesen?"
"Seni görüp de ne yapmamı bekliyorsun acaba? Koynuna atlamamı mı?"
Dediği şeye sadece histerik şekilde güldüm. İşime devam edip onu umursamamak en iyi seçenek gibi duruyordu şu an için.
Ben grafitti ile uğraşırken onun delici bakışlarının da üzerimde olduğunu hissediyordum. Ama daha önceden de karar verdiğim gibi onu umursamıyordum.
Biraz sonra arkamdan gelen sesler benim irkilerek duvara sinmeme neden olmuştu. Az önce yolda gelirken gördüğüm o ayyaş, beni buraya kadar takip etmişti demek.
Utku da benim baktığım yere baktığında anında ifadesi ciddileşmişti. "Ne işin var lan senin burada?" Bir yandan da adamın üzerine yürüyordu bunları söylerken.
Adamın ağzından çıkan ama asla anlaşılmayan kelimeler bana ulaştığında, o ses benim midemin bulanmasına sebep olmuştu.
Yüzleri belki unuturdum, ama sesleri unutmazdım. Bu yüzden de bu ses bende en nefret ettiğim anları canlandırıyordu.
Utku adamı kolundan tutup sürüklemeye çalışırken onun ağzını yayarak konuşmasından ismimi seçtim. "İnci," demişti. Bir yandan da bana doğru gelmeye çalışıyordu.
Utku da benim gibi onun dediğini anlamış olacak ki bir anlıpına duraksadı ve adamın yüzüne baktı manasızca. Daha sonra bu sefer daha güçlü şekilde adamı sürükledi ve buradan olabildiğince uzaklaştırdı. Sonrasında benim yamıma geldiğindeyse, o adamın üzerinden ona sinen leş gibi alkol kokusunu alabiliyordum.
Burnumu kırıştırıp bir adım geri çekildim onun bana yaklaşma çabasına karşın. "Leş gibi içki kokuyorsun, az uzak dur benden."
Dediğimi yaptı ve olduğu yerde durdu. "Eve gidelim mi? O adamdan uzaklaşmış olursun."
Dediği şeyi reddemeyecek konumdaydım. Zaten evden kastının sürekli gittiğmiz o harabe olduğunun da farkındaydım. "Sanırım bu teklifi geri çevirebilecek konumda değilim."
Beraber harabe eve doğru yürürken aramızdaki gergin sessizliğin farkındaydım. Ama Utku bu sessizliği bir süre sonra kendisi bozmaya karar vermişti. "O adam neden senin ismini bağırıyordu?"
Derin bir nefes aldım. Geçmişle yüzleşmek çok korkutucu gelse de son zamanlarda çok fazla başıma gelen bir şey olmaya başlamıştı.
Utku'nun gözlerindeki şaşkınlık ifadesine karşın hiçbir tepki vermedim. Sadece "Anlatacağım," dedim.
Bölümdeki gecikme için lütfen kusura bakmayın, gerçekten çok üzgünüm.
İnci'nin babası kesinlikle planda yoktu ama olay akışına mantıklı etkileri olacak bence.
Sonraki bölümde görüşürüz canlarım 🫶🏻
Okur Yorumları | Yorum Ekle |
3.52k Okunma |
380 Oy |
0 Takip |
23 Bölümlü Kitap |