
Normalde bu bölümde zaman atlaması yapmayı planlıyordum ama çoğu şey havada kalacak gibiydi o yüzden bu bölüm Utku'dan neler olduğunu okuyacağız.
İyi okumalarrr
Hidra - Çocukluğum
"Sana o kızı getirme demiştim," dedi annem daha odaya girer girmez. İnci'nin şu an bunu duyamayacak olmasına seviniyordum.
"Kız sadece sana geçmiş olsun demeye geldi. Ne vardı sanki iyi davransan?"
Annem tam konuşacakken bir iki kez öksürdü. Ben tam su doldurup vermeye yelteniyordum ki eliyle durmamı işaret etti. "İstemez." Maskesini çıkarttı biraz nefes almak için. "Kendi gibi bulmuşsun çapulcunun birini işte, neyine iyi davranacağım?"
İçimde gittikçe büyüyen öfekeye hakim olmaya çalışsam da pek başaralı olabiliyor gibi değildim.
"Benim neyim varmış peki?" diye sordum sakin tutmaya çalıştığım sesimle. Her an patlayabilirdim ve bunun hasta annemin uyanında olmaması gerekiyordu.
"Bir şeyin yok Uraz."
Annemin beni başından savmak için söylediği cümledeki yanlış isim yıllardır aynıydı aslında. Dışarıdan belki umutsuz vaka olan hep Uraz'dı ama annemle babamın gözdesi de hep o olmuştu.
"Ben Uraz değilim," dedim sertçe. "Uraz'ın değil ama benim sana batan bir şeylerim var belli ki."
"Kafam gelgitli bu ara, ondan karıştırmışım."
"Sen hep beni karıştıyordun." Gerçeği söylemem onda bir etki yaratmadı. "Belki Uraz gibi uyuşturucu batağına düşüp hapse girseydim bende de bir şey olmazdı, değil mi anne?"
Bir şey demedi. Tıpkı daha öncesinde babamın Uraz'ın benim üzerime attığı suçlardan dolayı kızmasına susutuğu gibi şimdi de susuyordu. Ya da liseyi bitirdiğim zaman onların beni çalıştırmak istemesine karşılık benim üniversiteye kayıt yaptırmamın üzerine evden kovulmamda da aynısı olmuştu.
Uraz hep serserinin teki olmuştu ama onun arkasında annesi ve babası vardı. Bemim arkamda duransa kimse olmamıştı. Belki lisede Işıl hocayı sayabilirdim ama bundan öteye de geçmezdi.
Beni boğan hastane odasından çıkmak için yeltensem de annem bana seslenip durdurmuştu beni. "Nereye?"
"Hava alacağım."
Hastane binasından hızlıca çıktığımda üzerime mont giymediğimi ancak fark edebilmiştim. Yine de umursamadan öylece dikilmeye devam ettim.
Gözümün önünde yirmi iki yıllık yaşamım film şeridi gibi akıyordu ama yine de annemin beni desteklediği tek bir an bile bulamıyordum.
Mesela ilköğretim dönemlerinde, Uraz'la aynı okulda olduğumuz zamanlarda, eve ben hep iyi karne gerirmeme rağmen Uraz'ın notları kötü diye azarlanırdım. Niye kopya vermediğimi veya ders çalıştımadığımı sorarlardı ve ben de Uraz'ın bunları yapmama rağmen ancak bu kadar not alabildiğini söyleyemezdim.
Ya da lise bittiğinde ve üniversite sınavına girdiğimizde ben çok iyi bir sıralama yapmama rağmen bana babamın yanında çalışmak layık görülmüştü. Uraz'ı ise berbat sıralaması ile özel bile olsa bir üniversiteye kaydettirmek istemişlerdi. Yine de o gitmek yerine kalıp uyuşturucuya bulaşmayı tercih etmişti.
Ben hep kendi ayaklarım üzerinde durmuştum çünkü beni taşıyacak, destekleyecek bir ailem hiç olmamıştı. Hep kendi kendime bir şeylere çabalamıştım ve en fazla bu kadar olmuştu.
Bir sokak serserisi.
Elbette bir işim vardı ama online olduğu için hala sokak serserisi olmaya devam edebiliyordum. Bunu seviyordum da ama anneme her zaman olduğu gibi şimdi de kabul ettirememiştim kendimi.
Zaten beni hiç kimse kabul etmemişti olduğum gibi.
Belki İnci öyle kabul ediyordu ama ondan da şüpheliydim. O beni değiştirmişti ve bundan menundum. O da benim bu halimi sevmişti. Onu sevip bunun üzerine değişen Utku'yu, Rast'ı sevmişti.
Yine de halimden memnundum.
Annem beni hiçbir halimle sevmezken en azından o böyle sevmişti.
Cevimden çıkarttığım telefondan onun numarsını tuşladım. Birkaç çalışın ardından telefon açıldığında çok sevdiğim o sesi duydum.
"Utku? Bir şey mi oldu?"
"Yok, olmadı," dedim anında. Bir de benim saçma derdimle dertlensin istemiyordum. "Ne yaptın? Otobüse bindin mi?"
"Hayır, daha bekliyorum," dedi oflayarak. O an onu göremesem de yanaklarını şişirdiği halinin aklıma gelmesi çok da zor değildi. Kafamda canlanan görüntüyle tüm soğuğa rağmen içim ısınmıştı.
"Yanına geleyim mi?" Birkaç dakika bile olsa onunla fazladan zaman geçirme fikri benim için fazlasıyla güzeldi zira.
"Annenin yanında kalsan daha iyi olur, zaten gelir en fazla yatım saate."
Daha fazla konuşmadan vedalaşıp telefonu kapattık ve ben öylece durmaya devam ettim. Her ne kadar içeri, annemin yanına gitmem gerekse de bunu oek istediğim söylenemezdi.
Ama ne olursa olsun oraya gideceğim su götürmez bir gerçekti.
Geçmişte ve bugünde dahi bana yaşattığı o yetersizlik hissine rağmen annem olduğu gerçeğini değiştiremediğim için ondan kopamıyordum.
Ne olursa olsun içimdeki o annesinden takdir bekleyen küçük Utku, her daim ona yaranmak için çabalayacaktı ve ben her ne kadar bunun boşa çıkacağını bilsem de karşı koyamayacaktım.
Çünkü her ne kadar güçlü gibi davransam da hep çocukluğuma yenilecektim.
Belki de çocukken ve hiçbir şeyden haberim yokken tüm bunların üstesinden gelebilmek çok daha kolaydı. Çünkü eğer öyle olmasaydı, ikizime alınan hediyelerden hiçbiri bana alınmadığında bir çocuk olarak çok daha yıklımış hissetmem gerekirdi.
Soğuk havadan ciğerlerime derin bir nefes çekip daha fazla üşütmemek için tekrar içeri girdim. Ne de olsa tilkinin dönüp dolaşıp geleceği yer kürkçü dükkanıydı ve benim kürkçü dükkanım da ailem oluyordu.
◇◆◇
Günün ikinci bölümünü atıyotum, bir maşallahınızı alırım artık. İki bölüm de çok kısa oldu ama gerçekten uzatamadım, o yüzden yapacak bir şey yok.
Sonraki bölümde görüşmek üzere canlarım 🫶🏻
| Okur Yorumları | Yorum Ekle |

| 6.43k Okunma |
599 Oy |
0 Takip |
23 Bölümlü Kitap |