Bölümün ilk kısmı Utku'dan, sonraki kısım ilahi bakış açısıyla.
"Başınız sağ olsun, annenizi kaybettik."
Duyduğum cümle bende resmen şok etkisi yaratmıştı. Ne hareket edebiliyordum, ne de konuşabiliyordum. Sadece duyduğum sözleri idrak etmeye çalışıyordum.
Girdiğim şoktan bana seslenen İnci'nin etkisiyle ancak çıkabilmiştim. "Utku, iyi misin?"
Silkinerek bir nebze de olsa kendime gelmeye çalıştım. "Bilmiyorum," diyebilmiştim sadece. Ne hissetmem gerektiğini bile bilmiyordum. Beni yok sayan, sevilmek için uğraşmam gerektiğini bana öğreten, ne kadar yaram varsa sahibi olan kadının ölümü için üzülmem mi gerekiyordu?
Yine de o senin annen, diyordu içimden başka bir ses.
Beni içimdeki karmaşadan çekip çıkaran bedenimi saran sıcak kollar oldu. Ben öylece dururken İnci'nin bana sıcacık sarılması kalbimdeki buzları çözmüştü. Ne olursa olsun annem ölmüştü ve ben içten içe de olsa üzülüyordum. Kalbime ördüğüm ve asla yıkılıp da üzülmem dediğim o duvarlar yıkılmıştı ve ben ağlıyordum.
Girdiğim şoktan ancak çıkabildiğimde ben de İnci'ye sıkıca sarıldım. Şu an kötü olup olmadığımı bile tam olarak bilemesem de ona sarılmak, onu hissetmek bana fazlasıyla iyi geliyordu.
"Gidecek misin?" diye sordu ağlamam biraz olsun dindiğinde.
Neyden bahsettiğini anlayamamıştım. "Ne?"
"Onu almak için, gidecek misin?"
Her ne kadar içimdeki bana yaşatılan her şeye öfkeli olan adam, yani ben, ben yapmasam bile bir şekilde hallolacak bu iş için uğraşmak istemese de orada bir yerlerde hâlâ annesine yaranmaya çalışan bir çocuk vardı. Her ne kadar o şu an bu dünyada olmasa bile son kez o çocuğun dediklerini yapmak istemiştim.
"Gideceğim." İnci'nin sarhoş edici varlığından sıyrılmak için biraz geri çekildim. Ellerimle yüzümü sıvazladıktan sonra biraz kendime geldiğimi hissediyordum.
Yanıma almam gereken her şeyi yani telefonum, cüzdanım ve anahtarlarımı alarak evden çıkmak için hareketlendim.
"Tek başına gitmeyeceksin herhalde," diyerek koluma girdi ve benim hızlı adımlarıma ayak uydurmaya çalıştı İnci.
"Gelmene gerek yok, tek başıma da hallederim."
"Hep tek başına halletmişsin zaten, bırak bu sefer yanında olayım."
Bir şey demeden sadece gülümsedim dediklerine. Annem bile beni yeterince sevmemişken onun beni bu kadar sevmesi ve bunu hissettirmesi bana çok iyi geliyordu.
◆
Bir yığın toprak ve başına yerleştirilmiş, üzerine bir isim yazılmış bir tahta parçası bir insanın canını ne kadar yakabilirdi? Bir insan, bunlarda ne görebilirdi?
Genç adam, daha az önce defnettiği öz annesinin mezarına bakarken bunlardan çok daha fazlasını görüyordu. Her zaman kardeşinin gölgesinde kalan ve oradan çıkmaya çabalayan çocukluğunu, nihayet oradan çıktığında ise reddedilen gençliğini, tüm bunları kabullenmiş ve böyle yaşamaya alışmış şimdisini tek bir görüntüye sığdırıyordu. Bütün bunlara sebep olan kadının, annesinin ölüsünün birkaç metre altında yattığı sırada tüm bunlar ve daha fazlası aklından geçiyordu.
"Beni neden sevmedin anne?" Kısık sesle ve cevapsız kalacağı bilinerek sorulmuş bu soruyla beraber gözlerinden bir damla yaş süzülmüştü. Çocukluğunun ve gençliğinin ilk yıllarından beri bunlara karşı ağlamamayı huy edinmiş olsa da artık içinde tutması için bir sebebi yoktu. Kaçtığı her şey, tüm sebepler birer birer dağılmış ve kaybolmuştu.
Sorduğu soruya beklediği gibi bir cevap alamadı. Çok kez içinden sormuş ve çok kez yanıt bulamamıştı bu soruya. Dışından sormak için de hiçbir zaman yeterli cesareti olmamıştı. Şimdi he rşey bitmişti ve söylenecek sözler, sorulacak hesaplar için cesarete gerek kalmamıştı. Tek sorun şuydu ki, yapacağı bu konuşmaların ve soracağı bu hesaplatın hiçbirinin kendi kendine yaptıklarından en ufak farkı olmayacaktı.
Arkasından omzuna dokunan sıcak bir elin varlığı ile kısmen de olsa dünyaya dönebilmişti. "Seni seviyorum," dedi genç kadın başını omzuna yaslarken. Az önce soğuk mezara karşı kurduğu cümleyi duymuştu ve kendi söylediklerine ne kadar ihtiyacı olduğunu tahmin edebiliyordu.
"Ben de seni seviyorum," dedi omzundaki eli avcunun içine alıp dudaklarına götürürken. "Ama o da sevsin isterdim yine de."
"Ne hissettiğini bana ne zaman anlatacaksın?" diye sordu genç kadın bu sefer sitemle. "Böyle sana iyi gelemiyorum gibime geliyor. Lütfen, anlat ki rahatla."
Onun şefkat dolu sesi adamı her şeye ikna edebileceği gibi buna da ikna etmişti. "Annemle aramda olan dinamiğe az çok hakimsin zaten," diyerek söze başladı. "Bu sadece annemle değil, ailenin her üyesiyle aynı. Beni hep olmamam gereken bir şey gibi gördüler. Ben hiçbir zaman tek başıma Utku olmadım, hep Uraz'ın ikiziydim. Onun gölgesinden çıkamazdım onların gözünde. Çıktığımı gördükleri zaman da beni evden kovmuşlardı zaten." Başlarda acılı olan sesi sonda histerik bir gülüşle tamamlandı. "Neden beni sevmediler bilmiyorum, neden asla gözlerine giremedim bilmiyorum. Hep bunun için çabaladım, hep az da olsa Uraz'ın gölgesinden çıkabilmek için çabaladım. Çıktığım zaman da ne olacağını gördüm zaten."
Adamın duygudan uzak, buz gibi sesi İnci'nin içinin sızlamasına sebep olmuştu. Yaşadıklarından sonra olanlara karşı bu kadar soğuması, bu kadar hissizleşmesi belki onun için iyi olsa da fazlasıyla korkunçtu.
Kollarını sıkıca önündeki bedenin etrafına sardı. Sanki bu sarılış onun tüm acılarını çekecekmiş gibi, sanki bir sarılmayla geçmişin tüm izleri geçecekmiş gibi sarılmıştı.
"Beni kimse sevmezken bir sen sevdin, İnci. İyi ke de sevmişsin."
Verilen sözlerin havada kalmayacağına inadıkları o an, onlar için sonsuzluğa varabilecek uzunluktaydı.
Bölüm çok kısaydı, farkındayım ama artık hızlıca yazıp finale gelmek istiyorum sadece.
Sonraki bölümde görüşmek üzere canlarım 🫶🏻
Okur Yorumları | Yorum Ekle |
3.52k Okunma |
380 Oy |
0 Takip |
23 Bölümlü Kitap |