Ay selam yine ben geldim, siz de hoş geldinizzz
Bölüm pek içime sinmedi ama sonrakilere hazırlık için böyle bir şeye ihtiyaç vardı.
Saklambaç oynuyorsak bu sefer ebe olan sensin. Ama bu senin için 'körebe' olcak çünkü ben bu notu yazarken bile fark etmedin.
Aslında ben zoru oynamıyorum, gözleri bağlı olan ebenin beni görememesi beni zor bir av yapmaz.
Gözlerini aç, Medea. Gözlerini açarsan gözünün önündeki beni göreceksin.
-Rast, ama prenses olmayan
Okuduğum notla istemsizce kaşlarım çatılmıştı. Ne demek gözlerimi açarsam görecektim?
O kadar yakınımda mıydı da görecektim? Ya da ne kadar gözümün önündeydi?6
Camı kırılmış pencereden dışarı baktım. Benim baktığım pencereye bakan baştan ayağı siyah giyimli ve gözleri hariç her yeri kapalı bir adam vardı. Tek gözünü kırptı ve asker selamı vererek arkasını dönüp uzaklaştı.
Kafamı kurcalayan sorularla birlikte daha fazla uğraşamayacağımı bildiğimden boyalarımı ve diğer her şeyi hızlıca toparlayıp harabe evden çıktım.
Yavaş ve ağır adımlarla kafamdakileri toparlamaya çalışarak eve doğru yürüyordum.
Bir anda kolumdan tutup çekilmemle cebimde olan elimle çakımın ucunu açmam bir oldu. Böyle anlarda genelde çığlık atmak gibi tepkiler vermez, sakin kalırdım. Nedeni ise bilmiyordum.2
Elimdeki bıçağı ucu beni çeken kişinin canını yakmış olacak ki acıyla inledi ve beni tutan kolunu çekti. Ben de beni çekenin kim olduğunu bilmeden olabildiğince hızımla koşmaya başladım. Ama hızımı kesen bir şey olmuştu.
Arkamdan bağıran, ve tahminimce beni tutup çeken kişi de oydu, Rast'tı. Sesinden tanımıştım.
"Ne var be?" dedim kalınlaştırdığım sesimle. Erkek olmadığımı biliyordu ama yine de sesimi değiştirmek için yapmıştım.
"Erkek olmadığını bildiğimi biliyorsun," dedi dibime kadar gelirken.
"Ama kim olduğumu bilmeni istemiyorum."1
"Ama sen benim kim olduğumu öğrenmek istiyorsun?"
Kömür karası gözlerindeki sorar ifadeyle bakıyordu gözlerime.
Nedense bu bir çift göz bana fazla tanıdık gelmişti.
"İyi geceler, Rast," diyerek arkamı döndüm ve uzaklaşmaya başladım.
Durdum, fakat arkamı dönmedim. Kafamı hafifçe çevirerek cevap verdim. "Yazmamı mı isterdin?"
Hafifçe gülsem de yüzümde bandana olduğu için o bunu görememişti. Zaten ben de görmesini istememiştim.
Feci şekilde eğleniyordum ve bu eğlencenin elimden alınmasını istemiyordum.
◆
Annemin yatağımın başına gelip beni sanki beş altı şiddetinde deprem oluyormuşcasına sarsarak uyandırması sonucu sıçrayarak kalktım yataktan.
"Hadi bir ekmek al da gel kızım, kahvaltıyı yapamayacağız yoksa."
"Alayım almasına da," dedim esneyerek. "İnsan böyle uyandırılır mı anne Allah aşkına?"
Annem sitemime hiç bir karşılık vermeden sadece bir iki kez hafifçe omzuma vurdu. "Hadi kalk da git, menemen soğuyacak."
Menemeni duyan beynim anında vücudumu uyku modundan çıkartmıştı. Yorganı kenara toplayıp yataktan fırladım ve mutfağa giden annemin ardından gittim.
"Para ver de alayım."1
"Al çantamdan, vestiyerdeydi."
Mutfaktan çıkıp geri odama gittim ve aynadan nasıl gözüktüğüme baktım. O kadar da kötü gözükmediğime kanaat getirerek üzerime şişme montumu geçirdim.
Vestiyerden parayı da alarak dışarı fırladım. Ev ile bakkalın arası çok olmadığından yürüyeceğim mesafe de azdı ama aksi ya, en çok tanıdığı da şu kısacık zamandiliminde göreceğimden emindim.
Ufak bakkal dükkanın önündeki ekmek rafından ekmekleri seçip poşetekoydum ve içeri girdim. Ama içeri girdiğimde görmeyi kesinlikle beklemediğim kişi tam matşımda duryordu.
Bu çocuk niye her taşın altından çıkıyordu ki?6
"İki ekmek," diyerek elimdeki kağıt parayı uzattım. Kasada duran adam parayı aldı ve onunla sohbet emeye çalışan Görkem'e döndü. Futboldan konuşuyorlardı galiba, ne deiklerine çok dikkat edememiştim.
Elimdeki ekmek poşetini sallayarak eve giderken arkamdan tanıdık bir sesin bana seslenmesiyle arkamı döndüm.
"İnci," diyerek arkamdan gelen kişi Görkem'di.
Ne olduğunu anlamadığım kesinlikle yüz ifademden belli oluyordu. Zaten duygularını yüzünden sakınan biri değildim.
"Günaydın," dedi gülümseyerek yanıma kadar geldiğinde.
"Günaydın," diye cevapladım alışkanlıkla.
"Neden geldiğimi sen sormadan ben söyleyeyim, teyzem gönderdi beni."
"Bir şey mi oldu Neriman ablaya?" diye sordum endişeyle. Şu yerde tanıdığım ve sevdiğim çok az insandan biriydi ve başına bir şey gelmesini istemezdim.
"Hasta sadece, yarın dükkanı sen açacakmışsın," dedi cebinden dükkanın anahtarını çıkartıp verirken. "Bu arada, benden kaçmana gerek yok, lisede başına gelenleri biliyorum ama ben seninle arkadaş kalabileceğimizi umuyorum."3
Neyin peşindeydi bu dalyarak?1
Gözlerinin içne bakarak biraz olsun içindekileri çözmeye çalıştım. Ama gözlerime bakan bir çift zeytin karası gözde sadece saflık vardı. Bu saflık iyi manada değildi, ensesine vurup ekmeğini alabileceğin bir tğrden saflıktı.2
"Düşünürüm," dedim geçiştiricesine. Bunları derken o da kabul etmeyeceğimin bilincindeydi ama yine de bir umut söylemişti. İşte onu saf yapan şey de buradaydı.
Ben hiç bir şey demeden arkamı dönüp giderken arkmadan "Görüşürüz," diye seslendi. Takmayıp doğruca eve gittim.
Annem tahmin ettiğim gibi çoktan masayı hazırlamış beni bekliyordu. Üzerimdeki montu çıkartıp odaya fırlattım ve ekmeklerle beraber masaya geçtim.
"Görkem'i gördüm, lafa tuttu. Bir de, yarın Neriman abla hasta olduğu için aöamayacakmış dükkanı, ben açacağım. Sen kalkınca kaldırsana beni."
Annem kafasını sallayarak beni onayladı ve yemeğine döndü. Yemek yerken konuşmayıı pek sevmezdi, yemeğim daha cazip geldiğini söylüyordu.
Normalde Neriman abla sabah sekizde açar ve ben de dokuzdan sonra giderdim. Arada bir de, böyle prüzler çıktığında, benim açmam gerekiyordu ve erken kalkmak için anneme muhtaç oluyordum. Alarmla kesinlikle kalkamıyordum, birinin beni temas yoluyla uyandırması gerekiyordu.2
Yemeğimizi bitirdiğimizde annem mutfağı toplamayı bana bırakarak salona, televizyonun başında el işini yapmaya, geçti. Ben de kulaklığımı takarak bulaşıkları toplamaya başladım.
Müzik gerçekten de şu hayatı katlanılabilir kılan en güzel şeydi. Tabii bir de sanatım vardı.
Mutfaktaki işimi bitirdikten sonra odama kapanıp eskiz defterimin başına oturdum. Bana terapi gibi gelen şey buydu, çizmekti. Geçmişte herkes bana kusurluymuşum gibi bakarken ben kendimi çizmeye vermiştim. Her şeyi çizmeyi denedikten sonra kendimi bunda bulmuştum.
Kimsenin yapmadığı, bana özgü olan yegane şey buydu. Yine de artık tek değildim. Rast da vardı ve o bana bu kalabalıktaki yalnız olan tek kişi olmadığımı hatırlatıyordu bir nevi.
Buraya aykırı olan bendim ve o sadece mahlasıyla bile bana doğrunun ben olduğumu hatırlatıyordu.
Rast, doğru olan demekti ve eğer onun yaptığı doğruysa ben de onun tarafındaydım. Her ne kadar aykırıolmak hoşuma gitse de bazen yalnızlık batıyordu işte. Böyle zamanlarda da rast olanın ben olduğumu hatırlatacak şeylere ihtiyaç duyuyordum.
Bir kaç şey karalayıp bunun yeterli olacağına kanaat geritip defteri kapattım. Büyük ihtimalle en az bir saat geçtiği için oturmaktan uyuşmuş bedenimi kendine getimek için biraz gerindim ve sandalyemden kalktım. Telefonumu alarak bu sefer yatağıma yığılarak telefona bakmaya başladım.
Bu gece o eve gitmeyecektim. Ona bu geceyi beklemesini söylemiştim ama sabah erken kalkmam gerekiyordu ve gidersem kesşnlikle sabah zombi gibi kalkacaktım. Bunu da istemediği için prenses yine hüsrana uğrayacaktı.
Onu hayal kırıklıpına uğratmak nedensizce hoşuma giderken kendi kendime gülüp işime döndüm.
Rast'la uğraşmak hiç beklemediğim kadar eğlenceliydi.
Bu kurgu bana Hidra'nın Hoş Geldin Dünya Senin Evin albümünün vibe'ını veriyor feci şekilde, dinleyin, öneririm. Hatta komple Hidra'ya kefilim.
Sonraki bölümde görüşmek üzere canlarım🫶🏻
Okur Yorumları | Yorum Ekle |
![]() | @nazlidmrer._ 1a önce |
![]() | @nazlidmrer._ 1a önce |
![]() | @d3nizs_123 1a önce |
![]() | @d3nizs_123 1a önce |
![]() | @d3nizs_123 1a önce |
![]() | @d3nizs_123 1a önce |
![]() | @d3nizs_123 1a önce |
![]() | @d3nizs_123 1a önce |
![]() | @oskars 1a önce |
![]() | @oskars 1a önce |
3.48k Okunma |
379 Oy |
0 Takip |
23 Bölümlü Kitap |