39. Bölüm

-30- Tokat

uranüs
justtbirisii

•Eymen'den•1

Eve elimdeki anahtarı kullanarak girdiğimde yine ne olacağının bilincindeydim. Yine eve onların istediği saatte gelmemiştim ve olay çıkacağından nerdeyse emindim. Yine de, ilk etapta kimseyle karşılaşmamıştım.

Annem zaten köpek sahiplenmiş olmama yeterince kızgınken bir de evi kirletti diye azar işitmemek için içeri girmeden hemen önce Yoda'yı kucağıma aldım ve öyle girdim. İlk işim onu banyoya götürüp patilerini temizlemek olacaktı.

Kocaman ve oldukça hateketli bir varlığı kucağımda üst kattaki banyoya kadar götürmek her ne kadar zor da olsa başarmış ve onu küvetin içine bırakmıştım.

"Sen bekle burada, ben hemen geleceğim." Elimle oturmasını işaret ettiğimde anlayarak oturdu ve beni izlemeye başladı.

Banyo dolabından onun için olan sabunu ve havluyu çıkartıp bir kenara koyduktan sonra ıslanmaması için üzerimdeki tişörtü de çıkartıp askıya astım.

Yoda'yı düzgünce temizledikten sonra havluyla güzelce kuruladım ve banyodan çıkarttım. Kendisi zaten bildiği için kapısı açık olan odama girmişti. Etraf su gölü olduğu için benim ise burayı temizlemem gerekiyordu.

Etraftaki suları hem çekçekle hem de paspasla düzgünce temizledikten sonra nihayet banyodan çıkabilmiştim. Ama çıktığım gibi karşımda gördüğüm sinirli yüz şu anda görmeyi beklediğim şey değildi.

"Neredeydin sen?"

"Sevgilimle buluşacağımı söylemiştim ya, onunlaydım."

"Anası babası yok mu bu kızın? Niye bu kadar geçe kaldınız?"

Soruları beni bunaltsa da artık aldırmamayı öğrenmiştim. "Geldiğimde saat sekiz bile olmamıştı."

"Sana kaç kere dedik biz sana şu eve hava kararmadan gel diye, niye dinlemiyorsun? Dayak mı istiyorsun şu yaşta?"

Onun sinirine karşı ben oldukça sakindim ve bu onu daha da sinirlendiriyordu. Ama ben yıllardır ona sinirlenirsem zararın yalnızca bana olduğunu görmüştüm ve buna göre davranıyordum. Gerçi, böyle de zarar bana geliyordu.

"Bir dahakine daha erken gelirim," dedim geçiştirmek için. Yanından geçip gitmeye çalışsam da kolumdan sertçe tutup beni engelledi.

"Ben sana git dedim mi?"

Bir şey demeden önüme bakıyordum sadece. Şu an yaptığım ve yapmadığım her şeyin onu daha da köpürteceğini bildiğim için tek yaptığım öylece durmaktı.

"Bir daha geç kalmayacaksın, bu son." Despot sesi beni etkilemiyordu artık. Özellikle de son kavgamızdan sonra bu evde fazlalık olduğumu kabullenmiştim ve bana olan tavırları beni etkilemiyordu.

Ya da sadece öyle olduğuna dair kendimi kandırıyordum.

"Tamam," dedim yine geçiştirmek için. On sekiz senedir beni koydukları, koymaya çalıltıkları kalıba sığmayı hep reddettiğimi ve bundan sonra da böyle olacağını onlar da biliyordu. Zaten bu katı kuralları da beni avuçlarında tutabilmek içindi.

Ama bilmedikleri şey, ben oradan çıkalı epey olmasıydı ve bu dağılmış ailenin içinde o bile fark edilmemişti.

"Şimdi geç odana," dedi kolumu bir şeyi fırlatır gibi bırakırken.

Onun sözünü dinlediğimi göstermek için odama geçtim. Ama asıl planım bodrumda atölye olarak kullandığım odaya geçip resim yapmaktı. Kaçan huzurumu şu an ancak böyle bulabilirdim.

Odaya geçip biraz Yoda'yla oynadıktan sonra o uykusu gelmiş olacak ki yatağına kıvrıldı. Onun yerinde sabit durduğundan emin olduğumda ben de birkaç eşyamı ve telefonumu alıp aşağıya indim.

Tuvali ve resim malzemelerini aldığımda aklımda ne çizeceğime dair en ufak bir fikir yoktu. Sadece zihnimden fırçanın ucuna ne akarsa ortaya o çıkacaktı.

Kulaklığımı takıp güzel bir müzik seçtikten sonra çizmeye başladım. Bir süre sonra çizdiğim şey bir insan yüzüne, oradan da aklımdan asla çıkmayan o yüze evrildiğinde artık me çizdiğimi ve nasıl çizeceğimi biliyordum. Onu en güzel haliyle, gülerken çizecektim.

Saat kaç olduğunu bilmediğim bir saatte resmin sonlarına yaklaşmışken kulaklığımdaki yüksek sesli müziği bile aşacak bir seste ismimin seslenildiği duydum.

"Yavuz!" Ses elbette ki babama aitti. Kulaklığımı çıkartıp odadan çıkacağım sırada kapı çarpılarak açıldı. "Benim evimde ne işi var bu hayvanın?"

Bir elinyle Yoda'nın tasmasından hiç de insancıl olmayacak şekilde tutarken diğer elini her an bana vuracak gibi havada tutuyordu.

"Annemin haberi vardı eve aldığımdan," dedim yalnızca. Annem ve babamın arasının bozuk olduğunu bilsem de aralarının bu derece açık olduğundan bihaberdim.

"Bu ev annenin mi de annene soruyorsun? Benim evime alıyorsan bana soracaksın ve ben de izin vermeceğim!"

Elinde tuttuğu tasmayla onu ileri doğru fırlattığında benim için son noktaydı. Bana her şeyi yapabilirdi ama suçsuz bir hayvana bu muameleyi göstermesine sessiz kalmayacaktım.

"Ne yapıyorsun sen?" diye çıkıştım ona.

"Sana mı hesap vereceğim lan ne yaptığımı?" Eli bir tokat için havaya kalktığında onu engellememe kalmadan eli yüzüme inmişti bile. Yanağımda hissettiğim yanma hissi ve dudağımın kenarından tadını alabildiğim kanım tokadın şiddetini anlamak için yeterliydi.1

Yoda'yı alıp yukarı götürüken tahminimce dışarı çıkartacaktı. Bu sefer engellemeye çalışmadım çünkü o onu dışarı attıktan sonra ben tekrar alabilirdim. Eğer karşı çıkarsam Yoda'ya bir zarar gelmesinden korkuyordum. Bana gelecek zarar zaten artık umurumda değildi.

Dış kapının sertçe kapandığını ve ayaklarını vura vura yukarı kata çıktığını duyduğumda ben de koşarak dış kapıya gittim. Kapıyı ses çıkarmamaya özen göstererek açtığımda Yoda'nın kapının hemen önünde olduğunu gördüm. Beni gördüğünde sevinçle kuyruğunu sallamaya başlamıştı. Ben de gülümsemeye çalışsam da patlamış dufağım buna izin vermemişti.

Onu kucakladım ve ses çıkartmamaya özen göstererek bodrum kata indirdim. Boş olduğunu bildiğim diğer odaya girdim ve oraya koydum.

"Sen burada sessizce bekle, ben hemen geleceğim."

Yoda masum masum bana bakarken kapıyı arkamdan kapatıp odama çıktım. Odamdan o geceliğine ihtiyacı olacak tüm eşyaları alıp tekrar geri indim.

Her şeyi yerleştirdikten sonra Yoda'yı da yatağına bıraktım. Zaten babam onu uykusundan uyandırdığı için tekrar uyuması zor olmamıştı.

Yan oda olan atölyeme geçip direkt elime telefonumu aldım. Helin'e onu hala isteyip istemediğinş soracaktım. Onun iyiliği için her ne kadar istemesem de onu bu evden çıkartmam lazımdı. Benim yıllardır yapamadığım şeyi en azından o yapmalıydı.

Saat daha on ikiydi. Helin'in bu saatte uyumayacağını bildiğim için mesaj attım.

Eymen: Helin

Eymen: Yoda'yı hala istiyor musun?

Helin: Ne alaka?

Eymen: Ne olduğunu boş ver ama artık bizim evde duramaz

Eymen: Babam sorun çıkarttı

Helin: Abime bir sorayım ama sen de ne olduğunu anlatacaksın

Eymen: Anlatmama gerek yok, sen sadece alabilir misiniz onu söyle

Helin: Bir dakika

Helin çevirimdışı

3 dakika sonra

Helin çevirimiçi

Helin: Abim Kelebek'le iyi anlaşamazlar diye redetti

Eymen: Kelebek?

Helin: Abimin kedisi

Helin: Ama ben ikna ettim

Eymen: İyi o zaman

Eymen: Ben yarın sabahtan size getirsem olur mu?

Helin: Olur

Helin: Olur da

Helin: Sen ne olduğunu bana doğru düzgün anlatacak mısın?

Eymen: Helin, gerçekten gerek yok

Helin: Arıyorum, aç

Daha mesajı görür görmez karşıma çıkan arama ekranından yanıtlayı seçtim ve telefonu kulağıma götürdüm. "Alo?"

"Anlat, hemen."

"Helin, gerçekten bir şey olmadı."

Yani; sadece babam köpeğimi evden atmış ve dudağımı patlatmıştı, o kadar.

"Ben senin sevgilinin ve benden bir şeyleri saklamaman gerekiyor, biliyorsun değil mi?"

"Biliyorum."

"O zaman neden anlatmıyorsun?"

Bu soruyu sorarken kullandığı yumuşak ses tonu bana her şeyi anlatırabilirdi ve öyle de oldu. "Ben babamla hiç anlaşamadım zaten," diye başladım söze. "Benim güzel sanatlara geçmem bile onun çıkarı içindi. Hatta, ben bile onun çıkar için yaptığı evliliğin korunması içinmişim."

Bunları anlatmak artık bana dokunmuyordu, ağır gelmiyordu. Alışmıştım. Ve zaten en çok da alışmak insanı yıpratıyordu.

"Keşke yanında olsaydım," dediğini duydum. "O zaman sana istediğim gibi sarılabilirdim."

Olan her şeye rağmen beni güldürmeyi başaran yine oydu. "Emin ol sarılmış kadar oldun."

🍂🍂🍂

Kendinize çok iyi bakın canlarım, sonraki bölümde görüşmek üzere <34

Bölüm : 12.03.2025 18:34 tarihinde eklendi
Okur Yorumları Yorum Ekle
Hikayeyi Paylaş
Loading...