Üzerimde tarifi bulunamayacak bir heyecan vardı. Tam olarak olmasa da konser verecektik ve bu benim, bizim hayallerimizin gerçekleşmesi demekti.2
Kafeye bizi çağırdıkları görüşme için gitmiştik ve gayet de güzel geçmişti. Tek sorun ekipmanımızı kendimiz getiecek olmamız ve setlisti ayarlamaktı. Şimdiden aklımızda birkaç şey olsa da çoğunlukla ne çalacağımızı bilmiyorduk.
"Abi o değil de harbi ne çalacağız?"
"Bir dakika," diyerek telefonunu eline aldı Mustafa Ulaş'ın sorusından sonra. Bir süre telefonuyla ilgilendikten sonra telet teker şarkı ismi sıralamaya başladı. "Mor ve Ötesi'nden bir şey çalalım."
"Sorun da ne çalacağımız zaten, salak."
"Deli?" Barkın'ın önerisi herkes tarafından kabul edildiğinde setlistin en başına eklemiştik.
"Hepsi farklı gruplardan mı olacak yoksa aynı kişilerden çalalım mı?" diye sordum bu sefer.
"Bence farklı farklı kişilerden çalalım." Mustafa bir yandan telefonuyla uğraşırken bir yandan da bizimle konuşuyordu. "Mesela Adamlar da çalabiliriz."1
Geçirilen bir saat ve ortaya atılan onlarca öneriden sonra nihayet on beş şarkılık bir setlist hazırlayabilmiştik. Bunların biri hariç bilinen şarkılardan oluşsa da diğeri bizim kendi şarkımızdı. Bunu söylememizin bir sorun olup olmadığını da sorduğumuzda bize sorun olmayacağını söylemişlerdi.
"Her şeyi hallettik mi şimdi?" Ulaş'ın konuşmasıyla herkes ona dönmüştü.
"Evet, sadece hazırlanmak kaldı."
"Onu da sonra yapsak?" diye sordu Barkın.
"Bana fark etmez," dedim onuz silkerek. Hem bugün Helin'lerin evine gidip Yoda'yı görme gibi planlarım vardı.
"O zaman ben kaçar." Ulaş bir anda kalkıp çıkarken biz de onun arkasından bakıyorduk.
"Nereye gitti bu kaçar gibi?" diye sordum.
"Karya'yla buluşacaklarmış," diye kısa bir açıklama getiren kişi Barkın oldu.
"İyi de sen bunu nereden biliyorsun?" diye başka bir soru sordu Mustafa.
Gerisini çok da sorgulamadan ben de ayaklandım ve askılıktaki ceketimi aldım. "Ben de gidiyorum o zaman."
"Sen de git, biz kalalım burada baş başa," dedi Mustafa Barkın'a yiyecekmiş gibi bakarken.1
Barkın bir anda maruz kaldığı muameleyle korku dolu gözlerle ona baktı. "Ben de gideceğim şimdi."
O da benimle beraber çıkmaya yeltendiğinde Mustafa'yla vedalaştık ve çıktık. Ters taraflara gideceğimiz için bir süre sonra Barkın'la da vedalaşıp ben yoluma devam etmiştim.
Helin'lerin evine gelmeme zaten bir iki dakikalık bir yolum kaldığı için arayıp geldiğimi haber vermek yerine direkt gittiğimde göremesini tercih etmiştim.
Tanıdık binanın önüne geldiğimde daire numarasının olduğu zile bastım. Çok fazla beklememe kalmadan kapının açıldığını haber veren o robotik sesi duymamla içeri girip merdivenlere yöneldim.
Daire kapısının önüne geldiğimde Helin'in kapıyı açmış beni bekliyor olduğunu gördüm. "Hoş geldin," dedi gülümseyerek beni gördüğünde.
"Hoş buldum, güzelim." Ayakkabılarımı çıkarttıktan sonra sarılıp iki yanağından da öptüm.
"Yalnız, ufak bir sorunumuz var," dedi Helin kollarımın arasından sıyrılırken. "Abim senin geleceğini duyunca dışarı çıkmaktan vaz geçti."
"Niye olabilir? Kız kardeşini kıskanan tipik bir abi olduğu için."
"Bence bu bir sorun teşkil etmiyor," dedim üzerimdeki ceketi çıkartıp vestiyere asarken. "Abinle illa ki aynı yerde bulunmamız gerekmiyor sonuçta."
Kapıyo kapatıp benim önümden içeri geçti ve holün sonundaki odalardan birine girdi. Buranın kendi odası olduğunu tahmin ediyordum.
İçerisi ağırlıklı olarak bej ve pastel sarı renklerle döşenmişti. Yatağının yanındaki duvar film posterleri, afişler ve çeşitli resimlerle doluydu. Masası ve hemem yanındaki kocaman kitaplığı kitaplarla doluydu. Tüm bu görüntüyü de kitaplığın hemen yanındaki köpek yatağında yatan Yoda tamamlıyordu. Şu an uyuduğu için beni fark etmemiş olsa da uyandığı zaman sevineceğini düşünüyordum.
"Tam da oğlun uyurken geldin, şansına," dedi yatağının üzerine otururken.
"Uyanır zaten, gündüzleri öyle çok uyuduğunu görmedim hiç." Nereye oturacağımı bilemediğim için ayakta öylece dikelip ileri geri sallanıyordum. "Odan güzelmiş," dedim bambaşka bir konuya geçerek.
"Teşekkür ederim ama bence bir yenilenmeye ihtiyacı var. Şu an ortaokuldaki zevklerime göre döşeli, tabii posterler dışında."
Duvardaki posterlerin çoğu en sevdiği şarkıcı olduğunu bildiğim Arctic Monkeys ile alakalıydı. Film posterlerinin çoğu da Star Wars'tu. Bunlara son zamanlarda ilgi duymaya başladığını biliyordum.
"En sevdiğin renk hâlâ sarı değil mi?" diye sordum her mobilyada sarı detaylar olan odayı incelerken.
"Evet, ama yine de bir değişiklik güzel olur."
Biz konuşurken Yoda uyanmış olmalıydı ki arkamdan bir havlama sesi duydum. Anında ona döndüğümde bana bakarak kuyruğu salladığını gördüm.
Yere eğildim ve elimi kafasına götürüp yumuşacık tüylerini okşamaya başladım. Bana sırnaşması ve üzerime doğru atlamaya çalışması bence onun dilinde seni özledim demek oluyordu.
"Ben de seni özledim, oğlum," dedim başının üzerinden öperken. Ona çok uzun bir süre bakmamış olsam bile o kadar bağlanmıştım ki sanki en başından beri benimle gibiydi.
Heyecandan dışarı çıkarttığı dilini yüzüme boylu boyunca sürüp yüzümü yaladığında istemsizce yüzümü buruşturdum. "Ama böyle olmaz bak, düzgün durman lazım."
Sanki ne dediğimi anlamış gibi biraz da olsa duruldu ama hâlâ deli gibi kuyruğunu sallıyordu.
"Peçete veya ıslak mendil getireyim mi?" dedi arkamdan Helin. Yüzümün boylu boyunc salya kaplanmasından dolayı dediğini anlayabiliyordum.
"Hemen karşıdaki kapı," diyerek banyoyu tarif etti kısaca.
Anladığımı belirtircesine kafamı salladıktan sonra ayaklanıp odadan çıktım. Helin'in tarif ettiği gibi hemen karşıda olan banyoya girip yüzümü olabilecek en iyi şekilde temizleyip havluya kuruladım.
Kapıyı açtığım an ayağıma dolanan beyaz bir tüy yumağıyla durmak zorunda kalmıştım. Yere eğilip baktığımda Helin'in bahsettiği abisinin kedisi olduğunu anlamam zor olmamıştı.
Onu yere eğilip kucağıma aldıktan sonra banyonun kapısını kapattım. Oraya girip girmemesi gerektiğini bilmiyordum sonuçta.
"Bırak lan kedimi," dedi koridorun sonundan duyduğum ses. Bu sesin sahibinin Göktuğ abi olduğunu anlamak pek de zor değildi.
Kediyi yere bıarktıktan sonra kedi direkt onun kucağına gitmişti. "Banyoya girmesin diye almıştım," diye açıkladım kısaca.
"Olsun, yine de kedime dokunmanı istemiyorum." Otoriter sesi beni korkutsa da Helin sağ olsun o kadar da korkunç biri olmadığını biliyordum. Yanıma kadar geldiğinde bana üstünlük kurmaya çalışsa da boyumuz hemen hemen aynı olduğu için bu pek mümkün olmamıştı. Bakışlarındaki o sertliği de koruyamıyordu zaten.
"İyi," dedi yalnızca. Anlamsızca uzayan bakışmayı bozmak için can atsam da yapmıyordum.
Yan taraftaki odanın, Helin'in odasının, kapısı açıldığında ikimiz de oraya döndük.
"Ben de tam sana bakacaktım," dedi bıkkınlıkla çıkansesiyle. Bir abisine bir de bana bakan bakışları ne oluyoruz der gibiydi.
"Odanın kapısını kapatmayın," dedi Göktuğ abi tam arkasını dönüp giderken.
Helin beni kolumdan tutup içeri çekti ve kapıyı da arkamdan kapattı. "Ne dedi abim sana?"
İkimiz de karşılıklı şekilde yatağına oturduğumuzda cevapladım sorusunu. "Kedisini kucağıma aldığım için azarladı, o kadar."
Helin dediklerimden sonra kafasını geriye atıp bir kahkaha patlattı. "Abim hâlâ senin varlığını kabul etmek istemiyor, sana olan sinirini de böyle çıkartıyor."
"Çünkü kardeşini elinden aldın."
"Almadım," diyerek karşı çıktım. Helin'in yüzünün bir anlığına asıldığını görsem de sonrasında dediklerim onu tekrar güldürmüştü. "Yani, henüz almadım. Henüz daha sevgiliyiz, inşallah evlenirsek o zaman elinden almış olacağım."
Gülümsedi ve beni hiç beklemediğim bir anda yanağımdan öptü. Beklemediğim bu öpücün etkisiyle afallamıştım.
"İnşallah dediğin gibi olur," dedi kendini benim kucağıma bırakırken.3
Bölümün arası biraz uzun oldu, farkındayım ama bundan sonra bölümlerin arasındaki zaman dilimlerini stabil tutmayı planlıyorum.
Kitaplarla ilgili şeyler için WhatsApp kanalına gelmeyi ve beni instagram veya pintersetten takip etmeyi unutmayın ✨️ hesap ismim; justtbirisii.
Kendinize çok iyi bakın canlarım, sonraki bölümde görüşmek üzere <31
Okur Yorumları | Yorum Ekle |
23.15k Okunma |
2.27k Oy |
0 Takip |
47 Bölümlü Kitap |