59. Bölüm

-45- Elveda

uranüs
justtbirisii

 

Kırık Pena - Elveda

•İlahi bakış açısıyla•2

Samet, delirmiş gibi ondan haberi olabilecek herkesle konuşmasına rağmen onun hakkında en ufak şeye bile ulaşamamıştı. Neredeyse iki gündür Eylül'le kimse, herhangi bir şekilde iletişime geçmemişti ve kimsenin nerede olabileceğiyle alakalı en ufak bir fikri yoktu.

Sabahtan beri cevapsız kalan kaçıncı çağrıydı bu bilmiyordu ama artık umudunu yitirmesine azıcık kalmıştı. Bu kadar saattir neden ona ulaşamıyordu? Ne olmuştu ona da kimse ondan haber alamıyordu?

Aramaktan vazgeçerek telefonu kapattı ve cebine koydu. Evine gitmişti, annesine sormuştu ama o da tabii ki hiçbir şey bilmiyordu. Şimdi bir daha gitmeyi deneyecekti, belki de bu aralıkta gelmişti, diye düşünüyordu. Ya da sadece bu umuda tutunuyordu. Ona bir şey olmuş olma ihtimalini aklından geçirmek bile feci şekilde ürkmesine sebep oluyordu.

Fark etmeden önüne kadar gelmiş olduğu binanın içine girmeden derin bir nefes alarak kendini rahatlatmaya çalıştı. Eylül'ü içeride sağ sağlim bulacaktı, ona hiçbir şey olmamış olacaktı, bundan emindi. Veya sadece emin olmak istiyordu.

Apartmandan içeri gireceği sırada çalan telefonuyla içindeki umut büyümüştü. Bu o olmalıydı, ya da en azından ondan haberi olmuş biri.

Arama bilmediği bir numaradandı. Kim olduğunu düşünmeden Eylül'den bir haber olması umuduyla cevapladı aramayı.

"Samet Aydın siz misiniz?" diye sordu direkt telefondaki ses.

Neler olduğuna çok anlam veremese de soruyu cevapladı. "Buyurun, benim."

"Eylül Bilgin ile yakınlık dereceniz nedir?" Bu sorudan sonra Samet için her şey daha da karmaşıklaşmıştı. Ne alakaydı bu sorular? Ne diye direkt Eylül'den haber vermiyorlardı ona?

"Sevgilim kendisi. Bir şey mi oldu?"

Ahizenin öteki ucundan sert bir yutkunma sesi geldi. "Kendisi bir şey olursa size haber vermemizi istemiş ve..." Kadın biraz duraksadı ve sözlerine öyle devam etti. "Başınız sağ olsun."7

🍂

Hastaneye gidip Eylül'ün cesedini almak hepsi için zor olmuştu. Hepsi değer verdiği bir arkadaşını kaybetmişti.

Acı kıyaslanmazdı tabii ama burada en çok canı yananlar Samet ve Eymen oluyordu. Biri yıllar boyu kavuşmayı beklediği sevdiğine tam kavuştuğunda onu kaybetmenin acısını, diğeri kız kardeşini ikinci kez toprağa vermenin acısını çekiyordu. Hangisi daha büyüktü, bilinmezdi ama ikisinin de kalbinden bir parçanın kopup gittiği kesindi.

İmamın başında Kur'an okuduğu soğuk toprağın altında onların canından bir parçanın yatıyor olması, kimsenin kabullenemediği bir gerçekti. Gerçi, nasıl kabullenilirdi ki bu? Daha birkaç gün öncesinde gülüştükleri, beraber güzel vakitler geçirdikleri kızın şimdi ölü olması hangi akla sığabilirdi?

Samet akmamak için direnen gözyaşlarına bir mânâ veremiyordu. Hayatında, babasından sonraki en büyük kaybı oydu ve onun arkasından bile ağlayamıyordu.

Belki de ölünce kurtulduğunu bildiğin için ağlayamıyorsundur, dedi içinden bir ses. Belki onlar kurtulmuştu, ama kendisi bu dünyada tek başına ne yapacaktı, kimse bunu düşünmüş müydü?

Elinde sıkıca tuttuğu lacivert kapaklı ufak defter, ondan kalan son şeydi. İçinde ne yazdığını bilmese bile bunu kendisine vermelerini söylemişti ölmeden önce.

Eylül, öleceğini hatrı sayılır bir süredir biliyordu aslında. Kanser olduğunu ama bu noktadan dönüşü olmadığını yaklaşık bir ay öncesinde öğrenmişti. Tedavinin bu raddeden sonra hiçbir işe yaramayacağını söylemişti doktorlar ona. O da bu yüzden kimsenin öleceğini bilmemesini ve son zamanlarını güzel geçirmeyi tercih etmişti. Gülmüştü, mutlu olmuştu bu sürede.5

Bir süre sonra, artık her şey bittiğinde ve Eylül'ün bedeni sonsuza dek o toprak yığının altına gömüldüğünde Samet, bir kenara çekildi ve elindeki defteri açtı. İçinden ne bulacaktı bilmiyordu ama onunla alaklı olduğunu bile bilmesi ona olan özlemini biraz olsun dindiriyordu.

Defter zaten çok kalın değildi, üstelik yazılan sayfası da çok fazla yoktu. Bu da demek oluyordu ki onunla son kez karşı karşıya gelmesi tahmin ettiğinden daha az sürecekti.

30 Haziran 2027

Bugün doktorlar bana kanser teşhisi koydu. Samet'in zoruyla gittiğim hastanede verdiğim tahlilin bana böyle bir sonuç getşreceği aklımın ucundan bile geçmezdi ama olmuştu işte. Son evre gırtlak kanseriymiş, belirtiler çok belirgin olmadığı için fark etmemişim. Ve son zamanlarında olduğum için de tedavi etki etmeyecekmiş. Yani öleceğim, hem de çok fazla zaman olmadan. Bunu kimseye söylemeyeeğim, son zamanlarımda insanların bana acımasını istemiyorum. Son birkaç aydır fazlasıyla mutluyum ve böyle devam etmesini istiyorum sadece. Son zamanlarımda hissettiğim ve ölümümle alakalı düşündüğüm her şeyi de bu deftere yazacağım. Amacım abim gibi arkamda tek bir şey bırakmadan gitmemek. İnsanların bana ne olduğunu bilmesini istiyorum.

Okuduğu sayfadan sonra az önce dolmayan gözleri dolmuştu. Eylül, neredeyse bir ay boyunca öleceğini bilerek yaşamaıştı, bunu kabullenmişti. Peki kendisi bunu kabullenebilecek miydi?

4 Temmuz 2027

Bugün kızların isteğiyle bir kostüm partisi yaptık. Çok güzeldi, gerçekten çok eğlendim. Bu partinin amacı aslında sınavı arkamızda bırakmamızdı ama benim için artık o aylarca didindiğim sınavın da bir önemi kalmadı. Ne ironik, değil mi? Sırf abimin yarım kalan hayalini tamamlamak için o kadar çalışırken şimdi benim de hayalin yarım kalıyor. Her neyse, konuyu çok saptırmayayım. Biz bugün Samet ile beraber Joker ve Harley'dik. Ben ona ikisi arasındaki o ikonik diyaloğu sordum. O beni sırf aklımda kaldığı için söylüyorum zannetti, ama ben o soruyu sahici sormuştum. Filmde Joker, "Benim için ölür müsün?" dediğinde Harley gözünü kırpmadan "Evet," diyor ve Joker bu sefer "Benim için yaşar mısın?" diye soruyordu. Samet de filmdeki gibi biraz tereddütlü de olsa "Evet," demişti tekrardan. Eğer bu satırları okuyorsan, lütfen benim için yaşa, sevgilim. Hayatını yaşa, beni unut. Ben alışığım unutulmaya, koymaz.

Bu sayfadan sonra artık gözlerindeki yaşlar daha fazla durmamış, yanaklarına düşmeye başlamıştı. O an rast gele bir replik oltak düşündüğü bu sözler sahici miydi yani? Öyleyse, sözünü tutabilecek miydi? Ya da orada yazdığı gibi onu unutabilecek miydi?

Ve bu ihtimal, ona fazla imkansız geldi o an.

16 Temmuz 2027

Normalde buraya fazlaca şey yazmayı düşünüyordum ama çoğu zaman anı yaşamaktan yazmayı unutuyorum. Bugün neden mi yazıyorum peki? Çünkü bugün hastaneye yatırıldım. Artık ölümüm çok daha yakın. Ve ben bugün arkamda bırakacaklarıma son birkaç şey söylemek, yazmak için buradayım.

Ben öldükten sonra bu defterin özellikle Samet'e verilmesini ve haberin de ona verilmesini istedim. Zaten reşit olalı uzun süre olduğu için anneme haber vermeleri gerekmiyor ama yine de arayacaklarını biliyorum. Ve o zaman da buraya yatırıldığımda haber vermek için aradıklarında olduğu gibi sarhoş olacağına adım gibi eminim.

Burası anneme.

Sen bana hiç annelik yapmamışsın anne, geçmişteki mutlu anılarımızı hatırlamaya çalışırken fark ettim. Sen hep abimi benden fazla sevmişsin, hep onun annesi olmuşsun. Belki de o yüzden o öldükten sonra bir daha yüzüme bile bakmadın, o adam bana dokunurken engellemeye çalışmadın. Beni babamın bizi terk etmesine sebep mi gördün, bilmiyorum. Ama beni sev isterdim, anne. Her şeye rağmen içimdeki küçük Eylül'ün sana ihtiyacı vardı, son anlarında yanında olamadın onun. Ben öldükten sonra da abimde olduğu gibi çökecek misin bilmiyorum, büyük ihtimalle umursamazsın bile ama ben yine de sana hakkımı helal ettiğimi bil isterim. Tabii, vakit ayırıp bunu ayıkken okuyabilirsen.

Burası Eymen'e.

Niye sana ayrı bir paragraf açtım belki merak ediyorsundur, açıklayayım. Sen benim abime ihtiyaç duyduğum anda hayatıma girdin ve benim abim oldun çünkü. Ben intihar etmeyi düşünüp o mesajları sana attğımda senin bana yaşama sebebi bulacağına inanmazdım, ama oldu. Samet'e o mesajları hiç göstermeseydin, ben hayatınızdan çok daha erken, çoğu mutlu anımı biriktirmeden ayrılmış olacaktım. Hoş, mutlu anılar daha çok acı veriyor şu an ama yine de iyi k, son zamanlarımı sizinle geçirmişim diyorum. Tanıştığımız bu kısa sürede bana en az abim kadar abilik yaptığın için teşekkür ederim, abi. Ayrıca hayatından birden çıkıp kız kardeşini tekrar kaybetmene sebep olduğum için de özür dilerim. Eğer seçme şansım olsaydı, böyle çok daha uzun süre yaşamayı seçerdim.

Burası kız kardeşlerime.

Hepinize ayrı ayrı bir şeyler yazmak için çok yorgunum, özür dilerim. Bu hastalık beni özellikle de son birkaç gündür çok halsiz düşürdü. Hepinize çok teşekkür ederim. Sıcacık sarılmalarımızı, bana söylediğiniz her güzel sözü kalbimin derinliklerinde hissediyorum. Siz olmasaydınız ben üç buçuk yıl önce, intihar etmeyi ilk düşündüğümde ölmüştüm. Halbuki şimdi düşündüğümde yaşama tutunmak için ne çok sevebim varmış, diyorum. Siz vardınız, ve ben salak gibi bunu göremedim. Affedin beni, sizi bir anda eksilttiğim için. Daha söylemek istediğim çok çey var aslında size ama onlar dilimden dökülecek şeyler değil, bir sarılmayla anlayacağınız şeyler. Bundan sonra da maalesef sarılamayacağız, o yüzden onlar sonsuza dek bende kalacak.

Burası Samet'e.

Sevgilim, sevdiğim, her şeyim diyebileceğim kişi sensin ama ben bu sözleri de kendimle beraber mezara götüreceğim. Bunu senin kadar ben de istemiyorum, emin ol. Seninle birkaç dakika daha geçirmek, bir kez daha öpmek, sarılmak için çok fazla şey verebilirim ama ölmeden hemen önce sana haber verip daha da üzülmeni istemiyorum. Hem, ne zaman öleceğim de belli değil. Yine de yakın olduğunu hissediyorum. Beni son görüşün dündü ve ikimiz de bunun son olduğunu bilmiyorduk. Keşke bilseydim, diyorum ama. Keşke bilseydim de sana daha çok sarılsaydım, kokunu daha çok içime çekebilseydim. Biz birbirimize çok sonra kavuşabildik sevgilim, şimdi de erken ayrılacağız. Ama kader ağlarını ördüğünde bize de o ağlara düşmek kalacağı için, buna boyun eğmek zorundayız. Sana veda etmek asla becerebileceğim bir şey olmayacak, o yüzden affet beni. Ben seni hep çok sevdim, nefes aldığım her saniye de sevmeye devam edeceğim. Bunu bil, yeter.3

Burası, kalan her şeye.

Bazı şeyler bu defterin önceki sayfalarında yazdığı için tekrara düşmeyeceğim ama şu an içimden gelen ne varsa buraya dökceğim. Bunlar benim son sözlerim olacak, son satırlarım burada yazacak.

Ben hep yazmayı çok sevdim, bir sürü şey yazdım. Bir sürü karaktere hayat verdim, bir sürü karakterin ölümü benim elimden oldu. Bunu okuyan herhangi birinden isteğim, o karakterlerden en azından birini gerçek kitap sayfalarına dökmesi. Son isteğim sadece bu.

Ben son üç yıldır abimin yarım kalan doktorluk hayalini gerçekleştirmek için yaşıyordum, onun için çalışıyordum. Şimdi her şey boşa gitti. Sınavdan yüksek bir puan aldığımı tahmin ediyorum ama bunun artık hiçbir mânâsı kalmadı. O kadar zamandır uğruna didindiğin şeyin bir anda mânâsızlaşması çok ironik değil mi?

Şimdi, tam da yaşamak isterken ölmek benim belki de en kötü sonum ama kader boyun eğilmek zorunda olduğumuz bir etken olmuştu her zaman. Benim alacak çok nefesim kalmadı ama hayatın sevdiklerime güzel ve uzun geçmesinden başka duam yok.

Elveda. Ben, artık ölüyorum.2

E.B. 

Samet, oturduğu o banktan ne zaman kalktığını tam olarak kestiremiyordu. Uzun bir süre orada öylece durmuş ve okuduklarına ağlamıştı. Eylül'ün de yazdığı gibi, mutlu anıları şimdi daha çok can yakıyordu.

🍂

Eymen, son birkaç saattir yaşadığını hissedemiyor gibiydi. Önce, Samet onu arayıp Eylül'e ulaşamadığını söylemişti. Ona ulaşmak için kendisi de çabalamıştı ama yine Samet’ten gelen bir aramayla onun öldüğünü öğrenmişti.

Şimdi de elinde Eylül'ün onun için yazdığı son satırları tutuyordu. O sayfayı kaç kere baştan okumuştu bilmiyordu, ama zihni algıladıklarına inanmak istemiyordu. Eylül'ün öldüğüne inanmak onun için fazlasıyla zordu.

Ayakta durmaktan yorularak yere çöktü. Eline telefonunu aldı ve bulanık gördüğü ekrandan onun numarasını buldu zorla. O, zamanında ölen abisine yazmak isterken kendisine yazmıştı ve şimdi Eymen de ona yazacaktı. Onun ölmüş olması ise bunu değiştimiyordu.

Eymen: Neden gittin desem çok mu saçma olur?

Eymen: Ya da keşke gitmeseydin desem mesela?

Eymen: Ben sana kız kardeşimi bir daha kaybedemem dedim

Eymen: Ama sen gittin ve ben tekrar kaybettim

Eymen: Neden böyle oluyor?

Eymen: Neden ben sürekli himaye etmem gerekeni kaybediyorum?

Eymen: Ben kötü bir abi miyim prenses?

Eymen: Biliyor musun, bana ilk yazdığında ölen abine mesaj atmanı çok saçma bulurdum

Eymen: Bir insan neden ölüye konuşur ki diye düşünürdüm

Eymen: Bak şu işe ki

Eymen: Şimdi de ben ölüye konuşuyorum2

🍂🍂🍂

Bana edilecek veya içinizde tutacağınız küfürleri anlayabiliyorum ama size tek diyebileceğim şey böyle olması gerektiği. Kurgunun daha onuncu bölümüne gelmeden biliyordum ben Eylül'ün öleceğini. Emin olun size geldiği kadar bana da ağır geldi ama her karakter kend​​​i sonunu kendi yazar. Burada kocaman bir özür paragrafı da yazabilirim belki ama yapacağım tek şey aynı şeyleri tekrarlamak olur. O yüzden basitçe sadece bu finali okuduğunuz için özür dilerim.5

Size burada veda etmiyorum çünkü daha beş bölümlük daha yolumuz var. Kitaptaki her çift için birer tane olmak üzere beş tane özel bölüm gelecek. Özel bölümleri de sonuncusu 16 Temmuz olacak şekilde ayarlayacağım, ona göre gelecekler.5

Kendinize çok iyi bakın canlarım, daha sonra görüşmek üzere <31

Bölüm : 16.04.2025 08:50 tarihinde eklendi
Okur Yorumları Yorum Ekle
Hikayeyi Paylaş
Loading...