46. Bölüm

-36- Beni Büyütün, Ağlatmayın

uranüs
justtbirisii

​​​​​Haluk Levent - Elfida

Mor ve Ötesi - Deli

@yeyymen:​​​ Biraz ses çıkartmaya geldik⚡️1

76 beğeni, yorumlar kapalı.

 

•Eymen'den•

Bateri çalmaya başladığımdan beri asla aklımdan çıkmayan o şey şu an gerçekleşiyordu. Bana, hatta diğerleri için de durumun aynı olduğundan emindim, içinde bulunduğumuz durum hayal gibi geliyordu.

Bagetleri davullara vururken ezbere bildiğim ve bir şekilde kendimden bir şeyler bulduğum o şarkılardan birini çalıyorduk. Zaten ben de en çok öyle olanları çalmayı severdim.

"Şımartılmamış aşkın

Sessizliğe yakın

Kim bilir kaç yüz yıldır

Sarılmamış kolların"

Baştan beri hep enerjik şeyler çalsak da biraz mola gibi olması açısından bunu seçmiştik. Hatta öneren de bendim.

Bir yerden sonra içinde bulunduğum ortamdan soyutlanmış şekilde sadece şarkı ve ben kalıyorduk ve bunu çok seviyordum.

"Elfida, bir belalı başımsın

Elfida, beni fark etme sakın

Omzumda iz bırakma, yüküm dünyaya yakın

Elfida, hep aklımda kalacaksın"2

Bu şarkı hem hikayesiyle hem de hissettirdikleritle kardeşimi hatırlıyordu bana. Bu yüzden de benim için çok özeldi, çalmayı da seviyordum. Çalarken o da yanımdaymış, beni dinliyormuş gibi hissediyordum.

"Elfida, sen eski bir şarkısın

Elfida, beni fark etme sakın

Omzumda iz bırakma, yüküm dünyaya yakın

Elfida, hep aklımda kalacaksın"2

Ve şarkıda dediğinin aksine omzumda öyle bir iz bırakmıştı ki tüm yaşananlar, dünyanın yüküne bedel olmuştu.

Şarkı bitip çok bir şey yapmama rağmen nefes nefese kaldığımda nefeslenmek için başımı hep yaptığımın aksine yukarı kaldırdım. Çalmaya başlamamız için işareti ben verdiğim için derin bir nefes alıp bagetleri birbirine vurarak ritme başladım.

Ben davullara vurmaya başladığımda eş zamanlı olarak diğerleri de şarkıya girmişti. Şimdiki gibi agresif şekilde davullara vurmamı gerektiren şarkıları çalmak benim için daha güzeldi.

"Aranıyor sahibi ruhumun

Tam yerine mi düştüm?

Direniyor faili tutkunun

Kızmış ve küçülmüş"

Ve dahası, şarkının sözlerinde de kendimi bulabiliyordum. Yani, şimdi benim şovum başlıyordu kısacası. Her ne kadar kimse bana dikkat kesmese de...

"Beni büyütün, ağlatmayın

Sevginiz nerde?

Övündüğünüz"

Beni ne büyütmüşlerdi, ne olmayan sevgileriyle övünmüşlerdi. Bu işe hiç girişmeyip beni kendi kendime büyümeye bırakmışlardı sadece. Üstelik çok kez de ağlatmışlardı, büyütmleri gereken yerde.

"Beni büyütün, ağlatmayın

Sahte düşlerle oyalamayın"

Bir o kadar çok düşün gerçekleşeceğine inandırmıştom ki kendimi, şimdi gerçekleri gördükçe kendime salak diyordum. Mesela, nasıl inanabilmiştim gerçek bir ailenin içinde büyüyeceğime?

"Aranıyor sahibi ruhumun

Tam yerine mi düştüm?"

Ruhumun sahibinin yeri bizden birkaç masa uzakta oturuyor ve şu an beni izliyordu, emindim. Ve ben tam da yerine düşmüştüm. Talih tek bir konuda yüzüme gülmüştü nihayetinde.

"Herkes aklıllı bir ben deli

Bir ben deli"

Birkaç saniyelik gitar solosundan sonra şarkının top point diyebileceğimiz yerine geçecektik. O an kendimi kaptırıp bagetlerden birini havada çevirip tekrar yakaladım ve daha sert vurdum davula. Bir anlığına yırtılacağından emin olmuş olsam da sağlam kalmış ve ben de tüm öfkemi her zaman olduğu gibi davullardan çıkartmaya devam etmiştim.

Zaten benim için de iyi çalabilmemin tek nedeni buydu; hissedebilmek. Şarkıyı hissedip hissettiğim ne varsa bagetlerden davullara vuruyordum. Aynısı resim yaparken de oluyordu, her şey fırçanın ucundan tuvale dökülüyordu ve böylece ortaya bir resim çıkabiliyordu.

Şarkının sonuna geldiğimizde bu şarkı için son kez davula vurdum ve bageti o davulun üzerine fırlattım. Nasıl bir heyecanla çalmıştım bilmiyordum ama hem nefes nefese kalmıştım, hem de yorulmuştum. Ama insanların tepkisine bakarak buna dediğini kesin olarak söyleyebilirdim. Her şeye rağmen hayallerimin bir kısmını da olsa gerçekleştirebilmiş olmamdı bu çünkü.

🍂

"Öncesinde bizim eve kadar gelebilir misin? Sana bir şey vermek istiyorum."

Yaptığımız performans bitmiş, ekipmanlarımızı şu an saat geç olduğu için yarın almak için anlaşmıştık. Şimdi de Helin'le beraber evlerimizin olduğu yere el ele yürüyorduk.

"Ne vereceksin ki?" diye sordu meraklı sesiyle. Bu hâli bana çok tatlı geldiği için hafifçe güldüm.

"Sürpriz işte, o zaman görürsün."

"Böyle yaparak beni meraklandırıyorsun ve seninle gelmemi kesinleştiriyorsun, biliyprsun değil mi?"

"Öyle mi yapıyorum?" diye sordum gerçekten bilmediğim için. Cidden böyle bir şey olduğundan haberim yoktu, sadece onun için yaptığım şeyi bir an önce vermek istiyordum.

"Öyle yapıyorsun," dedi gülerek. Hemen sonra ise bana doğru dönüp yanağımı sıkıştırmıştı. Ne olduğuna anlam veremiyordum ama onun yanında bir şeylere anlam yüklemeye de çok gerek duymuyordum.

"Geliyor musun yani?"

"Geliyorum, ama beni eve tekrar bırakmak zorundasın." Tehdit eder gibi kurduğu cümle komiğime gitmişti. Elbette onu ben bırakacaktım, başka bir ihtimal bile olamazdı.

"Biliyorum, bebeğim. Söylemek zorunda değildin."

Omuz silkti. "Yine de söyleyeyim dedim."

Zaten benim evimin önüne kadar geldiğimiz için durdum ve montumun cebinden anahtarlarımı çıkarttım. Saat gece yarısını geçtiği için evdekilerin uyuduğunu düşünüyordum ama pek de belli olmazdı.

Sessiz olmaya çalışarak kapıyı açtım ve Helin'e burada beklemesini söyledim. Hızlıca alt kata inerek atölye olarak kullandığım odadan paketlemiş halde tuttuğum orta boydaki tuvali aldım ve tekrar yukarı çıktım.

Kağının dışına çıkıp kapıyı yine aynı sessizlikte kapattıktan sonra bana, daha doğrusu elimdekine, meraklı gözlerle bakan Helin'e döndüm. "Senin için."

Uzattığım tuvali aldı ve bir saniye bike beklemeden açtı. Karşılaştığı manzara, kendisinin gün batımında çizilmiş bir portresiydi. Ona en çok yakışan şey olan gülümsemesi yüzündeydi ve sevdiğini bildiğim şekilde saçlarında renk renk çiçekler vardı.

"Çok güzel olmuş," dedi hülyalı çıkam sesiyle. Normalde birinin bana yaptığım şeyin güzel olduğunu söylemesi beni bu denli etkilemezdi ama o, bu şekilde söyleyince ben dünyaları elde etmiş gibi olmuştum.

"İçinde sen varsın, o yüzdendir."

İçi gülen gözlerini resimden çekip nihayet bana baktı. Parmak uçlarında yükselip dudağıma bir buse kondurduğunda ne olduğunu anlayamıştım. Ama yine de, o öpücükten biraz daha istiyordum. Elinde tuttuğu resmi umursamadan onu belinden tutup kendime çektim ve tekrardan öptüm, bu sefer daha uzun olacak şekilde.

"Ben artık gideyim," dedi utandığı belli olacak şekilde.

Tekrar belinden tutup çektm. "Utandın mı sen?"

"Ne alaka? Eve gitmem lazım ya hani."

Sahte sinirine güldüm ve kolumu omzuna atıp yürümeye başladım. O da benimle beraber yürümek zorunda kalmıştı böylece. "O zaman seni eve bırakalım."

İtiraz etmedi. Sadece benimle beraber sessizce yürüdü. Sadece onun evinin önüne geldiğimizde vedalaşmak için konuşmuştuk, o kadar.

O apartmandan içeri girdikten sonra ben de ellerimi montumun cebine koyup geldiğim yolu geri yürümeye başladım. Akşım hâlâ ondaydı ve bu yüzden de aptal aptal sırıtarak geziyordum. Ha, sorsanız umurumda mıydı? Tabii ki değildi.

Eve gelip kapıyı olabildiğince ses çıkartmadan açtım ve yine aynı özenle yukarı kata, odama çıktım. Daha doğrusu, merdivenlerden çıktığım an karşımda beliren annemle odama gireneden engellenmiştim.

"Neredeydin sen bu saate kadar?" Sesi sinirli değildi. Daha çok artık bana bunyüzden sinirlenmekten bıkmış gibiydi.

"Anne söylemiştim ya; bir kafede çalacağız, geç kalırım diye."

"Ben hatırlamıyorum öyle bir şey." Karanlıkta görebildiğim kadarıyla kaşlatını çatmıştı. "Hem niye eve girip niye geri çıkıyorsun?"

"Kız arkadaşıma bir şey vermem gerekiyordu, onu aldım."

Olabildiğince doğruyu söylüyordum, bir an önce bu ilten sıyrılmak için. Ama annem hiç de oralı olmuyordu. Ne bugünki performans hakkında bir şey söylemişti, ne de ona bu haberi ilk verdiğimde umursamıştı hatta. Halbuki en azından bir tebrik ederim, demesini beklerdim. Belki babam demezdi ama ondan beklemiştim, bir umut da olsa.

"O kızı da bir göremedim zaten, senin neyine bakmış merak ediyorum."2

Ve derinlerden gelen bir kırılma sesi duydum. O sesi sadece ben duymuş olsam da nerdeyse hiçbir şey, benim canımı o ses kadar yakamazdı.

"İyi geceler, anne." Yanımdan geçip odama giderken hiçbir şey demedi. İstediğini almıştı, beni kırmıştı ve bundan memnun gibiydi.

Ben onlardan bana verdikleri bunca imkanı istememiştim, tek istediğim onların oğulları olmaktı ama onlar beni hep yük olarak görmüşlerdi. Kendi annem bile beni takdir etmezken ben hep birilerinin beni takdir etmesi için daha fazlasını yapmam gerektiğini düşünmüştüm. Bu yüzden de birden fazla alanda iyileşmeye çalışıyordum zaten, yoksa hem resmi hem de bateriyi aynı anda götüremeyeceğimin farkındaydım.

Onlar beni büyütmemişlerdi; ben kendi hâlimde, zamanla büyümüştüm ve içimde hâlâ sekiz yaşındaki Eymen bekliyordu, hem kardeşinin yasını tutuyor hem de ebeveynlerinden görmek istediği ilgiyi bekliyordu. O küçük çocuk sürekli bir şeyleri beklerken en çok kırılan, ağlayan da ben oluyordum.

🍂🍂🍂

Uzun zaman sonra uzun bölüm attım, ufak bir tebrik beklerim. Ayrıca bu bölümde performansları bitmiş olabilir ama sonraki bölümde birkaç saat geriye gidip arayı da okuyacağız.3

Final için kesin karar verdim. Bir aksilik çıkmazsa 45 final olacak. Ayrıca oraya kadar da bir daha Eymen'in ebeveyneleriyle ettiği kavgayı okumayacaksınız, bu sondu artık.2

İnstagram/pinterst; justtbirisii

Yan hesap; justieuranus

Kendnize çok iyi bakın canlarım, sonraki bölümde görüşmek üzere <32

Bölüm : 03.04.2025 00:08 tarihinde eklendi
Okur Yorumları Yorum Ekle
Hikayeyi Paylaş
Loading...