
Berat'tan
Annemin son zamanlarda sinirlendiğimde kendimi kaybetmelerimi sinir hastası olabileceğime bağlaması sonucu kendimi psikiyatri kliniğinde bulmuştum. Tabii henüz bir hastalığımın olup olmadığını bilmediğimiz için psikoloğa randevu almıştı.
Randevuyu annem almış ve bunun hakkında benimle ufak bir konuşma yapmış olsa da ben buraya tek başıma gelmiştim. Aslında ablamdan benimle gelmesini isteyebilirdim ama bana ebeveynlik yapması hoşuma gitmediği için bunu yapmamıştım. Zaten bunu yapması gereken de ya annemdi ya da babamdı ama onlar ne maçlarımızda, ne de böyle şeylerde yanlarımızda olmazlardı.
Buraya gelmemi vakit kaybı olarak görüyordum çünkü bir şeyim olmadığından neredeyse emindim. Tam olarak emin olmama sebebim de psikoloji alanında uzmanlığım olmadığı içindi.
Tek otobüsle kolayca gelebildiğim klinikten içeri girdiğimde daha seansın başlamasına yarım saat vardı. Ortada beklemek için olan sandalyelere oturdum ve etrafı incelemeye başladım. Gece telefonumu şarja taktığımda ablam kendininkini takmak için çıkarttığı için şarjım yoktu bu yüzden sıkılmaya mahkumdum.
Bekleme salonda benden ve benden birkaç yaş küçük duran bir kızdan başka kimse yoktu. Etraf genel olarak ferah şekilde döşenmişti ve bir sürü salon bitkisi vardı. Güzel duruyordu. Üzerinde psikologların ismi yazan üç tane kapı vardı. Ben de ismim söylendiğinde buralardan birine girecektim.
İçeri doğru giden bir koridor sensörlü bir kapıyla kapatılmış ve üzerine büyük harflerle girilmez yazılmıştı. Oranın cidden sıkıntılı insanların seans gördükleri yer olduğunu düşünüyordum ki zaten biraz sonra içeriden gelen güçlü bir bağırma sesi ve bir şeyin kırıldığını duymam tezimi kanıtlamıştı benim için.
Bir anda duyduğum yüksek sesle irkildim ve hafifçe yerimden sıçradım. Yan tarafımda otıran kızın kıkırdadığını duydum. Bana mı gülmüştü?
"Korkma, içeridekiler sadece fazla deli." Sanki çok önemli bir sır veriyormuş gibi fısıldayarak söylemişti.
"Korkmadım, sadece birden ses gelince irkildim."
"Hı hı, tabii," dedi alayla.
"Öyle."
Daha fazla muhabbete girmemek için önüme döndüm ve dıvardaki manzara resmine bakmaya başladım. Bu da çık sürmeden yan tarafımdaki hareketlenmeyle tekrar oraya döndüm. Kız bu sefer yanıma gelmişti.
"Birini mi bekliyorsun?" diye sordu hemen yanımdaki koltuğa oturduktan sonra.
Kız yanıma oturduktan sonra onu inceleme fırsatı bulmuştum. Beyaz tenli, yeşil gözlü ve kahverengi, dalgalı saçları olan bir kızdı. Gözüm onu bir yerden ısırıyordu ama nereden olduğunu çözemiyordum.
"Hayır, kendim geldim."
"Ben de annem için geldim," dedi sormadığım hâlde. "Yani, sormamıştın ama söyleyeyim dedim."
"Söylemeseydin de olurmuş." Ona bakmayı bırakıp tekrar önüme döndüm.
"Of, çok sıkıcısın. İnsan bir konuşur en azından ayıp olmasın diye."
"Ayıp olmasın gibi bir kaygım yok." Bugün zaten keyfim yerinde değildi ve bana birden yakınlaşmaya çalışan bu kıza karşı da çok sıcak davranmam beklenemezdi.
"Yani, mantıklı. Ama ben tam bir yüzsüz olduğum için sen konuşmak istemediğini belli ettiğin hâlde devam edeceğim çünkü çok sıkıldım."
Kız daha sözüne devam edecek gibiydi ki konuşarak sözünü kestim. "Bak, bugün zaten pek iyi günümde değilim ve daha ismini bile bilmediğim bir yabancının bana olan samimiyetini normal karşılayamam. Konuşmak istemiyorum ve sen de bunu anladığına göre lütfen sus."
Yeterince açıklayıcı olduğunu düşümdüğüm açıklamamdan sonra kız bana boş boş bakmıştı bir süre. "Ben Derya," dedi elini uzatarak. "Artık ismimi biliyorsun."
Dediklerimden sadece burayı mı anlamıştı gerçekten? "Ciddi misin?" diye sordum bir kıza bir de bana uzattığı eline bakarken.
"Evet?"
Hiç istemesem de sırf onu başımdan savmak için uzattığı eli tutup sıktım. "Berat."
"Memnun oldum. Sen de pek memnun olmuşa benzemiyorsun ama, olsun."
"Yani, en azından farkındasın."
Sözlerimden sonra neden olduğunu anlamadığım şekilde kafasını geriye atıp güldü seslice. Sadece bir anlığına, o gülüş çok güzel gelmişti bana.
Daha fazla diyolağa girmemize gerek kalmadan önünde beklediğimiz odanın kapısı açıldı ve iki kadın çıktı. Psikoloğu zaten tanıyordum, az çok bilinen biriydi. Diğer kadın da Derya'nın annesi olmalıydı.
İkisi ayaküstü biraz konuştuktan sonra kadın bizim olduğumuz tarafa bakmadan direlt çıkmıştı klinikten. Ben ne olduğunu sorgulamaya kalmadan psikolog kadın yanımdaki kıza seslenmişti. "Derya? Niye geldin anneciğim?"
Ben bunca zaman onu annesi seansa gelirken onunla beraber geldi zannederken aslında tümüyle yanılıyormuşum meğer.
"Öyle bir sürpriz yapayım dedim, kötü mü olmuş?"
"İyi olmuş, ama biraz daha bekleyeceksin." Sonra bana döndü ve konuşmaya devam etti. "Şimdi seni alacağım içeri. Berat'tı değil mi?"
"Evet." Oturduğum yerden kalkıp çantamı da alıyorken kadın beni durdurdu.
"Çantan kalsın, bir şey olmaz zaten."
Onun konuşmasıyla elimi çantamdan çekip yalnızca telefonumu aldım ve kadının arkasından giderken de ablama söz verdiğim üzere seansa girdiğime dair bir mesaj çektim.
***
Bir saatlik seansın ardından annemin düşündüğünün aksine hiçbir şeyimin olmadığını ama yine de kendimi böyle hissettiğim zamanlar buraya gelebileceğimi öğrenmiştim. Üstelik, bir nebze iyi de gelmişti. Bir şeyim olmadığından emin olsam da son zamanlarda üzerimdeki gereksiz gerginlik azalmıştı.
Odadan çıktıktan sonra direkt çantamı sırtladım ve dışarı çıktım. Fakat dışarıda bekleyecepim son şey ekim ayının başlarında olmamıza rağmen bardaktan boşalırcasına yağan yağmurdu.
Bu yağmurda eve gitmek benim için bir zulümden farksız olacağı için annemi aradım. Saate bakarsam işten çıkmalarına daha vardı ama açmasını umuyordum.
Telefon çaldı, çaldı ve kapandı. İş başa düşmüştü kısaca.
Kliniğin kapısının açıldığını duyduğumda istemsizce o tarafa döndü başım. Derya ve annesiydi çıkanlar. Kendi aralarında sohbet ediyorlardı ama kadın beni gördüğünde lafını bölmüştü.
"Sen kendin gitmeyeceksin herhalde bu yağmurda?"
"Kendim gideceğim, maalesef."
"Gel sen de bizimle, ıslanmamış olursun."
Bir anda aldığım teklif beni fazlasıyla şaşırtmıştı. "Gerek yok, hiç zahmet etmeyin."
"Aa, olur mu öyle şey? Gel işte."
Kadının bakışlarından ve ses tonundan daha fazla ısrar edemeyeceğimi anladığımda tıpış tıpış obların peşine takıldım.
Derya'nın hiç tanımadığı bir yabancının yanında bile gevezelik ettiğini düşünürsem şimdi annesinin yanında da çok fazla konuşacağını düşünmüştüm ve arabaya bindiğimiz andan itibaren yanılmadığımı görmüştüm. Gün içinde yaşadığı en ufak detayı, içtiği suyu bile, anlatıyordu annesine. Tabii kadın arada bir yolu sormak için bana dönse de genel olarak Derya'yla ikisi konuşmuştu ve ben arabada yok gibiydim.
Beni evimizin olduğu sitenin girişine kadar bıraktıklarında yağmur artık çiselemeye başlamıştı. Arabadan inditen sonra kapıyı kapatmadan önce başımı içeri soktum ve "Teşekkür ederim, tekrardan," diyerek geri kapattım. Arkamı dönmeme kalmadan cam açılmış ve kadın cevap vermişti. "Teşekküre gerek yok, kendine iyi bak."
"Görüşürüz," demişti Derya da el sallayarak. O anki gülümsemesi bana yine çok güzel gelmişti.
Ne oluyordu bana?
***

@deryakaya: uğraşıyorum ama ne çıkacak ben de bilmiyorum
543 beğeni, yorumlar kapalı.

@berattaskin: Dertleşecek kimse bulmayınca basket topuna muhtaç olurmuş insan
234 beğeni, 30 yorum
@izemtaskin: ne edebiyat yapıyorsun sanki, daha az önce dibimdeydin
>>>>>@berattaskin: ne var yani?
@deryakaya: gerçekten düşündüğüm kişi çıkmana mu şaşırayım, yoksa birden önüme çıkmana mı bilemedim
>>>>>@berattaskin: sen ne alaka burada?
>>>>>@deryakaya: boşver ya, anlamazsın
♡♡♡
Bu kurguya için ilk defa yan çifte bölüm yazdım, bi iyi geldi. Yalnız Berat ve İzem'in abla kardeş Umut ve Derya'yı terslemeleri beklemediğim şekilde cuk oturdu, süper ikililer.
Bölüm atma sıklığımı takip edemiyorum artık, zaten doğru dürüst okuyup geri bildirim veren de yok. Sonraki bölüm ne zaman gelir bilmiyorum ama o zaman görüşürüüüzzzz 🧡
| Okur Yorumları | Yorum Ekle |