17. Bölüm

▪︎17▪︎

uranüs
justtbirisii

Chase Atlantic - Friends

Kuzey'den

 

Tüm okulun aptal bir geziye gitmesini anlamlandıramıyordum. Üstüne üstlük yakın arkadaşlarımın hepsi de gittiği için yalnız kalmıştım. Yine de takımdan kalan iki kişi olarak antrenman yapmak zorundaydık.

 

İstemeye istemeye son servisimi de kullandığımda Ali servisi kurtaramamıştı yani ben kazanmıştım.

 

"Kazandın, yine." Omuzlarını düşürerek kortun en uzak köşesine giden topu almaya gitti. Bu bugün oynadığımız üçüncü maçtı ve üçünü de ben kazanmıştım. İyi oynuyordu ama beni yenebilecek kadar iyi değildi.

 

"Sen de iyi oynadın."

 

Çantamı koyduğum banka ilerleyip su şişemi aldım. Suyu tek dikişte yarılarken Ali de yanıma gelmişti. "Teselliye gerek yok, ezdin abi beni."

 

Elimi omzuna koyup bir iki kez sert olmayacak şekilde vurdum. "Yok lan, cidden iyisin."

 

"Ben iyiysem sen efsane falan mı oluyorsun?" Çantasını toplamış, omzuna almıştı. "Neyse, çıkıyor musun şimdi?"

 

Kol saatimden saati kontrol ettim. Çıkış saatine çok bir şey kalmamıştı ama ben her türlü servisi beklemek zorundaydım. "Yok, servisi bekleyeceğim."

 

"İyi o zaman. Ben gidiyorum."

 

"Görüşürüz."

 

"Görüşürüz."

 

O korttan çıkıp uzaklaşırken ben de kendimi çantamı toparladım. Önce gidip raketimi ve burada bırakacağım birkaç şeyi daha dolabıma bırakacak, sonra da soyunma odasına gidip üzerimi değiştirecektim. Zaten sonrasında da servis gelmiş olurdu.

 

***

 

Ne kadar oyalandığımı bilmesem de servisi kaçıracak kadar vardı. Çünkü şu an mefret ettiğim hâlde otobüs durağında evime gidecek olan otobüsü bekliyordum.

 

Uzun bir bekleyişin sonunda nihayet geldiğinde otobüste neredeyse nefes alacak yer olmamasına rağmen mecburen binmiştim. Eve başka yoldan gidemeyecektim yoksa.

 

Kartımı basıp birilerinin üstüne devrilmeyeceğim ve ayakta durabileceğim bir yere geçtim. Kulağımda kulaklılarımla dışarıyı izliyordum. Bu yollar benim için tanıdıktı çünkü eski okulum da bu hat üzerindeydi. Hatta o zamanlar eve giderken de bu otobüsü kullanıyordum. Şimdi de dışarıya baktığımda o hatırlamak istemediğim günler aklıma geliyordu.

 

O okuldakiler yüzünden çok çekmiştim. Çok güvendiğim kişiler tarafından arkamdan bıçaklanmıştım ve etkilerini hâlâ taşıyordum. Hâlâ birilerine güvenmekte zorlanıyordum. Buna rağmen Gökçe sınıfa geldiğim gün benim bu sorunumu bir şekilde aşabilmişti. Ve zaten ben de o günden sonra İzem ve Gökçe'yi olmayan kız kardeşlerim gibi görüyordum.

 

Otobüs tam eski okulumun önündeki durakta durduğunda gözlerimi camdan çektim. Daha fazla aklıma kötü anıların gelmesine gerek yoktu.

 

Bu duraktan binen birkaç kişiden sonra otobüs tekrardan hareket etmişti. Bense dışarıyı izlemek yerine zemine bakarak overthinkliyordum. Tam önüme gelip duran biri ise bunu sekteye uğratmıştı.

 

Boyu benden bir hayli kısa olan bu kızı tanıyordum, hem de haddinden fazla şekilde. Bana bakmıyordu, elindeki telefona bakıyor ve galiba biriyle mesajlaşıyordu.

 

Hemen önümde durmuş ve beni fatk etmemiş bu kişi Kübra'ydı. Daha önce İzem ve Gökçe'nin bana ayarlamaya çalıştığı ama bizim o buluşmada ne olduğunu onlara asla anlamadığımız kişi oydu. Üstelik, benim sevdiğim kişiydi.

 

Ben onu seviyordum ama o beni hep hiçbir şey olarak görüyordu. Eski okulumda sınıf arkadaşımdı ve bir sene boyunca önümde oturmuştu. Ben ondan hoşlanmama rağmen sırf dikkatini çekmek için onu sinir edecek şekilde davranmasaydım belki de işler başka olacaktı ama çok salaktım işte.

 

Şimdiki okuluma geldiğimde ise oynadığım hovarda rolü o kadar işe yaramıştı ki kızlar beni sürekli birileriyle ayarlamaya çalışıyorlardı. Hepsini bir bahane bulup reddetsem de Kübra'yı reddedememiştim. Onun buluşacağı kişinin ben olduğumdan ise muhtemelen haberi yoktu çünkü beni gördüğünde şaşırmıştı. Buluştuğumuz süre zarfında da iki arkadaş olarak konuşmuştuk sadece ve ben ondan eskiden olan tanışıklığımızı kızlara söylememesini rica etmiştim. O gün ayrıldıktan sonra da instagram üzerinden konuşmuşluğumuz olsa bile hâlâ çok uzaktık. Ki zaten yakın olsak bile onunla sadece arkadaş olmak canımı sıkıyordu.

 

Ona baktığımı anlamasın diye daha fazla gözlerimi üzerinde tutmadan çektim ve yolu izlemeye başladım. Ona bakmak istiyordum ama yakanlamaktan da korkuyordum.

 

Otobüsün aniden durmasıyla beraber hiçbir yerden tutunamadığı için üzerime doğru düşmüştü. Dengesini sağlaması için kolunu sıkıca kavradım.

 

"Teşekkür ederim," dedi ayakta durabildiğinde. Yüzüme henüz bakmıştı ve sanırım burada ne aradığımı sorguluyordu.

 

"Bir şey değil. İstersen benden tutunabilirsin."

 

"O kadar da kısa değilim, abartma," dedi göz devirerek. Uzun zaman sonra ilk karşılaşmamızda da daha selamlaşmadan zıtlaşmamız süperdi.

 

"Onun için değil, tutunacak yer yok diye demiştim."

 

Utandığı için olacak, başını öne eğdi kısa bir süreliğine. "Gerek yok. Yine düşersem tutarsın zaten."

 

Dediğini tasdiklercesine gülümsedim. Elbette tutardım.

 

Yolun geri kalanında ikimiz de daha fazla konuşmadık. Ben inince de beraber gideceğimizi bildiğim için buna girişmemiştim, evi benim evimin yolu üzerindeydi. Onun niye konuşmadığınıysa bilmiyordum.

 

İneceğimiz durağa geldiğimizde ikimiz de peş peşe indik. "Aynı durakta indiğimizi unutmuşum," dedi Kübra. Bir şey söylemedim. Onunla ilgili en ufak detayı bile hatırladığımı bilmese de olurdu. "Ee, nasıl gidiyor?"

 

"İyi. İyice alıştım yeni okula. Senin nasıl gidiyor?"

 

"Sadece ders çalışıyorum. Hatta ders çalışmaktan adımı bile unutabilirim yakında," diye gülerek cevapladı sorumu. Geçen sene bile sürekli ders çalıştığı için bu sene kafasını dersten kaldırmadığıno zaten tahmin ediyordum.

 

Güldüğü için ben de güldüm. "Geçmiş olsun o zaman."

 

"Sen çok yoruluyor musun antrenmandan? Malum, tenis için gittin ya."

 

"Sevdiğim şeyi yaparken yorulmam." Biraz duraksayıp devam ettim. "Hem sadece o yüzden gitmediğimi sen de biliyorsun."

 

"Evet. Hatta Gökçe'ye de o yüzden yalan söylemek zorunda kaldım."

 

Sadece o yüzden değil, demek istesem de sadece sustum. Bunca zaman onu sevdiğimi bilmiyordu ve şimdi söylemek de ancak kafasını karıştırırdı. Belki sene sonunda söyleyebilirdim ama şimdi olmazdı.

 

"Bu arada, özür dilerim." Bir anda sessizliği bozmasıyla ona döndüm. Ne için özür dilediğini anlayamamıştım. "Fatihlerle seni en başında muhatap eden bendim, benim yüzümden oldu o kadar şey."

 

"Önemli değil. Sen de bilmiyordun, ben de bilmiyordum o zaman onların böyle birileri olduğunu. Bu sadece onların pisliği."

 

"Beni suçlamadığına sevindim." Yüzündeki gülümseme o kadar güzeldi ki bakıp dalmamak mümkün değildi.

 

Evinin önüne geldiğimiz için o durdu. "Bir daha otobüse binesin gelirse görüşürüz o zaman."

 

"Görüşürüz."

 

Bana el sallayıp apartmandan içeri girerken ben bir süre arkasından bakakaldım. Onunla daha sık görüşmek istiyordum ama bu kesinikle arkadaş olarak değildi.

 

♡♡♡

Normalde bu bölümün sonunda bir de instagram bölümü olacaktı ama hem koyacak fotoğraf bulamadım hem de biraz aramaya üşendim. Ayrıca önceki bölümde dediğim gibi final o kadar yakın olmayacak çünkü yetiştiremem. Yazmak istediklerim 28-30'a gidiyor. Neyse, sonraki bölümde görüşürüüüzzzz 🧡

 

Bölüm : 14.05.2025 18:53 tarihinde eklendi
Okur Yorumları Yorum Ekle
Hikayeyi Paylaş
Loading...