
Antrenmandan sonra Gökçe'yle beraber servislerin geleceği yere gelmiş bekliyorduk. Ben de buraya gelene kadar ona Umut'la aramızdaki meseleyi anlatmıştım. Beklediğim şekilde fazlaca abartmıştı.
"Bak ben diyorum sana, tüm wattpad kitapları böyle başlıyor."
"İyi, sen onların içine girersin Gökçe. Ben gerçek hayatta mutluyum."
"İzem bir kez olsun beni dinleyebilir misin acaba?"
Sabahtan beri yaptığım neydi? "Dinliyorum ve anlamıyorum Gökçe. Bu çocuk popüler ve yakışıklı diye onu sevmem gerekmiyor. Hatta aksine, hiç sevmediğimi sen de biliyorsun."
"Biliyorum tabii ki," dedi anlayışla. "Ama sen abartıldığını düşündüğün için sevmiyorsun. Tanımaya çalışırsan seversin belki."
"Tanımaya uğraşacağım son insan olur ancak o," diye homurdandım.
Önümüzde beyaz bir araba durduğunda Gökçe'nin gitme vaktinin geldiğini anlamıştım. Ben servisle gitsem de onu iş çıkışına denk geldiği için annesi alıyordu.
"Görüşürüz yarın," dedim arkasından.
"Görüşürüz."
O gidince etraftaki birkaç tanımadığım kişi dışında tek kalmıştım. Telefonumu ve kulaklığımı çıkartıp müzik dinlemeye başladım can sıkıntısından.
Servis normalde olandan daha da geciktiğinde artık ayakta durmaktan yorulmuş halde kaldırımın kenarına oturdum. Çok temiz olmasa da eteğimi akşam yıkamaya atacağım için çok dert değildi.
Ben servislerin durduğu yeri gözlerken yanıma biri gelip oturmuştu. Kim olduğuna bakmak için kafamı çevirdim ve o tarafa baktım. Kuzey.
"N'abersin?"
"İyi," dedim kulaklığımı çıkartırken. "Sen?"
"Nasıl olsun işte, kimse benim bebeksi yüzüme bakmıyor."
Sahte üzüntüsüne güldüm. "Olsun be, sana bir bakan olur elbet," dedim omzuna hafifçe vurarak.
Kuzey buraya geçen sene nakil ile gelmişti ve geldiğinden beri yakın arkadaşımdı. Tam olarak 'kanka bana kız ayarla' kişisiydi. Ayrıca okulun erkek tenis takımındaydı. Arada oynadığımız oluyordu ve gerçekten çok iyi oynuyordu.
Yürüdüğü kızlara nasıl sulandığını düşününce beni dünya ahiret bacısı olarak gördüğüne şükrediyordum. Çünkü bir süre sonra fazlasıyla can sıkıcı hale geliyordu.
"Senin hiç mi yok ya bana bakacak tanıdığın biri?" diye sordu son bir çabayla.
"Yok, Kuzey. Ayarladığımı da sen kaçırdın."
Yaklaşık bir ay önce pek de yakın olmayan bir arkadaşımla Kuzey'i anlaşabileceklerini düşünüp buluşturmuştum. Hatta sadece ben değil, Gökçe de onları çok yakıştırmıştı ama Kuzey ne yapıp etmiş, kızı kendinden soğutmuştu. Ne olduğunu sorduğumuzda ise ikisi de geçiştirmişti.
"O kız zaten kafadan çatlaktı, ben bilerek kaçırdım."
Onun kendini aklama çabasına güldüm. Bilerek yapmadığını elbette ki biliyorduk.
Bir anda tepeme gelen güneşin kesilmesiyle kafamı kaldırıp kimin tepemde dikildiğine baktım. Umut'tu, yine.
"Sen yine ne arıyorsun burada?" diye sordum tersçe.
"Servis beklerken size mi sormam gerekiyordu? Kaçırmışım, kusura bakmayın prenses hazretleri."
Alayla kurduğu cümleye göz devirdim. Umut'la şükürler olsun ki aynı serviste değildik ve bugün daha fazla ona katlanmayacaktım.
Servisin korna sesini duyduğumda Umut'un arkasında kalan yere baktım bizimki mi diye. Bizimkiydi.
Kuzey'i dürttüm kalkması için. "Hadi, servis geldi."
Biz beraber ayaklanırken Umut da kıstığı gözleriyle ikimize bakıyordu.
Ona dil çıkartma isteğimi bir kenara koyarak onu yok saymayı tercih ettim ve Kuzey'in koluna girdim. Aynı servisle gidiyorduk ve genelde yan yana otururduk.
Servise bindiğimizde ben Kuzey'in beni soru yağmuruna tutacağını bildiğimden önce davranıp tekli koltuklardan birine geçtim. Kuzey de bana kötü bir bakış atıp hemen arkama geçti.
Kendince benimle hala konuşabileceğini sanıyordu, ama yanılıyordu. Kulaklığımı takıp müziğin sesini olabildiğince açtığımda artık dünyadan soyutlanmıştım. İstese de ben duymuyor olduğum için benimle konuşamayacaktı.
***
Akşam eve gittiğim gibi kendimi biraz rahatlamak için duşa atmış ve ondan sonra da tamamen yatmıştım.
Babam da annem de avukattı ve bugün ikisinin beraber baktığı önemli bir davanın kilit duruşması olduğunu biliyordum. Bu yüzden eve her zamankinden geç geleceklerdi. Duruşma erken bitse bile ofislerine uğrayıp olanların üzerinden geçmeden eve gelmezlerdi zaten.
Yatağımda uzanıp telefona bakarken kapım hiç tıklatılmadan açıldı. Gelen tabii ki medeniyet yoksunu erkek kardeşimdi.
"Sen ne zaman medeniyet öğreneceksin acaba?" Elimin altındaki ufak yastığı kafasına fırlattım ama tabii ki tutmuştu. Tuttuğu gibi bir de bana dil çıkarttı.
"Annemler geldi, yemeğe çağırmak için gelmiştim." Kötü bir bakış atıp yastığı geri yatağıma attı ve geri çıktı. Kapıyı da açık bırakmıştı.
Söylene söylene yattığım yerden kalktım ve odamdan çıkıp aşağı kattaki mutfağa ilerledim. Herkes masada oturmuş, beni bekliyordu.
"Hoş geldiniz," dedim annem ve babama hitaben. Her zaman oturduğum sandalyemi çekip oraya oturdum. "Nasıl geçti duruşma?"
"Çok zorlandık," dedi annem yorgunluğu sesinden belli olurken. "Ama değdi."
Onun gülümsemesine karşılık gülümsedim ve yemeğime başladım. Tam ilk kaşığı ağzıma götürdüğüm sırada daha yutkunamadan babamın sorusuyla kalakaldım.
"Sizin okul nasıl gidiyor bakalım?"
Başarısız bir öğrenci değildim ama özellikle bu sene tenise yoğunlaştıkça notlarım biraz da olsa kötüleşmişti. Hocalarımdan birkaçı da bunu fark etmiş ve benimle konuşmuştu ama yapabileceğim bir şey yoktu. Ya derslerime ağırlık verecektim ya da yaptığım spora. Ben de tercihimi ikincisinden yana kullanıyordum.
"Benimkiler iyi ama ablam biraz boşlamış galiba," dedi Berat sırıtarak.
Beni öne attı ya, sırıtır tabii.
Ağzımdaki lokmayı babamın sorgulayan bakışları altında zorla yutkundum. "Son zamanlarda antrenmanlar biraz sıklaştı, o yüzden pek derslere ağırlık veremedim," diye açıkladım.
Babam ikna olmuşa benzese de Berat tekrar lafa atladı. "Ben de hem antenman hem de derslere yetişiyorum ama benimkiler senden iyi."
Biri şu çocuğunun ağzına bir tane çaksın yoksa ben yapacağım.
Berat benim gibi tenis değil, basketbolla uğraşıyordu. Arada bir maçlarına gittiğim zaman gördüğüm kadarıyla da bunda fazlasıyla iyiydi.
"Ben onuncu sınıftayken notlarım senden yüksekti yalnız," diye lafı ağzına verdim ve keyifle yemeğimden bir lokma daha aldım.
Berat tam bana tekar cevap vermek üzere ağzını açmıştı ki babamın konuşmasıyla suspus olmuştu. "Benim güzel kızım halleder zaten, ben ona güveniyorum."
Babama öpücük attıktan sonra Berat'a dönüp dil çıkarttım. İnsanın erkek kardeşi olması çok sinir bozucu bir olaydı.
"Ben onunla aynı durumda olsam bir ton azar yerdim ama ablam övgi bile alıyor," diye homurdandı Berat. "Size afiyet olsun, ben doydum."
Berat bir hışımla masadan kalkıp üst kata çıkarken biz de onun arkasından bakakalmıştık. Özellikle son zamanlarda çok ufak şeylere çok büyük tepkiler veriyordu.
"Ben şuna bir bakayım," diyerek onun arkasından kalktı babam.
Masada bir tek annem ve ben kalmıştık. Normalde olsa yardımcımız Seyhan Abla da olurdu ama o bugün annemler geç geldiği için erkenden çıkmış olmalıydı.
"Sen de Berat'ın daha agresif davrandığını fark ettin, değil mi?" diye sordum anneme.
"Tabii ki farkındayım. Ergenliktendir diye düşünüyorum."
Yukarıdan gelen büyük bir gürültü ikimizi de ayağa kaldırmıştı. Bir mi düşmüştü?
Annem hızla yukarı fırlarken ben de onun arkasından gittim.
Berat'ın odasının kapısı açık, babam önünde sinirli şekilde bekliyordu. Odanın açık kapısından gördüğüm kadarıyla çalışma masasının üzerindeki her şey, bilgisayar hariç, yerdeydi. Berat sinirle derin soluklar alıyordu ve yumruk yaptığı ellerinin eklem yerleri bembeyazdı.
Annem ileri atılıp önce yavaşça yumruk yaptığı ellerini açtı, sonra bir tepki vermediğini görünce sıkıca sarıldı ona.
"Özür dilerim," dedi Berat anneme sarılırken. "Bazen gereksiz yere sinirleniyorum."
"Sen iyi ol da, gerisi çok mühim değil."
Annem onun sakinleştiğine kanaat getirince bu sefer Berat'ın davranışına sinirlenen babamı sakinleştirmek için onun yanına ilerledi. Zaten babamın sinirinin geçmesi için de annemin tek bakışı yeterli olmuştu.
Berat yere eğilmiş döktüğü eşyaları toplarken yanına gittim. "Sen burayı toplayınca aşağıda maç yapalım mı?"
Maç yapmaktan kastım basketboldu. Birbirimizle kapışmayı fazlasıyla severdik ikimiz de, üstelik bunun onu iyice sakinleştireceğinden de emindim. Her ne kadar yenileceğim kesin olsa da oynaması keyifli olacaktı.
Kafasına kaldırıp bana baktı ve sırıttı. "Sen in, ben geliyorum."
Kardeşimin normal haline dönmesine sevinerek hızlı adımlarla bahçedeki potanın yanına indim.
♡♡♡
Selamlar, yine ben. Bölüm hazırdı zaten daha fazla bekletmeyeyim diye direkt attım.
Bölümler düzenli gelmeyecek, şimdiden söyleyeyim. Yani haftalık günleri yok ama haftada bir mutlaka gelir.
Oylarınızı da verdiyseniz sonraki bölümde görüşürüüüzzzz 🧡
| Okur Yorumları | Yorum Ekle |