25. Bölüm

▪︎25▪︎

uranüs
justtbirisii

Gökçe'den

 

Herkes dağılırken ben de tek başıma gideceğim diye düşünüp ayarlanmıştım ki Ege bu düşünceyi "Gel otobüs durağına kadar ben bırakayım seni," diyerek bozmuştu. Bunu yapmasında bir sakıca yoktu, hatta tek başıma gitmediğim için mutlu bile olabilirdim.

 

Yan yana yürürken ikimiz de konuşmuyorduk. O elleri cebinde kafasını öne eğmiş elleri ceplerinde yere bakarak yürüyordu. Benim yanında olduğumu unutmuştu sanki.

 

"Seni burada zorla tutumuyorum," dedim alayla.

 

"Biliyorum." Sesi de kendi gibi dalgındı.

 

"Beni tanımıyormuş gibi davranmana gerek yok o zaman."

 

"Seni tanımıyormuş gibi davranmıyorum," dedi soru sorar gibi bir tonda.

 

"Niye sadece yere bakarak yürüyorsun o zaman? İki kelime de olsa konuşabiliriz bence. En azından tek başıma gitmemden bir farkı olur."

 

"Tamam, konuşalım." Yürümeyi bıraktı ve bana döndü. "Neden orada bana öyle dedin?"

 

"Nasıl dedim?" Aslında neyden bahsettiğini tahmin ediyordum ama salağa yatmak kolayıma geliyordu.

 

"Resmen bana köpek dedin ve bunu görmezden mi geliyorsun Gökçe?"

 

Bunu bu kadar takmış olmasını anlamıyordum. Birbirimizle sürekli dalga geçiyorduk, sürekli laf dalaşı içindeydik ve bunu bu kadar mesele yapması mantıklı değildi.

 

"Sen de benimle dalga geçiyorsun," dedim omuz silkerek. Belki fazla rahattım ama bu karşılıklı bir şeydi sonuçta. Orada o da bana karşılık verseydi ben buny umursamazdım büyük ihtimalle.

 

"Sana karşılık vermemi mi tercih ederdin yani? Benim de seni herkesin içinde aşağılamamı mı isterdin?"

 

Sesini yükseltmişti ve benim için de kırılma noktası bu olmuştu. "Bu bana bağırman için yeterli bir sebep değil!"

 

Başını yere eğip derin bir nefes aldı. "Özür dilerim ama aşağılanmak pek de hoşuma giden bir şey değil, özellikle de değer verdiğim biri tarafından."

 

"Değer verseydin onca şeyi yapmazdın," diye homurdandım. Ortaokulda bana şimdi sinirlenmesine sebep olacak şekilde davranmasını unutmaya çalışıyordum ama henüz tamamen unutamamıştım. Belki de fazla kinci biriydim, bilmiyordum.

 

"Sana kaç kere söylemem lazım pişman olduğumu?" Pişmandı, biliyordum. Sesinden bile anlaşılıyordu bu ama küçük bir çocuğa yapılan zorbalık kolay kolay unutulmuyordu işte.

 

"Her şeyin üstüne sünger çekmek o kadar da kolay değil. Senin benimle herkesin içinde uğraşman o zaman da beni incitiyordu ama ben sana şimdiki gibi bağırmıyordum." Onun aksine bağırmıyordum ama cümlelerim netti.

 

"Özür dilerim, yaptığım her şey için. O zamanlar bunu anlayamıyordum ama şimdi anlıyorum ve senden beni affetmeni istiyorum."

 

"Ben seni affettim zaten. Sadece hiçbir şey olmamış gibi davranmamı bekleme benden. Sana karşı istemeden de olsa ördüğüm bir duvar var ve bunu yıkmak o kadar kolay değil." Bana kızma sebebini unutmul gibiydi. Merakla beni dinliyordu sadece. "Ben de seninle yakın olmayı isterim ama biraz çabalaman lazım."

 

"Sanırım bu çabalamanın içine bana yaptığın iğnelemeleri alttan almak da giriyor," dedi soru soraracasına.

 

Az önceki saçma gerginliği atmıştık üzerimizden. "Evet," dedim hafifçe gülüerek.

 

"Ama sen yine de herkesin önünde bana böyle şeyler deme."

 

"Tamam be, bir daha olmaz."

 

Eski halimize döndüğümüz iyi olmuştu. Onunla arkadaş olmanın güzel olacağını biliyordum ve bu yüzden onunla beraber ben de çabalayacaktım o duvarı yıkmak için.

 

"Konsere gelecek misin?" diye sordu yürümeye devam ederken. Sanki az önce hararetli bir tartışmanın içerisinde değilmişiz gibiydik.

 

"Gelirim büyük ihtimalle. Sen gelir misin?"

 

Kafasını sallayarak cevap verdi soruma. "Güzel olur, eğleniriz hep beraber."

 

Durağa gelene kadar başka bir şey konuşmadık. Zaten durağa geldiğimizde de çok geçmeden benim bineceğim otobüs gelmişti.

 

***

 

Konser alanına beni bırakan kişi babam olduğu için diğerleriyle burada buluşmam gerekiyordu. İzem'i arayıp nerede olduklarını sorduktan sonra aldığım cevap beklemem ve birinin beni alacağı olmuştu.

 

Olduğum yerde dikilip kimin geleceğine bakarken Ege'yi görmüştüm. Kendisi istemiş olmalıydı buraya gelmeyi.

 

"Hoş geldin."

 

"Hoş buldum." Onun peşi sıra konser alanına girerken kalablığı yara yara ilerliyorduk.

 

Bir süre ilerledikten sonra elini bana doğru uzattı. "Birbirimizi kaybetmeyelim."

 

Sunduğu bahane mantıklı geldiği için uzattığı eli tuttum. Beni de arkasından sürükleyerek hızla ilerliyordu. Onun adımlarına yetişmek benim için zor olsa da deniyordum. Benim zorlandığımı fark etmeden öylece ilerliyordu. "Yavaş gitsene azıcık!"

 

"Geldik zaten," diye cevapladı beni ve hemen sonra durdu.

 

Durmasına rağmen eli hâlâ elimdeydi. O çekmeyince ben elimi çektim ve diğerlerine döndüm. "Çok gecikmedim, değil mi?" Herkes buradaydı, belki gelemem diyen Kübra bile.

 

"Yok ya, daha çıkmadılar sonuçta," dedi İzem Umut'u bırakıp yanıma gelirken. "Hoş geldin aşkım."

 

"Hoş buldum."

 

Kısaca sarıldıktan sonra bir süre havadan sudan sohbet ettik. Zaten çok geçmeden de grup sahneye çıkmıştı.

 

Alkışlar, ıslıklar neredeyse müziği bastıracak sevideydi. Biz de onlara eşlik ediyorduk.

 

Üyeler teker teker sahneye çıktıktan sonra vokalist söylemeye başlamıştı. En sevdiğim şarkılarıyla başlamaları güzel bir tesadüftü. Ben de yanımdaki diğerleri gibi sözlere yüksek sesle eşlik ediyordum.

 

İzem Umut'un yanına gittiğinde yanımda tanıdık kimse olmadan kalmıştım. Herkes kendi halinde takılıyordu.

 

Şarkı bittikten sonra alkış sesleri tekrar duyulmaya başlamıştı. "Hoş geldiniz," diye konuşmaya başladı adam. "Bu gece bizimlesiniz ve umarız bizim kadar siz de eğlenirsiniz."

 

Alkışlar yine ve yine duyulurken bir diğer şarkıya başladılar. Şarkının ilk baştaki hafif ritmine giriş yaptıklarında ritme uygun şekilde yerimde sallanıyordum. Hemen dibimde birinin durduğunu hissetiğimde kim olduğuna bakmak için arkamı döndüm. Ege'ydi.

 

"Güzel söylüyor, değil mi?" Gürültüden sesi duyulmadığı için hafif bağırarak konuşuyordu.

 

"Evet," diye cevap verdim aynı şekilde. "Kırk yaşından fazla olması çok garip geliyor."

 

"Ve bizim yaşımızda bir çocuğunun olması," dedi sözlerime ekleme yaparak.

 

Konuşmayı bıraktığında şarkıya geri döndüm. Nakaratta hareketlendiği yerde kalabalıkla beraber ben de zıplamaya başladım. Saçlarım uçuşuyor ve gözlerimin önüne geliyordu ama pek de umrumda değildi. Eğleniyordum sonuçta.

 

Şarkı bittiğinde nefes nefese olduğum yerde durmaya başladım. Sahnedekiler ise diğer şarkıya giriş yapmışlardı bile.

 

Birbirine girmiş saçlarımı düzeltirken birinin gözlerini üzerinde hissetmemle arkama doğru döndüm. Yine Ege'ydi.

 

"Şarkıyı biliyor musun?" Dibimde olduğu için eğilip kulağıma bağırmadan sorabilmişti. Ama onun bunu yapmasıyla ben olduğum yerde donup kalmıştım. Neden birden bu kadar dibime girmişti ki?

 

"Biliyorum," dedim zar zor çıkarttığım sesimle.

 

"O zaman bu güzel şarkı benden sana gelsin. Ne anlarsan artık." Geri çekildiğinde yüzünde bir sırıtış vardı. Benim ona şok olmuş şekilde bana yüzümü inceledikten sonra geri çekildi ve sahneyi izlemeye devam etti.

 

Ben de kendime geldiğimde şarkının sözlerine dikkat kesildim. Ne demeye çalıştığını belki böyle anlardım.

 

"Tozlu raflardan çıkan en eski his,

Unutulmuş bir melodi, tanıdık tını.

Nefesim kesildi, sanki ilk kez,

Hayat buldu içimde o çocuk yanı."

 

♡♡♡

Bahsi geçen grup Ölüye Konuşmak kurgumdaki karakterlerin grubu. Tabii orada üyeler daha liseli ama olsun.

Bu arada şarkı sözlerini de şiir yazmakta hiç iyi olmadığım için Gemini yazdı. İtiraf etmekten pek hoşlanmasam da haberiniz olsun.

Resmen finale son beş bölümümüz kaldı... Sonraki bölümde görüşürüüüzzzz 🧡

Bölüm : 24.06.2025 16:32 tarihinde eklendi
Okur Yorumları Yorum Ekle
Hikayeyi Paylaş
Loading...