29. Bölüm

▪︎29▪︎

uranüs
justtbirisii

Bugün resmen lise hayatımın son günüydü. Mezun oluyordum.

 

Dört senelik lise hayatım boyunca çok şey yaşadım diyebilirdim, özellikle de ilişkiler konusunda. İlk başta Hakanla sevgili olmuştum, onun bana gösterdiğini sevgi zannedip sonrasında ortada kalmıştım. Sonra hayatım bir süre durağan geçse de son senemde hayatıma Umut dahil olmuştu. İlk başta egolu, fazlaca abartılan ve yeteneğine inanmadığım biriydi benim gözümde. Fakat işler değişmişti. Şimdi benim için Umut çok daha farklı ve çok daha güzel şeyleri ifade ediyordu.

 

Önümdeki içecek bardağına bakarak düşündüklerimdi bunlar. Her şey göz açıp kapayıncaya kadar olmuştu resmen. Benim için bu liseye kayıt yaptırdığım gün bile dün gibiydi. Şimdi ise bitmişti ve mezun oluyordum.

 

"Bardakla bakışmak yerine onu içmeyi deneyebilirsin İzem," diyen Gökçe ile birlikte düşünceler âleminden çıktım. Ege ve Gökçe ile aynı masadaydık, Umut ise henüz gelmemişti. Trafik olduğu için gecikeceğini yazmıştı yaklaşık yarım saat önce.

 

"Dalmışım." Bardağı elime aldım ve ağzıma götürdüm. Alkolsüz bir kokteyldi içindeki, tadı da güzeldi.

 

"Ne düşünüyordun da dalmışsın?" diye sordu bu sefer.

 

"Geçtiğimiz dört seneyi, olanları... Şimdi dönüp bakınca ilk gün seninle tanışmamız bile dün gibi ama dört sene önceydi."

 

İç geçirip gülümseyerek bana baktı. "Bence de çok hızlı geçti ama ne olursa olsun, çok güzeldi."

 

Başından beri konuşmaya dahil olmayan Ege konuştu. "Çünkü içinde ben varım, değil mi?"

 

Gökçe göz devirdi. "Konuştu ego. Egonu çekersen sevgilimle konuşmak istiyorum."

 

"Emredersiniz, hanımefendi." Ege onu yanağından öpreken ben de gözlerimi onşardan çekip etrafa bakınmaya başladım. Çok fazla tanıdık vardı ama hepsi kendi halinde takıldığı için yanlarına gidip konuşamazdım.

 

Oflayarak tekrar önüme döndüm. Umut bir türlü gelememişti ve ben çifte kumruların yanında tek olmaktan hiç mutlu değildim.

 

Bir anda belime sarılan kollarla irkilip kim olduğuna baktım. Ki bakmama gerek kalmadan o tanıdık his ve koku bana kim olduğunu anlatmıştı bile. "Hoş geldin," dedim başımı omzuna yaslarken.

 

Saçlarımın arasına ufak bir buse kondurdu. "Hoş buldum." Arkamdan çekilip hemen yanımda durmaya başladı, bu sırada eli de belimde durmaya devam ediyordu.

 

"Oo, gelebilmişsin sonunda," diyen Ege'yle ikimiz de o tarafa döndük.

 

"Trafikten çıkamadık ki gelebileyim."

 

"Ben sana erken çık demiştim," diye araya girdim.

 

"Bir dahakine senin sözünden çıkmam o halde."

 

"Zaten hiç çıkmaman gerekiyor."

 

"Pardon, aklımdan çıkmış majesteleri," dedi alayla.

 

Burnuna hafifçe bir fiske vurdum. "Bir daha olmasın."

 

"Olmayacağından emin olabilirsin."

 

Alaycı halimi bırakıp gülümsedim. "Güzel."

 

Eğilip yanağımdan öptükten sonra tekrar masaya döndü. "Siz ne yaptınız?" diye sordu önümüzdeki ikiliye.

 

"Aynı işte, n'olsun? Sen yokken buralar hiç çekilmiyordu ama..."

 

Ege'nin abartısıyla Umut göz devirmişti. "Yanında sevgilin varken yapma bari."

 

"Aa, niye öyle diyorsun ya? İzem'den önce ben vardım, unutuyorsun sanırım."

 

"Abartma," diye uyardı onu net bir şekilde Gökçe. Zaten bu da yetmişti ki Ege daha fazla Umut'a şakadan da olsa sulanmayı bırakmıştı.

 

Umut son birkaç gündür Ankara'daydı. Dedesinin yanında yaşacaktı ve oraya yerleşmekle uğraşıyordu. Bugünden sonra da artık neredeyse tamamen oradaydı. Onun istediği buydu ve onun için mutluydum ama aramıza mesafe girecek olmasını sevmiyordum.

 

"Gitmeni istemiyorum," dedim başımı göğsüne gömerken. Belki de bu benceillikti ama ondan ayrılmak istemiyordum işte.

 

Saçlarımın arasından öptü. "Ben de sen buradayken gitmek istemiyorum."

 

"Gitme de diyemiyorum ki, gitmen senin için en iyisi." Sıkıntıyla ofladı. "Ne zaman gideceksin?"

 

"Yarın öğlen, halamlarla beraber gideceğim."

 

"Ben de seni uğurlamaya geleyim mi?" diye sordum benim de aklımda olmayan bir şekilde.

 

"Gel tabii ki."

 

Ona iyice sokuldum. Bunu uzun bir süre daha yapamayacağımın bilinciyle onu hissetmek istiyordum.

 

Bir anda beni "Gel," diyerek çekiştirmesiyle sarsılmıştım. Beni oratadaki boşluğa, diğerlerinin de dans ettiği alana çektiğini bir süre sonra fark edebilmiştim.

 

"Sormadım ama bence bu dansı bana lütfedersin, değil mi?" diye sordu ellerini belime yerleştirirken.

 

Kafamı geriye atarak sesli şekilde güldüm dediğine. "Bunu sormak için biraz geç değil mi?"

 

"Neden olmasın?"

 

Gülüşüm yerini tebessüme bıraktı. "Tabii ki ederim," dedim baştaki sorusuna cevaben.

 

Bir süre sessizce müziğin ritmine uyarak dans ettik. Onunla yaptığım çoğu şey gibi, bu da çok güzeldi.

 

"Biliyor musun," diye fısıldadı kulağıma doğru. "Şu dört senenin bana getirdiği en güzel şeysin. Ne oynayacak oldupum takım ne de başka bir şey... Sen hepsine bedelsin benim için."

 

Sözleriyle kalbimi tekletmeyi çok iyi başarıyordu. Gülümsemem daha da derinleşti. "Benim için de öyle. Sen olmasan bu dört yılı güzel hatırlayacağım bile şüpheliydi."

 

Gülümsedi. "Seni çok seviyorum."

 

"Ben de seni..."

 

***

 

Umut gidiyordu. Bir daha ne zaman buraya gelirdi bilmiyordum ancak bana kalsa hemen yarın gelmeliydi. Onu neredeyse her gün görmeye alışmıştım ve birkaç günlük yokluğu bile bana çok zor gelmişti.

 

Şimdi ailesiyle vedalaşıyordu ve ben de onların kucaklaşmasını uzaktan izliyordum. İlk kez ayrıldıklarını ve onlar için ne kadar zor olduğunu biliyordum.

 

Eşyalar arabaya yüklenmişti, sadece Umut'un da o arabaya binmesi kalmıştı gitmeleri için. Ben ise o arabaya binip gitmesini istemiyordum.

 

Umut herkesle teker teker vedalaştıktan sonra bana döndü. Gözleri dolmuştu. Mavileri donuk bakıyordu.

 

Bu kalıcı bir veda değildi ama öyle gibi geliyordu. Uzun sürecekti çünkü.

 

Bakışmamızı daha fazla uzatmayarak onun boynuna sarılan ben oldum. Yüzümü göğsüne gömüp üzüntümü saklamak istemiştim. Belime sarıldı sıkıca. Aramızda milim yoktu ama o mümkünmüş gibi beni daha da kendine çekiyordu.

 

İkimiz de bir şey demedik uzun süre. Etraftakileri umursamıyordum şu an. Onunla olabildiğince vakit geçirmek istiyordum. Zaman zaman saçlarımın arasında hissettiğim öpücükler onun da benden farkı olmadığını söylüyordu bana. Aldığı derin nefeste ise kokumu içine çektiğini anlamıştım.

 

Birbirimizi çok özleyecektik.

 

Yüzümü gömdüğüm göğsünden kaldırıp yüzüne baktım. Gülümsüyordu, ben de gülümsedim. "Gidince haber et, tamam mı? Aklım sende kalır yoksa."

 

Kıkırdadı. "Sanki aklın hep bende değilmiş gibi konuşuyorsun."

 

"Sen de aynısın, oyunbozanlık yapma."

 

"Tamam." Burnumun ucundan öpüp geri çekildi. "Yapmam."

 

Artık gitmesi gerekiyordu. Bunu daha fazla uzatamazdım. Boynumdaki kollarını gevşettim. "Görüşürüz."

 

O gitmek istemediğini belli eder şekilde milim oynamıyordu. Yanaklarımdan öptükten sonra ancak kollarını belimden çekti. "Görüşürüz."

 

Daha fazla bir şey demeden benden uzaklaştı ve arabaya ilerledi.

 

Görüşecektik elbette ama o zamana kadar kesinlikle onu çok fazla özleyecektim.

 

♡♡♡

Sonraki bölümde biz de vedalaşıyoruz artık, o zaman görüşürüüüzzzz 🧡

Bölüm : 30.07.2025 15:04 tarihinde eklendi
Okur Yorumları Yorum Ekle
Hikayeyi Paylaş
Loading...