30. Bölüm

▪︎30|Final▪︎

uranüs
justtbirisii

Arctic Monkeys - I Wanna Be Yours

Yaklaşık bir yıl sonra.

Derin bir nefes, ve bir tane daha. Bana doğru gelecek olan top için iyice dikkatimi toplamam gerekiyordu. Bir sayı bile kaybedemezdim.

Bu son maçtı. Eğer kazanırsam ülke çapındaki bu turnuvadan şampiyonlukla ayrılacaktım. Bu hep istediğim şeydi, hayalimdi. Hayalimi gerçekleştirmeme de son birkaç adım kalmıştı.

Her şeyi ufak hatalarıma kaybedemezdim. Bu yüzden iyice odaklanmam gerekiyordu. O kadar emeği boca edemezdim.

Karşı taraf servisi kullandığında topun bir kez sekmesini bekleyip tekrar o tarafa gönderdim. İyi karşılamıştım.

Top gitti, geldi, gitti ve bir süre sonra geri gelmedi. Sayıyı almıştım. Hırsla gülümseyip raketimi daha da sıkı kavradım. Bugün kartlar benim lehime açılıyordu.

Servisler kullanıldı, setler geçti ve son servise geldik. Ben kullanacaktım.

Yapabilirsin, İzem. O kupayı sen alacaksın.

Ne ara tuttuğumu anlamadığım nefesimi verdim ve topu havaya attım. Raketimle de vurduğumda top karşıya geçmişti.

Topun karşılıklı birkaç gidiş gelişinden sonra sonuç belli olmuştu. O kupayı kaldıran bendim.

İlk anda olanlara tam olarak anlam veremediğim için hareket edememiştim. Daha sonra ise kavramamı sağlayan şey benim için yapılan tezahüratlar olmuştu. Tribünlere hafifçe göz gezdirdim. Sevdiğim, değer verdiğim insanların çoğu buradaydı; annem, babam, kardeşim, en yakın arkadaşım... Ama o yoktu. Henüz tatil için buraya gelmemişti ve şu ana şahit olamıyordu. Bu mutluluğumu bir miktar azaltsa da engellemiyordu.

Resmen şampiyon olmuştum!

Gözlerim dolmuştu mutluluktan. Yıllardır, tenise başladığım ilk andan itibaren, hayalim bu olmuştu. Liseler arası turnuvada değil, gerçek bir turnuvada kupa kaldırmak istemiştim hep ve şu an da istediğim oluyordu.

Madalyayla beraber kupayı aldığımda ancak bunun bir hayal olmadığını kavrayabilmiştim. Bu gerçekten oluyordu. Kendime sürekli bunu hatırlatmak zorunda kalıyordum çünkü dediğim gibi, gerçekmiş gibi gelmiyordu.

Her şey bitip de ailemin yanına geldiğimde ilk sarıldığım kişi annem olmuştu. "Tebrik ederim canım kızım."

Annemden sonra sırasıyla babam, Berat ve Gökçe'den de duymuştum aynılarını. Başarıma en az benim kadar sevinen, beni kıskanmayan insanlarla dolu bir çevrem olduğu için çok şanslıydım.

"Resmen şampiyon oldun!" dedi Gökçe benim kadar onun da buna inanamadığını belli eden sesiyle.

"Darısı da artık senin başına." Gökçe benimle aynı kulüpte değildi. Onun kulubü bu sene turnuvaya katılmamıştı ama seneye katılacağını ve başaracağını düşünüyordum.

"Onu da o zaman görürüz. Şu an odağımız senin şampiyonluğun."

Babam araya girdi. "Kutlamak için yemeğe çıkmaya ne dersiniz?"

"Çok iyi olur," diye benim yerime cevap verdi Berat.

Annemle babam bugün tüm gün izin almışlardı maçıma gelmek için. Normalde çoğu maça gelemezlerdi ama bu maçın şampiyonluk maçı oldupunu bildiklerinden bu bir istisna olmuştu.

Herkes yanımdaydı, Umut dışında. Şimdiye kadar o kadar hissetmesem de yokluğunu şu andan itibaren daha da hissettirmeye başlamıştı. Onunla sevincimi paylaşmak istiyordum, hep olduğu gibi.

Herkes arabaya doğru hareketlenirken ben de Umut'a mesaj atmak için telefonuma bakmıştım. Çantamda yoktu, büyük ihtimalle soyunma odasında unutmuştum.

"Benim bir soyunma odasına gitmem lazım," diyerek dikkatleri üzerime çektim. "Telefonumu unutmuşum."

"Biz seni bekliyoruz, çabuk git de gel."

Annemin komutuyla beraber çantamı Berat'a verip hızlı adımlarla tesisin içine, soyunma odalarının olduğu kısma ilerledim. Telefonum buradaydı, oturakların üzerinde duruyordu. Benimki olduğundan kesin emin olsam da yine de konrtol edip öyle aldım.

Telefona bakarak soyunma odasından çıktığımda bir şeye çarpmıştım. Duvar olmadığından emindim, birisiydi. Kim olduğuna bakmak için kafamı kaldırdığımda deminden beri gözlerimin aradığı o kişiyi gördüm.

"Umut?" Gördüklerimden kesin emin olmak istiyordum. Oydu ama yine hayal görmekten korkuyordum.

"Benim," diyerek onayladı beni.

Bunu bekliyormuş gibi kollarımı boynuna doladım. "Hoş geldin. Çok özledim seni."

"Hoş buldum." Bedenimi sıkıca sardı kolları. Bu hisse yaklaşık altı aydır yabancıydım ve çok özlemiştim, ona ait olan her şey gibi. "Tebrik ederim, kazanmışsın."

"Ben hep kazanıyorum," dedim alayla karışık.

"Tabii ki, özellikle de bana karşı."

Aslında ona karşı ben kazanmıyordum. İkimiz de birbirimize yenik düşmüştük ve o yüzden bu haldeydik. Yine de bunu düzeltmedim, onun tarafından şımartılmak güzeldi.

"Ne zaman geldin?" diye sordum kafamı kaldırıp yüzüne baktığımda.

"Az önce. Aslında planım daha önce gelmekti ama yetişemedim. Maça yetişmek istiyordum."

"Olsun, sen geldin ya yeter o."

Eğilip alnımdan öptü. "Yine de şampiyonluğunu ilk kutlayan kişi ben olmalıydım."

"Sonrakileri kutlarsın sen de." Kollarının arasından çıktım ve elini kavradım. "Annemler bekliyor, onların yanına gidelim."

"Gidelim," dedi elimi sıkarken. "Ayrıca fazla eminsin sanki şampiyon olacağından."

"Sen olmayacağımı mı düşünüyosun yoksa?" diye sordum sahte bir alınganlıkla. Böyle düşünmediğini, benimle zıtlaşmak için söylediğini biliyordum.

"Az önce de demiştim ya, senin kaybedebileceğin bir şey olduğunu düşünmüyorum."

"Ama kaybetmişliğim var." Anlamaz gözlerle bana bakmaya başladığında güldüm. "Hatırlamıyor musun yoksa?" Hatırladığından emindim ama sanırım neyden bahsettiğimi anlamamıştı.

"Güzelim seninle ilgili bir şeyi unutmam mümkün değil ama neyden bahsettiğini anlamadım," demesiyle de düşündüklerimi onaylamıştı.

Tekrardan güldüm. Zaten bugün gülmek için çok fazla sebebim vardı. "İddiadan bahsediyorum," diye açıkladım.

Bizi bu hale getiren, Umut'u görmeme ve sevmeme yarayan, sevgili olmamızı sağlayan o iddiadan bahsediyordum. Umut'un o gün hiç beklemediğim şekilde yanıma gelmesi ve benim onu başımdan savmak için girmeyi teklif ettiğim iddia başlatmıştı her şeyi. Ve ben kaybetmekten nefret etsem de o iddiayı kaybettiğim için pişman değildim.

"O iddiada kaybeden taraf olsaydı şu an böyle olmazdık," dedi Umut birbirine kenetli ellerimizi kaldırıp görüş açıma sokarken. "İkimiz de kazandık sonunda. Birbirimizi kazandık. Ve kazandığım en iyi şey sensin."

"Benim de öyle. Seni kazanmak ömrüm boyu en iyisi olacak."

Tek kaşını kaldırdı şüpheyle. "Dünya şampiyonluğu alsan, yine mi daha değerli olur?"

İşte bunu bir düşünürdüm.

"Bilmem," dedim omuz silkerek. "İnşallah kazanırsam onu da o zaman düşünürüm."

"Yok artık, senin direkt tabii ki değerli olur aşkım demen lazımdı."

Sesli bir kahkaha attım tepkisine. "Bu benim için değerli olmadığın manasına gelmez."

Annemlerin beklediği yere geldiğimizde konuşmamız bölünmüştü. "Biz geldik," dedim kendi halindeki dörtlünün dikkatini çekebilmek için.

Bize döndüklerinde hepsi de Umut'u görünce bariz şekilde şaşırmıştı. "Hoş geldin oğlum," dedi annem ilk olarak. Sonrası da gelmişti.

"Yemeğe gidiyorduk İzem'i kutlamak için, sen de gel bizimle," dedi Babam hoş geldin faslı bittiğinde.

"Sağ olun ama eve gitmem lazım, daha annemleri görmedim."

"Peki o zaman, sonra yine görüşürüz biz seninle." Umut'tan sonra bana döndü. "Beş dakikaya arabaya gel, bekliyorum."

Bizi yalnız bırakıp gittiklerinde Umut'a döndüm. "Sonra görüşürüz o zaman."

Bir şey demek yerine sıkıca sarıldı bana. "Çok özlemişim," dedi aşdığı derin nefeslerin arasında.

"Yalnız değilsin, ben de çok özledim."

Bir süre öyle kaldık. Uzun süre sonra ona sarılmak güzeldi, güzel hissettiriyordu.

"Tebrik ederim, tekrardan," dedi kollarını bedenimden çekmeden uzaklaştığında. "Bir dahaki kazandığında orada olacağım, söz veriyorum."

"Tutamama ihtimalinin olmadığı sözleri verme." Yılın çoğunda burada değildi ve maçlarımda da olmayabilirdi, boşuna söz vermesini istemiyordum.

"Artık buradayım, tutabilirim o sözü."

Gözlerim kocaman açıldı. Bu, buradaki bir takıma transfer olduğu anlamına geliyordu. "Cidden mi?"

"Evet," dedi gülerek. "Bundan sonra çoğu galibiyetinden beni de göreceksin."

"Sen de öyle." Karşısındakini oynarken izlemeyi seven tek kişi o değildi. Ben sırf onun için futbolu takip etmeye başlamıştım mesela.

"O zaman her golü sana adıyacağım, haberin olsun."

"Hayır diyemem."

Daha fazla burada duramayacağımı fark ettiğimde kollarından istemeyerek de olsa sıyrıldım. "En yakın ne zaman buluşabiliriz?"

"Akşam seni alsam, nasıl olur?" Mükemmel olurdu.

"Bekliyorum o zaman."

Ben geriye doğru bir adım attığımda kolumdan tutup beni engelledi. Neden engellediğini anlayamasam da dudakları dudaklarıma kapandığında her şey anlam kazanmıştı. Dünya bir süreliğine durdu ve sadece ikimiz kaldık.

"Görüşürüz, şampiyon," dedi ayrıldığımızda.

Şampiyon.

Ben şampiyon olmuştum, değil mi? Onunla beraberken bu da aklımdan çıkmıştı.

"Görüşürüz," dedim ve seke seke arabaya ilerledim.

Kaybetmekten zevk aldığım tek kişi o olmuştu. O iddiayı kaybetmiştim ve bundan hiç pişman değildim. Ona karşı ömür boyu kaybedebilirdim, ki öyle olacağa da benziyordu.

Girdiğimiz o iddianın ömürlük olmasını, ömür boyu bizi bir arada tutmasını istiyordum.

♡SON♡

Bitti...

Onların hikâyesinden göreceğimiz kısmın sonuna geldik, umarım hoşunuza giden bir hikâye olmuştur. Ben olabildiğince güzel yazmaya çalıştım onları, siz de beğenmişsinizdir diye umuyorum.

Buraya kadar okuyan, oy veren, yorum yapan herkese çooooooook teşekkür ediyorum, iyi ki varsınız canlarımm

Özel bölüm yazmak gibi bir planım yok, o yüzden bu temelli bir veda. Eğer başka hikâyelerde görüşeceksek, görüşürüz, canlarım. Ama bana burada veda ediyorsanız da, elveda.

sizleri çok seven yazarınız, uranüs♡

30.07.2025

Bölüm : 30.07.2025 18:17 tarihinde eklendi
Okur Yorumları Yorum Ekle
Hikayeyi Paylaş
Loading...