5. Bölüm

▪︎5▪︎

uranüs
justtbirisii

"Yaptığımızın delilikten farkı yok," diye söylendi Gökçe bilmem kaçıncı kez.

 

Kortun içinde Saliha'nın gelmesini bekliyorduk. Annemlere böyle saçma bir rekabetin içine girdiğimi söylemek yerine antrenman için kalacağımı söylemiştim yalnızca. Her ne kadar bir saat öncesine kadar spor salonunda çalışmış ve pertimiz çıkmış olsa da pilavdan döenin kaşığı kırılsın diyerek çıktığım yoldan dönmüyordum.

 

Biraz sonra kapıdan içeri Saliha ve bir arkadaşı girdiğinde oturduğum yerden kalkıp raketimi elime aldım. "Hazır mısın?"

 

"Seni yenmek için ihtiyacım olduğunu düşünmüyorum," dedi küçümser tonda.

 

Sadece gülümsedim ve yerime geçtim. Nasıl olsa onun için asla kolay lokma değildim ve beni bu kadar küçümsemesi işime bile geliyordu.

 

Gökçe yanımıza gelip cebinden çıkattığı bozuk parayı havaya fırlattı. Parayı avcunun içine hapsedip diğer elinin üzerine kapattı ve ikimize da ayrı ayrı baktı. "Yazı mı, tura mı?"

 

Ben bir şey demedim ve seçimi ona bıraktım. Ben bir şey söylesem hile yaptınız diye cıvısın istemiyordum.

 

"Tura."

 

Gökçe elini kaldırdığında paranın tura yüzünün geldiğini gördük. Diğer elindeki topu Saliha'ya uzattı.

 

"Başarılar," dedim elimi uzatırken. Ne olursa olsun karşımdaki düşmanım değil, rakibimdi ve etik çerçevesinede kalmak gerekiyordu.

 

Uzattığım eli tiksinir ifadesini koruyarak kısaca sıktı. Bir şey demeden sahanın kendi tarafındaki ucuna ilerledi.

 

İtiraf etmeliydim ki maç gayet çekişmeli geçmişti. Hatta öğleden önce olduğuna göre fazlasıyla iyi oynamıştı ama yine 2 - 1 ben kazanmıştım.

 

"İyi oynadın," dedim sahanın oratasına doğru ilerlerken. Amacım ınu tebrik edip öyle gitmekti ama o yüzüme bile bakmafan agresif hareketlerle eşyalarını toplayıp hızla korttan çıkmıştı.

 

"Kudurdu," dedi Gökçe keyifle.

 

"Yapacak bir şey yok, gerçekten iyi oynamıştı."

 

"Her neyse, biz de gidelim artık."

 

Son eşyalarımı da çantama tepiştirdikten sonra omzuma aldım ve kortun çıkışına yöneldim. "Seni baban alacak, değil mi?"

 

"Evet, gelmiş hatta." Başını telefonundan kaldırıp bana baktı. "Ben daha fazla bekletmeden kaçıyorum aşkım, görüşürüz."

 

Bana öpücük attıktan sonra arkasını dönüp koşar adım avlunun çıkışına ilerledi. "Görüşürüz," diye seslendim arkasından ama duyduğundan emin değildim.

 

Beni de iş çıkışlarına denk geldiği için annem ve babam alacaktı. Gelmelerine yaklaşık bir on - on beş dakika olduğu için yine bekleyecektim.

 

Çantamdan kulaklırımı bulup çıkattım ve kulağıma taktım. Bir yandan yürürken bir yandan da çalma listemden güzel bir şarkı seçmeye çalışıyordum.

 

Bir anda yan tarafımdan gelen sesle korkarak oraya döndüm.

 

"İzem?"

 

"Allah belanı versin!"

 

"Ne alaka ya şimdi?"

 

İnanamayarak ona baktım. "Şaka yapıyorsun herhalde? Bir anda karşıma çıkıp ödümü patlatırsan tabii ki bedduamı alırsın Umut."

 

"Beddua sahibine döner, derler yalnız. Dikkat et de Allah senin belanı vermesin."

 

Yüzümü yalandan dehşete düşmüş gibi bir hale soktum. "Ay şimdi başıma sen gelirsin falan, bence de korkunç."

 

Alaylı konuşmama karşın yüzünü ekşitti. "Benden niye bu kadar nefret ediyorsun gerçekten anlamış değilim. Ne yaptım ben sana?"

 

"Ne mi yaptın? İki gündür her delikten çıkıp egonu sergiliyorsun, bir de ne yaptım diyorsun. Tabii bir şey yapmamışsındır."

 

Yüzünün düştüğünü gördüm. "Tamam. Bir daha zorunda olmadıkça çıkmam karşına. Madem benden bu kadar iğreniyorsun, ben de sana gözükmem."

 

"İşime gelir."

 

Tam arkasını dönüp nihayet gidecekken bir şey hatırlamış gibi geri döndü. "Tenisten pek anlamam ama çok güzel oynuyordun, söylemek istedim."

 

Kaşlarım çatıldı. "Sen beni mi izledin?"

 

"Sahayı toplamak için kalmıştık, gitmeden önce sizin oynadığınızı görünce izlemek istedim. İzlemese miydim?" Sesindeki o kendini beğenmiş tavır gitmiş, düz bir ifadeyle konuşuyordu.

 

"İzlediysen izledin, beni ilgilendirmez," dedim tek omzumu silkerek. "Ayrıca teşekkürler."

 

İkimiz de bir şey demeden sadece birbirimize bakıyorduk. Gitmesi gerekiyordu ama gitmek için herhangi bir hamle yapmıyordu.

 

"Sana bir şarkı önerebilir miyim?" diye sordu sessizliği bozarak.

 

"Neden olmasın?"

 

Elini telefonuma doğru uzattığında direkt oradan açacağını anladım. Ekranı açıp ona uzattım. Telefonumu karıştırması için bir sebep olmadığı ve beni rahat bırakacağını söylediği için bu konuda ona güvenmeyi tercih etmiştim.

 

Kulaklıklarımda tanıdık bir melodi çalmaya başladığında Umut telefonu tekrar bana uzattı. "Anlamına çok takılma, sadece aklıma geldi ve önermek istedim."

 

Şarkının ne olduğunu anlamak için ismine bakmaya gerek duymamıştım. Zaten bildiğim bir şarkıydı. Arctic Monkeys - Snap Out Of İt.

 

"Peki, görüşürüz o zaman."

 

"Görüşürüz," dedi arkasını dönmeden hemen önce.

 

O hızlı adımlarla avlunun çıkışına ilerlerken ben de arkasından yavaş yavaş geliyordum.

 

I wanna grab both your shoulders and shake, baby

Snap out of it (snap out of it)

I get the feelin' I left it too late, but baby

Snap out of it (snap out of it)

 

Kulaklarımı dolduran hoş melodi bana eşlik ederken bir yandan da Umut'un bir süredir orada bekleyen gri bir arabaya bindiğini gördüm. Annemler de beni oradan alacakları için ben de oraya doğru ilerliyordum.

 

Yaklaşık on dakikalık bir bekleyişin ardından arabamızı görmemle yaslandığım duvardan ayrılıp arabanın durduğu yere ilerledim. Arka kapıyı açıp kendimi koltuğa bıraktıktan sonra babam arabayı tekrar çalıştırmıştı.

 

"Ee, nasıl geçti antrenman?"

 

"Güzeldi, her zamanki gibi."

 

"Bugün hocanız yok demiştin, niye akşam da antrenman vardı?" diye sordu annem. Yalanımı yakalamakta ustaydı ve galiba burada da yakalanmıştım.

 

"Hoca olmadığı için doğru düzgün çalışamadık, o yüzden birkaç kişiyle beraber kaldık."

 

Dikiz aynasından annemin bana inanmadığını gösteren bakışlarını gördüm. Bu da demek oluyordu ki eve gittiğimizde güzel bir sorguya tabii tutulacaktım. Harikaydı gerçekten.

 

***

 

Odamda oturmuş hanım hanımcık dersimi çalışırken kapımın fuhuş operasyonuna giriş yapan polisler misali açılmasıyla yerimden sıçradım. "Berat sana kaç kere dedi-"

 

Ve sözlerim kapıda dikilmiş duran annemi görmemle kesildi. "Ne işler çeviriyorsun bakayım sen? Öyle okuldan sonra antrenmana kaldım diye geçiştiremezsiniz beni küçük hanım."

 

"Anne, gerçekten tenis oynamak için kaldım," dedim kulaklığımı çıkartırken.

 

Annem bir süre sorgular bakışlarıyla beni süzdükten sonra ikna olmuş olacak ki o beni korkutan ifadesi gitmişti. "Ne oluyor? Anlat doğru düzgün."

 

Kapıyı kapatıp yatağımın üzerine oturdu. "Bir kız var takımda, resmen beni düşürmeye oynuyor. Biliyorsun, benim kimseyle bir derdim olmaz ama kız sürekli benden nefret ediyormuş gibi davranıyor. Hayır yani, nedenini de çözemiyorum bir türlü."

 

Sözlerimi bitirdiğimde oflayarak omuzlarımı düşürdüm.

 

"Sen boşver onun gibileri. Ben zaten senin onu yenebileceğinden eminim."

 

"Yendim zaten," dedim gülerek. "Ama takımdaki son senemi de böyle kişilerle uğraşarak geçirmek istemiyorum."

 

"Haklısın bebeğim ama yapacak bir şey yok. Bazen bazı insanlar senden nedensizce nefret edebilir. Sen de hiç birine karşı böyle hissetmedin mi?"

 

Annemin sorusuyla aklıma direkt Umut ve onunla okul çıkışında yaptığımız konuşma geldi. Ben de ona sürekli sebepsiz bir nefretle yaklaşıyordum. Acaba o da mı benim hakkımda böyle düşünüyordu?

 

Gerçi, şu an en son umursamam gereken şey Umut'un benim hakkımda ne düşündüğüydü.

 

"Teşekkürler, anne."

 

"Ne demek bebeğim. Bir derdin olduğu zaman her zaman bana anlatabilirsin."

 

Gülümsedim ve annemin odamdan çıkmasını izledim. Dediklerinde haklıydı ve içimi rahatlatmıştı. Zaten bir sonrakü antrenmanda Semih hoca da olacaktı ve aramızdaki bu anlamsız rekabetin de son bulacağını umuyordum.

 

Kulaklığımı takıp okul çıkışından beri sürekli dinlediğim şarkıyı dinleyerek ders çalışmaya devam ettim.

 

♡♡♡

Umut gerçekten de hık demiş babasının burnundan düşmüş. Kız tavlama teknikleri bile aynı.

Bu arada fark ettiniz mi bilmiyorum ama beş bölümdür sadece iki günü yaşadılar. Niye bu kadar yavaş ilertiyorum benim de en ufak fikrim yok.

Sonraki bölümde görüşürüüüzzzz 🧡

Bölüm : 02.03.2025 13:14 tarihinde eklendi
Okur Yorumları Yorum Ekle
Hikayeyi Paylaş
Loading...