Hava kararıp güneş yerini aya devrettmişti ve ben yine Gece'yle buluşmak için parka doğru ilerliyordum.
Her zaman oturduğumuz yere geçip bağdaş kurarak oturdum ve Gece'yi beklemeye başladım.
Kendi kendime ayı izliyordum. Ay dolunay olmuştu artık ve bu yuvarlak ışık kaynağı bana umut veriyordu. Ne için olduğunu bilmesem de, ona baktıkça içimde bir şeylerin yoluna gireceğine dair hisler filizleniyordu.
Veya bambaşka hisler. Birisi hakkında mesela.
Kafamı iki yana sallayarak bu düşünceyi içinden atmaya çalıştım. Kısmen işe de yaramıştı.
Biraz sonra arkamdan gelen adım sesleriyle omzumun üzerinden kimin geldiğine baktım. Gece olmasını beklediğim kişi daha gündüz konuştuğum Kıvanç'tı.
"Bir söz vardır bilir misin," derken yanıma oturdu ve yüzünü bana döndü. "Tilkinin dönüp dolaşıp geleceği yer kürkçü dükkanıdır. Senin kürkçü burası galiba?"
"Burası ya da değil, sen niye geldin yine?"
"Parka gelirken kimseden izin almam gerektiğini düşünmüyorum, küçük hanım."
Uzanıp yanağımdan makas almaya çalıştığında geriye doğru çekildim. Yüzümü ekşiterek ayağa kalktım.
"İlk olarak, ben şahsen küçük hanım olduğumu hiç mi hiç düşünmüyorum. İkinci olarak, izni olmadan bir kadına dokunma cüretini nreden buluyorsun? Son olarak da, gitmen için illa ki edebimi bozmam mı lazım?"
Nefeslenmeden sorduğum soruların ardından cevap beklemeden eve doğru ilerlemeye başladım. Hızlı adımlarım soğuk havada nefes almamı zorlaştırsa da hızımı kesmeden devam ettim.
Başımı kaldırmadan yürüdüğüm için biraz sonra bir bedene çarpmıştım. Çarptığım kişinin kolları düşmeyeyeim diye belime sarıldığında yüzüne bakmayı ancak aklıma getirmiştim.
Gece.
Yüzlerimiz arasındaki mesafe bir karıştan az olduğu için vücudumu yersiz bir heyecan basarken beyaz teninde bir kesik fark ettim. Fark etmemle kaşlarım çatılmıştı.
Kendimi toparlayıp geri çekildim. Kolları geri çekilmeye çalışmamla anında gevşemiş ve beni bırakmıştı.
"Sabah traş olurken kesildi. Sen nereye yetişiyordun?"
"Bir yere yetişmiyordum, birinden kaçıyordum."
Gece'nin sorusu benim cevaplamama kalmadan arkamda biten Kıvanç ile cevaplanmıştı.
Kıvanç kolumdan tuttu ve beni kendine dopru çevirdi. Sorgular ve tehditkar bakışları üzerimde en ufak bile etki yaratmamıştı.
"Senin yanında olmak istemediğim için?"
Kıvanç başını geriye atıp alayla kahakaha attı ve sonra tekrar ciddileşip bana döndü.
"Ne yani? Onun yanında mı kalacakmışsın? Üstelik sana arka çıkmak için tek bir cümle kurmazken."
Kıvanç'ın sözlerinin ardından arkamda duran Gece'nin hareketlendiğini hissettim. Arkamı dönüp baktığımda geri dönüp büyük ihtimalle eve gittiğini gördüm.
Bir hışımla Kıvanç'a döndüm ve "Daha bu sabah tanıştığımızı hatırlatmak isterim. Bu kadar kısa sürede hayatıma müdahil olma cesaretini sana veren şey ne?" diyip Gece'nin arkasından yetişmeye çalıştım.
Adımları o kadar hızlıydı ki benden çok daha önce apartmana varmıştı. Evine gidersem rahatsız olacağını düşünerek kendi evime çıktım.
Elbette ki Kıvanç'ın sözleri onu kırmıştı. Konuşamaması onun elinde olan bir şey değilken bu konudan vurulmak onu yaralamış olmalıydı.
Eve girip üzerimi değiştirmeden direkt balkona çıktım. Gece karşı pencerede sigarsını içiyordu. Kulağında kulaklık vardı. Beni fark etmemişti.
Ama benim dikkatimi başka bir şey çekmişti.
Soğuğa rağmen üzerinde askılı vardı ve açık kalan sol omzunda bir hilal dövmesi vardı.
Beni fark etmeyeceğini anlayınca içeri geçip sandalyemi onu görebileceğim bir yere çektim ve oturdum. Telefonumu çıkartıp ona mesaj attım bu sefer.
Mesajı attığım an elini cebine atıp telefonunu çıkarttığını gördüm. Sonra da yüzündeki belli belirsiz gülümsemeyi.
Sigarasını camın önündeki küllükte söndürdü ve camı kapatıp içeri girdi. Perdeyi de kapattığı için artık onu göremiyordum.
Hilal: Söylediklerinin seni kırdığını tahmin edebiliyorum
Gece: ben hiç bir zaman tek kelime edemeyeceğim
Gece: insanlar bunu yüzüme vursalar da benim için çok bir şey fark etmiyor
Gece: sonuçta ben gerçeği hep içten içe biliyor olacağım
Hilal: Bu yine de kimseye bunu yüzüne vurma hakkını tanımaz
Gece: herkes senin gibi değil maalesef
Gece: mesela sen benimle konuşurken kelimeler yerine işaret dilini kullanıyorsun
Gece: üstelik bunu yapmak zorunda da değilsin
Hilal: Burada aykırı olan ben olmuyorum
Hilal: Ben sadece yapılması gerekeni yapıyorum
Hilal: Olmaması gereken çoğunluktaysa bu onu normalleştirmez
Gece: ama normal olmasa bile gerçek bu
Gece: ve gerçeği değiştirebilecek güç şimdiye kadar kimsede olmadı
Hilal: Gerçeği değiştirebilirsin
Hilal: En azından kendi gerçeğini
Mesajıma bir cevap vermediğini görünce sıkıntıyla ofladım ve sandalyede arkama yaslandım.
Ben niye Gece'yi bu kadar önemsiyordum ki?
Belki de sevdiğinden, dedi içimden bir ses.
Oturduğum yerden kalkıp üzerimi değiştirdim ve pijamalarımı geçirdim. Yatağa yatmama rağmen gözüme gram uyku girmiyordu.
Kafamdaki düşünceler uykumu baltalıyordu.
Aklımda bu gün Kıvanç'ın dedikleri geldi.
Evet.
O zaman söyleyememiş olsam da cevap belliydi, hem de tereddüt etmeden söyleyeceğim kadar.
Ben hep onun yanında olmak istiyordum.
Sıkıntıdan delirmek üzereyken biraz hava almak için balkona çıktım.
Başımı yukarı kaldırdığımda gördüğüm şey parlayan dolunaydı. Bana onu hatırlatıyordu, Gece'yi.
Her yerde onu bulmak, onu görmek aşk mıydı peki?
Dudaklarımda belli belirsiz bir gülümsemeyle dolunayı izlerken karara varmıştım.
Her ne kadar mesajıma cevap vermemiş olsa da telefonumu çıkartıp başka bir mesaj yazdım.
Hilal: Benim her koşulda seçeceğim yer senin yanın olurdu
🌙
Hilal hanım neler diyorsunuz siz öyle?
Bu hikayeyi çok uzun tutmayı planlamıyorum, büyük ihtimalle yirmi ya da otuz civarı final olur o yüzden her şey çok hızlı ilerleyecek.
Okur Yorumları | Yorum Ekle |
6.43k Okunma |
528 Oy |
0 Takip |
32 Bölümlü Kitap |