
Artık havalar iyiden iyiye soğuduğu için parktaki buluşmalarımız yalan olmuştu. Özellikle de hasta olduktan sonra kendime daha fazla dikkat etmeye başlamıştım.
Biz de madem dışarıda buluşamıyoruz, neden birbirimizin evlerine gitmiyoruz şeklinde düşünerek son bir kaç günü dönüşümlü olarak birbirimizin evinde geçiriyorduk. Tabii Gece'nin işe, benim de okula gittiğimiz zamanlar bunun dışında kalıyordu.
Bu sefer de onun evinde, salondaki kanepede sarmaş dolaş uzanmış televizyondaki filmi izliyorduk. Aslında filmde pek ilgimi çeken bir şey yoktu ama sırtımı yasladığım bedenin varlığı, fazlasıyla ilgimi çekiyordu.
Birden çalmaya başlayan telefon ile ikimiz de sesin nereden geldiğini anlamak için etrafa bakınmaya başladık. Bu zil sesinin benim olduğunu biliyordum çünkü benden başka kimse Esrarengiz Kasaba başlangız müziğini zil sesi yapmazdı. Yani, en azından Gece yapmazdı.
Telefonumu eşofmanımın cebine koyduğumu hatırlayıp yerimde kıpırdanarak telefonumu oradan aldım.
Kanuni Sultan arıyor...
Telefonu açıp kulağıma götürdüğüm an abimin sorgu seansı başlamıştı. "Niye geç açtın?"
"Sana da merhaba abi," dedim sanki görebilecekmiş gibi göz devirirken. "Ayrıca, her zaman telefonum elimde olmuyor."
"Tabii, öyledir," dedi alayla. "Neyse, ne yapıyorsun?"
"Oturuyorum, film izliyorum." Arkadan gelen filmin sesi de beni destekliyordu.
"İyi, ne izliyordun?"
Gözlerimi kısarak teşevizyonun alt köşesinde yazan filmin ismine baktım. "Uzay Yolcuları diye bir şey, televizyonda denk geldim."
"Doğru, bilgisayardan açmış olsan aradığımda durdururdun."
Abim yedi senelik savcılık deneyimlerini benim üzerimde kullanmaya bayıldığından bu en ufak detaydan bir şeyler çıkartan hallerine şaşırmıyordum. "Ee, sen ne yapıyordun?"
"Sabahtan beri bir davayla uğraşıyordum, eve ancak gelebildim. Gelince de seni arayayım dedim."
"İyi yapmışsın. Ne davasıydı da uğraştın bu kadar?" Abimin davaları garip şekilde hep ilgimi çekmişti. Onun anlattığı şeyleri hep ilgiyle dinlerdim.
"Ne olsun? Sürekli birileri birilerini öldürüyor, bir yerlere atıyor. Sonra da ben uğraşıyorum." Abim davayı bildiği tüm detaylarıyla anlattıktan sonra tekrardan oflamıştı. "Katil davalarından nefret ediyorum. Düşünsene, en büyük iki tanıktan biri zaten bulmaya çalıştığın kişi, diğeri de zaten ölü."
Abim sadece gerçekten onu uğraştıran ve bir şey bulamadığı davalarda bu şekilde söylenirdi. Normalde işini severdi, hatta onu biraz zorlayacak olan davaları özellikle almak isterdi. Ama şimdiki gibi söyleniyorsa, anlıyordum ki gerçekten bir kördüğüm vardı.
"Gerçekten de kötüymüş," diye hak verdim ona. "Neyse, ben kapatıyorum şimdi. Sen de dinlenirsin biraz."
"İyi bakalım, hadi görüşürüz güzellik."
"Görüşürüz," dedim telefonu kulağımdan çekip kapatma tuşuna basarken.
Telefonu geri aldığım yere, yani cebime koyarken benimle beraber Gece'nin de olduğu yerde kıpırdandığını hissetmiş ve ona dönmüştüm. Bir şey söyleyeceğini anlayıp ellerini hareket ettirebilmesi için alan sağlamak amacıyla biraz geri çekildim.
"Bir şey mi oldu?"
"Abine benden bahsetmedin mi?"
Birden sorduğu soruyla ben de bunu sorgulamıştım. Ama bir anlığına süren bu sorgulama abimin bir sevgilim olduğunu öğrendiğinde nasıl davranabileceği aklıma geldiğinde sonuca varmıştı. "Bahsetmedim ama seni düşündüğümden yapmadım."
Gece anlamadığını yüzünden belli ederken açıklama gereği duydum. "Güneş'in sevgilis olsa nasıl tepki verirdin?"
Kendi kardeşini öne sürerek verdiğim tepki onu bir süre düşündürmüş ve nihayetinde kaşlarını çatmasına sebep olmuştu.
"Ya, anladın mı şimdi?"
Anladığını belli ederek başını salladı. "Yine de benden bir şeyler saklamasını istemem. Ben de ondan bir şey saklamıyorum sonuçta."
"Yani annenlerin haberi var," dedim sorarcasına. Bu ihtimal, gereksizce germişti beni.
Evet manasında başını salladı rahat bir tavırla. Onun bunu nasıl normal karşıladığını sorguladım biraz. Gerçi, kendimin de neden bu kadat gerilmiş olduğumu çözemiyordum.
Sonuçta herkesin ebeveynleri benim annem gibi kararlarıma saygı duymayacak, çocuklarını kendi mükemmelleri içimde şekillendirmeye çalışacak değildi. Herkes benim gibi belirli bir çizginin içinde kalmaya zorlanmıyordu.
Herkesin ailesi annem gibi onların seçtiği her şeye burun kıvırarak yaklaşmıyordu, çok fazla evlatlarına karşı oldukça hoş görülü yaklaşan anne görmüştüm. Kendiminkinin aksine.
Aklıma gelen can sıkıcı şeylerle istemsizce modum düşmüştü. Gece de bunu fark etmil olacaktı ki kaşlarını çatarak "Bir şey mi oldu?" diye sordu.
"Yok bir şey, sadece seni önemsemiyormuş gibi göründüğümü düşündüm." Bu, az önce düşündüklerimin üzerine örtülmüş bir kılıf değildi. Gerçekten de onu önemsemediğimi ve bu yüzden abime ondan bahsetmediğimi düşünmesini istememiştim.
Kaşları giderek daha da çatılmış ve sonrasında oturduğu yerde dikleşerek vücudunu tamamen bana çevirmişti. Elleriyle yüzümü avuçladıktan sonra gözlerimin içine bakarken parlayan gözleri bana kelimelere gerek duymadan her şeyi anlatmıştı. Beni asla başkalarının gördüğü gibi görmeyeceğini anlamıştım. Beni her zaman anlayacağını anlamıştım.
Yüzümdeki endişeli ifade yerini sıcak bir tebessüme bırakırken kendi gülümsememin yansımasını onda da gördüm. Eğilerek burnumun ucunu öptü.
Ellerini yanaklarımdan çektiğinde kendimi bir anlık boşluğa düşmüş gibi hissetmiştim. "Bu arada, anneme senden bahsetmesem bile zaten iki gün sonra öğrenecekti."
Aklıma neden yeni geldiğini bilmediğim ihtimalle saçma şekilde şaşırmıştım. Elbette ki kadın oğlunun ameliyatına gelecekti. Ve tekrardan Gece'nin annesiyle tanışacak olmamla gerilmiştim.
Acaba beni nasıl görecekti? Ya da oğluna uygun olduğumu düşünür müydü? Yeterli görür müydü beni? Veya tüm iyi şeylerin aksine annem gibi yetersiz mi görürdü beni?
Aklımdaki sorular ve düşünceler zinciri Gece'nin burnumun dibinde parmağını şıklatmasıyla son buldu.
"Neden bu kadar gerildin?"
Ben kendi içimde ufak çaplı bir kargaşa yaşarken Gece, televizyonu bile kapatmıştı ama ben yine fark etmemiştim.
"Bir an annenle tanışacak olma düşüncesi çok gerici geldi." Bir an değildi, hala öyle geliyordu aslında.
"Bir an olmadığına eminim." Gece'nin aklımı okuduğundan şüpheli şekilde ona bakıp bunu nasıl yaptığını anlamaya çalışırken kendini açıklamıştı. "Yüz ifadelerinden gergin olduğun ve bunun geçmediği belli oluyor. Tekrar soruyorum, neden bu kadar gerginsin?"
"İyi bir izlenim yaratabilir miyim bilmiyorum," dedim gergince. "Kendimle alakalı büyük bir problemim yok ama yine de annenin gözüne kötü gözükmek istemem."
"Emin ol, sende kötü olan hiç bir şey yok. Ve, kendinle alakalı büyük olamasa bile herhangi bir problemin olmasın, çünkü ben seni kusursuz görüyorum."
Dediklerini inandığı gözlerinden okunuyordu. Ben de dediklerine inanmak istesem de yapamıyordum. Kendimle alakalı hep bir şeyler sorun olurdu çünkü.
"Senin beni öyle görmen beni öyle yapmaz, her insanın bir kusuru vardır elbet."
"Evet, bunlar bizi insan yapan şeyler zaten. Bunlar olmadan biz de olmazdık. Ama sen kendinde bunalrdan fazlasını görüyorsun, anlayabiliyorum." Tam nasıl anlayabildiğini sormak için araya girecektim ki, aynısını tekardan yapmış ve aklımı okumuştu. "Nasıl siye sorma çünkü ben de nasıl anlayabildiğimi bilmiyorum."
"Yapamıyorum," diye itiraf ettim en sonunda. "Ben de kendimde sürekli kusur istemezdim ama yapamıyorum işte. Ben böyle büyüdüm çünkü; kendimde en ufak hatayı bile kocaman bir yük gibi görerek, mükemmel kalıbına sığmaya çalışarak büyüdüm."
Dolan gözlerimden bir damla yaş yanaklarımdan aşağı düşerken Gece uzanıp işaret parmağının tersiyle silmişti onu. "Anlat, içinde ne varsa dök. Dinlerim seni, anlamaya çalışırım."
Onun bana olan merhametine gülümsedim ve koltukta ona yanaşarak başımı omzuna yasladım. Ellerimi ellerinin arasına alarak hafifçe okşamaya başladığında bunu bana güç vermek için yaptığını biliyordum. Bir şekilde, anlatacaklarımın benim için kolay olmadığını anlamıştı.
"Ben küçükken, babamı neredeyse hiç görmezdim. Annem büyüttü yani beni. Zaten sorun da beni annemin büyütmesi. Babam asker olduğu için sürekli görvdeydi, eve ayda veya iki ayda bir ancak gelir, onda da en fazla iki hafta dururdu. Onun olmadığı zamanlarda annem beni her şeyimle onun mükemmel kalıbına sığmam için yetiştirirdi. Küçücük bir çocukken parkta edindiğim arkadaşlara karışırdı; büyüdüğümde saçımın boyuna, giydiğim kıyafetlere, yediğim yemeğin miktarına karışırdı."
Hıçkırıklarım sözlerimi bölerken Gece tek elini ellerimden çekerek yanaklarıma akan yaşları sildi yavaşça. Onun bana olan davranışı ağlamamı biraz hafifletirken sözlerime devam ettim.
"Babam öldükten sonra, daha da fazla olmaya başladı. Ben o zaman ortaokuldaydım ve ergenliğe yeni girmiştim, annem de her şeyimi eline almıştı. Abim hep özgürdü, annemin gözünde mükemmel oydu ama bende hep bir kusur olurdu. Artık reşit olduğumda karar verebildiğim tek şey gideceğim üniversite oldu, onu zaten son anda değiştirdim. Abim hep arkamdaydı, hatta buradaki evimi de o tuttu ama annem ilk bir yıl benimle görüşmedi benimle. Sonrasında da ben kendim görüşmek istemedim onunla."
Gece başımı boynuna çekerek bana sıkıca sarıldı. Saçımı okşayışı kelimeleri olmasa bile geçecek diyordu bana.
Saçlarımın arasında hissettiğim varla yok arasında bir öpücük iyice dinmeye yaklaşan hıçkırıklarımın sonunu getirmişti. "Seni seviyorum, Gece'm," dedim sadece onun duyabileceği bir seviyede.
Hafif kıkırtısı kulaklarıma ulaşırken gülümsemem genişledi. Sırtımda omzumdan belime doğru hayali bir kemer çizen elini hissettim. Ben de seni seviyorum, dediğini duymasam bile hissetmiştim.
Beni kendinden bir miktar uzaklaştırdı. "Geçmişte olmuş şeyleri değiştiremem ama yaralarını sarmak için elimden geleni yapacağıma söz veriyorum. Senin kendini benim gördüğüm kadar güzel ve kusursuz görmeni sağlayacağım, emin ol."
Verdiği sözü tutmak için elimden gelen her şeyi yapacağı gözlerindeki kararlılıktan anlaşılıyordu. Her zaman parlayan kehribar gözleri bu sefer benim için bir şey yapma arzusuyla parlıyordu.
Dudakları, az önce verdiği sözü desteklemek istercesine dudaklarımın arasına yerleşti ve yavaşça öpmeye başladı. Ona karşılık vermem de çok sürmemişti.
Beni öpmesi, bakışı, gülüşü veya tek bir ifadesi bile benim için diğer insanların kelimelerinden daha değerliydi. Onun sessizliği, benim için her şeydi.
🌙
Hilal aslında annesi tarafından hiç değer görmemiş, çocukluğu baskılanmış bir çocuktu ve çocuksu tavırları da bunları kapatmak için. Gece de hiç çocuk olamamış ama tekrar çocuk olmayı da denemiyor. Bundan sonra da beraber yok sayılmış çocukluklarının yaralarını kapatacaklar, ya da çalışacaklar.
Sonraki bölüm Gece'nin ameliyatı olacak, artık konuşacak çocuğum🥹
Bir de, Çoban Yıldızı diye yeni bir kurguya başladım ona da bir bakarsanız süper olur. Vibe olarak bence bununla benziyorlar, yani bu kitabı sevsiyseniz onu da seveceğinizi düşünüyorum.
Şimdilik çok çok öpücükk <3
| Okur Yorumları | Yorum Ekle |

| 9.6k Okunma |
779 Oy |
0 Takip |
33 Bölümlü Kitap |