
Hilal: Geceee
Gece: efendim balım
Hilal: Ay balın sana kurban olsun (Gönderilmedi)
Hilal: Derste değildin, değil mi?
Gece: yok, iki ders boşluğum var
Gece: senin dersin erken bitti herhalde
Hilal: Evet, otobüsteyim şimdi
Gece: sen bir şey mi söyleyecektin
Hilal: Şimdiiii
Hilal: Sana Esin ve Enes'ten bahsetmiştim ya
Gece: evet
Hilal: Sizi bir tanıştırayım diyorum, sen ne dersin?
Gece: sen ne dersen benim için okey
Hilal: Ne zaman müsaitsin?
Hilal: Ona göre yazayım Esin'e
Gece: pazartesi, salı, çarşamba, perşembe dersim var zaten
Gece: onun dışında tamamen boşum
Gece: yani sen ayarla istediğin zamana, ben zaten her türlü uyarım sana
Hilal: Tamammm
Hilal: Akşam direkt bana geliyorsun bu arada
Hilal: Unutma sakın
Gece: unutmam
Hilal: Akşam görüşürüz o zaman
Gece: görüşürüz balım
🌙
Hilal: Esiiinnn
Esin: Efendim aşkım
Hilal: Cumartesi buluşuyoruz
Hilal: Dörtlü date ayarladım bize
Esin: Ne oluyor ya ne demek date?
Hilal: İngilizce hem tarih, hem hurma hem de buluşma anlamına gelen ama benim buluşma anlamında kullandığım kelime
Esin: İkimizin de sevgilisi var farkındaysan
Hilal: Salak kız
Hilal: Zaten sevgilini alıp geliceksin
Hilal: Ben de sevgilimi alıp geleceğim
Hilal: Sonra dörtlü date ayarlamış olacağız
Esin: Heaaaa
Esin: Okey
Esin: Sormadın ama müsaitim cumartesi
Esin: Enes de müsaittir
Esin: Bana her zaman öyle olmak zorunda zaten
Hilal: Tamam o zaman, cumartesi dedik
Hilal: Benim eve gelir misiniz, dışarıda mı buluşalım?
Esin: Senin ev iyidir
Esin: Havalar iyice soğudu zaten
Hilal: Güzel o zaman
Hilal: Hadi görüşürüz cumartesi
Hilal: Öptüm bal yanağından
Esin: Görüşürüz aşkımmm🫶🏻
🌙
"Hilal, kabartma tozu neredeydi?"
Gece'nin seslenmesi üzerine salondan mutfağa geçtim. "Ocağın altındaki dolapta olması lazım, orada değilse olmayabilir."
"Yok orada."
"Ben alıp geleyim o zaman."
"Sen dur, sipariş ederiz şimdi."
Akşam Esin ve Enes, Gece ile tanışmaya geleceklerdi. Aslında tam bir tanışma da değildi, uzun zamandır buluşmayan bizim için de gün doğmuştu. Gece de zaten mutfakta vakit geçirmeye yer aradığından tatlı yapmak istemişti ve ben de karşı çıkmamıştım.
Ama unuttuğumuz şey, benim böyle taraklarda bezim olmadığı gibi bunları yapacak malzeme de evimde yoktu. Olanla yapmaya kalkınca da eksik malzeme çıkmıştı.
"Başka eksik yok, değil mi?"
Gece telefonundan başını kaldırıp bana baktı. "Vanilya var mı?"
"Sence?"
Güldü ve telefonunda bir şeylerle daha uğraştı. "Siparişi verdim, gelir birazdan."
Beş dakika içerisinde verdiğimiz sipariş gelmiş, Gece de tatlının kekini bitirmişti. O üstüne süreceği krema benzeri şeyi hazırlarken ben de çayı koyuyordum.
Kapı çalındığında ben de çayı ocağa koymuş, kaynamasını bekliyordum. Bakmak için mutfaktan çıktım ve koridorun sonuna ilerledim.
Kapıyı açtığımda beklediğim gibi Esin ve Enes'in geldiğini görmüştüm. "Hoş geldiniz."
"Hoş bulduk," dedi Esin ayakkabılarını çıkartıp içeri girerken.
Onlar içeri girdikten sonra arkalarından kapıyı kapattım ve onlarla beraber ben de salona geçtim.
"Ee, Gece nerede?"
"Mutfaktaydı, ben çağırıp geleyim."
Ben oturduğum yerden kalkmaya kalmadan Gece salondan içeri girmişti. "Hoş geldiniz."
"Hoş bulduk," dedi Enes ayağa kalkıp onunla tokalaşırken. "Geçmiş olsun bu arada, ameliyat olmuşsun yakın zamanda."
"Sağ ol."
İkisinin anında samimileşen sohbetine ben yalnızca ağzım açık bakakalmıştım. Esin'e baktığımda onun da benden çok farklı olmadığını gördüm.
"Siz yemek yediniz, değil mi?"
"Evet, zaten çay içeriz diye konuşmuştuk."
"O zaman gel biz çayları hazırlayalım, onlar da kaynaşsınlar burada."
Esin beni bir baş sallamasıyla onaylayıp benimle beraber mutfağa geçti.
Ben kaynayan çayı demlerken Esin de tatlıları tabaklara koyuyordu. "Ee, nasıl gidiyor?"
"Ne nasıl gidiyor?"
"Genel, hayat," dedi omuz silkerek. "Sen dergiden kabul almadın mı mesela, o ne oldu?"
"Bir şey olmadı, dergi zaten aylık basılıyor. Benden de yeni bir metin istemediler."
"Ee? Sen de öylece buraktın mı yani?"
"Hayır tabii ki. Ben yine de bir metin yazıp gönderdim, kabul ederler mi bilmiyorum."
"Ederler, ederler. Seni etmeyecekler de kimi edecekler?" Esin'in omzuma bir iki kez vurmasıyla yerimde sarsıldım.
"Yavaş vur biraz, ben sana demiyor muyum elin ağır diye?"
"Tamam be, yapmadık bir şey."
Çay demlenince çayları ve tatlıları alarak içeti geçtik. Enes ve Gece bayağı koyu bir sohbetin içerisindeydi.
Elimdeki tepsiyi orta sehpaya koyduktan sonra kendim de Gece'nin yanındaki boşluğa geçtim. Salon zaten çok büyük olmadığı için iki koltuk da sehpaya yakın kalıyordu.
Esin de karşı koltukta oturan Enes'in yanına geçtiğinde tamamdık.
"Yalnız bak finallerden önce çalışmak yerine buraya geldim, kıymetimi bil," dedi Enes tatlıdan bir çatal alırken.
"Enes, senin zaten iki dönemden de bir dersin kalmıştı, onlar için de çalışmıyorsun doğru düzgün."
Esin'in onun havasını bozması hoşuna gitmemiş olacak ki küçük bir çocuk gibi kollarını önünde kavuşturdu.
"Sen niye çalışmıyorsun o zaman?" diye sordum ben de Esin'e.
"Önceden çalışsam da aklımda çok bir şey kalmıyor, son gün hallediyorum zaten."
"Bırakın derslerden konuşmayı şimdi, zaten içim dışım ders. Başka güzel şeylerden konuşalım lütfen." Enes'in haklı isyanına ben de katılmıştım.
"Evet, buraya ders konuşmaya gelmediniz sonuçta."
"Başka neyden konuşabiliriz? Hepimiz öğrenciyiz sonuçta."
"Ben değilim," diye atladı Gece.
"Bence oyun oynayalım," diye bir öneri attım.
"Olur, ne oynayacağız?"
"Tabu oynayalım, içeride kartlar olacaktı."
Herkesin olumlu karşıladığını görünce içeriden kartları almak üzere kalkmış ve odama gitmiştim. Uzın zamandır ortalıkta olmayan kartları bulmak beni biraz zorlasa da çok uzun süre geçmeden bulmuş ve geri salona dönmüştüm.
"Kim kim takım oluyoruz?"
"Bence herkes sevgilisiyle olsun."
Herkes onaylayınca kartları ortaya koyduk ve ben Esin'in yanına, Gece de Enes'in yanına geçti. Onlra başlıyordu.
"Süreniz başladı," dedim ve telefondan kronometreyi başlattım. İlk önce Esin anlatıyordu.
İlk aldığı karttaki kelime, dergiydi. "Hilal nerede yazıyor?"
"Ne bileyim nerede yazıyor? Masadadır herhalde."
Onun bu cevabıyla biz gülerken Esin daha çok nasıl anlatabileceğini düşünüyor gibiydi. "Salak, öyle değil. Nereye gönderiyor yazdıklarını?"
"Ha, dergi."
"Doğru."
Esin böyle üç kelime daha anlattıktan sonra süre bitmiş ve sıra bize geçmişti. Gece, ban anlatacaktı.
"Süreniz başladı," dedi Esin kronometreyi başlatırken.
"Şimdi, Disney'in ikonik bir karakteri var ya hani, ne o?"
"Mickey mi?"
"Evet, hangi hayvan o?"
"Fare."
"Doğru." Gece diğer karta bakıp onu pas geçti ve diğerini anlatmaya başladı. "Üç büyük şehir hangileri?"
"İstanbul, Ankara, İzmir."
"Evet, İzmir. Doğru."
Biz böyle beş tane daha bilmiş ve ezici üstünlükle öne geçmiştik. Enes'in yüzündeki bozulma ifadesi her şeyi açıklıyordu.
"Üzülme, Enes. Daha biz anlatmadık."
"Ama siz çok iyisiniz, baksana. Adam takır takır anlatıyor her şeyi."
"Siz bizim kadar uyumlu bir çift değilseniz biz ne yapalım?" dedim saçlarımı savurarak.
"Maşallahınız var zaten, ona diyecek yok ama biz de gayet mükemmeliz şimdi. Değil mi güzelim?"
Enes, onay arama çabasıyla Esin'e döndü ama Esin o an çok daha başka bir yerdeydi. "Enes, lütfen sen kimseye Maşallah deme."
"Niye ki?" diye sordu Gece kafası karışmış şekilde.
"Maşallah dediği kırk gün yaşamaz deyiminin canlı örneği çünkü," diye açıkladı Esin.
Olayı ben de onlardan duymuştum. İkisinin gittiği bir konserde şarkıcı sahneye sevgilisiyle çıkmış ve Enes de ikisine iltifat etmişti. Olaydan birkaç ay sonraysa kadın öldürülmüş, adam da intihar etmişti. Hal böyle olunca Enes aramızda kem gözlüye çıkmıştı.
"Allah korusun," dedim elimle kulağımı çekip sehpaya vururken.
"Allah'ım ben sözümü geri alıyorum, hiç de güzel değil bunlar vallahi."
Enes'in u dönüşü hepimizi güldürürken oyuna kaldığımız yerden devam etmiştik.
🌙
NH referansı da verdiğime göre içim rahatlayabilir artık :)
Gece'yi konuşurken yazmak o kadar garip ki sanki iki farklı karakteri yazıyormuşum gibi hissettiriyor.
Son attığım pano mesajına bakmayı ve bol bol yorum yapmayı unutmayın. Ha bir de oy verirseniz mükemmel olur.
Şimdilik çok çok öpücükk <3
| Okur Yorumları | Yorum Ekle |

| 9.59k Okunma |
779 Oy |
0 Takip |
33 Bölümlü Kitap |