
Aşk!
Derin bir kuyuda boğulacağının bilince yüzmekti.
Heja o kuyuya Ağir'in omuzlarına tutunarak atlayan taraftı.
Ağir onu karanlık kuyuda tek başına bırakan adamdı.
Ağir ateşti.
Heja kıymetli,
Ağir'in ateşi kendineydi ama etrafına ismi gibi yaydığı kıvılcımlar ile Heja'yı da yakıyordu.
Heja kıymetliydi. Yanacağını bildiği halde isminin anlamını taşıyarak değerini düşürmeden gururunun kıymetinin bilinçinde savaşıyordu.
Heja'nın içinde ki ses bas bas bağırıp aşk bu değil diyordu.
Şimdi ise ona kör olup sağır olanlara inat çıkmak için savaşıyordu.
Héwi! (kuma)
Wésni! (kuma)
Kuma! (kuma)
Üç farklı dilde farklı yazılsalarda anlamları acısını kaybetmiyordu.
Üçünün anlamı başka bir kadındı.
İkinci kadın.
Dérdì Héwì gıráné
(Kuma'nın derdi ağırdır)
Derdi çok fazlaydı, yükü çok ağırdı.
Ancak yaşayan biliyordu.
Ağir ağa öfkeyle elindeki tebligata bakıyordu.
Boşanma tebligatıydı. Murat boş durmamıştı demek ki. Ağir'in asıl anlamadığı Heja ile nasıl iletişime girdiğiydi. Telefonunu almış konaktan çıkmasına izin vermiyordu. Adamın șirazesi kaydı lakin anlamadığı eșikler birer birer geçiliyordu ve mutlak sona adım adım gidiliyordu.
Dişlerini kıracak kadar şiddettli bir şekilde sıkıyordu.
Heja'nın imzalaması da çabasıydı. Ağir için her şey üst üste geliyordu. Karadağlı'lar açık açık işlerini sapote ediyorlardı. Murat gireceği bütün ihaleler de karşısında duruyordu. Bazılarını zararına bile olsa almayı göze alıyordu.
"Hejaaaa" diye tekrar bağırdı konağı inletecek bir şekilde. Ağir'e göre onun da verecek bir hesabı vardı.
Keje hiçbir şeyi umursamadan yukarı çıktı. Zaten yeterinden fazla çok şey yaşamıştı bugün. Kendi olmadık bir ateşe atmış ve yanıyordu.
Heja'nın vazgeçilmez oluşu canını yakıyordu.
Betül duyduğu bağırış sesi ile mutfaktan çıkıp Ağir'e baktı. Öfkesi uzaktan bile kendisini belli ediyordu.
Ağir, Betül'ü görünce ona döndü. "Nerde" diye bağırdı.
Betül böyle bir tepki beklemediği için birden yerinde sıçradı. O böyle davranışlara hiç alışık değildi. Korkuyla "yukarda uyuyor" diye cevapladı.
Ağir nefes almadan hızlıca merdivenleri yukarı çıktı. Artık katlanamıyordu. Herkesin bazı şeyleri anlaması lazımdı. Nefes nefese kalışını umursamadan odanın kapısına geldiğinde, " Hejaaa!" Diye kükrer gibi bağırarak kapıyı açtı ve odaya girdi.
Heja duyduğu görültü ve bağırtı ile birden yataktan sıçrayarak uyandı. Daha ne olduğunu anlamadan karşısında Ağir'i gördü. Ağir ise Heja'yı uyku mahmuru korkmuş bir şekil de görünce öfkeyle kaşlarını çattı. O delirmek üzereydi hanımefendi ise güzellik uyukusun da.
Heja kendini yatakta doğrulup anlamaz bir şekilde ona baktı.
Ağir bir an Heja'nın uyku mahmuru güzelliğine dalmış olsa da anın da kendisine geldi. Heja ona bunu yapmayacaktı. Ağir elindeki tebligatla yatağa doğru yavaş adımlarla yürüdü.
Gözlerini kısarak bir Ağir'e bir de elindekine baktı. Düşündüğüm şey olabilir mi diye içinden geçirdi. Yüzüne istemsizce bir tebessüm yerleşti. Bu kadar çabuk beklemiyordu. Bir an bir rüya olma ihtimali zihnini sardı lakin Ağir'in öfkeli nefes alışverişlerinden rüya olmadığı kesindi.
Ağir eline baktıksan sonra değişen yüz şekliyle daha öfkelendi.
Tebligattı alıp Heja'nın yüzüne fırlattı.
Heja sadece Ağir'e bakıyordu anlamıştı ne olduğunu, gözlerine Ağir'den almadan bakmaya devam etti. Verdiği tepki hiç umrunda değildi. Beklenen son yakındı. Ağir de anlardı artık Heja'nın asla geri adım atmayacağına.
Ağir tebligata bakmaya bile tenezzül etmeyen kadınla daha çıldırdı. Demek ki her şeyden haberi vardı arkasından iş çeviriyordu. Sonra düşündüğü şeyin saçmalığı ile dişlerini sıktı. Zira belgeler karısı tarafından imzalanmıştı.
Yatağa doğru hızlıca ilerleyip Heja'yı kolundan tutup kaldırdı Heja'yı. Öfkeli bakışlarını Heja'nın tepkisiz gözlerine dikti.
Heja hiç bir tepki vermedi bakışlarını çekmedi. Onun korkacak hiç bir nedeni kalmamıştı. Zaten yeteri kadar canı yanmıştı bugüne kadar. Biraz daha yansa da gıkı çıkmayacaktı. Bu konaktan gidecek burada yaşadığı her şeyi arkasında bırakacaktı.
Onun bu umursamaz tavrı Ağir'i çileden çıkarıyordu. Dişlerini gıçırtarak yüzünde peydah olan öfkeyle Heja'nın gözlerinin içine bakarak konuşmaya başladı.
"Bunlar ne Heja, sen neler karıştırıyorsun! Benden habersiz."
Heja Ağir'in söyledikleri çenesini dikleştirdi, hızlıca kolunu çekmeye çalıştı. Ağir'in bırakmadığını görünce bıkkın bir nefes alıp konuşmaya başladı.
"Bırak kolumu Ağir ağa! Canım acıyor." deyince.
Ağir o an fark etti Heja'nın kolunu sıktığını. Parmaklarını gevşetiği anda Heja kolunu hızlıca çekti, ona kaza ile bile olsa dokunmasını tahammül edemiyordu. Zira üstünden günler geçse de karşısında ki adam hala ihanet kokuyordu.
"Ağir onların ne olduğunu ikimizde biliyoruz. Sana başından söylemiştim ayrılmak istediğimi ilk adımı ben attım sadece!"
Ağir'in adı gibi Ateş saçan gözlerine bakarak dudaklarını ıslattı. Söyledikleriyle onun çileden çıktığının bilincinde"Bu kadar abartma"dedi.
Ağir ona çok basit bir şey anlatır gibi konuşan karısı ile şaşırdı kaldı. Bu kadar abartma, zihninin duvarlarına çarpıp yankılanıyordu. Oysa o karısının üstüne kuma getirmişti.
Başka bir kadın!
Başka bir ten!
Etiyle canıyla kanlı canlı bir şekilde olan başka bir beden. Ağir yaptığı şeyin farkında değilmiş gibi kadının yaptıklarını sorguluyordu. Zihnin de, dolaşıp tekrar eden sorulara bir semer vurup dizginleyemiyordu. Ne demek ilk adım. Ne demek boşanmak, ona göre böyle bir saçmalık olamazdı.
Elini öfkeyle kaldırıp parmağını ona sallayarak.
"Sen ne dedin bir daha anlat! Ayrılmak istiyorsun ve ilk adımı attın öyle mi?"
Öfkeden kafayı yemek üzereydi. Ona göre karısı ne yaptığını bilmiyordu.
"Peki bu ilk adımı attığından! Neden en son benim haberim oluyor acaba?Bir de bana bunu açıkla hanımefendi."
Heja zaten böyle bir tepki bekliyordu. Kendini hazırlamıştı buna. Karşında ki adamın deli danalar gibi hareket etmesi umrunda bile değildi. Ona göre ilk ateşi o yakıp içine Heja'yı atmıştı. Yanacağını bile yanıp kül olmasını izlemişti. Kafasını yana doğru eğip küçümser bir şekilde ona baktı. Karşısındaki adam anlama kıtlığı yaşıyordu. Heja'nın ona teker teker anlatması gerekiyordu.
"Ağir ben sana gelip hadi boşanalım deseydim. Sen de koluma girip hadi karıcığım gidip boşanalım da bu saçmalık bitsin demeyecektin, malum. Bende kendi işimi kendim gördüm ne var bunda."
Ağir yüzünü sıvazlayarak baktı bir zamanlar ona aşkla bakan gözlere. Onun gidişini kabullenemiyordu. Daha ondan uzak duruşu bir azap iken gitmesi facia olurdu.
Bunca şeye rağmen sanki buna hakkı varmış gibi sorguluyor hesap soruyordu.
"Ne var bun da?"
Dudaklarını yalayıp ıslattı. Alt dudağını ısırarak kafasını Heja'ya doğru eğip tüm öfkesiyle onun yüzüne "Ne demek ne var bunda lan! Ben senin kocanım, kocan! Anladın mı? Yedi yabancı gibi açtığın boşanma davasını sonradan öğrenmem ne kadar doğru"diye bağırdı. Eliyle burun kemerini sıkıp burnundan solar bir şekilde sesli nefes aldı ve konuşmaya devam etti.
"Heja bak tamam hata yaptım. Kabul! Anladın mı ?"
Heja'nın anlayıp kabul etmesini ister gibi "Hata mı kabul ediyorum. Biliyorum özrü de yok. Ama senden ayrılmam. Varsın ikimiz de acı çekelim ama aynı çatının altın da çekelim. Günün sonun da aynı evde olacağımızı bilmek bile bana yetiyor. " Büyük bir nefes ellerini saçlarından geçirip odanın ortasın da ileri, geri gidip gelmeye başladı ve arkasını tekrar dönüp işaret parmağını sallayarak.
"Senin benden gitmene izin vermeyeceğim. İstersen yanım da dünyanın en mutsuz kadını ol. Ama yanımda ol anladın mı? Gidemezsin, izin vermem Heja! Bunu o aklına sok."
Heja artık bu sözlere karnı toktu, umrun da bile değildi söyledikleri. Onda hiçbir anlam belirtmeyordu pişmanlığı, kurduğu hiç bir kelimeden etkilenmiyordu. O sadece gitmek istiyordu ve gidecekti.
"Ağir sen evlenirken bana sordun mu?"
Kısa bir süre bekletiyle onun cevap vermesini bekledi. Ondan cevap gelmeyeceğini anlayınca " dur ben cevap vereyim hayır. Ben de boşanırken sana niye sorayım. Ben sen üstüme kuma alırken yaşadığım her dakika da öldüm. Sen düşündün mü? Hayır! Ben de şimdi hiç düşünmüyorum" iki elini kaldırıp kaldığı odayı göstererek.
"Burda bu dört duvar arasın da bir sığıntı gibi yaşamıyacağım. Mutsuzluğa mahkum kalmıyacağım. Sen nasıl beni yok sayıp yoluna devam ettiysen. Ben de seni öldü sayıp gideceğim"
Ağir'in içinde peydah eden pişmanlık düğüm düğüm olup boğazına diziliyordu. Kendisi için öldü diyordu. Kaşlarını çatınca karısının durmak gibi bir niyeti olmadığını anladı.
"Kendime yep yeni bir hayat kuracağım. Senden, ailenden uzak. Sen de bu süreçte elinden geleni ardına koyma umrum da değil"dedi ve üstünü sirkeler gibi düzeltip eliyle burnuun dibinde duran kocasını bir eliyle itti ve bir adım sendelenmesini sağladı.
Ağir onu yoksayan karısı ile donup kaldı. Giderim diyordu. Gideceğim diyordu sende oturup izleyeceksin hiç bir şey yapmadan.
"Bak hatamın" diyince Heja elini hızlıca Ağir'in dudaklarının üzerine koydu. Konuşsun istemiyordu. Bu kadar basit telaffuz edilmemeliydi yaşadıkları.
Hata değildi. Suçtu ve işlediği suç idama mahkûm edilmeliydi. Bir kadının ruhu canhıraş bir şekilde faili belli bir şekilde katlediliyor du.
Adı Kumay'dı.
Bir kadının katili başka bir kadındı celladı erkekti.
Heja kendisini idam sehpasına zorla çıkarılmış bir idam mahkumu gibi hissediyordu. İpi boynuna Keje geçirsede ayaklarının altında ki sehpayı Ağir çekmişti. Duruşunu düzeltip omuzlarını dikleştirdi. Asla geri adım atmayacaktı.
"Ağir hata deyip durma! Anladın mı? Ortada hata yok."
Ağir dudaklarının üzerindeki elle donup kaldı. Çok özlemişti Heja'sını. Heja ise onun her zerresinden nefret ediyordu.
"Ağir hata değil. Anla artık ortada ihanet var. Canlı kanlı bir kadın var karşım da, yiyiyor içiyor ve etiyle kemiğiyle etrafımda dolaşıyor. Onu her gördüğümde hatırlatıyor kendisini, ben kocanın ihanetiyim o bana dokundu diye bas bas bağırıyor gibi bu yüzden yaptığının affı yok bende anladın mı?"
Heja söylediklerini bitirdiği gibi parmaklarına değen dudaklarla duraksadı, gözlerine bakan koyu hareleri fark edince yutkundu. O bu adamı çok sevmişti. Gözleri doldu bu kadar nefret ve öfkeye rağmen bir birliklerine bu kadar yakınken aralarına giren mesafeye...
Gözleri doldu bir an. O bu duruma düşmek için sevmemişti. Hırıltılı bir nefes alıp sakin bir tonda " Senin bile isteye işlediğin bir suç, cezan bensizlik olacak. Benden mahrum kalacaksın. Sesimi duymayacaksın. Yüzümü görmeyeceksin. Kokum bile hayatından silinecek!"
Ağir duyduğu gerçeklerle bir bilinmezliğin için de kaldı. O böyle yaşayamazdı.
Nefsine zaaflarına yenilmişti Ağir. Ağalık, mal mülk hiçbir şey şimdi umrun da değildi. Heja'nın aldığı sesli nefesle bakışlarını ona çevirdi. Heja elini Ağir'in dudaklarından çekip.
"Ve biliyor musun Ağir. Sen acı çekerken ben burada olmayacağım"
Ağir'in göğsü sıkıştı nefesi kesildi. Hayır o Heja'sız yapamazdı. Ayrılık anca ölümle olurdu.
"Heja bak bana bu sen değilsin. Kendine gel. Benim Heja'm bu kadar acımasız değildi" dedi bir umut, belki insafa gelir vazgeçer diye umut ediyordu. Direnmeyecekti Heja'nın ela irislerinin içine bakıp ikisinden kalan küçük ufak bir kıvılcım bulmaya çalıştı. Külleri kalsa bile razıydı. Ufak bir kıvılcımla külden ateş yakmayı umut ediyordu. Aradığını bulamamıșlığın hazimesiyke omuzları düştü. Heja'nın içindeki sadece ateş değil külleri bile sönüp buza dönmüștü. Soğuyan ocakta kıvılcım arayıp ateşe dönmesini beklemek saçmalıktı. Lakin Ağir'in ondan vazgeçmek gibi bir niyeti yoktu.
"Tamam biliyorum. Kırgınsın, seni ben kırdım. İzin ver kırdıklarımı ben toplayayım ben sarayım."
Heja tamamlamasına izin vermeden gülmeye başladı. Duydukları ona o kadar gereksiz ve saçma geliyordu ki. Heja bir hayal görmüştü... Sevildiğini... Sevdiğini zannetmişti lakin yaşadıkların bir rüya duyguların da yalan olduğunu en acı şekilde görmüştü.
"Ağir ben senin kırdıklarını kendim toplayalı çok oldu. Sen uzak dur da o kırıklar sana batmasın. Yemin ederim içimden geçenleri bilmek veya öğrenmek istemezsin. Ben alıştım. İnsan oğlu beşer de şaşar. Sen de ben de şaşırdık. Biz asla bir araya gelmemesi gereken insanlardık. Denedik olmadı."
Adamın çırpınınması boşunaydı. O sevdiği aşık olduğu kadını arıyordu. Lakin ona aşık olan kadın aşkını ne derse desin dinletemiyordu kendisini. Delirmek üzereydi.
"Heja gel kendimize yeni bir dünya kuralım. Gidelim buralardan. Yeniden bir şans verelim birbirimize her şeyi yoluna koyalım olmaz mı?"dedi bir umut kabullenmesini bekliyordu. Oysa Heja ondan çoktan gitmişti.
Heja kafasını olumsuzca sallayarak baktı adama, o bir kere şans vermişti ona. İşte en büyük darbeyi de orada almıştı. Biliyordu Heja gerçekleri artık imkansızlardı. Ne Ağir arkasın da Keje'yi bıraka bilirdi. Nede Heja içine gömüp affedebilirdi.
"Ağir gerçekleri gör biz artık imkansızız, sana başından yol ayrımına sokma bizi dedim sen dinlemedin. Bak geldiğimiz noktaya!"
"Sen arkan da her şeyi bırakıp gidemezsin. Keje hep karın kalacak. Aileler aşiret hiç bir şekil de boşanmanıza izin vermezler. Benden sana nasihat alış Keje'ye!"
Heja Ağir'le konuştuğu her an büyük nefesler almaya çalışıyordu. Gerçi hiç biri yeterli gelmiyordu. İnsanın derdi büyük olunca aldığı nefesler de büyük oluyordu.
" Sevmeye çalış. Bugün için üzüldüm ama kendinize yeniden çocuk yapmaya çalışın. Alışırsınız birbirinize! " Sevdiği adama başka bir kadına alış diyor du. Dilinde kemik yoktuysa dilimden dökülenlerle canı niye bu kadar çok açıyordu.
"Benden medet umma Ağir. Ben hiç bir zaman diğerlerine benzemedim. Haksızlığa gelmedim. Bana güçlü olmam öğretildi. Ben sineye çekip aşk benim diyemem. Aşkından öleceğimi bilsem o aşkı içime gömer yine giderim."
Ağir karısını güzel gözlerine baktı buğuluydu gözleri, bu aralar ya yaşlı oluyordu gözleri yada buğulu.
"Ben senin bu cesur halini sevdim Heja! Hiç bir zaman boyun eğen olmadın. Hep dik başlıydın ama Heja yeter artık bu tavırların. O kaf dağındaki burnunu indir. Boşanmayı unut anladın mı? Yarın gidip dilekceni geri al. Bende bu yaptığını görmezden gelirim."
Heja saçlarını eliyle arkaya atıp yüzünü sıvazladı. Bu adamın laftan anlamayan yönünden nefret ediyordu. Gerçekten kişilik bozukluğunun olduğunu düşünüyordu artık. Biraz önce karşısında dil döken şimdi farklı bir ruh halinde konuşuyordu.
"Ağir biliyor musun? Babam bazı kadınların atlaslara sığmadıklarını. Bazı kadınların ise yörüngeleri olmayan güneş olduklarını söylerdi."
Artık anlasın ve ondan vazgeçsin istiyordu.
"Babamın kadını Narin Karadağlı'ydı onun hiçbir atlasa sığdıramayacağını biliyordu."
Karşındaki adamın gözlerine bakıyordu. Bazı kadınlar sevdiği adamlardan giderdi. O adamlar kör oldukları için bunu görmezdi.
"Ernesto Che Guevara ise bazı kadınların limanı yoktur ve sadece özgürlükten yaratıldıklarını, onların haritasız olduklarını çünkü hiçbir atlasa sığmayacak kadar sınırsız olduklarını söyler"
Kendi kurduğu cümleler onları anlatmaya yetmiyordu. Başkalarını örnek gösterirse anlar diye umut ediyordu.
"Ben ise kendimi hiçbir zaman başkasının hayallerine göre değilde kendisine göre dünya kurup, o dünyaya yön veren kadınlardan oldum."
Özgürlük onun için bir kalıp değildi ama gururunu asla dizginleyemecekti ve kimse ezdirmeyecekti.
"Benim kurduğum dünyam da artık sana yer yok Ağir. Bana o kadar çok şey yaşatıp canı mı acıttın ki affedersem bana kişiğime yazıklar olsun. Ben artık hayallerim de bile ikimize yer vermiyorum sen de hayal kurmayı bırak vazgeç bizden olamaz artık" ikisi için anlam telaffuz edecek kelime yoktu ve cümle kuramıyor du.
Ağir duydukları ile sinirle soluyup parmağını Heja'ya doğru salladı.
"Göreceğiz Heja! Hayal mi gerçek mi göreceğiz? Sen Murat'la Hazar'a fazla güvenme ? Seni benden kimse alamayacak sende anlayacaksın." deyip arkasını döndüğü gibi öfkeyle odanın kapısını sertçe vurup çıktı.
Heja arkasından kafasını olumsuzca sallayarak boşanma tebligatına baktı. Dudaklarının kenara kıvrıldı. Duygu karmaşası değildi mutluydu. Gülümseyerek telefonu eline alıp Murat'ı aradı ve ona olan her şeyi anlattı.
Ağir sinirle çıktığı gibi çalışma odasına girdi. Bir türlü laf anlamayan karısı ile etrafında olan her şeyi dağıttı ve kırdı. Bir tek ikisinin duygularının en güzel çağına ait kutuya dokunmadı. Çekmeden çıkardığı kutuya açıp dalgın bir şekilde ona bakmaya başladı. Kırmızı bir gelincik ti, sevdiği kadına onunla aşkını ilan etmişti. Onunla kırmızıyı yasaklamıştı. Onu hep bir kırmızı bir gelinciğe benzetirdi. Bozkırda özgür ve asi boynunu hiç bükmeyecek kadar inatçı. Asi kadını gelincik çiçeği gibi dik duruyor ve boynunu eğmiyordu.
Akşam yemeğine ikiside inmedi. Berat ağa artık her şeyin onun elinden çıkmasının öfkesini yaşıyordu.
Ağir pencereden avluda yemek masasında ki ailesine baktı. Hepsi aynı masadaydı. Bir tek karısı yoktu. Keje masadaydı lakin onunla sadece dini nikahları vardı. Allah vardı yoksa onu ona bağlayan her şey yok hükmündeydi. Bir tek Heja'ya gönül bağı vardı. Onu da Heja yok sayıyordu. Bu gece vicdanında ki siren hiç susmuyordu. Heja'yı ikna etmek için sert görünen tarafı yanlız kalınca küçük bir çocuk gibi isyan ediyordu. Heja onun cennet köșesiydi. Canı sıkıldığında her daim ruhunu dinç tutan taraftı. Onsuz yolunu kaybediyordu. Belki de son zamanlarda yaptıkları bu yüzündendi... Heja'sız dı ve yolunu kaybediyordu.
Yani bu kadar basit olmalıydı.
Bakışları ailesinin oturduğu masaya gitti. Herkes o masaya sığdırmıștı kendisini bir tek Heja'sı nı sığdıramamıștı. Yaşadığı pişmanlık yağlı urgan gibi boynuna dolanmış idam sehpasındaydı. Kimse altında ki sehpayı itmese de o nefes alamıyordu. Ağir'in en büyük sınavı yeni başlıyordu. Bakışları sevdiği kadının sığamadığı masaya tekrar gitti.
Betül ve Berzan kendi alemlerindeydiler. Onlar için sorun çoktu herkesi bırakmış kendi dünyalarında yaşıyorlardı. Betül yapılmayan düğün kıyılmayan resmi nikah ve giyemediği gelinliğin hıncını Berzan'dan çıkarıyordu. Ağir hizursuzdu ailenin çoğu o gece onun gibi huzursuz bir şekilde masadan kalkıp odalarına geçtiler. Yaşadıkları konaktan huzur gideli çok olmuştu kimse farkında değildi.
Ağir elinde ki kutuyu tekrar yerine koyup saatte baktı. Gece yarısını çoktan geçmişti. Bedeni de ruhu da aşık olduğu kadın için can çekişiyordu. Adımları kendiliğinden ait olduğu yere doğru yönlendi. Uyuyuduğundan emin olmasa cesaret edemezdi. Alt kata indiğinde sessizce kapı kulpunu indirdi. Oysa bugün aldığı tebligat yüzünden büyük bir kavga etmişlerdi. Tabi onu diğer pencereden izleyen Keje'den habersizdi. Gerçi olsada boşunaydı. Keje adam için sadece hataydı.
Sesizce içeriye doğru sızdı. Bir hırsız gibiydi. Gerçi o artık bu odada bir hırsızdı. Heja üstüne basa basa senin bu odada yerin yok onunla aynı odada yatmamak için kendisini merdivenlerden atmıştı. Bu odada tırnaklarını taş duvarlara geçirip ellerini kanatmıștı. Bu odada bedeninen deq nakș edip kendisi için denqbej yakmıştı. Bu oda onun için ona yasaklıydı. Adımları yatağa doğru ilerlediğinde uzun bir süre sonra onu ilk defa huzurlu bir uykuda olduğunu fark etti. Bunu yüzünden anlaması hiç zor değildi.
Yatağın başında diz çöküp uzun uzun sevdiği kadına baktı. Artık bir tek uykuda onunla hasret gidere bilirdi.
Elini kaldırıp parmak uçlarını saçların da gezdirdi. O bu gece sevdiği kadının kapısında hırsızdı... Aşk hırsızıydı... Kovulduğu kapı kapalı olsada o kapıya dilenmeye gelmişti.
Elini usul usul onun gece karası saçlarında gezdirip fısıldayarak "özür dilerim"
Yaptığı bir özürle geçecek bir şey değildi. Kalp kırıkları onarılması en zor olandı. Heja'nın kalbi de kırık değil paramparçaydı. Ağir kuruyan dudaklarını ıslatıp "biliyorum rezil adamın tekiyim. Sen bunların hiçbirini hak etmedin. Bir anlık gaflete kapıldım. Ne düşündüm senin kumanı kabul edip beni baş köşeye oturtmanımı... Ama yemin ederim çok sevdim! Seni herkesten her şeyden çok sevdim. Amcamın hastalığı Keje'nin kimsesiz oluşu onun sadece sana emanet ederim sözleri... Emanetine sahip çık Ağir deyişleri vicdanımla merhametime çentik attı yenildim. Üstüne aşiretin verdiği karar annem babam hepsi üst üste geldi... Bocaladım! Yanlış yola girdim... Çevremizde böyle olan birçok hayat vardı."
Elini kadının saçlarında gezdirip yutkundu. Şimdi sevdiği kadınla aynı yatakta huzurlu bir uyku uyuması gerekirken kaçak göçek bir şekilde odaya giriyor onu uykusunda gizli gizli izliyordu. Bakışlarını onun pürüzsüz teninde gezdirip iç çekti. O bu tende bu bedende bu odada hüküm sürmüştü. Şimdi ise bırak tenine el sürmeyi aynı odada beş dakika yan yana duramıyorlardı. İnsanın çekileceği en güzel yer sevdiğinin yanıydı... Ağir şimdi en huzur bulduğu yerdeydi. Lakin sanki Adem gibi yasak meyveyi yemişte cennetten tek başına kovulmuş gibi hissediyordu.
Bakışları dudağında ki deqe ve cenesinde ki noktalara gittiğinde yutkundu. Heja ağıt yakarak bedenini nakș etmişti. Üstüne andlar yeminler Ağir hepsini duymuştu. O gece ilk defa sağır olup Heja'nın feryatlarına sağır olmak istemişti. Kalbine ağırdı... Kalbi ağrıyordu... Yaşam veya ölümün arasında değildi. Sevdiği kadının ondan gitme korkusu zehirli bir akrep gibi bedenin de dolaşıyordu. İtiraf etmek istemese de her gün konağa döndüğün de onu görememekten veya onun gitmiş olma olasılığıyla konağa dönür o korkuyu yaşıyordu.
Ya ondan giderse?
İçinde bu korkunun verdiği azapla yaşamak çok zordu.
Fısıltı halinde "bize bir şans vermen çok mu zor."
Heja usulca gözlerini açtı. Saçlarına dokunduğu gibi uyanmıştı lakin marazını dile getirmesini beklemişti. Ağir'in saçlarında dolaşan elini itip yatakta doğruldu. Burada sayılı günleri kalmıştı. Artık ne dese boştu. Yüzüne dağılan saçlarını kulağının arkasına verip "Ağir niye bu kadar inat ediyorsun. Bıraksan sessiz sedasız bitse olmaz mı? En azından bir yerde karşılaştığımız da bir birimizin yüzüne bakacak yüzümüz olur."
Ağir irkilir gibi sendelendi. Sanki bir uçurumdaydı ve Heja onu itiyordu. Hayır asla olmayacak şeyler vardı. Hele aralarında ki mesafeye katlanamazken ayrılık delilik sebebiydi.
Ağir kafasını olumsuzca sallayıp" delirmișsin sen."
Heja uyku mahmuru olsada aklı başındaydı. Öyle sersem değildi. Ağir'i anlıyordu lakin o bu ayazı çoktan atlatmıștı. Ağir'in mavi irislerine odaklandı. Bir zamanlar hangi renge seviyorsun deselerdi. Onun gözlerinin tonu der susardı. Komidinde ki sudan bir yudum alıp "Ağir gerçekten ne istedin beklentin neydi bilmiyorum ama bizim için kaçınılmaz son ayrılık."
Ağir anında itiraz edip "Heja sus ben"
Heja devamını getirmesine izin vermeden "Ağir sen ne! Heja aptal gibi kabul eder mi? Ne yani beklentin bu muydu? Bana reva gördüğün hayat bu mu? Sen karın çocukların ve yolunu gözleyen aptal bir Heja öyle mi?"
Ağir kafasını olumsuzca salladı lakin Heja'nın durma gibi bir niyeti yoktu zira karşındaki kalın kafalı adam gerçekleri bir türlü görmüyor kabullenemiyordu.
" niye çevrende böyle hayatlar çok. Üstüne kuma gelen ilk kadın Heja değil kırsın dizini başka kadından olan çocuklarımı pıșpıșlasın ne olacak. Önemli olan ben değil soyunun devamı değil mi?"
Ağir yerinden hızlıca kalkıp yatağa oturdu. Onu göğsüne çekip "sus yeter ben böyle bir şey istemedim" diye isyan etti. Lakin onun isyanlarına sağır bir Heja vardı karşısında. Heja onu kendisinden hızlıca itip "Allah peygamber aşkına bu kadar yakınama girme tenin tenime değmesin. Senin en yakın temasından kendimden tiksiniyorum. O an aklıma gelenleri bilsen bırak bana yaklaşmayı olduğumu ortama girmeye utanırsın."
Ağir oturduğu yatakta ondan uzaklaşıp ellerini tamam der gibi kaldırdı ama omuzları çöktü. Bir heyalan oldu ve sanki sevdaları ellerinden kapılıp gitti. Gerçekler acıtırdı. Onların evliliğinde ki gerçekler çok acıtıyordu.
" Ağir lütfen birazcık realist ol... Keje'nin o odada yanlız başına ne yaptığını hiç mi düşünmedin. Yanında olmak onada kocalık yapmak hiçmi aklından geçmiyor. Ya da hastanede bebeği öğrendiğinde hiç mi mutlu olmadın. Cinsiyetini bilmiyorum doğumunun hayalini hiç mi kurmadın. Yastığa başına koyarken hiç mi onu ihmal ettiğini düşünmedin. Vicdanın onun için hiç mi sızlamıyor. Sonuçta koynuna aldığın kadın belli hakları var bilmiyorum. Yemin ederim kafam da olan şeylerin gittiği yerden midem bulanıyor. Ben bunları düşünürken sen hiç mi düşünmedin."
Ağir'in başından soğuk sular döküldü resmen. Bu kadar mı yaralanmıştı onu bu kadar mı zihnini karmaşaya sokmuştu. Kafasını olumsuzca salladı. Göz bebekleri titriyordu onun yanında sesi de ilk defa titredi.
" Heja ben "dedi titreyen sesiyle lakin devamını getiremiyordu.
Heja gerçekçi bir kadındı. Bu yörenin kızıydı. Aşık olup törelere isyan etsede sonunun ne olacağının farkındaydı. Yatağa uzanıp hayal kırıklığının olduğu bir tınıyla" bende öyle düşünmüştüm "dedi ve yatağa uzandı. Ağir'i düşünmek istemiyordu. Ağir'in yaşattıkları ortadaydı. İkisi için sözler anlamını yitirmişti artık. Yanında ki adama inanmaya çoktan vazgeçmişti. Kısa bir süre boş gözlerle baktı yatakta oturan adama, zihninde gururunu yerler altına almış adama kuracağı bir çok cümle vardı lakin hepsi dile dökülünce ikisinde daha büyük yaralar açacaktı.
Genç adam sefil bir şekilde ayağa kalktı. Sendeleyen adımlarla odada bulunan tekli koltuğa çöküp oturdu. Eli gömleğinin düğmelerine gitti. Yüzüne vurulan gerçekler nefes almasını zorlaştırıyordu. Gömleğinin ilk üç düğmesini açıp göğsünü sıvazladı. Ona göre rezil biriydi. Ne düşünmüştü... Karısının iki gün göz yaşı döküp kabul etmesini mi? Ne bekliyordu. Geri adım atmasını mı? Rezil biriydi ve kendi rezilliğin de dibe batıyordu.
Peki ya Heja'nın gitmesini kabul eder miydi? Bu düşünce bile kalbini sızlatırken gitme ihtimali varken o yapabilir miydi?
Yerinde hareketlenip yatakta uyuyan dünyalar güzeli karısına baktı. Melekler gibiydi. Oda büyük bir sessizliğe büründü. Heja gözlerini kapatmıştı lakin uyumuyordu. Ağir'in ise odadan çıkacak takati ayaklarında derman yoktu. Heja gözlerini yumdu ona git demedi. Ağir de gitmedi.
Tekli koltukta uzun uzun sevdiği kadını izledi. Odanın sessizliğine ağır bir karanlık ve pencereden içeriye süzülen ay ışığı eşlik ediyordu. Ağir'in zihninde olabilir mi? Hala umut var olabilir gibi sorularına alamadığı cevaplar zihninde bir biriyle çatışıyordu. Hala bir çare diye umut eden kalbi o umuda tutunup hızlı hızlı atıyordu. Üstüne kendisini haklı çıkarmaya çalışan bir pay ve Heja'nın onu anlamasını isteyen bir taraf... Ya da Araf... Tekli koltukta iki büklüm bir halde sabaha kadar yatakta uyuyan karısını izledi. Sabahya huzursuz bir güne başladı. Geldiği gibi sessiz adımlarla ilerliyip kapıyı açıp odadan çıktı. Kafasını kaldırdığı gibi Keje'yle göz göze geldi ve anında Heja'nın söyledikleri aklına geldi. Sessizce adımlarını yukarıya çevirip merdivenlere ilerleyip yukarı çıktı. Kimsenin vicdanını sızlatmasına izin vermek gibi bir niyeti yoktu. Önceliği sevdiği kadındı artık. Soğuk suyun altına girip ne yapacağını düşündü. Bedenine değen soğuk su bekli aklını başına getirirdi. Artık eski Ağir olma vakti gelmişti. Duş aldıktan sonra bedenini kurulayıp kıyafetlerini giydi. Artık olanlara el atması lazımdı. Amed'e hükmeden adam karısına söz geçiremiyordu.
Sinirle aşağı indi. Kahvaltı masasına şöyle bir göz attı. Heja hala aralarına katılmıyordu. Ailenin diğerleri kendi halinde kahvaltı ediyordu. O masada ki herkes bir şekilde mutluydu. Bir tek masaya sığamayan karısı mutsuzdu. Keje'yle tekrar göz göze geldi. Onun yanlızlığı veya mutsuzluğunu düşünecek halde değildi. Ailesi onu bu hale getirmişti Oda onları görmezden gelip öfkeyle çıktı konaktan. O masaya herkes sığa biliyordu ama Heja ve Ağir yan yana gelemiyordu.
Arkasında ailesi ona şaşkınca bakıyordu. Herkes onda ki değişimin farkındaydı. Yersiz çabasının farkında oldukları gibi.
Ağir'in gün içinde şehir dışından gelecek misafirleri vardı. İşleri için çok önemliydi. Onlarla ilgilenmek için arabasına binip şirkete doğru ilerledi.
Diğer tarafta aldığı haberle keyiften dört köşe olan Murat Karadağlı vardı.
Hazar ve Ömer Mirza'yı çağırıp yapacakları için konuşmak istiyordu. Onlarla selamlaşıp yerine oturdu. Lafa giren ilk Ömer Mirza oldu.
"Eeee abicim ne oldu konuştun mu Heja ile? Ağir ne tepki göstermiş."
Murat'ın dudakları kenara kıvrıldı kız kardeşiyle olan konuşmasını keyifle k anllattıp arkasına yaslandı. Hazar biraz tereddütlü olsada Heja'nın söylediklerini duyduktan sonra daha mutlu oldu.
Bir an korkmuştu Heja vazgeçer diye. Bir daha Ağir'in karşısında kaybeder diye. Heja geri adım atmıyordu kendisine yakıştığı gibi davranıyordu.
Olması gerektiği gibi bir Karadağlı'ya yakışır şekilde hareket ediyor ve bu genç adamı mutluluk veriyordu.
Murat Ömer Mirzan'ya dönerek konuşmaya başladı. Ne yapmaları boşanmak için ne gerekli ise ona göre devam edecektiler.
Ömer Mirza'nın yüzün de kocaman bir sırıtış vardı. Onlar kaybetmiyeceklerdi.
"Abi biliyorsun ortada ihanet ve zina var. Keje'nin geçirdiği operasyon herşey için elimizde delileri ile mevcut. Büyük ihtimal tek celsede boşanırlar. Tazminat ve nafakada istemiyoruz. Yani hiçbir sorun sorun çıkmaz. Ama yine biz her şeyi sağlama alırız."
Hazar dinledikleri ile daha keyifle dı. Sevdiği kadına yıllardı hasretti, başkasının nikahındaykrn aklından bile geçirmemeye çalışıyordu ama kalbine de bir tek o kurulmuştu. Onun kalbinde kocaman bir Heja vardı. Gönül gözünde tesettür çekmişti.
Bir tek Heja!
Mutlu olsun diye doğduğu toprakları terkedip gitmişti. İlk mutsuzluğunfa yanında durmak üstüne farzdı.
"Ömer sorun çıkmaz değil mi? Artık ben Heja'nın o evde kalmasını istemiyorum. Ne kadar erken o evden çıkarsa o kadar iyi."
"Yok abi sorun yok korkma en kısa zaman da alacağız. Boran dayım sadece boşanma istemiyor. Ağir'in elinden ağalığın da alınmasını istiyor. Biz ona görede atım atıyoruz. İki duyguyu aynı anda yaşayacak."
Hazar Murat'a dönerek "Bu o kadar kolay mı? Aşiret vazgeçermi? Ya da ağalıktan Ağir'in çekilmesini isterler mi?"dedi kafasında soru işaretleri vardı. Amcasının tam olarak ne yaptığını bilmesi lazımdı.
" Hazar aşiretin bile ince çizgileri vardır. Ve Ağir bu çizgileri aştı. Cezasınıda ödeyecek" Narin ve Boran Karadağlı çifti olaya el atmıştı. Özellikle yengesi bedeli sadece boşanmak olmayacak diye direttiyordu. Ağir'in Heja'nın üstüne kuma getirmesini sindiremediği ortadaydı.
"Yani kesin gözüyle bakıyorsun. O zaman iyi bizde sondan geriye doğru sayalım" Hazar keyifli bir şekilde arkasına yaslanıp "Eee anlat bakalım Ömer ne yaptın. Altı ay dedin, Zilan o evde boş duracak mı?"
Ömer Mirza boynunu sıvazlıyarak Hazar' a dönüp mahcup bir şekilde
"Abi artık sende varsın. Bende karımı alıp giderim buralardan."
Hazar kaşlarını çatıp "Ben ne alaka Ömer!"
"Abi sen burdasın. Şirkete bir ara sen ve Murat bakarsınız. Bende karımla güzel bir tatil yaparım."
Ömer'in söylemleri ile Hazar kafasını olumlu anlamda sallayıp.
" Tamam koçum galiba sen de ne yapacağını biliyorsun."
"Tabi biliyorum Hazar boşuna plan yapmadık. Bakalım kayınbabam ve kayınçom beni Heja'nın mahkesinde boşanma avukatı olarak görünce ne olacak. Sevgili kayınababamın kalbine inmesin."
Murat yaşanacakların keyfini şimdiden çıkarır gibi "valla kıyamet kopacak ama. Umrumuzda değil."
Hazar davayı yengesinin üstlenmesini beklemiști. Onun boşanma davasına niye üstlenmediğinin verdiği merakla "Murat Narin yengem nasıl oldu da davayı kendisi almadı. Ben onun birebir Mirakanların karşısında durmak isteyeceğini düşünmüştüm. Açıkçası davayı Ömer Mirzan'ya bırakması beni çok şaşırttı."
Murat bakışlarını Ömer Mirzan'ya çevirdiğin de kuzeni ayak ayak üstüne atıp" Ben istedim kızlarıyla olan evliliğim gerçek olmasada herkes beni damatları olarak biliyor. Bir nevi onları asla kabul etmediğimi gösteriyorum. İkincisi de otoriteleri ve gururları ile oynuyorum. Herkes Berat Ağa damadına söz geçiremedi. Ömer Mirza onları ve kızlarını kabul etmiyor diyecek. Yani bir nevi kızlarını bana yamayama çalışan aile durumuna düşecekler."
Hazar anladığını belirtir bir şekilde kafasını sallayıp" Zilan adına üzüldüm. Ailesi için kendisini yakmayacaktı."
Ömer Mirza kafasını olumsuzca sallayıp" Hazar o kız kendisini feda falan etmedi. Bile isteye kuma olmayı kabul etti. Ben onun bana olan bakışlarının farkındaydım. Bunun için Betül ve Berzan'ın evlenmesine karşı çıkıyordum. Bak bana kimse bu konularla gelmesin. Ben ihanetin her türlüsüne karşıyım. Aradaki nikah beni bağlamaz. Hiçbir kadın veya erkek bunu normal göremez kendisine hak sayamaz. Kuma vesayre gibi şeyler ihanete kılıf uydurmaktır. Zira peygamber efendimiz veda hutbesinde sizin için en hayırlısı tek eşliliktir diyor ve benim iki cihanda tek eşim Zeynep... Zilan gibi kadınlar arada nikah olsa bile benim için metrestir. Kendi tercihini yaptı cerimesini kendi çekecek. Evli bir adama gelmeyi kabul etti ama üzgünüm hayal ettiği adam ben değilim. O evde karım olmasa ve ben onu karım olarak kabul etmesem de Zeynep'e bu konuda mahcupum. Şimdi burada olsamda aklım onda acaba üzülüyor mu diye düşünüyorum? Sonuçta o kız dışarıda ki insanlar tarafından karım olarak biliniyor. Betül yüzünden bunu kabul etmemiz bilmiyorum."yüzünü sıvazlayıp ayağa kalktı. Karısı böyle bir şeyi hak etmiyordu. Yüzüne gülerek baktığında o gülüşün sahte olmasından ödü kopuyordu. Ömer Mirza güzel ve incitmeden seven adamlardandı. Boş bakışlarını odada gezdirip " Zeynep'in gözünden dökülecek göz yaşı için gözümü kırpmadan ortalığı ateşe veririm ama olurda göz yaşına sebep olan ben olursam o zaman kahrolurum."dedi ve arkasını dönüp odadan çıktı. Hazar arkadaşından emindi. Tepkisi beklediği bir şeydi. Açıkçası sırf düşüncesini merak ettiği için konuşmus ve beklediği tepkiyi almıştı...
*
*
*
O ara da sinirli bir Ağir şirkette ortalığı birbirine katıyordu. Öfkesinin önünü alamıyordu her şey bir birine karışıyordu. Karadağlı'lar işlerinin önünü kesiyor yaptığı her şey boşa gidiyordu. Hem öyle gizli veya dalavere ile değil açık ayanbeyan bir şekilde yapıyorlardı. Evi arayıp misafirler için yemek hazırlamasını istedi bu iş onun için çok önemliydi.
Gelenler onun için çok önemliydi. İş için artık toparlanması için onlara ihtiyacı vardı. Akşam olup eve gidince onu yine murtaza kaşırladı.
"Ağam Boran Karadağlı' aşiretin toplanmasını iştemiş."
Ağir duyduklarıyla öfkeyle Murtaza'ya döndü. Olayların biri bitmeden biri başlıyordu. Boran ağanın neden aşiret toplantısını istediğini tahmin edebiliyordu. İstediğini almasına asla izin vermeyecekti.
"Tamam Murtaza sen git kalanları ben hallederim." Ağir'in önceliği bu akşam ki misafirleriydi. İstanbul'dan iş için geleceklerdi. Artık ters giden işlerini toparlamak istiyordu.
Boran ağa aşiret toplantısını mahkeme ile aynı günün sabahına aldırtmıștı. Ağir onların ne yapmak istediğini sadece tahmin etmeye çalışıyor ama bir türlü anlamıyordu.
Büyük bir nefes alıp yürümeye başladı. Şimdilik misafirlerine odaklanması gerekliydi. Diğerlerini sonra düşünürdü.
Berat ağa aşağı avluya inip sedirlere oturdu. Betül'le Keje ise Berfin hanım olmadığı için hanımağalık yarışına girmişlerdir. Bakışlarını önce avluda gezdirdi. Gelen topuklu sesiyle kafasını kaldırıp yukarı baktı. Gözleri irice açıldı. Daha dün tartışma yaşanmamış gibi, süslenip giyinmiş bir şekilde inen karısına bakıyordu.
Heja her zaman gibi çok güzeldi. Bir an dün gece ve ondan gitme düşüncesi ile dişlerini sıkıp gözlerini yumdu. Düşüncesine bile onun için çok kötüydü. Karşında ki kadın bir tek ona aitti ve onunla kalmalıydı.
Heja merdivenlerden inerken gelen sesle arkasını döndü. Karşısındaki görüntü ile kendini tutamayıp güldü.
Ömer Mirza'nın sanat eseri, karşısın da aşağı inmeye çalışıyordu.
Yüzünde geçmemiş morluklar. Elinde koltuk değneği topallayarak inmeye çalışan bir Berzan vardı.
Berzan ona gülerek bakan Heja'yı görünce yüzünü somurttu. Anlaşılan bu halde olması Heja için komikti.
"Heja güleceğine gelip yardım etsene. Bir kuzenin beni bu hale getirdi. Diğeri nasıl ineceğimi düşünmeden beni odada bırakıp gitti."
Heja indiği basamakları gülerek geri çıktı. Berzan'ı kolundan tutup, inmeye başladı.
"Eee Berzan artık bizimkilere sataşmayacağını anlamış oldun. Bir dahaki sefere mezara girersin." deyip Berzan'la beraber kahkaha attı.
"Heja sizinkileri bilmem ama Ömer Mirza'nın geçtiği sokaktan bile geçmem. Hiç acımadan sıktı biriçik eniştesine, hayır yani insan kızkardeşini düşünür değil mi? Bana bir şey olsa? Betül'üm kahrından ölürdü."
Heja yüksek sesli kahkahasıyla "Hiç sorma Berzan yatak döşeklere düşerdi acısından. Genç yaşta dul kalmak istemezdi hiç."
Ağir karşısındaki manzaraya hayranlık ile bakıp kafasını salladı. Kısa bir süre etrafına bakındı. Korumalar veya kimse etrafta yoktu. O kadar güzel gülüyordu ki onu gören herkesin aklını alacak dereceydi. Eskiden olsa gider seni gülüşünü saklamak istiyorum diye azarlardı ama onlar artık bir birlerine nazlanacak bir çift değildi. Uzun zaman olmuştu Heja'yı gülerken görmeyeli. Gülmek en çok ona yakışıyordu. Aşağı inen Heja ile Berzan onlara bakan Ağir'i görünce durdular.
Berzan koltuk değneği ile babasının yanına topallayarak gitmeye başladı.
Heja ise yerin de durarak ona bakan. Ağir'le göz göze geldi. Duraksadı bakışları donuklaştı. Ağir karısının bakışlarında ki durgunluğu fark ediyordu ama onsuz bir hayat asla istemiyoru adımlarını Heja'ya doğru ilerleyerek önünde durdu. Bakışlarında hayranlık yüreğinde pişmanlık vardı. Elini kaldırıp Heja'nın yüzünde olan saçını kulağının arkasına koyarak. Hasretle gözlerine baktı. Dudaklarını ıslatıp "gülüşün kalbime hasret aklıma zarar"
Kafasını yana eğip uzun uzun sevdiği kadına baktı. Çenesinde deq ona ayrı bir güzellik katmıştı. Eskiden burnunda bir hızma olurdu. Şimdi onu hızma ve deqle hayal edince akla zarar diye fısıldadı.
"Çok güzelsin insanı günaha davet edecek kadar güzel. Asla vazgeçilmiyecek kadar değerlisin. Gülünce Nisan ayında yağan yağmurdan sonra doğan gökkuşağı gibisin. Sanki gülüşünle etrafına bahar geliyor."
Elinin tersi ile Heja'nın yüzünü okşayıp elini indirip cebine koydu.
Heja yüzünde ki dokunuşlarla teninden iğrendi. Nefretini diri tutmak ister gibi içinden o eller başka kadına dokundu dedi. Dudakları kıvrıldı bakışlarında ki küçümsemeyle Ağir'e bakmaya devam ediyordu. Yüzünde küçük sahte bir tebessüm oluştu.
"Ağir sen ise Mayıs ayında ansızın yağan yağmur gibisin. Önce sıcaklar da iyi geliyorsun. Sonra doluya dönüp etrafını dağıtıyorsun. Yarardan çok zararın oluyor çevrene, etrafına olmadık hasarlar veriyorsun."
Ağir, Heja'nın yüzünde oluşan tebessümden sonra işitikleri ile dumura uğradı. O söylediği güzel sözler hoşuna gider sanıyordu. Heja yine elinin tersi ile her zamanki gibi onu itmişti.
İçeri giren Murtaza sesi ile arkasını keyifsizce döndü araların da bir türlü aşamadığı bariyerler vardı ve o aştığını sandıkça yeni engeller çıkıyordu. Gerçi dün gece tüm gerçekler tüm çıplaklığıyla yüzüne vurulmuştu. Kafasını olumsuzca sallayıp beklediği misafirleri karşılamaya gitti. Tabi Heja'yı da kolundan tutup sürekledi. Bu sefer yanında tutacaktı. İkinci bir görücü vakası daha yaşamak istemiyordu.
Berat ağa herkes ayaklanıp avluda durup misafirlerin içeri gelmesini bekliyorlardı. Keje ise Heja'nın kolundan tutmuş yanın da durdurmaya çalışan Ağir'le daha sinirleniyordu. Gerçirdiği dış gebelik operasyonundan sonra bir daha ne yanına gelmişti. Ne de onunla konuşmaya tenezzül ediyordu.
Dün gece ise sesi ile ortalığı inlettiği için. Yanına gitip konuşmaya cesaret etmemişti. Şimdi karşısın da durup Heja'nın elinden çekiştirip yanın da durdurmaya çalışıyordu. Keje de sırf inadına gidip Ağir ağanın diğer tarafında durdu. Heja karısı ise o da karısı idi.
İçeri giren insanlarla selamlaşıp. Yemek masasına geçtiler. Ağir Heja'nın kolunu bırakmıyordu. Heja çekmeye çalıştıkça daha sıkıyordu.
Misafirleri direk masaya davet eden Ağir ile herkes geçip yerine oturmaya başladı. Heja'nın elini bırakıp sandelyeyi çektiği gibi Keje, Ağir'in yanına oturdu. Keje sevmeyebilirdi. Ama bu kendini milletin içinde yok saymasına izin vereceği anlamına gelmiyordu.
Heja düştüğü durumu göz ardı edip Betül'ün yanına geçip oturdu. Normal de bu masaya oturmuyordu. Ama misafir gelince göz yummak mecburiyetinde kalıyordu.
Üç erkek bir kadın gelmişlerdi misafirler. Heja'nın karşısın da bir ona bir de Keje'ye bakan bir adam vardı.
Heja sinir ve utanaç ile kafasını eğdi.
Misafirler tanışmak için kendilerini tanıtmaya başladılar. Birtanesi Yavuz, diğeri Emre, sonuncusu ise Alp'ti! Kadının adı ise Sinem'di. Yemek boyunca kimseden çıt çıkmıyordu. Yemekler yenmiş sıra tatlılara gelmdi. Tatlılarını yerken Yavuz konuşmaya başladı.
"Ağir seninle burda bulunmak ailenle tanışmak çok güzel bir duygu uzun süre oldu görüşmeyeli, en son evlendiğini duydum. Eşinle tanışmak bugüne kısmetmiş."
Keje'ye dönüp "tanıştığımıza memnum oldum" dedi.
Sonra Heja'ya dönüp devam etti.
"Valla ilk içeri girdiğimiz de diğer kadını karın sandım. Ne yalan söyleyeyim yanına başkası oturunca sevindim."
Heja adamın söyledikleri ile kafasını kaldırıp ona baktı. Sonra Ağir'e baktı. Ağir kafasını sallayarak, hayır demek istiyor gibi bir hali vardı. Heja ona bakıp gülümesi. Anlaşılan birileri yaşanan rezilliği kimsenin öğrenmelerini istemiyordu.
Yavuz'un gözlerine bakıp dudaklarında ki gülümsemeyle konuşmaya başladı.
"Karısıyım zaten. Neden ne oldu ki"kendisinden bir eda alayvari bir tını vardı.
Yavuz tek kaşını kaldırıp şaşırarak "Nasıl olur! Kusura bakma Ağir'in yanına oturunca onu karısı sandım. Gerçi böyle bir güzelliğin bu zamana kadar bekar kalabilmesi imkansızdı."
Heja gülerek adama döndü bu gün gerçekten onun günüydü.
Yavuz eline suyu alıp içmeye başlayınca Heja genzini temizleyip adamın içtiği suyu boğazın da bırakmak istiyordu.
"Üzülmeyin yanılmadınız Ağir'in yanında oturanda karısı" sesinde alayvari bir tını vardı. Duruşu kendisinden emindi Yavuz boğazında kalan su ile öksürmeye başladı. Masadaki herkes Heja'ya bakıyordu. Gelenler onun gibi duruşundan bile taviz vermeyen bir kadının nasıl olurda kuma gibi bir durumu nasıl kabul ettiğini düşünüyorlardı.
Ağir elindeki bardağı sıkmaktan parmak boğumları bembeyaz olmuştu. Dişlerini gıcırtısını yanında oturan Keje duyuyor ve bu onun çok hoşuna gidiyordu. O mutlu değilse hepsi mutsuz olmalıydı.
Yavuz şaşkınlığını geçirince sırıtarak Ağir'e baktı. Böyle bir şeyi hayatta beklemiyordu. Bir birlerinden haz etmeseler de eskiden tanışıyorlardı. Ama bu bambaşka bir durumdu. İki kadın bir erkek.
"Vay beee böyle bir şey hayatta beklemiyordum. Böyle hayatları filimlerde dizilerde izlerdik yani zor olmuyor mu? Hani ne bileyim. Çok şaşırdım açıkcası nasıl bir duygu."
Ağir öfkeli bakışlarını Yavuz'a çevirdi. Bu hayatı o istemeyordu. Saçma bir seçime mecbur kalmıştı ve pişmanlığı dibine kadar yaşıyordu. Oturduğu masada sadece karısı olabilirdi. Bakışları nefretini kusmaktan hiç çekinmeye karısına gitti. Çok güzeldi. Çenesine yaptığı deq ona ayrı bir hava veriyordu... dişlerinin arasında tıslar gibi "Yavuz bu bizim ailevi sorunumuz. Rica edersem konuyu kapatırmısın. Buraya işlerimizi birleştirmek için geldin. Benim özel hayatımı konuşmak için değil."
Heja'nın bakışları bir zamanlar kör kötük aşık olduğu adamdı. Tepkilerini gözlemliyor ve merakla ne yapacağını bekliyordu. Ağir'in sinirlendiğinde öfkesini zor dizginlediğinin farkındaydı. Her nedense bu hoşuna gidiyordu.
"Ağir ağam neden kızıyorsun. Yavuz bey merak etmiş. İlk defa karşılaştığı bir durum yani farklı bir hayat ve yaşantı. Şaşırması normal, bırak merak ettiklerini öğrensin."
Ağir hayretler içinde gözlerini irice açıp baktı Heja'ya normalde onun şuanda üzülüp kırılması lazımken. Umarsız davranışı daha da sinirlenirini bozuyordu. Hayır bu... bu kadar kolay değildi. Ne yani kocam bir başkasıyla evlendi ve ben kumamı kabul ediyorum öyle mi?
Peki onun istediği bu muydu?
Oysa Heja daha dün can kırıkları ile yaşamayı öğrendim demişti.
Sinem hanım Heja'nın konuşması ile cesaret alıp konuşmaya dahil oldu. Bir kadın böyle bir yaşantıyı kendisine nasıl reva görürdü. Üçlü bir ilişki yaşanan ortadaydı.
"Gerçekten kırılmayacaksınız ben de sormak istiyorum. Hani nasıl bir duygu? Ne bileyim sonuçta eşini başka biriyle paylaşıyorsun. Başka bir kadının yuvasının üstüne yuva kuruyorsun. Hergün paylaşacağını bilip gidiyorsun. Bunu nasıl kabul edebilir insan. Bir diğeride bir erkek hayat arkadaşısın o kadın sana güvenip geliyor bir hayat paylaşmak için. Neden bunu yapar. İlk kadın da bunu neden kabul eder. Kusura bakmayın karşılaştığımız şey ne bileyim bizim hayat şartlarımıza çok ters. Yani bana göre kadın böyle bir durumu hiçbir şekilde kabul etmemeli. Biraz güçlü olup gitmesini bilmeli en azından."
Ağir "Sinem hanım konuyu değiştirelim" demesine bile izin vermeden Heja onu durdurdu konuşmayı sonlandırmak isteyen Ağir'e izin vermeden müdahale etti.
"Ağir ağa izin verirsen ben cevap vermek istiyorum?"
Sesinde öyle bir tını vardı ki insanı soğutur türdendi. Konuşurken bakışları kocasındaydı. Masadaki herkes o boş bakışların farkındaydı. Hitap şekli bile mesafeliydi. Ağir ağa... Sanki kocasına değilde bir çalışandı ve iş verenine sesleniyordu.
Ağir'in de keskin bakışları ondaydı. Mavi irisler ela irislere yapma der gibiydi. Adamın bakışlarında öfkenin yanında pişmanlık ve aşk vardı. Masaya oturduğu anda sadece ona bakıyordu. Yanında ki kadına bir defa dönüp bakmamıştı.
"Sinem hanım hiç kırılmadım tabi size anlatmak isterim. Açıkçası bundan kötü bir durum yok. Dediğiniz gibi bir kadın böyle bir kötülüğü kendisine asla yapmamalı lakin işte kader. Ama her şey ilk gün ile başlıyor. İşte eşin canından çok sevdiğin kocanın ilk ihaneti gözlerinin önünde başlıyor. Uğrunda öleceğini inandığın insan için bir hiç olduğunu ve onun için hiçbir şey olmadığını anlıyorsun. İşte o an kopuyor her şey... Kader katlan zırvalıkları falan. Yani düşünün evlisiniz ama başka bir kadın daha var. İlk sabaha kocanı... Aşkını yüreğinin en derinliklerine gömüyorsun. Üstüne bir fatiha okuyup bitiriyorsun. O an canın çok acıyor böyle anlatılması imkansız bir şey sanki bir bıçak kalbine saplanmışta, gittikçe derine batıyor."kuma veya ihanet bir kadının ruhuna yapılan darbeydi...katliamdı. İnsanın bedeni... Kalbi ve ruhu sızlar mıydı? Heja'nın ki sızlıyordu. Üzülmüyor gibi yapıyordu lakin çok üzülüyordu. Dimdik duran güçlü tarafının yanında dip bir köşeye saklanıp dizlerine kendisine çektikten sonra hıçkıra hıçkıra ağlamak isteyen bir kadın vardı.
Sesli bir nefes aldı. " Burada çocuk olmuyorsa eksik sayılıyorsunuz. Siz eksiksiniz ve bu eksikliğinizi ben tamamlayacağım diyen başka bir kadın anında hayatınıza müdahil oluyor. Çocuk yoksa kocada yok. Çevrende ki herkes senin fedakarlık yapıp sessizce kocan ve karısının mutluluğunu izlemeni bekler. İşte alışma süreci varya onu yaşıyorsun. Yanlış anlama kocanı paylaşmaya değil bu alışma? Bir bakıyorsun o dağlara taşlara sığdıramadığın aşkın arkasına bakmadan senden gitmiş. Ama bu böyle normal gidiş değil kapı ve pencereleri çarpa çarpa gidiyor. Sen giderken çıkan sesleri duyuyorsun lakin senden beklentileri farklı olanlar duymuyor. İşte o alışkanlık nefret oluyor. Hayatta kimseden nefret etmediğin kadar nefret ediyorsun. Açıkcası ölmesini bile ister hale geliyorsun." sesi bu gibiydi. Ağir'in zihni sadece ölmesini ister dediği yerdeydi. Keşke ölseydin demişti. Bu hallere düşeceklerine keşke ölselerdi. Sevdiği kadın ondan gidiyordu. Bu neyin çabasızlığıydı.
"Sonra bir bakıyorsun ondan nefret bile etmiyorsun. İşte her şey orada bitiyor. Artık kimsesizleşiyor sende o herkes oluyor. Ya da hiç kimse, nefretini bile hak etmediğini anlıyorsun. Artık orada yaptığı hiçbir şey sana hiçbir şey hissetirmiyor üzmüyor." üzüyordu hem de çok ama Heja üzüntülerini dile getirmiyordu. Onu her Keje ile gördüğün de canı yanıyordu lakin susuyordu. Şimdi aynı masada yan yana oluşları bile yüreğine kıymıklar batırıyordu. Dilinden dökülen ile yüreğinden geçen bir değildi ama diline dökülen ile yola devam edecekti.
Ağir duyduklarını haz etmeye çalışıyordu. Ben seni çok seviyorum sen benden nefret edemezsin diye yüzüne bağırmak istedi. Görmüyor muydu söylediği her kelime kalbine işliyordu işte. Büyük bir nefes alıp. Bu saçma konuşmaya müdahale etmek istedi.
"Heja artık yeter kimse bizim özelimizi öğrenmek zorunda değil."
Heja biliyordu Ağir'in katlanamadığını işitmek istemiyordu doğruları.
"Olur mu Ağir ağa bak merak ediyorlar. Bende meraklarını gideriyorum." bakışları bir zamanlar bakıp aşkını dile getirdiği mavi irislerdeydi. Şimdi ise herkesin içinde artık nasıl olmadıklarını anlatıyordu. Masada ki herkes ikilinin bir birine olan bakışlarının farkındaydı. Konuşulanların tersine farklı bir görüntü vardı. Dile dökülenlere tezat bakışlar.
"Nerede kalmıştık?" deyip ellerini çenesinin altına koydu. Kuzguni siyah saçlar ela iri gözler. Çenesinde ki deq ile ben bu yörenin kadınıyım ve güzelliğimi konuştururum diyordu. Yavuz elinde ki kaşığı masaya bırakıp bakışlarını ondan hiç çekmedi. Ağir'in tam bir aptal olduğunu düşünüyordu. Karşısına aldığı kadının asiliği çok çekiciydi.
Heja mavi irislerden çekinmeden "İşte artık her şeyi kabulleniyorsun. Onsuz yaşaya bileceğini anlıyorsun. Yani aslında hiçbir şeye katlanmıyorsun. Kabullenmiyor sun! Lakin kocan ve karısı var. Aşk her şey gidiyor ve tek bir gerçek...ihanet! Belki herkesin gözünde kocanın karısı lakin senin için ihanet. Etten kemikten karşında dolaşan başka bir kadın ve sen o ihaneti sindirip alışmaya çalışıyorsun
Tabi öyle kocanı başka bir kadınla görmek kolay değil. Ve işte o an isyanın başlıyor. Sorguluyorsun... Kocan ve karısı başka bir ten başka bir beden. Ve isyanlar başlar. Burada bir kadının isyan etmeye bile hakkı yok biliyor musun? "o isyan edip kabul etmem diye avaz avaz bağırmıştı fakat çevresindekiler kadınsın kır dizini otur diye ona telkinler veriyorlardı. Kuzguni siyah saçlarını kulağının arkasına verip.
"Burada kadın isyan ederse ya susturulur ya da öldürülür. Malum namus denen yargı kadına kaftan olarak biçilmiş elbise nereye giderse kadın namusu kadın temsil ediyor."
Yavuz ve diğerleri hayranlıkla bakıp büyük bir dikkatle dinliyorlardı onu, genç kadının kendisinden emin tavrı taviz veremeyen duruşu hayranlığa şayandı. Ağir arkasına yaslandı. Ayak ayak üstüne atıp ellerini göğsünde bağladı. Kadının gözlerine tezat bir şekilde dile dökülenler hiç hoşuna gitmiyordu. Daha açtığı boşanma davasını sindiremeden şimdi de böyle konuşması...
"İşte bazen böyle konular da devrim gerekiyor. Tabi ölüm olmadan devrim de olmuyor. Göze alman gerekir bazı şeyleri. Ölümü de, devrimi de!" ölüm adamın nefesi kesildi. Ölmekte ne demekti... ölüm olamazdı. Adamın yutkunması hareket eden adem elmasından belliydi lakin kadın onu gördüğü halde susmaya niyetli değildi.
"Ben de sonun da ölüm olsa bile kendi devrimi mi başlatmış kadınlardanım. Bu konak benim için bir hapis. Ağir'de celladım. Ve ben yakın zaman da celladımın elinden sonunda ölüm olacağını bilsem de gideceğim. Ayağımdaki prangalar buna engel olmayacak. Özgürlüğe kırılan kanatlarım ve ayağımdaki prangaya rağmen uçacağım."
Ağir artık katlanamıyorum. Elini uzatıp su bardağını alıp dudaklarına götürdü. Yüreğinde ki yangına boğazından geçen suyun hiçbir faydası yoktu. Zaten elindeki bardağı sıkarak kırmasına az kalmıştı. Herkesin içinde konuşup nefretini de herkesin içinde yüzüne kusmuştu Heja! Üstelik daha açtığı boşanma davasını yüzüne nakș ettiği deqi bile sindirememişken. Dişlerinin arasında tıslar bir şekilde öfkeyle konuştu Ağir.
"Heja yeter artık odana çıksan iyi olur. Kimse bu kadarını dinlemek zorunda değil."
Heja çevresine baktı. Ona öfke ve nefretle bakan Berat ağa. Başını eğmiş utanma rollerine bürünmüştü Keje! Bir de hayranlık ve şaşkınlıkla bakan Berzan ve Betül çiftine! Tabi diğerlerinin şaşkınlığı ortayda, onlar soruları sorarken Heja'nın utanacağını düşünmüştü? Aksine Heja herkesin düşüncelerini alt üst ediyordu.
"Ama Ağir ağa bak misafirlerinin merakını giderdim. Onlar öğrenmek istiyordu. Ben bildiğim kadar cevap verdim. Sıra sen ve Keje'de ben özellikle onun açıklamasını merak ediyorum açıkcası! Bir kadın bir erkeğin ikinci kadını olmayı nasıl kabul eder. Hani bile isteye böyle bir duruma nasıl düşer. Merak ediyorum. Sıra onda o da cevap versin. Bana bunları neden yaşattı, yada neden yaşattınız."
Berat ağa yumruğunu masaya geçirip öfkeyle bağırdı. Karşısındaki kadın artık haddini hiç bilmiyordu.
"Buke yeter. Haddini bil, herkesin içinde nasıl konuşacağını bil. Aile özelleri herkese anlatılmaz herkesle konuşulmaz. Birde özgürlükmüş gitmekmiş unut. Bu konağa gelin olarak giren kefeniyle çıkar. Unutma!"
Ağir müdahale etmek istiyordu. Her bir yerden bir ses çıkıyordu. Aile kavramı diye bir şey orta da kalmamıştı. Konakta huzur zaten yoktu da bu kadarı çok fazlaydı.
Heja Berat ağanın söyledikleri ile daha da öfkesi kabardı. O yaşananların hiç birini hak etmemişti.
"Berat ağa belki ben çıkmak için ölümü bile göze alıyorumdur. Gelirken geldiğim gibi olamaz mı?"
Ağir Heja'nın ağzından çıkanlar ile her seferinde yere çakılıyordu. Söyleyecek söz bırak kullandığı yer cümleyle haklılığını tescillendiriyordu. Keje'nin bakışları karşında ki kadın ve ona söylenenlerdeydi. Heja her seferinde onu alt ediyordu. Şimdi konuşma sırası ondaydı.
"Heja belki ben de çok sevmişimdir. Olamaz mı? Ne yazık herkes senin gibi şanslı değil. Hemen sevilemiyor. Belki bende sevilmek istemişimdir... Senin gibi... Heja gibi olmak nasıl bişidir diye merak etmişimdir? Olamaz mı? Sen sürekli istenen oldun. Sen sürekli ulaşmaz oldun. Bu duyguyu ben de tatmak istedim. Senin mutlu edemediğin adamı ben bir çocuk vererek mutlu etmek istedim. Olamaz mı? Seninde diğer kadınlar gibi olacağını düşündüm. Kabullenir üzülür ama aşkı için görmezden gelir dedim belki de!" iki kadın birine nefretle bakıyordu. Heja düştüğü durum için kendinden ve onlardan tiksiniyordu. Dışardan bakan biri belki ikisinin Ağir için kavga ettiklerini düşünürdü lakin olay çok farklıydı.
"Ama biliyor musun? Ben şunu da anladım. Herkesi karşına alıp aşkı için herkesi arkasın da bıraktığın adamı yeteri kadar sevmediğini de anladım. İlk günden vazgeçtin Heja hiçbir çaba sarfetmedin kendi ellerin de itiyorsun onu bana, doğruyu söylemem gerekirse ben senin aşkını bile sorgular oldum. Bu kadar seven bu kadar kolay nasıl vazgeçer onu anlamadım."
Keje canı yandığı gibi yansın istiyordu Heja'nın. O yüzden böyle konuşuyordu. Yine herkesin hayranlığını Heja çekmişti. Artık katlanamıyordu bile isteğe çıkmıştı bu yola, bu kadar kolay gitmesini istemiyordu. Acı çekmeliydi, Hazar ilk üzüntüsünde yine koşmuştu! Abisi ailesi kimse bırakmıyordu onu, hep vazgeçen o olmuştu! Hiçbir zaman vazgeçilen olmamıştı. Ne yapıyordu da bunu başara biliyordu hiç bilmiyordu Keje? Gerçekten merak ediyordu Heja olmak nasıl birşey, onun gibi sevilmek. Onun gibi vazgeçilmez olmak. Yada onun gibi başı dik olarak gururundan taviz vermemek.
Heja duyduklarıyla başından kaynar sular dökülüyor sandı. Ve onun șokunu yaşıyordu. Yaptıkları yetmezmiş gibi kocasına aşkını ilan etmişti Keje, bir de üstüne suçlanmıştı aşkına sahip çıkmadı. Bu aileden onu anlamayan herkesten nefret ediyordu. O yeteri kadar çaba sarf etmişti. Karşısında ki çabuk pes etmişti sadece!
Asla affetmeyecekti onu, Keje'nin bilmediği Heja bazı şeyleri asla sineye çekmezdi. Ortada çaba sarf etmeyeceği bir şuç vardı. İhanet! Asla göz yummayacaktı, yılmayacaktı Heja! Başkalarının onu anlayıp anlamaması aldıracak halde değildi. Özellikle o Keje ise!
"Biliyor musun Keje yaptıkların ya da düşüncelerin umrum da bile değil. Aşkı mı sorgulayacak en son kişi bile değilsin. Evet herkesi karşıma alıp sevdim. Herkesi arkamda bırakıp ona geldim. Ve en acısı ne biliyor musun?" bakışlarını Keje'den çekip Ağir'in mavi irislerine baktı. Onun gözlerine bakarak devamını getirecekti.
"Benim hayatımdaki en büyük yenilgim oldu bu! En büyük pişmanlığım. Ve inan bana ömrüm tek keşkem olarak kalacak. Yıllar aradan geçmiş bile olsa keşke hiç sevmeseydim diyeceğim. Gelmeseydim diyeceğim. Gerçi senin anlamanı beklemiyorum. Sevip ve sevilmediğin o kadar belli ki sana ne kadar anlatsam boş. Gerçi sende boş bir kişiliksin arsız bir şekilde hayatıma girdin arsız bir şekilde konuşmayı kendince hak görüyorsun. Sen gibi kadınlar ilk kadının yuvası üstüne çöken karabasansınız. Yuva üstüne yuva kurarım üstüne de birde çocuk verdim mi saygı görürüm kafasında kuma olmayı kendinize hak görürsünüz. Ben bu saçma evliliğe mahkum kalan tarafım. Gözümde kocanda yok hükmünde ve merak ediyorsan söyleyeyim. Ben onu sana itmiyorum. Sana veriyorum. Çok mutlu olun çok sevin birbirinizi o kadar çok sevinki beni unutun. Çünkü ben sizi asla unutmayacağım. Ahımın gelip kapınızı çalmasını bekleyeceğim."
Ağir duydukları ile ölmek istiyordu. Sevdiği kadın aşık olduğu kadın. Onun için en büyük keşkem demişti. Evet Ağir çok yakmıştı Heja'yı! Ama o da her sözüyle öldürüyordu Ağir'i.
"Heja yeter misafirlerimiz önün de yaptığın büyük saygısızlık. Yukarı odana çık gelip bu olanları özel konuşacağız. Biliyor musun ilk defa Keje'nin söylediklerini doğru buldum. Şimdi lütfen daha fazla tatsızlık olmadan yukarı çık."
Heja ona söylenen her sözde siniri dahada artsada kendine göre zafer kazanmıştı. En azından içinde bırakmamıştı hiçbir şeyi kendince rahatlamıştı.
Masayı itip ayağı kalktı.
"Kusura bakmayın bu gece sizi şaşırtık. Böyle bir gece geçirmenizi istemezdim. Sizinle tanışmak güzeldi. Umarım sorularınıza ve ön yargınlarınıza cevap olabilmişimdir. Tekrar görüşmek üzere iyi geceler." deyip ayağa kalktı son söyleyecek birkaç cümlesi vardı. Onu da söyleyeyip yukarı çıkacaktı.
"Son olarak Ağir. Duygularının ve düşüncelerinin canı cehenneme."deyip arkasını döndü ve hızlıca yukarı çıkmaya başladı.
Arkasın da ona hayran küçük bir topluluk bıraktı. Ağir ise Heja'nın son söyledikleri resmen dumura uğradı.
Önünü döndüğünde giden karısına hayranlıkla bakan bir topluluk gördü. Özellikle Yavuz gözlerini ondan alamıyordu. Ağir küçük bir öksürükle dikkati üzerine topladı. Yavuz transdan çıkmış gibi döndü Ağir'e, ömrü hayatın da adam böyle bir şeyle karşılaşmamıştı. Heja ateş parçasıydı resmen kıvılcımlarını kimseye sıçratmaktan korkmuyordu. Çevresindekilerini yakacağını bile bile hareket ediyor. O kıvılcıma kapılan köz olacağına bile bile yanıyordu. Ağir hala şaşkın bir şekilde duran adamla daha geriliyordu. Birde geldiğinden beri karısına bakışları vardı. Adamın yüzünü dağıtmamak için kendisini zor durduruyordu.
"Şey bu gece olanlar için kusura bakmayın. Aile arasın da olur böyle şeyler. Şahit olmanızı istemediğim şeyler gelişti. Anlayışınızı göz önünde bulunduracağım. Yapmayı planladığımızın anlaşmaların artık olmayacağını düşünüyorum. Kusura bakmayın bu geceyi burada sonlandırıyorum. İyi geceler dileyip sizi uğurlamak istiyorum."
Yavuz kibarca onları göndermek isteyen adamla duraksadı. Kadına hayran kalmıştı açıkcası ve bu kadının Ağir'in yanında durmayacağı aşikardı artık ama madem Heja'ya giden yol Ağir'den geçecekti. O da mecbur katlanacaktı. Elini uzatıp Ağir'in elini sıktı.
"Kimsenin aile işleri bizi ilgilendirmez Ağir. Sen eski bir dostumsun. Senle iş yapmak için geldim. Bu gün olanları maruz yaşanmamış gibi görüyorum. Yarın şirkete gelip son defa sözleşmenin üstünden geçip öyle karar verelim
Bu yemeği de kabul etmiyorum güzel bir kutlama yemeği ile telafi edeceğine inanıyorum"
Herkesi şokta bırakarak tabi Sinem ve diğerleri Ağir gibi biriyle iş yapmak istemiyorlardı. Ağir elini uzatıp sıktı yaşananlardan sonra bunu hiç beklemiyordu. Yavuz'un Heja'ya olan bakışlarından sonra onunla iş yapmak bile istemiyordu. Sadece şimdilik başka bir ortak buluncaya kadar katlanabilirdi.
"Açıkcası şaşırdım. Memnum olurum yarın buyrun görüşelim en kısa zaman da yemeği telafi ederim."
Birbirlerine iyi geceler dileği dileyip uğurladı onları.
Alp, Emre ve Sinem arabaya bindikleri gibi meraklarına yenilip söze girdiler zira șahit oldukları konuşmalar hiç alışık oldukları bir durum değildi. Özellikle Heja'nın kelimeleri çekinmeden korkmadan kullanması harika bir şeydi onlara göre! Ağir ağayı önceden de tanıyorlardı. Kimseye boyun eğmeyen alttan almayan adam. Sus pus olmuştu kadının, önünde gerçi kadın herkesi susturmaya yargıları, yerle bir etmeyi hemen başarmıştı.
"Yavuz neden kabul ettin. Ben bu kadar şeyden sonra vazgeçersin diye düşünmüştüm. Bizi şaşırttın. Ama Heja varya hayran kaldım. Ben ilk kadın kocasını çok sevdiği için vazgeçmeyen biri olarak düşündüm ne yalan söylüyeyim kadın benim düşüncelerimi al aşağı etti. Bir bir saydırdı resmen çevresine, sizce gerçekten gider mi? Ben en çok onu merak ediyorum."
Yavuz Sinem'in söyledikleri ile daldığı düşüncelerden kendisine geldi. Dudakları kenara kıvrıldı. O da Heja'ya hayran kalmıştı. Çekinmeden kocasının yaptıklarını söylemişti. Heja gidecekti ve Yavuz dört gözle bu gidişi bekleyecekti artık.
"Sinem, Heja gider. Hemde arkasına bakmadan gider. Benim anlamadığım Ağir salağı öyle bir kadını nasıl kaybetmeyi göze alır ben hiç bilmiyorum ama iyiki de yapmış. Ben ilk defa böylesini gördüm isyanlarını bağıra, bağıra dile getirdi. Gerçi karşısındakiler onu anlamak istemiyorlardı ama olsun."
Sinem Yavuz'un söyledikleri ile şaşkına uğradı. Yavuz karı kız peşinde koşacak biri değildi. Kolay kolay kimseyi beğenmez hayatına almazdı. Açık, açık. Heja'yı istediğini dile getiriyordu. Alp ve Emre'de şaşkındılar. Yavuz'un Heja'ya hayran katıldığı belli idi ama bu kadarı kimse tarafından beklenmiyordu.Yavuz başını sallayıp önüne döndü evet ilk defa bir kadını istiyordu.
Karahan konakğındaysa Amine hanım üzüntüyle bakıyordu Zilan'a! Bu kızı gelini olarak gerçekten görmek istiyordu. Oğluna ve konağa layık biriydi. Ona göre Zeynep kimsesiz bir maraba kızıydı lakin Zilan ağa kızı konağına oğluna layıktı.
Ama oğlu yine bildiğini yappı. İlk geceden boşamıştı. Çevre de duyulursa neler olacağını biliyordu.
Lakin Ömer Mirza umursamıyordu. Gözü Zeynep'ten başkasını görmüyordu. Zilan el ele merdivenlerden inen karı kocaya baktı. Uzaktan daha kolaydı onun için. Mutluluklarını gözüne soka, soka yapıyordu, Ömer Mirza sevgisini aşkını göstermekten asla çekinmiyordu.
Böyle bir aşka, adama sahip olmak nasıl bir duygu diye düşündü. Harika olmalıydı! Ağir abisi de hayran hayran bakardı Heja'ya ama Ömer Mirza bambaşka bakıyordu. Sanki içine saklamak ister gibi, sanki dünyadaki tek kadın oymuş gibi, hiç böylesini görmemişti Zilan.
Zilan parçalandığını düşündü. Sanki bir bıçak batıyordu en derinlerine, keşke kabul etmeseydim dedi. Bu kadar zor olacağını, Ömer Mirza'nın onu bu kadar görmezden geleceğini hiç düşünmemişti.
Ağir misafirler gittikten sonra yukarı çıkmak için hareket edince, Berat ağanın bariton sesi ile durdu.
"Ağir o karına nerde nasıl davranıcağını öğret. Bugün yaptıkları yenilir yutulur gibi değildi. Artık duracağı yeri bilsin. Bu kadar saygısızlık olmaz. Evin gelini, hanımağası gibi davransın." şiveli sesi ateş püskürüyordu.
Ağir omuzlarını düşürüp babasına döndü sanki söylese de Heja'da tamam deyip yapacaktı.
"Baba bizi bu hale siz düşürdünüz. Heja sizin eseriniz gurur duyun. Bizi bitirdiniz, benden gidiyor baba! Ve ben onu durdurmayı bırak hiçbir şey yapamıyorum. İçim yanıyor çayır, çayır. Ben karıma ihanet ettim. Mal mülk hırs için. Size kandım, yenildim erken pes ettim. Ve biliyor musun baba ben bugün o masada söylenen her şeyi hak ettim bu yüzden ben hiçbir şey söyleyemeceğim."
Berat ağanın konuşmasını beklemeden yukarı çıktı. Aşağıdaki kimse Ağir
'den bu tepkiyi beklemiyordu.
Heja'nın kapısına gelip durdu. Artık gerçekten yorulmuştu sadece huzur istiyordu. Ona huzuru verecek tek kişi içerdeydi lakin ona en uzakta oydu.
Kapıyı açıp içeri girdi. Heja'nın mistik kokusu sarmıştı yine odayı bu kokuya ölüyordu! Soluması bile yasaktı artık ona pencereye yüzünü dönmüş dışarıya izleyen Heja'ya baktı.
"Hadi Heja hanım artık konuşalım "
Heja zaten bekliyordu bunu gerçi sürekli aynı şeyleri konuştukları için boşa konuşacaklarını biliyordu.
"Konuşalım Ağir ağa konuşalım. Malum konuşmaktan başka elimizden başka hiçbir şey gelmiyor. Ne gidebiliyorum, nede kalabiliyorum. Ölüme mahkum biri gibi ellerim kollarım bekliyorum."
"Heja daha ne zamana kadar sürecek bu durum."
Heja, Ağir'in gözlerine bakıp "Sen kırdığın kanatlarımla buradan uçup gitmeme izin verinceye kadar."
Ağir bir bakışla dalıyordu o gözlere Heja'nın sesi ile daldığı gözlerden kafasını olumsuzca sallayıp kendisine geldi.
"Hiçbir zaman o zaman. Sen buraya bana mahkumsun. Seni asla özgür bırakmayacağım."
"Göreceğiz Ağir ağa göreceğiz. Sen buradan gideceğimi göreceksin. Ben artık katlanamıyorum. Böyle boşlukta gibiyim. Yıkıp yıkmak istiyorum. Nefesim kesilinceye kadar bağırmak. Sonra yıllarca susmak. Beni ne hale soktun bir bak. Eserinim ben senin ve sen hala bırakmam diyorsun öyle mi?"
"Öyle Heja bırakmam mutsuzluğuna rağmen benimsin, benimlesin. Ben o hatayı bir kere yaptım Heja ne var bunda bir kere affetsen. Görmezden gelsen olmaz mı?"
Olamazdı kendisine kişiliğine olmazdı.
"Olmaz Ağir bir kerede olsa ihanet etmeyecektin. Bir kere de olsa beni ezip geçmeyecektin. Her şeyi boşver Ağir! Sen artık Keje' yi yok sayabilir, misin. Ya da yok saymanı kabul ederler mi?" Ondan gelecek bir cevap bekliyordu. Gerçi gerçekler ortadaydı. Yüzündeki bıkkınlık ve hayal kırgınlığıyla "Ağir vazgeç anladın mı? Olmayacak şeyler isteme benden gerçekleri gör. Sana benden hayır yok. Git karına alış sev, hatta hatan bir kere ile sınırlı kalmasın. Kendini karından mahrum bırakma, görevini yerine getir çocukta yap"
Ağir sinirle soludu o bir adım atmışken. Heja ondan onlarca adım uzaklaşıyordu.
"Peki Heja ona gidersem mutlu olacak mısın. İçin rahatlayacak mı? Ağir beklentiyle bakıyordu. Gitmesin kal zaman tanı affederim demesini bekledi. Heja'dan ses çıkmayınca pes eder bir şekilde "tamam Heja bugün yaptıklarını da ben unutmayacağım. Beni ona iten sensin. İçin rahat olsun Heja ben birincisin de kendi hırsıma yenilip gittim. İkincisin de senin beni ona itmenle gideceğim."
Heja bu konuları konuşmaya artık tahammül edemiyordu. İçinde o kadar yıkıktiki sanki şiddetli bir depreme maruz kalmışta her seferinde artçı sallantılar oluyor gibiydi.
"Ağir sen başkalarının itmesine meyillisin. Hatayı başkasın da değil kendinde ara içinde varmış yaptın. O yüzden bana bunlarla gelme, istedim yaptım de ama bahane üretme hiç inandırıcı değilsin."
"Öyle mi Heja gerçekten böyle mi düşünüyorsun."
Heja artık ne düşündüğünü bilmiyordu ki Ağir bunu anlamıyordu. Sevdiği adam karşısındaydı. Bir adım atsa elini uzatsa yetişebilirdi ama ona el uzatacak organları duygularını yitirmiş gibiydi. Gözleri dolmasın diye arkasını döndü. Yüzüne bakmayınca daha kolay oluyordu yüreğinde olmayan kelimelerin dile dökülmesi.
"Evet Ağir öyle, gerçekten böyle düşünüyorum."
"Tamam düşündümde haklısın Heja bak doğru söylüyorsun. Şimdi bilerek isteyerek gidiyorum. Ve beni oraya gönderen sensin. Bu gece ona ve kendime bir şans veriyorum" deyip arkasını döndüğü gibi kapıyı sertçe çarpıp çıktı Ağir.
Onun pencereden gidişini izledi Heja, biliyordu sonun da olacaktı. Bugün olmazsa yarın, yarın olmazsa başka birgün illaki olacaktı. Artık canı acımıyordu. Kendisine bile yalan söyleyemiyordu Heja canı çok acıyordu ama ona yaşatılanları da kendisine yediremiyordu.
Dönüp kapıya koştu gitme demek istiyordu. Bu sefer ölürüm bana bunu yapma diye bağırmak istiyordu. Eli kapı kolunda asılı kaldı arsız gözyaşları yine dökülüyordu. Titreyen eli kapı kulpunu bırakıyordu. Vücudu isyanlardaydı gurursuzca Heja eli kapı kulpunda dizlerinin üstüne çöktü, boşta kalan elini ağzına götürerek ısırmaya başladı ve çığlık atmaya başladı.
Gitme diyordu onu duymasından korkuyordu ama gitmesin istiyordu arsız yüreği. Duyduğu kapının kapı kapanma sesi ile gözyaşlarına hıçkırıkları da eşlik etti. Kapı kulpundan elini çekip elini sertçe yere vurmaya başladı.
Gitmesin di en azından Heja'nın gitmesini bekleseydi. Heja sesi duyulmasın diye dișlerine etine geçiriyordu. Yine paramparçaydı yıkılmış dökülmüştü. Bu sefer ki deprem içinde tsunami yaratmıştı. İçindeki her anıyı yıkıp dökmüştü. Uzun süre ağladıktan sonra sessizce kalktı yerinden. Ayağa kalkıp arkasını dönüp küçük adımlarla yatağına girdi. İçindeki acıyla beraber sadece gün sayacaktı geriye doğru.
Kocasının düğününde zılgıt çeken kadındı.
İkinci zılgıtta kocasının selasını okuyandı.
Üçüncü ve son zılgıt kumasının bebeği içindi onda da kendi selasını vermişti.
Heja ölüyordu ama gömülmüyordu.
Diri diri üstüne atılan toprak yığını vardı.
Peki şimdi ne yapacaktı. İçindeki kıyıma ne eşlik edecekti.
Çekeceği zılgıtlar bile anlamını yetiriyordu. Parmak uçlarını önce göğsünde ki deqin üzerinde dolaştırdı. Kalbi acıyordu. Parmak uçları ateşe değmiş giniydi hızlı bir şekilde çekti. Ellerini dudaklarına götürdüğün de fısıltıyla "yeminine sahip çık gururunu ayaklar altına alma" dedi ve yorgun dargın bir şekilde gözlerini kapadı.
Ağir çıktıktan sonra hızlıca Keje'nin odasına gidip sinirle içeri girdi.
Keje kapının birden açılması ile kapıya döndü. Ağir'i karşısında görünce çok şaşırdı. Hiç beklemiyordu, ilk geceden sonra yüzüne bakmayıp, odasına hiç uğramıyordu. Gerçi yaşanan ve biraz önce aşağıda olanlardan sonra onu görmek istediğinden emin değildi.
Ağir önce yüzünü sıvazladı. Düşünmeyecekti zira düşünürse vazgeçerdi. Ellerini saçlarının içinden geçirdi ve önün de durduğu Keje'yi belinden tutup kendisine çekip dudağına yapıştı. Keje neye uğradığını bile anlamadı. Kısa bir süre şaşırsada... Ellerini Ağir'in omuzlarına koyup karşılık verdi.
Heja uzun bir süre sonra sıkıntılı bir şekilde uykuya daldı.
Sabaha doğru Ağir, Heja'nın odasına girdi. Yatağın önünde durup diz çöktü, özlemişti onu. Çok gece de aynı şeyi yapıyordu. Saçlarını okşayıp kokladı. Ağladığı her halinden belli oluyordu. Elinin tersiyle yüzünü okşadı. Hem git diyordu hem de arkasından ağlıyordu. Çok düşünmüștü Ağir. Özellikle karısının bedenine deq yaktığı gece, sabaha kadar düşünmüştü.
"Kırdığım kanatlarını iyileştireceğim Heja'm uçmana izin vereceğim. Beni affetmen için gitmene izin vereceğim. Ama en özgür olduğunu sandığın anda seni çekip geri alıcağım. Benden başka bir yolun olmadığını anlayacaksın. Sen sadece benimsin beni afetmeye mecbursun. Şimdilik sadece özgür olacağını benden gidebileceğini san sadece bir seferlik uç bakalım. Nasıl olsa gelip konacağın tek yer benim kollarım. "
Saçlarından öpüp ayağa kalktı Ağir. Heja'nın kokusunu sardığı odada ciğerlerini doldurup çıktı odadan ve yan odayı açıp içeri girdi. Heja'sız bir uyku yine onu bekliyordu.
| Okur Yorumları | Yorum Ekle |