
Aşk yakardı.
Bazı aşklar çok yakardı.
Heja'nın aşkı gibi.
İçin de ondan çığlık çığlığa giden biri vardı.
Her adımı onu yakıyordu.
Her adımı ondan bir şeyler alıp götürüyordu.
Canhıraş bir ağıt kalmıştı onda bir zemheri ye mahkûm kalan.
Heja sabah erken huzursuz bir şekilde uyandı. Dün Ağir'le tartışmış. Ağir de gece Keje'ye gitmişti.
Artık acıtmıyordu canını diyordu Heja'nın. İlk gün gittiği gibi değil diye inandırmaya çalışıyordu sürekli kendisini ama canı dayanmıyordu yanıyordu işte.
En başından kabul etmişti Heja! Ağir'in ondan gidişini ama bu kadar yanacağını düşünmemişti.
Canı yanıyordu.
Eti kemiğine batar gibi hissediyordu.
Yataktan kalktı boy aynasından kendisine baktı. Aynadaki görüntüsünü her zaman sevmişti ama ilk defa kendisini aciz biri olarak görüyordu.
Aynaya dikkatlice bakıp omuzlarını dikleştirdi. Yenilgiye kapılıp pes etmek hiçbir zaman, ona göre değildi.
Hayatı dolu,dolu yaşayan biriydi. Üç abisinin yanında erkek fatma gibi büyümüştü. Babasının gülgoncası idi. Belki bu yüzdendi. Dik duruşu, asi oluşu!
Babası kimsenin seni ezmesine, hor görmesine izin verme derdi.
Mutsuz olduğun yerde kalma, mutsuzluğa mahkum olursun derdi babası! Şimdi anlıyordu. Heja babasını evet mutsuzluğa göz yumarsa ona mahkum kalacaktı.
Aynada son defa kendine bakıp. Banyoya ilerledi. Soğuk bir duş iyi gelirdi ona;
Duşunu aldıktan sonra kurulanıp güzelce giyindi. Makyajını yapıp ayağa kalktı. Güçlü duruşunu herkese göstermesi gerekliydi. O öyle pes edip kenara çekilemezdi.
Kendinden ödün vermediğini herkesin görmesi lazımdı.
Kapının yanında durup büyük bir nefes aldı. Elini kapı kulpunu indirip dışarı çıktı. Gözlerini kapatıp temiz havayı içine çekti. Artık hazırdı. Gözlerini açtığın da, karşısın da aynı odadan çıkan Keje ile Ağir'i gördü. Bir an sendelendi. Gözlerini kapatıp açtı.
Evet hazırım demişti. Güçlüydü hani, her seferinde neden! Durgunlaşıp, sersemleşiyordu. Kafasını sağa, sola sallayarak kendisini toparlamaya çalıştı.
Ağir ise karşısın da giyinip saçlarını salıp makyajı ile ben kusursuzum diyen, kadınla bozguna uğradı. Oysa dün gece uyurken ağladığı belliydi. Bir an düşündü hiç üzülmüyormuydu bu kadın. Hiç mi kıskanmıyordu, artık Heja'nın aşkını bile sorgular oluyordu bazen.
Heja ikisinin yanından geçip inmeye mecburdu. Yok sayacaktı ikisini, yok olmalıydı ikisi. Kafasını kaldırıp dudaklarına sahte bir gülümse yansıttı. O alışmıştı içi kan ağlasa bile kendinden ödün vermemeye!Ayağında olan topuklu ayakkabıların çıkardığı tok sesle ilerledi.
Ağir onlara doğru gelen kadına bir kez daha hayran bakışlarla bakıyordu. Yüreğinde iflah olmayan arsız bir aşk vardı ve gayesi boşunaydı.
Keje kuma kadın. Karşısında ona doğru gelen kadın gibi hiç sevilmeyecek kadın. Başkasının yuvasının üstüne yuva kurmayı kendisine hak gören kadın. Lakin umduğu gibi olmamıştı. Eee insanoğlu ne umardı ne ile karşılașırdı. Heja'yı gördüğü anda içindeki kıskançlık hissi ile debeleşiyordu. Bu kadını bir türlü mağlup edemiyordu.
Heja ikisinin önünde durdu dudakları zoraki bir hazla yukarı doğru kıvrıldı. Gülümseyen yüzü ile "günaydın" dedi.
Ağir'e dönüp gülümseyerek konuşmasına devam etti.
"Umarım keyifli ve güzel bir gece geçirdiniz" deyip yanlarından saçlarını savurarak güçlü adımlarla geçip gitti. Arkasında ona şaşkın ve öfkeyle bakan iki kişi bırakarak. Keje giden kadının arkasından Ağir'e öfkeyle döndü. Sinirden elleri titriyordu. İlk defa kendisini bu kadar basit ve aşağılanmış hissediyordu. Dişlerini sıktı elini yumruk yapıp tırnaklarını etine geçirdi. Karı koca'dan nefret ediyordu.
"Onu kıskandırmak için geldin. Onun için öptün. Sonra banyoya girip uzun zaman çıkmadın. Aramız da hiçbir şeyin geçmediğini ikimiz de biliyoruz. Sen karını kıskandırmak için beni kullandın. Sabah erken tekrar odama geldin. Ne yapmaya çalışıyorsun Ağir. Nasıl beni alet edersin oyununa, ben senin oyuncağın değilim. Hele karını kıskandıracak bir oyuncak hiç değilim."
Ağir kulağının dibinde bağırıp ona hesap soran Keje'yle daha sinirlendi. O belki Heja onu kıskanır aradaki mesafeyi kaldırıp kendisine biraz çeki düzen verir diye umut etmişti lakin evde ki hesap çarşıya uyuyordu. Aksine Heja onu kıskanmayı bırak değer bile vermediğini göstermişti. Yüzünde üzüntüye ait hiçbir iz yoktu, bu Ağir canını daha sıkıyordu.
"Sen ne diyorsun Keje sana gelmiş olacağımı düşünmüş olamazsın. Değil mi? Evet karımı kıskandırmak için geldim. Oldu mu! Bir anlık sinirle seni öptüm zaten pişmanım. Pişmanlığım da gün gün büyüyor. Bir de üstüne sen sorgulama, seni takacak halde değilim."
Ağir yüzünü sıvazlayıp ellerini beline koydu ve Keje'ye baktı. Böyle bir kadın için Heja'dan olmuştu. Keje ile hayatını birleştiren kadere lanet ediyordu. Keje'nin kolunu tutup onu kendisine doğru çekti. İkisi bir birinden öfkeliydi. Yüzünü tıslar gibi konuşarak tüm öfkesini kustu.
"Sana gelmek istemeyen benim unutma! Sen her şeyi bilerek isteyerek geldin. Şimdi itiraz etme gibi bir şansın yok." Keje'nin yüzünde ki tiksintiyi ve hayal kırıklığını görüyordu lakin onun daha büyük sorunları vardı. Karşısındaki kadını hiçbir zaman arzulamamıştı. Aksine kuma kararı ve onunla yapılacak olan evliliği öne sürülmeden önce aklından bile geçirmemiş ona bir kadın olarak bakmamıştı. Bakışlarında ki küçümsemeyi sözlerine yansıtmak ister gibi "Ha unutmadan söyleyeyim. Sana dokunmak gibi bir aptallığı bir kere yaptım. Bir daha asla yapmam."
Keje Ağir'in öfkesini kusmasını ve son söyledikleri ile daha da sinirlendi. Kolunu hızlı bir şekilde onun elinden çekip dişlerini sıkarak ona baktı. O da bilerek kabul etmişti Keje'yi dokunmasaydı Keje ona dokunsun diye bir istekte bulunmamıştı.
"Sana bana dokun diye bir istek de bulunmadım. Madem çok seviyordun Heja'yı kabul etmeseydin. Ben geldim ise sende istedin. Şimdi bu pişmanım ayaklarını bırak. Çünkü hiç inandırıcı değilsin." Yüzüne kazandığını belirten bir zafer gülümsemesi yerleştirip. Onunla alay eder gibi "Ha unutmadan! Bence çabalamayı bırak. Sadece izle!"
Ağir Keje'nin iması ile duraksadı. Ne demek istiyordu, Keje!
Keje'nin kolunu tekrar tutup bu sefer sıktı. Kendine çekip öfkeyle yüzüne doğru tıslar gibi konuştu.
"Sen ne saçmalıyorsun Keje! Neyi durup izleyecekmişim."
Keje yüzünü Ağir'e yaklaştırıp gülümseyerek kulağına doğru eğildi. Keje'nin nefesini tenine değsede ondan hiç etkilenmiyordu aksine tiksiniyordu.
"Ağir otur ve izle! Heja'nın senden nasıl gittiğini. Artık onu durduramayacağını sen de ben de biliyoruz. Ben senin kahroluşunu ve onun gidişini! Keyifle izleyeceğim."dedi ve kolunu elinden çekti. Arkasına bakmadan hızlıca aşağı mutfağa indi.
Herkesin bu Heja aşkını bir türlü anlamıyordu. Dün gelenler bile gözlerini ondan alamamışlardı. Neydi bu kadını bu kadar kusursuz ulaşılmaz yapan.
Heja indiği mutfakta sessizce kahvaltı hazırlamaya girişti. Elif ve Sultan abla ile kafasını dağıtmaya çalışıyordu ne kadar işe yaradığı meçhuldü. Loran'ı gerçekten özlüyordu.
Kısa bir süre sonra içeri giren Keje ile duraksadı ama görmezden gelmeye çalıştı. Görmek istemiyordu onu artık. Sesi dünyanın en çirkin melodisi gibiydi kulaklaklarında. Sadece o değil. Berat ağa ve Zilan'da vardı aralarında.
Keje hızlı adımlarla ona doğru yaklaşıp Heja'nın elindeki tabağı aldı ve öfkeyle yere fırlattı bu hareket Heja şaşkınlıkla ona baktı.
Sinirli bir şekilde durup ona bakan Keje ile duraksadı. Buda neydi şimdi.
Keje ise artık tahammül edemiyordu. Nereye baksa Heja aşkı, Hazar, Heja! Ağir, Heja.
Heja, Heja,Heja! Herkes her şey Heja'nın etrafında dolanıyor gibiydi.
Yaptıklarına rağmen herkes tarafından seviliyordu. Saygı görüyor kollanılıyordu. Herkesteki bu Heja aşkı bitmiyordu.
Bugün Ağir'in yaptıkları da çabasıydı.
Artık patlama noktasına gelmişti. Evet Ağir onu sevsin istemiyordu ama karısını kıskandırmak amaçlı onu kullanmasıda tahammül edemeyeceği bir şeydi.
Heja bir elinden alınıp yere çalınmış parçalanmış tabağa, birde Keje'nin sinirli yüzüne baktı. Anlamayan bakışlarla kaşlarını çatarak "Ne yaptığını sanıyorsun. Hareketlerine dikkat et Keje zararlı çıkan sen olursun."
Keje sinirle güldü. Heja'ya karşı her savaşta, zaten hep zararlı çıkıyordu. Biraz daha zarar alsa hiç sorun olmazdı.
Gülümsemesi kahkahaya dönerek.
"Merak ediyorum Heja! Ben daha nasıl zarar alabilirim. Benim kaybedecek hiçbir şeyim yok artık. Belki olur dedim. Yüzüm güler, kimse sevmezse çocuğum sever dedim. O da olmadı. Bir adam sevdim. O da seni sevdi. Diğeri belki kocam olur dedim. O da senden vazgeçmedi."
İçinde ki isyan sesinde ki tınıya işleniyordu. Yaşadıklarını artık içinde tutamıyordu. Evlenmeden önce Heja ve Ağir dillere destandı. Konağa geldiğinde çiftin birbirine yaptığı ișve cilveleri... Birbirine așkla bakan gözleri..
Aynı ortamda olan karı kocanın kimseyi görmeyen halleri. Kısacası o dahil herkesin ukdeyle baktığı çift!Ağir Heja'nın ümit var eden bir kelimesiyle herkesi arkasında bırakmaya hazır ve nazirdi. Peki Heja onca yaşanmışlıkyan sonra nasıl vazgeçiyordu. Keje bunu anlamıyordu. Neden kimse ona aynı yaklaşımda bulunmuyordu. Atlattığı boş gebelikten sonra sinirleri bozulmuştu Kahkasını devam ettirerek konuşmasına devam etti.
"Sence Heja! Benim artık zarar da kalacağım bir şey kaldımı. Kocam dün karısını kıskandırmak için odama geldi. Beni öptü!"
Bu sefer gözyaşları dökülüyordu.
"Biliyor musun! Sonra öptü diye pişman oldu. Daha sonra ne yaptı peki! Karısı kıskansın diye saatlerce çıkmadı odamdan. Ben ilk defa kendimden iğrendim." Göz yaşlarını silip kuruyan dudaklarını ıslattı. Aciz bir haldeydi "Sen Heja, sürekli vazgeçilmeyen. Sevilen, uğrun da her şey feda edilen kadın."
Göz yaşlarını silip eliyle kendisini gösterip "Ben Keje! Hiçbir değeri olmayan. Sevdiği tarafından reddedilen. Her durumda ilk harcanan." Büyük bir nefes alıp "Sence benim artık zarar edecek. Bir şeyim kaldı mı?" Keskin bakışlarla ona bakıp.
"Ben söyleyeyim Heja kalmadı. Benim kaybedip zarar edeceğim hiçbir şeyim kalmadı."
Heja sesizce Keje'yi dinledi içinden acıyordu ona Keje'nin konuşması bitince büyük bir nefe alıp konuşmaya başladı. Zira artık olduğu ortamda aldığı nefeslerde boğulur olmuştu.
"Bunları bana neden anlatıyorsun Keje? Ne oldu, canın mı acıyor? Kendi yaptıklarının cezasını çekiyorsun." Sözleri keskindi. Canını onlar açıtmıştı hamile olduğunu düşündüğü ilk anda eksikliği yüzüne hadsizce vurulmuş üstüne sanki hakları varmış gibi ben senin yapamadığını yapmaya geldim demişti. Ona söylemek istediği o kadar çok şey vardı ki duyduklarında lal olmalarını istiyordu
"Ama olur mu? İnsan oğlu yaptığı! Her şeyi yanına kalır sanıyor değilmi? Ama değil Keje kul unutsa yaradan unutmaz."
Karşında ki kadın arsızdı arsızca kocasıyla yaşadığı ilk geceyi sırf Heja duysun diye anlatmıştı. Arsızca gelip onun kendisini öptüğünü söylüyordu. Elini kaldırıp işaret parmağıyla kendi göğsünü işaret edip "Ben ah ettim Keje! Rabbim sen unutma dedim. Senin kulların bana yapılan zulme kulak tıkadılar. Sen unutma dedim." Bakışlarını çekmiyordu onun içindekini bilsinler istiyordu.
"Sen karnındakini ilk öğrendiğin gibi, yarama tuzu bastın. Daha kabuk bağlamadan tekrardan kanattın. Beni en zor yerimden vurdun. Anne olamayacağımı yüzüme karşı, göğsünü gere, gere, anlattın. İşte bazı şeyleri sen kabul etsen. Allah kabul etmiyor." Bazı insanların ağzından çıkan zehirdi. O zehir Heja'nın kanına karışmıştı. Onda panzehiri olmayan dertlerin yaralarına sebeptiler. Kabuk bağlamıyordu kanındaki zehir tüm vücudunu sarıp o yaralardan kanadıkca kanıyordu. Dişlerini sıkarak.
"Bencilsin, kötüsün. Ruhun şeytanın zaten. Asla sevilmeyeceksin. Değer görmeyeceksin. Huzur kapına uğramayacak. İşte o zaman anlayacaksın. En büyük zararın ne olduğunu. Ömrünü sevmediğin. Onunda asla seni sevmeyeceğini bildiğin bir adamla geçireceksin. İşte o zaman anlayacaksın en son neyi kaybettiğini, en büyük kaybedilişin ne olduğunu." Kuruyan dudaklarını ıslatı içinde söylediklerinin hazını yaşayıp rahatlayan ruhunun yansıması yüzüne nakşetti. Yüzünde kazanılmışlığın gülümsemesi raks ediyordu.
"Ahım Keje! Ahım hep sırtında olacak. Nereye gitsen seninle gidecek. Bana bu zulmü layık gören herkesle olacak. Öyle kolay kurtuluş olmacak kimseye." bakışları önünde paramparça olmuş tabak parçalarına gitti. Kendiside o haldeydi. Kimse görmesede öyleydi.
"Sen, Ağir! Berat ağa ve diğerleri. Yanacağımı bile bile, ateşten bir elbise giydirdiniz bana, Ben aldığım her nefeste diri, diri yandım Keje! Hem nasıl bir yanış. Ciğerlerim, yüreğim! Çayır, çayır yandı. Kimse bir bardak su vermedi. Harladıkça harladınız Keje! Ne kadar yandığımı düşünmediniz." Kimse onun düşünmemiş aksine yarasına avuç avuç tuz basmışlardı. Karşındaki kadın beyaz gelinlik giyip kocasının kolunda olduğu haneye giriş yapmıştı. Heja o anlarda ayaz da kalıp içinde kasırga yaşamıştı. Büyük bir nefes aldı. O anlar aldığı nefes bile haram ona haramdı. Çünkü nefesinin onda kesilmesini çok istemişti lakin öyle öl deyincede ölünmüyordu ki...
"Tabi unuttuğunuz bir şey vardı. Ben Heja'yım küllerimden yine doğarım. Doğdum küllerle, beni yakanları, bende yakarım." Karşında ki kadına tiksintiyle bakıyordu. Biliyordu kabullenseydi olacakları.
"Yanma sırası sizde Keje! Öyle bir yanacaksınız ki her seferinde bu Heja'nın ahı diyeceksin. "
Keje ise hayretle baktı Heja'ya! O onun canını açıtır diye düşünürken. Heja onu yine mağlup edip susturuyordu. Elini lavabodaki bardaklara uzatıp "yeter "diye bağırıp yere fırlattı. Hamile olma hayalleri kurmuştu onunla beraber belki kocasını sever onun da kendisini sevmesini istiyordu"senden nefret ediyorum"deyip bu sefer kahvaltı için hazırlanmış tepsiyi alıp yere savurdu. "Hepsi senin yüzünden"deyip ocağın üstünde ki demliği alıp yere savurdu. İçindeki sıcak su Heja'nın açıkta kalan bacaklarına sıçramıştı ama Heja onu hissetmiyordu. Öfkeyle hızlı adımlarla ilerleyip Keje'nin boynundan tuttuğu gibi onu çekiştirip mutfak tezgahına yaklaştırdı. Keje üstünde ki şoku atlatamadan boştaki eliyle musluğu açtı ve kafasını lavabonun içine eğip suyun önüne tuttu. Keje'nin çırpınması umrunda bile değildi. Zira onu onlar çileden çıkarmışlardı. Delirmesine ramak kalmıştı. Keje iki elini mutfak tezgahına dayamış direnmeye çalışıyordu ama gücü ve kuvveti Heja'ya direnmesi için yetmiyordu.
Heja onun dağılan saçlarını toplayıp kafasını iyice eğdi. O sakin kaldıkça üstüne üstüne geliyordu. Ne çok canı yanıyordu niye kimse anlamıyordu "kötü geçirdiğin geceden ben sorumlu değilim, gelip öfkeni bana kusamazsın. Beni eksik gördüğün için gelmedin mi? Benim eksikliğimi tamamlama hakkını kendinde görmedin mi? O zaman kocanı elinde tutmayı bileceksin " gözlerini yumup açtı elleri altında çırpınan Keje'yi görmüyordu sonunda onu delirtmeyi başarmışlardı. Öfkeden soluksuz kalan çiğerlerini büyük bir nefesle doldurup.
" sabırlı ol Keje her şeyin bir zamanı var. Korkma bugün değilse yarın kocan sana gelecek. Gençsiniz boy boy çocuklarınız olur. Olmadı adı Heja olan bir kızın ama sabırlı ol. Bu işler öyle ha deyince olmuyor. Bekle ben bu cehennem olan konaktan bir çıkayım... Gideyim...korkma kocan seni nasıl bu konağa getirdi ise gelip koynuna da girer." öfkeden delirmesine ramak kalmıştı. Bir yitirmedigi aklıydı ya onu da yitirmesine ramak vardı. Zira kocasından ayrı karısından ayrı çekiyordu.
Ağir'in onun kolunu çekip "bırak onu "demesiyle Heja ellerini ateșe değdirmiș gibi Keje'nin saçlarından çekti ve gözlerinde ki öfkeyle ona döndü. Karı koca onu sınamak için varlardı.
Keje'nin ıslak bir halde kafasını kaldırmasıyla yaptığının keyfini yaşar bir şekilde yüzünde gülümseme oluştu. Çünkü yolunmuș bir tavuktan farksız duruyordu. Mutfak çalışanları ve Ağir şaşkınlıkla ikisine bakıyordu.
Ağir bıkkınlıkla burun kemerini sıkıp "burada neler oluyor"deyince Heja çenesini kaldırıp "karın dün yaşattığın kötü gecenin öfkesini benden çıkarmaya çalışıyor"dedi Ağir dahil mutfakta ki herkesi şoka soktu. Buna Keje'den dahildi.
Keje ıslanan saçlarını yüzünden çekip öfkeyle ona baktı. Ağzını bir şeyler söylemek için açıp kapattıktan sonra, pes eder bir şekilde ayaklarını yere vura vura ağlayarak arkasını dönüp göz yaşlarını sile sile yukarı çıktı.
Gerçi Ağir'in gözleri onu görmüyordu. Sevdiği kadının sarfettiği sözlerde kalmıştı.
Mutfakta çalışanların karşısında konuşmak istemiyordu. "Gel benimle"deyip onun kolundan tutarak hızlı bir şekilde ilerledi ve mutfaktan çıktı.
Heja artık son demlerimdeyim deyip kendisini akışa bıraktı. Yaşadığı kabusun bitmesi yakındı.
Ağir onu kolundan sürükleyerek ilk boş bulduğu odaya sokup bakışlarını ona çevirdi. Bir yanda onu kıskanmış olduğunu düşünüp mutlu oluyordu.
Heja öfkeyle kolunu onun elinden çekti ve kollarını göğsünün altında birleştirip "Ağir yemin ederim karı koca ikinizlede uğraşmaktan bıktım."
Bıkmıştı da!
Ağir ona kendisini açıklamak ister gibi bakıp " o hatayı bir defa yaptım, böyle davranmana gerek yoktu "
Heja onun ima ettiği şeyi anlamıştı. Sinirle yüksek sesli bir kahkaha attı. Zira karşında ki adam yaptıklarını dün geceye bağlıyordu "Ağır ben bir şey yapmadım. Karın gelip bana sataştı ve ortalığı dağıttı. Belki seni kıskandığı mı falan düşünüyorsun lakin olay öyle değil. Karın kötü geçirdiği gecenin sebebi ben sanıyor"dedi. Sesinde ki alayvari tını Ağir'i bozguna uğrattı.
Sevdiği kadının gözlerine bakıyordu. O Keje'yi olduğu konumu onunla ilgili her şeyi unutmaya çalışıyordu lakin Heja her seferinde varlığını hatırlatmak ister gibi karın diyordu.
Ağir bıkkın bir şekilde "Heja her seferinde karın deyip durma benim tek karım sensin"dedi lakin unuttuğu bir şey vardı. Onu karşısında ki kadın Heja'ydı.
Genç kadın gerçeği onun yüzüne vurmak ister gibi "bunu birkaç gün önce ikimiz için baş bas bağırıp ikisede benim karım diyen adam söylüyor"
Elini savurur gibi kaldırıp "ne ironi şimdide tek karım sensin diyorsun. Keje kim askerlik arkadaşın mı?"
Kısa bir süre düşünür gibi yapıp "hayır yani tezkere falan almış gibi de durmuyor."
Onun hazır cevap tarafını hep sevmişti lakin bu cevaplar ok gibi kendisine saplanınca olaylar değişiyordu. Yüzünü sıvazlayıp "bana bir şans verseydin. Benim sana gelişlerimi tepmeseydin. Şimdi o çoktan hayatımızdan gitmiş olurdu"
Heja içinden sabır çekip "sana bunun cevabını Mehmet Elçi'nin bir kaç dizesiyle çevap vermek istiyorum.
Ondan gelecek yanıtı beklemeden. Boğazını temizleyip "ben soğuk çay sevmem. Ama bardağımda soğuyan çayı severim. Vefam, demlik dibi çaya değil..." Elini kaldırıp işaret parmağıyla Ağir'in göğsüne üst üste vurup "yüreğini benim dışımda üşütmüşsen ki bu titreyişlerin bana dair değil; içimde ısıtamam seni..." Bakışlarını Ağir'in gözleriden çekmiyordu ve devamında vereceği tepkiyi çok merak ediyordu. Ağir'in gözleri irice açıldı ama Heja durmuyordu. Özelikle son cümlesini üstüne bastıra bastıra söyleyecekti. Elini onun atan kalbinin üstüne koyup " bana gelirken hangi Kerbala'ya döndüydse yüreğin, git orada ara Zemzemini... Secdene kıble olacak din yok yüreğim de" ikisinin bakışları bir birindeydi. Birinin üstünde hem kocaman bir yenilgi vardı hemde pişmanlık.
Heja ondan gelecek cevabı özrü dinlemek istemiyordu ona gereken cevabı Mehmet Elçi'nin dizeleriyle vermişti. Onun şaşkın hâlinden yaralanarak Ağir'i kenara itti ve odadan çıkıp mutfağa ilerledi. Kızlar temizlik yapıyordu. Önce kızlardan yanık için bir krem istedi. Geldiği gibi kremi ayağına sördü ve ayağa kalktı. Sırtında olan bakışları görmezden gelip işine geri döndü. Ve onlara yardım etmeye başladı. O kadar çok kırmışlardıyki onu, kimseyi teselli edecek veya kimse de teselli arayacak takati yoktu.
Elif ve Sultan hanım, mutfakta böyle bir şeye şahit oldukları için üzüntüyle bakıyorlardı kadına.
Genç kadın ona olan bakışkarı farketmişti. Lakin umursamayacak halde değildi. Kimsenin ona üzülerek, acıyarak bakmasını istemiyordu.
Heja'nın adeti değildi. Derdine derman olmayacaklardan. Medet ummak!
Başka bir konakta Ömer Mirza keyifle uyanmıș yine karısını izliyordu. Bu sıralar sanki zayıflamış sararmıştı. Yüzü hemen asılmaya başladı. Acaba küçük karısı kendine bakmıyormuydu.
Uyanmak için hareketlenen karısının alnına küçük bir öpücük bıraktı.
Zeynep huysuzca yüzünü çevirip. Pikeyi üstüne çekti.
Karısının bu hareketi ile somurttu. Ama pes etmek gibi bir niyeti yoktu. Bu sefer yanağını öpüp sakallarını, karısını yanağına sürttü.
Zeynep yanağına batan sakallar ile huylandı. Hafifçe gözlerini açıp. Karşısın da duran yakışıklı kocasına baktı.
Bu adamı çok seviyordu. Onun onu sevişini seviyordu. Dünyaya bir daha gelse, bir daha bu adam olsun isterdi. Ömrüne ömür katacak adamdı.
Ömer Mirza keyifle günaydın deyip yüzünün her yerini öpmeye başladı. Zeynep ise bu hareketle gülüp kahkaha atmaya başladı. Keyifli dakikaların sonun da. Giyinmiş ve hazırlanmış bir şekilde el ele indiler aşağı.
Zilan ve çalışanların sesleri geliyordu.
Amine hanım ise müdahale etmeye çalışıyordu ama kimsenin onu taktığı yoktu.
Ömer Mirza ve Zeynep hayretle baktı. Karşısındaki manzaraya, mutfak çalışanları bir sıra şeklinde dizilmiş. Zilan'ın azarlamalarını dinliyorlardı
Genç ağa gördüklerinin şaşkınlığı ve öfkesiyle konağı inletir gibi bağırdı. Bu kadar insanın ne yaptığını gerçekten merak ediyordu.
" Burada neler oluyor anne, bu ne hadsizlik. Her kafadan bir ses çıkyor. Konağı bu gürültü ile inlettiniz. Hayırdır neyi paylaşamıyorsunuz."
Amine hanım ve Zilan karşılarında onlara kükreyen adamla donup kaldılar. Ömer Mirza'yı işe gitti sanıyorlardı.
"Şey oğlum, Zilan kızım eve ve mutfağa düzen getirmeye çalışıyor. Malum karın onlarla fazla içli dışlı, olduğu için disiplin yok. Kızım konakta disiplini oturtmaya çalışıyor. Hizmetliler de hesaplarına gelmediği için itiraz ediyorlar."
Zeynep konuyla ilgisi olmadığı halde. Olayın içine konulmasının şokunu yaşıyordu.
Genç ağa yanında gerilen karısı ile duraksadı. Zira o neler döndüğünü gayet iyi anlıyordu.
"Anne karım kime nasıl davranacağını iyi bilir. Gördüğüm kadarı ile kimse Zilan'ın getirdiği disiplinden memnun değil zaten onun işi disiplin getirmekte değil. Madem Zilan disiplinden iyi anlıyor. Bundan sonra mutfakta çalışanlarımızla yesin. Aynı disiplini kendisinede uygulasın. Bakalım ortaya ne gibi bir durum çıkacak." Mutfak çalışanlarına dönüp.
"Arkadaşlar sizden de Zilan ve annem, adına özür dilerim. Eskiden nasıl yapıyordunuzsa öyle devam edin. Söylememe gerek yok ama ben yine tekrar edeyim. Burada hepimiz bir aileyiz. Kimsenin bir diğerine müdahale etmesine hiç gerek yok. Ve son olarak anneciğim. "
Ömer Mirza sesini bir tık daha yükseltip" Karım hakkındaki itamlarınıza dikkat edin. Bir daha olmasın." Zeynep için söylenecek tek bir şeye tahammülü yoktu.
Elini uzatıp Zeyneb'in elini tuttuğu gibi çekiştirmeye başladı. Bir kaç adım attıktan sonra biraz duraksayıp annesine döndü.
"Ha anneciğim unutmadan. Kahvaltıyı dışarıda yapacağız."
Kimseyi takmadan konaktan dışarı çıktı. Zilan el ele tutuşan çift ile göz yaşlarını tutamadı. Yine karısına tek bir laf söyletmeden müdahale etmişti.
Ömer Mirza tarafından sevilmek çok güzel bir duygu olmalı diye düşünüyordu. Onun gibi sevenini görmemişti. Zeynep'in tek bir lafı konağı ayağa kaldırıyor sözünü de kimseden esirgemeyordu.
Ağlayarak yukarı çıktı. Arkasında oğlunun söylediklerinden sonra bozulmuş bir Amine vardı.
Heja için geçmeyen uzun günlerin sonuna geliyordu. Yarın aşiret toplantısı vardı her şey bitecekti artık.
Bulunduğu odaya uzun uzun baktı. Bu odada son gecesinin olduğu bilinçindeydi. Ferman'ın eşi Dila gelince beraber hazırlamışlardı. Dila'nın Ağir yapmaz vardır başka şeyler inanmayışı geldi aklına nasıl masumdu Heja'ya bakıp o seni çok seviyor diye diretiyor. İkisi için çıkar bir yol arıyor. Büyük bir nefes alıp artık yabancısı olduğu odaya son defa bakıp çıktı. Ağir'in görünce çok mutlu olacağını düşünüyordu "İnşallah konağı yıkmaz" diye fısıldayıp kapıyı kilitledi ve yan odaya geçti.
Bakışlarını odada gezdirdiğinde duvarda gördüğü gelincikle yüzünde buruk ve acı bir gülümseme oluştu. Yarım kalan gelincik çiçeği tamamlanmıştı. Ne zaman tamamlandığını bilmiyordu lakin kim tamamladığını biliyordu. Parmak uçlarını resmin üzerinde dolaştırdı. Gözünden bir damla yaş aktı. Göğsünde ki deqi sızladı ve dudaklarında ki mühür deqi tek bir sözcük kullanmasına izin vermedi.
İkisine dair tek bir kelime bile dile dökülmeyecekti. Zira acısına saygısızlık olurdu. Hemen çenesinde içtiği andın deqi vardı değilmi?
Bunu yaparken pencereden onu izleyen Ağir'den habersizdi. Ağir onun gözünden dökülen yaşı görüyor ve içi sızlıyordu. İçeri girip aralarında ki tüm duvarları yıkarak ona sarılmak isteyen aşık bir adam ve onu yaptığı ihanetle suçlayıp onu durduran başka bir adam karşı karşıya savaşıyordu. Yaptıklarının bilinçinde yarın ne olacağının endişesini yaşıyordu.
Ya giderse diyen tarafı harebeydi!
Yukarı merdivenlerden aşağı inen Dila ve Loran'la bedenini sakladı. İkisi ellerindekilerle Heja'nın bulunduğu odaya girdiler ve perdeyi çektiler.
Ağir hasretlik bir nefes alıp omuzları düşmüş bir şekilde yukarı çıktı. Uzun ve uykusuz bir gece onu bekliyordu. Sabaha kadar düşünmekten kafayı yemese iyiydi.
Heja içeri giren ikiliye omzunun üstüne döndü. Diika ve Loran gülümseyerek "konakta son gecen bir de giderken kına yakacağım dedin. Bizde kına gecen tek olmasın diye sana eşlik edelim dedik."
Heja ikisine bakıp kafasını olumsuzca salladı. İkisi de deli doluydu ve Allah var hep yanında durmuşlardı. Bakışlarını eltisine çevirip "kızını ne yaptın"
"Ferman'a sattım."küçük bir kahkaha atıp" kına gecene Ferman'da katılmak istedi ama izin vermedim. Hatta konağın avlusunda yapalım diye diretti."konuşurken kakasını engelleyemiyordu. Karnını tutarak" Berat ağayla Ağir'in elinde mumlarla senin etrafında dolaşırken hayal ediyor ve gülüyordu. Biz deliyiz ama bu adam bizden deli"
Loran üzgün olsada duyduklarıyla kahkaha attı. Ferman'ın söyledikleri hayal ötesiydi.
Üçü gülmelerine ara verip gerçekliğe döndüler. Buruk bir şekilde bir birlerine sarıldılar. Dila Ağir yapmaz diye diretmiști. Daha sonra Ferman'dan öğrendiği gerçeklerle hayal kırıklığı yaşadığı bir doğruydu. Heja'yı çok iyi anlıyordu. Üçlü bir evlilik veya hayat olmazdı. Hiçbir kadın tarafından kabul edilmemesi gereken bir gerçekti.
Heja Karadağlı olarak girdiği konaktan son defa Heja Mirakan olarak çıkacak ve duruşma salonunda buna son verecekti.
Heja yere oturdu Dila ve Loran önüne genç kadın avuçlarını açtığında ikisi üzgün gözlerle avuç içlerine kına yaktılar. Bu konağa kınasız düğünsüz gelmişti. Daha sonra Ağir ısrar etsede ne düğün nede yapılacak kınayı istememişti. Anne babası olmadan yapılacak hiçbir şeyde gözü yoktu. Hem gelinliksiz girdiği konağa ailesine nisbet yapar gibi gelinlik giyip düğün yapmayı kendisine yedirememiști o zaman.
Ailesi onu red etsede o Karadağlı'ların şerefini ayaklar altına almamıştı.
Şimdi ise yapılmayanı yapıyor. Ellerine yeni gelin gibi kına yakıyordu. O bayramlarda özel günlerde eline kına yakandı. Kültüründe vardı kına lakin 3 yıldan fazla bir zamandır eline kına sürmüyordu.
Verdiği mesaj ortadaydı.
Senden gidişim bana düğün.
Bu mesaj bir zamanlar deli gibi sevdiği adamaydı.
Eline kına yakıldıktan sonra Dila ve Loran odadan çıktılar. Heja tekli koltuğa oturup elinde ki kınalarla duvardaki gelinciğe baktı.
Duvarda ki gelincik çiçeği tamamdı lakin onlar yarımdı. Yarın ikisi adına hiçbir şey kalmayacaktı.
Heja ve Ağir sonsuza kadar ayrılacaktılar.
Diğer bir odada Ağir ağa vardı. Bu gece hiçbir yere sığmayan Ağir Mirakan! Yarının endişesi göğsünde yuva yapmış onu bir tedirginlik sarıyordu. Rahat bir yatakta huzurlu bir uyku imkansızdı. O da çalışma odasına girip belki çalışırsa kafasını dağıtır umuduyla buraya sığınmıştı lakin insan nereye derdi orayaydı. Elinde ki kutuyu çevirip bakıyordu. Çok şey yaşanmış ve söylenecek söz yoktu.
Heja şafağın ilk ışıkları sökünceye kadar duvardaki gelincik çiceğine baktı. Sabah olup hava aydınlandığında bakışlarını duvardan alıp ayağa kalktı. Bugün her şeyin biteceği gündü. Önce banyoya ilerledi. Elindeki kınaları yıkayıp avuç içlerinde ki kızılığa baktı. Elini yüzünü yıkayıp hazırlanmaya başladı. Düğüne gider gibi hazırlandı. Üstüne kırmızı bir elbise giymiş. Gözlerine sürme çekerek gözlerini ortaya çıkarmıştı ve son olarak üstüne kuma geldiği gün çıkardığı hız aşını takıp hazırlığına son vermişti. Kırmızı Ağir'in rengiydi. Onda kırmızıyı yasaklamıştı ama bugün ona özel giymişti. Kahvaltısını odada edip saatlerin geçmesini bekledi. Ondan gidişi onun en sevdiği renkle olacaktı. Heja'nın Ailesi yukardaydaydı çıkan seslerden tartıştıkları belliydi. Aynı günün içinde boşanma mahkemesi de vardı.
Boran ağa göğsünü gere gere girdi konağa, istediğini bugün alacaktı.
Tiksinerek baktı Berat ağaya, hiçbir zaman sevememişti bu adamı. Aralarındaki husumet önceye dayanıyordu ve hiçbir zaman kapanmayacaktı.
Hazar, Murat ve Ömer Mirza da buradaydı. Murat'ın görlemesi alt katlarda duyuluyordu. Heja duyduğu sesler ile gülümsedi yanlız olmamak çok güzeldi.
Bir de geldiklerin de Polat ve Behram'ın gelmesi ile asıl kıyamet kopacaktı. Zira öğrendiklerinde küçük bir kıyamet kopmuştu. Bugün bu konakta taş taşın üstün de kalmayacaktı
Elif gelip onu Berfin hanımın odasına çağırdığını söylemesi ile oraya doğru ilerledi. Artık son günüydü. Kim ne isterse konuşabilir Heja'da dinleyebilirdi. Berfin hanım gülümseyerek karşıladı Heja'yı, Biliyordu artık bu kız gidecekti.
Onunla uzun bir konuşma yapmak istiyordu gitmeden önce büyük bir nefes alıp başladı.
Heja ağır ağır çıkmaya başladı merdivenleri! Sahi kaçıncı çıkıştı bu merdivenleri neden her seferinde bir yük biniyordu omuzlarına biraz önce Berfin hanımla konuştukları aklından çıkmıyordu.
Berfin hanımın odasından içeri girerken. Onunla ne konuşacağını çok merak ediyordu. Koltukta oturmuş pencereden bakan kadınla duraksadı.
Hiç bir zaman aralarında teyze yeğen ilişkisi olmamıştı. Her zaman soğuk olmuştu Berfin hanım tüm aileye, şimdi galiba nedenini öğrenecekti.
Berfin hanım elini koltuğa vurarak oturması için işaret etti.
Heja sessizce ilerleyip oturdu. Berfin hanım Heja'nın ellerini tutup iki elinin arasına aldı. Heja bu hareketle çok şaşırdı. Galiba aradaki bazı duvarlar yıkılıyordu.
Berfin hanım büyük sesli bir nefes alıp. Heja'nın gözlerine bakıp konuşmaya başladı.
"Benim yapamadığımı yapabilmen çok güzel. Ömür boyu benim gibi mutsuz bir şekilde mahkum kalmandan çok korktum."
Heja ağzını konuşmak için açtığın da eliyle dur işareti yaptı.
"Biliyorum şimdi sen neden. Ya da niye mahkum kaldım diye merak ediyorsun. Ya da şimdi neden bana bunları anlatıyor. Dinlersen hepsinin cevabını alırsın."
Heja kafasını olumlu anlamda sallayıp. Berfin hanım ellerini sıktı.
"Sen kendi seçiminle, kendi ayaklarınla geldin. Ben başkalarının yaptıkları hatalara karşı bedel olarak geldim. Ayaklarımın üstünde sürünerek."
"Berat ağayı hiçbir zaman sevmedim ama gidemedim. Ben senin gibi şanslı değildim. Ne karşımdaki adam bana körkötük şarhoştu. Nede beni seven her şeyi göze alacak kadar seviyordu." Berfin Hanım kısa bir süre bakışlarını eskiye götürüp dalgın bir şekilde "Ailem ise verdiği bir söz uğruna, beni Berat'ta itmişti." Sırf bunun içinde asla affedemedikleri vardı.
"Ve kendi ittikleri bu hapisten! Hiç bir zaman çıkmama izin vermiyorlardı." Boşanma olmazdı. Berfin bunun bilincinde isyan edemiyordu. Kısa bir süre düşünüp "Yada ben isyan edecek kadar cesaretli değildim bilmiyorum."
O an teyzesinde ki tedirginliği fark ediyordu "Boran ağanın dediği gibi Mutsuz olduğun yerde durmayacaksın. Durursan mutsuzluğa mahkumsun! " Hırıltılı bir nefes alıp "Ve bende ömür boyu mutsuzluğa mahkum kaldım." Söyleyecekleri şeyler onun gizli kutularında kalmıştı.
"Biliyor musun bir zamanlar bende çok sevdim. Sevdiğime kavuşmak için. Ablamın, yani annenin evlenmesini bekliyordum. O da beni seviyordu. Ya da ben öyle zannettim. Belkide yeteri kadar sevmiyordu." Kendisini bazı şeylere ikna etmek istiyordu.
Heja Berfin Hanım'ın dolan gözlerini anında fark etti, o kadar soğuk dururduki hep bu hali onu çok şaşırttı.
"Babamla Berat'ın babası kuzendi." Elleri ile gözlerine siper eder gibi sallayarak.
"Narin'le, Berat için! Birbirlerine söz vermişlerdi." Eskiyi hatırlamak istemiyordu.
Narin büyüyünce istemedi. Berat ise seviyorum deyip diretti.
Tabi karşısında deli gibi seven Narin. Cesareti ile her yeri titretten Boran vardı." Narin isyankâr Narin. Hücrelerine isyan damlamıştı ve kanına işlemişti.
"Berat vazgeçmem diye diretti. Narin'de evlenmem diye, babamlar ne yapsa direttemedi. Vazgeçiremediler! Boran ağa da durmadı. Etrafı yakıp yıktı. Biliyor musun hep masumlar yanar, bende o yananlardanım."
Burukça gülümsedi, gözünden düşen bir damla göz yaşını anında sildi. Onun döktüğü göz yaşları çoktan tükenmişti.
"Boran ağa, Berat'ın karşısına geçip dövdü. Vazgeçmesini istedi Narin'le olan aşklarını dillendirmekten çekinmiyordu zaten varsın sonunda ölüm olsun diye göğsünü açıp bağırabiliyordu."
"Olayların durulmaması üzerine, aşiretler toplandı. Ne Boran, Narin'den vazgeçti. Ne de Narin, Boran'dan."
Sesli bir şekilde nefes aldı gözlerinden yaş dökülsede güldü Berfin hanım. Acı bir gülüştü bu!
"Sonunda ne oldu biliyor musun?"
Heja kafasını olumsuz şekilde salladı. Babası ile annesinin aşkı görülmeyecek gibi değildi. Ama bu kadarını bilmiyordu. Berfin hanım sürekli aileden uzak kalırdı. Sadece mecbur kaldığında aynı ortamlarda bulunurdu. Herkese soğuk mesafeli dururdu. Hiç bir zaman çözememişti bunu ama şimdi anlıyordu bazı şeyleri!
"Aşiret toplantısın da Narin eline silah alıp içeri girdi ve elinde tuttuğu silahı kafasına dayadı, ölürüm ama evlenmem dedi. Herkes çok şaşırmıştı. Bu topraklarda bir kızın sevdiğini bile söylemesi yanlışken Narin olmayacak bir şey yapıyordu. Zaten bir nevi ölüm fermanını imzalıyordu. Berat ise onunla evlenmektense, ölümü göze olmasına şaşırıyordu." Kuruyan dudaklarını ıslattı, bazı insanların geçmişi çok acı verilmesine rağmen unutulmuyordu. Berfin gibi ...
"Ve biliyor musun ne oldu. Berat sevdiği kızın ölmesindense vazgeçmeyi seçti ve beni seçti. Birinin bedel olarak Berat'ta verilmesi gerekiyordu. O da ben oldum" yıllarca bu gerçekle yaşamak ne kadar da zordu.
"Narin için debelenen abilerim. Benim için ses çıkarmadılar. Hiçbir çaba sarfetmediler. Oysa benim de hayallerim ve sevdiğim biri vardı."
"Sevdiğim de bu haberi duyunca ses çıkarmadı. Sessiz kaldı." geçmişi hatırlamak zordu ama dile dökmek daha zordu.
"Ben hep kolay vazgeçilen oldum. Ve kolay seçilen oldum. Abim Boran'ın kızkardeşini seviyordu. Narin, Boran verildi. Halanda Dayına!"
Boğazı düğüm düğümdü "Bende Berat'ta! Çok direttim onlara olmaz diye! İstemiyordum. İlk direnişi Narin yapmıştı ve kazanmıştı!" Titreyen sesiyle.
"Benim ki göz ardı edildi. Ailede belki verilecek başka kızda yoktu." Heja üzgün gözlerle ona bakıyor söylediklerine inanamıyordu.
"Bilmiyorum açıkcası, benim çığlıklarıma, isyanlarıma, herkes sessiz kaldı. Herkesten nefret ettim. O aileye o insanlara bir daha ailem demiyeceğime de and içtim. En zoru da sevdiğim adamın da benden vazgeçmesiydi." Ondan sevdiği adam vazgeçmiş ve hiç direnmemişti.
"Belki o da vazgeçmeseydi. Ben daha fazla direnirdim. Kaçardım bilmiyorum? Başka şeylerde yapardım ama kendimi ömür boyu mutsuzluğa mahkum etmezdim."
Söyleyecekleri çok zordu. Dile dökerken acıtan cinsinden "Sevdiğim adam abisine eş olarak gittiğimi, bile bile vazgeçti benden."
Berfin hanım çok uzun süre olmuştu bunları içine atalı. Şimdi de anlatmak o kadar zor oluyordu.
"Ben öldüm. Kaç kere, kaç gece öldüm bilimiyorum ama öldüm. Hemde diri, diri sadece üstümde toprak yok bakma sen, yaşadığıma, nasıl bir duygu nasıl bir şey anlayamazsın." Kuruyan dudaklarını ıslatıp sesli hırıltılı bir nefes aldı.
"Önce ailem beni gözden çıkardığı zaman öldüm. Sonra sevdiğim adam vazgeçtiği zaman. En sonda Berat'ın koynuna girdiğim zaman." Elini Heja'nın elinin üstüne koyup sıktı. O kimseden destek isteyen biri olmamıştı. Şimdi birinin yanında olmasına ihtiyaç duyuyordu.
"Her ölüşümde daha canım acıdı. Berat'a ilk gece yalvardım. Kardeşini sevdiğimi anlattım. Vazgeçsin istedim. Bir köşede durur ses çıkarmam dedim. Hatta isterse ilerde kuma al bile dedim. Yeter ki benden uzak dursun istedim. Kabullenmedi, kardeşini sevdiğimi bildiği halde dokundu. Ailemin canı yansın istiyordu. Acısını benden çıkarıyordu. Bilmiyordu ki yanan can Berfin'in olunca kimsenin umrunda oldığının. " O gecenin sabahı olmamıştı. Berfin ruhunu o gece teslim edip üstüne toprak atılmasını bekliyordu.
Acılar tazeymiș gibi dile dökülüyor ve can yakmaya devam ediyordu "Ferhat! İlk gecenin sabahın da yaşadı pişmanlığı, çok geçti artık. Odamdan çıkan annesi ile duraksamıştı. Sonra elinde ki çarşafla yıkılmıştı. Berat o an anladı. Onunda beni sevdiğini! Ferat konaktan çıkıp gitti. O günden sonra geride gelmedi. Berat yaptığı bazı şeylerin farkına vardı. Ama iş işten çoktan geçmişti." Kocasını hiçbir zaman affetmemişti.
Berfin hanım boş bakışlarıyla "Berat'ı asla affetmedim. Sevmedim de yıllar geçsede kinim, öfkem ilk gün gibi, bak o yatağa! Sadece çocuk için girdim ben o yatağa! Mezar nasıl bir şey derlerse işte orası derim. Ben o yatağa diri diri gömüldüm topraksız ve susuz. Berat tarafından değil sevdiklerim tarafından."
Saçlarını kulağının arkasına götürüp "Ailem arkamda dursun. Sahip çıksınlar istedim yapmadılar. Kolay seçilen Berfin'den kolay da vazgeçildi."
Berfin sesli bir nefes aldı. Bir hıçkırık firar etti ağzından.
"Ferat'ın dağları delmesini istemedim. Sadece sevsin istedim. Sevdiğine sahip çıksın istedim."
Offff diye bir ses çıkarıp. Nefesini bıraktı. Artık taşıdığı bu yükler ona çok ağır geliyordu.
"Ferat yıllar sonra kucağında, Keje ile geldi. Ben bilerek isteyerek ona ihanet etmedim ama o etmişti. Gerçi bunun için kırılmakta saçmalıktı."
Heja'dan çıt çıkmıyor ve Berfin Hanım anlatıyordu " Ama yinede kırıldım. İçim çok acıdı. Böyle kalbim kaburgalarımdan çıkmak istiyormuş gibi ağrıdı."
Heja dinlediği her kelimede kalbine bir yumru yemiş gibiydi "Farkındasın belki, Ferhat hiç gelmez bu konağa, gelmedi de! Çarşafı gördükten sonra hiç ayak basmadı. Berat'la arasına görülmez bir duvar ördü. Şimdi düşünüyorum da belki oda isyan edemedi."
Boşa geçmiş bir hayat. Mezopotamya daha kaç kadını diri diri gömecekti acaba "Kızıyla gelmeden önce kendisi ve kızıyla yaşaması için annesinden. Bir ev hazırlanmasını istemişti. Yengesi olarak ben yaptım. Gidip sevdiğim adama ailesi ile yaşaması için ev dizdim. Kendi hayalim de olduğu gibi dayadım düşedim. Onun başkası ile o evde yaşayacağını bile, bile!"
Heja yaralı kadına hiç birşey söyleyemiyordu. Evet onunda yarası derindi. Acı büyüktü. Ama tesellisi yoktu.
"Onu ilk kızı ile gördüğümde. O kızın benim kızım olmasını hayal ettim. Onunla benim kızım olmasını, dizdiğim evde beraber yaşıyormuşuz gibi o kısacık hayal bile güzeldi. Sonra yüzüne bile bakmadan çıktım. Berat ağa artık beni sevdiğini söylüyordu. Ben hep kaçtım. Onun ne sevgisini nede aşkını istiyordum."
Heja sessizdi lakin Berfin Hanım yıllardır bunu bekliyor gibi konuşuyordu "Açıkcası kuma da artık istemiyordum. Annesi soyunun devamı dedikçe ben o yatağa girdim. Sonrası bu koltuk!"
Berfin Hanım yüzünü buruşturup "Berat bana ihanet etti mi bilmiyorum. Yinede bir türlü sevemedim. Pişmanmıydı? Pişmanlık duydumu bilmiyorum ama ben ondan ailemden. Boran'dan Narin'den ve en önemlisi Ferhat'tan hepsinden nefret ettim."
Aldığı bıkkın bir nefesle "Bu yüzden seni ilk başta istemedim. Biliyordum beni üzenler, senide üzerlerdi. Tabi benim unuttuğum senin Narin ve Boran'ın kızı olduğundu."
Yıllardır kendisine soğuk olan teyzesinin gerçekleri kulaklarında yankılanıyor ve Heja nefes alamıyordu "Senden nefret etmedim Heja! Belki sana sevgimi de gösteremedim. Zaten benim kimseye verecek sevgimde kalmamıştı. Ben benim gibi mutsuzluğa mahkum kalmanı istemedim. Elif'i Murat'ta ben gönderdim. Bir umudun olmasını istedim. Boran'la, Narin'i aradım. Benim gibi sahipsiz olmamanı istedim. Gerçi Boran olanları duyunca zaten kabullenmezdi. Ama yinede bilmiyorum.Benim için kimse bir şey yapmadı. Senin için birşeyler yapmak istedim. Benim gidip kurtulacak bir yerim yoktu, senin olsun istedim."
Heja teyzesine ilk defa minnetle bakıyordu.
"Ağir babası gibi hırslarına yenildi. Belki yeterince sevmedi. Ama sen güçlü bir kadınsın. Başından beri Ağir'e de Berat'ta söyledim. Ama dinletemedim. İlk gece Ağir'e ya gönder, yada dokun dedim. Senin bir bilinmezliğe mahkum kalmanı, hep bir soru işareti ile yaşama mahkum kalmana göz yumamadım. Ağir 'de zaten yolunu seçti. Mutlu olurmu, mutlu eder mi bilmiyorum ama her şey onun seçimi oldu."
Heja'nın elini anacan bir edayla sıkıp "Sana bunları anlatıyorum ki benden nefret etme. Nefretin ne olduğunu çok iyi bilen ben! Benden nefret edilsin istemem."
Yüzünde buruk bir tebessümle "Şimdi kalk git. Benim yapamadığımı yap. Özgürlüğe kanat aç. Benim yerime de uç. Bazen insan uçamazsa bile başkasının özgürlüğü ile mutlu oluyor. Ben de onlardanım. Başkasının umudu ile mutlu oluyorum."
Eliyle Heja'nın sırtını sıvazlayıp "Hadi özgürlüğe, arkana bile bakmadan git. Ben olsam öyle yapardım."
Heja birden sımsıkı sarıldı Befrin hanıma, keşke onun içinde yapacağı bir şeyler olsaydı. Berfin hanım ilk defa saçlarını okşadı Heja'nın. Sonra kendinden uzaklaştırıp gülümsedi.
"Hadi git, yukar da senin için büyük mücadele veriliyor. Yanlız bırakma onları, ikimizde ne yapman gerektiğini biliyoruz."
Heja burukça gülümsedi. Kafasını sallayarak ayağa kalktı artık gitmesi gerekiyordu.
Kapıda onlara bakan Ferhat beyle duraksadı. Bu konakta ilk defa görüyordu onu, demek ki bugün başkaları da yüzleşecekti. Onunla Ağir gibi!
Ferat bey burukça gülümsedi Heja'ya Hastalığı belli oluyordu zayıflamış ve sararmıştı. Bu kızın günahı onu yakacaktı. Heja'nın çıktığı odaya Ferhat girmişti.
Keje babasını Loran'da amcasının şaşkınlığını yaşıyordu. Heja daldığı düşüncenlerle ile kendine geldi. Babasının amcalarının sesleri geliyordu.
Herkes bağrış içindeydi öyle ki duyduğu sesler bir birine karışıyordu. Artık yolun sonuna gelindi. Heja çift kapaklı olan kapının kulplarını iterek içeri girdi. İki kapı birden açılmış Heja tüm güzelliği ve aseletiyle içeri giriyordu.
Heja içeri girdiği gibi gördükleri ile şaşırdı. Çünkü Polat ve Behram abiside buradaydı. Ve Polat abisi Ağir'in yakasına yapışmış bir haldeydi. Polat ve Ağir açılan kapı ile arkalarını döndüler. Kimse Heja'yı orada beklemiyordu.
Bir kadının aşiret meclisinde yeri yoktu. Ve Heja annesi Narin Karahan gibi yasakları çiğniyordu.
Ağir yakasını Polat'ın elinden kurtarak hızlıca Heja'ya doğru ilerledi. Zaten bu aile ile baş edemiyordu bir de Heja gelince tam olurdu. Polat üç yıldır görmediği kızkardeşine hasretle baktı. O saçını bile öpmeye kıyamazken Ağir pisliği ona kıymıştı.
Ağir üstündeki şaşkınlığı atıp Heja'nın yanın da durunca, önce üstünde ki kırmızı elbiseye gözleri takılı kaldı. Kırmızı gelincik çiçeğim derdi. Şimdi öyleydi. Yüzüne bakışları takılı kaldı. Gözleri çok güzeldi o gözlere bakarken bile yanardı. Yüzünde makyaj vardı. Burnuna çıkardığı hızması... Çok güzeldi ve güzelliğine güzellik katmıştı. O anladı Heja düğüne gider gibi hazırlanıp buraya gelmişti. Yutkundu gerçekten çok güzel görünüyordu. Sadece özel günlerde giydiği kırmızı bir zubun üstündeydi. En son kırmızı elbise giydikten sonra yaşadığı felaketi hatırladığınfa yüzünü buruşturdu.
Etrafına dikkatlice baktı. Karşısındaki genç ağaların hepsi ona bakıyordu. Gerçi yaşlılarda bakıyordu, ama onlardan zarar gelmezdi. Karısı gitmeye kararlıydı ve ne olacağı belli değildi.
Heja'nın koluna tutup kulağına eğilerek öfkesini sesinin tınısına yansıtır beni şekilde"senin burada olmaman gerekir. Bunun hesabını sonra soracağım. Şimdi hemen çık dışarı." dedi onu dışarı götürmek için hareketlendi.
Heja kolunu elinden çekmeye çalıştı ama başaramadı. Onun yeri tamda burasıydı şimdi. Artık Ağir'e verecek bir hesabı da yoktu.
Polat hızlıca ilerleyip. Heja'nın kolunu Ağir'den çekip sarıldı. Özlemişti bu kokuyu, Heja'da bu güvenli kolları;
Şermiyan'ların ağası öfkesini sesine yansıtarak bağırdı.
"Hemen çık dışarı Heja! Burada olman yanlış. Bir kadının aşiret toplantısın da yeri yok. Bilesin!"
Beritanlar'ın ağası Mehmet'te, Ferzan ağaya destek verdi.
"Ferzan doğru söyler kızım. Senin burada olman yanlış. Çık dışarı!"
Diğer ağalarda destek verdi. Berat ağa ise keyifle yerine yayıldı. Bugün bu odada Boran ve diğerlerini mağlup edecekti. Polat ve diğerleride biliyordu. Heja'nın yaptığı yanlıştı.
"Hadi bacım çık dışarı, doğru söylerler senin burada olman yanlış. Biz gerekeni yapacağız. Hiç merak etme seni buradan alıp çıkacağız."
Ağir, Polat'ın söyledikleri ile sinirle döndü. Sabahtan ağalığı elinden almak için konuşuyordu. Şimdi de sıra Heja'ya gelmişti.
Boran ağa gururla bakıyordu evlatlarına, çok güzel bir şekilde yetiştirmişti onları.
"Polat! Heja'yı kimse hiç bir yere götürmüyor. Anlayın artık, ben boşamadan da gidemez ve bende hiç bir zaman onu boşamıyacağım. Çünkü o benim karım ve ben onu çok seviyorum."
Polat yumruklarını sıktı. Anlaşılan Ağir onları daha daha hiç tanıyamamıştı gerçi birazdan Heja'yı alıp gittiğinde iyice tanımış olurdu. Murat'ın " hem üstüne kuma getir hem de boşamam diye diret "deyip ayağa fırlaması ile amcası Diyar'ın tutması bir oldu. Ömer Mirza'da kalkıp onu yerine oturtmaya çalıştı.
Murat hala ben boşamam diyen. Ağir'e kinle bakıyordu. O bugün bacısını alıp çıkacaktı. Ağir'de arkalarından sadece bakacaktı.
"Öyle mi Ağir! Demek sen boşamadan Heja gidemiyecek. İzle ve gör bak bakalım nasıl gidecek. Sende nasıl izleyeceksin."
Ağır kendisindrn emin bir şekilde "Murat galiba sen buraların töresini unutmuşsun. Erkeğin kadını boşamadan gidildiği nerde görülmüş. Sende kabullen ben bacını boşamıyorum. Elinden geleni arkana koyma!"
Şimdiye kadar her şeyi sessizce dinleyen Hazar artık dayanamadı.
"Ağir madem çok seviyordun karını, bırakmayacak kadar çok seviyordun. Sahiplenecektin, neden üstüne kuma aldın. Karına sahip çıksaydın. Bizde bugün burada bulunmasaydık. Senden gitmek isteyen karın. Sen yanında seni istemeyeni, isteyecek kadar şerefsiz misin?"
Ağir patlama noktasına geliyordu artık. Onlar ne derse desin bırakmayacaktı sadece Heja'ya biraz zaman vermek istiyordu. Ama bu boşanmak demek değildi. Ölürde bırakmazdı Heja'yı!
"Sana ne Hazar. Sen başkalarının aile işlerine burnunu sokmaya utanmıyor musun. O benim karım. Üstüne kuma geldi. Bu yüzden bana kızgın, üstüne kuma gelen ilk kadın o değilki o da alışır zamanla." Kendisini haklı yaptığının doğru olduğuna herkesi ikna etmek ister gibi konuşuyordu. Biliyordu yoksa Heja'yı tutamazdı.
Heja duydukları ile gözünden bir damla yaş aktı. Hala alışacak diyordu. Bir kez daha nefret etti Ağir'den. Ağir'i sevmiş olan kendinden.
Boran ağa ise kızına bakıyordu. Kızının gözünden dökülen yaşı görmüştü. Acaba dökülen kaçıncı göz yaşıydı bilmiyordu. O kıyamamıştı kızına hiç bir zaman sırf sevdim dediği için Ağir'le gitmesine izin vermişti. Gül goncasıydı onun, o gözyaşların da boğacaktı Ağir'i!
"Susun bu ne hadsizlik. Her ağızdan bir ses çıkıyor. Ağir ağa kız benim kızım eğer ben istemiyorum kalmayacağım derse! Onu sen de burada tutamazsın. Konağı başınıza yıkacağımı bilsem. Bu konağı başınıza yıkar altında da sizi bırakır Heja' yı alır giderim. Bu kararı sen değil kızım verecek. Üstüne kuma gelen ilk kadın değil ama kabullenmeyen ilk kadın o olacak. Ben kızımı başkalarının elinde heba olsun diye büyütmedim."
Ağir, Boran ağanın sert çıkışı ile şaşırıp kaldı. Evet biliyordu kızının arkasında duracağını ama bu kadar net konuşması onu şaşırtıyordu.
Berat ağa sakince dinliyordu. Heja'nın buradan gitmesine izin vermeyecekti. Özellikle Boran ağayı mağlup etmek istiyordu.
"Boran ağa biliyorsun ki, bir eve bir kız gelinliği girerse kefeni ile çıkar. Üstelik senin kızın kendi ayakları ile geldi oğluma, bugün de gitmek isteyeceğini hiç sanmıyorum."
Heja babasını ve ailesini düşürdüğü durum ile ölmek istedi. Evet o kendi gelmişti. Ama babasıda git demişti.
Boran ağa Berat'ta tebessümle baktı. Bu adamı hiç bir zaman sevmemişti. Şimdiki gibi. Berat ağa ise Boran ağanın sinirlenmesini beklerken ona tebessümle bakmasına şaşırdı.
"Berat ağa sen hiçbir zaman adam olamayacaksın. Gelip çulum da oturup kızımı istediğinde, işte bu yüzden sana hayır demiştim. Heja senin gelinin! Namusun aynı zamanda, hakkında böyle konuşmaya utanmıyorsun anladım. Ne yazık oğlun da senin gibi katıksız ki. Karısı hakkında konuşmana izin veriyor. Yanılmamışım, hakkınız da! Yalnız senin unuttuğun bir şey var. Kızıma ben git dedim. Kızım oğluna kaçmadı. Babasının evinden gözümüzün önünde çıkıp geldi. Biz istemeseydik. Sen ve oğlun o konaktan çöp alamazdınız. Görüyorum ki hata yapmışım. Siz kendinizi birşey sanmışsınız. Ben verdiğim şeyi geri almasınıda çok iyi bilirim. Ve sen hiç birşey yapamazsın."
Berat ağa biraz önce söylediklerini hemen kendisine yediren Boran ağa ile oturuşunu dikleştirdi. Diğer ağalarda şaşkındı. Ama kimse Boran ağayı karşısına almak istemiyordu hele yanında Bekir Mirşah varken kimse onlarla karşı karşıya gelmek istemiyordu.
İçlerinde bulunan Hüseyin ağa söze girdi bu böyle çözümlenecek bir durum değildi.
"Ağalar sessiz olun. Biraz birbirimizi dinleyelim. Boran eski köye yeni adet getirme, Ağir haklı o boşamadan kızın boşanamaz! İlk defa kuma yaşanmıyor bu topraklarda! Kızının çocuğu olmamıştır Ağir'de gerekeni yapmıştır. Kızın susup alışmalı, Ağir'in ağalık konusuna gelirsek dediklerinizi kanıtlarsanız. Ağalık düşer kimsenin bu topraklarda böyle şeylere oluru yoktur."
Heja sabahtan beri kendi hayatı hakkında konuşulanları dinledi. Ondan başka herkese söz hakkı veriliyordu. O kadar çok tartışmışlardı ki onun varlığını bile unutmuşlardı.
"Hüseyin ağa ben niye boşanamıyorum. Bana biriniz açıklaya bilirmi. Dinen bile kuma getirilirken eşin helalliği istenmez mi? Her şeyi boş verdim. Dinde bile kadına boşanma hakkı verilmişken. Siz kulların haddinemi karşı çıkmak?" Heja'nın konuşması ile içerdeki tüm ağalar onu dikkatlice dinlemeye başladı.
"Ben hiçbir şekilde Ağir ile evli kalmak istemiyorum. Benim hayatım ve kendi kararlarımı verebilirim. Ben kumayı hiçbir şekil de kabul etmiyorum. Bu evlilik benim gözüm de bitmiştir. Gereği ne ise yapılmasını istiyorum."
Ağir, Heja'nın söyledikleri ile dini nikahlarını hatırladı! Hızla ilerleyip Heja'nın kolundan tutarak sürüklemeye çalıştı. Bir yandan da söyleniyordu.
"Çık dışarı Heja! Düğüne gider gibi giyinmiş. Bunca erkeğin içine gelmişsin."
Murat hızlıca kalkıp izin vermedi. Oda anlamıştı Heja'nın ne yapmak istediğini. Bu odaya boşuna gelmemişti. Ağir bir kez daha çıkmalarına izin vermeyen. Adamlarla durmak zorunda kalmıştı. Heja'nın abilerinden nefret ediyordu.
Heja abisinin yanındaydı. Biliyordu abisinin onun ne yapmak istediğini anladığını. Ağir'in gözlerine bakarak konuştu bu sefer herkesin de duymasını istiyordu. Hiç bir kuvvet onu bugün bu evde tutamayacaktı.
"Evet Ağir ağa düğüne gider gibi giyindim. Çünkü bugün senden gideceğim. Çünkü benim için bugün düğün, bayram olacak." En başından gideceğim demişti ve gitmek için son dakikaları sayıyordu.
Hüseyin ağa ve diğerleri aralarında konuşmuşlardı. Heja haklıydı lakin kimse bu topraklarda şimdiye kadar bunu yapmamıştı.
"Heja kızım ne demek istiyorsun açıkla, biz tam olarak anlayamadık. Sen şimdi Ağir'in seni boşamasını istiyorsun öyle mi?"
Heja etrafına şöyle bir baktı. Buradaki herkese tüm ağalara bir ders vermek istiyordu. Babasına baktı babasının gözlerini yumup açması ile desteğini aldı.
"Hayır Hüseyin ağa ben Ağir'den beni boşamasını istemiyorum."
Ağir duydukları ile rahatlayıp güldü biliyordu Heja'sı onu bırakmazdı. Odadaki diğer herkes şaşkındı. Sabahtan boşanmak isteyen kadın geri adım atıyordu.
Murat kız kardeşine bakıp ondan emin bir şekilde gülümsedi. Heja'da ona!
"Evet ben Ağir'in beni boşamasını istemiyorum. Çünkü onu ben boşuyorum. Dinim bana bu hakkı veriyor. Ağir'de biliyor. Ben nikahta ondan boşanma hakkı almıştım. Değil mi Ağir ağa!"
Ağir' in biraz önceki mutluluğu balon olup uçmuştu resmen. Heja dediğini yapacaktı. O bugün bu evden gidecekti. Ağir başını hafifce eğdi. Söyleyecek hiçbir sözü yoktu. Oda da olan herkesin olmadığı gibi.
"Evet ağalar hepinizin anladığı gibi, ben Heja Karadağlı Ağir Mirakanı sizin şahitliğinizde boşuyorum. Allah katın da artık boşsun. Dünya ahret artık kardeşimsin."
Ağir duyduğu cümleler ile zamanın durduğunu sandı. Herkesin bir kıyameti olurdu. Ağir'in kıyameti şimdiydi göğsü sıkıştı elini oraya atıp okşamaya çalıştı nefes almak için. Orda Heja vardı. O da orayı terkedip gidiyordu.
Heja Murat'ın yanından Ağir'e doğru ilerledi. Adımları kendisinden emin başı dikti. Kimse hiçbir şey yapamayordu. Bu topraklarda ilk defa bir kadın, bir adamı boşuyordu.
Heja Ağir'in önünde durunca onun koyulaşan gözlerine baktı. Onun yıkımını göre biliyordu. Dudaklarını ıslatıp herkesin duyacağı bir şekilde konuşmaya başladı.
"Evet Ağir ağa gördüğün gibi boşuna giyinmemişim. Bugün benim için düğün demiştim. Öyle oldu! Sana ilk günden ben giderim dedim. Arkamdan el bile sallayamazsın. Sadece gidişimi izlersin dedim. Öyle de oldu bak. Sana kalan hayatın da mutluluklar bile demiyorum."
Kafasını Ağir'e iyice yaklaştırıp Ağir'in gözlerinin içine baktı. Karşısındaki kadın onun eseriydi." Ağir benim sevdamı yarım bıraktın sende yarım kalasın. "Ağir karasının ela harelerindeki kırgınlığı dibine kadar görüyordu." Beni sırtımı dönüp çıktığım kapıya kafası eğik geri gönderiyorsun ya başın yerden hiç kaldırmayasın. Çocuğum olmuyor diye eksik gördün ya, sen de hep eksik kalasın. Sana benim yaşadıklarımı yaşa diye ah etmeyeceğim o kadar yüreğin yanmasın ama bu andan sonra sırtın babamın sırtı kolların Murat'ı kolları iki cihanda sen bana haram ben sana haram. Sana attığım tek adımda cehennem kuyularında yansın bedenim."deyip arkasını dönüp kafasını kaldırıp omuzlarını dikleştirip yine kendisinden emin adımlarla ailesine doğru yürüdü.
Odada ses çıkmıyordu. İçeride ki herkes ona hayran kalmıştı.
Heja Karadağlı bu toprakların en güçlü ağalarından birini tüm ağaların önünde boşamıştı. Bu yaşanan bir ilkti. Onların gözünde kuma gelir birinci kadın susar ve kabullenirdi. Heja ilk isyan bayrağını yakmıştı. Onun gibi kadınlara ses olmuştu. Bu bir ilkti ama artık sonda olmayacaktı.
Hazar karşısındaki kadına bir kez daha aşık olmuştu. Bu kadarını kimse beklemiyordu.
Boran ağa gururla ayağa kalktı. Karadağlı erkeklerin hepsi arkasından ayaklandılar. Boran ağa Heja'nın yanına gelip alnından öptü. Gurur duyuyordu kızıyla!
Berat ağa ise yerin de sinirle soluyordu. Bir kez daha yenmişti Boran Karadağlı onu! O ömür boyu Heja mutsuz olsun istiyordu. Onunla beraber ailesi de mutsuz olacaktı. Ama yine Boran Karadağlı sarsılmazlığını konuşturmuştu.
Boran ağa hala istediğini alamamıştı. Ağir'in ağalığı da gidecekti.
"Ağalar bizim burada işimiz bitti. Kızımı alırım dedim, aldım. Diğer konuya gelirsek. Topraklarımız da bildiğimiz gibi uyuşturucu ve kaçakcılık kabul edilemez. Kimin toprağında yapılıyorsa o ağanın mesululiyetindedir. Ağir ağanın sorumluluğunda olan köylerde Hintkeneviri ekimi yapılmıştır. Kendisi yapmasa bile sorumluluk ona aittir. Ben üstüme düşeni yapıp ihbar ettim. Gidip jandarma da istediğiniz kanıtlara ulaşabilirsiniz. Ağir'in de üstüne düşeni yapacağına inanıyorum sizin de öyle zaten ağalık Ferman'ın hakkıydı. Hakkı olana hakkını vermek benim işim."
Şimdiye kadar olanları sessizce izleyen Ferman şaşkınlık içinde baktı. Babası ve kardeşinden hiçbir zaman saygı görmemişti. Evet hakkı idi ama babası Ağir'i layık görmüştü.
Ağir sinirle bakıyordu çevresindekilere, sinirle odadan çıkıp gitti. Heja'nın dediği gibi arkasından el bile sallayamıyordu.
Boran Karadağlı Ferman'a yaklaşıp omzuna hafifçe vurdu.
"Hayırlı olsun oğul. Başından beri olması gereken oldu. Sen annen gibi vicdanlı birisisin. En güzel şekil de ilerletirsin ağalığı, benim düşmanlığım Berat ve Ağir'le sana karşı hiç bir kinimiz yok. İstediğin zaman kapımı çalabilirsin. İstediğin zaman yanında oluruz. Vicdanını hiç bir zaman susturma, Allah utandırmasın." deyip elini sıktı.
Kızını kollarının altına alıp gururla yürümeye başladı.
Heja'nın omuzları dikleştirdi çenesini kaldırdı. Boyun eğmeyen bir kadın olduğunu bugün Amed'e göstermişti. Attığı her adım kendisinden emindi. Başı dik alnı aktı.
Bir kadın çocuğu olmuyor diye eksik görülemezdi.
Bir kadın üstüne kuma geldiği için kendinisi o hayata mahkûm edemezdi.
Bir kadın güçlü olmalıydı.
Narin Karadağlı özgürlüğü dizginlenmiş kadınlardı ve özgürlüğe aç çocuklar yetiştirip özgürlüğünden ödün vermeyen insanlar olmuşlardı.
Bunun en büyük kanıtı Heja'ydı.
Amed ağaları babasının kolları altında kendinden emin adımlarla çıkan kadına hayranlıkla bakıyorlardı.
Boran Karadağlı kızını alıp gururla çıktı Mirakan konağından. Daha yetişmesi gereken bir mahkeme vardı. Kızının bu aile ile olan bütün bağlarını bugün koparacaktı.
Heja dediğini yapıyordu. Giderken bir kez arkasını dönüp bakmamıştı.
Ağir bunun farkındaydı.
Keje giden kadının arkasından şaşkınca bakıyordu. Sevdiği adamı onun için pişmanlıktan ölen adamı arkasına bakmadan terk edip gidiyordu.
Varon C. Karahan elinde ki belgeleri Ağir'e uzatıp eğlenir bir şekilde ona baktı. Ağir önce elinde ki belgelere baktı ve öfkeyle yere savurup sinirle soludu içerideki ağaları umursamadan öfkeyle çıktı. Heja dediğini yapmış dönüp bakmadan geldiği gibi gitmişti. Merdivenleri yıkarcasına aşağı indi. Konaktan çıktığı gibi arabaya binip ne yapacağını düşünmeye karar verdi. Hızlıca gaza basıp sürmeye başladı.
Aldığı nefes ona haramdı.
Aşık olduğu kadını kaybediyordu.
Bu kadar kolay olmamalıydı.
Boran Ağa dediği her şeyi yapıyordu. Bu kadar sorumsuz olmaması gerekiyordu. Her şey üst üste geliyordu. Şimdiden Heja'nın artık kendisiyle olmadığı hasreti sarmıştı.
Ondan nefret ettiğini bilsede yanında olmasını istiyordu. Üst üstte ellerini direksiyona vurup gömleğinin düğmelerini açıp "olmaz" diye bağırdı.
Çalan telefonu ile duraksadı. Arayana baktığında açılan davayı mahkemeyi unuttuğunu hatırladı. Bugün en azından mahkemeyi kaybetmemesi lazımdı...
8000 kelimeden fazla olan bir bölüm.
Berfin Hanım ve yaşadıkları vardı.
Ve Heja'm dediğini yaptı.
Onu nasıl buldunuz.
Instagram hesabımız jutenya82
Twitter hesabım Jutenya_
Orada daha aktifim arkadaşlar.
Hepinizi çok seviyorum ve diğer bölüm de görüşmek üzere keyifli bir gün geçirmenizi diliyorum.
| Okur Yorumları | Yorum Ekle |