8. Bölüm

7. Bölüm

Jutenya Jutenya
jutenya

 

"Baba"

 

Heja gözleri ile gördüğüne bile inanamıyordu. Kendisini o kadar çok babasının onu affetmeyeceğine inandırmıştı ki şimdi ona bir rüyadaymış da biraz sonra uyanacakmış gibi geliyordu. Babasının sırtın da birleştirdiği ellerine küçük bir çindik attı. Kendi haline güldü sonra gerçekti ve babasının kollarındaydı.

 

Babasının tütün esansı kokan kokusunu içine çekti. Nasıl bir özlemdi de hasreti bitmiyordu. Arasın da olduğu kollara baktı, karşılıksız güvenin adıydı. Oysa o kollara ihaneti kendisi yapmıştı. O kollardan kendisi gitmişti.

 

Boran Karadağlı kızının yüzünü, iki ellinin arasına alıp. Uzun uzun baktı. Kızının annesinden aldığı elaları titriyordu. O gözlere bakmayı nasıl özlemişti. Önce kızının yanaklarını teker teker öptü. Sonra kızının aldına dudaklarını bastırdı. Saçlarını da uzun, uzun koklayıp öptü.

 

Babası kollarıyla sardıkça Heja'nın hıçkırıkları, daha da arttı.

 

"Ağlama" dedi lakin Heja ağladı.

 

Boran Karadağlı ağlama, dedikçe Heja daha çok ağladı.

 

Günlerdir güçlü ve dik durmaya çalışmıştı Heja, şimdi o günlerin, acısını çıkarır gibi gözlerinden yaşlar boncuk, boncuk dökülüyordu. Kolların da ağlayıp göz yaşı dökeceği kimsesi yoktu ve şimdi vardı. Biliyordu babası onu sarar sarmalardı.

 

Boran Karadağlı tekrar sardı, kızını. Heja ile babasının arasında sürekli farklı bir ilişki vardı? Hiç bir zaman kızının ezilmesine, üzülmesine izin vermemişti. Her zaman küçük bir çocuğu sever gibi sevmişti kızını. Goncagülüm derdi.

 

Açmayan Goncagülüydü!

 

Abileri sürekli kıskanırdı baba kız arasında olan sevgi bağını. Heja'dan sonra Boran Karadağlı'nın güldüğünü kimse görmemişti.

 

Murat

 

" Baba yeter "diye isyan etti.

 

"Bırakta bu kaçakla birazda ben özlem gidereyim."

 

Heja babasının kollarında kafasını kaldırdı, abisine bakıp gözünde ki yaşlara tezat dudaklarında gülümsemeyle "Hala kıskanıyorsun" diye bir zerdeniște bulundu.

 

Murat'ın dudakları kenara kıvrıldı. O evlerinde sevgiyle şımartılmıș kız çocuğuydu. Kafasını olumlu anlamda sallayıp "Hala kıskanıyorum" dedi ve

Kollarını açıp șevkat vaad eden bir tınıyla "gel"dedi.

 

Babası kollarını gevşetinçe Heja abisine koşup sarıldı. Üç yıl olmuştu ikisini görmeyeli. Üç uzun yıl!

 

Murat'ta kız kardeşine sıkı sıkı sarıldı. Gerçekten özlemişti kardeşini. Özlem gidermeleri bitince! Boran ağa konuşmak için boğazını temizledi. Vardı kafasın da bir şeyler. Tabi önce kızını dinleyip fikrini almak istiyordu.

 

"Heja anlat bakalım olanları, bir de senin ağzından dinleyelim."

 

Heja büyük bir nefes aldı. Gözleri daha konuşmadan titremeye başladı. En baştan başlayıp Ağir'in ikinci evlilik sürecini anlattı. Sesinin tınısında bile pişmanlık vardı. Pişmanlığı o kadar büyüktü ki sanki koca bir dağdı da etekleri bahara küsmüştü. Bıkkın bir şekilde orada durmak istemediğini, Ağir'le olan evliliğini bitirmek istediğini de ekledi.

 

Murat öfkeyle dinliyordu Heja'yı. İçinden, Ağir'e saydıra saydıra Heja'nın bitirmesini bekledi. Yüzünü sıvazlayıp elini yumruk yapıyor sağa sola ileri geri yürüyor ve öfkesini içinde tutmaya çalışıyordu.

 

Heja söyleyeceklerini bitirip susunca. Murat yumruğunu sıkarak "Baba keşke kafasına sıksaydım" die isyan etti. Oyunu yarım bırakılıp eve çağrılan küçük bir erkek çocuğu gibiydi. O gün Ağir'i öldürmemek için kendisiyle mücadele verdiği unutulmaz bir gerçekti. Arsız bir şekilde fütursuzca karımı seviyorum ama çocuğumuz olmuyor. Bu yüzden üstüne kuma gelen ilk kadın o değil. O da alışıyor. Beni sevdiği için katlanıyor demişti. Kız kardeşine o an o itin söylediklerini söylemeye kıyamadı.

 

Murat isyankar bir şekilde söyledikleri ile Heja güldü. Devamını öğrenseydi Ağir'e olan kırgınlığı nefreti daha da büyüdü.

 

"Abi Ağir hastaneden çıkınca beni bununla korkutmaya çalıştı. Ben de duyunca mutluluktan resmen havalara uçtum. Beni yanlız bırakmayacağını biliyordum."

 

"Heja aslında başta ayaklarına sıkıcaktım. Bana ben Heja'yı seviyorum o benim sol yanım da diyince? Sol yanına sıktım. Madem sol yanın da Heja var. Dur çıkarayım da Heja'm özgürlüğüne uçsun dedim."

 

Murat bunları söyleyince üçü beraber güldü.

 

"Sonra düşündüm Ağir'e ölüm kurtuluş olur dedim. Düşün hem vurdum. Hem ambulans çağırdım nasıl bir manyağım ben. Valla ben de kedimi o an tanıyamadım ama onun canını çok yakacağım. Gözünden dökülen her yaş için ona hayatı zehir edeceğim."

 

"Abi bir yolunu bulup boşanmam gerekiyor. Daha doğrusu benim yüzümden olaylar çıksın istemiyorum. İki aşiret zaten bir birinden haz etmiyor. Ben de sebep olmak istemem. "

 

Boran ağa kızının yüzünü iki elinin arasına alıp yanaklarını parmaklarıyla okşayıp gülümsedi.

 

"Kızım bana biraz müsade et. Aşireti toplayıp karar aldırtırım o da boşanmaya mecbur kalır ama önce Ağir'in de yaptıklarının cezasını çekmesini istiyorum. Madem ağalık için üstüne kuma getirip evlendi. Önce o ağalıktan olacak. Ağir'e alacağı her nefesi dar edeceğim! Zaten onun gibi biri o mevkiye layık değil. Hazır Ferman burdayken onunla da konuşacağım. Ağalık Ferman'ın hakkı Berat istedi diye Ağir oldu." Boran ağa bakışlarını kızından çekmeden

 

"Madem öyle herkes hakkını alsın. Sende Murat'ın sana göndereceği vekaletnameyi imzala! Avukat senin yerine boşanmak için ne gerekiyorsa yapar." Devamını kızının gözlerinin içine bakarak söyledi.

 

"Onun soyadını bile taşımanı istemiyorum." Olanları duyduğu an kızının aşkına yenilip yapılanı sineye çekmesinden çok korkmuştu ama bakışlarından anlıyordu ki, kızı eski Heja'yı. Gerçi karısı o benim kızım onu ben büyüttüm o böyle bir şeyi asla sineye çekmez diye isyan etmişti.

 

Heja minnetle baktı babasına. Artık babası yanındaydı! Korkacağı boyun eğeceği hiçbir şey yoktu. İmtihandı bu ya balığın gönlü çöle vurulur. Heja gibi...

 

Murat bakışlarını babasına çevirip düşünmeye başladı. O Heja'yı oradan çekip hemen almak istiyordu. Ona göre Heja'nın o evde kaldığı her dakika yanlıştı. Farkındaydı bazı şeylerin ama gönlüde el vermiyordu bacısının acı çekmesine.

 

"Peki baba Heja bu süreçte yine o evde mi kalacak? Onlarla beraber mi yaşayacak. Ben kardeşimin artık acı çekmesini istemiyorum. Onu oradan hemen alabileceğimiz bir çözüm yok mu?"

 

Boran ağa sesli bir nefes alıp kızına döndü. Tabi ki kızının acı çekmesine göz yummayacaktı. Ama şöyle bir gerçek vardı ki kızını hemen çekip alsa Ağir direttip boşanmazdı ve bu süreç uzayıp gidecekti. İki aşiret arasında çıkacak olaylarında önü açılırdı.

 

"Yok oğul sende biliyorsun! Bu sefer Ağir karım diyecek. İki günde bir kapıya dayanacak! Boşanmamak için diretecek. Üstüne iki aşirette bir birine girer. O zaman daha dallanıp budaklanacak. Behram ve Polat'a bile söyleyemedik. Kan çıksın istemiyorum, bizimkileri gördün diğer tarafla çatışmak için bahane arıyorlar. Bu yüzden oğul hem sessiz çözeceğiz hemde istediğimizi alacağız. Bakalım Berat'la Ağir bizim karşımızda ne yapabiliyorlar. "

 

Heja bakışları ile onay verip "Tamam baba sen nasıl diyorsan öyle olsun. Peki bu süreç çok uzun sürer mi?"

 

"Hayır kızım çok uzun sürmez. Zaten resmi olarakta boşanman lazım. Ağir'in düğün görüntülerini fotoğrafları ne varsa! Murat'ta yolla o da avukatta gönderip mahkemeye başvursun. Bende aşiretleri toplar, hem senin boşanman? Hemde ağalığın Ağir'den alınması için harekete geçeceğim. Murat sende girdiği ihale işler ne varsa almamasını sağla. Bakalım Ağir Mirakan bizimle savaşacak kadar güçlümü?"

 

Heja'da biliyordu boşanmanın o kadar kolay olmadığını ama artık her şeyi babası ve abisine bırakacaktı. Bir defa onların sözünden çıkmış, başına gelmeyen kalmamıştı. Şimdi onlar ne derse onu yapacaktı.

 

Babasını onaylar bir tonda "Tamam" dedi Heja!

 

"Sen ne dersen o baba, kimsenin başına dert açmak istemem. Bu yaşananlar benim hatam sonuçlarına ben katlanacağım. Baştan Ağir'e bu kadar koşulsuz güvenmemem gerekirdi? Hepiniz karşı çıktığınız halde ben direttim."

 

"Kızım ben sen hatalısın demedim. İstersen şimdi de alırım seni, ne olacağı umrumda bile olmaz! Kızımın acı çekmemesi için elimden geleni yaparım. Sadece Ağir itinin de canı yansın istiyorum. Bizim canımızı yaktığı gibi! Babalar çocuklarının hatalarını affetmek için var. İstersen bin arabaya şimdi gidelim! İstersen aşireti topluyayım öyle alayım seni. Karar senin!"

 

Murat Heja'nın deredütlü halini anlıyordu. Bu yüzden onu dinledikten sonra sesli bir nefes alıp "Bacım yanlız değilsin. Karar senin! Ne dersen yanındayız. İste dünyayı alayım karşıma. Bence de Ağir iti iyi bir dersi hak ediyor. Onun gibi biri ağalığı da senide hak etmiyor. Acele de etme iyice düşün. Haaa dersin abim dayanamam, Ağir Allah'ından bulsun! Bin arabaya gidelim. Mirakanlar ateş olsalar cürmü kadar yer yakarlar. "

 

Heja abisinin sözleri ile mutlu oldu. Artık iyice emindi. Ailesi ne karar verirse versin yanın da olacaktı.

 

"Abi fazla düşünmeme gerek yok. Haklısınız Ağir kolay, kolay vazgeçmez. Sen boşanma işlemlerini başlat, ben o evden bütün prangalarımı kırıp çıkacağım. Bir zahmet ağalığı da kaybetsin."

 

Murat gülümsedi. Kız kardeşinden beklediği buydu.

 

"Tamam bacım seçim senin dediğim gibi! Tekrar söylüyorum hangi kararı verirsen yanındayız."

 

"Yok abi kararım kesin şimdi ben gideyim. Zaten Loran'a döneceğim diye söz verdim. Ben sizden haber bekliyor olacağım. "

 

Boran ağa kızına bakıp gülümsedi. Kollarına çekip sarıldı. Alnından öptü kızını, kızının içinde yanan ateşi biliyordu ama bazı şeylerin yolu yordamı vardı? O da ona göre davranacaktı! Nasıl onlar kızının üstüne kuma getirirken herşeyi kılıfına uydurmuşlardı. Boran ağa da o şekilde onların gözlerinin içine baka, baka alacaktı.

 

Heja gitmek için arkasını dönünce Murat çekip sarıldı. Burnunu sıkıp gülümsedi. Eline bir telefon tutuşurup.

 

"Bunu al sana ulaşmamızı sağlar. Numaralarımız kayıtlı istediğin zaman, yada bir sıkıntın olduğunda ara!"

 

Dudaklarını onun yanında olduğunu hissetmek ister gibi kız kardeşinin anlına bastırıp "Unutmadan Narin Karadağlı'nın sana bol bol selamı vardı. Kızım olduğunu kanıtlasın o konağı onların başına yıksın diyor."

 

Heja abisinin söyledikleri ile gülümsemesi yüzünde büyüdü annesini de yanındaysa o konakta taş taşın üstün de kalmasa da bitmişti.

 

"Tamam hiç üzülmem bundan sonra; sizin de yanım da olduğunuzu biliyorum. Şimdi gidiyorum beni alacağınız günü bekliyeceğim. Kendinize iyi bakın abi beni merak etmeyin. Ben kendimi korur onlarla savaşırım."

 

Telefonuda alıp atına bindi babası ile abisine el sallayıp onu bekleyen cehennemden çıkacağının bilinçide atını dört nala sürdü.

 

Atının üstünde uzun uzun düşündü. Merak ediyordu Ağir'i niye bu kadar çok sevmişti. Nasıl gözü kör olmuştu da ailesini bir anda bırakıp ona gidebilmişti. Aklından geçirdiği gibi burnun direği sızlıyordu. Ve bundan nefret ediyordu. Bir de merak ediyordu onu bu kadar sevebilirken unutabilecek miydi. İnsanoğlu ne garipti biraz önce ondan gidebilmek için kararlar alan kendisi, şimdi de unutabilirmiyim diye düşünüyordu. Ya da bu kadar yaşanmışlığı unutmak istermiydi. Bozulan psikolojisine lanet etti. Onlar haklıydı! Sadece bekleyecekti. Sonra da ona iyi bir ders verip arkasını hiç dönmeden gidecekti.

 

Çiftliğe yaklaştığında iki araba ve ağaçın dibinde,ağlayan Loran'a dikkat etti. Atından inip tedirgin bir şekilde Loran'ın yanına koştu!

 

Loran Heja'yı gördüğü gibi hemen sarıldı. Biliyordu Heja verdiği sözden dönmezdi. Loran'ın ona sarılmasının şaşkınlığını yaşarken. Çiftlik evinden çıkıp ona doğru gelen Ağir'le daha da şaşırdı. Arkasından Ferman'ın da çıkması ile şaşkınlığı büyüdü?

 

Ağir Heja'ın yanına hızlı adımlarla yürüyüp onu Loran'dan çektiği gibi sarıldı. Heja bu harekete başta çok şaşırmıştı, ne olduğunu onların neden böyle yaptığını anlamıyordu. Üstündeki şaşkınlığı atınca öfke ile Ağir'i kendisinden itmeye çalıştı. Ağir yerinden bir milim bile oynamadan onu sarmaya devam etti. Ağir onun kaça bilme ihtimali ile nefes alıp bir yere sığamamıştı. Biraz daha gelmeseydi kafayı yerdi.

Heja ondan tiksinir gibi fısıldayarak "Dokunma bende uzaklaş Ağir" dedi. Ağir'in onu bırakmamasıyla gözlerini kısa bir süreliğine kapatıp açtı dişlerini sıkarak "Bana bir daha sakın dokunma Ağir ağa" diye devam etti. Ağir kaskatı kesildi. Heja ona sarılmasına bile katlanamıyordu. Bu gerçek onun kahrediyordu yenilmiş bir şekilde kollarını gevşetip Heja'nın ondan uzaklaşmasına izin verdi.

 

Ağir zaten Heja'nın gidebilme ihtimalliyle çıldırmak üzereydi. Üstüne bunlar tuz biber oluyordu. Heja'dan biraz uzaklaşıp gözlerine baktı. Güzeller güzeli karısına, artık her baktığın da ilk olmayan hızması çarpıyordu gözlerine. Hızmayı severdi. Sadece Heja'da severdi. Karısı ilk onu sonra alyansını çıkartmıştı. Bakışlarını yukarı kaldırınca gözleri gözlerine değdi. Artık aşkla bakmadığını farkındaydı. Gözlerinde her duyguyu gördüğü kadının şimdi bakışları bomboştu. Yutkundu Ağir yavaş, yavaş fark ediyordu onlara ne yaptığını, Heja'nın elinden gidip kaydığını yeni farkına varıyor nefesi kesiliyordu. Bu gerçek onun canını acıtıyordu. Konağa gittiğin de ilk defa Heja'yı orada görememenin korkusunu yaşadı. O an evde hıngar çıkarıp ortalığı birbirine katmıştı. Annesiyle olan tartışması aklına gelince yüzünü somurttu. Bir de Ferman'la olan kavgası! Loran'ı da bir güzel azarlayıp kırmıştı. Nasıl onu yanlız gönderirdi hala aklı almıyordı. Herkes kendine göre davranıyordu. Heja'nın üstüne onu dokunma demesi cabasıydı, Ağir'e göre!

 

Öfke doluydu, öfkesi onu anlamayan, ona bunları yaşatan herkeseydi. Sinirle burun kemerini sıkıp "Nasıl dokunma lan sen benim karımsın. Bunu sakın unutma Heja sen benimsin, benim karımsın!" Gitmenden korkuyorum bana uzak olman beni öldürüyor diyemedi. Hem dilindekilere gem vuralı çok olmuştu.

 

"Bana söylemeden nasıl gelirsin. Hiç düşünmedin değil mi? Benim çıldıracağımı!" Dedi otoritesinden ödün vermek istemiyordu.

 

"Artık kendine gel ben bu kadarına dayanamıyorum. Bu sorumsuz vurdum duymaz hareketler sana göre değil."

 

Heja Ağir'in söylediklerini sindirmeye çalıştı. Papağan gibi aynı şeyleri tekrar etmek onu ruhen onu yoruyordu. Söylediklerini anlamamaları bile resmen çileden çıkmak için bir sebepti. Hala ona hesap sormasına deliriyor. O anlattıkça Ağir anlamamak için direniyordu. Oysa Heja onun evliliğine göz yumup anlayış göstermişti. Ondan daha ne istiyordu.

 

"Bana bak Ağir ağa ben kimseyi alttan almaya mecbur değilim. Sen bana hesap soramazsın. Sen bana dokunamazsın. Nereye gidip nasıl davrandığım seni ilgilendirmez. Madem çok hesap sormak istiyorsun git konaktaki karına sor. Benim sana vereceğim hiçbir hesap yok. Seninle sahte evcilik oynayacak takattimde kalmadı. Yeterince açıklayıcı olduğumu düşünüyorum. Şimdi nasıl ben yokmuşum gibi başka kadına gittin ise, lütfen ben yokmuşum gibi davran. Ona göre hayatına devam et. "

 

Ferman konuşan Heja'yı hayranlıkla dinliyor ve alttan alttan gülüyordu.

Onun gözünde kardeşi Ağir daha fazlasını hak ediyordu. Kendi ipini kendisi çekmişti ve yapacak bir şey yoktu. Omzunu ağaca dayayıp filim izler gibi ikisini izlemeye devam etti.

 

Ağir ise Heja'nın söylediklerini sindirmeye çalıştı. Başka bir kadın sözcükleri kafasında yankılanıyordu ama atlatmaları gerekliydi.

 

"Heja sen ne diyorsun. Ben gerçekten anlamıyorum. Sen benimsin kadın benden başka sana yol yok. Tamam zor zamanlar geçiriyoruz haklısın ama atlatacağız. Biz birbirimizden kopamayız. Sen bensiz bende sensiz olmam Heja. "

 

"Ağir gerçekten düşünüyorum. Ben daha nasıl anlatabilirim diye. Dönüp dolaşıp aynı yere geliyoruz. Tekrar tekrar aynı şeyleri konuşuyoruz ben bıktım ama yine anlatayım sana and olsun o kalın kafan gerçekleri anlayıncaya kadar anlatmaya devam edeceğim. Ağir sen bizi bitirdin. Anla bunu ben sen diye bir şey yok artık. Sen ve Keje var sen ve ailen var. İleride sen ve çocukların olacak ama bundan sonra hayatının hiçbir yerinde Ağir ve Heja yok. Sana baştan beri söyledim! Kabullenmem, affetmem dedim. Sen Heja aşkımdan ölüyor nasıl olsa, kimsesi de kalmadı oturur oturduğu yerde bekler beni dedin. Ağir ben sana olan aşkımı sen o odanın kapısından girdiğin anda öldürdüm. Sabah zılgıtlarla da gömdüm. Bitti anla beni bitti ! Bizi sen bitirdin, bir daha karşıma çıkıp olur olmadık şeyler için hesap sorma."

 

Konuşmaların Ferman'ın çıkardığı alkış sesi ile bölündü, Heja ve Ağir şaşkınlıkla Ferman'a döndü.

 

"Valla Ağir kadın artık nasıl anlatsın bilmiyorum. Bence biraz onu anlamaya çalış. Kadın istemiyor artık seni abiciğim sen kendini bulunmaz hint kumaşı sanıyorsun yaaa! Haaa işte sen öyle bir şey değilsin. O kaf dağındaki burnunu indir. Gör artık! Heja senden gideli çok oldu! "

 

Ağir ters ters baktı abisine her seferinde burnunu sokmaya mecburdu sanki.

 

" Sana ne Ferman sana ne, anlamıyorum? Her seferinde neden burnunu sokuyorsun benim işime. Evlilik benim, kadın benim! Sana karı koca arasına girilmiyeceğini söylemediler mi? Bence sen abiciğim üstüne vazife olmayan işlere karışma! Sonra üzülen taraf sen olursun."

 

Ağir'in öfkelenmesi o öfkeyle konuşması Ferman'a büyük bir haz veriyordu. Yenildiğini pes ettiğini görecekti.

 

"Ağir ben zaten üstüme olmayan vazifelere karışmıyorum. Aksine bu üstüme vazife olan bişi. Hani karı koca arasına girme dedin ya... Hangi karınla aranıza girmeyeyim. Keje beni bağlamadığı için aranıza girme gibi bir niyetim yok. Muhabbetiniz bol olsun ama konu Heja ise o benim kız kardeşim. Ve ona layık gördüğün kaderi istemiyor. Peygamber efendimiz zulme göz yuman dilsiz şeytandır demiş. Benim gözümde senin ve senin gibilerinin yaptığı zulümdür. Bu yüzden üstüme vazife! Benim gözümde sen karısına ihanet etmiş bir adamsın ve bence sen fazla konuşma. Çünkü tek bir kelime etmeye hakkın yok!"

 

Heja onu anlayan birilerinin olmasına seviniyordu. Ferman'ın yüzüne dikkatlice baktığın da, yüzünde olan izleri fark etti. Dudağı ve kaşı patlamıştı. Ağir'e bakınca onun da yüzün de aynı izleri gördü. Telaşlı bir şekilde ona doğru yürüyüp "Ferman abi yüzüne ne oldu? Ne bu halin kavga mı ettin?"

 

Ağir onun durumunu değilde abisinin halini soran karısına baktı. Ona değilde Ferman'a sormasına içten içe kızıyordu.

 

Ferman sorunun kendisine sorulmasıyla gülümsedi " Bir şey olduğu yok , yani önemli bir şey değil. Hastane de kendime verdiğim, bir söz vardı. Onu yerine getirdim. İnan öyle bir rahatladım ki! Anlayamazsın."

 

Ağir sinirle döndü Ferman'a demek hastane de kendisine verdiği bir sözdü. Az kalsın bir birilerinin ağzını burnunu kıracaklardı. Üstüne rahatladım diyordu. O da bulduğu ilk fırsatta rahatlardı nasıl olsa...

 

Abi kardeş birbirlerine girip ağız burun dağıttıktan sonra Ferman rahatladım diyordu. Ağir içinden pes dedi. Zamanı geldiğin de yapardı yapacağını. Şimdilik göz yumacaktı artık.

 

"Gitmemiz lazım hadi"dedi.

 

Heja burada bir kaç gün kalmak için gelmişti oysa! Gerçi istediğini yapmıştı babası ve abisi ile görüşmüştü ama yinede Ağir ve Keje'siz bir kaç gün ona çok cazip geliyordu.

 

İsyan eden bir tınıyla "İyide biz kalmak için geldik. Hem Berfin hanımdan birkaç gün için izin aldık. Siz gidin biz bir kaç gün daha kalalım."

 

Ağir ona karşı hala direnmekte olan karısına burnundan soluyarak bakıyordu.

 

"Hayır Heja hemen dönüyorsun. Zaten izni annemden almışsın. Demek ki annemin verdiği izin bu kadarmış. Hem akşama misafir var. Zilan'a görücü geliyor. Yengesi olarak yanında olman gerekir."

 

Heja mecbur gidecekti. Berfin Hanıma sorun çıkarmayacağım diye söz vermişti. Gerçi artık burada kalması pek önemli değildi. Sessizce Ferman'ın arabasına doğru ilerdi. Buraya Ferman ile gelmişti onunla gitmesi en doğrusuydu.

 

Ağir Heja'nın Ferman'ın arabasına doğru ilerlediğini görünce içinden sabır çekip onı kolundan tuttuğu gibi kendi arabasına doğru çekiştirdi. Ferman'a dönüp.

 

"Siz Loran'la eşyaları alıp arkamızdan gelin "

 

Ferman'ın cevabını beklemeden ön kapıyı açıp onu içeri itti. Arabanın etrafını hızlıca dönüp kapıyı açtığı gibi arabaya bindi.

 

Heja onunla tek gitmek istemiyordu. Elini arabanın kapısını açmak için uzattı. Ağir'in "sakın" diye bağırmasıyla irkilerek elini çekti. Ağir bu hareketle resmen çıldırma noktasına gelmişti, sinirle Heja'ya doğru uzanıp emniyet kemerini çekip taktı. Kısa bir an bile olsa burnuna dolan kokusuyla mest oldu. Bu bile onu sakinleştirmeye yeterliydi.

 

Heja Ağir'in bu hareketiyle kendisini iyice arabanın koltuğuna yasladı. Hiç bir şekilde ona yakın olmak istemiyordu. Nefesini tutup kokusunun bile burnuna dolmasına izin vermedi. Ağir'in çekilmesi ile rahat bir nefes alıp duruşunu düzeltti. İçinden sabır dedi. Sadece sabır! Eve kadar sessiz ol bunu başarabilirsin diye tekrar edip kendisini telkin etti.

 

Araba sessizce yola koyuldu. Ağir kendisine bir defa bile bakmayan, karısına defalarca baktı. Birbirlerine bu kadar uzak ve yabancı durmaları , canını sıkıyordu. Eline radyoya atıp bir şarkı açtı. Heja müziği severdi. Özellikle zazaca türküleri ayrı bir severdi. Radyo da ZeleMele - Dile Mosa (gönül kabardı) vardı.

 

Elini çektikten sonra Heja'nın hala ona bir defa olsun dönüp bakmaması ile sabrının son demlerini yaşıyordu. Heja'ya baktı eskiden olsa hem söyleyerek hem de hareket ederek eşlik ederdi ya da ondan dinlemeyi, Ağir sırf bir tepki alsın diye türküye eşlik etmeye başladı.

 

Heja bir zamanlar bu sesi dinlemeyi ne kadar çok sevdiğini hatırladı. Burnunun direği sızladı. Onun sesine hayran olan kulaklarına lanet etti. Bir damla yaşın usulca gözlerinden usulca firar etmesine sessizce izin verdi. Sevdiği içindi kırgınlıkları sevdiği içindi pes edişeleri. En çokta kendisine lanet ediyordu. Onu hala seven kalbineydi kırgınlıkları. Türküde manidar bir şekilde onlar için yazılmış gibiydi. Dıle Mosa yani Gönül kabardı. Heja'nın kalbi kabarmamıș paramparçaydı. Zele Melev Zerrè ki șèkiyà yani gönül kırılırsa diyordu. Heja'nın gönlü kırıktı...

 

Ağir'de türküyü söylüyordu lakin sözler kalbine batıyordu. Türkünün başında "Ben senden ne istedimki, sen başıma dertleri yığdın" diyordu. Heja ona bize kıyma deyip yalvarmıștı. Yüreğim kırıldı sözleri diline battı. Sevdiği kadını kendi elleriyle mahfetmiști ve toplamıyordu. Belki Heja'dan bir tepki alır diye umut etmişti lakin beklediği tepkiyi alamınca hızlıca ayağını frene götürüp bastı. Arabanın aniden durmasıyla Heja'nın birden savrulup kafasını cama vurmasını engellemek için elini uzatıp onu durdurdu. Elini çektiği gibi üst üste hızlıca arabanın direksiyonuna vurdu. Ona bir yabancı olmak istemiyordu, bu kadar yakınken bu kadar uzak olmak canını yakıyordu. Heja bu hareketle kafasını çevirip cam tarafına yasladı. Bakarsa onun için kendisi için üzülürdü. Heja artık var olmayan birlikteliği için üzülmek istemiyordu. Kafasını cama dayayıp gözlerini yumarak arabanın çalışmasını bekledi. İhanet dolu gözlere bakmak kendisine ihanet gibiydi. Ona yenilmek veya aşkına yenilmekten korkuyordu. Paramparça olmuş kalbinin yanına paramparça gururunu da eklemeyemezdi.

 

Aradan geçen süre ile dişlerini sıktı. Yanında ki adamda onun gibi inatcıydı, bir birlerinin bu yönlerini sevmemişler miydi? Onunla tek başına olmak zaten bir azaptı, geçen zamandan sonra arabanın hareket etmeyeceğini anlayınca pes edip gözlerini açtı. Kafasını kaldırıp bakışlarını onu izleyen Ağir'e çevirdi. O an göz göze geldi yine onunla. O gözlerle kendisine ihanet etmişti. O bakışların sahibi kendisi değil başka bir kadındı.

Ağir'de dayanamıyordu. Hayran olduğu elalara baktı, o gözlere hasret kalmıştı. Aşık olduğu bakışlarda bir yabancı olduğunun bilincindeydi ve bu canını olmadığı kadar yakıyordu. Arabanın içi Heja kokmuştu, onun kokusunu soluyordu sırf bu yüzden açmıyordu camları. Daha fazla dayanamayıp dudaklarını ıslatıp konuşmaya başladı.

 

" Heja biz artık hep böyle mi olucağız? Sen beni daha ne kadar görmezden geleceksin."

 

Heja duymak istemiyordu ve susmak istiyordu artık! Karşısında ki adam ne söylerse söylesin anlamıyordu artık pes ediyordu belki suskunluğunu anlardı. Büyük bir soluk alıp, cevap vermedi.

 

Ağir ise Heja'nın suskunluğu ile delirmek üzereydi. Zaten günlerdir ona olan uzaklığı ile kafayı yiyordu.

 

"Susma konuş artık. Burada biz bizeyiz nasıl olsa bu konuşma bitmeden de hiçbir yere gidemezsin. Ben dayanamıyorum. Anlamıyorsun, görmüyorsun benim ne halde olduğumu."

 

Ağir'in söylediklerine burukça gülümsedi, acıya tezat gülümsüyordu. Madem konuşmasını bu kadar çok istiyordu, o da konuşurdu. Söyleyeceği şeyler pek onun duymak istediği şeyler değildi.

 

Ağir'e baktı önce çok sevmişti onu haddinden herşeyden çok. En büyük pişmanlığı olarak sırtına yük olarak bir kambur gibi binmişti. Artık gitse bile ailesine çevresine karşı yüzü hep eğik olacaktı.

 

"Bak Ağir ağa gerçekten ben, sen ne istiyorsun bilmiyorum! Ya da anlattıklarını anlamıyorum tamam mı? Biz çok güzel bir birliktelik geçirdik. Sevdik bir birimizi. Biz seversek tüm engelleri aşar bir birimize yetinebiliriz sandık ama yetmedi! Belki aşiretin belki de ailen biz yetinemedik onlara, tabi benim eksikliğim falan da vardı. Yanlış anlama kendimi eksik hissetmiyorum. Ben herkesin anne, baba olabileceğine de artık inanmıyorum ama yine de siz çevremdekilerin tabiri ile eksikliğim-"

 

Ağir direksiyona sertçe vurup, "sen eksik değilsin "diye bağırdı.

 

Onun tepkidi ile Heja'nın gözünden bir damla yaş aktı, dudakları acı ile kıvrıldı, burukça gülümsedi. Ona o kadar çok bu şekilde hitap edilmiştiki Heja artık kendisini öyle hissediyordu. Gerçi öyle olmasa kumanın ne işi vardı. Niye üstüne kuma getirilmiş olsundu ki...

 

"Eksiğim Ağir! Eksik olmasam bugün konağın için de Keje olmazdı. Ben bu söylemlere kumaya her şeye alıştım."

 

Ağir'in gözlerine derince bakıp yutkundu.

 

"Tıpkı seni sevmemeye alışacağım gibi..."

 

Ağir birden kas katı kesildi. Yaz olmasına rağmen kış geldi üşüdü. Ruhu buz kesti bedeni dondu. Bir kadına bunlar yapılmamalıydı, seven bir adam bunları işitmemeliydi.

 

"Ağir ben gerçekten alıştım. Sensizliği de alışıyorum. Biliyor musun artık sen olmadan uyuyabiliyorum. İlk o gece alıştım hem sensizliğe hem de sensiz uyumaya bir gece, alışılır mı ben bir gece de tüm gerçeklere alıştım."

 

Ağir elini göğsüne götürüp okşadı. İlk iki düğmesini açıp nefes almaya çalıştı. Resmen göğsü sıkışıyordu. Heja'ya döndü bakışları nasıl güzeldi naifti. Nasıl sevmişti onu. Zemheri gönlüne ilkbaharı o getirmişti.

 

"Yani anlayacağın ben eskisi gibi değilim Ağir. Bir gecede büyüdüm. Nazımı çekecek kimsenin olmadığını ve sadece aşkla yetinilmediğini en acı şekilde öğrendim."

 

Ağir sıkışan göğsünü eliyle okşuyordu. Heja'nın gözlerindeki boşluğa hiç bir zaman alışamayacaktı. Duyduğu sözleri de asla kabul etmeyecekti.

 

Heja'ya her baktığın da yürek yangınını görüyordu. Her bakışı ile yakıyordu. Ağir o işte bu diyordu o an, bu senin yanan kalbin.

 

Bir insan daha çok nasıl sevilir bilmiyordu Ağir.

 

O çok sevmişti.

 

"Ben sensiz yapamam" diye sessizce konuştu Ağir. Bu yakarış kendisineydi. Heja duydukları ile kahkaha atmak istiyordu. Onsuz yapardı.

 

Çok güzel yapardı.

 

Artık Keje'si vardı teselli ederdi onu.

 

"Yaparsın!"

 

Ağir'in devamını getirmesine izin vermeden direksiyona sertçe geçirdi elini Heja'sız yapamazdı.

 

"Yapamam kadın anla bunu. Ben seni çok seviyorum!"

 

Heja büyük bir nefes aldı galiba yüzleşmeleri bu ana kısmetti.

 

"Madem sevdin niye kaybettin Ağir."

 

Kadının ağzından çıkan her kelime zehirli bir hançerdi ve adamın yüreğine batıp sıkıştırıyordı. Sanki her sözcükte yakmaya yeminliydi.

 

"Kaybetmedim. Burdasın yanımdasın. Gitmene de asla izin vermiyeceğim"

 

Heja küçük bir tebessüm gösterip kafasını olumsuzca salladı. Evet burdaydı yanındaydı ama artık kalbi onunla değildi. Elini sol göğsüne götürerek gözünden arsız bir damlanın dökülmesine izin verdi. Dudaklarını ıslatıp Ağir'e baktı.

 

Eliyle bir kaç defa kalbini işaret edip.

 

"Ama sen burda değilsin artık."

 

Büyük bir nefes aldı Heja bu aralar aldığı hiçbir nefes yeterli gelmiyordu. Bu arada arsız göz yaşları yine firar ediyordu gözlerinden. Gözlerine lanet ediyordu. Birazcık sabırlı olun siz yanlız kaldığınızda akmaya alışıksınız diye içinden gözlerine azar çekiyordu. Peki bunun imkanı var mıydı? Yoktu! Gözleride imkansız olana isyan edip göz yaşlarını akıtıyordukar. Heja'nın kendisine verdiği telkin göz yaşlarının önüne geçemedi.

 

"Çarpıp çıktın ordan. Duvarlarımın sınırlarını yıkarak firar ettin. İçim de aşk kırıkları öyle patıyor ki, sana her baktığım da kanıyor."

 

Ağir'in mavi irislerine bakıp "Sen sanıyorsunmu ki dönsen bile yerin eskisi gibi!"

 

Bakışları kısa bir süre bir birlerine kesişti. Heja isyan eden göz yaşlarıyka "Artık bizi azad et Ağir. Bırakta yollumuza bakalım. Sen bana yara oldun. Bundan sonra da, bana senden yar olmaz."

 

Ağir Heja'nın söylediklerine katlanamıyordu. Üst üste direksiyona elini yumruklarını geçirdi. Heja kokan havadan büyük bir soluk aldı. Kafasını cama yaslayıp ona baktı ve çenesini dikleştirdi. Asla kabullenmeyecekti bunları.

 

"Heja bak yaşadıklarımız çok zor şeyler ama ben bizim bunun üstesinden gelebileceğimizi inanıyorum. Beraber olursak bir yolunu bulur atlatırız. Beraber yaralarımızı sarar onarırız."

 

Heja büyük bir kahkaha attı acıyla. Acıdan gülünürmüydü, Heja gülüyordu. İçindeki acıyaydı kahkahaları!

 

" Ağir biz seninle hiçbir şeyi atlatamayız. Ben sana olan güvenimi, inancımı çoktan yitirdim. Allah aşkına artık zorlama, bittik. Devamı ilerisi yok bunun. Ben kabullendim sende kabullen."

 

Ağir öfkeyle çevirdi bakışlarını, kulakları duyduklarını red ediyordu. Gözleri görse bile...

 

" Nasıl kabullenirsin lan bu kadar basit miydi? Bu kadar çabuk mu vazgeçtin bizden."

 

Heja kafasını olumsuzca salladı. Kabullenmesi hiçte basit olmamıştı. Zihnine kazınmıştı her saniyesi.

 

"Basit!" dedi ve gülerek kafasını olumluca salladı. Dudaklarını ıslatıp ısırdı. Onun için bir kelime ile tarif edebileceği bir şey değildi.

 

"Gerçekten böyle mi düşünüyorsun Ağir."

 

Kafasını olumsuzca üst üste bir kaç defa salladı. Öyle mi yansıtmıștı. Fısıldayarak isyan eden bir tınıyla "Çabuk ve basit öyle mi?"

 

Dudaklarını tekrar ıslatıp yutkundu. O anlara geri gidiyordu. Unutmak istediği anlar hemen canlanıyordu zihnin de, keşke silebilseydi o anları zihninden.

 

"Ben sana basitçe olmadığını anlatayım."

 

Yaşadıkları diline dökerken bile canını acıtıyordu. Bu zulüm niyeydi. Heja kaderini kabul ediyordu. Her seferinde tekrar tekrarı niyeydi "Bir gece kocanın odanıza gelmesini mutlulukla bekliyorsun. Sana göre onunla olmayan her saniye özlemdir. O gece geç gelsede geliyor. Biraz surat asıyorsun tabi, bekletilmekten hiç haz etmeyen bir tavırla!"

 

Gözünden arsızca akan gözyaşlarını silip Ağir kokan havadan bir solukla devam etti. " Biraz da naz herhalde, çünkü sen nazını çekecek herkesi arkanda bırakıp, tüm nazlarını birine bırakmışsındır. Sadece ona nazlanmak istersin. "

 

Alt dudağını ıslatıp sesli bir nefes aldı. Şişen göğsünden bedeninin söyleyecekleri için zorlandığını belli ediyordu " Beklediğin içeri girer, tüm heybeti ve yakışıklılığı ile, insan birini her gördüğün de aşık olur mu bilmem ama ben seni her gördüğümde tekrar aşık oluyordum. "

 

Ağir Heja'nın ağzından son cümleyle gülümsedi. O cümlenin arkasından duydukları ile yüzünde dondu gülümsemesi.

 

" O geceye kadar."

 

Elini kafasına vurup "Her anını hatırlıyorum. Her anı zihnim de yaşadıklarımın. Silinmiyor bir türlü kazınmış gibi... Kapıyı kapatarak içeri girdin ve sırtını kapıya dayadın. İlk defa gözlerime bakmadan konuşuyordun."

 

Gözlerini kısa bir süre yumdu. Söyleyeceklerini toparlaması gerekliydi. Her şeyden habersiz bir şekilde sırtını kapıya dayanmış kocasının yakışıklılığına hayran hayran bakan aptal bir Heja vardı o anda. Daha dünyası başına yıkılmamıș giydiği takım elbise veya siyah gömleği evet o an siyah gömleği daha mantıklı geliyordu. Takım elbise giyme diyemezdi lakin mavi gözlerine siyah çok yakışıyor. Siyah gömlek giyme diye azar çekecekti lakin kocası kurduğu ilk cümleyle yeri altından çekti. Heja havada asılı kaldı. Boynunda idam urganı yoktu lakin Heja'nın bedeni havada asılı bir şekilde sallanıyordu "Aşirettin baskısı ile başladın. Ailenin çocuk istediğiyle de devam ettin. Her kelimen canıma batırıyordu. Öyle kalbime değil. Etlerime canıma batıyordu. Ben can acısını nedir o gece tattım."

 

Ellerini havada boşlukta sallar gibi "Amcam hasta dedin."

 

Gözünden akan yaşı silip "Ben doktor değildim ki iğleştireyim. Gerçi o an kendime de faydam yoktu." o an yaşadığı hayal kırıklığı dile dökülecek gibi değildi.

 

"Keje kimsesiz kalacak diyordun. Ben de kendimi kimsesiz bırakıp sana gelmiştim. Biliyor musun? Bu yüzden bana anlatıyorsun halinden anlarım diye anllatığını düşündüm."

 

Heja göz yaşları ile kahkaha attı. Bir kadın can verdiği acılar ile kahkaha atıyordu.

 

"Amcamın emaneti benim de karım olacak."

Gözlerini üst üste kırptı Heja o anlara gidiyordu. O zaman da soluduğu hava Ağir kokuyordu şimdi gibi. O zaman da aldığı nefes ciğerlerine batıp içini kanatmıştı.

 

"Kuman olacak. Kuma olarak bu gelecek diye devam ettin." Diline dökülenler canına batıyordu. Göz bebekleri titredi, ellerininde titrediğini fark edince elbisesinin eteklerini sıkıp kendi etini acıtmaya başladı. Canı değil ruhu açıyordu.

 

Ağir Heja'nın verdiği tepkiyi dikkatlice izliyordu.

 

Heja yutkundu sıktığı etlerini bırakıp elini kaldırıp indirdi, o gece canı çok acımıştı. Başta bu bir rüya hatta kabus diye kendisine uyarıda bulunup tırnaklarını etine geçirdiğini hatırlıyordu. Hayır kabus değildi. O gece kocasını beklerken uyuya kalan bir kadın yoktu. Duyduğu her şey gerçekti ve karşısında ki adam ona acı gerçeği dillendirmiști. Arsızca akan gözyaşlarını eliyle tekrar sildi. Onların akmasından nefret ediyordu.

 

" Ben karşın da dizlerimin üstüne çöktüm. Ömrüm de ilk defa birine yalvardım. O gece bana, bize kıyma diyeydi o yalvarışlar. Sen dinlemedin kulaklarını bana kapadın. Çok canım yanıyordu o gece, içim kanıyordu. Sen sarmadan çıktın gittin."

 

"Ben sonra anladım o acıları hiç bir zaman sarılmayacağını. Evet o gece benim için sabahı olmayan gecelerin başlangıçıydı. Geçmiyordu sanki saniyeler dakikalara onlarda saatlere küsmüş gibiydi. Şimdi bakıyorum da geçiyormuş zaman. Orada takılı kalsa da geçiyor."

 

"Sabahı Keje ile söz yapıldı. Öbür gün nişan. Amca kızındı tabi hiçbir şeyi eksik olsun istemedin. Ben o an anladım. Ben sana her şeyi eksik bırakıp gelmiştim. Kendimi en başından hafiften alıp sana eksik gelmiştim. Belki de biz bu yüzden eksik kaldık."

 

Sağ elini kaldırıp boşver der gibi sallayıp "Zilan saçını yaptırdı ve bana bakıp giyinmeye gitti."

 

Yutkundu Heja!

 

"Berfin Hanımın elin de sandık. Nişan bohçasının için de olduğu. Benim kocamın nişan bohçası, başka bir kadınla olan." Hatırladıkları ile üst üste yutkundu. Kullandığı her kelime canına batıyordu. Dudaklarını bir kaç kez aralayıp kapadı. Konuşmak istemiyordu. Yaşamıştı! Bitmişti o anlar niye hala canı yanıyordu. Yanında ki adam niye hala canını yakıyordu yetmiyormuydu yaşadıkları, yaşattıkları yeterli değil miydi? Niye hatırlatıp yanmasına izin veriyordu. Sevmişti! Burnundan fitil fitil geri getirilmişti. Titreyen gözlerine sesi eklendi.

 

"Senin takım elbiseyle çıkıp gittiğini gördüm. Giydiğin takım elbiseyi o gece için aldığını anladım o an. Çünkü dolaptan alınmamıştı."

 

Ağir Heja onu hazırlanırken görüp acı çekmesin diye yolda ilk mağazadan alıp giymişti. Ağzını açıp konuşmak istediğin de Heja elini onun dudaklarının üstüne koyup durdu.

 

" Bekle söyleyeceklerim bitsin. O kadar basitçe kabullenmediğimi anlamanı istiyorum sadece."

 

Heja elini Ağir'in dudaklarından çekip parmakları ile oynamaya başladı. Parmakları onun tenine değmişti, parmaklarından tiksindi.

 

"Geri geldiğiniz de kapıdan girdiği gibi Zilan zılgıt çekmeye başladı. O da haklıydı abisinin nişanından dönmüştü. Hem de amcalarının kızlarıyla, Heja kimdi ki üzüleni olsun."

 

Büyük bir nefes aldı Ağir kokan. Ciğerlerinden nefret etti, onun kokusunu solumamalıydı.

 

"Kaçıncı can çekip ölmeyişimdi bilmiyorum ama ben yukarda can çekişiyorum. Ama hiçbir şeyin önüne de geçemiyorum. Sonra ki gün düğün alışverişi başladı."

 

Büyük bir kahkaha attı.

 

"Sizinkiler o alışverişe katılmamı istedi. Her halde sen ve kumamı izlememi istiyorlardı. Gözüme yeteri kadar batırmıyorlarmış gibi. Neyse döndüklerinde Zilan odama gelip alışverişte ne yapıldığını ve ne alındığını en ince ayrıntılarına kadar anlattı büyük bir hevesle."

 

O anları hatırlarken bile acısı tazeleniyordu. Bu işkence niyeydi! İşte anlasa tamam Heja biz bittik... Sen veya ben önemli değil biz bittik dese olmuyor muydu? Sesinin titremesi için büyük bir nefes aldı "Çok canım acıdı. Çok yandı. Arsız göz yaşlarım çok firar etti ama ölmedim dayandım. "

 

İnsan acıdan ölmüyordu! Ölseydi Heja çektiği acıyla ölürdü " Öbür gün kocam ve yeni karısı için oda hazırlanmaya başladılar."

 

Başını eğip yüzünü elleri arasına aldı. Onun bu hali Ağir'in göğsünün sıkışmasına sebep oluyordu. Tamam yeter sus demek istiyordu lakin bunu sevdiği kadına söyleyecek gücü yoktu. Heja başını kaldırıp alayvari bir tınıyla "Yatak odası! " iki elinin işaret parmaklarını kaldırıp "benim odamın karşısına kumam için yatak odası hazırlandı." dudakları söyleyeceklerinin zorluğuyla kuruyordu. Aynı boğazının kuruduğu gibi. Elini boşlukta yuvarlayıp "seninle yan odamızın çocuk odası olması için hayal kurardık. Hiçbirin de karşı odanın hayali yoktu. O odanın kumamın odasının olabileceği gerçeğini hiçbir zaman düşünemedim."

 

Kafasını koltuğa dayayıp gözlerini yumdu. Çok canı acımıştı o an. Çok acı çekmişti, kaç defa ölmek istemişti.

 

Acı çektiğini belli eden bir tınının fısıltısıyla " Ve ben o kadar şey yaşamama rağmen ölmedim. Çok istedim. Aklımdan çok geçirdim ama cesaret edemedim."

 

Ağir bir an onun canına kıyma ihtimalini düşündü. Öyle bir şeyin olabilme ihtimali... Kalbi kurur o da ölürdü. Ne demek intihar! Ya sa ölmek.

 

"Çeyiz sermesi yapıldı, Keje'nin annesi yok hem amcasının evine gelin geliyor. Berfin hanım konakta serdirtti çeyizi, millete bakın ben kol kanat geriyorum der gibi."

 

Heja konağa üstünde ki elbiselerle girmişti. Kaynanası teyzesiydi. Yaptığınız doğru değil deyip kenara çekilmiş ve hiçbir şeyle ilgilenmeyip sadece seyretmiști. Belliki Heja'da yapmadığı ne varsa Keje'den yapıyordu. Heja o günlerde çok şey düşünmüştü "Heja'nın kahrolduğunu düşünen yok. Herkesin bana acıyan bakışlarını gördüm. Heja veremedi ama Keja verecek çocuğu diyen fısıltıları. Hepsini duyuyordum. Duymak istemiyordum ama duyuyordum. Gerçekten sağır olmayı istedim o anlar da."

 

İki eliyle göz yaşlarını silip saçlarını arkaya attı "O anlarda geçti. Acı versede geçti. En zor gün başladı. Düğün günündü, kocamın düğünü ama benimle olmayan." silinen göz yaşları gözünden firar edip boynuna dökülüyordu. O dökülen göz yaşları ile güçlenip hayata tutunmuştu.

 

"Neyse işte davul sesleri halay çekenler falan."

 

Yutkunup dudaklarını sım sıkı kapadı. Devamın da sözçükler bile dudaklarına haps olup dökülmek istemiyordu.

 

"Kolunda Keje ile girdin konağa, be-benn" dedi titreyen sesiyle devamını getiremiyor kekeliyordu.

 

Bir kadının ruhu can vermişti orda, kalbi her kanat çırptığın da parçalanmıştı.

 

"Ben pencereden izledim her anını."

 

Kısa bir süre duraksayıp "Hani şair diyor ya ölüm gibi bir şey oldu ama kimse ölmedi. Öyleydi!"

 

"Bir ölüm vardı. Kimsenin ölmediği."

 

İki kadın vardı. Birinin beyazı diğerine kefen olan.

 

"Ben daha fazla dayanamayıp çekildim ordan. O an artık ikinizin de arasında da çekildim. Ben pes edişelerimi ilk o pencerenin yanına bıraktım."

 

Büyük bir nefes aldı, aldığı nefesten nefret ediyordu o anları hatırladıkça.

 

"Sonrasını biliyorsun. Banyo da kendimden geçip bayıldım. Hep merak ettim. Beni o halde gördükten sonra nasıl bırakıp gittiğini."

 

Ağir'in gözlerine çevirdi bakışlarını. Onun da acı çektiğini biliyordu ama umursamıyordu. Ağir'in gözlerinin içine bakarak. "Beni o hal de bırakıp gitmeyi için nasıl el verdi."

 

Ağir yutkundu. Pencere de onu göremeyince kalkıp yukarı çıkmıştı. Kalbinin sıkışmasından anlamıştı Heja'ya birşeyler olduğunu. Odanın için de bulamayınca nasıl korktuğunu şimdi bile hatırlıyordu. Adımları kendiliğinden banyoya girdiğinde onu o halde görünce can vermişti resmen. Onu nasıl yatağa taşıdığını telefona sarılıp nasıl doktor çağırdığını bilmiyordu. Annesi odaya doktorla beraber girmeyinceye kadar zaman geçmemişti.

 

"Ben olduğumu nasıl anladın.

 

Heja gelen soruyu anlamadığını belirtir şekilde kaşlarını çattı. Ağir burnundan soluyarak." Seni banyo da bulup yatağa taşıyanın ben olduğumu nasıl anladın."

 

Hatırladığı ile küçük bir tebessüm kondu dudaklarına. Parmak uçları sarılmıştı tek, tek.

 

"Kanayan parmak uçlarım tek, tek sarılmıştı. Bilmiyorum ama beni o kadar düşüncek tek kişinin sen olduğunu düşündüm herhalde."

 

Söyledikleri ile sesli kahkahalar atıyordu. Attığı kahkahalarla da vücudu titriyordu. Kendisini bir gerizekalı olarak görüyordu şuan.

 

"Ayyy üstüme kuma getirip düğün yapan birinin beni düşündüğünü düşünmüşüm. Şuan kendi mi bir aptal gibi görüyorum resmen."

 

Ağir hiçbir şey söylemedi onun tepkisine sadece "Bendim" diyebildi.

 

Heja dudaklarını kıvırtarak acı içinde tebessüm gösterip "biliyorum" dedi.

 

En başından o olduğunu biliyordu.

 

"Sana yemin ederim ömrümün en zor gecesiydi. Aklımdan neler geçti anlatamam ama bir türlü sabah olmuyordu."

 

Az kaldı bitiyor diye kendisine tekrar bir telkin verip "Sabah uyanıp zılgıtları duyduğum da kabullendim her şeyi. O ana kadar kendime bile itiraf edemezsem de bize dair umutlarım vardı. O an bütün umutlarımı kaybettim. Biz o an bittik. Seni affedebileceğim tek bir neden bırakmadın bana, o gün çektiğim zılgıtlar sanaydı. Ben içimde bizim için senin için bir nevi sela okudum."

 

Bir zamanlar deli gibi aşık olduğu adamın mavi irislerine bakıp " Kadının okuyacağı sela da anca zılgıtlarla olurdu."

 

Heja büyük bir soluk aldı Ağir kokan.

 

"Şimdi sana tek bir soru soracağım. Sence benim kabullenmem çok mu basitti."

 

Ağir'in olumlu anlamda kafasını sallamasıyla "Çok mu kolay vazgeçtim bizden."

 

Ağir Heja'nın kırgınlıklarla dolu olan gözlerine baktı. Verecek cevabı varmıydı ona yutkundu. Heja onun hareket eden adem elmasından anlıyordu bunu. Ağir kafasını direksiyona gömüp gözlerini yumdu. Hepsini yaşamıştı karısına söylediği her şeyi yapmıştı ama pişmandı işte onsuz yapamıyordu.

 

"Pişmanım anla, sana yaşattığım herşey için pişmanım. Özür dilerim bunların hiç birini hak etmedin kabul ediyorum ama ben sensiz yapamam. Sensizliği kabul edemem. İstersen gideriz buralardan yeniden bir yola çıkarız beraber."

 

Kafasını direksiyondan kaldırıp beklenti ile Heja'ya baktı. Heja onun bakışlarından olduğu beklentiyi anlıyordu. Kafasını olumsuzca salladı.

 

" Ağir ben seninle bırak yeni bir yola çıkmayı, kaldırım da bile yürüyemem. Benim sana olan güvenim bitti."

 

Ne zor bir şeydi bir ömür yürümek istediğin insanla kaldırımda bile yan yana gelmek isteyeyememek.

 

Sevdiği kadının gözlerine öfkeyle baktı. Kabullenmese de yürürdü. Ağir gerekirse koluna girer zorla yürütürdü yanın da o yolları.

 

" Yürürsün "deyip gaza bastı.

 

" Seni alıp giderim. Kimse engelleyemez. Yeni bir hayat kurarım bize yeniden başlarız. Hatta zaman bile kaybetmeyelim şimdi gidelim buralardan."

 

Heja şaşkınlıkla bakıyordu ona, ne saçmaladığını bile bilmiyordu Ağir. Gidemiyeceklerini Heja çok iyi biliyordu. Yarın öbür gün ailesi onu geri dönmeye mecbur bırakırdı. İki gün sonra ailem, mecburum diye bahane üretirdi.

 

" Ağir durdur arabayı, ikimizde böyle bir şey olmayacağını biliyoruz. Yarın ailen seni buraya dönmeye mecbur bırakır. Hem amcanın kızıyla nikahlısın asla boşanmanıza izin vermezler."

 

Ağir sert bakışlarını Heja'ya çevirdi. Bunları da o da biliyordu. Heja'yı burdan bir götürse her şeyi yoluna koyardı. Yeter ki Heja yeni bir başlangıca evet desin.

 

" Ben bir yolunu bulurum sen düşünme bunları. Buralardan çok uzakta bir başlangıç. "

 

Heja öfkeyle saçını çekiştirdi. Niye anlamamakta bu kadar ısrar ettiğini anlamıyordu. Acaba omu anlatamıyordu. Oysa bildiği tüm kelimelerle cümle kuruyor ve anlatmaya çalışıyordu. İnsanoğlu beşerdi. Anlamak istemediğinde inad edip isyan ederdi.

 

"Ağir durdur arabayı. İkimiz de olacakları biliyoruz. Karşındakiler ailen atabilseysin zaten başından yapardın bunları bize yaşatmazdın. Kumayı sana getirtenler yarın seni geri de getirtirler."

 

Ağir bir elini saçlarından geçirip ofladı. Heja'nın bu kadar asi olup pes etmemesinden nefret ediyordu.

 

Heja Ağir'in cevap vermeyip yola devam etmesiyle kendisini deliriyormuş gibi hissediyordu.

 

Elini emniyet kemerine atıp çözdü. Beklemeden Ağir'in üstüne atlayıp direksiyonu tuttu. Artık onunla atacağı tek bir adımı yoktu.

 

Gitse bile yarı yolda kalacağı kesindi.

 

Ağir'in Heja'nın yaptığı ile şaşkınlığa uğradı. Hiç beklemediği birşeydi.

 

"Ne yapıyorsun kadın kaza geçireceğimizin farkında mısın?"

 

"Ben her şeyin farkındayım. Sen ne yaptığının farkında değilsin durdur arabayı Ağir."

 

Ağir onu üstünden itmeye çalışsada başarılı olamıyordu. Arabanın hızının yavaşlaması ile Heja elini el frenine atıp arabanın sendelenip durmasını sağladı.

 

Ağir arabanın sendelemesi ile ellerini direksiyondan çekip Heja'nın bedenine sardı. Onun dışarıya savrulmasını istemiyordu. Gerçi Ağir'in kolları buna izin vermiyordu.

 

Heja o an gözlerini sımsıkı yumdu. Yaptığı delilikti ama Ağir'le yaşayacağı hiç bir şeye takati yoktu. Başta bedenin savrulmasını bekledi. Benin de hissettiği kollar ile Ağir'in buna izin vermediğini fark edip sakinleşti. Yüzünde hissesitiği ılık nefes ile yavaş yavaş açtı gözlerini. Ağir'in kap kara olmuş gözleri ile buluştu gözleri ikisi aynı anda yutkundu. Heja bir ara o gözlerde kaybolduğunu iyi biliyordu ama artık yabancıydı o bak

ışlara.

 

Kafasını çevirip doğrulmak için hareket edince, Ağir daha da sarıp izin vermiyordu.

 

"Bize bunu niye yapıyorsun Heja bu kadar mı vazgeçtin bizden."

Heja gülümsedi Ağir'in yüzüne son bir kaç kelimesi vardı ona söyleyeceği.

 

"Ben değil Ağir. Sen bizden vazgeçtin." deyip bedenini yan koltuğa attı. Elini kapının kulpuna atıp bakışlarına Ağir'e çevirdi.

 

"Besse Ağir! besse!" (yeter Ağir! Yeter) dedi ve kapıyı açtı ve "Bitti artık. Kabul et!" deyip dışarı çıktı ve kapıyı sert bir şekilde çarptı. Onun bu hareketiyle Ağir'de kendisini arabadan dışarı attı.

 

Onlara yaklaşan Ferman'ın arabasına elini sallayıp durmasını sağladı. Çarpan kapı sesi ile Ağir'in de arabadan indiğini biliyordu. Ferman'ın arabasına koşarak gidip arabaya bindi. Ağir'in "bitmedi" diye bağıran sesini duysada umursamadan Ferman'a dönüp "abi lütfen sür" deyip önüne döndü. Ferman'da sanki bunu bekliyor gibi gaza bastı.

 

Ağir'i orada arabasıyla yanlız bırakıp konağa döndü.

 

Araba ona bakan Loran'a sonra deyip arkasına yaslandı şimdi bir başkası ile konuşacak takide yoktu zaten. Ferman aynadan Heja'ya bakıp arabayı sürmeye devam etti. Onun neler hissettiğini çok iyi anlıyordu ama kimse Heja'nın içinde ki acıyı bilmiyordu. Güçlü durmaya çalışan yaralı bir kadındı. Konağa geldiklerinde, Heja hızlıca inip içeri girdi. Kimseyle karşılaşmamak için direkt, odasına çıktı. Bugünün ona iyi geleceğini düşünmüştü. Uzun zaman sonra babası ve abisi ile görüşüp hasret gidermişti. Ağir ile yaşadıklarını yok sayacaktı. Dolaptan kendisine kıyafet seçip. Banyoya girdi. Soğuk bir duş şuanda en ihtiyaç duyduğu şeydi.

 

Saçını kurutup üstünü giydi. Banyodan çıktığı gibi odasın da üstünü değiştiren Ağir'i gördü öfke ile arkasını döndü. O bu adamdan uzak durdukça adam sürekli burnunun dibinde bitiyordu. Ne söylese ne yapsa anlamıyordu.

 

"Sen ne yapıyorsun!" diye bağırdı. Zaten araba da yaşadıklarını daha sindirememişti.

 

Ağir ise onu yok sayan karısına bir ders vermek istiyordu. Madem onunla gidecek bir yola hayır diyordu. Bundan sonra konakta kaldıkları yerden devam edeceklerdi.

 

Ağir konuşmadan Heja'ya yaklaşarak kulağına, doğru eğilip "Üstümü giyiyorum, jinamın"

Teninde hissettiği nefele gözlerini yumdu. O kadar şey konuştuktan sonra yüzsüzce gelip odasın da üstünü değiştirmesine delirmek üzereydi. Üstüne söyledikleriyle çıldırmak üzereydi.

 

Parmağını öfkeyle ona doğru sallayıp.

 

"Bana bak Ağir! Ben sana daha önce de bir daha odama girme demedim mi? Ne işin var bur da çabuk çık dışarı."

 

Ağir alt dudağını sarkıtıp güldü.

 

"Heja hatırlatırım bu oda benim de odam. Sen unutmuşsun galiba ben hatırlatayım. Kıyafetlerim eşyalarım burda, istediğim vakit gelirim. Sana seçenek sundum. Sende kabul etmedin. Seni alttan almaya çalışıyorum kendi toparlanman için de zaman veriyorum. Lakin bakıyorum sen fazla cesaretlenmişsin. Beni görmemeler takmamalar falan fakat biliyorsunki eninde sonun da nasıl olsa senle ben aynı yatakta uyuyacağız."

 

Heja büyük bir nefes alıp sabır dedi içinden. Sadece sabır bir kaç saat önce arabada bu konuları konuşmuştu. Her seferinde olduğu gibi boşuna konuştuğunu tekrar anlıyordu.

 

"Ağir aslında sen hayırdır. Ben seni görmezden gelmiyorum ki? Sen anlamamak için diretiyorsun." hayır daha kısa bir zaman önce arabada neler konuşuldu yani böyle yüzsüzlüklere ne gerek vardı. Hırıltılı bir nefesle "Sen benim için yoksun be adam. Bunu anlamak neden sana bu kadar zor geliyor. Sabrımı mı sınıyorsun! Ben seninle aynı ortamda nefes almaya bile tahammül edemiyorum. Sen bana gelmiş aynı yatakta uyuyacağız diyorsun ya. Dene Ağir ağa ! Dene ve gör olacakları yatağı ve seni nasıl yakıyorum gör. Şimdi Ağir istersen oda senin olsun. Ben kendime kalacak bir oda bulurum. Olmadı Loran'la kalırım. O da olmadı gider Elif'le kalırım ama kesinlikle seninle aynı oda da kalmam. Şimdi ben çıkıyorum kararını sen ver. Bakalım seninle aynı yatakta uyuyor muyum? Yoksa uyumuyor muyum?" Deyip sinirle kapıyı çarpıp çıktı odadan.

 

Arkasında öfkeli bir Ağir bırakarak. Sözde Ağir Heja'ya kendisini ve olacakları kabul ettirmek çabasındaydı. Heja onu bertaraf edip geri püskürtüp yoluna devam ediyordu her seferinde.

 

Ona senle bırak aynı yola çıkmayı, kaldırımda yan yana bile yürümem demişti. Şimdi ise söylediklerini kanıtlıyordu.

 

Merdivenleri hızlıca inip aşağı mutfağa indi. Heja, koşuşturma içinde olan kızlara sessizce baktı. Yaşadıklarını gerçekten ona çok ağır geliyordu. Sadece gidinceye kadar katlanabilen için güç istiyordu.

 

 

Bölüm : 22.12.2024 21:26 tarihinde eklendi
Okur Yorumları Yorum Ekle
Hikayeyi Paylaş
Loading...