
Okumadan önce yıldıza basmayı unutmayın lütfen.
Bölümlere vote vermeden okuyan arkadaşlar geriye dönüp oylarlarsa çok sevineceğim sizin birkaç saniyenizi almayan bu işlem benim için çok önemli.
Jutenya_ şurayı tıklayarak benim jutenya aşiretime katılabilirsiniz. 15k olmamıza çok az kaldı. Kocaman bir aile oluyoruz ve ben hepinizi çok seviyorum.
Twitter hesabım Jutenya_
İnstagram hesabım jutenya82
Tiktok hesabım watpadjutenya
Lütfen oradan da takip edin bölüm alıntıları her hafta düzenli halde instagramda geliyor ve fanlarımız bölümlerle ilgili çok güzel edit yapıyorlar.
#azadsaruhan #mardinetutsak #așkadireniș #jutenya #jutenyakitapları etiketleri ile her yerdeyiz. Bu etiketleri kullanıp bize destek verebilirsiniz. Bizim için yapılan edit ve kullanılan etiketlere dönüyorum.
Keyifli okumalar
İnsanoğlu her şeye alışıyordu.
Heja'nın içinde günbegün kopan bir şeyler vardı.
Heja'nın içinden Ağir kopup gidiyordu. Heja dur demiyor. Önünü almak için hiçbir şey yapmıyordu.
Bilmediği bir duygu... Bir karmaşa vardı. Heja çok güzel bir rüyadan şafak sönmeden uyanmışta... Şafağın sökmesini bekler gibiydi.
Yanlış insanlara doğruluk sökmüyordu. Yanlış oldukları için kolaylıkla yanlış yapabiliyorlardı.
Ağir yanlış insandı ve Heja'ya yanlış yapmıştı.
Ve Heja'da doğru olan için çabalıyordu...
Ağir'e bırak senle aynı yola çıkmayı, kaldırımda yan yana bile yürümem demişti. Şimdi ise söylediklerini kanıtlıyordu.
Merdivenleri hızlıca inip aşağı mutfağa indi. Heja, koşuşturma içinde olan kızlara sessizce baktı. Yaşadıklarını gerçekten ona çok ağır geliyordu. Sadece gidinceye kadar katlanabilen için güç istiyordu.
Yaşadıklarını içine gönüp gülümseyerek kızlara selam verdi. "Yardım edebilecek bişi var mı?" diye, konuşup kollarını sıvazlamaya başladı. Kızlar hayır dese de onları duymamazlıktan gelip yemekleri yapmaya koyuldu.
Loran'da eşyalarını odasına bırakıp yardım için aşağı indikten sonra mutfağa girdi. Heja'yı mutfakta görünce onun da yüzünde tebessüm oluştu. Gerçekten seviyordu Heja'yı keyifli sesi ile " Eee ben ne yapayım neye yardım edeyim kızlar."
Heja elindeki salatayı ona uzatıp verdi.
"Loran canım salata ellerinden öper. Zaten diğer işleri kızlarla hallettik. Kalan ufak, tefek işleri yapalım. Kızlar çok yoruldu gerçekten."
Elif gülümseyerek "olur mu Heja abla zaten bu bizim işimiz"dedi.
Heja tebessümle baktı Elif'e Elif her zaman dürüst ve çalışkan birisiydi .
"Olur mu canım hepimiz el birliği ile yapalım. Sizin işiniz diye biz yardım etmiyecek miyiz."
Loran Heja'nın bu yardım sever haline gülümsedi. Ellerini uzatarak "tamam hadi ver salatayı yapayım" dedi.
Salatayı alan Loran ile herkes işine döndü.
Loran Elif'e bakıp ortalıkta görünmeyen ayrılmaz ikiliyi sordı "Keje ile Zilan nerde"
"Loran abla onlar yukarıyı temizliyorlar" dediği gibi ikili içeri girdi.
Zilan elini beline koyup kendisini masaya dayayarak" Ooo bizden mi bahsediyorsunuz"
Loran Zilan'ın mecbur kalmadığı sürece iş yapmadığını bildiği için "evet canım sizden bahsediyorduk"
"İyi insan lafın üzerine gelir. Derler değil mi Heja"
Heja bu sesi duymayı hiç istemiyordu. Bu dünyada duymak istediği tek ses buydu.
"Ben şey diyecektim Keje iti an çomağı hazırla! Sanki o daha uyuyor gibi değil mi Loran"
Keje gözlerini kapatıp açtı. Sakin kalmak istiyordu. Heja'nın canını acıtan o olmalıydı.
"Sen ne demek istiyorsun Heja!
"Keje aksine çok zeki birine benziyorsun. Bence sen ne demek istediğimi anladın."
"Heja bak bulaşmıyayım diyorum. Uzak durayım diyorum. Ama bakıyorum bensiz yapamıyorsun. İlla diyorsun gel laf çak yani olmuyorsun bensiz."
"Keje bak mümkün oldukça benle konuşma diyorum. Ben yokmuşum gibi davran diyorum. Sen sordun bende cevap verdim. İstemediğin şeyler duymak istemiyorsan sormayacaksında. Bazen sizi görünce acaba diyorum. Acaba ben kendi kendime mi konuşuyorum ya da başka bir dil mi siz anlamıyorsunuz. Yoksa başka acıklaması yok yani."
Zilan sessizliğini bozarak konuşmaya başladı.
"Tabi canım sabahtan benle Keje'nin canı çıksın. Siz gezmelerden gelin. Üstüne bu kadar laf kalabalığı edin. Heja sana hatırlatayım! Bu evde sen neysen Keje'de o, ona saygı göstermeye, onunla iyi geçinmeye mecbursun! Bu yüzden bence sen biraz yerini bil. Yarın ne olacağı belli olmaz."
Heja söylenenleri sindirmeye çalıştı.
"Zilan gerçekten sana açıyorum biliyor musun. Gerçekten çok zavallısın. Sırf canımı açıtmak için Keje'ye yanaştın. Sırf canım yansın diye böyle konuşuyorsun. Evet yarının ne getireceği belli değil? Ama ben umarım senin düşündüğün yarınlar da olmam. Allah'ından bul diyorum. Allah bildiği gibi yapsın da kula bırakmasın."
Loran söyleyecek söz bulamıyordu. Ne dese boştu. O yüzden sessizce dinledi onları! Heja elindeki işi bitirince Elif'e dönüp konuştu.
"Canım benim yapacağım bu kadar. Üstüm hep yemek koktu. Ben yukarı çıkıyorum. Misafirler gelince çağırırsınız beni." Deyip mutfaktan çıktı. Hızlı adımlarla yukarı odasına doğru ilerledi.
Merdiven başında Berfin hanımı gördü.
Berfin hanım da Heja'yı görünce adımlarnı durdurdu.
"Geldiniz mi ben Ağir'e söz geçiremedim. Kusura kalma kızım seni göremeyince çıldırdı. Kalsın bir kaç gün kafasını dinlesin dedim dinletemedim. Neyse üzülme bir dahaki sefere gider kalırsın. Akşama misafir var gelmeniz iyi oldu,ona göre hazırlamayı unutma.
Heja içinden ne bitmez bir günmüş diye geçirdi. Ama dışına yansıtmadı. Nasıl olsa bugün hedefine varmıştı. Babası ve abisi ile görüşmüştü. Diğer şeyleri pek düşünmeyecekti.
Yüzünde tebessüm ile cevap verdi! Berfin hanıma.
"Önemli değil ,Berfin hanım. Bende üstümü değiştirmek için odama çıkıyordum. Akşama hazır bir şekilde aşağı inerim." Deyip Berfin hanımın yanından geçip çıktı odasına. Bir an acaba Ağir hala orda olur mu diye düşündü. Sonra vazgeçip içeri girdi. Odasını boş görünce sevindi. Yarın ilk iş Ağir'i sinirlendirse oda için güzel bir çözüm bulmaktı.
Üstünü kokladı gerçekten yemek kokuyordu. Bu sefer süpriz kimseyi istemediği için kapıyı kilitledi.
Tekrardan kısa bir duş alıp hazırlandı. Genelde özel günler hariç yöresel kıyafet giymezdi ama bugün yöresel bir kıyafet seçip giydi. Saçlarını maşa ile şekillendirip hafif bir makyaj yaptı. Takı olarak sadece boynunu ve elini kaplayan altın eldiven setini taktı. Aynada son kez kendisine bakıp artık hazır olduğuna kanat getirdi.
Odasından çıkıp aşağı indi. Herkesin kapıya doğru gittiğini görünce oda yönünü oraya çevirip illerledi. Keje yine Ağir'in yanın da yerini aldı Heja'da tekrar Loran ve Berzan'ın yanına geçti. Gelen erkeklekler evin erkekleri ile tokalaşıp geçmek için hareket etti. İçlerinden bir genç elindeki çiceği Heja'nın eline verip hızlıca geçti. Herkes şok olmuş bir şekilde Heja'ya baktı. Heja mahcup bir şekilde gülümseyerek.
"Heycandandır" dedi ve önüne döndü.
"Herhalde çok heyecanlı çocuk ne yapsın diye toparlamaya çalışıp devam etti.
Ağir'in bakışları karşısında yine görsel şölen yaratan karısındaydı. Evde misafir olduğunda onun odasından çıkmasını yasaklaması gerekiyordu. Heja'nın ona dönmeyen bakışlarıyla öfkeyle önüne döndü.. Sevdiği kadın çok güzeldi. Hemde Şavkı ayı kıskandıracak kadar güzeldi.
Kısık bir sesle fısıldayarak "Bu kadar güzel olmak haksızlık"
Sonra içinden evet heyecandan diye tekrar etti. Keje yanında onun fısıldadığını duyduğu için sinirle elbisesinin eteğini sıktı. Bir defa olsun ne giydiğine bile dönüp bakmamıştı. Sorsa üstünde ki reng ne diye ona bakmadan cevaplayamazdı lakin ilk karısının güzelliğini fısıldayarak kendine itiraf edebiliyordu. Bu anları beynine kazıdı. Vakti geldiğinde burnundan fitil fitil getirecekti.
Kız isteme olacağı için kadınlı erkekli aynı odada oturacaklardı.
Berfin hanım yüzünde gülümseme ile ilerledi misafirlerinin yanına. Heja onlarla aynı ortamda fazla bulunmak istemediği için mutfağa geçti.
Mutfakta Zilan bir ileri bir geri gidip geliyordu. Fazla heyecan yaptığı belliydi. Gelenler iyi ve varlıklı bir aileydi.
Heja bugünkü konuşmalardan sonra, onu görmeye pek tahammül etmiyordu artık. Bu yüzden sadece kızlarla uğraşıp onlara yardım etti. Servis edilecek şeyler hazırlanıp servis tabaklarına koyuldu. Heja tabakları tepsiye dizip Zilan'la beraber içeriye taşımak için eline aldı. Zilan odaya geçip servis edince Heja tepsiyi Berzan'a verip geri döndü. Bu hareketi üzerine çicek veren gençin bakışları Heja'ya döndü. Ağir bu bakışları fark etti ama içinden sakin ol dedi.
Sıra kahvelere gelince Zilan elin de kahvelerle geldi. Heja'da lokum ve suyla. Yaşlı kadın Heja'ya daha dikkatli baktı. Heja ona da ikramda bulununca "adın ne"dedi?
Heja kadına gülümseyerek "Heja" diye cevap verdi.
Kadın da ona gülümseyip kahvesinden bir yudum aldı.
Oğluna bakınca oğlu kafasını olumlu anlamda salladı.
Kadın kahvesinden ikinci yudumu alıp. Kocasına Mithat beye döndü. Bakışlarıyla işaret verdiğinde. Mithat bey boğazını temizleyerek konuya girdi.
"Efendim geliş amacımız belli. Allah'ın emri peygamberin kavliyle kızınızı oğlumuza istiyoruz."
Berat bey gülümseyerek baktı Mithat beye. O da böyle temiz ve iyi bir aileye kız vermek isterdi ama ağalığı oğluna devrettiği için onun da kararı çok önemliydi.
"Mithat bey sizin ne kadar iyi bir aile olduğunuzu bilmeyen yok. Oğlumuzu araştırdık maşallah çok iyi yetiştirmişsiniz. Ama ben ağalığı oğluma bıraktım. Bu kararıda onun vermesini isterim."
Ferman yüzünü buruşturup yine yok sayılışına üzüldü. Büyük kardeş olmasına rağmen ona değil Ağir'e sorulmasına sinirlendi sessiz kalıp bir şey de demedi sadece yumruğunu sıktı.
Ağir elindeki kahveyi indirerek babasına dönüp "Baba benim içinde uygundur. Zilan bacımın mutlu olacağına inanıyorum. Sen uygun görmüşsen bence de uygundur."
Mithat beyin eşi Zilan ismini duyunca şaşkınca gözlerine açtı. O biraz önce adını sormuştu. Zilan değil Heja'ydı onun istediği.
"Oğlum bir yanlışlık var biz Zilan'ı değil. Diğer kardeşini istiyoruz."
Ağir şaşkın bir şekilde kaşlarını çatarak "Loran'ımı istiyorsunuz"
"Hayır oğlum biz Heja'yı istiyoruz. Allah'ın emri peygamberin kavli ile kardeşin Heja'yı oğlumuz Fatih'e istiyoruz."
Keje içtiği kahveyi püskürdü. Ferman ise boğazına kaçan kahve ile öksürmeye başladı. Berzan kendini tutamayıp gülmeye başladı.
Ağir sinirle ayağa kalktı" siz ne diyorsunuz bee" diye bağırıp gür erkeksi sesiyle konağı inletti.
Mithat bey yaşının verdiği olgunlukla " oğlum sinirlenme sakın ol" dedi ve bakışlarıyle oğlunu gösterip "Fatih geçen sefer geldiği zaman görmüş. Bize anlatınca biz de gelip kapınızı çalalım dedik. Galiba ondan önce ablası var. Siz evet diyin bir söz takıp, bekleriz."
Ağir'in sinirden gözü seyirmeye başladı. Karşısında duran ailenin ne konuştuğunu anlamaya çalıştı. Sonra Fatih diyen adamın çiceği Heja'ya verişi geldi aklına.
Hızlıca yürüyüp Fatih'in yakasına yapıştı.
"Sen kimi ne zaman gördün bir daha söyle" diye öfkeyle genç adamın yüzüne bağırdı.
Fatih Ağir'in ellirini yakasından çekmeye çalıştı ama başaramadı. Ağir'in gücü kuvveti ortadaydı. Hele yaşadığı öfkeyle değil yakasında ki ellerden kurtulmak öfkesine karşı koymak çok zordu.
"Geçen gün gördüm. Kırmızı elbiseli olan adını bilmiyordum. Bugün de mavi zubun giyinmiş. Tamam Ağir ağa bu kadar sinirlenme. Babamın dediği gibi beklerim."
Beklerim demesi ile Ağir'in kafasını Fatih'in suratına indirmesi bir oldu.
"Sen ne diyorsun lan. Gelip benden karımı mı istiyorsun? Heja benim karım lan karım! Sen nasıl beklerim dersin." Deyip bu sefer suratına yumruğunu indirdi.
Herkes şok olmuş bir şekilde birbirine baktı.
Fatih "ama senin yanında karın vardı. O Berzan'ın yanındaydı. Sordum Berzan ağa evli değil dediler."
Ağir susmayıp konuşan Fatih ile sinirden gözü seyirmeye başladı.
"O benim karım lan karım hala sen neyi soruyorsun. Keje'de karım Heja'da karım. Şimdi siktir olup gidin. Bir daha sokağımdan bile geçmeyin anladınız mı?"
Heja donup kaldı. Çevresinde ne yaşanıyor anlamıyordu. İçinde bir şeyler koptu. Kendinden iğrendi. Bugün kendisine gidelim diyen adamın gerçeği ortadaydı. Midesi bulanmaya başladı. Oysa bu gerçeğe hazırdı. Bunları işitecekti! İki kadın bir adam veya bir adamın iki karısı... Ağir karısına gidelim yeniden bașlıyalım diyordu lakin bilmediği her seferinde ondan bir eşik uzağa gidiyordu. Bu gece iki kadın için karım demiş ve bir eşiği geçmişti. Bugün iki kadına karım diyen adam yarın sırtı sıvazlanıp iki yatak hakkın diyeceklerdi ve bu gece karım diyen adam iki kadının yatağını kendisine hak görecekti.
Fatih şaşırmış bir şekilde önce Heja'ya sonra Ağir'e baktı. Başını eğip tamam dedi. Böyle güzel bir kadının, böyle bir kaderi yaşamasına üzüldü.
Ağir yakasını bırakıp Heja'ya döndü. Heja'nın gözlerindeki öfkeyi tiksintiyi gördü.
Mithat bey ailesini alıp hızlıca konaktan çıktı ve gitti. Şimdi birbirleri ile kalan aile üyeleri vardı.
Ağir'in hiçbir şeyi taktığı söylenemezdi. Gerçi bu öfkeyle sağlıklı düşündüğünü söylemek çok zordu. Hızlı bir şekilde ilerleyip Heja'nın kolundan tuttu ve onu odanın ortasına resmen savurdu.
"Ne demek oluyor bu" diye ofkey yüzüne bağırdı. Gözlerini kısa bir süre yumup açtı. Mavi irisleri öfkeden simsiyahtı.
"Heja bu olanlar ne demek oluyor açıkla. Nasıl sana görücü gelir. Beni düşürdüğün hale bak! Ben Ağir Mirakan! Ben bu gün karımın isteme merasimin de bulundum. Bu ne demek oluyor biliyor musun?"
Heja çevresin de ona bakan ailenin üzerinde tek, tek dolaştırdı başlıklarını.
"Ne demek mi oluyor Ağir. Sen bak hiç ilgim olmadığı halde çıldırdın. Ne oldu karının isteme merasimini izlemek çok mu zor geldi. Ama ben daha kötülerini gördüm ve izledim. Ben kocamın düğününü izledim. Daha sayacak çok şey var ama boşa kürek çektiğim için anlatmıyorum. Ama ben bugün daha kötüsünü de gördüm. Neydi biliyor musun senin biz iki kadını aynı cümle içinde anman. Şuana kadar yaşadığım en rezil şeydi! Senin bana hesap sorma gibi lüksün yok. Bundan sonra bende ki tüm haklarını yitirdin."
Keje altan alta sırıtarak baktı onlara istediğini.
Daha erken alacaktı.
Ağir Heja'nın söyledikleri ile donup kaldı. Gerçekten anlıyordu artık Keje onların hayatının her anın da var olacaktı bundan dönüşü yoktu. Yine de bugün olanların bir açıklaması yok diye geçirdi içinden kendini yaşananlarda haklı çıkarmak için ikna eder gibi.
"Heja bilerek mi yapıyorsun. Gerçekten bilmiyorum. Süslenmiş püslenmiş, bir şekilde aşağı iniyorsun. Hayırdır Heja ne yapmak istiyorsun."
Heja büyük bir nefes alıp cenesini kaldırdı.
"Peki Ağir sen istediklerimi verebilecek misin. "
" Verebilirim Heja iste dünyayı sereyim önüne. Ama böyle davranma artık ."
"Tamam Ağir madem ısrar ediyorsun. Söyleyeyim gerçi söylüyorum anlamıyorsun ama olsun. Belki tekrar, tekrar söyletsem anlarsın. Boşa beni gideyim orta da hiç bir sorun kalmasın. Boşa da hepimizin yaşadığı bu zulüm bitsin."
Heja'nın söylediklerine bile tahammülü yoktu. Onu kolunu tutup iyice kendine çekti.
"Heja bir daha ağzından boşanma kelimesi çıkmasın. Sen de anlayacaksın gerçeği sana bu kapıdan başka kapı yok. Bunu o kafana sok."
Heja ellerini onu tutan ellere koyup Ağir'in elinden kurtulmaya çalıştı. Gerçi madem anlamıyordu. O da onun kurdurmasını sağlardı.
"Ağir asla anladın mı asla! Bir daha benim adıma karar verme. Kısmetimi itme. Nasıl olsa senden boşanınca ben yoluma bakacağım. O zaman lazım olacak" dedi ve Ağir'in elini ısırıp kolunu kurtardı. Ağir'i ittiği gibi odadan çıkıp yukarı koştu. Odasına girdiği anda kapıyı kilitledi.
Kimsesiz bir gecenin, kimsesiz açılarının sahibiydi.
Çok sevmiş ve çok sevildiğini zannedip Ağir'e sırtını dayamıştı.
Ve ilk sevildiğini sandığı adam tarafından öyle sırtından değilde göğsünden vurulmuştu.
Heja kapısını kilitledikten sonra dudakları yaşadığı anın hazıyla yukarı doğru kıvrıldı. Yüzünde istemsizce bir gülümseme peydah olunca sessiz adımlarla yatağa ilerleyip yatağına uzandı.
Aşağıda patlamaya hazır bomba gibiydi ortada dolanan bir Ağir Mirakan vardı. İsmi gibi Ateş topuna dönmüş çatacak yer arıyordu. Gözlerini kapatıp açtı ve burun kemerini sıkıp öfkeden ateş saçan gözlerini etrafında dolaştırıp çatacak kurbanını aramaya başladı.
Bakışları ona sırıtarak bakan Ferman'da durdu yaşananlar çok hoşuna gitmiş gibi görünüyordu?
Ağir karısının arkasından gitmeyip öfkesini kontrol etmeye çalışıyordu ama işte geçecek gibi değildi.
Berat ağa ise ortalıkta kızgın boğa gibi duran oğluna baktı. Bu gece öfkesiyle alev alacakmış gibi duruyor ve alevin hepsini sıçrayacağına emindi.
Berfin hanım elindeki kahveyi keyifle yudumlayıp yaşadığı anın hazını yansıtarak yerinde duruşunu dikleştirdi. Baba oğlunun bu halini izlemek ona büyük bir keyif veriyordu. Zilan da üzgün ağladı ağlayacak gibiydi. Sözde hayalleri yıkılmış hüsrana uğramış bir izlenim sergiliyordu.
Loran'la Berzan bir birlerine bakıp sessizce odadan çıktılar. Hayır o odada durup kimsenin öfkesine kurban gitmek istemiyorlardı.
Ağir kendisinin bu halinden mutluymuş gibi görünen Ferman'a doğru hızlıca ilerledi. Piyango Ferman'a vurmuştu! Önce ondan başlayacaktı. Ferman'ın önünde durduğu gibi yakasından tutup ona sırıtan yüzüne kafasını indirdi.
Oda da bulunan hiç kimse bu tepkiyi beklemiyordu. İki kardeşe şaşkınlıkla baktılar. Çocuklarını o halde gören Berfin hanım çığlık attı ve telaşlı bir şekilde elindeki kahve fincanını indirip yerinden kalkmak için hareket etse de Ağir eliyle dur işareti yaptı.
Zira bu ikisinin meselesiydi.
Ağir burnunu tutan Ferman'a gülümseyerek, baktı. Hastaneden çıktığından sonra her seferinde atışıyor kavga ediyorlardı. Boğazını temizleyip kuruyan dudaklarını ıslatıp dudaklarının sadistçe kıvrılmasına izin vererek.
"Eee Ferman bakıyorum hoşuna çok gitti yaşananlar. Kötü günümde kardeşim olup yanım da duracağına neden hep karşımdasın."
Ferman deli dana gibi birine sataşmak için yer arayan Ağir'e baktı. Sanki yüzüne biraz önce o kafayı yememiş gibi dudakları keyifli bir hal aldı ve odada yankılanan gür erkeksi bir kahkaha attı.
"Ağir herkes hak ettiğini yaşar. Sen daha fazlasını yaşayacaksın! Daha bunlar başlangıç. Ve ben bugün gibi keyifle izleyeceğim. Sen haklı olsaydın. Bugün bir abi gibi yanın da olurdum ama haksızsın! Haksız olduğun gibi üste çıkıp haklı durmaya çalışıyorsun Üstüne bizden destek beklemen ne büyük ironi. Bak küçücük bir şey de nasıl delirdin. O kadın neler yaşadı hiç düşünmedin. Senin başka kadının kollarına gidip üstüne alış kabullen demeni dinledi. En zoru da bugün burada başka bir kadının adının yanına kendi adının da anmasını gördü. Bas bas bağırdın! Ağir benim iki karım var diye. Bence sen çok"dedi biraz duraksadı. O an Heja'nın gözlerin de olan yıkıma bizzat şahit olmuştu. Bir erkek olarak bir kadının karşısında kendisi utanmıştı. Törelere adetlere ve mecburiyetlere için lanet ediyordu. Bir kadının yıkımı gözler önünde an be an şahittiler lakin elinden hiçbir şey gelmiyordu. Bu onu çıldırtan en büyük etken hiçbir şey yapamamak.
Bakışlarını o yıkımın sahibi Ağir'de sabitledi. Alt dudağını keyifle sarkıtıp "çok fazlasını hak ediyorsun. Ve evet merak ediyorsan? Ben çok keyif aldım izlerken. Bu konun noktasın da bile yanında değilim." deyip burnunu tutarak odadan çıktı. Asla onlar gibi olmayacaktı.
Berfin hanım giden oğlunun arkasından Ağir'e bakıp elleriyle alkış yaparak ayağa kalktı.
"Biliyor musun Ağir? Bazen sana üzülüyorum. Yazık diyorum, sonuçta anneyim ve sen benim evladımsın. Sonra yaptıklarını görüyorum" görüyordu özellikle Heja'nın yaşadıklarına şahit oluyordu ve canı açıyordu. O kadını bu hale sokan kendi evladıydı. Ona göre hiçbir kadın Heja'nın yaşadığını yaşamamalıydı. Yüzüne acı bir tebessüm yerleşti. Oğlu yaşayacağı her şeyi hak ediyordu. Kuruyan dudaklarını ıslatıp içindeki ızdırabı sesine yansıtarak " Beter olsun diyorum. Nasıl olsa babasının oğlu, o diyorum. Sevmekten ne anlar.O giden kadın varya? Hani senin biriçik karım deyip, üstüne kuma aldığın! Heja bunların hiç birini hak etmedi hepimiz bunu biliyoruz. Sen de biliyorsun. Şimdi kinini bizden uzak tut. Nefretini kusmak istediğin bir yer varsa aynaya bak." Deyip onları odada bırakıp çıktı. Baba oğul bir birlerini teselli edebilirlerdi.
Berat ağa karısının söylediklerinden sonra, sinirlensen de şimdilik yapabileceği, hiçbir şey yok.Oğlunun omzuna vurarak.
"Sakin ol geçecek, sadece sabır. Herkes üstüne düşen kaderi yaşayacak" deyip ayağa kalktı. O da biliyordu Heja'nın kabul etmeyeceğini. Gerçi Narin ve Boran 'ın kızlarıydı. Sesizce kabul edip yerine sinmesi şaşırtıcı olurdu. Narin Karadağlı ben sevmediğim biriyle evlenmem deyip tüm aşiretlerin önünde başına silah dayamıştı ve bir ilk yapıp beşik kertmesinin bozulmasını sağlamıştı. Bu düşünceler içinde Ağir'i arkasında bırakarak çıktı.
Şimdi Ağir, Keje ve Zilan üçlüsü kalmıştı. Zilan abisine bakıp özgünce dudaklarını ısırdı ve dolu dolu gözlerle ağladı ağladı gibi duruyordu. Hızlı hareket edip birden abisine sarıldı. Başını Ağir'in göğsüne yaslayıp "Abi üzgünüm,"diye ağlamaya başladı. Bunlar timsah gözyaşları idi, kendisi oyuncu olduğu tiyatro sahnesini kurgulamış şimdi de oynuyordu. Hıçkırarak titreyen sesiyle "Sen bunların hiç birini hak etmedin. Acaba Heja ne yaptı da? O adam gelip hemen istedi. Sen bunu onun yanına bırakmazsın biliyorum." dedi ve ağlayarak kollarını ondan çekip hızlı adımlarla odadan çıktı. Merdivenleri çıkarken sırrıtmayı ihmal etmedi.
Keje kocası ile uzun zaman sonra ilk defa aynı ortamda, yanlız kalmıştı. Bir de sürekli esip gürlemesi... Onun gözünde baya çekici yapıyordu. Sevmediği kocası artık onun ilgisini çekiyordu. Sinsice sırıtıp biraz kısa bir süre düşündü ve belki ben de Ağir' in kafasına şüphe tohumları ekerim diye içinden geçirdi? Ağir'in yüzüne üzüntüyle bakıp.
" Ağir üzülme, her şeyi ailen için yaptın. Heja'da birgün anlayacak! Hem sizden bu kadar erken vazgeçmesi doğru değil. Senin bu zor günlerin de yanında olması gerekirden. Yaptıklarına bak bence iyi bir dersi hak ediyor. Zilan söylediklerinde haklı, o gün senin yanın da değil Loran'ın yanında durdu. Bugün yine aynı şeyi yaptı. Bence sen etraflıca bir düşün? Bir de alyansını takmıyor herkesin yanlış anlaması normal. Heja'yla da konuş sonuçta üstüne kuma gelen ilk kadın o değil. " Ardı ardına onun haksız olduğuyla ilgili cümle kurup Ağir'i ikna etmeye çalıştı. Şeytan detaycıydı.
Ağir karşısında konuşan kadını sessizce dinledi. İçinden lanetler etti bu kadın için! Heja ile bu duruma gelmişti. Keje'nin kolunu tutup sıkarak kendisine doğru çekti. Aslın da iyi bir dersi en önce, Keje hak ediyordu. Adamın mavi irisleri öfke saçıyordu. Keje'nin gözlerinin içine öfkeyle bakarak "Kejeeee" dedi Ağir uzatarak. Nefesi kadının yüzüne tenine değiyor ve kadın arsızca adamı sűzüyordu.
"Keje, bak bana akıl verecek, en son insan bile değilsin! Sen karımın arkasından konuşma cesaretini, nerden aldın... Hiç bilmiyorum? Ama bir daha olursa karışmam! Senin bu eve niçin geldiğin belli. Haddini bil! Eğer merak ediyorsan söyleyeyim Heja senin gibi değil. O evli iken başkasına bakacak biri hiç değil. Belki sen evli bir adama gelebilirsin ama o evliyken başka birine bakmaz. Bir daha Heja hakkın da ağzından tek bir kelime duyarsam karışmam." Deyip Keje'yi sertçe itti.
Keje bütün öfkesini ona kusmaktan çekinmeyen kocasına hayal kırıklığı ile bakıp hızlıca arkasına bakmadan gitti. Ağir tek başına kalıp durdu yerinde. Sonra öfkesine hakim olamayarak. Herşeyi kırıp dökmeye başladı. Yine de yeterli gelmiyordu şark odasını darma dağın etti.
O öfkeyle yukarı çıktı Heja'nın odasının önüne geldiğin de elini kapı kulpuna attığın da, kapının kilitli olması Ağir'in öfkesini daha artırdı. Kapıyı yumruklamaya başlasa da Heja açmadı kapıyı.
"Heja aç şu kapıyı" diye öfkeyle bağırdı. Sesini odalarına dağılan Konak halkı duyuyor lakin kimse Ağir'in öfkesinden nasiplenmek istemiyordu.
" Heja sana şu s*ktiğimin kapısını aç diyorum. Açmazsan kırarım."
Heja içerden daha fazla dayanamayıp. "Ağir git, lütfen git! Bende insanım etten kemiktenim. Allah aşkına git. Benim düşünmem lazım. Sindirmem gerekli. Bak katlanamıyorum, anlamıyorsun. Yarın konuşuruz! Şimdi lütfen git. Ben şuan da seni görmeye hazır değilim. Yoruldum anla artık, sen belki görmüyorsun ama ben darmadağınığım." dedi ağlamaklı.
Ağir kafasını kapıya dayanarak dinledi Heja'yı. Heja'nın ağlamaklı sesi öfkesini alıp götürmüştü.
" Tamam "yumruk yaptığı elini kapıya vurup "Şimdilik tamam yarın seninle detaylıca konuşacağız," deyip arkasını döndü ve yukarı çıktı. Üst katlarda boş olan misafir odasını kullanıyordu artık.
Heja giden Ağir'in arkasından rahat bir nefes alıp yatağa doğru ilerledi düşünmemek için uyuması gerekliydi. Sesizce yatağa uzanıp gözlerini rahatsız bir uyku için kapatıp uyudu.
Sabah çalınan kapı ile uyandı. Saate baktığında dokuza geldiğini gördü. Bu kadar uzun süre uyuya bilmesine şaşırdı! Genelde her zaman erken uyanan bir yapısı vardı.
Uykulu hali kapıyı açtığında, karşısında Elif'i gördü. Elif mahcup bir şekilde, "Ağir ağam sizi kahvaltıya çağırıyor" dedi.
Heja sabah sabah uyandığı gibi içinden, sabırlar çekti. Bu adamdaki azmide anlamıyordu. Ona hayır dedikçe o tekrar tekrar aynı şeyleri yaptırıyordu.
"Elif'ciğim ona yorgun olduğumu uyuduğumu söyle. Kahvaltıya gelmeyeceğimide ekle."
Elif "tamam "deyip aşağı indi.
Heja'da hazırlanmak için kendine kıyafet seçip banyoya girdi. O sofraya asla oturmayacağını söylemişti. Artık kabul etmeleri gerekliydi.
Ağir tek başına inen Elif'e baktı. Dün gece baya düşünüp yeni kararlar almıştı. Bu kararlar arasında Heja'nın onlarla aynı sofraya oturması da vardı.
Elif Ağir ağanın yanında durup "Ağam Heja Hanım yorgun, uyuyacakmış size afiyet olsun dedi." Ağir onu yine dinlemeyen karısı ile elindeki çatalı sinirle tabağa fırlatıp masadan kalktı.
Berfin hanımın "bırak oğul uyusun" cümlesine cevap vermeden. Hızlıca yukarı çıktı. Ağir dün gece herkese fazla müsemma gösterdiğini düşünmüş. Artık buna göre davranacaktı. İlk olarak bu kararlardan Heja faydalanacaktı.
Heja'nın odasının kapısına gelince önce elini çalmak için kaldırdı, sonra vazgeçip direk odaya girdi. Kapının kilitli olmamasına sevindi. Bu bile bir gelişme dedi içinden. Odaya girdiğin de Heja'yı göremeyince banyoya yöneldi. Banyodan gelen seslerle orada olduğunu anlaması zor değildi. Çıkmasını beklemek için yatağa oturup beklemeye başladı.
Heja banyoda elini yüzünü yıkayıp üstünü giydi saçlarını önden örüp arkada birleştirdi. Sıra yüzündeydi. Gözlerinde sürmeyi çok severdi. Önce rimelini sürdü, sonra sürmesini çekti. Sonra şeftali rengi rujunu, güzel bir çildi olduğu için fondötene gerek duymadı. Evet güzel duruyordu. Bugün yine pes etmediğini gösterip güçlü görenmek zorundaydı. Aynayadaki görüntüsüne bakarak az kaldı dedi ve banyodan çıktı.
Tabi sabah sabah odasında bir Ağir beklemiyordu. Uyku mahmurluğu ile kilitlemediği kapıya lanet etti.
Ağir dizinde biten beyaz elbisesiyle melekler gibi güzel olan karısına hayranlıkla baktı. Onu her gördüğünde öfkesi balon gibi sönüyordu. Ayağa kalkıp ona doğru yaklaştı elini Heja'nın yüzüne doğru götürünce, Heja geriye doğru adım attı. Bu hareketle Ağir elini yumruk yapıp indirdi. Heja'nın ona en ufak bir temasta bile geri çekilmesine katlanamıyordu.
"Çağırdığım halde kahvaltıya neden gelmedin."
Heja sürekli Ağir ile aynı yerde saymaktan gerçekten sıkılmıştı. Sanki hergün aynı yemeği ısıtıp,ısıtıp önüne koyuyordu.
"Ağir yeni uyandığımı görüyorsun. İkincisi ben o masa da yerim olmadığını söylemiştim. Bu ısrar neden! Karın zaten yanında benden ne istiyorsun. Mutlu mesut yuvanızı izleme mi? Haaa pardon dün ikimiz için karım dedin. Herhalde birimizin, sağına birimizin soluna oturmamız beklentin. Kusura bakma ama ben o kadar alçalmadım daha. "
Ağir öfkesini yüzüne vurmaktan çekinmeyen karısına baktı. Evet dün bir anlık sinirle konuşmuştu. Gerçek varki söylediği yanlış değildi.
"Evet dün bir anlık sinirle söyledim. Ama söylediklerim yalan değildi. İkiniz de benimsiniz! Ve ben ikinizi aynı masa da görmek istiyorum. Ben sana seçenek sundum Heja! Sen kabul etmedin. Madem kabul etmiyorsun. Hergün izlemeye alış. Yok diyorsun ki hayır ben katlanamam teklifim senin için hala geçirli."
Heja Ağir'in söyledikleri ile kendisini tutamayıp Ağir'in yüzüne tokatı indirdi. Söyledikleri iğrenç şeylerdi. Her saniye kendisine lanet ediyordu böyle bir adamı sevdiği için. Sinirden titreyen elini yavaşça indirdi.
Ağir yüzüne inen tokatla Heja'da olan bakışlarını çekmiyordu. Bu tokatı çoktan hak ettiğini,biliyordu ama ne olursa olsun onu bugün o masaya oturtacaktı.
Heja iğrenerek baktı Ağir'e bu adamdan artık iliklerine kadar nefret ediyordu.
"Sen çıldırmışsın! Ne dediğini bilmiyorsun. Bu kadarı fazla hemde, çok fazla. Benim böyle bir şeyi kabul edeceğimi nasıl düşünürsün. Git karınla kahvaltımı edersiniz yemek mi yersiniz umrumda değil. Ama aynı tablonun içinde beni hayal etmeyin. Sen ne dediğinin, beyninin dilinden dökülenlerden haberi yok! Ne yapmak istediğinin farkında bile değilsin. " Sinirden vücudu tirtitriyordu. Gözlerini kapatıp açtı biraz sakinleşmesi gerekliydi ama olmuyordu. Aynı öfkeyle tıslar şekilde "Sen bu musun gerçekten. Ben seni mi sevdim? Her gün yeni bir yüzünle karşılaşıyorum. Ben Heja'yım Ağir! hani uğruna ölürüm dediğin. Beni hergün farklı bir şekilde aşık oluyorum dediğin kadın! Canımı neden bu kadar yakıyorsun. Sözlerinle beni öldürüyorsun."
Ağir Heja'nın hayal kırıklığını görüyordu ama artık o da biliyordu. Bu hayatı yaşamaya mecburdurlar. Alışıp hayatlarına devam edeceklerdi. Çok fazla ileri gittiğinin farkındaydı lakin ona göre Heja'nın artık kabullenmesi gerekiyordu. Sustu ona verecek tek bir cevabı yoktu. Belki Ağir bu değildi ama bu Ağir olmaya mecburdu.
Heja'nın sinirden titreyen elini tutarak onu çekiştirerek sürüklemeye başladı.
Heja kapıya tutunup onu çekiştiren adama baktı. Öfkeyle "Gelmek istemiyorum." diye bağırdı ve
"Senden nefret ediyorum" ile devam etti.
Ağir elini kurtarmaya çalışıp ona nefretini kusan karısına baktı. Tutuğu eli sıkarak onu sürüklemeye devam etti.
"Nefrette bir duygudur Heja! Sen yanım da olduktan sonra ben nefretine bile razıyım."Deyip aşağıya kadar durmadı.
Aşağı indiği gibi Heja'yı zorla yanına oturttu.
Keje Zilan'ın yanına oturmuştu. Zilan ve Keje onların bu haline altan bakıp güldüler. Heja'ya ve onun acı çekmesi ikisinin de hoşuna gidiyordu.
Loran ve Ferman Berzan onun için üzülüyorlardı. Ferman elinden bir şey gelemenin siniriyle elindeki bardağı sertçe masaya vurdu.
Ağir Ferman'ın yaptığı ile yüzün de zafer sırıtmasıyla baktı.
Heja masadan kalkmak için hareket edince. Ağir kolunu tutup sertçe yerine oturttu. Elini sıkarak "sakın" diye sertçe uyardı.
"Senin yerin burası, sakın bir daha kalkmaya kalkışma."
Heja Keje ve Zilan'ın önünde tartışma yaşamak istemediği için sustu. Ağir'e öfkeyle bakıp önüne döndü. İçinden bu son bir daha bunlarla aynı masaya oturmayacaksın diye tekrar ediyordu.
Ağir yerinde sakince oturan Heja ile keyiflendi" Artık böyle olacak herkes alışamaya mecbur "dedi ve sandalyesine oturup kahvaltısına devam etti.
Berat ağa oğlunu ve gelinin keyifle izliyordu. Çay bardağını eline alıp arkasına yaslanarak içti Onun gözünde oğlu olması gerekeni yapmıştı... Hatta geç bile kalmadığı söylenebilirdi.
Bide Berfin hanım vardı. Yazık der gibi baktı baba oğuluna, ikisi için gerçekten üzülüyordu artık.
Ağir arada kahvaltısına hiç dokunmayan karısına baktı. Sadece yanına oturmasını değil eski Heja'yı, şen şakrak evin neşesi olan Heja'yı istiyordu.
Kulağına eğilip" kahvaltını et" dedi. Heja onun nefesini değdiği yeri silmek ister gibi eliyle boynunu silip "tokum" dedi. Ağir önünde bulunan patetesli omleti alıp onun önüne koydu. Heja çok severdi. Bakışlarıyla omleti gösterip "sen çok seversin ye"
Heja ona bakmadan yüzünü buruşturup kafasını olumsuzca salladı. Yüzünü buruşturarak önüne döndü. Yedi yabancı biri görse Heja'nın o masada zorla oturduğunu anlardı.
Karısının bu hareketine sinirlense de sustu. Șimdilik bu bile bir gelişmeydi. Kahvaltısını ettikten sonra Heja'nın kulağına ikisinin duyacağı bir tonda " kalk beni geçir"
Heja Ağir'in söylediklerini duyunca gözlerini irice açıp ona döndü. Bir ara onunla dalga geçtiğini düşündü. Çiddi olduğunu farkedince gülümsedi.
Ayaklanan Ağir'e bakıp Keje'ye döndü. Eline çatalı alarak "Keje git, kocanı geçir" dedi.
Ağir'in öfkeli bakışlarını görsede takacak halde değildi. Ağir'in yüzüne bakıp
"Neee" dedi e'leri uzatarak. Omzunu öylesine sallayıp "Yanına ben oturdum geçirmek onun hakkı, hakkı üstüme geçmesin. Bilirsin beni sürekli adil biriyimdir."
Keje sırıtarak baktı Heja'ya, Ağir'i sevmiyordu. Bu yüzden Ağir'in yaptıklarına hiç üzülmüyordu. Belki sevseydi kıskanırdı, ama umrunda değildi. Onun keyiflendiren tek şey Heja'nın acı çekmesiydi.
"Olur mu Heja'cığım bak kocamız, senin geçirmeni istiyor gibi. Ben sıra mı sana verdim. Git geçir kocamızı" dedi.
Heja duydukları ile pes dedi. Bu kadar geniş mezhep beklediği bir şey değildi. Zilan kendini tutamayıp kahkaha atmaya başladı. Bu kadarı ona bile fazlaydı. Herkesin ona baktığını görünce doydum deyip hızlıca masadan kalktı.
Heja hala Keje'nin söylediklerini sindirmeye çalışıyordu lakin karı kocanın söyledikleri sindirebilecek şeyler değildi. Ellerine masaya koyarak kalktı. Boğazını temizledi, hala gitmeyip bekleyen adama baktı sonraya Keje'ye döndü. Bu kadar alttan aldığı yeterdi.
"Pes diyorum valla pes! Yemin ederim tencere kapak gibi bir birinizi bulmuşsunuz. Bence siz karı koca birbirinize bir şans verin. Nasıl olsa mezhebiniz bir, çok iyi anlaşırsınız."
Ağir'in bir şeyler söylemek için ağzını açmasına izin vermeden. İki elini beline koyup konuşmaya devam etti. Bu hali mahalle karılarına benzesede umursamadı. Zaten yakın bir zamanda onlar gibi Keje ile saç baş bir birlerine gireceklerdi.
" Bana bak Keje seni kaç defa uyarıyorum anlamıyorsun. Bana sataşma. Bir daha uyarmam. Dakika başı kocamız deyip benim asabımı bozma! Malum ben orta da koca göremiyorum."
Ellerini belinden çözüp Ağir'i Keje'ye doğru biraz itip.
"Ben onu sana verdim al tepe tepe kullan. Malum sen alışıksın ikinci el kullanmaya, ama ben değilim."
Heja duruşunu dikleştirdi. Susan bir yapıya sahip değildi ama o konuştukça karşısında duranlar bir türlü anlamıyorlardı.
"İkinize lütfen diyorum bak lütfen. Ama siz anlamazsınız diye söylüyorum türkçe de karşılığı rica etmek. " Ferman dudaklarını bir birine bastırıp gülmemek için kendisini zor tutuyordu ama Heja devam ettikçe bu zor görünüyordu. Heja boğazını temizleyip " Haaa işte rica yani ondan lütfen karı koca benden uzak durun. Ben ikinizin hayatında olmak istemiyorum. Şimdi Keje kalk kadınlık vazifeni yap, Berat bey bu konularda çok hasas ve böyle şeylere hiçbir zaman göz yummaz. "
Berat ağaya dönüp." Değil mi Berat bey? Beni uyardığınız gibi yeğeninizi uyarın. Malum bu konular da çok cahil duruyor. Ben sizin onu en iyi şekilde uyaracağınızı inanıyorum. Nasıl olsa bu konuda çok tecrübelisiniz. Engin bilgi ve tecrübelerinizden yeğeniniz de yararlanmalı. Uygun olduğunuz bir saatte bana anlattığınız gibi detaylı bir şekilde yeğeninize de anlattın." Deyip arkasını döndüğü gibi hızlıca yukarı çıktı.
Ferman ve diğerleri gülmemek için kendilerini zor tutuyorlardı. Berzan Loran'a dönüp, sessizce "Heja on diğerleri sıfır" deyip kolunu masaya koyup eliyle yüzünü sakladı. Kendisini tutamayıp sessizce gülmeye başladı ama hareket eden omuzlarından güldüğünü gizlemesi imkansızdı. Heja hepsini ber taraf edip gitmişti.
Ortalığı sessizlik kaplamıştı. Heja yine, yapmıştı yapacağını. Ağir sözde onu masaya oturtup bir yerden başlamıştı. Ama son golü yine Heja atıp gitmişti.
Keje hala gitmeyip ayakta duran kocasına baktı. Heja birbirlerine şans vermesini söylemişti ama Ağir'e Keje bile fazlaydı. Keje kafasındakileri sirkeleyerek kalktı.
Ağir'e dönüp "Ağir ağa seni geçireyim "
Ağir konuşacak kelime bile bulamıyordu. Eliyle otur işareti yapıp sessizce aşağı indi. Arkasından Berzan bağırıp "abi dur seninle konuşmak istediklerim var."
Ağir ile Berzan arabaya beraber ilerlediler. Uzun zaman olmuştu. Berzan'la yanlız konuşmayalı. Arabaya bindikten sonra Berzan genzini temizleyip "Abi nasılsın"
Ağir elini boşver der gibi sallayarak. "Nasıl olduğum ortada ama eminimki sen benim durumumu konuşmak için gelmedin. Anlat bakalım ne oldu."
"Abi biliyorsun, benle Betül uzun zamandır seviyoruz birbirimizi! Abi görücü gidecekmiş. Annemlere söylesen gidip istesek. Onu başkasına verseler yaşayamam, abi lütfen bir çözüm bul."
Evet Berzan'la, Betül'ü çoktan biliyordu. Heja'nın halasının kızıydı ama Berzan'a, Betül'ü vereceklerini hiç sanmıyordu. Hele bu son yaşananlardan sonra. Yine de babası ile konuşacaktı. Olması için elinden ne gelirse yapardı.
"Tamam Berzan ben babamla konuşurum. Bir kaç güne gider isteriz. Bakalım ne olacak."
Berzan minnetle baktı abisine "Sağol abi bu işi çözeceğini biliyorum. Gerçi Amine hanım olmaz demiş. Abime ihanet edemem, birde bizden hayır gelmezmiş. O Betül'ümü bir versin başımın üstünde taşırım ben onu." Diyerek gülümsedi.
Ağir geçmişi hatırladı o da, Heja için dünyayı yıkarım demişti! Oysa onu en çokta o yıkmıştı.
Ama ne yaparsa yapsın Heja'dan vazgeçme gibi bir niyeti yoktu. Dün düşündüklerini bugün eyleme dökecekti. Gerçi sabah masa olayı elinde patlamıştı resmen. Bu gece ne olursa olsun o odada onunla, beraber uyuyacaktı.
Şirkette gittikten sonra annesini aradı. Herkesi alıp çiftliğe bir kaç günlüğüne gitmelerini istedi. Heja'nın tek başına kalmak için gitmek istemiyeceğini düşünüyordu. Yine de işini garantiye almak için annesine Heja'yı götürmemesini tembihledi.
Annesi arayıp çiftlikte olduklarını söyleyince, Sultan ablayı arayıp evdeki hizmetlilerin hepsine izin verdiğini, Heja'ya da haber vermemeleri konusunda uyardı. Heja'nın bu aralar mecbur kalmadıkça odasından çıkmadığını biliyordu.
Şimdi sıra Ferman'daydı. Onun da sekretini arayıp Şanlıurfa'ya iş amaçlı gitmesi gerektiğini söyledi. Ferman arayıp mırın kırın etsede, sonunda gitmeyi kabul etti. Onu orada iki üç gün oyalardı artık.
Şimdi şirkette masa da oturmuş akşam olmasını bekliyordu. Önce düşündü ne çok sevmişti, Heja'yı! Hele Heja'nın düşünmeden herkesi arkasın da bırakıp ona gelmesini. Kendisi de biliyordu, Heja'nın şuanda yaşadığı hiçbir şeyi hak etmediğini. Belki Heja kadar cesaretli olamıyordu. Başta babası ve aşiret ağalıkla tehdit etsede kabul etmemişti. Şimdi anlıyordu o Ferman kadar da olamıyordu. Ferman gibi olmak hep korkutmuştu onu aslında? Ferman'ın ailesinin istemediği bir evlilik yapması. Üstüne ilk yılda çocuk istenmesi ondan. Ferman karısı üzülmesin diye her şeyi yapmıştı. En son ki kavgada karısını alıp konaktan çıkıp gitmişti. Aileden hiçbir şey kabul etmeyip sıfırdan bir hayat kurmuştu. Babası da kimse yardım etmesin diye elinden geleni yapsada annesinin gizlice iş kurmasın da yardım ettiğini biliyordu. Yine de Ferman ve Dila çok zor zamanlardan geçmişlerdi. Şimdi ise bir kızı vardı. Kızı olunca annesinin üzülmesine dayanamayıp geri dönüp anne ve babasının elini ölmüşlerdi. Tabi bir iki gün kaldıktan sonra İstanbul'a geri dönüşlerdi. Ferman bir defa el öpmeye birde vurulduğu zaman Diyarbakır'a gelmişti. Ailemin olaylardan çevreden etkilenmesini istemiyorum deyip kestirip atmıştı.
Heja Ağir gittikten sonra aşağı mutfağa inip kahvaltısını etti. Daha sonra Elif 'ten yardım isteyip Ağir'in kendi odasında bulunan bütün eşyalarını Keje'nin odasına gönderdi. Artık Ağir'in odasına gelmesi için bahanesi kalsın istemiyordu.
Keje, Ağir kızar diye diretse de Heja onu takmadı. Üstüne "Bugün kocamız dedikten sonra eşyaların senin odanda olmaması haksızlık olurdu" deyip onu susturdu. Sonuç olarak Ağir'in bütün eşyaları Keje'nin odasına taşındı.
Öğleden sonra Berfin hanımın isteği ile herkes çiftliğe gitti. Heja hepsinin gideceğini duyunca gitmek istemediğini söyleyip odasına çıktı. Gerçi kimse ona gelmesi için teklifte etmemişti. Şimdi ise bugün olanları düşünüyordu. Düşünmeyi bırakıp abisini aradı. Onunla güzel bir sohbet ettikten sonra, konu boşanmaya geldi. Murat ona göndereceği dosyayı imzalamasını ve Ağir ile Keje'nin düğünleri ile ilgili ne bulursa göndermesini istedi.
Heja odasından çıktığında sessiz olan konakla biraz ürktü! O hiç alışık değildi. Böyle sessizliğe sonra mutfaktada kimseyi göremeyince odalarında olabilecekler diye düşündü. Fırsat bu dedi ve herkesin yokluğundan yararlanıp, Keje'nin odasına gitmeye karar verdi. Orada istediği şeyleri bulabilirdi Düğün albümü ve Cd'si kesin ordadır diyordu.
Odanın kapısının önüne gelince. Düğün günü Ağir'le Keje'nin bu odaya gelişleri geldi gözünün önüne. Sonra arkasını döndü yapamam dedi. İçerisi kocası ile yeni karısının namahremleriydi. Bu kadarını kaldıra bileceğini hiç düşünmüyordu. Kendi kendisini telkin etti.
Yapa bilirdi!
Dişlerini sıktı elini yumruk yaptı. Yapabilirdi hızlıca arkasını dönüp kapı kolunu indirdi. İçeri girdiğin de gözlerini sımsıkı kapattı. Görmek istemiyordu, görmeye mecbur olduğu halde. Aradan geçen kısa bir süre sonra kendisini ikna eder gibi mecbursun deyip gözlerini yavaşca açtı.
Güzel ve titizlikle hazırlanmış odaya baktı. Krem kahve tonlarında düşenmişti. Kendisini o an kötü hisseti. Kafasında ki düşünceleri atıp hemen gözleri ile etrafa bakındı. Tuvalet masasının çekmecelerine baktı yoktu. Sonra odada bulunan konsolun yanına ilerledi. İlk çekmecede bulamasa da! Son çekmecede şans ona gülmüştü. Cd'yi alıp albümü açtı. Dış çekim için farklı farklı yerler seçilmişti.
Salaklığına gülüp albümün altın da olan zarfa baktı. Tahmin ettiği gibi yedek fotoğrafların hepsi içindeydi. İçinden bir kaç tane alıp. Herşeyi eskisi gibi düzenleyip hızlıca çıktı odadan.
Kendi odasına geldiği zaman büyük bir nefes aldı. Şimdi bunları abisine ulaştırması lazımdı? Onu da Elif'le yapardı artık. Fotoğraf ve Cdyi güzel bir yere saklayıp oturdu, yatağına. Kısa bir süre düşünüp, bakalım Ağir kıyafet ve eşyaların, Keje'nin odasına taşınma meselesine ne diyecek dedi ve gülümsedi.
Kendisini çıkacak fırtınaya hazırlamıştı.
Ağir düşünceler için de akşamı etti. Akşam olduğu gibi hemen yola koyulup konağa doğru yol aldı. Adamları arayıp istediği hazırlığı yapmalarını istedi... Konağa girdiğin de hazırlanan masayı görünce keyiflendi. Bugün Heja ile aralarındaki sorunları çözmek istiyordu. Elinde olan kutuya baktı. İçindekini Heja'nın beğenmesini umut edip. Hızlı adımlarla yukarı çıktı. Heja'nın odasının önünde durup üstünü düzeltti. Kapıyı çaldı gir sesini duyunca içeri girdi.
Heja kapısı çalınınca Elif sanmıştı. Karşısında Ağir'i görünce baya şaşırdı. Kaşlarını çatıp "Yine ne istiyorsun Ağir" sert üslubuyla konuştu.
Ağir karşısında kendisini, görmekten hiç memnun olmadığını açık, açık belirtmekten hiç çekinmeyen karısı ile gözlerini devirdi.
Elini Heja'ya uzatıp" gel benimle sana bir süprizim var. "
Heja karşısın da durup ona elini uzatan Ağir'e tek kaşını kaldırıp baktı. Ne yani o eli kendi isteği ile tutacağını mı düşünüyordu.
"Git başımdan Ağir! Senden süpriz filan isteyen yok."
Karısının söylediklerini duymamış gibi, Heja'nın elini tutup birden çekiştirdi. Heja bu adamın eliyle olan derdini bir türlü çözemiyordu. Sürekli tutup çekiştiriyordu.
Aşağı geldiklerinde yerlerde olan mum ve gül yapraklarına baktı. Olanlara hala bir anlam veremiyordu. Ağir onu hazırlanmış olan masaya doğru götürdü.
Heja sadece bakıp ona ayak uydurdu. Ağir onu götürüp masaya oturtunca, Heja anında kalkmak için hareket etti. Ağir kollarını sertçe tutup "sakın" dedi. Karşısına oturup Heja'ya baktı. Heja ise adamdaki ruh değişimine. Artık şizofren olduğunu düşünüyordu. Ne yapacağını merak ettiği için sessizce bekledi.
Ağir Heja'ya bakıp göz kırpıp "başlasana sevgilim" dedi. Heja sevgilim kelimesinden bir gün bu kadar nefret edeceğini hiç düşünmemişti.
"Sen ye ben aç değilim."
Ağir karşısında yaptıklarına umarsız duran karısını izliyordu tamam dedi içinden. Elindeki kutuyu açıp ayağa kalktı Heja'nın yanına yavaşça yürüdü.
"Heja'm bu sana layık değil, ama yeni bir başlangıç için ilk adım. Sana kendimi affetirmek istiyorum."
Heja kutunun içindeki kolyeyi, boynuna takmak için hareket eden. Kocasının elini tuttu. Hayal kırıklığı bitmiyordu, karşında ki adam ona her seferinde bunu yaşatıyordu.
"Yeter" dedi hızlıca ayağa kalkarak. Şuanda kendisini o kadar basit hissediyordu ki, gerçekten bu kadar basit olarak mı görmüştü. Gerçi ne bekliyordu ki bu kadar basit bir kadın olarak görmese onu üstüne kuma getirir miydi? Düşündünkleri zihninde dönenler başından kaynar suların dökmesini sebepti. Ağir'in gözlerine öfkeyle baktı. Boğazı yırtılacak gibi öfkeyle "Gerçekten bu saçmalık bitsin. Düşünüyorum Ağir sana kendimi bu kadar basit hissedirecek kadar ne yaptım." diye bağırdı. Gece karanlıktı lakin Ağir'in yaptıkları gecesini daha da karartıyordu. Öfkeden sinir krizi geçirmek üzereydi.
"Arkam da herkesi bırakıp gelmem mi böyle düşündürdü sana bunları." yüzünü sıvazlayıp göğsünü şişirterek bıkkın bir nefesle "Gerçekten bir yemek ve bir kolye için mi bu kadar çabam? Ben bu kadar basit bir kadın mıyım?" hırıltılı bir nefes aldı hayır hiç bir nefes ona yeterli gelmiyordu.
"Ağir sen eve geç gelipte biz tartışmadık. Ya da arkadaşlarınla habersiz içmeye gitmedin. Sen benim üstüme kuma getirdin! İhanet ettin. Aldattın Ağir! Senin bunun farkına varman için ne yapmam gerekiyor."
Öfkeyle masanın örtüsünü çekip herşeyi devirdi. Gözlerinde büyük bir öfke kocaman bir hayal kırıklığı vardı. O bunların hiç birini istemiyordu. Sadece sevilmek istemişti, sadakat istemişti. Ağir hiç birini verememişti.
Heja'nın hareketi ile masadaki içecek Ağir'in üstüne döküldü.
Ağir Heja'nın kolundan tutup baktı gözlerine. Bir zamanlar her adımın da heyecan duyan karısına. Eskiden aşkla bakardı bu gözler. Şimdi ise nefretle!
"Heja ne yapmamı istiyorsun haaa! Söyle onu yapayım lan. Görmüyor musun, sensiz olamıyorum. Tamam dedim. Hataydı ama artık geriye dönemiyorum. Neden anlamıyorsun? Bize bir şans versen, yeniden denesek mutlu olsak. Heja'm sensiz yapamıyorum sensiz uyuyamıyorum. Anla beee kadın! Anla artık!"
Heja sabah ayrı şimdi ayrı konuşan adama baktı. Başından söylemişti her şeyi, Ağir kulaklarını tıkamıştı oysa. Bugün de Heja tıkayacaktı kulakarını Ağir'in söylediklerine.
"Ağir ben burada bas, bas bağırdım. Pişman olursan afetmem dedim. Kabul de etmem. Benim çektiklerimin yanında, senin çektiğin hiçbir şey? Benle sen diye bir şey yok artık. Ben hiçbir zaman bir kolyeyle gönlü alınacak, bir kadın olmadım. Yazık beni hala tanıyamamışsın. Dün ikimiz için karım dedin. Sabah sözlerinin arkasında durup devam ettin. Üstelik beni kumamla aynı masaya oturtun."
Kadının aklı almıyordu. Hayır tepkisini en başından koymuştu. Bu neyin diretmesiydi. Bütün öfkesini Diyarbakır'a duyurmak ister gibi " Şimdi bana Allah aşkına söyle, Ağir ben senin gözünde gerçekten bu kadar basit birimiyim? "diye bağırdı.
Ağir söyleyecek söz bulamadı. O sadece bir şeyleri onarmak isyordu. Heja zaten her zaman asiydi. Hiçbir zaman boyun eğmeyen birisiydi. Şimdi olduğu gibi. Belki onlara bir şans verir diye düşünmüştü ama Heja değil şans yüzüne bile bakmıyordu.
Batmış olan üstüne baktı düşünmek için zaman kazanması lazımdı?
Heja'nın kolunu bırakıp. " Tamam" dedi. "Sen bekle burada ben üstümü değiştirip hemen geliyorum" dedi ve yukarı çıkmaya başladı.
Ağir gittikten sonra Heja aklına gelenlerle arkasından koştu. Eşyaları Keje'nin odasına gönderdiğini unutmuştu.
Odaya girdiğin de dolap kapaklarını açmış ve donmuş bir şekilde bekleyen Ağir'e baktı kahretsin ki bugün bu adamla evde yanlızdı.
Ağir odaya giren Heja ile ona döndü. Tahmin ettiği şey olmaması için dua etti. Yoksa bugün kimse bu kadını elinden alamazdı.
"Kıyafetlerim nerde Heja" konuşurken dolabı karıştırmaya devam ediyordu. Saat çekmecesini açtığında onların da olmadığını fark etti. Sonra kravatların ve ayakkabıların olduğu yere baktı. Büyük bir nefes alıp, makyaj masasına döndü. Ona ait olan parfümlerin bakım ürünlerin hiçbiri yoktu.
Oda da ona ait hiçbir şey yoktu. Ona hala bir cevap vermeyen karısına döndü.
"Eşyalarım nerde Heja"
Heja bugünün verdiği şansa lanet etti. Şanstan ikisi evde yanlızdı. Ağir'e yutkunarak bakıp cevap verdi. Nasıl olsa olanla ölmüşe çare yoktu.
"Eşyaların olması gerektiği yerde Ağir."
"Öylemi Heja!"
"Öyle Ağir."
"Peki bayan çok bilmiş, benim eşyalarımın olması gereken yer neresi."
"Bayan değil, kadın Ağir. Bu konularda ne kadar hasas olduğumu biliyorsun."
Heja şuanda konuştukları konun saçmalığına baktı. Biraz önce aşağıda bir birlerini öldürmek üzereyken başaramadıklarını ama bu yolda azimle yürüdüklerini anladı. Büyük bir nefes aldı keşke yarına bıraksaydı kıyafet işini.
"Eşyalarına gelirsek Ağir."
Ağir kollarını göğsünde bağlayıp.
"Evet Heja eşyalarıma gelelim."
"Hepsi Keje'nin odasın da, düşündüm nasıl olsa oda senin karın. Kıyafetlerinin onunda odasında bulunması hakkı dedim zaten geçen gün oda konusu konuşmuştuk, bende hepsini ona gönderdim."
Ağir'in artık sinirden kaşı seğiriyordu.
"Sen eşyalarımı bizim odamızdan attın. Bunu mu demek istiyorsun."
"Ağir benle sen diye bir şey yok. Bizim diye bir şey de yok."
İşaret parmağını ona doğrultup "Yanlız sen."
Parmağı ile bu sefer kendisini gösteririp "yanlız ben."
"Bu yüzden Ağir bu kadar şaşırma şimdi git karının odasın da üstünü değiştir."
"Heja sen benimsin ve ikimiz biziz bunu o kafana sok yarın o eşyalar buraya geri taşınacak. Üstelik sen tek başına taşıyacaksın. Nasıl topladıysan öyle dizeceksin bu oda bizim odamız. Artık sabretmekten vazgeçtim. Düşündüm de uzun süredir beraber uyumuyoruz. Bir yerden başlamamız gerekli. Ben seninle burada eskisi gibi kalmaya karar verdim."
Heja Ağir'e dikkatlice baktı çiddi olduğunu fark edince, biraz uysal olmaya karar verdi. Malum ikisi koca konakta yanlızdı.
"Tamam Ağir yarın gider kıyafetlerini getirir dizerim. Hatta sen de burda kalabilirsin ama ben yarın bütün eşyalarımı toplar çıkarım buradan."
"Heja gerçekten o kadar, söyledikleriminden. Bunu mu anladın. Ben sana diyorum ki artık eskisi gibi aynı odada kalacağız. Sen bana diyorsun ki ben giderim. Şimdi gel yanıma sana sarılıp uyuyacağım."
Heja artık kesinlikle Ağir'in şizofreni olduğuna kanaat getiriyordu zira yoksa bu kadar anlamıyor olması imkansızdı.
"Ağir benim ölüm bile seninle aynı yatağa girmez madem böyle, sen uyu sana iyi geceler. Ben kalmak için kendime başka bir oda bulurum" dediği gibi arkasını dönüp hızlıca çıktı odadan. Ölürdü de onunla aynı yatakta uyumazdı.
Arkasından aynı şekilde Ağir'de çıktı. Merdiven başında kolundan tuttu Heja'yı.
"Bana bak ben dediysem geleceksin odaya. Başka yerde uyumak filan yok. Ölsen de ölünü alır götürürüm şimdi öneme düş yürü!"
Heja öfkeyle baktı Ağir'e "Öyle mi?" dedi gözlerine bakarak. Bir hışımla kolundan iterek kurtuldu elinden.
"Ağir ağa dur orda! Ben sana ölsem de gelmem dedim. Sen bana ölsen de götürürüm diyorsun. Bunu başından beri planladın değil mi? Ben de sözümün eriyim ölsem de gelmem. Bakalım ölümü o odaya nasıl götürüyorsun." Dedi ve kollarını açarak bedenini bir çuval gibi savurup kendini merdivenlerden aşağı bıraktı.
Ağir sadece" Heja" diye bağırabildi.
Merdivenlerden aşağıya yuvarlanan Heja'ya dehşetle bakıyordu. Elini uzatıp tutamamıştı bile karısını, Heja dediğini yapıp sırf onunla aynı odada kalmamak için kendisini aşağı atmıştı
| Okur Yorumları | Yorum Ekle |