4. Bölüm

4. Bölüm

Jutenya Jutenya
jutenya

 

Adını bilmediğiniz insanların hikayesini ya okumayın ya da boş yorum yapmayın. Dışardan izlemesi kolay çekmesi ise zordur demiş yazarın biri...

 

Bir kader vardı kimsenin istemediği. Genç kızın kafası karma karışık bir şekilde ayakta duruyordu. Bir adım atsa özgürlüğüne ona biçilmek istenen kaderi ezip geçecekti. Lakin abisinin cesedini geçip gidecek kadar vicdansız değildi. Gözlerini kısa bir süre yumdu.

 

Genç kız sadece odadan arkasına bakmadan çıkıp gitmek istiyordu. Ama bunun nelere sebep olacağının da bilinçindeydi.

 

Peki Zerya abisinin cesedini ezip geçmeye hazır mıydı.

 

Değildi!

 

Kapı kulpunda bulunan elinin üstüne başka bir elin konulması ile irkildi. Elin sahibini biliyordu ama yine de korkuyordu. Başındaki çefyenin çekilmesi ile daha da titremeye başladı.

 

Boynunda hissettiği nefesle kaskatı kesildi yine, elin de olsa bu adamın aldığı nefesi keser rahat ederdi. Kulağında ses "korkma" dedi lakin korkmayacak durumda değildi.

 

"yașananlara mecburuz" diyen sesle yutkundu. Bu neyin mecburiyetiydi.

 

Ömrü boyunca bir insanın ölmesini hiçbir zaman istememişti. İlk defa birinin aldığı nefesin kesilmesini istiyordu.

 

Madem onun nefesi kesilmiyor du, kendi aldığı nefesleri seve seve feda edebilirdi.

 

Azad dudaklarını Zerya'nın kulağına doğru yaklaştırıp fısıldayarak "Gitmedin seçimi sen yaptın Zerya bundan sonra olacaklara itiraz etmez hakkın yok. Tam anlamı ile karım olacaksın. Şimdi sessizce arkanı dön ve kadınlık görevlerini yerine getir." adam ne yaptığının bilinçindeydi. Her şeyin tam anlamıyla gerçekmiş gibi olması gerekiyordu. Belki Fatma kapıdaydı. Belki de odada başka bir şeyler vardı.

 

Zerya ise kadın olmak istemiyordu... hele Azad'ın kadını olmak hiç istemiyordu. Peki buna itiraz hakkı var mıydı. Yoktu yanındaki adam her şeyi peşin peşin konuşmuştu değil mi? Genç kız kendi dünyasında düşünceler içinde kaybolmuş gibiydi. Adamın ona dediği her kelime farklı bir dille konuşuyor ve Zerya o dili bilmiyor gibiydi. Genç kız olabileceklerin korkusuyla kafasında sadece yaşayacakların korkusunu yaşıyordu.

 

Bedenin çevrilip sırtının kapıya dayanmasını bir yabancı gibi izledi. Evet ne itiraz ediyordu ne de bir tepki gösteriyordu. Azad'ın boynunda hissetiği nefesi iğrenerek hissetti.

 

Gömleğinin düğmelerini açtığın da korkusu daha büyüdü. Bir umut bunu sadece onu korkutmak için yapıyor diyordu ama o duracak gibi görünmüyordu. Genç kız bedenini iyice kapıya yasladı. Ayakta durmak için kendisini zor tutuyordu.

 

Azad üstünde ki gömleği çıkarken onu gözlemliyordu. Mavi gözleri boşluğa düşmüş tepki verip istemiyorum derse vazgeçecekti.

 

Zerya ise bambaşka bir alemde gibiydi. Onun hareketlerini izliyor ama tepki göstermiyordu. Bu topraklarda yaşayıp örfü adeti töreyi biliyordu ama törenin birgün gelip onu bulacağını hiç düşünmemişti. Artık nikahlı kocası olsa da tanımadığı biriydi ve karşısındaki yabancının elleri bu sefer elbisesine gitmişti. Bunu yapa bilir miydi? Karşı durabilir miydi? Niye canı çekilmiş gibi hissediyordu. Niye bir tepki göstermiyordu. Elbisenin üstünden sıyrılışını odanın bir tarafına fırlatışını da görüyordu. Hayır bunu kaldıramayacaktı. Bedeni titredi. Psikolojikmen çökmek üzereydi. Azad'ın kulağına söylediği hiçbir şeyi duymuyordu. Sadece olanlardan korkan küçük bir kız çocuğu vardı.

 

Hayır buna dayana bileceğini hiç sanmıyordu. Kucağa alınmıştı bir umut belki vazgeçmiştir dedi. Öyle bir şeyin olmayacağını bile bile kısa bir anda olsa umut etmek istedi.

 

Lakin farkında değildi. Bayılmak üzereydi. Titriyordu genç adam bunu fark edip kucağa almıştı. Sırtı yumuşak yatağın soğuk çarşafıyla buluşunca Zerya'nın umudu da bitti. Kulağındaki fısıltı "titriyorsun üşüyor musun?" diyordu lakin genç kız anlamıyordu. Gözlerini sımsıkı kapattı. İtiraz etmeyecekti ama karşılıkta vermeyecekti. Vücuduna değen her temasta kendisinden iğreniyordu. Karşısındaki adamın karşısında tamamen savunmasızdı. Ona yardım edebilecek kimsesi yoktu şuan yaşadıklarını abisinin canı için kabul ediyordu o da ruhu ile beraber ölüyordu.

 

Bir ara gözlerini açıp Azad ile göz göze geldi. Anlasın istedi ne yaptığını. Genç adam göz yaşlarını silip "korkma küçüğüm istemediğin hiçbir şey olmayacak" diye onu sakinleștirmeye çalışıyordu. Zerya ağladığını o an anladı. Onun küçüğü veya hiçbir şeyi değildi. Adam onu göğsüne çekti. Ellerini saçlarına uzatıp okşayıp "sakin ol geçecek güzelim" diyordu. Fakat genç kız bunun farkında değildi. Başka bir evren başka bir dünyadaydı.

 

Kaç dakika sürmüştü zaman niye bu kadar uzundu. Saniyeler mi takılı kalmıştı da vakit bir türlü geçmiyordu. Azad'ın kulağına söylediği hiçbir şeyi anlamıyordu. Zerya içinden bir an önce bitsin diye dua ediyordu. İlk birleşimi olacaktı ilk defa bedeninden bu kadar tiksiniyordu. Bedenin ki acı ruhundaki kadar büyük değildi. Hem bedeni acı hissetmesede ruhu açıyordu. Bu da yetmezmiydi? Kocaman bir insanlık suçu işleniyordu. Çığlık atıp bağırmasa da ruhu avaz avaz hayır diyordu. Bu da suç değil miydi?

 

Oysa adam ona istemediği bir şey yapmıyor. Kulağına sakin ol sözlerini mecburiyetlerini sıralıyordu.

 

Genç adam kızın korktuğunun bilinçinde yana kaydı. Zerya ise yaşadığı işkencenin son bulduğunu anladı. O da bitmişti bedeni değil ama ruhu yara bere içinde kalmıştı. Sarılacak gibi değildi. Kendinden hayattan her şeyden tiksinmişti Zerya...

 

Ona göre bu yatağa girdiğinden beri artık Zerya değildi. Mesela artık hiçbir zaman babasının ter temiz kızı olamayacaktı. Annesinin de nazlısı değildi. Çünkü karşısındaki yabancı bütün nazlarını alıp çekmişti. Abilleri için papatyaydı. Artık yaprakları yolunmuş bir papatyaydı. Kimse seviyor, sevmiyor bile diyememişti. Bir de Gewer vardı. Sevmeye bile kıyamazdı onu, ter temiz sevelim bir birimizi diyordu. Niye kendisini kadar kirli hissediyordu o zaman. Omu temiz sevmeyi başaramamıştı. Nasıl ihanet etmişti ona, ya da ihanet miydi bu yaptığı. Etiyle kanıyla canıyla o dokunuşları istememişti.

 

"șșșștttt bir şey olmadı" diyen fısıltılı sesi duyduğunda hıçkıra, hıçkıra ağladığını fark etti. Gözündeki yaşlar bile ondan izinsiz akıyordu. Ağlamaya bile hakkı var mıydı ki.

 

Peki bu gözyaşları niçindi o ellerin bedenine dokunmasına izin verdiği için mi, yoksa sevdasına ihanet ettiği için miydi. Neden göz yaşı döküyordu. Neden kendisini bu kadar kirli hissediyordu ya da böyle kirli bir bedene göz yaşları niye değiyordu. Her göz yaşının rengi aynıydı ama acısı farklıydı. Şuan yaşadığı acının adı var mıydı?

 

Zerya nefesi kesilsin istedi. Kirli bedeni toprak olsun istedi.

 

Ruhuna kıymıklar batıyordu. Derin derin yaralar. Annesi olsa kıymığı çıkarırdı sahi annesi neredeydi. Niye bunca kötünün içinde yalnız bırakmıştı onu. Acaba hissediyor muydu kızının çektiği acıyı...

 

Hissetmesin istedi Zerya! Bu kadar acı çektiğini hissetmesin. Bu yük ona bile fazlaydı. Anneler dünyanın yükünü sırtlardı da, bu yük çok ağırdı. Ezilirdi altından kalkamazdı.

 

Dünyanın coğrafyası vardı da, insan bedenin coğrafyası var mıydı. Varsa şuanda yaşadığı hangi coğrafyaydı. Hangi coğrafyaya sığardı.

 

Hani acının tanımı olurdu. Ya da belli bir şekilde sınıflandırılır dı. Bu acının tonu, bir rengi var mıydı. Hangi kelime anlata bilirdi yaşadığı şeyi. Nasıl bir cümleye sığdırılabilinirdi.

 

Azad'ın saçlarına değen elini hissetti. Bedeninden nefret eder gibi saçlarından nefret etti.

 

Gewer seviyor diye saçlarını uzatırdı. Şimdi alsa makası kökünden kesse bir gram üzülmezdi.

 

Azad kulağına sürekli bir şeyler söylüyordu. Zerya hiç bir kelimesini anlamıyordu. Farklı bir dil miydi kullandığı yoksa o sesten iğrendiği için mi anlamıyordu onu bile bilmiyordu ama hiç bir ses ona bu kadar iğrenç gelmemişti.

 

Azad Zerya'nın sesli bir şekilde ağlamasını beklemiyordu. Evet etkilenecekti ama bu tepki çok fazlaydı. Alışacak dedi alışacaktır diye devam etti...

 

Ya da alışması gerekiyordu!

 

Saçlarını okşayıp onu sakinleştirmeye çalıştı ama hiçbir faydası olmuyordu. Sonra vazgeçti içindekini dökmesi en iyisi olacaktı. Bugün çok ağlamıştı ama bu seferki ağlaması belki ona iyi gelirdi.

 

Belli bir aradan sonra Zerya'nın hıçkırıkları iç çekmelere dönüştü. Azad bazı konularda çok katıydı. Töre aşiret ağalık örf adetleri ile büyümüştü bir de olduğu mevki vardı. Onun için ilk gelen kavram şeref ve namustu. Havin ve Mirha'ın yaptıklarına kendince Pervin Hanıma bir cevap veriyordu. Karşısındaki kadının tek suçu Mirhan'ın kardeşi olmaktı. Başkasını seviyorum deyince bu evden tam anlamıyla karım olarak çıkacaksın demişti. Abisi gibi kendisine oyun oynadığını yala söylediğini düşünüyordu. Ona göre yatağına girmesi sevdiği yok demekti bunu da ona hayır dememesiyle kanıtlamıştı.

 

Tabi koluna takıp karım dediğin de, arkasına döne bileceği bir yol kalmasın istiyordu. Bekir Mirşah'ın yaptıklarını kabul etmeyecek kıyamet kopartacaktı ama karșısında ki adamda Azad Saruhan'dı..

 

Azad gelmeden önce Zerya'nın araştırılmasını istemişti eline gelen bilgiler açık ve netti lakin Zerya ben başkasını seviyorum diye direnip karşı çıkınca yatağına girmesini şart koymuştu. Bir de onu evde bekleyenler vardı. Burada olanlardan haberdar olduğuna emin olduğu birisi vardı. Bu yaptığı özellikle onun itiraz etme hakkını engellemişti.

 

Zerya vücuduna dokunan eller ile irkildi. Sırtına dokunması bile buna yetiyordu. Üstünde ki elbisenin olmayıșının farkına yeni varıyordu. Elleri ile üstündeki pikeyi kavrayıp vücudunun açıkta kalan yerlerine örtü. Bir erkeğin karşısın da ilk defa bu şekilde duruyordu. O an tekrar tekrar yer yarılsa içine girse diye dua etti.

 

Azad onu kendisine çevirip dağılan saçlarını yüzünden çekip kenara verdi. Biliyordu en çok ona zor gelecekti yaşadıkları ama katlanmasını öğrenecekti. Parmak uçlarıyla onun yüzüne dokunup yutkundu. Mavi irisler göz yaşı döküyordu. Azad maviden nefret ederdi peki bu maviler onu niye bu kadar etkiliyordu. Niye ondaki hüzün onun içine işliyordu. Üst üste yutkunarak kara gözlerini onun yüzünde dolaştırdı.

 

Zerya yüzünü ekşitip bu dokunuşlardan rahatsız olduğunu vücut diliyle ona gösteriyordu lakin adam bunu umursamıyordu.

 

Zerya'nın alnını öpmek için uzanınça Zerya yüzünü öbür tarafa çevirdi. Azad içinden sadece zaman dedi Azad içinden. Sadece zaman. İleride hiçbir zamanın buna yeterli gelmeyeceğini... Zerya'nın o anda başka bir dünyada olduğunu o da öğrenecekti.

"Ben gidip duş alacağım. Sen o zamana kadar dinlen. Çok büyüttün titriyorsun bir yerin de ağrı falan varsa söyle ilaç getirsinler."

 

Kısa bir süre Zerya'ya baksa da cevap alamıyacağını fark ettiği gibi yataktan kalkıp banyoya doğru ilerledi. İçinden sürekli tekrar tekrar sadece zaman kabullenmesi için zaman diyordu. Bazı şeyler için hiçbir şey yeterli gelmiyordu zaman gibi.

 

Zerya istersen ilaç getirsinler diyen sese,Bedenim de ağrı yok ruhumda ki çok derin acılar var varsa ilacı getir de avuç avuç içeyim diye bağırmak istedi.

 

Ama yine sustu artık bütün kelimeleri unutmuştu.

 

Zerya asla unutmayacak Azad zamanın yeterli olmadığını anlayacaktı. Bazı şeyler imkansızdı insanoğlunun asla kabullenemediği!

 

Azad zamanla kuşun altın kafeste olsa bile mutlu olmayacağını anlayacaktı...

 

Azad banyoya girdiği gibi pantolonunu çıkarıp tamamen soyundu ve duşunu alıp çıktı. Diyarbakır'a sık sık gelirdi bu yüzden burada kendisine bir konak almıştı. Eskiye ayrı bir ilgi duyardı. Yaşanmışlıklar ilgisini hep daha çok çekerdi.

 

Yatakta ağlayan Zerya'ya gözleri kaydı. Hâlâ ağlaması canını sıksa da görmezden geldi. Bundan sonra ne kaçışı ne de kabullenmeyişi vardı. Bu hayatı onunla yaşamaya mecburdu. İkisi de aşiret çocuğuydu. Bu toplumda değişmeyen kurallar ve hayatlar vardı. Mecbur kalınmışlıklar ikisi de bunu biliyordu. Gelinlikle çıktığın yere kefeninle bile dönemiyordu. İnsan zalimdi. Üstünde ki zalimliği xèftan olarak biçiyordu.

 

Kısa bir süre bakışlarını nikahına aldığı genç kızda gezdirdi ve bedenini havlu ile kurulayıp üstünü giydi Azad Saruhan bu güne kadar duruşundan asla taviz vermemişti. Kimsenin doğrusu onu ilgilendirmezdi. Sadece kendi doğrusu ile ilgilenirdi şimdi yaptığı gibi. Yaptıkları sadece kendisi için değil yatakta ağlayan küçük karısı içindi.

 

Aynada son defa kendisine bakıp üstünü düzeltti. Arkasını dönüp yatağa doğru ilerledi. Zerya için verdiği zaman yeterliydi. Daha onları bekleyen bir yolculuk ve karşı karşıya gelecek iki aşiret vardı.

 

Bir ayağını yatağa koyup ağlayan karısına baktı. Zerya pikeyi sımsıkı kendisine sarmış sessizce ağlıyordu. Eliyle yüzüne dağılmış saçları kenara verdi tekrardan. Sesli bir şekilde nefes alıp "Zerya daha ne kadar ağlaya bilirsin bilmiyorum ama kendine gel istersen bir duş al kendini toparlanman için sana iyi gelir. Eğer yapamacaksan ben sana yardımcı olabilirim."

 

Zerya duydukları ile öfkeyle yüzündeki elleri itti o eller bedeninde her yere dokunmuştu. Karşısındaki adamdan nefret ediyor iğreniyordu. Hele hiçbir şey olmamış gibi normal davranmasından daha çok nefret ediyordu.

 

" Git bur dan! Senden nefret ediyorum. Benden alacağını aldın artık ne yapıp yapmayacağımı söylemeyi bırak. Çık git bu odadan yüzünü bile görmek istemiyorum."

 

Azad itilen elini umursamadan kaşlarını çatarak tekrardan yüzünü okşamaya başladı. Kıyamamış ve daha alacağı hiçbir şeyi almamıştı. İlk defa birine merhamet gösteriyordu. O Azad Saruhan'dı ve karısı onu tanımıyordu. Tanısa böyle konuşmaya veya hareket etmeye asla cesaret gösteremez di. Bıkkın bir ifadeyle "Bak güzelim şimdilik bu hareketlerini yaşadıklarına veriyorum. Ben odadan çıkıp gittiğimde sen kalkıp duşa giriyorsun. Döndüğümde dediklerim yapılmamış olursa, yarım bıraktığım işe devam eder ve günün sonunda sana o duşu seve seve ben aldırtırım."

 

Bu gün bilmem kaçıncı kez itilmesine rağmen bu sefer ona geri çekilme fırsatı bile vermeden uzanıp alnını öptü.

 

Zerya bu hareket ile onu hızlıca itti ama Azad istediğini almıştı. Yataktan kalkıp kapıya doğru ilerledi. Çıkmadan saate bakıp "Yarım saatin var Zerya, geldiğim de hazır olmazsan emin ol yarım bıraktığım ve eksik kalan ne varsa onu ben yaparım. Tekrar saatine bakıp kaldı yirmi dokuz dakikan ." dedi ve arkasını dönüp odadan çıktı.

 

Zerya ellerine yatağa vurarak tekrardan ağlamaya başladı. İçinden yaşadıklarının kötü bir kabus olması için dua ediyordu.

 

Kısa bir süre geçtikten sonra Azad'ın söylediklerini hatırladı. Sahi en son ne demişti ben gelip yaparım diyordu.

 

Zerya hıçkırıklarıyla beraber çarşafı vücuduna sararak ayağa kalktı. Kötüysen veya ağrın olursa ağrı kesici al demişti. Bedenin de ağrı yoktu ama olsaydı da Zerya ondan değil yardım. Çölde susuz kalsa bir yudum su istemezdi.

 

Koşar adım banyoya ilerledi. Ruhundaki can çekişleri umursamadan, sanki odada durdukça o anları yine yaşayacaktı. Önce küvete baktı suyu sıcağa ayarlayıp dolmasını bekledi. Eline keseyi alıp küvetin içine oturdu. Her yerini çitler gibi temizlemeye başladı. Tırnaklarını vücudunun bir çok yerine batırdı çizdi. Onun elinin değdiği her yeri kesmek istiyordu. Resmen kendi dersini yüzmek istiyordu. Eli dizine doğru gidince orada ki küçük ize gözleri takıldı. Yaz tatilin de köylerine gittikleri bir vakit ahırdan babasının atını gizlice alıp binmişti.

 

Tabi asi at belli bir zamandan sonra hırçınlaşıp onu üstünden atmıştı. Dizi baya çizilip kanamıştı. Onu orada kimsenin bulamamasından çok korkmuştu, ağlayarak birilerinin onu bulması için dua etmeye başladığı sırada, Gewer gelip onu bulmuştu. Önce ayağında kırık var mı diye kontrol edip. Yarasını temizleyip sardıktan sonra. Onu kucağına alıp yürümeye başlamıştı Gewer.

 

Bir kaç dakika da bir durup Zerya'ya acıyıp acımadığını soruyordu. En sonunda Zerya "kendisini tutamayıp azarlar bir şekilde acımıyor" dedi. Gewer gülümseyip " yalan söylüyorsun" demişti. Evet yalan söylüyordu ama bunu kabul etmek gibi bir niyeti yoktu. "Yalan söylediğimi nereden çıkardın Gewer. Gerçekten acımıyor acısa söylerdim"

 

Gewer onu kucağından indirmeden. Yol kenarında bulunan taşa oturdu. "Acıyor Zerya sen söylemezsen de ben hissediyorum."

 

"Nasıl hissediyorsun ki Gewer bunu, belki yanılıyorsun."

 

Gewer Zerya'nın gözlerine bakıp gülümsedi. Başını alıp göğsüne dayadı. "İnsan sevdi mi Zerya! Sevdiğinin saçına yel değse hisseder."

 

"Nere de kaldı ki attan düşüp yaralanan sevdasının acısını hissetmesin. Düştüğün gibi yüreğime ateş düştü, böyle bir el sanki alıp sıktı. O anda anladım senin başına bir şey geldiğini."

 

Zerya hatırladıkları ile canın daha acıması için daha da bastırarak keseledi kendisini. Hissetsin istiyordu acısını hissedip gelip onu kurtarmasını istiyordu. Vücudunu sıcak su ile resmen haşlayıp, tırnakları ile çoğu yerini çizdi.

 

Azad aşağı inip önce adamlarını kontrol edip, sonrada Zerya'nın ailesi hakkında bilgi aldı. Her yerde artık Zerya'yı aradıklarını biliyordu. Olaylar daha çok karışmadan gelinini alıp gitmeliydi. Kendi toprakların da olsa kimsenin yapacağı hiçbir şeyi umursamazdı. Şimdi Mirşahlıların bölgesindeydi ve Bekir Mirşah'ın bunları sineye çekeceğini hiç sanmıyordu.

 

Gelmeden önce Mirşah'lıları araştırmıştı. Mirhan'ı tanıyordu Ferzan'ı da ama aileleri ile tanışmamıştı. Sadece ünvan olarak biliyordu. Araştırmalarına göre Zerya hayır derse Bekir Mirşah'ın kızını hiçbir şekilde vermeyeceğini baştan öğrenmişti. Bu yüzden elini çabuk tutup kimseye fırsat vermeden kendi işini kendi hallediyordu.

 

Mirhan ve Havin'in bulunduğu odaya girip onları da kontrol etti. Sonuçta Zerya evliliği kabul edip yaşanacak düşmanlığı önlemişti. Mirhan'ın acı çekerek kendisine yeni, yeni geldiği belliydi. Bunu umursadığı pek söylenemezdi. Zaten birazdan serbest kalacaklardı. İkisine ne olacağı pek umurun da olduğu söylenemezdi. Ona üzgün bakışlarla bakan kardeşini yok sayıp doktordan istediği enjektörü alıp odadan çıktı. Arkasından Azad diye bağırmasını duymazdan gelerek hızlıca merdivenleri çıkıp odasına doğru ilerledi. Zerya'ya verdiği süre dolmuştu.

 

Kapıyı açıp odaya girdi. İçeriye baktığın da Zerya'yı görmemeyişi onu sevindirmişti. Zerya tarafından sözünün dinlenilmesi hoşuna gidiyordu. Kısa bir süre bekledikten sonra Zerya'nın hala çıkmaması içine şüphe düşürüp ayağa kalkmasına sebep oldu.

 

Banyo kapısını tıklatıp içeriden ses gelmesini bekledi. Kapıyı tekrar çalacağı vakit açılan kapı ile duraksadı.

 

Zerya başını eğip Azad'ın yanından geçmek istedi. Azad ise Zerya'nın önce kollarında sonra bacaklarında olan kızarıklığa şaşkınlık ve öfkeyle baktı.

 

Tenin de kızarmayan çizilmeyen tek bir yer yoktu. Omuzlarının belli yerlerin de su toplanmıştı resmen.

 

Azad Zerya'yı kolundan tutup yatağa oturttu. Öfkeyle odadan çıkıp tekrar aşağı indi Mirhan için gelen doktora durumu anlatıp ilaç veya krem gerekli olanı istedi. Fatma hanıma Havin'in odasında gidip kıyafet ve gerekli olanları getirmesini söyledi ve bir kaç dakika sonra elinde ilaçlara tekrar yukarı çıktı. Odaya girdiği zaman Zerya'yı yatakta değilde tekli berjere otururken buldu. Yatağa odaklanmış tiksinir gibi bakıyordu. Bir şey yapmamışlardı... yapsalardı kızın vereceği tepkiyi tahmin bile edemiyordu.

 

Sinirle elindeki poşetleri yatağa fırlatıp tekrar Zerya'ya doğru ilerledi. Onu kolundan tuttuğu gibi kaldırıp yatağa oturdu. Zerya itiraz edip kalkmak istese de Azad ağa buna izin vermiyordu.

 

"Dur sakın itiraz edeyim deme, önce vücuduna krem süreceğiz. Sonra yaptıklarının hesabını vereceksin."

 

Zerya duyduklarının doğrulamaya çalıştı. vücuduna krem süreceğiz demişti değil mi?

 

Hızlıca Azad'ın ellerini itti. Bu adamdan nefret ediyordu. Bir de vücuduna krem mi sürüp hesap mı soracaktı.

 

" Uzak dur benden önemli bir şey değil. Sen çık odadan kendim hallederim."

 

Azad onu hiç duymamış gibi yaptı. Madem kendisine zarar vermeye kalkışmıştı sonuçlarına da kendisi katlanacaktı.

 

"Sakın itiraz edeyim deme! Kendin yaptın sonuçlarına kendin katlanacaksın."

 

Zerya itiraz etmek için konuşacaktı ki çalınan kapı ile susmak zorunda kaldı.

 

Azad'ın gir sesinden sonra Fatma hanım elinde poşetler ve kıyafetlerle içeri girdi.

 

" Azad ağam Havin hanımın odasından istediğiniz her şeyi getirdim. Başka bir şey lazım" cümlesini bile tamamlamadan Zerya'nın halini gördüğü gibi gözlerini irice açıp şaşkınlıkla konuştu.

 

"Gelin hanım ne yaptın kendine, nedir bu halin." Deyip ellinde bulunan poşetleri yatağa bırakıp Zerya'nın önünde durdu. Vücudu kıpkırmızı olmuştu. Su toplayıp çizilen yerler vardı resmen.

 

"İsterseniz ben size yardımcı olayım. En azından giyinmeniz de. "

 

İkisi aynı anda farklı cevaplar verdi. Zerya evet, Azad ise hayır demişti.

 

Zerya kafasını kaldırıp öfkeyle Azad'ın gözlerine baktı.

 

"Lütfen abla sen kal ve giyinmeme yardım et."

Azad'a öfkeyle dönüp"Senin yardımına hiç gerek yok, sen dışarı çıka bilirsin."

 

Azad kafasını olumsuz anlamda sallayıp "Fatma hanım siz çıkın. Ben gerekeni yapacağım."

 

Fatma hanım üzgün gözlerle Zerya'ya bakıyordu. Azad onun hala çıkmadığını görünce "Fatma hanım hemen çıkın. "

 

Fatma hanım kafasını Azad ağaya çevirince gözlerindeki öfkeyi hemen far ketti. Korkuyla konuşacağı bütün kelimeleri yutup sadece "tamam" diye bildi.

 

Hızlıca ilerleyip odadan çıktı. Zerya gözlerini kısa bir süre kapattı. Büyük bir nefes alıp ayağa kalktı. Şuanda belki Azad'ın karşısında korumasızdı ama bu değildi ki her istediğini ona yaptıracaktı.

 

"Tamam şimdi sen de çık. Üstümü giymem gerekiyor." Sadece dizlerinin üstünde biten bir havlu ile duruyordu ve bu gerçekten hiç doğru değildi.

 

Azad hiç beklemeden Zerya'yı kolundan tutup kucağına çekti. Zerya anın şoku ile çığlık attı. Sonra ise oturduğu yerde çırpınmaya başladı. Canı önceden de yanıyordu şimdi daha çok yanmaya başlamıştı.

 

"Çırpınmayı bırak sana odadan çıktığım zaman geldiğim de hazır değilsen, ben seni hazırlarım demiştim. Üstüne kendine zarar vermişsin. Bunları ben değil sen yaptın. Şimdi uslu dur vücuduna krem süreceğim."

 

Zerya duyduklarına inanmak bile istemiyordu. Ne demek vücuduna krem süreceğim. Üstelik kucağında buna asla izin ver miyecekti. Zaten tüm öfkesi onun dokunuşları için değil miydi?

 

"Tamam bırak kendim yaparım. Sen sadece odadan çık. Hazır olduğumda seslenirim gelirsin. Şimdi bırak beni ayağa kalkayım."

 

Azad boşta olan eli ile Zerya'nın çenesini tutup kaldırdı. Şimdi yüzleri bir birlerine eşitti. Azad mavi gözlerdeki hüznü öfkeyi rahatlıkla görebiliyordu.

 

" Hiç debelenip itiraz etmeye kalkışma, ben asla söylediğim şeyden geri adım atmam. Şimdi hayır ben böyle rahat değilim diyorsan seni yatağa yatırayım. Üstündeki havluyu da çıkarıp her yerini kremlerim sonrada elimle giydiririm. Seçim senin."

 

Zerya'nın mavi hareleri gittikçe kararıyordu. Birazdan Azad'ın kara hareleri ne dönüşecekti.

 

"Sen ne dediğinin farkında değilsin. Şimdi o pençelerini çek üzerimden, uzak dur benden. İstediğin oldu o dokunuşlarla bedenimden nefret ettim. Bundan sonra asla bana yaklaşma yakınımda durma, yoksa olacaklardan ben sorumlu olmam. Abimin canı için katlandım. Diyetini de yaptığınla ödedim daha fazlasına katlanamam. "

 

Azad gülümsedi karısı hırçın ve asiydi daha hiçbir şeyin farkında bile değildi. Ödediği diyet değildi. Sadece yaşayacaklarının başlangıçtı.

 

" Sen yaşadığın şeyleri çocuk oyuncağı falan sanıyorsun değil mi? " Büyük bir nefes aldı sakin kalması gerekiyordu.

 

" Her şey daha yeni başlıyor. Hani dedin ya uzak dur benden. Bundan sonra yerin hep bu kollar olacak. En uzak mesafemiz bu kadar. Hatırlıyorsan evcilik oynamıyoruz dedim. Sen farkında değilsin hala, benimle evlendin. Nikahıma girdin. Kadınım olacaksın! Sence artık biz birimizden uzak kala bilir miyiz. "

 

Zerya kabul etmediği gerçeği duymak istemiyordu. Elbet bir çıkış yolu olacaktı.

 

" Bırak beni şuanda düşüncelerini umursadığımı hiç sanmıyorum. Yakında olmak istediğim en son şey bile değil. Sen de isteme! İsteyerek nikahına evet demedim. İsteyerek yatağına da girmedim. Hepsi senin zorlamanla oldu. Hiç kimseden nefret etmediğim kadar senden nefret ediyorum. Hiçbir şeyden tiksinmediğim kadar senden tiksiniyorum. Şimdi o pis ellerini çek üzerimden kreme veya ilaça hiç ihtiyacım yok. Ruhum bu kadar acıyor ken, bedenimde kileri hissetmiyorum. "

 

Büyük bir nefes aldı Zerya.

 

" Şimdi odadan çıkarsan giyinmek istiyorum. "

 

Azad onun söylediklerini umursamadı. İki elini Zerya'nın belinde birleştirip kafasını onun çıplak omzuna koydu.

 

Zerya tiksindiği adamın nefesini boynunda hissediyordu. Ellerini belinde sabitlediği için hareket edemiyordu. Belli bir zaman sonra çırpınışlarının boşuna olduğunu anlayıp durmak zorunda kaldı. Zaten bırak dedikçe Azad ellerini ve belini daha sıkıyordu.

 

Azad Zerya'nın sakinleştiğini anlayınca dudaklarını Zerya'nın kulağına yaklaştırıp.

 

"Aferin böyle sakin ol. Şimdi söylediklerine gelirsek. Dediğin hiçbir şeyi umursamıyorum. Zamanı geldiğin de dediklerimi kabullenmeyi öğreneceksin. Şimdilik beni daha tanımadığın için sana müsamaha gösteriyorum."dudaklarını ıslatıp "Ve giyinmene gelirsek sana dediklerimi tekrar ettirme, dediğimi yaptığımı anlamışsındır. Şimdi kucağımda uslu duracaksın, ben de o kremlerini vücuduna süreceğim. Haaa yok dersen seni yatağa yatırır öyle sürerim öyle bir durumdan memnun kalacağını hiç sanmıyorum." Zerya gözlerini irice açıp ona bakıyordu. Onun bu hali Azad'ın hoşuna gidiyordu. İlk defa bir kadını yanında istiyor ve ilk defa ona bakan gözlerde kaybolmak istiyordu.

 

" Akıllı olup uslu durursan kendin giyinme ne izin vereceğim. Yoksa onu da ben yapacağım. Haaa ona da yok dersen seni bu halde dışarı çıkaracağım. Bence Diyarbakır soklarına böyle çıkmak istemezsin."

 

Zerya Azad'ın söyledikleri duraksadı. Midesini bulandıran ilk insandı. Doğru söylüyordu dediği her şeyi yapıyordu. Ya da onu mecbur bırakıyordu. Artık ondan korktuğunu bile kabul ediyordu.

 

Azad sessizliği kabul olarak kabul edip poşetten aldığı kremleri çıkardı. Omuzlarından başlayıp kollarını, bacaklarını keremlemeye başladı. Havlunun bacaklarında bulunan kısımı biraz yukarıya doğru sıyırınca,, Zerya'nın bundan rahatsız olup elleri ile onu durdurmaya çalışması Azad'ın hoşuna gitmişti. Sessizce" rahatsız oluyorsan gözlerini kapat "dedi. Zerya'nın yüzüne baktığı anda ise zaten gözlerini sımsıkı kapattığını fark etti. Elleri sırtına gittiğin de Zerya fısıldar gibi" ellerim sırtıma yetişmedi" dedi.

 

Bu tepki Azad'ın daha çok hoşuna gitti. Zerya'nın omzunu öpüp geri çekildi. Bunu niye yaptığını bilmiyordu ama Zerya'ya kendisini hissettirmek istiyordu. Kremi sürerken hızlı atan kalp atışlarını duyuyordu. Bunun korkudan olduğunun da farkındaydı.

 

"Şimdi sakin durduğun için havlunu açıp karnına bakmıyorum. Banyoya ellerimi yıkamaya gideceğim. Hazırlanmak için on beş dakikan var. Karnını kontrol et gerekirse krem sür. Poşetin içinde ağrı kesici de var. Komidin de su dediklerimin hiç birini göz ardı etme ve sana verdiğim sürede hazır ol."

 

Zerya'yı kucağından indirip ayağa kalktı. Kısa bir süre ona baksa da arkasını dönüp banyoya ilerledi.

 

Zerya Azad gittiği gibi önce karnını kontrol etti. Orayı da baya çizip sıcak suyla haşlanmıştı. Beyaz tenli olduğu için çoğu yeri kızarmıştı.

 

Azad'ın sürdüğü kremi sürüp poşetten ağrı kesiciyi aldı. Karnı ve çizdiği yerler gerçekten çok ağrıyordu.

 

Yatağın üzerine bırakılan poşetlere bakıp hala etiketi üzerinde olan iç çamaşırları ve kıyafetlere baktı. İç çamaşırlarını hızlıca giyip üstüne atlet giydi. Kıyafetlerin içinden beyaz kısa kol bir tişört ile pileli uzun bir etek giydi. Odanın bir tarafına savrulmuş beyaz ayakkabılarını bulup hızlıca ayaklarına geçidi. Aynaya bakınca kızarmış gözlerine ve dağınık saçlarına eli gitti. Aynadaki görüntüsü ile gözlerinden yine yaşlar dökülmeye başladı. Önce tarağa uzandı saçlarını taramak için, sonra vazgeçti. Elleri ile şekil verip göz yaşlarını sildi. Açılan banyo kapısı ile gözlerini yumdu. Ona bakmak veya görmek istemiyordu. Bundan sonra ne olacağını bile bilmiyordu.

 

Azad Zerya'nın giyinmiş olduğunu görünce memnun bir şekilde yatağa doğru ilerledi.

 

Yataktaki çarşafı toplayıp katladı. İçinde kıyafet olan poşeti boşaltıp içine koydu. Pervin hanımı tanıyordu, yarın öbür gün sorun çıkmaması için bazı şeylerin yapılması gerekiyordu.

 

Elindeki poşetle ilerleyip Zerya'nın yanında durdu. Elini Zerya'nın beline koyup onu yönlendirdi. Burada yeteri kadar zaman harcamıştı.

 

Zerya ilerleyip elini itmeye çalışsa da Azad daha çok sıkıp vazgeçmesini sağladı.

 

Zerya avluya indiği gibi gözleri abisini aradı. Onun için bu gün bu kadar acıyı yaşamıştı.

 

Azad Zerya'ya bakınca onun neye bakındığını anladı. " Mirhan'ın tedavisi yapıldı. Şimdi odada kendisine geldi mi bilmiyorum. Görmek istersen görebilirsin."

 

Zerya başını olumlu anlamda sallayıp yürümeye başladı. İçin de acı ve boşluk vardı. Bunlar abisi ve yanında duran adamın eseriydi.

 

Odaya girdiği gibi yaralı abisini gördü. Omzu göğüs kısmı sarılmıştı. Koluna serum bağlıydı yeni, yeni kendisine geldiği belliydi.

 

O yukarı da onca şeyi yaşamasına sebep olmuştu. Ölmesin diye boyun eğmişti ama ömrü boyunca asla onu affetmeyecekti.

 

Abisinin yanında oturan kızı görünce yanında çantası ile bugün bin bir hevesle aldığı hediyesini gördü.

 

Onu sevdiği adama vermek bile kısmet olmamıştı. Gerçi artık imkan olsa bile Gewer'le bir olurlarının olabileceğini bile hiç sanmıyordu.

 

Azad'dan uzaklaşıp önce çantasını ve hediyesini aldı. Sonra da abisine doğru yaklaştı.

 

Mirhan'da dikkatlice kız kardeşine bakıyordu. Zerya hediye paketini elinde çevirip abisine baktı. Paketi abisine uzatıp, göz yaşlarını sildi.

 

"Biliyor musun abi ben bugünün hayalini günlerce önce kuruyordum. Hatta bak hediye bile yaptırdım. Gewer gelecekti bugün, akşam ailece hep beraber yemek yiyecektik. Sonra amcam babama konuyu açıp beni isteyecekti. Yüzüklerimizi bile yaptırdık biz abi, tabi takmak kısmet olmadı. Olmayacak da! "Elindeki paketi ona uzatıp " Paketi benim yerime sen ona ver. Onu ne kadar çok sevdiğimi söylemeyi unutma, bizden de vazgeçsin. Çünkü ben vazgeçtim, senin yüzünden. O hakkını sana helal eder mi bilmiyorum lakin ben hakkımı hiçbir zaman helal etmeyeceğim."

 

Zerya bakışlarını Havin'e çevirip.

 

" Sevdiğin kızla mutlu olduğun her an beni hatırla, mahkum ettiğin mutsuzluğum aklından çıkmasın."

 

Deyip arkasını döndü ona boş gözlerle bakan Azad'ı umursamadan dışarı doğru çıktı. Mirhan'ın adını bağırmasını dur gitme demesini duymazdan geldi.

 

Avluda göz yaşlarını silip bütün öfkesi ile bağırdı." Mirhan Mirşah Allah şahidim olsun ki seni hiçbir zaman affetmeyeceğim. Bugün sebep olup bana yaşattığın hiçbir şeyi asla unutmayacağım. Seni rabbime havale ediyorum. Ahım bu dünyaya değil bilesin. Ahım mahşere, benden abi mi sevdiğimi alan Mirhan Mirşah ahım mahşere kalsın."Hıçkırarak ağlıyordu. Bu gün gözleri ona çok ihanet ediyordu. Her seferinde daha da beter dolup boşalıyorlar dı.

 

Azad sessizce izledi onu, haklı bulduğu için sustu. Havin'de Mirhan'da ailelerini düşünmeden kaçmışlardı.

 

Zerya koluna dokunan elle irkildi. O kadar çok kaptırmıştı ki kendisini bir an herşeyi unutmuş gibiydi. Tabi Azad'ın kendi varlığını asla unutturmayacağı ortadaydı.

 

Azad'ın yürümesi ile o da yürüdü. Konaktan beraber dışarı çıkıp onları bekleyen arabaya bindiler.

 

Önde üç arkada üç araba onları takip ediyordu. Azad Diyarbakır'da çok oyalanmıştı. Zaten Mirşahlar her yerde kızlarını arıyorlardı. Diyarbakır sınırların da yakalanırlarsa iki aşiret arasında kıyamet kopardı ve çok fazla kan dökülürdü.

 

Zerya arabanın içinde Azad'an ne kadar uzak olabiliyorsa o kadar uzak olmak istiyordu.

 

O yüzden kafasını iyice cama yapıştırmıştı.

 

Azad Zerya'nın neyi niye yaptığını fark ediyordu. Telefonunu cebinden çıkarıp adamlarından birini aradı.

 

"Orada durumlar nasıl Selim."

 

Zerya karşıdan gelen sesi dinleyemiyordu ama Azad'ın yüz ifadesinden iyi şeyler olmadığı belliydi.

 

"Tamam Selim biz konağa gitmeden sakın bizi bulmasınlar. Sinyallere ulaşmamasını nasıl sağladınız ise öyle devam edin. Zaten oraya ulaştığım da olanlardan bizzat ben haberdar edeceğim onları. Bakalım oğullarının yaptıklarını duyunca bu kadar ortalıkta fing ata bilecekler mi."

 

Kapatılan telefonla bakışlarını yine dışarıya çevirdi. Şehir tabelasını fark ettiğin de şehrin dışına çıktıklarını anladı. Onu ne bekliyordu hiç bilmiyordu. Azad'ın ne yapmak istediğini de. Arabaların yavaşlaması ile Ferzan abisi ile Gewer'i gördü. Elini hemen kapıları açmak için atınca kilitli olduğunu fark etti.

 

Zerya'nın hareketlenmesi ile Azad'ın bakışları yavaşlayan arabaları takıldı. Gördükleri ile hızlı bir şekilde Zerya'nın üstüne atlayıp camları açmasını engelledi.

 

Zerya var gücü ile çırpınmaya başladı. Dışarıda ki Gewer'di onu kurtara bilirdi.

 

Sevdiği adamın onu fark etmesi için içinden dua ediyor ve daha bir kaç saat önce kocası olan adamın kolları arasında çırpınıyordu.

 

Azad öfkeyle Sis hemen olaya müdahale et dedi Zerya'yı kolları arasına çekti.

 

Bölümü okuyup bitirdiniz ise lütfen yıldıza basıp kitabın parlamasını sağlayın. Unutmayınen büyük destekçim sizlersiniz.

Vote ve yorum sayısına göre kalan bölümleri buraya yükleyeceğim.

​​​

 

Bölüm : 12.03.2025 19:20 tarihinde eklendi
Okur Yorumları Yorum Ekle
İçindekiler
Hikayeyi Paylaş
Loading...