
"Baba" iki hece tek kelime...
Koca Çınar mı?
Yoksa koca dağ mı?
Zerya için her şeydi...
Koşulsuz güvendi. Sonsuz sevgi.
Baba her şeydi onun için. Buradaydı, bırakmamıştı gelmişti. Gözü kimseyi görmedi Zerya'nın.
Sadece babası ve güven veren kolları. Biliyordu o kendisini kurban etse de babası onu kurban etmeyecekti.
Bugün hayatının en kötü gününü yaşamaştı. Şimdi ise o kötü gün son bulmuştu. Çünkü babası artık buradaydı.
Baba bir kelimenin en güzel hali o hep sevgil ile büyümüştü. Babası sevginin her tonunu yansıtmıştı onlara hep mutlu edip güldürmüştü yüzlerini.
Hızlıca koşup sımsıkı sarılıp hiç bırakmamak istedi. Babası kızım insanlar kötü derdi, baba anladım insanlar çok kötü demek istedi.
Helin'in onu tutan ellerini zorla olsa da itip koştu. İçerdeki kimseyi umursamadı. Gerçi gözü kimseyi görmedi de!
Tekrar kolundan tutulunca, sevincini kursağında bırakan ellerin sahibine baktı. Oydu bugün içindeki bütün çicekleri koparan adam. Azad...
Azad Saruhan'dı.
Zerya düşündü bir an neden bu kadar kötüydü. Niye bu kadar kötülük yapıyordu kendisine oysa Zerya hiçbir şey yapmamıştı ona, ilk defa gördüğü birinin onlarca kötü yüzünü görmüştü.
Bekir Mirşah kızını gördüğü gibi ayağa kalktı. Gözün de tütmüştü. İnsanı özlemek için günler mi gerekliydi. O saniyeler bile yetiyordu. Canı gitmişti ona birşey oldu diye, şimdi sapa sağlam görmek içini ferahlatmıştı.
Gözleri onu tutan Azad'ı bile görmedi. Hızlıca gidip kızına sımsıkı sarıldı. Aylarca görmemiş gibi, içinden binlerce şükür etti Rabbine kızına sapa sağlam kavuşturdu diye.
Zerya babasının kokusunu içine çekti. Daha çok sığındı o kollara alıp sımsıkı sarsın istedi. Öyle sarıp çok uzaklara alıp götürsün istiyordu. Sonra babasının kolları arasında ona bakan elalara takıldı gözleri, neydi içindeki duygu özlem mi, hasret mi? Buruk bir mutluluk bir acı, öyle farklı birşey hissediyordu Zerya.
Koşup sarılmak istedi o an. Kolundaki el hemen hatırlattı kendini. Sahi artık o ellerin sahibiyle evliydi değil mi? Kabullenmediği gerçekler şimdi kendisini hatırlattı. Kaçışı yoktu nereye giderse gitsin bu doğru onunlaydı. Bir de artık onun olduğu gerçeği. O anda nefretti bedeninden kendisini kirli değersiz gibi hisseti. Oysa hep babasının göz bebeği sevdiğinin kıymetliysiydi. Utandı Zerya sığındığı kollardan baktığı gözlerden utandı.
Acaba öğrenseler yine severmiydiler onu, yine sarıp sarmalarmıydı o kollar onu! Ama o istememişti ki mecbur kalmıştı. Abisinin canı ile tehdit edilmiş. Gözlerinin önünde kurşun sıkılmıştı absinin bedenine, sabahtan fırsat bulamadığı düşünceler ardı, ardına dizilmiş gerçekler bunlar diyorlardı.
Yaşadığı her şey gerçekti.
Zerya daha onsekizin de yeni filizlenmiş bir çicek. Babasının bahçesin de abilerinin gölgesin de hala tomurcuk olup açılmayan bir çicek. Bugün bir yabancı dadanmıştı bahçelerine abilerinin gölgesinin olmayışı fırsat vermişti ona, toprağından koparıp almıştı.
Annesine duyuramadı çığlıklarını, sevdiği hissetmedi acısını.
Bilmiyorum du Zerya! Annesi duymuşmuydu sevdiği hissetmişmiydi.
Gözlerini sanki dünyanın en büyük ayıbını işlemiş gibi çekti o elalardan. Babasının göğsüne daha çok gömdü kafasını devekuşu misali.
Deve kuşları kimseyi görmezse, onlarda onu görmez sanırdı. Ya da Zerya'nın çocukluğunda izlediği çizgi filimdi hep temiz kalan, bugün onun kirlenen bedenine inad. Ya da neden kendisini bu kadar kirli hissediyordu.
Ela harelerin sahibi hayretle ile izledi sevdasını, bir anlam veremedi. İçindeki hasretin adıydı Zerya, özlemdi. Burnun direği kırıldı. Yüreği sızladı. Sevdası ondan almıştı bakışlarını.
Korktuğunu düşündü. Yaşadıkları fazla dedi. Sevdasını anlamaya çalıştı. Zeryammm diyordu Gewer! Zeryam dı. Yüreği, yüreğim dediği. Adına en yakışan sevdiceği.
Babası göz paresinin saçlarını öptü. O öyle prensesim ya da biriciğim diye sevmezdi kızlarını. Göz pareleriydi onlar. Göz nurlarıydı. Bugün nurunu yitirmişti. Şimdi ise kavuşmuştu.
Bekir bey kızının deve kuşu misali göğsüne koyduğu kafasını cenesinden tutup kaldırdı. Akan gözyaşlarını tek tek sildi. Her iki yanağını alnını öpüp göğsüne yine bastırdı. Cenesini kafasına dayayıp binlerce şükür etti. İbrahim'in acısıydı yüreğindeki sızı, kızı önce kurban seçilmiş. Sonra rabbi tarafından ona bağışlanmıştı.
Gewer öylece izliyordu amcası ve sevdasını ne çok hasret çekmişti bugün. Şimdi bu kalabalık olmazsa, arada amcasını düşünmese hiç düşünmeden kollarına alır sarıp sarmalardı sevdasını.
Azad bir eli Zerya'nın kolunda bakışları Gewer'de, sessizce bekliyordu, mirşahların ne yapacağını bir türlü kestiremiyordu. Gerçi adamlar açık, açık kabul etmiyoruz diyorlardı. Lakin kimsenin kabul edip etmemesi umurunda bile değildi. Yanında ki kadın onundu ve kimseye vermeyecekti.
Bekir bey kızı ile gidip oturmak isteyince Azad engeline takıldı. Azad kızının kolunu tutmuş onun ilerlemesine imkan vermiyordu.
Bekir Mirşah daha fazla dayanamayıp elini Azad'ın kolunun üstüne koyup itmeye çalıştı. Azad bu sefer Zerya'yı çekip arkasına aldı.
Bekir bey bu hareketi beklemesede kaşlarını çatıp ona baktı. Kimse kızını ondan alamazdı.
"Azad sakın beni kızımla sınamaya kalkma, benim için bu dünya da evlatlarımdan daha değerli hiçbir şey olmadı. Bu yüzden böyle bir konu da karşısında durmak isteyeceğin en son insanım. Şimdi bırak kızımı yanıma gelsin. Buna bir çözüm bulmadan ikimiz de rahat etmeyeceğiz."
Azad, Bekir Mirşahın haklılığı ile söyleyecek söz bulamadı. Aksine kızına böyle sahip çıkmasına hayran kaldı. Kafasını olumlu anlamda sallayıp Zerya'ya döndü her seferinde yüzüne düşmekte inad eden saçları kulağının arkasına koyup dudaklarını kulağına yaklaştırdı. Sesi ikisinin duyacağı tonda olsada söyledikleri kesin ve netti "Aşağı inmenin hesabını sana sonra yukarı da soracağım. Şimdilik git babanın yanında otur ama olur da buradan onlarla gitmeye kalkışırsan. Andım olsun tek birinin konaktan sağ çıkmasına izin vermem. Şimdi git sadece babanın kollarının arasında yer edin lakin o ibneye tek bir defa baktığını görmeyeceğim."
Zerya kafasını kaldırıp Azad'a baktı. Yeteri kadar zarar vermemiş miydi ona hala bu neyin öfkesiydi. Kafasını eğdi ne söyleye bilirdi ki veya elinden ne gelirdi.
Gewer ise bu görüntü karşısında elini yumruk yapıp yanağının içini ısırıyordu. Yoksa birazdan Azad'ın ağzını burnunu kırıp eline verecekti.
Bekir bey kollarını tekrar açınca Azad, Zerya'nın önünden kenara çekilip gitmesi için yol açtı. Şimdilik babasının yanına gitmesin de bir sakınca yoktu. Nasıl olsa ömür boyu yanında kalacaktı.
Zerya hiç beklemeden o kollara tekrar koştu. Onun yeri şuan da hiç bir yer olmasa da orasıydı. Bekir bey kızının saçlarını öperek kalktığı yere geçip tekrar oturdu.
Gewer'de onların arkasından ilerleyip yanlarına oturdu. Adam bugün ne umutlarla gelmişti memleketine nelerle karşılaşmıtı, yine de hamd etti. Sevdiği sağdı en azından nefes alıyordu. Geri de alırdı.
Zerya dönüp Gewer'e bakamadı. Daha çok sığındı babasının göğsüne içine çekti tütün kokan kokusunu esansı bile tütün kokuluydu.
Gewer öylece baktı Zerya'ya ona bir yabancı gibi duruşuna bozulsada sustu. Yaşadıklarına verdi. Kafasını olumsuzca sallayıp olumsuz düşünceleri savurdu. Ferzan ve Awzer kız kardeşlerini sarmak isteseler de Mirhan'ın yaptığı şeyin utancını yaşıyorlardı. Mirhan yaptığı hata tüm aileyi etkiliyor iki kardeş kız kardeşlerini koruyamamanın mahçupluğunu yaşıyordu.
Zerya'nın oturması ile her kafadan yine bir ses çıkmaya başladı. Mirşah erkekleri Zerya'nın için de olduğu her karara karşı duruyordu.
Saruhanlılar ise çözüm olarak sadece berdel diyorlardı. Azad asla pes etmeyecekti ona göre karar verilmiş olan olmuştu. Nikahına aldığı kızı boşama gibi bir niyeti de yoktu. Bir gerçek vardı ki Mirşah'ların çabasını kızları için direnmelerini hayranlıkla izliyordu. Gerçi bu topraklarda bir ilk yaşanıyordu çünkü bir baba bas bas bağırıp ben kızımı kurban etmem oldukları odayı inletiyordu.
Zerya kendi hayatı için başkalarının konuşmasına sadece ağlıyordu. İçin de yeter bu can benim hayat benim siz neyi idda edip söz sahibi olabilirsiniz demek istiyordu. Bağırıp çağırsa babasına saygısızlık olacaktı. Susması da kendisine!
Kendisine saygısızlığı seçti Zerya babası onun için en doğru olanı yapacaktı. İnanıyordu ona!
Zerya kafasını babasının göğsünden kaldırıp çevresine baktı. Gözleri korkuyla kara harelere takıldı. Karanın en kayu tonu herhalde Azad'ın göz rengiydi. Bir bakışı bile yetiyordu karşısındakini korkutmaya, sonra bakışlarını ela harelere çevirdi. Huzur, umut mutluluk bütün güzel duyguların her tonunu taşıyordu, o gözler.
Azad öfkeyle baktı Zerya'ya bakışların bile değmesin demişti.
Araya diğer aşiretler girince Azad haklı bulundu. Mirşahlar diretsede yeterli gelmedi. Diyarbakır'da ki diğer aşiret liderleri de Azad'ın bunu istemesi hakkı diyince Gewer çıldırdı.
Odanın ortasında iki adamda karşı kaşıya duruyordu. İkisi de öfkeleri ile ortalığı yakmaya hazırdı.
Bekir Mirşah ikisini de görmezden gelip ayağa kalktı. Kızına da elini uzatıp kaldırdı. İçin de bulunduğu hiç bir durum kızını burada bırakmaya onu mecbur bırakamazdı.
"İkiniz de bu saçma tartışmaya son verin. Artık bir sonuça varalım. Azad madem nikah kıydın. Herkesin için de boşa kızımı alıp gideceğim."
Azad sinirle güldü. Sabahtan o kadar söylemesine rağmen Bekir Mirşah bir türlü pes etmiyordu.
"Tamam siz yarın oğlunuzu getirin burada kafasına sıkın. Kızınızı da alın gidin." Zerya'yı bırakmak gibi bir niyeti yoktu ama Mirşahların nereye kadar gidebileceklerini merak ediyordu.
Bahoz ağa torunun söyledikleri ile sinirle soludu.
"Tamam sakin olun. Gelin iki aşiret arasın da oylama yapılsın. Hangi karar çıkarsa o iki tarafında kabulü olsun."
Bekir Mirşah önce kardeşlerine sonra yeğenlerine baktı. Başka bir çözüm yolu yok gibiydi onların kafalarını olumlu anlam da sallamasıyla Bekir Mirşah Bahoz ağaya dönüp kabul ettiğini söyledi.
Haksızlık olmasın diye, iki aşiretten aynı sayıda insanların oylamaya katılması sağlandı.
İki tatafa ayrılıp herkes sırayla fikrini belirtmeye başladı.
Zerya kendi hayatını başkalarının ağzından şekilenmesini içi kanaya, kanaya dinledi.
Bekir ve Gewer Mirşah yumruklarını sıkıyordu. Kendi aşiretlerin de bile Saruhanlılarla aynı fikir de olanlar vardı.
Çoğunun ağzından çıkan kelimeler berdel olmuştu. Azad'ın sadece tek başına karar vermesi yanlış bulunuyordu. Zerya Azad'ın kendinden emin tavırlarına delirmek üzereydi. Gewer'in gözlerini yumup yumruklarını sıkmasına tebessüm gösterdi. Her sinirlendiğin de aynı hareketi yapardı. Acaba artık bu ayrıntıları göre bilecekmiydim! Görebilsem bile bakacak yüzüm olacak mı diye düşündü.
Şimdi anlıyordum coğrafya kaderdir söyleminin anlamını, evet! Coğrafya kaderdi. İyi bir ailede doğman sevilip, sayılman bile bu kaderi değiştirmiyordu.
Ben Zerya Mirşahtım babasının gözbebeği, annesinin kıyamadığı, sevdiği adamın sevdası, abilerinin kıymetlisi bugün kaderimin önüne hiçbiri geçemiyordu. Çaba sarfedif çırpınıyorlardı ama yetmiyordu.
Babamın gözlerine umutla bakmam yetmiyordu. Onun gözlerin de ilk defa mahcubiyeti gördüm. O dim dik duran omuzlarının çöktüğünü.
Kaldır omuzlarını başını dik tut, bu yenilgi senin değil diye bağırmak istedim.
Sonra tek, tek yuttum kelimeleri, gözlerimden dile dökemediğim her kelime için göz yaşı döküyordum.
Artık kabulümdü coğrafya kaderdi!
Ben bugün acıların en büyüğü ile sınanmıştım. Hayatım da hiç yapmak istenimediğim seçimlere mecbur bırakılmıştım. Bu seçimlerin getirilerini sonra acı ile görecektim.
Azad Saruhanın o iğrenç sesini duydum. Ne çok isterdim o sesi hiç duymamayı, o tınıya uzak kalmayı.
"Karar verildi. Görüldüğü gibi tek ben bu fikirde değilim. Mirhan Mirşah kız kızkardeşimi kaçırdığı için yerine ben de Zerya Mirşahı aldım. Zaten bugün dini nikahımız kıyıldığı için, Mirşahların itirazı geçirsizdi. Bir kaç gün için de;"
Devamını özellikle Gewer'in yüzüne bakarak söyledi. " Düğün ve resmi nikah yapılacak iki aşiretin bir birine kin gütmemesi için hepiniz düğünümüze davetlisiniz."
Gewer sustu! Ne söyleyebilirdi. Biz bir birimizi seviyor muyuz. Ya da evlenecekmiydik. Hayellerimiz mi vardı demeliydi. Elini göğsüne koyup okşamaya başladı. Bu gün ne kadar çok sıkışıp ağrıyordu.
Ya Zerya'sı onun da canı böyle yanıyormuydu. Sonra kendisine kızdı. Onun canı sızlıyordu. Farkındaydı Zerya velvel deresine düşmüşte çırpınıyordu. Bu çırpınışları belki sessizdi ama, çığlıkları sevdiklerineydi.
Bekir Mirşah duydukları ile yumruk yaptığı elini sert bir şekilde göğsüne vurdu. Bir kere değil bir kaç kere üst üstte tekrar tekrar vurdu. Zerya elini tutmaya çalışsada yeterli gelmiyordu. Abileri ve kuzenleri kollarını tutarak anca durdurmuşlardı onu.
Gewer ise çevresinden soyutlanmış gibiydi.
Zerya babasının boynuna sarılıp mis gibi kokusunu içine çekti. Tütün esansı kullanır öyle kokardı. Onda sevmişti esansı, bir çok şeyi sadece babasında sevmişti. En çokta babasının kızı olmayı sevmişti. Babası gibi mert bir adamla evlenmeyi hep hayal etmişti.
Gözyaşlarını silip ellerini babasının yanaklarına koydu. Gözünde hep koca dağdı. Bugün bir kez daha bunu kanıtlamıştı;
"Babacığım bugün bir kez daha babam olduğun için gurur duydum. Sakın benim için üzülme eminim bu konakta tırnağım taş duvarlara değse sen konağı üstlerine yıkarsın."babasının mahcup bakışları onu yakıyordu.
"Kızın için endişelenme ben Bekir ve Zayda Mirşahın kızıyım. Ne kimseye saygısızlık yaparım. Ne de kimseye boyun eğerim. Madem kaderim bu boynum kıldan ince kabulüm. Artık senin de kabulün olsun."
Zerya önce abilerine baktı, sonra amcalarına kuzenlerine ve yüreğinin sahibi sevdasına, gidip sarılmak istedi, uzun uzun veda eder gibi koklamak. Yapamayacağını bile bile istedi.
Sadece istedi!
Babasının gözlerine bakarak gülümsedi abilerinin ellerin de olan kolu tutup babasının elini öptü. Sonra Yaşar ve Servet amcalarının ellerini sonra iki abisinin ellerine uzandı. Abileri kendilerine çekip sarıldılar kız kardeşlerine saçlarını öperek özür dilediler. Güçleri yetmedikleri içindi bu özür, kardeşlerini çekip alamadığı içindi ikinci özür. Üçüncüsü ona bunu yaşatan kardeşlerini sağ bıraktıları içindi. Gerçi bu saatten sonra kız kardeşlerini bu duruma sokan biri onlar için ölmüştü.
Zerya son kez baktı Gewer'e bir vedaydı.
Vazgeçiş ve pes edişti!
İkisinin ağzından tek bir kelime çıkmadı. Bir birlerine tek bir sözcük bile söylemediler.
Hoşçakal gibi...
Azad sadece bakıyordu Zerya'ya öfkeliydi, kızgındı ama susuyordu. Ne olursa olsun aşağı inmeyeceksin demişti inmişti. Gewer'e gözlerin değmeyecek demişti. Her fırsatta bakmıştı. Şimdilik Daha kendisini tanımamazlığına veriyordu sineye çekiyordu.
Zerya babasına tekrar dönüp.
"Baba benim gitmem gerekiyor. Sen üzme kendini ben burda iyi olacağım." Deyip arkasını döndüğü gibi kapıya doğru hızlı adımlarla ilerledi. Hivda onu dışarı da beklediğini görünce tebessüm edip merdivenlerden onunla beraber çıkmaya başladı.
Saruhanlılar ve diğer aşiretler de ayaklanıp Azad ve Bahoz ağanın elini sıktıktan sonra çıkmaya başladılar. Azad tek tek uğurladı onları arkasını döndüğün de kalan Mirşahlara baktı. Bekir Mirşah ellerini bacaklarına koyarak ayağa kalktı. Bu konuşma hayatın da yapacağı en zor konuşmaydı.
"Bir baba olarak en zor anları yaşattın bana, kızıma bunları yaşattığın için asla affetmeyeceğim seni. Sana ahım olsun Saruhan beni evladımın önün de çaresiz bıraktığın gibi çaresiz kalasın. Dermanın baş ucunda olsun ama uzanamayasın. Sana sadece diyeceğim madem kızımı zorla almayı başardın adam gibi sahip çık. Sakın unutma tek bir yanlışın da buraya kızımı almak için geri dönerim. O zaman hiçbir bahane önümde duramaz."
Azad konuşmaya başlayıp cevap vereceği sırada Bekir Mirşah eliyle dur işareti yaptı. Odada bulunan hiçbir Saruhan'a bakmadan çıktı. Geldiği gibi gitmeyi de bilirdi.
Gewer giden amcasından sonra elini Azad'a doğru uzatıp sıktı. Boyları bir birlerine oldukça yakında Gewer kulağına doğru sadece ikisinin duyacağı şekil de "sakın kazandığını zannetme, Zerya'nın kalbi benim. Yakında olması gereken yer de olacak. Şimdilik sevdiğim kadına iyi bak."
Azad, Gewer'in söyledikleri ile gülümsedi. Onu yukardan aşağı süzüp.
"Kalıbına bakan seni adam sanır. Nikahı ma girip namusum olmuş, bir kadın için böyle konuşman doğru mu?" Azad kullandığı her kelimeyi seçip üstüne basa basa kullanıyordu.
"Bence sen adamlığını sorgula vazgeç. Vazgeçmezsen olacaklardan ben sorumlu değilim. Zerya olması gereken yerde kocasının kolların da!"
Gewer bakışlarını çekmedi. Sadece dişlerini kırarçasına sıktı...
"Biliyor musun Azad gönül bu der ki isterse on ülke gezsin, on farklı adamdan on çocuğu olsun ama yine de bir gün senin olsun."büyük bir nefes aldı.
"Ben onu bedeni veya güzelliği için sevmedim. Zerya olduğu için sevdim. Mesala sadece gözlerini değil üstündeki kaşı da sevdim."
"Sevdam dedim ben ona..."
"İlk doğduğu anda sevdim, ondan başka kimseyi hiç sevmedim. Zerya' dedim ona yüreğim olsun diye de, sevdanın acısına bu kadar kapılmadan." Gewer sevdiği kız için her kelimeyi seçiyor tane tane dile getiriyordu.
"Hani diyorsun ya o evli, adam olana yakışmaz diye ben de sana sorayım. Adam olan başkasını sevdiğini bile, bile bir kadını nikahına almaz. Ben sana bilmediğin adamlığı uzun uzun anlatırdım da, sen anlamazsın. Belki diyeceksin benim oldu diye ama ben onun bacak arasından dökülecek iki damla kanla sınamam. Benim için sadece Zerya olsun tanırım onu anlarım mecbur kaldığını." elini havaya kaldırıp öylecesine sallayıp.
"Neyse benim adamlığımı sorgulama! Sorgulayacağına, biraz önce daha yeni nikah kıydığın, kadın için benim oldu diye dillendirmezdin de..." Deyip odadan çıktı. Onu bekleyen kötü günlerden habersizdi.
Gewer adımlarını dışarıya çevirip yürüdü. Ayakları dışarı doğru adımlasa da yüreği Zerya'ya koşmak istiyordu. Her adımda sevdasını burada bırakmanın yükü ağırlaşıyordu. Gewer en ağır yükle adım atıyordu. Her adımı bin adım gibiydi. Yüreği gitme diyordu. Bırak bu kapıda ölüm olsun! Yine de gitme...
Yüreğinde ki ağır yükle çıktı, sevdasını bıraktığı konaktan. Konağın her taşını sırtına yüklemiş gibiydi.
Azad Gewer'in söyledikleri ile dişlerini sıktı bunu onun yanına bırakmayacaktı.
Azad gidenlerden sonra rahat bir nefes aldı. Onu bu kadar zorlaştıracaklarını hiç düşünmemişti. Babası Havin için tek kelime kullanmazken. Bekir Mirşah kızı için ortalığı ayağa kaldırmıştı. Karar açıklandığın da göğsüne indirdiği yumrukları ömrü boyunca unutmayacaktı.
Azad odadakilere dönüp önce Ciwan amcasının elini öptü sonra amca çocuklarının elini sıktı. Dedesine sımsıkı sarıldı. Doğduğundan beri her an yanında durmuştu. Onun için dedesi, babası her şeyiydi. Hepsine burada bulunup yanında durdukları için teşekkür etti. Babası hariç onun ne elini sıktı ne de tek bir kelime söyledi. O her zaman ki gibi yokmuş gibi davranmıştı nasıl olsa.
Azad onları da uğurladıktan sonra düşünceli bir halde yukarı çıkmaya başladı. Bundan sonra ne olacağı hiç belli değildi. Mirşahların kızlarını geri almak için yine uğraşacağı kesindi.
Odasına geldiğin de önce bir duraksadı. İçeri de Zerya vardı. Daha biraz önce bir adam ona olan sevdasını kulağına tıslayıp adamlığını sorgulamıştı.
Büyük bir nefes alıp kapı kulpunu indirdi ve içeri girdi. Hivda berjerde Zerya ise pencere önünde yere oturmuştu.
Hivda abisini gördüğü gibi hızlıca ayağa kalkıp "abi yemin ederim bir anda koştu, bir türlü engel olamadım" dedi.
Zerya kafasını ayaklarına koyup ikiliyi yok saydı. Onları görmeyecek ve duymayacaktı.
"Tamam Hivda sorun yok. Sen artık git uyu, yarın konuşuruz. Şimdi gerçekten çok yorgunum."
Hivda sadece "tamam iyi geceler abi" diyerek odadan çıktı.
Azad Hivda çıktıktan sonra Zerya'ya doğru ilerledi. Zerya adım seslerini duysada kafasını kaldırıp bakmadı. Şuanda görmek istediği en son yüz Azad'ın yüzüydü.
"Kalk bakalım şimdi biraz gerçekten bahsedelim."
Zerya kafasını dizlerinden kaldırıp Azad'a baktı. Onun hiçbir gerçeği ile ilgilenmiyordu. Kafasını olumsuz anlamda sallayıp tekrar dizlerine koydu.
Azad büyük bir nefes alıp hızlıca ilerleyip Zerya'yı kolundan tuttuğu gibi ayağa kaldırdı.
Zerya başta neye uğradığını şaşırsada, üstündeki şaşkınlığı erken atıp. Azad'ı itmeye çalıştı. Çünkü sadece çalıştı. Ne kolunu onun elinden kurtara bildi. Ne de ona bir adım geri adım atırabildi.
Azad'ın gözlerindeki öfkeyi uzaktan bile farkede biliyordu ama umursamıyordu.
"Sana aşağı inme dediğim halde aşağı indin. Gözlerin o adamın gözlerine değmeyecek dediğim halde orada olduğumu bildiğin halde onunla bakıştın."
Zerya; Azad'ın öfkeyle konuşmasını şaşkınlıkla dinledi. Öfkeyle onu ittip uzaklaştıma çalışmaları tekrar başarız olunca omuzlarını indirip.
" Aşağıdaki insanlar benim ailemdi. Sen veya hiçbir kuvvet onları görmemi engelleyemez. "Azad gözlerinden ateş saçıyordu. Zerya biraz sonra söyleyecekleri ile bu eylemin doğru olacağını biliyordu ama
"O adam dediğine gelirsek onun bir adı var. Gewer Mirşah! Benim aşık olduğum adam. Gönlüm de bu kadar yer kaplarken, gözüm onu nasıl görmezden gelsin."
Azad Zerya'nın ağzından çıkan her kelime ile delirmek istiyordu. Boşta kalan eliyle Zerya'nın cenesini tutup yüzünü kendisine iyice yaklaştırdı.
" Bana bak benim kim olduğumu bilmiyorsun. Bugün yaptığın her şeyi buna veriyorum. Gönlüne de, gözlerine de hükmetmeyi bileceksin. Yoksa ben o gönlü alır param parça ederim. Ona bakan gözlerini oyar eline veririm. Bak bakalım o zaman istesen de görebilir misin. " Azad'ın öfkeli bakışları Zerya'nın tenine değiyordu. Aynı şekilde Zerya'nın neffesini teninde hissediyordu.
Zerya seslice yutkundu. Gerçekten karşısındaki adamdan korkuyordu. Bugün yaparım dediği her şeyi hiç çekinmeden yapmıştı.
" Ne istiyorsun benden, ben ne yaptım sana, içindeki kinin sahibi ben değilim. Bugüne kadar adını bile duymadığım bir adamsın. Zorla nikah kıydın benim olacaksın dedin. Sana başkasını seviyorum dediğim halde, şimdi de ona bakan gözlerimi sorguluyorsun."dişlerini kırarçasına sıkıp "Abimin canı için diri, diri mezara gir deseydin keşke yemin ederim bu kadar canım yanmazdı."
Azad'da biliyordu karşısındaki kadının masumiyetini, ama kabulenemiyordu. Artık onundu kabullense de, kabulenmese de ona göre adımını atacak hareket edecekti.
" Zerya artık olan oldu. Karşıma geçip başkasının adını ağzına alamazsın. Başkası da senin adını ağzına alamaz. Dediğim gibi sadece bu günlük görmezden geliyorum. Bir daha tekrarlanmayacak. Yakarım andım olsun yakarım. Gider Amed'e benzin döker yakarım. İçinde tek bir Mirşahın sağ çıkmasına da izin vermem."
Zerya'yı iyice kendisine çekip döndürdü Azad. Zerya'nın sırtı Azad'ın göğsüne deyiyordu. Zerya'nın korku ile atan kalbi odanın içinde duyuluyordu. Zerya çekilmek istesede Azad göğsünde sabitledi hareketleri kısılınca mecburen durup. Aynada ki yansımalarına baktı. Azad'ın istediğinin de bu olduğunu o an anladı. Çünkü Azad sadece yansımalarına bakıyordu.
Zerya hareket etmeyi bıraktığın da kafasını eğip dudaklarını Zerya'nın boynuna yaklaştırıp nefesini onun boynuna oladı.
"Bak bize sadece ikimiz varız. Emin ol bundan sonra sadece ikimiz olacağız. Birkaç gün sonra bu odaya gelinliğin ile gireceksin, tabi o zaman adının yanında soyadım da bulunacak. Bunları alıştır kendini hiçbir zaman şimdi bulunduğun bu kollardan gidemeyeceksin."
Zerya yutkundu, bunların hiçbirini istemiyordu. O sadece gitmek istiyordu. Azad'an uzak her hangi bir yere, neresi olursa olsun.
Onun için gelinlik giyme fikri şimdiden bile beyazdan tiksindirmişti kendisini.
" Senin için gelinlik" giymeyeceğim demeden Azad onu kendisine çevirip elini çenesine koyup yüzünü kaldırdı.
"Emin ol giyeceksin. Şimdi git elini yüzünü yıka neredeyse artık sabah oldu. Bir kaç saat olsada uyumamız lazım. Yarın yine zor bir gün bizi bekliyor."
Kafası ile banyoyu gösterince Zerya hızlıca yürüyüp banyoya girdi. Soğuk suyu açıp tekrar, tekrar yüzüne attı. Aynaya durup bakınca gözündeki kızarıklar. Saçının başının dağılışı, bugünün izlerini taşıyordu. Zerya ellerini saçlarına götürerek biraz düzeltmeye çalıştı. Sonra suyu alıp boynuna götürdü.
İçeri de çok fazla oyalanamayacağının bilincinde banyodan çıktı.
Zerya çıktığı gibi Azad banyoya girdi. İçeriden gelen su sesi ile banyo ettiğini anladı. Sessizce yine pencereye de doğru ilerledi. Mardin'in bu kadar acı vermesine rağmen güzel olan manzarasına baktı.
Kapının açılma sesi ile Azad'ın banyodan çıktığını anladı ama dönüp bakmadı.
Azad duştan giyinmiş bir halde elinde havlu ile çıktı. Zerya'nın ona dönüp bakmamasına şaşırmadı. Şimdilik çok yorgun olduğu için dolaba doğru ilerledi. İçinden yazlık pijamalarından bir takım alıp Zerya'ya doğru yürüdü. Pijamayı ona uzatıp boğazını temizledi.
"Bu gece bunları giy yarın eksiğin neyse gidip alın."
Zerya, önce Azad'ın uzattığı pijamalara sonra dediklerini dinledi. Ondan gelecek hiçbir şeyi istemiyordu.
"Benim uykum yok, sen git uyu."
Azad kafasını olumsuz anlamda sallayıp. "Saat sabahın üçü Zerya. Ve sen uykum yok diyorsun. Zaten bunları benim giydirmemi istemezsin. Dediği yaptığımı çok iyi biliyorsun ama yok sen giydir diyorsan."
Zerya oflayıp pijamaları Azad'ın elinden alıp banyoya ilerledi. Gerçekten şuanda tek ihtiyacı galiba uykuydu. Banyoda üstünü hızlıca çıkarıp pijamaları giydi. Üstündekilerin bolluğuna hayretle baktı yapabileceği pek bir şey yoktu. Banyodan çıktığı gibi ayakta bekleyen Azad'a baktı.
Azad ise küçük karısının pijamaları için de ne kadar tatlı durduğuna bakıyordu. Üstündekiler ona baya bol gelmişti.
Zerya mahcup bir tonda "Şey ben nerde yatacağım."
Azad önce soruyu anlayamadı, sonra kafasını olumsuzca sallayıp "yatakta Zerya, başka nerede uyumayı düşünüyorsun."
"Ben seninle aynı yatakta uyumam."
"Niye ben sapık filanmıyım Zerya korkma seni yemem."
"Azad gerçekten odada yer yatağı falan yok mu? Bak gerçekten ben kimseyle uyuyamam."
Azad seslice ofladı bu gece bir türlü bitmiyordu. "Zerya zorlarsan yatakta değil, kollarım da uyursun. Şimdi geç yatağa benim için yeteri kadar zor bir gündü. Sen de daha fazla zorlama lütfen."
Zerya omuzlarını düşürüp bu konuyu sabah konuşmak üzere şimdilik rafa kaldırıp yatağa ilerledi.
Azad'da ışıkları kapatıp yatağa girdi. Tabi Zerya'nın yatağın üzerinde bulunan yastıkları araya koymaya çalıştığını görünce bu gecenin bir türlü bitmeyeceğini artık anladı.
Zerya'nın yatağın ortasına koyduğu yastıkları teker, teker kaldırıp odanın ortasına attı. Zerya'nın daha ne olduğunu anlamasına fırsa vermeden onu elinden tutup yatağa çekti. Zerya çığlık atsada umursamadı.
"Zerya olmayacak şeylerle sabrımı sınama."
Zerya'nın irileşen gözlerini es geçerek yatağın öbür tarafına geçti.
"Şimdi uyu Zerya ne konuşacaksan yarına bırak." Deyip gözlerini yumdu.
Zerya ise suskundu, uyuyamasada şimdilik konuşmak istemiyordu. İkisi için de en iyisi uyumaktı.
Bekir Mirşah gecenin bir saatinde kızını almadan geri dönüşünün üzüntüsünü yaşıyordu. Kalbi ilk defa bu kadar yorgundu. Elbet pes etmeyecekti. Kızını istemediği bir hayata asla mecbur bırakmayacak, bir yolunu bulup kızını geri alacaktı.
Gewer ise öfkeliydi. Orda sadece Zerya için susmuştu. Eve dönüyordu sevdasını alamadan. Yüreğin de ağır bir yara sevdasından uzaklaştıkça kanıyordu.
Bekir Mirşah eve gittiği gibi Mirhan'dan bunu hesabını çok kötü soracaktı. Mirhan yaşattığı herşeyin hesabını çok kötü bir şekilde ödeyecekti.
| Okur Yorumları | Yorum Ekle |