13. Bölüm

13. Bölüm

Jutenya Jutenya
jutenya

 

Bölüm şarkısı Hozan Aytaç- Derde dile min (yüreğimin derdi)

 

Unutmayın hepiniz benim hayal dünyamın evrenine değinen yıldız tozlarısınız ve çok seviliyorsunuz.

 

Keyifli okumalar.

 

Seninle olmayı umut etmek çorak toprakları da balık avlamak gibi bir şey Elfida ve ben her yeni günde oltamı alıp balık tutmaya gidiyorum ve sen o kara topraklar da hiç rast gelmedin .

 

O zaman rast gele...

 

************************************

 

İnacı bitiyordu insanın... Umudu da! Lakin acı milim kapıldamadan yerin de kalıyordu. Gün değişiyor yanın da hafta ve aylar... Sonra mevsimler, sonra da yıllar. Fakat sen fersah fersah ilerlerken acı seninle yoldaş gibi devam ediyor.

 

Bazı acıların dili laldir. Bedeni zaten takatsiz. Sen buna rağmen yaşıyorsun.

 

Nasıl bir şey biliyor musun dediklerin de ? Aklını yitirip kıblesiz ibadet etmek gibi demek isterdi lakin acılardan diline gem vurmuş insanlar dı ya bunu bile dile getiremezdiler.

 

İnsan kavuşamıyor fakat unutamıyordu da, bir ima ya da bir isim... O değildir ama ismin o olması yeterlidir. Kalbin de önce bir sızı, sonra kör bir bıçak

 

Hem herkes sevdiğine kavuşamızdı. Biri illaki bir diğerinin sevdiğini ve biri seni değil başkasını seviyordur.

 

Çoğu sevdalar isimsizdi. Kara sevda denilip geçilirdi.

 

Bu hikayede kara sevda kimisi için Afran kimisi Kadir'di... Peki ya Zeynep! Onun duyguları neredeydi.

 

Zeynep başını kaldırıp minnetle bakan bakışlarla "Kadir abi seni yordum her şey için çok teşekkürler" dedi ve kafasını eğdi.

 

Selvi Hanım Kadir'in bakışların da farklı bir anlam olduğunu ilk defa anladı. Endişe korku aynı ani bir ateş bedenini sardı. Kadir efendi damat olarak kabul edeceği bir gençti lakin kızında ki değişimin farkında olan bir anneydi. Ve kızının yüzünde ki tebessüm Kadir için değildi.

 

Annelerin kaderi kızlarının çeyizidir derlerdi. Kendi kaderi kızına yazılmamılıydı.

 

Yıllardır mecbur kalmadıkça Mardin'e ayak basmıyordu... Eli kalbine gitti. Gözünden bir damla yaş aktı. Arkasını dönüp ağlayarak mutfağa girdi. Bazı acıların üstü sadece örtülürdü o örtü bir yelde açılır ve acı sızardı.

 

Kanar kanar kanar.

 

Selvi hanım da olduğu gibi...

 

Halit bey ısrar edince Kadir o gece orada kaldı. Selvi Hanım ilk defa ısrar etmedi. Önceden olsa kızını gönül rahatlığı ile Kadir'e gelin ederdi fakat şimdi Zeynep'in başkasını sevdiğini biliyordu.

 

Selvi Hanım ve Hâlit bey kızlarının ağrısı olabilir sabaha kadar başlarında beklediler.

 

Zeynep sıkılır diye k uçakta kahvaltı masasına taşındı. Kadir uğurkandıktan sonra Afran'la rahat rahat konuşabilmek için odasına geçmek istediğini söyleyip şen şakrak bir tonla Çınar'a döndü "misafirliğin kısa olanı makbuldür Çınar abi beni odama at" dedi ve kollarına abisine uzattı. Tabiki seke seke gidebilirdi ama şımarmak onun en doğal hakkıydı ve bunu sonuna kadar kullanacaktı.

 

Çınar onu odasına bırakıp çıktığı gibi telefonu eline alıp Afran'la yazışmaya başladı. Dün onu arayacak fırsat bulamamıştı ve sevgilisi tripliydi.

 

Kısa bir yazışmadan sonra annesi elinde tepsiyle gelince yazışmaları yine yarım kaldı. Anne kız biraz sohbet ettiklerin de Selvi Hanım kızının hareketlerinden artık emindi.

 

Zeynep bir başkasını seviyordu.

 

Öğlene doğru yengeleri geldi. İkisini de çok seviyordu. Evin tek kızı olduğu için abilerini paylaşma taraftarı değildi lakin olan olmuştu. İki gün haftasonu iki günde hafta içi beşinçi gün Zeynep isyan ederek okula gitmek istediğini söyledi. Çınar abisi seminere katılmak için şehir dışına çıkmıştı. Baran abisi Mardin'deydi. Kemal abisi toplantım var dediği için iş Kadir'e düştü. Adam seve seve gönüllü oldu. Lakin okul da Zeynep'i küçük bir süpriz bekliyordu.

 

Afran elin de bir papatya buketiyle sevdiği kızı bekliyordu.

 

Okulun önün de geçmeyen dakikaları sayan genç adam elinde tuttuğu bir buket papatya bakıp gülümsedi.

 

Zeynep'in en sevdiği çiçek papatyaydı. Kalbi kulaklarında atıyor gibiydi. Okulun önün de duran siyah arabayla Afran'ın kaşları çatıldı. Zeynep kapıyı açıp inmek için hareket ettiğin de Kadir sürücü kapısını açıp hızlıca arabadan indi ve sevdam dediği kızın önün de durdu. Kollarını uzatıp onu kucağına aldığın da Zeynep itiraz bile edemedi. Genç adam sevdiği kollarındayken çantasını da alıp okula doğru yürümeye başladı. Afran'ın öfkeli bakışları uzaktan bile belli ediyordu. Zeynep'in bakışları ben ne yapabilirim gibi olsa da Afran kafayı yemek üzereydi.

 

Genç kız etrafında olan bakışlarlss kıpkırmızı oldu hızlı bir şekilde kafasını eğdi. Kısık bir tonda "Kadir abi herkes bize bakıyor lütfen indir beni " dedi lakin Kadir'in onu bırakma gibi bir niyeti yoktu.

 

Okula girdiklerinde tüm okulun bakışları arasında Zeynep abi dediği adamın kollarında sınıfa girdi.

 

Kadir sınıfta etrafına bakıp "sıran nerde dediğin de " dedi.

 

Zeynep konuşmak istemiyordu. Elini kaldırıp sırasını gösterdiğin de Kadir adımlarını oraya yönlendirdi. Genç adam sevdiği kızı sırasına bıraktığın da Zeynep mahcup bir şekilde gülümseyip "teşekkür ederim Kadir abi ama hiç gerek yoktu. Arkadaşların yardımıyla sınıfa çıkabilirdim" dedi. Pembeleşen yanakları mahcup bakışları adamın içini ısıtan tarzdaydı.

 

"Tabi ki çıkardın ama ben rahat edemezdim"

 

Kısa bir süre Zeynep'e bakıp "dikkatli ol ani hareketler yapma bir şeye ihtiyacın olur veya eve dönmek istersen çekinmeden ara " dedi ve onun yeşil gözlerine baktı.

 

Zeynep kafasını olumlu anlamda salladığın da arkadını dönüp kapıya doğru ilerledi. Kapıdan çıkmadan önce son defa Zeynep'e bakıp çıktı.

 

Kadir gittikten sonra birkaç tane kız kıkırdayarek Zeynep'e baktılar. İçlerinde olan Vera ona gülümseyip "senin ki çok yakışıklı " dedi. Onlar böyle düşünürken Afran'ın kızması normaldi içinde peydah eden bir sızı yakıp kavurmaya başladı.

 

Bu düşüncelerle dudaklarını büzüp kafasını olumsuzca salladı ve bıkkın bir tonda "o benim abim Vera" dedi ve önüne döndü. Arkadaşları geçmiş olsun demek için başına üşüşdüğün de gülümsedi. Zihninde ki düşünceleri şimdilik bir kenara ite bilirdi.

 

İlk ders bittiğin de Afran'ın gelmesini bekledi fakat Afran gelmedi. Duru'da okul da olmadığı için canı gittikçe sıkılmaya başlamıştı. İkinci derste arkadaşları o yanlız kalmasın diye sınıftan çıkmadı. Üçüncü ders boş olduğu için kendi aralarında konuşarak zaman geçirmeye çalışıyorlardı ve Afran yoktu.

 

Sınıf arkadaşlarından Tuğçe gülümseyip "canım sıkıldı gelin oyun oynayalım" diyerek ortaya çıktı. Toplam da on kişilerdi. Diğerleri onlardan ayrı kendi hallerindeydi.

 

Zeynep omuz silkeleyip "bana uyar ama ne oynayacağız "

 

Tuğçe bakışlarını arkadaşların da gezdirip "kulaktan kulağa " deyip kahkaha attı.

 

Başta hepsine çocuksu gelse de sonra Tuğçe öne atılıp "oyunbazlık yok hile yapmamanız için ilk cümleyi kağıda yazıyorum" dedi ve küçük bir kağıt eline alıp ilk cümleyi yazdı.

 

Devamın da Zeynep ayağa kalkıp kalçasını sıraya dayadı. Böylelikle on kişi yanyana dizildi ve solda başta duran ilk cümleyi yanındakinin kulağına fısıldadı. Kulaktan kulağa birçok kişi yan yana oturur ve ilk baştaki yanındakinin kulağına bir şey söyler.Söylenenden anladığını oda yanındakine söyler ve bu son kişiye kadar devam eder.Son kişi ayağa kalkar ve bağırarak söyler.

 

Söylenen doğruysa en sondaki başa geçer ve oyun devam eder. Eğer söylenen yanlış ise herkes aynı yerinde kalır ve oyuna devam edilir. Oyun fikrini Tuğçe ortaya attığı için oyunu o başlatacaktı. Tuğçe yanında ki arkadaşının kulağına eğilip "Kurt ne bilir bayramı hort hort eder ayranı " dedi ve geri çekildi.

 

Yanında ki aynı şekilde fısıldamaya başladığın da kıkırtılar başladı. Çünkü cümle ister istemez değişime uğruyordu.

 

Zeynep duyduğu cümle ile kahkaha attı. Yanındakinin kulağına söylediğin de o da gülmüştü. Sondaki duyduğu cümle ile bir adım öne çıkıp yüksek sesle "kurt ne bilir karıyı başkasın da arar mutluluğu" diye haykırdı. Hepsi aynı anda güldürler. Tuğçe elinde ki kağıdı açıp gülümseyerek kafasını salladı. Hepsi oyunu sevdiği için yeniden bir tura başladılar. Maksat eğlenmekti. Üçüncü turda Zeynep saçını kulağının arkasına verip cümleyi tekrar etmeyi bekledi. Duyduğu cümleyle yanındakinin kulağına eğilip "Afran Zeynebi çok seviyor" dedi lakin anın da pişman oldu. Yanında ki arkadaşı bir adım öne çıkıp "Afran Zeynebi çok seviyor" diye bağırdı.

 

Sınıfta önce bir sessizlik sonra uğultu ve alkış sesleri. Zeynep kıpkırmızı kesildi. Rezil olmuştu. Oyuncuların hepsi alkış çalıp gülüyorlardı.

 

Çıkan görültü nedeniyle Gökhan sınıfa girmiş. Zeynep ise Afran'a dönüp kafasını onun göğsüne gömdü. Genç adam elini sevdiği kızın saçlarında gezdirip boğuk bir tınıyla " be sedem ez jı hezdıkım Zeynep "dedi. Zeynep'in dilin de konuşuyordu.

 

"Sebepsiz yere seni çok seviyorum Zeynep"

 

Afran ve Zeynep...

 

Genç kız duyduğu cümle ile kafasını kaldırdı. Sevdiği ona bakıyordu. Gülümsedi! Çevresindeki, arkadaş topluluğundan soyutlanmışlardı resmen. Sâdece ikisi var gibiydi.

 

Zeynep aşkla bakan bakışlarını sevdiği adamdan çekmeden "Zeynep Afran'ın özlemiyle delirecek kadar çok seviyor " diye konuştu. Aslında bu bir isyandı. Çünkü o bugün onu görebilmek için okula gelmişti o ise trip atıp kaç saattir kendisine hasret bırakmıştı.

 

Afran elini kaldırıp işaret parmağının uçunu onun yüzünde dolaştırdı. Sınıfı olduğu yeri umursamıyordu. Böyle her yerini ezberlemek ister gibiydi. Sesli bir nefes aldıktan sonra sakin kalmaya çalışan bir tınıyla "o adamın çevrende dolanmasını istemiyorum. Sen ona abi desen de aranız da kan bağı yok, ben yapamıyorum saatlerdir dışarı da kendimle savaştım" dedi ve kısa bir süre düşünüp "bencillik yapmak istemiyorum. Seni de kısıtlamaya hakkım yok ama lütfen beni de anla... Seni çok seviyorum birini yanında bu kadar yakın görmek... Lütfen onu kendine bu kadar yaklaştırma yoksa ben kafayı yiyeceğim" sona doğru artık isyan ediyordu.

 

Zeynep içinden Kadir abi dedi lakin bir an kendisini Afran'ın yerine koydu. Kollarını onun beline dolayıp kafasını göğsüne koydu. Sınıftan bir oooo uğultusu duyulurken Zeynep huzur bulduğu yerde "tamam haklısın. Bundan sonra dikkat edeceğim " dedi.

 

Afran genç kızın itiraz etmesini beklerken aldığı cevapla rahat bir nefes aldı. Gözleri Zeynep'i bulduğun da dudaklarını anlına bastırıp kolunu beline sardı. Kollarında ki kız onun sevdiği yari sevdasıydı.

 

Gökhan bakışlarını bir birinden alamayan ikiliye bakıp güldü. Aşk kuşları gibi her yerde gözlerin de kalpler ile dolaşıyorlardı.

 

Tuğçe ikisine bakıp "ama bu böyle olmaz ki oyunumuz bozuldu" diye tatlı bir zerdenişte bulundu.

 

Kısa bir süre düşünür gibi yaptıktan sonra "Arkadaşlar sizce aşk ve sevgi nedir. Ama cevaplar için bir oyun oynayalım. Kızlı erkekli çiftler olarak cevap verelim" dedi ve bakışlarını aşk kuşları gibi görünen çifte çevirp "İlk önce Zeynep ve Afran cevaplasın."

 

Zeynep ve Afran birbirlerine baktılar. İkisi beraber gülümsediler. Herkes onlara bakıyordu. Tuğçe ellerini çırpıp "Evet cevaplarınızı bekliyoruz. Aşk ve Sevgi nedir."

 

Afran Zeynep'e bakıp.

 

"Aşk o'dur. Yani sevdandır. Gülüşüdür. Bakışı, sesi... Ama sadece ona özel olandır."

 

Zeynep kimseyi umursamadan devam etti.

 

"Mesala kimse onun gibi güzel gülemez. Ya da gülerken kimsenin dudakları onun gibi kıvrılmaz. Sanat eseri gibi gelir sana bu izlenim. Dudaklarının sağ tarafın da üç, sol tarafın da beş çizgi oluşur."

 

Afran gülümsedi. Sınıftakiler ona döndü. Dudaklarının etragında aynı sayı da çizgiler vardı.

 

Zeynep'in gözü kimseyi görmüyordu.sanki bir tek Afran varmış gibi "Sesi dünyanın, en güzel sesidir. En güzel şarkı onun sesinden dinlediğin. En güzel kitap onun anlatışıdır. Huzur onun sesidir"diye devam etti.

 

Gözlerini Afran'ın gözlerine çevirip "Bir de bakışı var. Öyle güzel bakar ki, dünya etrafında dönmeyi unutur. Öyle güzel bakar ki, dünyayı unutursun. Sanki bir tek sen, bir tek o var."

 

Sınıfta çıt çıkmadı. Ders boştu gelen giden yoktu. Ortam onlarındı. Zeynep kafasını yana eğip "Bana bir bakışıyla dünyanın, en güzel kadınıymışım gibi hissetirir" deyip sustu. Artık meydan Afran'ın dı.

 

Araf kuruyan dudaklarını diliyle ıslatıp güldü. Bu sefer sıra onun du o anlatacaktı.

 

"Her şeyi onunla seversin. Her şey onunla anlam alır."

 

Kısa bir an düşünür gibi yapıp "Mesala çayı tek şekerli seviyor diye, sende tek şekerli çay içersin."

 

Dudaklarını büzüp "Kahvenin sadeliği onunla tatlanır."

 

Yüzünü buruşturup "Ekşi'den nefret ederken. Onunla nimet gibi gelir."

 

Zeynep acı bir tebessüm gösterdi. Biliyordu onları çerfetilli bir süreç bekliyordu. Bakışları Afran'ın bileğine döndüğün de genç adam onu bekleyen geleceği bilir gibi "İmkansız olduğunuzu bilsen de, aradan zaman geçsede..."

 

Afran gözlerini kapatıp açtı. Onunda dudaklarına acı bir tebessüm yerleşti. Onlar ayrı dinlerden iki insandı. Elbet ikisinin ailesi iyi yaptınız mutlu olun demeyecekti. Kafasında ki düşünceleri bir kenara itti.Şimdi sadece Zeynep vardı. Zeynep'in sesi.

 

"Bileğin de senin saçların dan yaptırdığı bileklik."

 

Sonra büyük bir nefes aldı Zeynep. Afran sustu elinde onun saçlarından yaptırdığı bileklik vardı.

 

"Ve sana söz verdiği gibi, parmağın da yanlızca sana ait yüzük.

 

Afran gözlerini açıp önce bileğine baktı. Zeynep'in saçlarından hem bileklik, hemde taşlı yüzük yaptırmıştı. Söz vermişti Zeyneb'ine ne olursa olsun çıkarmıyacaktı. Çıkarmamıştı da...

 

Afran bakışlarını kaldırıp Zeynep'e baktı. Zeynep'in boynun da olan dövmeye. Birkaç gün önce yaptırmıştı. Ailesi nasıl kızıp sevdiğine tepki göstermişti. O da kızmıştı canını acıtıp bedenine nasıl eziyet ederdi. Urfa'da hastaneye gittiklerinde Zeynep'in böyle bir şey yaptıra bileceği aklının ucundan bile geçmemişti.

 

"Boynun da şah damarında, sadece benim kalp ritmim var. Kalbi benim kalbimin ritmiyle beraber atıyor."

 

Afran bakışlarını Zeyneb'in yüzünden alıp, aşkla ellerine baktı.

 

"Yüzük parmağında, benim yüzüğüm olmasa da, orda ki dövme bana ait." elbet birgün yüzüğüm de parmağın da olacak diye içinden geçirip "Yüzük parmağın da başlıyor dövmesi, şah damarın da bitiyor. Yan yana olmasan da, bir biri için atan kalpler."

 

Sınıfta ki herkes ikisinin konuşmasına hayran kalmışlardı.

 

Afran bakışlarını Zeyneb'in ellerinden çekip tekrar yüzüne baktı.

 

"Aşk nerde olursa olsun, o demektir. O da sen demektir" sesinde kendinden emin bir tını vardı.

 

Genç adam bıkkın bir nefes alır gibi "Sevgi ise..." dedi ve kısa bir süre düşünür gibi yaptıkran sonra

 

"Herkes sevilir. Her şey sevile bilinir. Bir çicek, bir böcek....Ya da bir renk, en sevmediğini bile sevebilirsin zamanla... Ama aşk bir defa yaşanır. Bambaşkadır! "

 

Sınıftaki herkes onları dinlerken onlar başka bir evren de gibiydiler.

 

Zeynep ve Afran sadece bir birlerine bakıyordu. Sadece bir birlerini dinliyorlardı. Çevreden soyutlaşmışlardı. Dedikleri gibi şimdi, dünya sadece onların etrafında dönüyordu.

 

Afran cebinden telefonunu çıkarıp geçenlerde

 

 

Bazı insanların kabul olmayan duaları olurdu.

 

Yürek yakan!

 

Hayırını, şerine tercih edeceğin dualar.

 

Afran ve Zeynep şer olsa bile bir birleri için kabul olmayı göze alanlardı.

 

Yine de kader engel olurdu.

 

İki insan, iki yürek bir birleri için yanıp kavrulurdu.

 

Zeynep ve Afran gibi...

 

 

"" "" "**************************" "" ""

 

Bir de Kadir vardı. Ona göre aşk;

Aşk sobe gibiydi. Sen onun seni fark edip bulmasını istersin, o ise ebe olmak istemez.

 

Sevdiğine uzaktan bakan.

 

Asla kabul olmayacak duası sandığı. Duasın da hayrı, şerri düşünmediği.

 

" Kadir abi" Diyen sesle kendisine geldi. Bu sesi duyduğun da kullakları bayram ediyordu Kadir'in. Lakin bir de sevdiğinin ağzından dökülen "Kadir abi" seslinişi. Aradaki hitap adam öldüren cinstendi. Bununla tekrar tekrar ölüyordu.

 

Genç kız kararlıydı artık arakarına mesafa koyacaktı. Afran haklıydı ve sevgilisini üzmek istemiyordu.

 

Kadir'de ise durum farklıydı. Ölüyordu da üstüne toprak atanı yoktu. Onun için Zeynep imkansızı, yürek sızısıydı. Nerden neyin geleceğini bilmeden.

 

"Allah der ki;

 

Kimi benden çok seversen onu senden alırım... Ve ekler : Onsuz yaşayamam deme, seni onsuz da yaşatırım. Ve mevsim geçer, göle veren ağaçların dalları kurur, sabır taşar, canından saydığın yar bile bir gün el olur, aklım şaşar. Dostun düşmana dönüşür, düşman kalkar dost olur. Öyle bir garip dünya. Olmaz dediğin ne varsa hepsi olur... "

 

" Düşmem "dersin düşersin." Şaşmam" dersin şaşarsın. En garibi de budur yaaa. Öldüm der durur yine yaşarsın.

 

(Mevlana)

 

Kadir, Afran ve Zeynep üçü de aşkları ile sınanacaklardı. Biri sevdiği yanın da olduğu için yanacak, diğeri uzakta kaldığı için. İki ateşin ortasında bir Zeynep! Çayır, çayır yanacakta üstüne su atanı olmayacak.

 

Bölüm : 30.08.2024 22:58 tarihinde eklendi
Okur Yorumları Yorum Ekle
Hikayeyi Paylaş
Loading...