42. Bölüm
Arzu Güleç / Bordo Tabutçu / 42. Bölüm

42. Bölüm

Arzu Güleç
kaleminsesi1905_01

Medya: Albay Rıza ATEŞOĞLU

 

Yazar bakış açısı

 

Karanlık gökyüzü, ormanı ağır bir sis gibi sarıyordu. Cemil, nefesini kontrol altında tutarak etrafı dinledi. Arkasındaki küçük bedeni korumak için daha sıkı sarıldı. Umut Ali’nin titreyen nefesi, içinde büyüyen öfkeyi daha da körüklüyordu.

 

Uzaktan gelen ayak sesleri duyulmaya başladı. Adamlar izlerini sürüyordu. Cemil, yere eğilip Umut Ali’nin başını okşadı.

 

“Aslanım, beni dinle. Şimdi çok sessiz olmalıyız, tamam mı?”

 

Umut Ali başını hafifçe salladı. Gözleri korkudan büyümüş, babasının kabanına iyice sarılmıştı.

 

Cemil, hızlıca etrafını taradı. Birkaç metre ileride sık ağaçların arasındaki dar bir geçit gözüne çarptı. Eğer doğru yönlendirebilirse, peşindekiler fark etmeden kaçabilirdi.

 

Tam hareket etmek üzereydi ki, yakınlarda bir dal kırıldı. Adamlar çok yakındı.

 

Cemil, Umut Ali’yi yere yatırıp üstünü yapraklarla hafifçe örttü. Eğilip kulağına fısıldadı:

 

“Sakın kıpırdama. Ne olursa olsun burada kal.”

 

Çocuk, gözlerinden yaşlar süzülürken sessizce başını salladı.

 

Silahını sıkıca kavrayıp sessizce ayağa kalktı. Ayak sesleri yaklaştıkça, Cemil içinden planını şekillendiriyordu. Adamları başka bir yöne çekmeli, Umut Ali’yi korumalıydı.

 

Derin bir nefes aldı, sonra ani bir hareketle ağaçların arasından hızla fırladı. Adamlar, beklenmedik bu harekete refleksle silahlarını kaldırdı.

 

“Ormanda kaçamazsın, Yurdagül!” diye biri bağırdı.

 

Cemil, elindeki silahı sıkıca kavradı, etrafını süzerek en iyi kaçış noktasını hesapladı. Bir yandan düşmanlarını oyalayacak, bir yandan Umut Ali için güvenli bir yol açacaktı.

 

Tam o sırada, yakınlardaki bir çalı hışırtıyla hareket etti. Cemil hızla döndü.

 

Karşısında beklenmedik bir yüz vardı.

 

Cemil’in karşısında beliren yüz, onun için geçmişte önem taşıyan birine aitti—köyde kendisine yıllarca yardım etmiş, ama sonrasında kaybolmuş eski dostu Tahir.Ormanın sessizliği içinde, Cemil’in düşmanlarıyla baş etmek için ihtiyaç duyduğu yoldaş tam da karşısındaydı.

 

“Tahir… Bu sen misin?” diye şaşkınlıkla fısıldadı Cemil.

 

Tahir, elindeki silahla dikkatlice Cemil’e bakarak gülümsedi. “Sessiz ol, dostum. Beni değil onları düşün.”

 

Tahir, Cemil ve Umut Ali’yi peşindekilerden kurtarmak için ormanın zeki taktiklerini kullanmaya karar verdi. Dar geçitlerin arasına gizlice tuzaklar kurarken, Cemil ona ayak uydurarak Umut Ali’yi sakladığı yerden çıkardı.

 

"Gel amcam." Fısıltı sesi ile konuştu.

 

Hızlı ve sessiz adımları ile Tahir'in yanına gitti.

 

Tahir bir kaç yere kurduğu tuzağa baktı.

 

“Bu tuzaklar onları oyalayacak. Ama hızlı hareket etmeliyiz.” Tahir'in sesi, cesaret ve kararlılık doluydu.

 

Duyduğu silah sesi ile Cemil kucağındaki Umut Ali'ye sıkıca sarıldı.

 

"Yurdagül en iyi adamımı öldürdün. Bende seni öldüreceğim."

 

Tahir, Cemil'in kolundan tutup ağacın gövdesinde saklandı.

 

Tahir. "Cemil kendine gel."

 

Cemil ile Rıza telefon konuşması.

 

Çeken şebekeyi gördüğünde ilk işi Rıza beyi aradı.

 

Bir kaç çalıştan sonra açılan telefon ile yerinde dikleşti.

 

"Albay Rıza Ateşoğlu."

 

"Rıza bey benim Cemil Yurdagül."

 

Cemil herşeyi anlatmıştı ama kafasında hissettiği metal ile sustu.

 

Telefonu indirip kafasına silahı dayayan kişiye baktı.

 

Kaşlarını çattı karşısında ki adam sırıtarak bakıyordu.

 

Cemil Umut Ali'ye daha sıkı sarılıp boştaki eli ile belindeki silahını kavradı.

 

Adam telefondan gelen sese bakınca zaman kaybetmeden alnının ortasından delik açtı.

 

Direk ayağa kalkıp oradan uzaklaştı.

 

Şimdiki Zaman

 

Cemil karşısında ki kişiye baktı.

 

"Tahir ne yapıp edip benim Umut Ali'yi güvende tutmam gerek."

 

Tekrar duyduğu yabancı ses ile daha çok yerine sindi.

 

"Buradasın Yurdagül."

 

Ağaç kabuğuna isabet eden kurşun ile küfür etti.

 

"Hassiktir."

 

Cemil Umut Ali'yi kucağından indirip Umut Ali'nin sırtını ağaca dayadı önüne kendini kalkan yaptı.

 

Tahir ateş edilen yere bakıp kendiside ateş attı.

 

Duyduğu ses ile orada ki kişiyi vurduğunu anladı.

 

Cemil zifiri karanlıkta Umut Ali'nin yüzüne baktı.

 

"Şşş aslan parçası korkma ben yanındayım."

 

"Çok koykuyoyum amca."

 

Yanağında ki yaşları silip sarıldı Umut Ali'ye.

 

.

.

.

.

 

Albay kopuz ile Ateşoğlu, Cemil'in aldığı telefon sinyallerin olduğu noktaya geldi.

 

Yerde yatan cansız bedeni görünce yürekleri ağızlarına geldi.

 

Rıza bir hışımla koşup cesedi dönerdi gördüğü yabancı ile derin nefes aldı.

 

Yere oturup elini kalbine koydu.

 

Kopuz yanına gidip elini Rıza'nın omzuna attı.

 

"İkisi de güvende ben hissediyorum Rıza kendine gel ve bir an önce onu bulalım."

 

Rıza başı ile onaylayıp kalmak için yerden destek almıştı ama elinin altında hissettiği sertlik ile baktı.

 

"Burada telefon var?"

 

Eline alıp güç düğmesine basıp açtı. Şifresiz ekranı açtı.

 

Kendi ismini görünce kimin telefonu olduğunu anladı.

 

"Cemil'in telefonu."

 

Onu da alıp askeri pantolonun cebine koydu.

 

Etrafındaki ekiplere göz gezdirdi.

 

Duydukları silah sesi ile o yöne baktı.

 

"Komutanım?"

 

Kopuz albay eli ile işaret verdi. Ekip hızlı bir şekilde koşmaya başladılar.

 

Yaklaştıklarında iki el silah sesi duydular.

 

Hemen yerlerine mevzi alıp baktılar.

 

Rıza gece görüş gözlüğü ile etrafa bakıyordu tüm ekipte.

 

"Komutanım saat yönü 10 da."

 

Rıza denilen konuma baktı gördükleri ile derin bir nefes çekti içine.

 

Tanımadığı bir kişi ile Cemil'i gördü.

 

Umut Ali'yi göremeyince daha dikkatli baktı Cemil'in ona kalkan olduğu gördü.

 

Sarıldığını gördü.

 

"Albayım."

 

Rıza telsizden Kopuzun sesi ile dikkatini telsize verdi.

 

"Onları sağ salim istiyorum kopuz."

 

Kopuz. "Hiç bir kurşun hedefinden şaşmayacak ekip kendinize bir kişiyi seçin ve hepsini birden indirin."

 

Ekip kendince seçtikleri kişilere baktılar.

 

Kopuz. "Ateş."

 

Cemil duyduğu silah sesleri ile Tahir'i kolundan tutup çekti.

 

Duran silah sesleri ile kafasını kaldırıp baktı.

 

Gördüğü üniformalı adamlar ile tebessüm etti.

 

Umut Ali gördüğü tanıdık yüz eli konuştu.

 

"Yıca amcam."

 

Göz yaşlarını serbest bıraktı Umut Ali.

 

Ama korkudan yerinde harekette edemiyordu.

 

Rıza torununa sarılıp kokusunu içine çekti.

 

"Şşş geçti aslanım geçti. Korkma."

 

Umut Ali babasının kabanını omzundan düşürüp sarıldı.

 

Hıçkırarak ağlamaya başladı.

 

Rıza, Umut Ali'den ayrılıp kontrol etti.

 

"Bir yerin açıyor mu amcam."

 

"Hayıy gidelim buyadan Yıza amca."

 

Rıza Umut Ali'yi kucağına alıp Cemile baktı.

 

"Sen iyimisin Yurdagül."

 

"İyiyim albayım."

 

Kopuz albay Tahir'e baktı.

 

"Ekip toparlanın gidiyoruz."

 

Cemil kopuz albaya baktı.

 

"Albayım Tahir Özdemir. Silah arkadaşımdı."

 

.

.

.

.

 

Fazıl

 

Doğu itini görünce o an onu orada parçalamak istedim.

 

Son sözünden sonra gitmişti. Hapisten nasıl çıktı ve nasıl kimsenin haberi olmadı.

 

Alpaslan'a baktım elimiz ayağımız bağlıydı.

 

Ben, Alpaslan ve bir kaç kişi vardı.

 

İki kişi yerde kanlar içinde yatıyordu.

 

Kapı gürültülü bir şekilde açıldığında bakışlarım oraya kaydı.

 

Zanyar kod adlı şerefsiz bana doğru geliyordu.

 

Bir hışımla boğazıma yapıştı. O kadar çok sıkıyordu ki nefes alamıyorum.

 

Ne oluyordu lan.

 

Doğu bağırdı.

 

"Zanyar bırak onu onunla işim var benim."

 

Gözlerim kararmaya başladı boğazımda ki baskı yok olunca bağlı olan ağzımla öksürmeye başladım nefesimi toparlamaya çalıştım.

 

Neler oluyordu bu siktiğimin yerinde.

 

Hakan itini görünce daha çok sinirlendim.

 

"Merhaba Ateşoğlu. Sizinkiler zanyarin kardeşini öldürdü ve bu yüzden seni öldürmek istedi."

 

Sinirden hızlı ve sert nefes almaya başladım.

 

Elindeki bıçağı gördüm siktir. Sakın sakın.

 

Alpaslan'a doğru yürümeye başladığında var gücümle bağırmaya başladım.

 

Selam canlarım ben geldim.

 

Oy ve yorumlarınızı bekliyorum.

 

Seviliyorsunuz ❤️

 

Mutlu kalın ❤️

 

Bölüm : 27.04.2025 21:51 tarihinde eklendi
Okur Yorumları Yorum Ekle
Hikayeyi Paylaş
Loading...