Biliyorum bölümleri çok geç atıyorum, bunun için de çok özür dilerim ama başta da yazdığım gibi bu benim ilk kitabım ve maalesef ki hızlı yazamıyorum. Buna rağmen kitabımı okuyan ve destek olanlara çok teşekkür ederim.
Şimdii bu bölüm de en sevdiğiniz hayvan ve nedenini alalım.7
-------------------------------------
Pars bey "Dikkat çekmeye çalışıyor, boş verin." dediğinde gözlerimi kapadım ve Pars beye inanıp bana yaklaşmamaları için içimden dua etmeye başladım.
Ama duam yine kabul olmadı ve Halit bey yavaşça bana yaklaşmaya başladı.
Bununla beraber başımı dizlerime gömdüm ve sessizce ağlamaya devam ettim.
Bir süre sonra Halit bay yanıma oturdu ve kollarıyla beni sardı. Büyük ihtimalle buna ihtiyacım olduğunu düşünmüştü fakat bu hareket beni krize sokmaya yeterdi.
Belki benim yerimde başka biri olsaydı uzaklaşmaya yada bağırmaya çalışırdı fakat bana sadece itaat etmek öğretilmişti.
Ağlamam şiddetlenmeye ve titremeye başladığımda hıçkırmamak için kendimi sıkıyordum.
Bir problem olduğunu anlayan Umay hanım Halit beyin yanına çöküp bir şeyler söyledi ve. Umay hanım ne söylediyse Halit bey ayağa kalkmış ve diğerlerini de alarak tuvaletten çıkmışlardı.
Umay hanım yanıma oturduğunda hiçbir şey yapmadan ağlamaya devam ediyordum.
Bir süre sonra Umay hanım beni kendine çekerek göğsüne yatırmış ve saçlarımı okşamaya başlamıştı.
Bu hissi en son yedi yaşımdayken yaşamıştım...
O sırada da ağlıyordum ve annem kendi gözlerinden akan yaşları umursamadan beni göğsüne yatırmış ve saçlarımı okşamıştı. Sonrasında olanlar ise tam bir felaketti...
Bununla beraber başım Umay hanımın göğsündeyken ağlamaya devam ettim.
Bir süre sonra gözlerim yorgunlukla kapandı ve uykuya daldım.
Gözlerimi yavşça araladım ve olduğum yerde doğruldum.
Birkaç saniye nerede olduğumu çözmeye çalıştıktan sonra odamda olduğumu anladım.
Yatağımın yanındaki komodinimin üstündeki telefonumu aldım ve saate baktım.
Saat gece üçü yirmi dört geçiyordu.
Beni buraya kim taşımıştı bilmiyordum ve açıkçası pek de umrumda değildi.
Yataktan kalkmadım ve düşünmeye başladım.
Kendimden nefret ediyor ve acıyorum. Bana yapılanlara ses çıkarmıyor, bağırıp çağıramıyor, hesap soramıyordum, sadece ağlıyorum. Canım yanıyordu ve ben buna karşı çıkmıyor, sadece ağlıyor ve bitmesini bekliyordum.
Küçükken böyle değildim. Bana yada başkasına fark etmez, yapılan hiçbir haksızlığa sessiz kalmaz haklıyı savunurdum. Bana zarar vermeye çalışan herşeye direnir, sesimi çıkarırdım.
Aslında kendime beslediğim nefret ve acıma duygusu çocukluğumdan geliyordu. Çocukluğum da bana acıyor ve nefret besliyordu.
Yatağımda bir süre bunu düşündükten sonra yataktan çıktım ve korkmama rağmen odamın kilidini açıp mutfağa doğru ilerlemeye başladım.
Korkuyordum çünkü eğer biri mutfakta beni görür ve uyumadığımı anlarsa kızabilir kızınca da zarar verebilirdi. Fakat üstümde o kadar fazla bir bıkmışlık vardı ki korkumu umursamıyordum.2
Mutfağa girdim ve buzdolabını açıp neler olduğuna bakmaya başladım.
Salçaları gördüğüm anda salçalı makarna yapmaya karar verdim.
Bir süre makarnayı hazırladıktan sonra büyük bir tabağa bolca koydum ve tabağı masaya bıraktım. Tabağı masaya bıraktığımda yüksek bir ses çıkmıştı. Kimsenin duymamasını ümid ederek bir süre o şekilde durdum. Kimse gelmeyince masaya oturdum ve makarnamı yemeye başladım.
Karşımda titreyerak ağlayan kız kardeşime bakıyordum.
Çok kötü duruyordu. İlk önce yediği herşeyi kusmuş sonra da bilmediğim bir nedenden krize girmişti.
Açelya hakkında bilmediğim bir sürü şey vardı, bildiğim tek şey ise geçmişinin çok karanlık olduğu ve onun bu geçmişten kurtulamadağıydı.
Babam yavaşça Açelya'ya yaklaşırken Açelya korkuyla duvara daha çok sinmiş ve göğsüne çektiği dizlerine başını yaslayıp ağlamaya devam etmişti.
Babam Açelya'nın yanına oturdu ve sarıldı. Bunu yaparken Açelya'nın rahatlayacağını düşünüyordu fakt Açelya rahatlamak yerine daha kötüleşmişti.
Bunu fark eden annem babamın yanına çöktü ve kulağına bir şey söyledi.
Annemin söyledikleriyle babam ayağa kalkmış ve bizi alıp krndisiyle beraber odadan çıkardı.
Eren abim, Aras ve Pars odalarına çıkarken onların arkasından sinirle baktım.
Ön yargıları gözlerini kör etmişti ve bunu fark ettiklerinde büyük ihtimalle herşey bitmiş, Açelya onlarla aralarına kalın, yıkılmayan bir duvar inşa etmiş olacaktı.
Bunun olmaması için dua ettim ve diğerleriyle birlikte salondaki koltuğa oturdum.
Annem ve Açelya tuvaletten çıkana kadar orada o şekil bekledik.
Yaklaşık iki buçuk saat sonra annem tuvaletten çıktı ve bizim yanımıza gelip "Açelya uyudu. Uyandırmak istemiyorum. Biriniz odasına çıkarırmısınız?" dedi.
Hepimiz birden ayaklandığımızda "Biriniz gidin. Hep virlikte giderseniz uyanabilir. Zar zor uyudu zaten yavrum." dediğinde babam kimseyi beklemeden ayağa kalktı ve tuvalete girip Açelya'yı kucağına aldıktan sonra odasına çıkardı.
Herkes odasına çıktı ve yaklaşık bir saat sonra akşam yemeği yedik.
Sonrasında annem, babam, ben ve Baran abim dışındakiler salona, biz de odalarımıza geçtik.
Odama girdim ve yatağıma uzanıp kendimi uykunun kollarına bıraktım.
Yatağımda doğruldum ve saatime baktığım. saat üç elli dörttü.
Uykum hafif olduğu için çoğu sese uyanırdım.
Uyurken dilim damağım kurumuştu. Yatağımın yanındaki komodinime uzandım ve üstündeki pet şişeyi aldım.
Şişeye baktığımda boş olduğunu gördüm. Mutfağa inip şişeyi doldurmam gerekiyordu.
Derin bir iç çektim ve uyku sersemi bir şekilde yataktan kalkıp odamdan çıktım.
Merdivenlerden indim ve mutfağın önüne geldiğimde yanan ışık gözümü aldı. Şaşkınlıkla kaşlarımı çattım ve kapıdan mutfakta kim var diye baktım.
Açelya masada oturmuş parlayan gözlerle önündeki makarnaya bakıyordu.9
-----------------------------------------
Kestiik1
Biliyorum garip bir yerde kestim ve kısa oldu ama sizi daha fazla bekletmek istemedim
Umarım güzel yazabilmişimdir.9
Okur Yorumları | Yorum Ekle |