Üstümdeki yorgana rağmen vücudumu okşayan soğuk hava yüzünden titreyerek uyandım.
Kabus görmememe rağmen -ki bu çok nadir olur- büyük ihtimalle dün camımı kapatmaya üşendiğim için camdan odama dolan soğuk hava yüzünden baş ağrım artmış ve feci bir boğaz ağrısıyla bitkinlik çökmüştü üstüme.
Camı kapatmak için yorganımın altından çıktım ve hızlıca penceremin önüne vardım.
Penceremi kapattıktan sonra hızlıca perdemi çekecekken dışarıdaki karları gördüm. Her yer bem beyazdı ve karlar okulların tatil olması için yeterli bir seviyedeydi.
Karlı havaları çok sevsem de titreyen vücudum ve dizlerimle daha fazla ayakta duramayacağımı anladığımda hızlıca perdelerimi çektim ve yatağıma geri oturdum.
Titriyor ve üşüyordum. Ya ateşim çıkmıştı yada çıkacaktı.
Gökyüzü tan vaktinde olduğumuzu belli eden bir renge bürünmüştü bu yüzden biraz daha rahattım. Ama ne olursa olsun sabah kahvaltısına kadar ateşimi düşürmem ve karşılarına sağlıklı yada sağlıklı rolü oynayabilecek kadar iyi çıkmam gerekiyordu.
Bir ateş düşürücü hap -ağrı kesici hapla aynı hap- içtikten sonra dolabımdan bir havlu aldım ve banyoya girdim. Suyun ılık olduğundan emin olduktan sonra kıyafetlerimi çıkardım ve suyun altına girdim.
Su ne kadar ılık olsada bana buz gibi geliyordu bu da ateşimin çıktığını doğruluyordu.
Üşümem biraz daha azaldıktan sonra duşakabinden çıktım. Vücudumu ve saçlarımı biraz kuruladıktan sonra iç çamaşırlarımı giydim ve başka bir şey giymeden yatağıma uzandım.
Kafamı dağıtmak ve üşüdüğümü daha az hissetmek için ders çalışmaya karar verdim.
Saat yedi buçuk olduğunda kitabı bıraktım ve dolaptan siyah ince bir eşofmanla gri ince bir body çıkardım.
Uyandığımda ki kadar üşümesem de hala fazlasıyla üşüyordum.
Bunu görmezden gelerek aşağı kata indim ve masaya oturdum.
Herkes burdaydı ve Aras beyle Mert beyin üzerinde forma yoktu. Aras bey ve Mert bey tüm gün evde yatackalarını söyleyerek masadakileri gıcık ederken Baran bey de pis pis sırıtıyordu.
Halit beyin 'Afiyet olsun' demesiyle herkes kahvaltı etmeye başladı bense normalde de az olan iştahım şu an hiç olmadığı için öylece masaya bakıyordum. Bunu fark eden Umay hanım "Kızım bir şeyler yesene. Neden öyle duruyorsun?" dediğinde herkes bana bakmaya başladı.
*Umay hanım kusura bakmayın da iyi halt ettiniz.*
Herkes benden bir cevap beklediği için, diken üstünde bir şekilde "Pek iştahım yok da kusura bakmayın." dedim.
Bunun üzerine Halit bey kaşları çatık bir şekilde "Neden kızım bir şey mi oldu?" dediğinde çatık kaşlarını daha fazla görmemek için başımı tabağıma çevirdim ve "Bir problem yok sadece iştahım kapalı." dedim.
Bunun üzerine Umay hanımın "Az bir şey ye de öyle kalk sofradan kızım. Sonra miden kazınır." demesiyle kusacağımı bile bile tabağıma ufak tefek birkaç şey koydum ve yemeye başladım.
Kahvaltıdan sonra Mert bey, Aras bey ve Baran bey dışında herkes işine gittiğinde hızlıca odama çıktım ve kapıyı kapatıp koşarak tuvalete girdim.
Klozetin önünde eğildim ve bir süre öksürdükten sonra kusmaya başladım. Uzunca bir süre miğdemdeki her şeyi çıkardıktan sonra sifonu çektim ve elimi yüzümü yıkayıp yatağıma geri uzandım.
İlk on dakika boyunca ateşimin daha fazla çıkmaması için yorganı üstüme almamaya çalışsam da sonrasında dayanamadım ve yorganı üstüme çekip gözlerimi kapattım.
Yemek saati gelmişti ve herkes masadaydı, Açelya hariç.
Birkaç gündür doğru düzgün yemek yemeyen Açelya onu umursayan aile üyelerini -Umay hanım, Halit bey ve Cihan bey- fazlasıyla tedirgin ediyordu.
Yemek yendikten sonra salona geçildi ve herkes kendi halinde takılmaya başladı.
Cihan bey Açelya'ya kremini sürmesini hatırlatmak ve yardımcı olması gerektiğini hatırlayınca yukarı kata çıktı ve kapıyı çaldı. İçeriden ses gelmeyince bir şeylerin ters gittiğini anlamasıyla kaşları çatıldı ve kapıyı bir kere daha çaldı. İçeriden yine ses gelmeyince her zaman kilitli olmasına rağmen bir umut kapı kolunu ittirdi. Kapı açılınca Cihan bey daha da şaşırsa da bunu bozguna vermeyerek içeri girdi.
Kapıyı kapatıp Açelya'nın yatağının ucuna oturdu ve usulca kız kardeşinin saçını okşamaya başladı. Eli kardeşinin yanağına değdiğinde hissettiği sıcaklıkla kaşları çatıldı ve anlındaki hafif terli saçlarını geri çekerken kız kardeşi aniden çığlık atarak uyandı. Cihan beyin ellerini ittirmeye çalışırken bir yandan da "Dokunma, dokunma ,çek ellerini, yalvarırım dokunma. İstemiyorum, yapma." gibi şeyler söylüyordu.
Cihan bey neler olduğunu kavradığında ellerini hızlıca çekti ve "Açelya, benim Cihan. Sakin ol, güvendesin." gibi telkin edici şeyler söylemeye başladı.
Kız kardeşi bir süre sonra sakinleşince Cihan bey kardeşine "Ben hemen odamdan ateş ölçer alıp gelicem, yatağından kalkma tamam mı?" demiş ve onayını aldıktan sonra hızlıca odasından ateş ölçeri alıp kardeşinin odasına geri dönmüştü.
Odaya geri dönünce yarı uyuklayan kardeşinin yanına oturup ateş ölçeri koltuk altına koydu.
Yaklaşık iki dakika sonra öten ateş ölçerin üzerindeki 39.4 yazısıyla şaşkınca kardeşine baktı.
Cihan bey yarı uyuklayan, yarı uyanık kız kardeşine birkaç kere seslendikten sonra kardeşi uyanmış ve yatakta hafifçe dikleşmişti.
Cihan bey "Ilık duşa girebilirmisin? Eğer duş alacak halin yoksa hastaneye de gidebiliriz." dediğinde kardeşinin gözlerinden anlık bir korku geçmiş fakat hızla kaybolmuştu.
Açelya başını hızla iki yana salladıktan sonra "Hastaneye gerek yok, girerim şimdi duşa" deyip bir havlu, iç çamaşırları ve ince bir uzun kollu ile ince bir pantalon almıştı ki Cihan beyin "Uzun kollu giyme kapıyı kitleriz görmezler yaralarını." demesiyle onları bırakıp siyah bir şort ve siyah atlete benzeyen bir krop alıp banyoya girdi.
Açelya hızlıca duşunu alırken Cihan bey de mutfağa inmiş ve kardeşinin yiyebileceği bir şeyler hazırlayıp tepsiyle odasına çıkarmıştı.
Açelya üstüne odadan aldığı kıyafetleri giymiş banyodan çıkmıştı.
Yatağının üstünde gördüğü tepsiyle boğazının acımasına rağmen derince yutkundu. Yerse kusardı. Zaten kusmaya fazlasıyla yatkın olan midesi hastayken özellikle hassaslaşırdı.
Yinede öylece dikilmeyi bırakıp yatağına oturduğunda yatağın ucunda oturan Cihan beyin gözlerini yaralarından bir an olsun çekmediği için rahatsız olmuştu. Cihan bey bunu fark etmiş gibi yaraları dikizlemeyi bırakmış şifonyerden çıkardığı kremi tekrar eline almıştı.
Açelya usulca sırtını Cihan beye döndü ve kıyafetinin sırt kısmını sıyırdı. Cihan bey hızlıca kremi sürdükten sonra kıyafetinin sırt kısmını geri indirdi ve yaralarının olduğu her yere kremi sürdü.
İşi bitince yatağa geri oturdu. Yemeklerin olduğu tepsiye tees ters bakarken birden Cihan bey tepsiyi alıp Açelya'nın kucağına koydu.
Açelya ne kadar yemek istese de Cihan beyi ikna edemeyeceği için kaşığı elina aldı ve önündeki çorbayla bir süre oynadıktan sonra yavaş yavaş içmeye başladı. Boğazından sıcak bir şeyler geçmesi boğazına iyi gelse de her lokmada daha çok miğdesi bulanıyordu.
Önündeki yemekleri bitirdiğinde Cihan beyin uzattığı ateş düşürücüyü de içti ve ufak bir umut mide bulantısının azalmasını bekledi ama azalmıyor üzerine daha ha artıyordu.
Mide bulantısı dayanamayacağı bir seviyeye geldiğinde koşarak tuvalete girdi ve kusmaya başladı. Yediği her şeyi çıkarmasına rağmen hala öğürüyor, Cihan bey ise saçlarını tutup sırtını sıvazlıyordu.
Açelya kusması durunca sifonu çekmiş ve elini yüzünü yıkayıp geri yatağına yatıp cenin pozisyonu almıştı.
Cihan bey de Açelya'nın yanına oturdu ve tekrar ateş ölçeri koltuk altına koydu, değişen bir şey yoktu Açelya'nın ateşi hala 39 dereceydi.
Cihan bey hafifçe kız kardeşini dürtüklediğinde kız kardeşinden "hı?" diye hafif bir mırıltı çıktı. Cihan bey kısa bir süre kardeşini izledikten sonra "Açelya bu gün kaç defa kustun?" dedi.
Açelya hala aynı pozisyonda dururken "İki defa sanırım." dediğinde Cihan bey "Açelya, hastaneye gitmemiz lazım, bir muayene ediyim seni." dediğinde kardeşi hızlıca doğruldu ve "Gitmesek, bir şekilde iyileşirim ben" dese de Cihan beyin fikrini değiştiremeyince yenilgiyi kabul ederek "En azından sabah gitsek?" deyince Cihan bey kıyamamış ve onaylamıştı.4
Kız kardeşi uyusa da Cihan bey odadan çıkmamış ve kardeşini izlemişti tüm gece.
Güneş doğmaya başlayınca da odadan çıkmış ve hazırlanmak için kendi odasına girmişti.
1116 kelime2
Okur Yorumları | Yorum Ekle |