51. Bölüm

49. Bölüm

Ceren Su Karadağ
karadagceren

"Heyecanlı mısın?" İdil'e başımı evet anlamında salladım.

"Heyecandan geberecek gibiyim." Diye mırıldandım, ensemdeki terleri silerken. Karşımdaki boy aynasından bir kez daha kendime baktım.

Üzerimde beyaz, omuzlarımda çapraz askıları olan, eteği oldukça kabarık ve etek kısmı parıltılı olan bir gelinlik vardı. Kalp şeklinde hafif bir göğüs dekoltesi vardı. Gelinlik kendinden korseli olduğu için ekstra bir korse takmamıştım.

Saçlarımı ise önce düzleştirici ile dalgalandırıp ardından enseme yakın bir şekilde hafif dağınık bir gelin topuzu yapmışlardı. Topuzumu çiçekli bir taçla süslemişlerdi.

Makyajımı bana göre abartılı olacak şekilde yapmışlardı. Kahverengi ve ten rengi tonlarında bir makyaj yapmalarına rağmen yüzümde bu kadar makyaja alışık olmadığım için fazlasıyla garipsiyordum.

Senem, aynada bana bakarak gülümsedi. "Çok güzel olmuşsun," dedi içtenlikle. "Ama sana hak veriyorum, biraz fazla makyaj olmuş." Elindeki küçük fırçayla yanağıma dokundu, hafifçe renkleri yumuşatarak. "İstersen birazını silebiliriz, daha doğal görünürsün."

Derin bir nefes alıp aynadaki görüntüme bir kez daha baktım. İçimde karmaşık bir heyecan dalgası vardı. Gelinlik rüyamdaki gibi olmasına rağmen, kendimi bir yabancı gibi hissediyordum. Bu özel günde bile, odayı dolduran süsler ve parıltılarla baş edemeyecek kadar gergindim.

"Düşünsene," dedim, kelimeleri zorlukla çıkarken, "birkaç saat sonra... artık o ben olmayacağım. Yeni bir hayata adım atacağım. Bu garip bir his."

İdil omzuma hafifçe dokundu, parmaklarıyla beni sakinleştirmeye çalışarak. "Bunu çoktan hak ettin," dedi. "Sen zaten hep o güçlü kadındın, sadece şimdi başka bir yolculuğa çıkıyorsun."

Bir süre sessiz kaldım. Ayakkabılarımın kenarına bakarak düşüncelerimi toparlamaya çalışıyordum. Derken, kapıdan hafif bir tıklama duyuldu. Kalbim hızlandı, sanki her an bir şeyler değişebilirmiş gibi. Kapı açıldığında içeri giren, üzerindeki siyah takım elbisesiyle Alpay'dı. Bakışlarımız karşılaştı ve bir an için her şey durdu.

Alpay'ın yüzünde tanıdık, sıcak bir gülümseme belirdi. "Hazır mısın?" diye sordu yumuşak bir sesle, gözleri üzerimde gezerken.

"Hiç bu kadar hazır olmamıştım," dedim. Ama gözlerimdeki heyecan kadar hafif bir korku da fark ediliyordu.

Alpay yanıma gelip elimi tuttu, sımsıkı kavradı. Gözleri beni baştan aşağıya inceledi. Nefesi tutulmuş gibi baktı bana. "Çok güzel olmuşsun." Diyerek alnımdan derin bir şekilde öptü.

Ona gülümserken içimdeki heyecanın azaldığını hissettim. Alpay, Senem ve İdil'e baktı. "Siz gidin misafirlerin arasına, birazdan çıkış yapacağız bizde."

Senem, bordo renginde, dar, askılı ve dizinin yukarısında biten bir elbise giymişti. Siyah, ince topuklu ayakkabıları ile de elbisesini tamamlamıştı. Sarı saçlarını su dalgası şeklinde yapmış ve serbest bırakmıştı. Makyajı ise mavi gözlerini belli edecek şekildeydi.

İdil ise siyah, kalın askılı ve dizinin bir karış üzerinde biten bir elbise giymişti. Bel kısmında ince pullardan yapılma bir zincir vardı. Altına ise siyah, sivri topuk bir topuklu giymişti. Saçlarını düzleştirmiş ve ön kısımlarını incecik örmüştü.

İdil ve Senem, gülümseyerek destek vermek ister gibi gelin odasından çıktılar ve Alpay ile baş başa kaldık.

"Korkma, her şey çok güzel olacak." Yanağımı okşarken beni sakinleştirmek için söylemişti bunları.

Alpay'ın sesi yumuşaktı, ama içinde derin bir güven vardı. Yanağıma dokunduğu an, içimdeki gerilim yavaşça çözülmeye başladı. Gözlerimi kapattım ve onun varlığının bana verdiği huzura odaklandım.

"Biliyorum," dedim, hafif bir gülümsemeyle. "Ama yine de bu kadar büyük bir adım atmak... Sanki her şey bir rüya gibi."

Alpay gülümseyerek başını hafifçe yana eğdi. "Belki de rüya gibi olacak," dedi. "Ama bu rüyayı seninle yaşamak, her anına tanık olmak istiyorum. O yüzden, ne olursa olsun, yanındayım."

Bir an sessizce yüzüne baktım. O anın içinde, bütün karmaşıklığıyla beraber, bir sakinlik vardı. O benim güvendiğim, her zaman arkamda olan kişiydi. Kalbim onun yanında olduğum için rahatlamıştı.

"Elini bırakmayacağım, söz veriyorum," dedim yavaşça. "İkimiz de bu yolda birbirimize tutunacağız."

Alpay, bu sözlerim üzerine gülümsemesini daha da derinleştirdi. "Bundan hiç şüphem yok," dedi. "Biliyorsun, ben hep senin yanındayım. Ne zaman korkarsan, sadece bana bak. Her şey yoluna girecek."

Sözleri içimi bir kez daha rahatlattı. Derin bir nefes alıp ona doğru yaklaştım. Başımı onun göğsüne yaslayarak, kalp atışlarını dinledim. Bu, beni her zaman en çok rahatlatan şeydi. Onun yanında, dünyadaki tüm karmaşa bir süreliğine uzaklaşıyordu.

"Biraz daha böyle kalabilir miyiz?" diye fısıldadım.

Alpay kolunu daha sıkı bir şekilde omzuma doladı. "Ne kadar istersen," dedi. "Bu anın tadını çıkaralım."

Ve öylece, birlikte sessizce kaldık, dışarıdaki dünya bir anlığına yokmuş gibi.

"Sevgili misafirlerimiz, sizde hazırsanız gelin ve damadı sahneye davet ediyorum." Diyen sesi duyduğumuzda ikimizde bir birimizden ayrıldık ve Alpay, kolunu uzattı.

Uzattığı koluna girerek derin bir nefes aldım ve gelin odasının kapısını açtım sakince.

Biz merdivenlerin başında belirdiğimizde Alpay'ın seçtiği giriş müziğimiz çalmaya başladı.

"İşte geliyor özel harekat

Hilal bıyıklı bozkurtlar, bizim çocuklar

Hainlerde korku salan. cephelerde kelle alan

Vatan için şehit olan özel harekat.

Kahpe pusuları aşıp

Aslanlar gibi savaşıp

Dillerinde tekbirle özel harekat."

Şarkı, bütün düğün salonunda yankılanırken herkesin bakışları bizim üzerimizdeydi ve herkesin yüzünde bir gülümseme vardı.

Merdivenlerin sonunda karşı karşı dizilerek kılıçlarını bizim için havaya kaldıran mavi ve beyaz kıyafetli subayların havaya kaldırıp bizim için yol yaptığı kılıçların altından geçerek masaya vardık.

İlk önce nikahımız kıyılacak, sonra ilk dansımızla birlikte eğlence başlayacaktı.

Nikah masasına geldiğimizde Alpay, benim sandalyemi çekerek ilk önce benim oturmamı sağladı. Ben sandalyeme oturduğumda Alpay'da yanımdaki sandalyeyi çekerek oturdu.

Nikah masasına oturduğumuzda kalbim yerinden çıkacakmış gibi atıyordu. Odayı dolduran sessizlik, salondaki herkesin dikkati tamamen üzerimizde olduğunu hissettirdi. Alpay'ın yanında olmak bana her ne kadar güven verse de, içimdeki heyecan ve korku birbirine karışıyordu. Gözlerimi kısa bir an için onun yüzüne çevirdim. O her zamanki gibi sakin ve kendinden emin görünüyordu. Bana hafifçe gülümsedi, elini masanın altından uzatıp benim elimi tuttu. Bu küçük jest bile beni biraz rahatlattı.

Nikah memuru karşımızda durdu ve konuşmaya başladı, ama söyledikleri kulağımda yankılanıyor gibiydi. Sadece Alpay'ın varlığına, onun güçlü elinin sıcaklığına odaklanmıştım. Gözlerim bir an için salona doğru kaydı, sevdiklerimizin mutlu yüzleriyle dolu bu kalabalık anı unutulmaz kılıyordu.

Nikah memuru, elindeki mikrofonu bana uzattı. "Adınız soy adınız?"

Derin bir nefes alıp mikrofona eğildim. "Asel Sönmez."

Nikah memuru, bu sefer mikrofonu Alpay'a uzattı. "Sizin adınız soy adınız?"

Alpay, benden daha sakin bir şekilde konuştu. "Alpay Yenilmez."

Nikah memuru bu sefer şahitlere döndü. İlk önce benim şahidime mikrofonu uzattı. "Şahitlerimizin adı soy adı?"

İdil, mikrofona eğildi. "İdil Taşkın."

Aslında şahidimin Senem olmasını istemiştim ama Senem, bir sürprizi olduğunu söyleyerek reddettiğini İdil'den istemiştim.

Nikah memuru bu sefer mikrofonu Alpay'ın şahidine uzattı. "Adınız soy adınız?"

Kürşad abi, mikrofona eğildi. "Kürşad Türkmen."

Nikah memuru, yeniden mikrofonu bana uzattı. "Sayın Asel Sönmez, hiç kimsenin baskısı ve zorlaması altında kalmadan, tamamen kendi hür iradenizle sayın Alpay Yenilmez'i eşiniz olarak kabul ediyor musunuz?"

"Evet!" Diye güçlü bir şekilde bağırdığımda salondaki herkesten bir alkış koptu.

Alpay bana bakarak gülümsedi, o tanıdık sıcaklığı ve güveni yüzünde görüyordum. Alkış sesleri havayı doldururken, onun gözlerinde beliren gururu ve sevgiyi derinden hissedebiliyordum. O an her şey, bütün karmaşa ve heyecan yerini sakin bir mutluluğa bıraktı.

Nikah memuru bu kez Alpay'a döndü ve mikrofonu ona uzattı. "Sayın Alpay Yenilmez, hiç kimsenin baskısı ve zorlaması altında kalmadan, tamamen kendi hür iradenizle sayın Asel Sönmez'i eşiniz olarak kabul ediyor musunuz?" diye sordu.

Alpay'ın gözlerinde minik bir parıltı belirdi, ardından mikrofonu eline alıp bana doğru eğildi. Sesi güven doluydu, ama içinde o tipik Alpay'ın şakacı havasını da taşıyordu. "Ölene kadar, evet!" dedi, hafif bir kahkaha eşliğinde. Salon bir kez daha alkış ve kahkahalarla doldu, Alpay'ın bu rahat tavrı hem beni hem de herkesi gülümsetmişti.

Alkışlar sona ererken, nikah memuru ikimizi de onaylayan bir bakışla süzdü. "Böylece sizleri karı koca ilan ediyorum." Ardından bize bir sandık gibi bir şey uzattı. "Bu, içerisinde Türk Bayrağı olan sandık, Belediye başkanımızın hediyesidir. Mutluluklar dilerim," dedi. O an, içimdeki bütün heyecan yerini saf bir mutluluğa bırakmıştı.

Tam o sırada düğün salonunu yüksek bir müzik sesi doldurdu.

"Abim damat oluyor, sırada bana geliyor.

Ablam gelin oluyor, sırada bana geliyor.

Gel bana güzel kız, kalbimi çalan hırsız

Haydi halaya, eller havaya."

Diyerek sahnenin ortasına oynayarak çıkış yaptı Senem. Onu böyle görünce istemsizce bir kahkaha attım.

Senem, şarkının bu kısmını Kürşad abiye bakarak söylemeye başladı.

"Seni gördüm göreli divane oldum deli

Seni gördüm göreli divane oldum deli

Gel bana güzel kız, kalbimi çalan hırsız."

Şarkı son bulduğunda Alpay'ın bile yüzünde bir gülümseme vardı.

Senem'in dansı, düğün salonunun atmosferini anında değiştirmişti. Onun enerjisi ve coşkusu, herkesin ruh halini yükseltmişti. Gözlerimdeki ışıltı, ona duyduğum hayranlıkla birleşerek daha da parladı. Salondaki herkes, Senem'in sahneye çıkışıyla birlikte eğlencenin başladığını hissediyordu.

Kürşad, onu izlerken yüzündeki gülümseme derinleşti. Senem'in her hareketi, onun için özel bir anlam taşıyordu. Senem şarkının sözlerini söylediği sırada, ona doğru bir adım attı ve dans etmeye başladı. Kalabalığın ortasında ikisi de kendilerini kaybetmiş gibiydi, yalnızca müziğin ritmine ve birbirlerine odaklanmışlardı.

Müzik, yavaşça son buldu. Bu sefer orkestracılardan biri mikrofonu aldı. "Gelin ve damadımızın ilk dansı için sahneyi boşaltalım lütfen."

Alpay, elimden tutarak beni sahnenin ortasına getirdi. Müzik yavaş bir şekilde çalmaya başladı. Bu şarkıyı da özellikle Alpay seçmişti.

"Biner yağız atına, ardında bozkurduyla.

Biner yağız atına, ardında bozkurduyla.

Cihana bedeldir o, düşmana bakışıyla

Cihana bedeldir o, düşmana bakışıyla

Gözler yıldız kaş hilal, almış ele okla yay

Gel bir Turan kuralım, kızımız olsun Umay.

Gözler yıldız kaş hilal, almış ele okla yay

Gel bir Turan kuralım, kızımız olsun Umay."

Alpay, elimden tutarak beni nazikçe etrafımda döndürürken müzik devam ediyordu. Hareketlerimiz mükemmel bir uyum içerisindeydi.

Müzik, yumuşak melodisiyle yükselirken, Alpay, beni hafifçe yeniden döndürdü. Saçlarım, ışıkların altında parlayarak etrafa yayıldı. Alpay, beni kollarında tutarken, bir dans uzmanı gibi hareket ediyordu; her adımında uyum ve zarafet vardı.

Ben, Alpay'ın gözlerine bakarken, sanki dünya onlardan uzaklaşıyor gibiydim. O an, sadece müzik ve biz vardık. Alpay, benim belimi nazikçe kavradı ve yanına çekti. "Bu anı hiç unutmayacağım," dedi, sesi müziğin ritmiyle karışarak yankılandı.

Bir an için müziği dinlemeyi bıraktım ve Alpay'ın bakışlarındaki derinliği anlamaya çalıştım. "Bana böyle hissettirdiğin için teşekkür ederim," dedim. Alpay, beni daha da yakına çekerek yanaklarımdan öptü. "Hayatımda senin gibi biri olduğu için ben teşekkür ederim," dedi, gülümseyerek.

"Gerer yayını sertçe, düşmanı vurur mertçe

Gerer yayını sertçe, düşmanı vurur mertçe

O Asena duruşlu, Turan'ın kuruluşu

O Asena duruşlu, Turan'ın kuruluşu

Gözler yıldız kaş hilal, almış ele okla yay

Gel bir Turan kuralım, kızımız olsun Umay.

Gözler yıldız kaş hilal, almış ele okla yay

Gel bir Turan kuralım, kızımız olsun Umay."

Müzik, tempoyu artırırken, ikimizde de dansın akışına kapıldık. Alpay, yeniden beni hafifçe döndürürken, ayaklarım adeta zeminle kaynaşıyordu. Kendimi bıraktım; Alpay'ın hareketleri beni hafifçe yerden kesiyor, sanki havada süzülen bir kuş gibi hissettiriyordu.

Daha sonra, Alpay, benim ellerimi tutarak biraz daha hızlı döndürdü. Kalabalık, bu muhteşem dansın etkisiyle coşarak alkışlamaya başladı. Kahkahamı tutamayıp gülmeye başladım; Alpay'ın enerjisi, beni sarhoş etmişti.

Sonunda müziğin son notası geldiğinde, Alpay ile birbirimize sarıldık. Müzik durduğunda, salon alkış ve tezahüratlarla yankılandı. Alpay, benim yüzüme dikkatlice bakarak, "Bu gece bizim gecemiz, Asel. Hayatım boyunca seninle dans etmek istiyorum," dedi. Gülümseyerek ona sarıldım yeniden. "Ben de, Alpay. Bu daha başlangıç."

Orkestra, yeniden konuştu. "Çiftimizi yalnız bırakmıyoruz ve diğer bütün çiftleri sahneye davet ediyoruz." Dediğinde Nilüfer'den Ta Uzak Yollardan adlı şarkısı çalmaya başladı.

Bütün çiftler yavaşça sahneye geldi. Herkes birlikte dans ediyordu. Gözlerim, misafir alanlarında oturan birine takıldı.

Nehir Altınel.

Alpay'ın eski sevgilisi.

"Nehir'in burada ne işi var?" Diyerek canımın sıkıldığını belli eden bir sesle sordum Alpay'a. Alpay, bilmem dercesine omuzlarını silkti. "Bütün alayı davet ettik, muhtemelen ona da davetiye verilmiştir." Dediğinde sıkıntılı bir nefes verdim.

Hayatımın en güzel gününde, düğün günümde en son isteyeceğim şey kocamın eski sevgilisi ile karşılaşmakken şuan tam da o durumu yaşıyordum.

Çaktırmadan bakışlarımla kadını inceledim. "Beyaz mı giymiş o?!" Dediğimde sinirim daha da arttı.

Bir düğünde beyaz giymek geline saygısızlıktı bir kere! Kaldı ki bu düğün, eski sevgilisinin düğünüydü!

"Beyaz değil, ekru mu ne diyorlar ona..." Diyerek beni sakinleştirmeye çalıştı Alpay. Müzik durduğunda hareketli bir parça çalarken biz Alpay ile masaya doğru ilerledik.

İkimizde bir su içtiğimizde yanımızda Nehir belirdi.

Nehir gözlerini Alpay'ın üzerine dikti. Gülümsemesi, hafif bir merakla karışmıştı. "Alpay, seni çok özledim," dedi. O an, içimden bir şey kırıldı. Düğünümde eski sevgilisi, evlendiğim adama onu özlediğini söylüyordu...

Alpay, Nehir'in sesini duymuş gibi gerginleşti. "Beni unut Nehir. Gördüğün gibi bu benim düğünüm, benim hayatım artık tamamen Asel." diye yanıtladı, sesi sertti ama içimde bir boşluk hissettim.

Nehir, başını hafifçe eğerek Alpay'a doğru yaklaştı. "Sadece birkaç kelime konuşmak istiyorum," dedi. Alpay, kararsız kalmıştı. O an, Nehir'in yanına gitmek istememesi gerektiğini bilsem de, hislerim onu engelleyemedi. Kalbim hızla çarpmaya başladı.

Bütün bu karmaşanın ortasında, Alpay'a baktım sadece. Belki de Nehir, hayatıma girmek için fırsat kolluyordu. Düğün günümde bununla başa çıkmak zorundaydım.

"Alpay, bu gece beni bırakma," diye fısıldadım, gözlerim gözlerinde derin bir bağ kurmaya çalışarak. O an, ikimizin arasında nehir gibi akan bir sessizlik oluştu. Alpay, gözlerimdeki endişeyi gördü ve yanımda kalmak için derin bir nefes aldı.

"Karımın yanında kalacağım, sende defol git artık Nehir." Diyerek Nehir'i kovdu yanımızdan. Nehir, yanımızdan ayrıldıktan sonra Alpay bana döndü.

"Güzelim," Diyerek dolan gözlerime baktı. Adet dönemim yaklaştığı için duygusallık hormonlarım zirvedeydi ve gözlerimin dolmasını engelleyemiyordum.

Alpay, nazikçe bir elimden tuttu. "Onun geleceğini gerçekten bilmiyordum, özür dilerim. Üzülme, ne olur, senin üzülmene değecek biri değil. Benim hayatım senden ibaret Asel, başka kimse umurumda değil."

Alpay'ın sözleri içimdeki huzursuzluğu bir nebze hafifletti, ama Nehir'in varlığı hala kafamı kurcalıyordu. Gözlerim dolu dolu, Alpay'a bakarak, "Ama o... O burada, bu düğünde, bizim özel günümüzde!" dedim, sesimdeki titremeyi bastırmaya çalışarak.

"Biliyorum, biliyorum," diye yanıtladı Alpay, ellerimi daha sıkı tuttu. "Ama benim için tek bir değerli insan var ve o da sensin. Unutma, sen benim geleceğimsin."

Alpay'ın gözlerindeki kararlılık, içinde bulunduğum bu karmaşık duygularla başa çıkmamda bir ışık gibi parladı. Ama Nehir'in ayrılırken yüzündeki ifade aklımdan çıkmıyordu. Belki de geçmişten gelen hatıralar, ikimizin arasındaki bağı zorlamaya çalışıyordu.

"Benim içim huzursuz," dedim, derin bir nefes alarak. "Seni kaybetmekten korkuyorum. Herkesin gözünde senin eski sevgilin olarak kalacağım diye düşündüm bir an... Belki de bu düğün senin ve onun hatıralarıyla dolup taşacak."

"Hayır," dedi Alpay, yüzümü elleriyle tutarak. "Seninle ilgili her şey benim için yenilik. Onunla olan geçmişim artık bana ait değil. Artık senin yanındayım ve her şey farklı. Lütfen buna inan."

Alpay'ın sıcak elleri, içimdeki korkuları biraz olsun yatıştırdı. Ama yine de aklımda bir şeyler dönüp duruyordu. "Nehir'le bir geçmişin var. Bununla nasıl başa çıkabilirim? İçimdeki bu kaygıyı nasıl yok edebilirim?" diye düşündüm.

Tam o sırada müzik değişti ve dans eden çiftler yavaşça yanımızdan geçmeye başladılar. İçimdeki duygularla başa çıkmaya çalışırken, Alpay beni dans etmeye davet etti. "Hadi, bu anı paylaşalım. Bütün bu karmaşayı dışarıda bırak ve benimle bu geceyi kutla," dedi.

Onun teklifine kayıtsız kalamadım. Gözlerimi kapatıp derin bir nefes aldım. Alpay'ın yanında dans etmek, onu daha yakın hissetmek için bir fırsat olabilirdi. Yavaşça hareket etmeye başladık, müzikle birlikte kalbim de ritim tutuyordu.

"Beni dinle, Asel," dedi Alpay, dans ederken yavaşça kulağıma eğilerek. "Bu düğün, bizim hikayemizin sadece bir başlangıcı. Geçmişi geride bırakmak zorundayız. Seni çok seviyorum ve sadece seninle ilerlemek istiyorum."

Bu sözler, içimdeki kaygıları daha da azaltarak güvenimi pekiştirdi. "Ben de seni seviyorum, Alpay," dedim, gözlerine bakarak. "Belki de sadece birbirimize odaklanmalıyız."

O an, müziğin melodisiyle sarılıp, dans ederken, kalbimdeki tüm endişeleri bir kenara attım. Alpay'la olan bu an, benim için her şeyden daha önemliydi. Geçmişe değil, geleceğe odaklanmak için bir fırsattı bu.

Alpay, yüksek müzikten dolayı duymam için kulağıma eğildi. "Gecenin sonu için heyecan var mı?" Dediğinde yüzündeki o arsız ifade yerli yerindeydi.

Omzuna vurarak "Pislik," Diye mırıldandım ama gülümsememe engel olamadım.

Alpay'ın neşeli bakışları ve yüzündeki arsız ifade, içimdeki kaygıları silip süpürmüştü. Gözlerimin derinliklerinde parlayan bir mutluluk vardı. "Biraz heyecan, evet," dedim, hafif bir gülümseme eşliğinde.

"İşte bu, benim istediğim cevap," dedi Alpay, gözleri parlayarak. "Bu gece sadece bizim için. Unutma, her şeyden daha değerli olan birbirimiziz."

Kendimi Alpay'ın kollarında kaybetmek harika bir histi. Müziğin ritmiyle hareket ederken, ikimizin arasında bir bağ oluştuğunu hissediyordum. Geçmişin gölgeleri, Alpay'ın sıcak bakışlarıyla yok olmaya başladı.

"Belki de bu gece çok eğleneceğiz," diye düşündüm, içimdeki kaygılar yavaşça dağıldı. "Ama senin bana sürprizler yapmanı bekliyorum!" dedim, biraz alaycı bir tonla.

"Bunu unutur muyum?" Alpay, gülümseyerek yanıtladı. "Gecenin sonuna kadar eğlencenin tadını çıkaracağız, buna emin olabilirsin. Hem, ben seni nasıl eğlendireceğimi biliyorum."

Bir an, kalbimin hızlandığını hissettim. Alpay'ın bu kararlılığı ve özgüveni, içinde sakladığı sürprizlerin sadece başlangıcını işaret ediyordu. "Demek öyle, neler yapacaksın?" diye sordum, merakla bakarak.

"Merak etme, benim planım var," dedi ve parmağıyla işaret etti. "Ama hepsini şimdi açıklamam. Biraz sabırlı olman gerekiyor."

Alpay'ın heyecanlı bakışları beni büyülemişti. Bu gece sadece bir düğün değil, aynı zamanda hayatımın en özel anlarından biri olacaktı. Alpay ile birlikte olduğum sürece, her şeyin mümkün olduğunu düşündüm.

Dans etmeye devam ederken, gözlerim onun gözlerinden ayrılmadı. Gece ilerledikçe, kalbimdeki mutluluk büyüyordu. "Beni asla bırakma," dedim, Alpay'a doğru daha da yaklaşarak.

"Bırakır mıyım hiç? Sen benim her şeyimsin," dedi ve ellerini belime daha sıkı sardı. O an, içimdeki korkular tamamen yok olmuştu. Dans ediyorduk ve sadece birbirimizi hissediyorduk. Geceye dair umutlar, hayaller ve en önemlisi, birbirimize olan sevgimizle dolup taşıyordu.

"Gecenin sonu için heyecanım var," dedim, gülümsememi daha da büyüterek. "Ama her şey seninle başlıyor."

"Bu gece, sabaha üç kişi de çıkabiliriz." Dediğinde hafifçe öksürdüm onu uyarmak için. Alpay, gülerek başını salladığında benim yanaklarım kızarmıştı.

Tamam, gecenin sonunun nasıl olacağını biliyordum ve bunu daha öncede yapmıştık ama bunu yüzüme vurarak beni utandırmak zorunda mıydı? Bence değildi.

☪☪☪

"Dalgalansun saçlarun bırak esen yellere

Dalgalansun saçlarun bırak esen yellere

Durma öyle uzağa gel gel sibelum kaçalum bir yerlere

Durma öyle uzağa gel gel sibelum kaçalum bir yerlere

Gece olmiş yaylada kar yağayi yağayi

Gece olmiş yaylada kar yağayi yağayi

Yanumda ol ne olur gel gel sibelum sensiz için yaniyi

Yanumda ol ne olur gel gel sibelum sensiz için yaniyi."

Müzik ritmi gittikçe hızlanırken, ayaklarımız yere daha sert ve hızlı vuruyordu. Horon halkası iyice sıkılaştı; herkes kol kola girmiş, adımlarını müziğe uydurmuştu. Sağ ayağımı hızlıca yere vurup geri çekerken, sol ayağım öne fırlıyordu. Göz göze geldiğimde herkesin yüzünde aynı heyecan, aynı coşku vardı. Etraftaki kalabalık alkışlarla ritmi takip ediyor, bazıları cesaretle halkaya katılıyordu.

Elleri sıkıca tutan Hakkı amcanın sesi duyuldu, "Hadi bakalım, daha hızlı!" diye bağırdı. Gözlerindeki parıltı, yılların tecrübesini taşıyan bir neşeyle doluydu. Gençler ise enerjiyi yakalamış, adımları hızlandırmıştı. Horonun en hızlı anı gelmişti. Ayaklar yerden neredeyse kesiliyor, vücutlar bir uyum içinde dönüyor, hareketler birbiriyle akıyor gibiydi. Müziğin tınısı kalbimizde çarpıyor, attığımız her adımla birlikte ritim vücudumuzda yankılanıyordu.

Horon halkası bir ormanın rüzgarla dans edişi gibiydi; esen rüzgar bizdik, dallarımızı savuran müzikti. Bu hızın içinde kaybolmuşken bir an için zaman durdu. Herkes aynı nefesi alıyormuşçasına aynı anda yere vurdu, aynı anda geri çekildi. Ritme kapılmış, adımlarımıza teslim olmuştuk.

Müziğin son notalarına doğru geldiğimizde ayaklarımız yavaş yavaş yavaşladı, adımlar ağırlaştı. Herkes son bir kez ayaklarını yere vurduğunda alkışlar patladı.

Müzik durduğunda orkestra yeniden mikrofonu aldı. "Sırada gelin hanımın bir istek parçası var." Diyerek istediğim şarkıyı çaldılar.

Davut Güloğlu'nun Katula Katula şarkısıydı.

Alpay'ın tam karşısında durduğumda çevredeki herkes video çekiyordu. Ne yapacağımı bilen Sönmez Timi'nin diğer üyeleri hemen yanıma gelmişti. Hepimiz kol kola girip zıplayarak şarkıyı Alpay'a doğru bakarak söylemeye başladık.

"Güleyrum hâluna katula katula

Bir sözünu geçiremedun karina

Güleyrum hâluna katula katula

Bir sözünü geçiremedun karina

Daha niye vermedun ağzunin payunu?

Vermeyisun.

Ula, ula, ula sen bir kalori bile etmeyisun

Ula, ula, ula bu âlemun ligt erkeğisun

Ne oldi saa? Ne oldi böyla?

Ne oldi saa? Ne oldi böyla?

Nerede o esku taş firun erkeğu?

Bir anda oldun ligt erkeğu."

Müzik sona erdiğinde, herkesin kahkahaları yankılanıyordu. Sadece Alpay gülmüyordu; elleri belinde duruyor, yüzünde belli belirsiz bir gülümseme vardı. Gözlerini kısarak bizlere baktı, dudaklarının köşesi hafifçe yukarı kıvrıldı, ama kahkahaya teslim olmamak için kendini zor tutuyordu.

"Yok artık, siz ne şerefsiz insanlarsınız ya," diye ciddi bir tavırla söze başladı. Hepimiz bir anlık ciddiyetine şaşırmışken gözleri beni buldu. Bakışları aniden yumuşadı, o saklamaya çalıştığı gülümseme derinleşti. "Buna karım dahil değil," diye ekledi. O an kahkahalar daha da coştu.

Kahkahaların arasından, "Alpay, sen ne zaman bu kadar romantik oldun?" diye laf attı Kürşad abi. Alpay omuzlarını silkti, ama gözleri hala bana bakıyordu. "Her zaman böyleydim de, sizin fark etmeniz zaman aldı," dedi şakayla karışık.

Tam o sırada etrafın neşesi bir anda yerini ciddiyete bıraktı. Üniformalı birkaç asker hızla yanımıza koştu, nefes nefese kalmışlardı. İçlerinden biri, gözleri aceleyle önce beni sonra Alpay'ı buldu. "Komutanım, komutanım düğününüzü bölmek istemezdik ama çok acil görev var. Hemen hazırlanmalısınız,"

 

 

Bölüm : 10.04.2025 20:25 tarihinde eklendi
Okur Yorumları Yorum Ekle
Hikayeyi Paylaş
Loading...