
Selamlar hepinize! Nasılsınız?
Umarım hepiniz çok iyisinizdir.
---
Sönmez Timi, günler sonra ilk kez mutluydu.
Senem uyanmıştı.
O yoğun bakım odasının kapısında, herkesin yüzünde beliren umut dolu ifadeleri gördü. Alpay ve diğerleri, Senem'in uyanmış olduğunu duyduklarında, gözlerinde hem bir rahatlama hem de derin bir sevgi vardı.
Senem, doktorlar tarafından ufak ilaçlarla tekrardan uyutuldu ve gerekli kontroller yapıldıktan sonra normal odaya alındı.
İlacın etkisi geçtiğinde Senem, gözlerini yavaşça açarken, odadaki herkes derin bir nefes aldı. Etrafındaki yüzleri net bir şekilde seçmeye çalışırken, yavaşça gözlerini açıp gülümsedi.
Senem'in gözleri, yorgun ama sevgi dolu bir şekilde, onu çevreleyen yüzleri taradı. Hepsinin sevgi dolu bakışları, Alpay'ın gözlerinde biriken yaşlar, Sönmez Timi'nin yüzlerindeki yorgun ama umut dolu ifadeler... Tüm bunlar, Senem'in uyanışıyla birleşince, odadaki havayı değiştirdi.
"Senem," dedi Alpay, sesi titrek ama sevgi dolu. "Boncuğum," Abisinin elini saçlarında hisseden Senem huzurla gülümsedi.
"Salak, çok korkuttun bizi," dedi Asel, dolu gözleriyle ona bakarken. Senem, Asel'in gülümseyen yüzünü gördüğünde, gülmek istese bile vücudundaki yaralar yüzünden zorlandı.
"Üzgünüm," diye fısıldadı Senem, sesi zayıf ama içten bir şekilde. "Sizi çok yordum."
"Sik sik konuşma Sarışın, uyanmış olman önemli" dedi Koray, gözleri parlayarak. "Bu kadar zor bir zamanın ardından, seninle yeniden konuşmak, seni yeniden görmek, her şeye değdi." Dedi Uras.
Senem, Alpay'ın elini sıkıca tutarken, odadaki herkesin kendisine verdiği desteği hissetti. Her biri, bu anı bekleyerek ve büyük bir umutla dolarak, Senem'in iyileşmesi için savaşı sürdürmüşlerdi. Şimdi, bu zorlu mücadelenin sonunda, Senem'in uyanışı, tüm acının ve bekleyişin bir ödülüydü.
Senem'in gözleri odada bir kişiyi aradı.
Kürşad'ı...
Odadakilerin içinde göremeyince içini bir hüzün kapladı.
Belki, diye düşünmüştü içinden. Belki, burada olur. Belki beni azda olsa önemser. Belki benden tamamen nefret etmemiştir...
Ama yoktu.
Kürşad, onu hiç ziyarete gelmemişti...
☪☪☪
Senem Yenilmez...
Odadaki herkes yorgundu. Hepsinin bakışlarından yorgunluğu belli oluyordu. Kaç gündür hiçbirinin uyumadığına emindim.
Bakışlarım kalabalığın içinde onu aradı ama bulamadım. Boğazıma bir yumru otururken kalbimdeki nefret ve öfke daha da büyüdü.
Beni bu kadar çabuk mu silmişti?
Kalabalığın arasında yabancı bir yüz vardı. En fazla yedi yaşında, minik bir kız. Benim ona baktığımı fark ettiği zaman gülümseyerek yanıma geldi ve yanımda oturdu.
Bu, Kürşad'ın Türkmen köyünde yanına alıp kızım diyerek büyüttüğü kızı Kübra'ydı.
Serum takılı olan elimle onun minik elini tuttum. "Tanışalım mı?" Sesimi elimden geldikçe yumuşak ve neşeli tutmaya çalışmıştım.
"Ben seni zaten tanıyorum ki," Dediğinde şaşırdım. Beni tanımasını beklemiyordum. "Nereden tanıyorsun beni?"
Gözleri parladı Kübra'nın. "Babamın telefonunda resmin var, babam anlattı seni." Dediğinde şaşkınlığım daha da arttı.
Kürşad, beni kızına anlatmış ve üstüne telefonunda resmimi mi taşımıştı?
"Sen buraya tek mi geldin?" Tek geldiğini sanmıyordum. O, kızını tek yollamazdı. Bizimkilerden biri almış olmalıydı.
"Hayır, babamla geldim. Çok ağladı senin için. Küsmüşsünüz birbirinize, o yüzden gelmedi buraya."
Burada mıydı?
Kalp atışlarım benden bağımsız hızlandı. Abime baktım hemen. Bakışları benim üzerimdeydi. "Nerede?" Diye sorduğumda hemen anladı ne demek istediğimi.
"Seni o kulübeden aldığımızdan beri burada bekledi. Senin onu görmek istemeyeceğini düşündüğü için girmedi içeri. Dışarıda oturuyor."
Boğazıma dolanan yumruyu zorlukla yuttum.
Gözlerim, bana ihanet edercesine dolarken başımı yana çevirip bunu sakladım. Kübra'ya dönüp saçlarını sevdim. "Sen şimdi git babanın yanına, tek kalmasın." Dediğimde Kübra başını sallayarak çıktı odadan.
"Bakmayın öyle, iyiyim." Dediğimde hepsi bakışlarını kaçırdı. "Gerçekten iyiyim, sizde gidip dinlenin bir saniye daha ayakta kalsanız bayılacaksınız." Dediğimde hepsi güldü.
Hepsi odadan çıktı. Abim ve Asel'de çıkacaktı ki abimi durdurdum. "Abi,"
Abim anında bana döndü. "Bir tanem?" Kuruyan dudaklarımı ıslattım. "Benimle yatar mısın?" Diye sorduğumda abim yutkundu.
Korkuyordum. Geceleri sürekli kabus görürken bu son yaşananlar beni iyice bitirmişti.
Abimin gözleri, isteğimi duyduğunda bir an için dondu. O an, odanın sessizliğinde, kendi içindeki karmaşayı ve belirsizliği hissettiğimi görebiliyordum. Abim derin bir nefes aldı, dudaklarını yavaşça araladı. Sesindeki titreme, onun da benimle birlikte bu anı paylaşmakta zorlandığını gösteriyordu.
"Tabii ki, boncuğum," dedi, sesi nazik ama titrek bir şekilde. İçimde bir nebze rahatlama hissettim. Abim, dikkatle yavaşça yanıma yaklaştı ve yatak kenarına oturdu. Yavaşça üzerindeki montu çıkardı ve rahatlamak için yattı.
Gözlerim abimin yanında olmanın verdiği huzura odaklanmıştı. Abim, dikkatlice yanımda otururken, odanın karanlık köşelerine bakıyordu. Gözlerimdeki endişeyi fark etmiş olmalı ki, bana yavaşça döndü ve elini yavaşça başımın üzerine koydu. "Her şey yolunda olacak, merak etme," dedi, bir anlamda beni teselli etmeye çalışarak.
İçimdeki korkunun biraz olsun dağıldığını hissettim. Abimin varlığı, yalnızlık hissimi ve kabusların ağırlığını hafifletmeye yetiyordu. Abimin yanımda olduğu bu an, bana biraz olsun güven verdi. Gözlerimi kapatırken, abimin derin nefes alışını dinlemek, içimdeki karanlığın biraz olsun dağılmasına yardımcı oluyordu.
Yavaşça, gözlerimi kapatarak, abimin yanındaki varlığıyla rahatlamaya çalıştım. Gecenin karanlığında, uyuyabilmek için derin bir nefes aldım. Abim, yanımda sessizce kalırken, geceyi geçirebilmek ve kabuslardan biraz olsun uzaklaşabilmek umuduyla gözlerimi kapattım.
Uykusuzluğun ve korkunun göğsümü sıkan etkisiyle savaşırken, abimin varlığı içimi bir nebze olsun huzurlu hissettiriyordu. Gözlerimi kapalı tutarken, nefes alış verişimi abimin düzenli nefes alışlarıyla senkronize etmeye çalıştım. İçimdeki tüm gerilim ve endişe, yavaşça azalırken, gecenin karanlığında abimin yanımda olmasının verdiği güvenle uykuya geçmeye çalıştım.
Abim, arada bir başını eğip, bana nazikçe bir gülümseme attı ve gözlerindeki yumuşaklık, içimdeki korkunun biraz daha azalmasına yardımcı oldu. Yavaşça uykunun kollarına doğru çekilirken, abimin varlığı ve güven verici sesi, geceyi geçirebilmek için ihtiyacım olan huzuru sağlıyordu.
☪☪☪
Asel Sönmez...
Alpay ve Senem'i odada tek bıraktığımda dışarı çıktım. Kübra, Koray ile tekrardan Suna ablalara gitmişti. Uyku saati çoktan gelmişti bile.
Hastane koridoruna adım attığımda, Kürşad abiyi hemen fark ettim. Sakin ama içine kapanmış bir şekilde, koridorun köşesinde yere oturmuştu. Bacaklarından birini kendine doğru çekmiş, sırtını duvara yaslamıştı. Yüzündeki ifade, derin bir acı ve yorgunluğun izlerini taşıyordu. Gözlerinin içine bakıldığında, yaşadığı duyguların ve içsel çatışmaların derinliği hemen göze çarpıyordu.
Senem'in odaya ilk alındığında bizimle girmemişti. "Beni yanında istemiyor, girmeyeyim ben. Siz girin, ben buradayım," demişti.
Derdini paylaşmak yerine içinde kendini yiyen biriydi Kürşad abi. Bu son yaşananlar onu iyice sessizleştirmişti.
Onun bu kadar sessiz olması beni üzüyordu. Hepimizin bir derdi olduğunda yanımızda ilk Kürşad abi bitiyordu ama kendi derdi olduğu zaman ortadan kayboluyor, bize kendisini kapatarak ona yardım etmemize izin vermiyordu. Bazen onu yeteri kadar zorlamadığımı düşünüyor ve büyük bir vicdan azabı duyuyordum.
Yavaşça yanına yaklaştım ve sessizce yanındaki boş koltuğa oturdum. Kürşad abi, başını hafifçe çevirdi ve gözleriyle bana baktı. Onun bakışlarındaki yoğunluk, konuşmak zorunda olmasak da derin bir anlayış ve empati sunduğumuzu hissettiriyordu.
"Senem'in durumu nasıl?" diye sordu, sesi titrek ve endişeliydi. İçindeki korku ve merak, konuşurken kendini hissettiriyordu. Derin bir nefes aldım, gözlerini bir an için kapattım ve ardından yavaşça konuştum.
"Yorgun, ama iyi olacak," dedim. "Her şey çok karmaşık ve zor. O anı geçirmeye çalışıyoruz, ama ne olacağını bilmiyoruz."
Kürşad abinin gözleri, yorgunluk ve derin bir üzüntü taşıyordu. "Sen nasıl hissediyorsun?" diye sordum, ona destek olmaya çalışarak.
Kürşad abi, "Senem'in yanında olamamak zor. Yalnızca burada olmakla yetiniyorum. Beni yanında istememesini anlıyorum, bütün bunların sorumlusu benken beni yanında istemez tabii," dedi.
O an, Kürşad abinin yaşadığı duyguların ne kadar derin olduğunu ve ne kadar kendine yüklendiğini daha iyi anladım. Koridorun sessizliğinde, onun acısını paylaşarak ve destek olma sözü vererek yanındaydım.
"Senin hataların olsa da bu olanların tamamı senin suçun değil." Desem de gözlerindeki ifade çoktan kendi içindeki mahkemede kendisini suçlu bulup, idam ipini kendi boynuna geçirdiğini gösteriyordu.
O mahkemeye Senem kaçırıldığından beri kendisini çıkarttığını ve sürekli kendisini suçlu bulduğunu biliyordum. Ve elimden onun için bir şey gelmiyordu çünkü Kürşad abi bize kendisini anlatmıyordu.
Belki biraz bize kendisinden bahsetse ona çok yardımımız dokunurdu.
Gözleri yorgun ve karanlıkla doluydu, sanki hiç gün ışığı görmemiş gibiydi. Omuzları çökmüş, sesi titriyordu. "Ona inanmadım. Eğer inansaydım bunlar olmayacaktı..." dediği an, sesinde bir kırılma vardı. Gözlerinden yaşlar süzülmeye başladı ama elleri titreyerek gözlerini silmeye çalıştı, sanki bu zayıflığını bile saklamak istiyordu.
Yavaşça omzuna doğru eğilip başımı omzuna koydum, sesimi daha da yumuşatarak, "Kimse her şeyi bilemez. Sen onu ararken elinde gelenin fazlasını yaptın. Kendini bu kadar cezalandırma," dedim. Fakat o, sanki söylediklerimi duymuyordu. İçinde kopan fırtına çok daha güçlüydü.
Kollarını kendine sararak yere çöktü. Sanki bir yerlere kaçmak istiyor, ama kaçacak yeri yokmuş gibi. "Keşke... keşke başka bir yol bulsaydım," diye fısıldadı, sesi neredeyse duyulmazdı. "Bunu geri alamam, biliyorum. Ama keşke öyle demeseydim. Onu üzmeseydim..."
Başımı omzundan kaldırıp ona baktım. "Doktorlar refakatçı odalarını ayarladı bizimkiler için. Sen de git, biraz uyu, dinlen," dedim. Gözlerimin altındaki yorgunluğu saklamaya çalışsam da sesimdeki titreme ihanet ediyordu. Ama buna rağmen güçlü durmak zorundaydım, hepimiz için. Timimdeki herkes benim sorumluluğumdaydı ve onlar iyi olmadan bende olamazdım.
Kürşad abi derin bir nefes aldı, başını sallamakla yetindi. Sanki konuşacak gücü kalmamıştı ya da konuşsa da kelimeler boğazına düğümlenecekti. Bakışları uzaklara dalmış, sanki bambaşka bir yerde, geçmişin izlerinde kaybolmuş gibiydi.
Kürşad abi, duvardan destek alarak yavaşça ayağa kalktı. Adımlarını önce refakatçı odalarına doğru atacakmış gibi göründü ama sonra tereddüt etti. Gözlerinde bir ifade belirdi ve Senem'in odasına doğru yöneldi. Sanki oraya gitmeden dinlenmesi mümkün olmayacak gibiydi. Sessizce onu izledim.
Kapının önüne vardığında bir an duraksadı. Parmakları kapı koluna uzandı, ama açmadı. Sadece öylece, kapının önünde kaldı. Sanki içeriye girmeye cesareti yokmuş ya da Senem'i bu halde görmek onu fazlasıyla incitiyormuş gibi. Derin bir nefes aldı, gözlerini kapattı ve başını hafifçe kapıya yasladı.
İçimde bir şeyin kıpırdadığını hissettim. Bu kadar ağır bir yükü sadece bir insanın omuzlarında taşımak ne kadar zordu kim bilir? Kendi acısıyla yüzleşmek bir yana, sevdiklerinin acısına şahit olmak, onları koruyamamanın ve ona olanlardan kendini suçlamanın çaresizliği...
Kürşad abi bir adım geriledi, başını yana doğru çevirdi. İçeri girmedi ama dakikalarca pencereden Senem'i izledi. Yorgun gözlerinde biriken hüzün, odanın soğuk ışığında daha da belirginleşti. Pencerenin arkasından bakarken yüzü ifadesiz görünse de, içindeki karmaşayı sessizce yaşıyordu.
Senem, Alpay'a sarılmış uyuyordu. Yüzünde bir huzur ifadesi mi, yoksa içindeki fırtınaların ardında saklanmış bir hüzün mü vardı, anlayamadım. O uyku halinde bile taşıdığı yüklerin ağırlığı hissediliyordu, ve bu Kürşad abinin bakışlarından kaçmamıştı.
Kürşad abi, birkaç dakika öylece camın önünde durdu, uyuyan Senem'i izledi. Gözlerinde hafif bir titreme belirdi, belki de içeride yaşanan anları paylaşmayı ne kadar çok istediğini gösteriyordu. Ama ona yaklaşmak bir o kadar zor ve ağırdı. Senem, ona "Benden uzak dur!" Diye bağırdığı için Senem'in yanına yaklaşmıyordu ama ondan kopamıyordu da.
Sonunda, derin bir nefes alarak bakışlarını pencereden ayırdı. Sanki geri adım atmak için kendini zorladı. Sessizce döndü ve odadan uzaklaştı, adımlarındaki kararlılık gitmiş, yerine derin bir yorgunluk yerleşmişti. Giderken bıraktığı o boşluk, uzun süre havada asılı kaldı.
Onun gidişinin ardından derin bir nefes aldım ve başımı çevirip kısa bir an Senem ve Alpay'a baktım. Alpay, uyumamıştı. Az önce Kürşad abiyi görmüştü. Bakışlarımız saniyelik kesiştiğinde ona destek olmak ister gibi gülümsedim.
Alpay da bana gülümsediğinde sessizce koridordan ayrılıp benim için ayrılan odaya yöneldim.
-Bölüm Sonu-
-Bölüm nasıldı?
-En sevdiğiniz sahne?
-Sonraki bölümde sizce neler olacak?
| Okur Yorumları | Yorum Ekle |

| 30.69k Okunma |
2.02k Oy |
0 Takip |
55 Bölümlü Kitap |