

10.12.2024
Bölümler kısa.
Keyifli okumalar✨✨
🤎💚
Yağan yağmurun sesiyle, gözlerimi açtım. Yataktan doğrulup, banyoya yöneldim. Saat daha erkendi. Banyoda işimi bitirip mutfağa yöneldim. Çayı demlemek için suyu ocağın üzerine koydum. Buzdolabına yönelip, kahvaltılıkları çıkardım. Masayı kurarken, bir yandan da şarkı söylüyordum.
Kendime çay doldurdum ve hazırladığım masaya oturdum. Tabağına peynir, zeytin, yumurta koydum.
Ve tam o sırada, odadan gelen bağırma sesiyle birlikte günün benim için yeni başladığını anladım. Göz devirip, sandalyeden kalktım. Odaya doğru adımlarım. Kapıyı açıp, her sabah tartışan ikiliye baktım.
"Yine n'oldu,"dedim beni duysunlar diye bağırarak konuştum.
Defne hemen,"N'olucak, kızıl şeytan yine kızacak bir şey buldu sabah sabah. Güzel uykumun da mahvetti."
"Bana bak bir daha bana öyle seslenirken senin saçını başını yollarım,"dedi İzem kızıl saçlarını arkaya doğru attı. İkisi de 23 yaşındaydı ama bazen gerçekten 8 yaşındaki çocuklar gibi davranıyorlar dı.
"Hadi ya, dene de gör bak ben neler yapacağım sana,"dedi Defne. Oysa ki Defne bizim aramızda en sakin kişiliğe sahip biriydi.
İzem, alayla güldü. Olaya hemen müdahale ettim."Bu sabah derdiniz ne? Bu sefer ne için kavga ediyorsunuz?"
İzem, elinde olan beyaz gömleği kaldırdı."Bugün giyeceğim gömleğe bak, ne hale getirmiş ya."
Elindeki gömleği aldım, önünde sarı lekeler vardı. Gömleği İzem'e vermedim."Başka gömleğin yok mu?"
İzem göz devirip,"Olsa ne yazar. Ben bunu giymek istiyordum. Ayrıca yeni aldım ben onu..." Gözlerini Defne'ye çevirdi."Bir kere bile giymedim."
Bakışlarım Defne'ye kaydı. Cevap vermesi için bekledim.
Defne, derin bir nefes alıp verdi."Ben böyle olsun istemedim, elimdeki boya döküldü üstüne..." İzem'e doğru yürüdü ve sarıldı."Özür dilerim,"dedi mahcup bir sesle.
"Bana söyleseydin, en azından yıkardım. Leke falan kalmazdı."
Defne, kollarını İzem'e doladı."Biliyorum. Öyle, ne bileyim acelem vardı. O yüzden söyleyemedim." İzem gözlerini kısarak baktı Defne'ye. Sonra da bıkkın bir nefes aldı ve kollarını iki yana açtı. Defne gülerek sarıldı İzem'e.
İkisi de gülerek birbirine sarıldı, kollarımı göğsümde birleştirdim. Çok olmasa da, arada bir kavgaları olurdu. Tabii sonu hep iyi biten kavgalar.
Üçümüz de yetimhanede tanışıp, orada büyümüştük. 18 olduğumuz gibi de yetimhaneden ayrılıp kendi evimize çıktık. Tabii önceki evimiz şuan ki evimize göre büyük değildi, kutu kadar evde yaşamıştık. Zor olmuştu ama başarmıştır. Şimdi ise Defne, öğretmen. İzem de doktor olmuştu. Onlar okusun diye ben liseyi açıktan bitirmiştim. Üniversiteyi ise okumamıştım, belki ilerde okurum diyordum ama zamanım hiç olmamıştı.
Kafamı sağa sola salayıp, kendime geldim. Karşımda birbirine sarılarak, gülüşen ikiliye bakarak,"Geç kalıyorsunuz,"dediğim gibi ikisi de sarılmayı bırakıp banyoya yöneldi. Odadan çıkıp tekrar mutfağa yöneldim. Onların banyo kavgasını da çekemezdim.
Sandalyeye oturup, önümdeki tabakta bulunan şeyleri yemeye başladım. İzem, sakin adımlarla içeri girdi. Sandalyesini çekip oturdu
"Günaydın,"dedi önündeki tabağa zeytin koyarak.
"Günaydın,"dedim.
Defne de gelip, yerine oturdu."Günaydın," dediğinde İzem'le birlikte cevap verdik.
"Günaydın."
"Bugün işin var mı?" Defne'nin bana bakarak sorduğu soruyla, kafamı sağa sola olumsuzca salladım.
"Yok, bugün evdeyim."
"Peki, bar. Bara gidecek misin?" İzem'in konuşmasıyla ona baktım.
İki işte çalışıyordum. Aslında çok ihtiyacım yoktu. İki işte çalışmak tamamen benim isteğimdi. Restoranda çalışmak bile tüm ihtiyaçlarımı karşılıyordu.
"Hayır, oradan da izin istedim."
İkisi de kafasını salayıp, bakışlarını tabaklarına yöneldi. Onlardan önce masaya oturup kahvaltı yaptığım için doymuştum. Arkama yaslandım. Evin içine dolan zil sesiyle ayağa kalktım, kapıya doğru yürüdüm. Kapıyı açtığımda karşı komşumuz Mehtap abla ve arkadaşım Açar gelmişti. Beni görmezden gelip, tartışarak içeri girdi ikisi de. Kapıyı kapatıp onların arkasından içeri girdim.
"Mehtap abla, sen beni anlamıyorsun. Ben sana o randevuyu almak için kime kime yalvardım bir bilsen." Acar'ın sitemli sesiyle birlikte mutfağa yöneldik. Ben ayakta, kalçamı tezgaha yaslamış bir şekilde ortamdaki konuşmayı dinliyordum.
Mehtap abla göz devirip, Açar'a baktı."Ben oranın yorumlarına baktım. Kötü şeyler söylüyorlar, hayata oraya gitmem." Kesin bir dille konuşmuştu.
"Ya abla, sen orayı bana övmedin mi? Dünle bugünün arasından o kadar da zaman geçmedi, değil mi? Fikrini o saçma sapan yorumlar mı değiştirdi,"dedi Acar sitemli bir sesle konuştu.
Mehtap abla, kırmızıya boyadığı tırnaklarına baktı."Benim için önemli, sonuçta kendimi teslim edeceğim. Güzelleşmek için gideceğim yere çirkin olarak çıkmak istemiyorum."
"Konu ne?" Dedi İzem, sesi ise konu hiç ilgisini çekmemiş gibiydi.
Acar, kendini savunmak için hemen konuşmaya başladı."Konu şu kırmızı elma. Çok ünlü bir güzellik salonu ile konuştum. Tabii randevu işi uzun sürdü, kime yalvardığımı bir bilsen ah ah..." Bakışları tekrar Mehtap ablaya kaydı."Ama gel gör ki Mehtap abla, Instagram gördüğü tek bir olumsuz yorumla, oraya gitmekten vazgeçti."
Defne hemen lafa atıldı."Niye ki, ne yapacaksın sen güzellik merkezini, Mehtap abla?"
Defne'nin meraklı çıkan sesiyle, hepimiz Mehtap ablaya baktık. Mehtap abla hepimize baktı. Bakışlarını Defne'ye sabitledi."Ne yapacağım canım, öyle randevu aldım. Hem bakımlı kadınım ben. Ayrıca niye bu kadar şaşırdınız ki siz?" Oldukça hızlı bir şekilde konuşup, açıklamıştı.
"Mehtap abla. Sen hayırdır, bu aralar benim de gözüme batar oldun. Oldukça süslü olmaya başladın kız!" İzem'in konuşmasıyla, Mehtap abla ona baktı.
"Ne var canım. Kendime bakım vermeye başladım, sanki suç işledim." Diyerek geçiştirdi.
İzem, göz devirip bıkkınca konuştu."Bence gidip estetik de ol. Yüzünde çok kırışıklık var." Gözlerini kısarak Mehtap ablaya baktı."Gerçi sen 40 yaşındasın, tabii ki de yüzünde kırışıklık çıkacak."
Mehtap abla, önünde duran zeytini eline alıp İzem'e attı. İzem zeytinden kurtulmak için kafasını eğdiği de, zeytin Acar'ın kafasına değdi.
"Bana bak kız, sen benim yaşıma gel ben seni o zaman görürüm. Ayrıca yaşıma göre oldukça sağlıklı ve güzel bir yüzüm var."
Yaslandığım yerden doğruldu."Sabah sabah konuştuğunuz konuya bak!" Bakışlarımı İzem ve Defne'ye döndürdüm."Siz ikiniz geç kaldınız."
İkisi de panikle saate bakıp ayağa kalktı. Defne, çayından son yudumu alıp, evden çıktı. İzem, çantasını koluna takıp, panikle kapıya doğru yürüdü.
"İzem, senin nöbetin varmı bugün." Diye sordu Mehtap abla.
"Evet," dedi İzem bağırarak. Kapıyı açıp evden çıktı.
"Eee Açar, senin ne işin var sabahın köründe burda." Dedim sandalyeye oturarak.
Acar, elindeki ekmeği ağzına götürecekti ki benim sorumla birlikte eli havada kaldı."Aşk olsun, benim buraya gelme mi istemiyor musun?" Ekmeği ağzına atıp konuştu."Merak etme bir daha gelmem." Alıngan bir sesle konuşmuştu. Güldüm. Kesinlikle ima ettiğim şey bu değildi.
"Ben onu mu dedim! İzin günü ya, belki dinlenirsin diye öyle söyledim. Ayrıca bardan ben izin istedim, sen gece oraya gideceksin." Evet böyle bir durum vardı. Acar, benimle aynı yerde çalışıyordu. Hatta beni yanlız bırakmamak için barda da çalışıyordu. Büyük bir fedakârlıklık
Umursamaz bir sesle,"Ben de izin istedim." Dedi. Gözlerimi inanılmaz bir şekilde baktım yüzüne.
"Göbek bağınız bir mi kesildi sizin? Kız ne yaparsa aynısını yapıyorsun." Mehtap ablanın konuşmasıyla birlikte bakışlarımızı ona döndü.
"He Mehtap abla," dedi umursamaz bir sesle Acar. Önündeki tabakla ilgileniyordu.
Mehtap abla gözlerini kısarak önce bana sonra da Acar'a baktı."Sen bu kıza aşık mısın?" Dedi.
Acar, çayından aldığı yudumu püskürterek, öksürmeye başladı. Yüzümü buruşturarak ona baktım. Mehtap abla yüzüne gelen damları temizleyip Acar'a baktı. Elimle Acar'ın sırtına vurdum.
Acar, kendini biraz da olsa toparlayıp Mehtap ablaya baktı."Ne diyorsun sen Mehtap abla ya. Masal benim olmayan ablam gibi, dostum, kardeşim, bacım, anam, babam gibi." Dedi Acar.
"Abart," dedim göz devirerek.
"Ne bileyim, hani filimler de oluyor ya böyle. Adam sürekli kızın yanında, kız ise yanında olmayan adamı sevmeyip diğer adamı sever." Dedi Mehtap abla. Ona, sen ne anlatıyorsun der gibi bakıyordum.
Kızgın bir sesle,"Bence sen fazla film izleme Mehtap abla." Dedim.
"Aman size de bir şey demeye gelmiyor. Hemen tırnaklarınızın çıkarıyorsunuz."
Acar, ciddi bir sesle,"Böyle şeyler söyleme abla."
Mehtap abla göz devirip, ayağa kalktı."Neyse ben gidiyorum, dışarda biraz işim var. Masal, börek getirmişti. Konuşmaya dalıp unutmuştum söylemeyi." Eliyle tezğahı gösterdi.
"Niye kendini yoruyorsun," dedim.
Gülerek yanıma geldi, ellerini omzuma koyup."Ne yorması, seviyorum böyle şeyleri yapmayı, biliyorsun. Yapınca çok oluyor ve ben tek yaşıyorum. O kadar şeyi yesem kapılardan içeri giremez olurum herhalde." Dedi gülerek.
"Teşekkür ederim yinede,"dedim ve birlikte kapıya doğru yürüdük.
Mehtap abla gittikten sonra, tekrar mutfağa geldim. Acar'ın hâlâ yemek yediğini gördüm. Tezgahta bulunan, Mehtap ablanın getirdiği börekleri Acar'ın önüne bıraktım. Kendime yeniden çay doldurup sandalyeye oturdum. Acar da doymuş olmalı ki, arkasına yaşlandı.
"İşimiz de yok, sahile inelim mi?" Dedi.
Çayımdan bir yudum aldım."Olur ama önce evi temizlemem gerek," dedim.
Acar, ayağa kalkıp masayı toplamaya başladı."O zaman hemen kalk da evi temizleyelim. İkimiz birlikte çabucak toplarız evi." Dedi.
Ayağa kalktım."Sen niye karışıyorsun. Ben kendim hemen toplarım," dedim.
Göz devirip, bakışlarını gözlerimde sabitledi."Biliyorum, yaparsın. Ama akşama kadar bu evi anca bitirirsin. Benim o kadar sabrım yok, sana hemen anlatmam gereken dedikodular var." Dedi.
Derin bir nefes aldım."Tamam. Sen mutfağı hallet, ben odalardan başlarım." Dedim toz almak için bezleri çıkardım. İzem ve Defne'nin odasına dokunmadım. Onlar işten fırsat buldukça kendi odalarını temizliyorlardı. Kendi odalarına dokundurtmuyorlar.
Kendi odama girdim. Önce giysi dolabının temizledim. Odamın tozunu aldım. Giysi dolabının arkasında bulduğum kutuyu yatağın üzerine koymuştum. Gözüm kutuya çarptığında, oraya doğru yürüdüm. Kutuyu açtığımda, yetimhanede olan ve benim saklaladığım fotoğraflar ve birçok şey vardı. Gözüme çarpan resimle duraksadım. Beş kişinin gülerek verdiği son poz. Beş arkadaşın, dostun hatta kardeşin son güzel fotoğrafı. Ben, İzem, Defne ve şuan artık bizimle olmayan Işık ve Ezgi.
"Kızlar, bakın ne aldım." İzem odanın kapısını açıp, içeri girdiği gibi de bağırarak konuşmuştu. Elinde tuttuğu kağıt maskelere baktım. Göz devirip önüme döndüm.
"Onlar da ne?" Işık hızla İzem'e doğru yürüdü. İkisinin de ilgi alanına giren konular dı. Cilt bakım ürünleri!
"Maske bebeğim. Bu gece kız gecesi yapacağız. Marketten geldik. Defne ve Ezgi birazdan gelir," dedi Işık'la birlikte kendi yatağına doğru yürüdü.
"Mine abla anlarsa..." Lafımı hemen kesti İzem.
"Anlamaz o şişko," dediğinde kızgın bir şekilde baktım ona.
"İzem!"
Omuz silkti ve bedenini tamamen Işık'a çevirdi. Odanın kapısı tekrar açıldı ve içeri tamamen bitkin bir şekilde giren Defne ve Ezgi oldu.
"Beş maske alıp, bu kadar poşeti de bize taşıtın ya İzem..." Defne elindeki poşetleri yere bıraktı ve kendisini sırt üstü yatağına attı. Ezgi de elindekileri bırakıp, Defne gibi yatağına uzandı.
"Anlaşmıştık sanıyordum. Siz taşıyacaksınız, bende hazırlayacaktım."
Defne bıkkın bir nefes alıp, sesli verdi. "Sen taşısaydın, ben seve seve hazırlardım," dedi.
Gece boyunca ikilinin tartışmasıyla geçti. İzem, güzle bir ortam hazırlamıştır. Üç yatağı yan yana getirmiştik. İzem'in hazırladığı çerez ve gazlı içecekler ve daha bir sürü şeyi de yatağın hemen yanına bırakmıştık. Güzle ve eğlenceli sohbetin sonunda; İzem aldığı maskeleri zorla elimize tutuşturmuştu. Yüzümüzde maske ve İzem'in zorla fotoğraf çekmesi vardı.
Güzle geçen bir gündü...
Gözümde canlanan anıyla birlikte, fotoğrafı hızla yerine koyup, kutunun kapağını kapattım. Kutuyu tekrar dolabın en karanlık ve uzak köşesine koydum.
Odayla işim bittikten sonra, salona yöneldim. Oranın da tozunu almaya başladım. Acar, mutfaktaki işi bitirip bana yardım etti. İkimiz de el birliğiyle salonu da bitirdik. En son yorgunluk kahvesi yapıp, terasta içmeye başladım.
"Oh be! Annem beni böyle görse var ya, evin bütün işlerini artık bana yaptırırdı." Dedi.
"Abart," dedim kahvemden bir yudum aldım.
"Abart mı? Sen odayı temizlerken ben mutfak, banyo ve terası temizledim..." Söylediklerini kendisi de umursamadan konuyu değiştirdi."Hadi çıkalım, sana anlatacak çok şeyim var."
Ayağa kalktığı zaman bende kalktım, odadan kendime hırka alıp evden çıkmıştık. Ekim ayına girmiştik, akşamları artık soğuk oluyordu.
Deniz kenarına geldiğimizde, banka oturduk. Deniz kokusunu içime çektiğim de, Acar elinde ki çekirdeği bana uzattı. Uzattığı çekirdeği elinden aldım.
"Eee, anlat hadi. Sabahtan beri kafamın etini yedin, şimdi ise susuyorsun." Dedim.
Elindeki çekirdeklerin kabuklarını boş poşete koyup, heyecanla konuşmaya başladı."Ay şimdi bizim kafeye yeni alınan garson var ya?" Dedi.
"Eee," dedim uzatarak.
"Hah işte o kız bizim patronla çıkıyor," dedi heyecanlı heyecanlı.
Kaşlarım havalandı."Patron evli değil mi?" Dedim.
"Evli ve karısını aldatıyor," dedi elindeki telefonunu açıp baktı.
"Şerefsiz," dedim fısıltıyla.
"Nedense böyle şeyler hep bana denk geliyor..." Telefonu elime tutuşturdu."Ben de fotoğraf çekip karısına attım," dediğinde elimdeki telefona baktım.
"İyi yaptın da, patron seni öğrenirse ne olacak?" Dedim hayretle.
Alayla güldü."Senin arkadaşın her şeyi düşündü." Dedi elini yanağıma getirip makas aldı.
Kafamı geriye çektim.
Karanlık çökene kadar konuştuk, restoranda ki olaylardan tutup, bardaki olaylara kadar girdik. Tabii ben böyle şeylere dikkat etmem, ama Acar severdi böyle şeyleri. Eğlenceli bir tiptir, değişik ve hareketli. basit yaşantıma verilen güzel bir hediye gibiydi. İyi bir dostu.
Acar'ın konuşmasına ara veren şey, Defne'nin gelişi oldu. Onun gelişiyle birlikte, sahilde yankılanan kahkahalarımız oldu. Gecenin ikisine kadar oturup konuşmuştuk. İyi gelmişti bu bize.
Acar, annesini ona mesaj atmasıyla yanımızdan vedalaşarak ayrılmıştı. Onun gidişiyle Defne ve ben de kalmıştık. Eve geldiğimizde, Defne duş alıp uyuyacağını söylemişti. Kendi odama yöneldim, duş almaya üşenmiştim. Üzerimi değiştirip yatağa girdim.
Bakışlarımı tavana yöneldi. Günler çok hızlı bir şekilde akıp gidiyordu. Bazen bu hıza uyum sağlayamıyor, aflıyordum. Bu hız beni yoruyordu. Gözlerimi kapatıp uyumaya çalıştım, sadece çalışmıştım. Uykumun olmadığını anlayıp, bezgin bir nefes verip yataktan kalktım. Ellerimi saçlarına geçirip, pencerenin önüne geldim. Camı açıp soğuk havayı içime çektim. İçimdeki sıkıntıya anlam veremedim. Bir anda oluşan bu hisle birlikte kaşlarım çatıldı. En son böyle bir şey olduğunda, felaket şeyler olmuştu. Ve ben hâlâ olanların etkisini taşıyordum. Gözlerimi önüne gelen geçmişin karanlık sayfalarıyla birlikte kafamı sağa sola salladı. Tekrar düşünüp acı çekmek istemiyordum. Unutmak istiyordum. Belki de istemiyordum ama bilmiyorum. İnsan unutmak istediği şeyi hatırlamak da ister miydi?
Camı kapatıp, yatağa doğru yürüdüm. Yo
rganı kaldırıp sıcak yatağın içine girdim. Gözlerimi kapatıp zorda olsa kendimi uykuya teslim ettim.
O gece gözüme bir gıram bile uyku girmemişti. Gelecekte olacakları sezmiştim. Tıpkı geçmişte olduğu gibi.
💚🤎
Umarım beğenmişsinizdir.
Bir sonraki bölümde görüşmek üzere...
| Okur Yorumları | Yorum Ekle |