12. Bölüm

12. BÖLÜM

Yeşim K.
karaelmas_

Merhabalar

Yeni bölüme hoş geldiniz

Maderzat - Rimel

Keyifli okumalar.✨

 

🤎💚

Sabah uyandığımda, dün gecenin etkisindeydim. Asil'le olan konuşmamızda sonra, beni gecenin bir yarısı evime bırakmıştı. İşe gittiğimde de kendi kendime gülmem de, Acar'ın işine geliyordu. Bütün gününü benimle dalga geçerek geçirmişti. Acar'ı fazla takmadım. Çünkü zihnim başka şeylerle keşkuldü.

 

İş çıkışı eve gelip, direk odama gitmiştim. Şimdi ise kucağımda duran kedimle ilgileniyordum. Evde herkes kedime bakıyordu, bu aralar onunla pek ilgilenemiyordum. Sırtını severek, konuştum onunla. Hâlâ minicikti.

 

"Çok güzelsin sen," dedim bunu günde kaç kere dile getirsem de azdı. Mırıldandı, daha çok yayıldı kucağımda. "Sevdin mi sana güzel şeyler söylememe." Dedim. Miyavladı.

 

Odamın kapısına vurulmasıyla, kapıya baktım. "Gel," dediğim gibi İzem sinirle odaya girdi.

 

"Salona gelir misin?" Dedi cevap beklemeden çıktı odadan. Kaşlarım havalanmıştı.

 

Yataktan kalktım. Kucağımda Kartopuyla birlikte çıktım odadan. Salona doğru adımladım. Gördüğüm kişiyle adımlarım durdu. Bu durum artık fazla can sıkıcı olmaya başlıyordu. "Neden geldin?" Dedim kızgın bir sesle karşısındaki koltuğa oturdum.

 

Verdiğim tepkiye kaşlarını kaldırdı. "Çok iyi bir misafir perversiniz kızlar," dedi odada bulunan Ben, İzem, Defne ve Ezgi'ye bakarak. İnci, çoktan uyumuştu.

 

"Bırak boş konuşmayı da neden burada olduğunu söyle bize," dedi İzem sinirle.

 

Cihan güldü. Bakışlarını İzem'e yönlendirdi. "Öyle bir geçmiş olsuna geldim. Kötü şeyler olmuş," dediğinde şaşırdım.

 

"Sen nereden biliyorsun?" Dedim gözlerimi kısarak baktım ona. Hemen bana döndü.

 

"Nereden bileceğim canım, çevrem geniş. Yani ondan haberim var," dedi rahat bir şekilde konuşup, arkaya yaslandı. "Ee! Kahve, çay." Dedi hepimize bakarak.

 

"Zıkkımın kökü," dedi İzem kısık bir sesle.

 

"Efendim," dedi Cihan, İzem'e bakarak.

 

"Ne istiyorsun, çabuk söyle. Yapayım da hemen iç ve git." Dedi İzem ayağa kalkarak.

 

"Ayıp ayıp. İnsan evine gelen misafire böyle mi davranır! Çok ayıp." Sağ bacağını sol bacağının üzerine attı. Güldü. "Türk kahvesi. Sade olursa sevinirim."

 

İzem kaşlarını çattı, öfkeyle baktı Cihan'a. "Uşağı var sanki adamın," söylene söylene gitti mutfağa. Zaten sen istemedin mi kahve yapmayı, demek istedim ama dudaklarımı birbirine bastırdım.

 

Cihan bana döndü. "Fazla sinirli biri. Neyse, sen nasılsın kardeşim?" Dedi gülerek yüzüme baktı.

 

"Kardeşim," dedim sorar gibi.

 

"Kardeşim. En son hatırlarsan bana abi demeni söylemiştim. Unuttun mu yoksa?"

 

Derin bir nefes aldım. "Ne saçmalıyorsun ya sen. Yeter artık! Sürekli etrafımda olman sinir bozucu," dedim. İçimden seni kurtardığım güne lanet olsun diyorum. Sülük gibi yapıştı adam, gitmek bilmiyor.

 

"Kırıcı oluyorsun," dedi üzgün bir sesle. Şaşırdım. Neden böyle davranıyor. Üzüntüsü, içtendi.

 

"Bak, derdin ne bilmiyorum ama böyle yaparak beni rahatsız hissettiriyorsun. Seni tanımıyorum, sen de beni. Sana yardım ettim, sen de teşekkür ettin ve bitti. Bu kadar." Dedim ciddi bir sesle.

 

Güldü. "Haklısın," dedi üzgün sesle.

 

Çalan zil sesyile birlikte sustuk. "Birini mi bekliyoruz?" Dedi Defne ayağa kalktı.

 

Ezgi kafasını sağa sola salladı. "Kim ki bu saate," dedi.

 

"Bugün de gelen gelene," dedi İzem. Söylene söylene kapıya doğru gitti. Defne kalktığı yere tekrar oturdu.

 

"Önce ben baksaydım." Cihan ayağa kalktı ve İzem'in peşinden gitti.

 

"Bu adam ne diye sürekli dibinde ki?" Dedi Defne düşünceli bir sesle.

 

"Bilmiyorum."

 

Cihan, tekrara salona geldi. Sinirli görünüyordu. Onun hemen arkasından İzem girdi, şaşkındı. Arkasında gördüğüm kişiyle hemen ayağa kalktım.

 

"İyi akşamlar," dedi herkese bakarak. Bakışları sonra bana kaydı, gülümsedi. Yanıma doğru geldi. "Telefona cevap vermiyordun, merak edip geldim." Dedi gözlerini gözlerimden çekmeden.

 

"Şarjım bitmişti, kapanmıştı telefon." Dedim hâlâ şaşkındım. Başını salladı.

 

Hepimiz yerimize oturduk. Asil hemen yanıma oturmuştu. Salonda büyük bir sesizlik hakimdi. Cihan kötü bakışlarını bir saniye bile olsun Asil'den çekmemişti. Asil ise onu umursamıyordu. Elimi tuttuğunda herkesin bakışları oraya kaydı.

 

"Siz kimsiniz?" Dedi Cihan kaba bir sesle konuştu. Kaşlarımı çatarak baktım ona, beni takmadan kötü bakışlarını hâlâ Asil de tutuyordu.

 

"Asil Ataman. Hatta Savcı Asil Ataman. Masal'ın da sevgilisi. Siz kimsiniz peki?" Dedi Asil de son söylediklerini bastırarak söylemişti. Söylediği şeylerin altında yatan ima, Cihan'ın kasılmasına sebep olmuştu.

 

"Ben sana söylerdim kim olduğumu da," kısık sesle konuştu Cihan. Hepimiz duymuştuk onu, ki o da sanki bunu istiyor gibiydi. "Abisiyim." Dedi yüksek bir sesle.

 

"Kimin abisisin sen?" Dedi Ezgi.

 

"Evet, kimin abisisin sen." Dedi İzem alayla.

 

"Sizin," diye yükseldi Cihan. "Yani senin değil. Senin abin olama ben zaten. Masal'ın abisiyim."

 

Bıkkın bir nefes aldım. Taktı mı takıyordu.

 

"Allah kahve taştı. Adama yaptığın kahve bile onun gibi," dedi İzem hızla yanımızdan gitti.

 

"Ben ne yaptım şimdi," dedi Cihan. İzem'in söyledikleri hoşuna gitmemiş olmalıydı.

 

Konuya çok odaklanamıyordum. Çünkü, Asil'ın parmaklarımla oynayıp öpmesi, beni daha farklı bir yere çekiyor. O da benim gibi ortamla ilgilenmiyordu.

 

Elini kucağımda uyuyan kedime attı. "Çok güzel," dedi kısık bir sesle. Nefesi saçlarıma çarpıyordu. Ona döndüm, yüzüm yüzüne çok yakındı. Bu kadar dibimde olduğunu bilmiyordum.

 

"Öyle," dedim gülerek.

 

Gözleri önce dudağıma, tekrar gözlerime kaydı. "Güzel," dedi sanki başka bir şeyden bahsediyordu. Bakışları çok derindi. "Adı ne?" Dedi biraz daha yaklaştı yüzüme.

 

"Kartopu," dediğimde güldü.

 

"Tam da adını yansıtıyor." Dedi. Ayağa kalktı, elimi tutup beni de kaldırdı. Herkesin bakışı bize döndü. "Size iyi geceler. Benim sevgilimle konuşmam gerekiyor," dedi ve beni de peşinden sürükledi. Birlikte kapını yanına geldik. Ellerini belime attı, kartopu göğsümde uyuyordu. "Özledim," dediğinde gözlerim kocaman açıldı.

 

Yalan söylemeye gerek yok, ben de özlemiştim. Hemen nasıl ona alıştım aklım almıyordu. "Böyle şeyler söyleme lütfen," dedim kısık bir sesle. Böyle şeyler duymaya hâlâ alışık değildim. Güzel ama tuhaf hissettiriyordu.

 

Güldü. Yeşil gözleri tıpkı bir zümrüt gibi parlıyordu. "Utanma, sen benim sevgilimsin. Biliyorum, daha çok yeni ama ben kendimi tutamıyorum. Yalan söylemeye gerek yok ama bana alışmanı beklemek zor." Dedi dudağını saçıma bastırdı. Geri çekildi.

 

"Üzgünüm." Dedim gözlerimi ondan çektim. Onun kadar rahat bir şekilde duygularımı dile getiremiyordum. Elini çeneme attı, yüzümü yüzüne çevirdi.

 

"Kendini zorlama. Beklerim ben... Neyse, seni yarın ben işe bırakmak istiyorum." Dedi saçımı kulağımın arkasına itti.

 

Dudağımı yaladım. "Tamam," dediğimde evin zili tekrar çalmıştı. Hemen kapının yanında olduğum için ben bakacaktım. Asil kollarını bedenimden çözdü, ben de geri çekildim. Kucağımda uyuyan Kartopunu Asil'e verdim. Kapıyı açtığımda Yasemin ve Mehtap abla gülerek bakıyordu bana.

 

"İyi geceler Masal," dedi Mehtap abla. Bakışları arkamda duran Asil'e kaydığında kaşları çatıldı. Hemen bana dönüp bu kim bakışlarını atmaya başladı.

 

"Gelin, kapıda beklemeyi." Dedim, bakışlarını görmezden gelerek.

 

İkisi de yanımdan geçip içeri girdi. Yasemin gözlerini bir Asil'e bir de bana yönlendiriyordu. Mehtap abla ise merakla vereceğim cevabı bekliyordu. "Merhaba, Ben Mehtap. Masal'ın karşı komşusu. Siz?" Dedi tatlı tatlı Mehtap abla.

 

"Memnun oldum Mehtap Hanım. Ben de Asil. Masal'ın sevgilisi," yanaklarım kızarmaya başlamıştı.

 

Mehtab abla ve Yasemin'in bakışları hızla bana döndü. İkisi de bir anda bağırarak konuştu.

 

"Ne!"

 

"Hangi ara sevgili yaptın?"

 

Yüksek sese yüzümü buruşturdum. Konuşan yine Asil oldu. "Yeni, çok yeni oldu." Dedi gülerek. Daha yeni sevgili olmuşuz, ben bile kendime inandırmada zorluk çekiyordum. Bir de onlara nasıl açıklayayım.

 

"Öyle mi? Çok sevindim." Dedi Yasemin abla.

 

"Öyle, öyle. Ben de çok sevindim," dedi Mehtap abla gülerek. Bu gülüşü biliyordum, ona sonra detaylı her şeyi anlatmam gereken bakışlar atıyordu.

 

"İçeri geçelim," dedim hemen konuyu kapatark.

 

"Ben de gideyim artık," dedi Asil bir elini belime attı, diğer eliyle de Kartopunu tutuyordu.

 

"Aaa, neden ki?" Dedi Mehtap abla gülerek bakıyordu Asil'e.

 

"Biraz yorgunum." Dedi Asil. Belimdeki eli hareket edince kasıldım. Belimi okşamaya başlamıştı. Dokunuşu kıyafetlerin üstünde bile olsa, sanki çıplak belimi okşuyor gibi hissetim. Bu beni garip bir şekilde heyecanlandırıyordu.

 

"Öyleyse ben hemen size söyleyeyim. Bir hafta sonra düğünüm var, gelirseniz sevinirim," dedi Yasemin heyecanla söyledi tüm bunları. Heyecanı çoktan başlamıştı, onun bu hallerine güldüm.

 

Asil kafasını salladı. "Gelirim tabii." Dedi yüzüme baktı.

 

"O zaman size iyi akşamlar," dedi Mehtap abla.

 

"İyi akşamlar."

 

İkili gidince, yine yanlız kaldık. Asil'e döndüm. Yüzüme doğru yaklaştı. Önce yanağıma, sonrada dudağıma küçük bir öpücük bıraktı. Bana yakın olması, beni öpmesi rahatsız etmiyordu. Hatta onun bana olan dokunuşu hoşuma bile gidiyordu. "İyi geceler güzelim."

 

"Sana da, sana da iyi geceler."

 

Tekrar yanağıma küçük bir öpücük bıraktı, kartopunu ellerinden aldım. Kapıyı açıp, çıktı. Onun gidişiyle, salona gittim. Salonda büyük bir sessizlik hakimdi. Keyifli duran tek kişi Yasemin ve Cihan dı. Tekrar yerime oturdum.

 

"Gitti mi o?" Dedi Cihan yüzüme baktı.

 

"Bir adı var. Asil," dedim hemen tepki göstererek.

 

"Helal be! Sevgilisini nasıl da savunuyor." Dedi Yasemin gülerek.

 

"Neyse ne. O adamı. Pardon, Savcı olan Asil Ataman'ın gecenin körü genç kızların olduğu bir evde ne işi var. Sabahlar çuvala mi girdi, gecenin körü geliyor evinde."

 

"Senin gecenin bir körü, bu genç kızların evinde ne işin var peki. Ayrıca sen kimsin?" Dedi Mehtap abla kaşlarını çatarak.

 

"Masal'ın abisiyim," dedi rahat bir tavırla. Bıkkın bir nefes bıraktı. Artık ona laf anlatmak istemiyordum, zaten anlamıyordu da. Adam bildiğini okuyordu.

 

"Ne abisi," dedi Mehtap abla yüzüme baktı. Yetimhanede büyüdüğünü biliyordu. Onun bu kadar şaşırmasına bir şey diyemiyordum.

 

"Öyle değil," dedim göz devirerek.

 

"Adam kafasından, Masal'ın abisi rolünü oynuyor Mehtap abla. Takılma yani," dedi İzem alayla.

 

"Ay neyse, konuyu kapatın. Bir hafta sonra düğünüm var, siz hazır mısınız? Ayrıca beyefendi sizi de düğünümde görmek isterim," dedi Yasemin yüksek bir sesle.

 

"Tabii. Seve seve gelirim. Ben artık gideyim, saat epey geç oldu. İyi geceler kızlar." Dedi Cihan ayağa kalktı.

 

"Bir zahmet," dedi İzem. Gerçekten de Cihan'dan hiç hoşlanmamıştı, bunu tepkilerine çok yansıtıyordu.

 

Cihan, umursamadı bile. Gülerek baktı İzem'e. "Sana da iyi geceler," dedi tuhaf bir sesle. Kimseyi beklemeden kendisi çıkıp gitti evden.

 

"Bu adam niye bu kadar sinirimi bozuyor?" İzem'in konuşmasıyla herkesin bakışları ona dönmüştü.

 

"En büyük aşklar nefretle başlar derler. O hesap yani izemciğim." Dedi Yasemin geldiğinden beri yüzündeki gülüşle

 

"Ne aşkı be!" Diye yükseldi İzem. Yüzü sinirden kızarmıştı.

 

"Ay abartma kız. Ne bu tepkin, görende." Susutu Mehtap abla. Yasemin'le birbirine bakıp güldüler.

 

İzem ayağa kalktı. "Gidiyorum ben. Uykum geldi, iyi geceler." Dedi ve kaçar gibi gitti.

 

"Kaç kaç," dedi Yasemin arkasından gülerek. Kafamı sağa sola salladım. Yasemin bir anda kafasını bana çevirdi.

 

"Sen ne yere bakan yürek yakan çıktın kızım," dedi gülerek. Yüzündeki sırıtma artık sinirlerimi bozuyordu.

 

"Ne?" Dedim anlamazdan gelerek.

 

Ezgi ayağa kalktı. "İyi geceler," diyip çıktı salondan.

 

Mehtap abla gözlerini kısarak baktı yüzüme. "Adam taş yani. Boyu, posu yerinde. Yakışıklı da." Dediğinde gözlerim büyüdü.

 

"Mehtap abla," dedim sesli bir uyarıya rağmen omuz silkip konuştu.

 

"Yalan mı? Yanlız yakışıyorsunuz. Beğendim ikinizi, tatlı bir çift oldunuz. Tabii sen adamın yanında put gibi duruyorsun. Biraz cilveli-" dediği gibi yüksek sesle böldüm onu.

 

"Mehtap abla."

 

"Ne var canım. Adımı mı ezberliyorsun. Ayrıca yalan mı kızlar?" Dedi salonda bulunan Defne ve Yasemin'e bakarak.

 

"Değil," dedi ikisi de aynı anda.

 

Ayağa kalktım. "İyi geceler," dediğim gibi koşarak ayrıldım salondan. Arkadan Mehtap ablanın sesini duydum.

 

"Sen de kaç bakalım," dedi keyifle konuştu.

 

Odama geldiğim gibi kapıyı kapattım. Sırtımı kapıya yasladım. Elim kalbime gitti. Asil'le ilgili duyduğum her şey kalbimi hızlandırıyordu. Gülerek masama doğru gittim. Kitapları önüme koyup, elime kalem aldım.

 

Okulla ilgili bir karar almıştım. Artık hangi bölümü okumak istediğimi biliyordum. Buna vesile olan en büyük etken de Asil'di. Oldukça başarılı bir savcıydı. Bunu gözlerimle görmek, ona olan hayranlığını daha da artırıyordu.

 

Kararım da onun gibi başarılı bir savcı olmaktı. Ve bunun içinde çok çalışmalıyım. Kitabın kapağını açtım.

 

"Hadi bakalım, başlayalım." Dedim kitaplara gömüldüm.

****

Adam gülerek çıktı evden. Cebinde çalan telefonla birlikte adımları duraksadı. Telefona baktı. Arayan kişinin adını gördüğünde göz devirdi. Ona olan öfkesi bu akşam gördüğü şeyle artmıştı.

 

"Ne var lan?" Dedi telefonu açar açmaz.

 

Karşı taraftan alaylı bir gülüş duyuldu. "Çık dışarı seni bekliyorum," dedi gülüşünü böldü.

 

"Bekle beni, geliyorum lan! Bana bu gece gördüğüm her şeyin hesabını vereceksin!" Öfkeyle konuştu.

 

"Hesap? Ne hakla."

 

Güldü. Gülüşü öfke barındırıyordu. "Göstereceğim," dedi alayla. Telefonu kapatıp, hızlı adımlarla çıktı apartmanda. Yüzüne vuran soğuk, umrunda bile değildi. Apartmanda uzak, arabasına yaslanmış adamı gördü. Adam eline aldığı sigarayı rahat bir hareketle dudağına götürdü. Karşısında gördüğü, üzerine öfkeyle yürüyen adam umrunda bile değildi. Onun öfkelenmesi gerekiyordu.

 

"Sana çok öfkeliyim ama sakin olmak zorundayım. Şimdi anlat, burada ne işin var." Dedi. Gerçekten de kendisini zor tutuyordu ama dostlukları adına sakin olmaya zorluyor kendisini. Her ne kadar zorlansa da.

 

Karşısındaki adam öfkeyle nefes alıp verdi. "Ne işin mi var? Asıl sen ne arıyorsun burada, o söylediğin saçmalıkta neyin nesi!"

 

Adam elindeki sigarayı yere attı. Yağmur yağmaya başlamıştı ama umrunda bile değildi. "Sevgilimin evine gelirken sana hesap mı vermeliydim!" Dedi sakin kalmaya zorladı kendisini.

 

Eliyle yüzünü kapattı, bir anda bağırmaya başladı. "Hâlâ sevgili diyorsun! Lan sen ne kadar zamandır tanıyorsun ki bu kızı da sevgilim diyorsun! Lan beni delirtme! Senin zaten sevdiğin biri yok muydu? Asil, bak kendimi zor tutuyorum. Çok zor tutuyorum." Dedi bağırmaktan ağrıyan boğazı umrunda bile değildi. Cihan öfkeyle bakıyordu Asil'e, aynı şekilde Asil'in de bakışları öyleydi.

 

"O zaten. Yıllardır onu seviyorum ben! Oldu mu. Cevabını aldığına göre konuş, sana olan sabrımın sınırlarındayım. Zorlama beni. Ne işin var Masal'ın evinde," dedi tekrar arabaya yaslandı.

 

"Sanan ne?" Dedi. Cihan'ın saçma sapan konuşması ve hareketleri Asil'in kaşlarını çatmasına sebep oldu. Günlerdir işe gelmemesi de onu daha çok kuşkulandırıyordu.

 

Kafasını salladı. Sakin kalmak için de derin bir nefes aldı. " Günlerdir işe gelmiyorsun, baban bile sanan ulaşamadı. Mesleği bıraktın da benim mi haberim olmadı?" Dedi karşısında bir anda durgun olan adama baktı.

 

Cihan bir sigara yaktı, dudağına yaklaştırdı. "Hayır tabii ki amına koyayım. İşimi seviyorum. Kısa bir süreliğine izin aldım diyelim." Dedi tekrar bir nefes aldip, dumanı havaya bıraktı. Aklına gelen düşünceyle bir anda Asil'e baktı ve bağırdı. "Lan! 12 çocuk hayali kurduğun kadın benim kardeşim mi?" Dediği şeyle bir anda sustu. Asil duyduklarıyla, yaslandığı arabadan doğruldu. İkidir aynı şeyi söylüyordu.

 

"Kardeşim mi?" Dedi kısık bir sesle. "Neyden bahsediyorsun sen."

 

Cihan, omuz silkti. "Duydun işte. Babama bir şey anlatma. Bilirse daha çok olaya dahil olur, bu da Masal'ı korkutur."

 

Asil şaşırmıştı. Dostunun dediği şeyler kulağında yankılanıyordu. "Nasıl?" Dedi ne dediğini bile bilmiyordu.

 

Cihan sigarayı yere attı. "Anlatacağım. Gidelim hadi," dedi kendi arabasına yürüyerek.

 

Cihan, polis memuruydu. Yıllardır severek yapıyordu mesleğini. Kardeşini bulma macerası ise tamamen onun merakıyla olan bir şeydi. Annesi küçükken evi, kısa bir mektup bırakıp terk etmişti. Annesi zaten tuhaf bir kadındı. Sevmeyi de sevilmeyi de bilmezdi. Merakına yenik düşüp araştırmıştı annesini. Araştırma sonucu Masal'ı öğrenmişti.

 

Megersem annesi evi terk edince, hamileymiş. Doğum yapar yapmaz da Masal'ı yetiştirme yurduna bırakmıştı. Ondan iki sene sonra da trafik kazası sonucu hayatını kaybetmişti annesi. Bu öğrendiklerinde sonra, tam bir yıldır gizli bir şeklide Masal'ı uzaktan izliyordu. Kardeşi olduğuna seviniyordu, her ne kadar onu uzaktan izlemek zoruna gitse de.

 

Tek sorun şuydu ki, babası hâlâ Masal'ı bilmiyordu. Bilse, Masal'la hemen konuşurdu. Cihan, böyle bir anda söylemek istemiyordu babasına. Önce kendisini Masal'a alıştırıp , abisi olduğunu söylemek istiyordu. Sonra ise her şeyi babasına anlatmak istiyordu. Bu yüzden de ikisini karşı karşıya gelmesini istemiyordu.

 

Oysaki Cihan'ın bile bilmediği bir şey vardı; Masal ve babası çoktan bir araya gelmiş, hatta konuşmuşlar dı.

****

Elimde tuttuğum mamayı, kaba boşalttım. "Çok acıkmış," dedi İnci gülerek bakıyordu beyaz tüylü kediye.

 

Sabahın bir körü, odama gelmişti İnci. Panikle konuşarak, Kar topunun acıktığımı söylüyordu. Rüya gördüğüne emindim. Kartopu ise uyuyordu. İnci zorla onu da uyandırıp, zorla yemek yemesini sağlamıştı. Ben ise o ne derse yapıyordum.

 

"Öyle görünüyor," dedim ona uyarak. Saate baktım, sabahın beşiydi. "Uykun var mı?" Dedim İnci'ye bakarak.

 

Kafasını sağa sola salladı. "Yok." Durgun bir şekilde bakmaya başladı bana.

 

"Bir şey mi oldu? Canını sıkan ne," dedim elimi dağınık saçlarına götürdüm.

 

"Söylemek istiyorum ama," dedi ve sustu. Gözleri dolmuştu. Bu beni panik etmişti.

 

"Söyle bana. Belli ki seni üzen bir şey var."

 

Kafasını salladı. "Annemin yanına gitmek istiyorum," dedi titrek bir sesle.

 

Güldüm. Saçlarını okşamaya devam ediyordum. "Gidelim. Hadi," dedim onu oturduğu yerden kaldırmak istedim ama yapamadım.

 

"Ezgi anneme değil," dediğinde kaşlarım havalandı. İnci sesiz sesiz ağlamaya başlamıştı. Işık'tan bahsediyordu.

 

"Hiç gidiyor muydun?" Dedim ben de onun gibi titrek bir sesle konuştum. Sesli nefes aldım ve aynı şekilde bıraktım nefesimi.

 

"Evet. Annem beni hep götürürdü ama bu aralar hiç götürmüyor." Gözlerini sildi, bana baktı. "Annem rüyama geldi, onu fotoğraftan tanıyordum zaten. Yanına gelmemi istedi," dedi hevesle güldü.

 

"Gidelim," dedim yüzüne baktım. Onu kendime çektim, sıkıca sarıldım. Her ne olursa olsun, İnci, Işık'tan kalan son şeydi benim için. Canım pahasına bile olsa onu koruyacak ve hep yanında olacaktım. "Hadi gel, hazırlanıp çıkalım. Annen uyanınca panik yapmasın diye de ona küçük bir not bırakalım," dedim İnci'yi kucağıma alıp ayağa kalktım.

 

Birlikte hazırlanıp, çıkmıştık evden. Elimde tuttuğum papatyayla birlikte mezarlığı gelmiştik. İnci elimi tutmuştu. Heyecanlıydı. Işık'ın mezarına geldiğimizde İnci elimi bıraktı.

 

"Biz geldik anne. Bu sefer Masal abla beni getirdi." Yanıma geldi, elimdeki papatyayı aldı. "Senin için aldık. En sevdiğin çiçek." İnci annesiyle konuşmaya devam etti.

 

Gözlerimden akan yaşla, dua okudum. Mezara biraz daha yaklaştım. Kısık bir sesle konuşmaya başladım. "Sana, Ezgi'ye, İzem'e, Defne'ye çok kırgınım. Benden neden sakladınız Işık." Acıyla güldüm. "Hesap sorsam neye yarar ki artık. Sen yoksun kardeşim." Gözlerim hâlâ annesiyle konuşan İnci'ye kaydı. "Merak etme, ona çok iyi bakacağım. Herkesten her şeyden koruyacağım Işık. Bunun için merak etme. Kızın güvende. Ve sana benziyor Işık. İnci tıpkı sen, senin gibi. Huylarınız bile aynı."

 

Belli bir saatten sonra ayrılmıştık mezarlıktan. İnci, mutlu bir şekilde kucağıma yaslanıp, yol boyunca uyumuştu. Onu bu hallerine gülümsedim. Eve geldiğimizde de İnci'yi kendi odama götürmüştüm. Yatağa yatırıp, üzerini örtmüştüm.

 

Sonra ise masaya geçip, ders çalışmıştım. Hedefim belli ve ben daha çok hırslanmıştım. Asil'le aynı mesleği yapma düşüncesi bile güzeldi.

 

Aklıma düşmesiyle, tekrar gülmeye başladım.

💚🤎

Bir sonraki bölümde görüşmek üzere.

​​​​​{ Instagram: karaelmas70}

Bölüm : 10.01.2025 21:34 tarihinde eklendi
Okur Yorumları Yorum Ekle
Hikayeyi Paylaş
Loading...