
Merhabalar
Yeni bölüme hoş geldiniz
Kaan Boşnak - Benimle Kayboldun
Keyifli okumalar ✨✨
💚🤎
Araba, davetin yapılacağı mekanın önünde durdu. Asil, benden önce davranıp arabadan indi. Benim kapımı açıp, elini uzattı bana. Elini tutup, çıktım arabadan. Bir elini belime attı.
"Kendine çok dikkat et, Masal. Ben hep yanında olacağım, yanından ayrılsam bile gözlerim üstünde olacak."
Başımı kaldırıp yüzüne baktım. O zaten bana bakıyordu. "Peki ya sen? Sen de dikkat et kendine," dediğimde yüzündeki gülümseme büyüdü.
"Sen beni merak etme güzelim."
Birlikte içeri girdik. Mekan fazla büyük değildi. Yuvarlak masalar belli aralıklarla dizilmişti. Sade bir dekorasyonla süslenmişti mekan. Burada bulunan bütün insanlar polisti. Uzaktan gördüğüm Levent Bey ve Aras, hararetli bir konuşma içindeydi. Kerem, İdil'le başka bir köşedeydi. Salona girdiğimizden beri İdil'in keskin bakışları bir saniye bile bizim üzerimizden ayrılmamıştı. Bunu fark eden tek ben değildim, Asil de farkındaydı.
Bizimkileri gördüm. Defne, hemen İzem'nin yanında, onun yanında oturan Dinçer, Yasemin, Ezgi, İzem, Mehtap abla, Acar ve İnci. İnci'nin burada olması beni geriyordu. Asil'in söylediğine göre, dikkat çekmemek için onunda bu gece burda olması gerekiyordu. Asil'e güveniyordum.
Derin bir nefes aldım. Asil'le birlikte onlara doğru yürüdük. Bizi fark ettiklerinde hepsinin bakışları bize dönmüştü. Masada duran boş iki sandalye vardı. Asil, önce benim sandalyemi çekti, sonra da kendi sandalyesini çekti. İkimiz de oturduk. Asil masanın altında elimi kavrayıp sıkı sıkı tuttu.
"Nasılsınız?" Dedi. Fark ettiğim şey şuydu ki, Asil benim yanımda çok farklı bir insanken, başkalarını yanıda ciddi birine bürünüyordu.
"İyi. Ben size bir şey soracağım. Bu ne daveti, ben hiç anlamadım." Dedi İzem arkaya yasladım.
"Aynen. Ben de anlam veremedim." Dedi Defne.
Dinçer gülerek bakıyordu Defne'nin yüzüne. "Sen söyle bana, ben sana anlatırım kıvırcığım." Ne söylediğinin farkına vardığında, boğazını temizledi. "Yani ben anlatırım Defne," onu bu haline güldüm.
Defne kızarmış yüzünü sakladı. Dün ki konuşmalardan sonra daha çok utanıyor gibiydi. "Tamam," dedi kısık bir sesle. Sesi çok az çıkmasına rağmen, Dinçer duymuştu. Gülüşü büyüdü. Yanımda duran Asil bıkkın bir nefes aldı.
"Anne," dedi İnci.
"Efendim," dedi Ezgi. Elini İnci'nin saçlarına atıp, düzeltti.
"Ben tuvalete gitmek istiyorum," dedi utangaç bir sesle.
Güldüm. "Gel, ben seni götürürüm." Ayağa kalktım, Asil yüzüme bakıyordu. "Hemen gelirim," dedim gülerek.
Bakışları dudağıma kaydı, hafif bir öksürükle boğazını temizledi,yüzüme baktı. "Gelebilir. Hatta geleyim," dedi ayağa kalkacaktı ki, elimi omzuna atıp geri oturmasını sağladım.
"Hayır. Zaten her yerde polis var, bir şey olmaz merak etme," dedim kısık bir sesle.
"Tamam ama beş dakika. Beş dakika dolduğu gibi geleceğim yanına," dedi elimin üstüne küçük bir öpücük kondurdu. Gülerek kafamı salladım. Bakışlarım o an Acar'la kesişti. Bize tuhaf bir şekilde bakıyordu. Benim baktığımı gördüğünde de gözlerini kaçırdı.
İnci yanıma geldi, elini tutup birlikte yürümeye başladık. Sırtımda, Asil'in bakışlarını hissediyordum. Aras'la bakışlarımız kesiştiğinde, kafasıyla selam verip yüzünü başka tarafa çevirdi. Lavoboya geldiğimizde, İnci'ye yardımcı oldum.
Elini de yıkayıp, dağılan saçlarını düzelttim. "Saçlarım güzle mi Masal abla?"
"Çok güzel," dedim üzerindeki toz pembe elbiseyi düzelterek.
"Senin de saçların çok güzle," dediğinde güldüm.
"Teşekür ederim prenses." Elini tuttum. "Hadi gidelim." Kapıya doğru yürüdük. Tekrar içeri geldiğimizde, Asil'in de bize doğru yürüdüğünü gördüm. Beni gördüğünde, rahatlamış gibi nefes verdi. Gerçekten de bana bir şey olmasından korkuyordu, bunu gözlerinden bile çok rahat anlıyordum. Ama fazla abartıyordu.
"Beş dakika dolmuştu. Ben de size bakmaya geliyordum." Dedi yanıma gelip, elini belime attı.
Güldüm. "Biraz abartmıyor musun? Sonuçta burada bir sürü polis var," dedim kısık bir sesle. İnci bizi duymuyordu, etrafa bakıyordu.
"Olsun. Benim içim, sen yanımdayken rahat." Dudağını saçlarına bastırdı. Kısa bir süre gözlerimi kapatıp hemen açtım.
Birlikte masaya doğru yürüdük. İnci elimi bırakıp annesini yanına doru ilerledim. Yerime oturduğumda, yanımda oturan Yasemin konuştu.
"Gençler. Böyle, hepinizi haftaya düğünüme bekliyordum." Dedi elindeki bardakta bir yudum aldı. Ne içiyordu bu?
"Olur olur geliriz," dedi hemen Dinçer. "O gece siz bana eşlik eder misiniz?"
Defne, utangaç bir tavırla. "Olur," dediğinde hepimiz güldük.
Asli, dudağını kulağıma yaklaştırıp, konuştu. "Ben hemen geliyorum sevgilim." Dediğinde kafamı salladım. Asil ayağa kalkıp, Levent Beyin olduğu masaya doğru yürüdü. Onun gidişiyle birlikte, Acar yanımdaki boş yere oturdu.
"Bu adam ne ayak kanki," dedi imalı bir sesle.
"Sevgilim ya Acar," dedim önümdeki bardaktan bir yudum aldım. Boğazını yakan şeyle, yüzüm buruştu. Yanımda oturan Yasemin'e kaydı bakışlarım. Hemen elindeki bardağı aldım. "Alkol bu Yasemin," dedim. Elinden aldığım bardakla, mızmızladı.
"Bırak yaa, tadı çok güzel." Dedi. Konuşurken bazı kelimeleri yutuyordu.
"Sarhoş olmuşsun sen. Bırak hadi," dediğimde parmakları daha çok bardağı kavradı.
"Bardakla arama girme Masalcık," dediğinde yüzüm buruştu.
Acar kahkaha attı. Onun yüksek kahkahasıyla birlikte herkesin bakışıları bize dönmüştü. "Bırak Masal. Bardakla aşk yaşıyor," dedi hâlâ gülmeye devam ederken.
"Hayır be! Benim tek aşkım, kocam." Deli gibi gülmeye başladı. "Yakında kocam olacak, şimdi nişanlım." Dedi daha çok güldü.
"Oho, kafa gitti Yasemin," dedi İzem gülerek.
Bıkkın bir nefes verdim. "Seni eve götürmemiz gerek," dedim Dinçer'e baktım. O ise gülerek Defne'ye bakıyordu. Göz devirdim.
"Bırak. Bırak sana kız kurusu," dediğinde bu sefer ben bağırdım. Acar ise yine kahkaha attı.
"Ne!"
"Yalan mı. Benden iki yaş küçüksün sen, evde kaldın." Eliyle masada bulunan herkesi gösterdi. "Hepiniz evde kaldınız, ben evlendim. En evli benim." Dedi gülerek. Sinirle gülmeye başladım. Acar ise telefonu almış, olayları kayda alıyordu. Dirseğimi karnına geçirdim, acıyla inledi.
"Bu ne içindi ya!" İsyan ederek konuştu.
"Çekeceğine yardım et Acar." Dedim sinirle. Beni takmadı, kendi kendisine konuşan Yasemin'i çekmeye devam ediyordu. Göz devirdim. Masada aklı başında biri yok ki yardım etsin.
İzem bıkkın bir nefes aldı, ayağa kalktı. "Sanırım hayatım boyunca bütün ayyaşları toplamak benim görevim. Ben eve götürürüm," dedi yanımıza doğru yürüdü. "Benim de canım sıkılmıştı zaten. Ben bırakırım."
Yasemin üzgün bir şekilde baktı, İzem'e. "Bırakmasın, benim daha düğünüm var. Gelinliğim bile hazır." Dedi.
"Bırakmaz, bırakmaz. Hadi kalk gidelim," dedi İzem zorlukla kaldırdı Yasemin'i.
"Bırakmaz mı?" Dedi gülerek.
"Bırakmaz kız. Sen benim söylediğim her şeyi dinle, doğru çıkıyor." Saçma sapan konuşarak uzaklaşmışlardı masadan.
Asli tekrar masaya geldi, Acar onun yerinden kalktı. "Nereye gidiyorlar," dedi elimi tutarak.
"Yasemin. Sarhoş olmuş," dediğimde kaşlarını çattı.
"Nasıl?" Dedi sanırım masada olan bardakların içinde alkol olduğunu bilmiyordu. Bardağı gösterdim.
"İçinde alkol var," dedim. Kafasını salladı.
"Sen içtin mi?"
"Bir yudum içtim," dedim. Elimi dudaklarına götürüp, öptü. Bu hareketi her seferinde kalbimi daha da hızlandırıyordu. Bakışlarımı kaçırdım. Asil, elini sandalyemin üstüne attı. Saçlarımla oynamaya başladı.
"Birazdan ayağa kalk güzelim. Levent'in yanına doğru yürü. Sana çarpan bir polis olacak. Her ne kadar istemesem de sana bağıracak, tepki verme sen." Dedi dudağı kulağıma yakındı. Boynuma küçük bir öpücük bırakıp geri çekildi. Söylediklerine odaklanmak mümkün değildi, neyse ki önceden Levent Bey'le konuşmuştuk. Sadece kafa salladım.
Sakin olmak için derin bir nefes aldım. Bakışlarım salonu taradı, Levent Beyle çok kısa süre göz göze geldik. Tekrar önüme döndüm. Bugünün hemen bitmesini istiyordum.
"Hadi güzelim," dedi Asil yanımda. Kafamı salladım.
Ayağa kalktım. Herkesin bakışları bana kaydı. Kendimi gülümsemeye zorlayarak konuştum. "Hemen geleceğim," dedim kimseye bakmadan, sakin adımlarla Levent beye doğru yürümeye başladım.
Bizimkiler dışında kimseyi tanımıyordum. Bu gecenin asıl amacını çok net bir şekilde biliyordum. Ve bu gecenin saçma olduğunu da biliyordum. Etrafımda bulunan insanlardan kuşkulanıyorlardı. Levent beye yaklaştıkça daha çok geriliyordum. Omzuma çarpan kişiyle geriye doğru sendeledim. Acımıştı.
"Önüne baksana!" Diyerek yüzüme doğru yüksek sesle konuşan adama baktım. Salondaki herkesin bakışı şimdi bizdeydi. Herkes bilmemezlikten gelip rol gereği ne olduğunu anlamaya çalışır gibi bakıyordu bize.
"Üzgünüm," dedim yalandan bir üzüntüyle. Asıl amacı bildiğim için alttan alıyordum.
Karşımdaki adam sınırları biraz daha zorladı ve omzundan bir kere daha itti. "Üzgün musun yoksa kör müsün? Önüne bakmadan mı yürüyorsun sen?" Dediğinde kaşlarım havalandı. Benimle böyle konuşamazdı, rol olsa bile.
"Haklısınız," dedim sakin bir sesle. Her şeye rağmen alttan almaya devam ettim.
"Haklıyım zaten," diyerek yüzüme doğru bağırdı. Bu kadarı da fazlaydı ama. Anladık, görevi buydu ama böyle de bir tepki verilmezdi ki.
"Sen önce karşındakinin bir kadın olduğunu ve nasıl konuşman gerektiğini öğren," diyerek yanıma geldi Acar. Hemen arkasında Defne ve Dinçer de vardı.
"Pardon da sen kimsin?" Diyerek küstah bir şekilde konuştu.
"Kim miyim? Biraz daha burada durursan kim olduğumu görürsün. Sana bunu zevkle göstere bilirim istersen," diyerek alaylı bir şekilde konuştu Acar.
"Yeter," diyerek yanıma geldi Asil. Sesi fazla sert çıkmıştı.
Karşımda duran adam, derin bir nefes aldı. "Sizinle uğraşamam," diyerek Asil'e bakmadan çıkışa doğru yürüdü.
"Sikik herif," diyerek kısık bir sesle konuştu Acar. Duymadığını sanıyordu ama çok net işitmiştim onu.
Asil elini belime attı. "iyi misin?" Dedi yumuşacık bir sesle.
Kafamı salladım. "İyiyim de," dedim Acar'a yandan baktım, tekrar Asil'e baktım. "Bu kadar mı yani," dedim.
"Bu kadar. Açıkçası saçma bir plan ama yapacak bir şey yok," diyerek gözleriyle Levent Beyin olduğu masayı gösterdi.
"Gidelim mi Masal. Zaten ne diye buraya geldiysek," diyerek huysuz bir şekilde konuştu Acar.
"Sen gidebilirsin. Masalı ben eve bırakacağım," dedi Asil kesin bir sesle.
Acar'ın gözleri bana kaydı. "Git sen."
Kafasını salladı. "Peki." Gülümsedi. "Yarın görüşürüz. İyi geceler." Cevap vermemi bile beklemedi, arkasını dönüp çıktı mekandan.
Asil, benin Levent beylerin olduğu masaya doğru yönlendirdi. Birlikle o tarafa doğru yürüdük. Boş olan sandalyeye oturduk. "İyi akşamlar," diyerek baktım Levent Beye.
Gülümsedi. Kısa bir sürede tanıdım Levent beyi, bu kısa zaman içinde samimi gelmişti bana. Tek kötü tarafı, katili bulmak için gözünü fazla karartmasıydı. "İyi akşamlar."
"Bundan sonra ne olacak?" Diyerek konuştu İdil.
"Bekleyeceğiz," dedi Levent Bey. Elinde tuttuğu kadehi dudağına doğru yaklaştırdı.
"O adama. Az önce ki adama bir şey olamaz mı?" Diye sordum gergin bir şekilde. Korkum da buydu ya.
"Olmaz. Güvenliği en üst şekilde aldık," diye konuştu Aras. Geldiğimizden beri ilk defa gözlerime bakarak konuştu. Aras her zamanki gibi ruhsuz bakışlarıyla bakıyordu. Kafamı salladım, cevap vermedim. "Özellikle de ben ilgilendim."
"İyi o zaman. Parti bitmiştir demek ki. Benlik bir durum yoksa, ben gidiyorum," diyerek oturduğu yerden kalktı Kerem.
"Yok dedektif. Gidebilirsin," diyerek masaya doğru geldi Dinçer. Kerem, Dinçer'in alaylı sesini duyduğunda gözlerini devirdi. İyi geceler diyip, o da gitmişti.
"Ben arkadaşlarını eve bırakacağım. Sen de gelmek ister misin?" Dedi Dinçer bana baktı. Tam cevap verecektim ki, Asil benden önce davrandı.
"Sevgilimi ben eve bırakırım Dinçer," dedi ama sesi ben varım, sen kimsin der gibi çıkmıştı.
Dinçer gülerek baktı Asil'e. Kesinlikle bilerek yapıyordu. "Biliyorum."
"Niye soruyorsun o zaman," dedi Asil. Kaşlarını çatmış, Dinçer'e bakıyordu. Dinçer onun aksine gayet rahattı.
"Canım öyle istedi dostum." Dedi keyifli bir sesle. "Neyse, ben gideyim. Hepinize toplu iyi geceler," dedi ve keyifli bir ıslık çalarak masayı terk etti.
Bizimkiler de gittiğinde, salonda Levent bey, Aras, İdil, Asil ve ben dışında kimse kalmamıştı. Gece boyunca etrafta oluşan gerginliği tekrar hissettim. İçimde büyük bir korku vardı.
"Bundan sonra daha dikkatli olmalıyız," dedi Levent Bey uzun süren sessizliği bozarak. Bakışları masada bulunan insanlara tekrar kaydı. En sonunda ben de durdu. "Özelikle sen Masal. Katil, sana dokunmuyor ama bu dokunmayacağı anlamına gelmiyor."
Kafamı salladım. Niye salladığımı da bilmiyorum ya. Katil kim bilmiyorum, benimle derdi ne onu da bilmiyordum. Açıkçası ben hiçbir şey bilmiyorum. Yutkundum. "Katilin hâlâ çevremdeki insanlardan biri olduğunu mu düşünüyorsunuz?"
Kafasını olumsuz anlamda salladı. "Düşünmüyorum. Olabilir. Katil herkese olabilir Masal." Derin bir nefes aldı ve ellerini masanın üstünde birleştirip, öne doğru eğildi. "Kimseye güvenemessin Masal. Sen de kimseye güvenme. Güvendiğin insanlardan da ağır darbeler alabilirsin," dedi ama ben onun bu sözlerine kulağımı kapattım.
Haklı olabilirdi, sustum. Dediklerini düşündüm... Katil herkes olabilirdi, bunu kimse bilemezdi. Belki de onlardan biriydi, bunu da bilemeyiz.
Yanımda oturan Asil derin bir nefes aldım. "Bu gece bu kadar yeter. Fazla yorucuydu zaten." Elimi tutup ayağa kalktı. İdil'in keskin bakışlarını üzerimizde olduğunu biliyordum. "Size iyi geceler," dedi ve birlikte çıkışa doğru yürüdük.
"İyi geceler," diyen kişi ise Levent Bey di.
Asil elimi sıkı sıkı tutarak mekandan çıkardı. İkimizde konuşmuyorduk. Sessizdik. Arabaya bindiğimizde de, radyodan çalan kısık sesli müzik dışında ses yoktu. Tabii bir de cama vuran yağmur damlaları dışında.
****
Araba binanın önünde durdu. Bakışlarım hâlâ önündeydi, Asil ise bana dönmüştü. Zihnimi kurcalayan çok fazla soru vardı. Haddinden de fazla. Bu düşünceleri dile getirebilirdim ama alacağım cevaptan korkuyordum. Sustum. Hep olduğu gibi.
"Ne düşünüyorsun?" Dedi sakin bir sesle. Sesi beni dinlendiriyoruz. Sanki ne kadar yorgun olursam olayım, onun sesi benim tüm yorgunluğumu alacak gibiydi. Derin bir nefes çektim içime, kokusu ciğerime dolmuştu. Güzle kokuyordu.
"Bilmiyorum," dedim.
Elini çeneme attı, yüzümü yüzüne çevirdi. Yeşil gözlerine baktım. Uçsuz bucaksız ormana. Baş parmağıyla çenemi okşadı. Bunu çok nazik bir şekilde yapıyordu. "Korkmanı istemiyorum. Yanında ben olduğum sürece korkma. Ve aklını ne kurcalıyorsa bana söyle. İçinde tutma," dedi.
Güldüm. Bakışları dudağıma kaydı, fakat hemen kendisini toplayıp gözlerime baktı. "Biliyorum," dedim içten bir sesle.
"Güzel. Şimdi eve git ve güzelce dinlen. Yarın seni almaya ben geleceğim," dedi hâlâ çenemi okşuyordu.
"Sen... Sen gelmiyor musun? Yani kahve içmek istersin..." Sustum. Konuşmayı unutuyordum gözlerine bakarken. Gözlerinde tuhaf bir çekim vardı.
Güldü. Keyifli görünüyordu. "Belki sonra. Kahve sözün olsun. Kendi ellerinle yapacaksın bana," dedi elini yüzümden indirdi.
"Söz. Ne zaman istersen yaparım," dedim gözlerimi gözlerinden kaçırdım. Fakat tekrar baktım ona.
Yüzünü yüzüme doğru yaklaştırdı. Ben dudaklarımdan öper sanıyordum ama o yanağıma küçük bir öpücük bıraktı. Yüzüme düşen bir kaç tutam saçı, geriye doğru itip iki eliyle yüzümü kavradı. "İyi geceler güzelim," dedi soğuktan üşümüş ve tahminimce kızarmış burnuma küçük bir öpücük bıraktı.
Elleri yanağımdan indiğinde, tuttuğum nefesi bıraktım. Yutkundum. Biraz ona doğru eğildim, ben de onun gibi yanağına küçük bir öpücük bıraktım. "İyi geceler," dedim kısık bir sesle. Tekrar dönüp bakmadım ona, arabanın kapısını açtım ve çıktım. Yürümeye başladım, ona dönüp bakmadım. Yüzümün kızardığına eminim. Bir kaç dakika sonra da, arabanın kapısı tekrar açıldığını duydum.
Derin bir nefes aldım, sakin bir şekilde ona döndüm. Hızlı adımlarla bana doğru geldiğinde, şaşkın bir şekilde baktım ona. Yanıma ulaştığında, bir elini belime bir elini de yüzüme çıkardı. Beni kendisine çekti. Ve dudaklarını dudaklarıma bastırdı. Ani ve hızlı hareketi yüzünde donmuş bir şekilde duruyordum. Asil ise dudağını usta bir şekilde dudağımda hareket ettiriyordu. Kendime geldiğimde de üst dudağını kavradım. Onun ustaca hareketlerine karşılık verdim.
Geri çekildiğinde, nefes nefese bir şekilde baktım yüzüne. İki elini de yüzüme çıkardı ve yine yüzümü avuçlarının arasına aldı. Alnını alnıma yasladı. Gözlerimi kapattım. Ilık nefesi yüzüme çarpıyordu. Odunsu amber kokusu da burnumu doldurmuştu.
"Bana ne yapıyorsun sen. Olduğum adamdan farklı biri oluyorum. Yanından ayrılmak bile istemiyorum," dedi.
Sanırım ben de. Ben de ondan ayrı kalmak istemiyorum. Tüm günüm onunla olsun istiyorum. Bu normal değil di bence. Ben böyle biri değildim. Beni olduğum kişiden de farklı kılan kişi Asil'di. İkimiz de birbirimizi her anlamda değiştiriyor ve tamamlıyorduk.
Gülerek gözlerimi açtım. İlk gördüğüm şey yeşil gözleri oldu. Gözlerinde saklı koca bir orman vardı sanki. Güzle renkti ama sadece Asil'de olunca.
Benim için yeşil demek Asil demekti atık.
"Bu kahve içmeyi kabul ettiğin anlamın mı geliyor?" Gözlerimi kısarak baktım. "Yani istiyor musun?" Dediğimde kahkaha attı. Güzel sesi kulaklarımı dolduruyordu. Onu böyle kahkaha atarken ilk defa görüyordum.
"Öyle olsun. İstiyorum. Bana kahve yapabilir misin?" Dedi masum bir sesle.
"Elbette," dediğimde yüzümden ellerini indirdi ve elimi tuttu.
Ele ele birlikte apartmana doğru yürüdük. Merdivenlere yöneldik. İkimiz de yüzünde hafif bir tebessüm vardı. Son basamağa geldiğimizde de, bir andan her yer karanlık oldu.
"Ne oluyor ya!" Dedim ama cevap yoktu. Gelen yüksek sesle birlikte merakım daha da arttı. Görüş alanımı kapatan şey Asil'in eliydi. Gelen ses de tokat sesiydi.
"Elini ayarını," diyen ses de Cihan'ın sesiydi.
"Gece gece ne yapıyorsunuz siz," diyerek sert bir şekilde konuştu Asil. Elini zor da olsa çektim gözlerimden.
Karşımda duran İzem ve Cihan'a baktım. Cihan eliyle yanağını okşuyordu, İzem ise öfkeyle Cihan'a bakıyordu. "Gördün ne yaptığımızı, niye sorguluyorsun savcı?" Dedi Cihan asabi bir sesle.
"Sorguladığı şey başka, Cihan. Kadını zorla mı öptün lan sen!" Diyerek öfkeli bir sesle konuştu Asil.
"Ne!" Şaşkın bir şekilde İzem'e baktım.
İzem hızla bana baktı. "Zorla öptü," diyerek yüksek sesle bağırdı İzem.
"Zorla öpseydim, karşılık vermezdim İzem," dedi Cihan keyifli bir sesle.
İzem sinirden kızarmış yüzünü bir anda Cihan'a döndürdü. "Seni var ya!" Diyerek üzerine doğru yürüdü, Fakat Cihan hızlı bir hamleyle ondan kaçtı ve bize doğru yürüdü.
"Senin yine ne işin var burada?" Dedi Asil konuyu değiştirerek. Çatık kaşları geldiğimizden beri düzenlemişti. Daha doğrusu Cihan'ı gördüğü andan beri böyleydi.
Cihan da kaşlarını çatarak baktı Asil'e. "Asıl senin ne işin var burada?"
"Sevgilimin evine gelirken sana mı soracağım lan!" Bakışları bana kaydığında, boğazını yüksek bir sesle temizledi. "Her geldiğimde, buradasın." Kısık sesle konuştu ama hepimiz duymuştuk.
"Gözlerime baka baka sevgilim diyorsun ya..." Asil onu susturdu.
"Eee. Ne yaparsın," dedi. Olaya el atarak konuştum.
"Kahve?" Dediğimde herkesin bakışı bir anda bana döndü. Bu o kadar hızlı olmuştu ki, irkilmeme sebep oldu. "Tamam. Sustum," dedim kısık bir sesle.
"Size iyi geceler, kahveyi sonra yaparsın bana. İyi geceler, sen dışında savcı." Dedi Cihan gıcık bir sesle.
"Geçen batsın," diyerek konuştu İzem.
Cihan çapkın bir gülüşle baktı İzem'e. "Sağol güzellik," dedi ve gitti. Arkasında da öfkeli bir İzem bıraktı.
Gülerek İzem'e bakıyordum. Bakışlarımız kesiştiğinde de hemen gözlerini kaçırdı. Kısık bir sesle iyi geceler diyip içeri geçti. "Sinir herif," diye yanımda homurdanarak konuşan Asil'e döndüm.
"Eğlenceli ve farklı biri," dedim ben de sakin bir sesle. Bakışları gözlerime değdi. Tuhaf bakıyordu. Dudaklarını araladı ama hemen sonra kapattı. Sanki bir şey söyleyecekti ama sonradan vazgeçmiş gibiydi.
"Bugün fazla yorucuydu, içeri geç." Elini belime sardı. Göğsüm göğsüne değdi.
"Sen gelmeyecek misin?" Dedim. Adamı zorla eve atıyordum, bunu yapmaktan da hiç çekinmiyordu.
"Sonra güzelim. Hadi geç içeri. Zaten incecik giyinmişti, hava soğuk hasta olacaksın," dediğinde kafamı salladım.
"Peki, tekrardan iyi geceler."
Dudaklarını anlıma bastırdı. Geri çekildi ve merdivenlere yöneldi. Asil gittiğinde ben de eve girdim. Topuklu ayakkabılarını çıkarıp, salona doğru yürüdüm. İzem kanepede oturmuş, elindeki telefona bakıyordu. Karşısında oturduğumda, gülerek yüzüne baktım. Bakışlarımı farkındaydı ve bilerek beni görmezden geliyordu.
"Bakma bana öyle. Pislik herif bir anda saldırdı dudağıma."
"İyi biri gibi," dedim.
Bıkkın bir nefes vererek, göz devirip telefonu kapatıp yanına bıraktı. "Bundan bana ne? Ayrıca tipim değil tatlım," dedi sonda alaylı bir tavırla konuştu.
"Aslında..." Lafımı kesti.
"Neyse, benim uykum var." Hızla oturduğu yerden kalktı. "Bu konuyu da kapatalım olur mu?" Dediğinde gülerek kafamı salladım. Kesinlikle olmaz. Güldüğümü gördüğünde, göz devirip salondan çıktı.
Ayaklarımın dibine kadar gelip, miyavlayan kendime baktım. Elime aldığım. "Kartopu. Anne seninle ilgilenmedi mi bebeğim?" Ayağa kalktım. Karayoluyla birlikte odama gittim. Kapıyı açıp içeri girdiğimde, yatağımda uyuyan İnci'yi gördüğümde gülümsedim. Kartopunun mama ve su kabına baktığında dolu olduğunu gördüm. Onu kendi yerine bıraktım. Giysi dolabına yürüdüm, üzerimde rahat şeyle giyip, makyajımı da çıkardım. Saçlarımı toplayıp, yatağa doğru yürüdüm.
Yorganı biraz açıp, içine girdim. Bunu yaparken de çok yavaş hareket ediyordum. Yatağa girdiğimde, bir anda İnci kollarını belime doladı. "Masal abla?" Dediğinde ellerimi saçına doğru götürdüm.
"Benim. Uyu prenses," dedim usulca saçlarını okşadım. İnci tekrar uykuya daldığında ben de gözlerimi kapattım. Odanın sıcaklığıyla da uykum bir anda ağır bastı. Hissettiğim son şey ise, İnci'nin biraz daha bana sokulmasıydı.
🤎💚
Bir sonraki bölümde görüşmek üzere..
{Instagram: karaelmas70}
| Okur Yorumları | Yorum Ekle |