
Merhabalar
Yeni bölüme hoş geldiniz
Kargo - Yıldızların Altında
Keyifli okumalar ✨
💚🤎
Çantamın sapını biraz daha sıktım. Mekanın kapısını açıp, dışarı çıktım. Çıktığım gibi de soğuk hava yüzüme vurmuştu. Adımlarımı biraz daha hızlandırdım ve Asil'in arabasına doğru koşar adım yürüdüm.
İşim bittiği gibi ona mesaj atmıştım ve daha yirmi dakika bile dolmadan gelmişti. Bu hızı beni şaşırtsa da, hoşuma gitmişti.
Kapıyı açıp, sıcak arabanın içine girdim. Çantamı kucağıma çektim ve emniyet kemerimi taktım. Derin bir nefes aldım, burnuma sadece onun odunsu kokusu doldurmuştu. Bakışlarım Asil'in yeşil gözlerine kaydı. "Nereye gidiyoruz," dediğimde güldü.
"Sana da merhaba güzelim," dediğinde gülerek önüme döndüm. "Yemeklerinin güzel olduğu bir yer biliyorum, oraya gideceğiz," dedi ve arabayı çalıştırdı. Derin bir nefes aldım.
Kısa süren yolculuğun ardından, araba durmuştu. Arabadan inip etrafa bakındım. Daha önce geldiğim yerdi burası, sık olmasa da arada bir gelirdim. "Buraya zaman buldukça gelirim," dedim kendi kendime kısık çıkan sesimle.
"Benim de geldiğim bir yer," dedi. Gözlerimi kısarak baktım ona. "Zamanım çok yok ama senin de dediğin gibi; zaman buldukça ben de gelirim." Kafamı salladım. Asil elimi tutu ve tamamen ahşap olan küçük mekana doğru yürüdük.
Mekanın kapısını açıp, içeri girdik. Sıcak ve içten bir yerdi. Bu yüzden buraya gelmeyi tercih ederdim. Camla kaplı duvarın olduğu tarafa doğru yürüdük. Asil sandalyemi çekip, oturmamı sağladı. Teşekkür edip yerime oturdum. O da karşımdaki sandalyeye oturdu.
"Savcım," gelen sese döndüm. Orta yaşlarda adam gülerek Asil'e doğru yürüdü. Asil ayağa kalktı ve adama sarıldı. "Uzun zamandır yoktun ortalarda," dedi geri çekildi. Adamı tanımıyordum. Daha önce buraya geldiğimde, yaşlı bi adam ve yanında geç biri olurdu.
"İş güç işte, fazla vaktim olmuyor İlhan," dedi gülerek. İlhan'ın gözleri bana kaydı.
"Yengem mi?" Ben de ayağa kalkmak zorunda kaldım. Elimi uzattım.
"Masal," dediğimde güldü ve elimi tuttu.
"İlhan. Hoş geldiniz. Her zamankinden mi savcım?" Dedi elini geri çektiğinde, yerime oturdum.
"Evet," dedi Asil yerine oturdu.
"Hemen," dedi İlhan yanımızdan ayrıldı.
"Daha önce görmemiştim İlhan'ı," dedim düşünceli bir sesle.
"Yeni geldi buraya," dedi Asil. Gerçi ben de uzun zamandır gelemiyordum buraya.
Kısa sürede masa çeşitli çeşit mezeler ve yemeklerle dolmuştu. Dikkatimi çeken şey, masada rakının da bulunmasıydı. Uzun ve bol sohbetli geçen yemek ardından mekandan ayrılmıştık. Şimdi ise el ele arabaya doğru yürüyorduk.
"Üşüyor musun?" Asil'in sesiyle bakışlarım ona kaydı.
"Fazla değil," dedim.
"Madem öyle, seni bir yere götürmek istiyorum."
"Nereye?" Dedim meraklı bir sesle.
Yüzünde küçük bir tebessüm oluştu. "Seveceğine emin olduğum bir yere," dedi.
Arabaya binmiştik. Asil arabayı çalıştırdı. Bir eli direksiyondayken, diğeri eli elimi avuçlamıştı. Elinin sıcaklığı soğuk elimi ıstıyordu. "Bana güven lütfen," dediğinde anlamsız bir şekilde baktım ona.
"Neden böyle bir şey söyledin?"
"Gideceğimiz yer uzak, tabii çok değil. Korkmanı istemiyorum," dediğinde gülümsedim. İçimde ona karşı oluşan güvenin farkında değildi, bu yüzden de korkmamam için de ona güvenmemi söylüyor.
"Sana güveniyorum," dediğimde elimi daha sıkı kavradı. Cevap vermedi, yüzünde saklayamadığı gülümsemeyle önüne baktı.
Şehirden fazla uzak sayılmayan, karanlık bir yola girmiştik. Asil, sanırım daha önce de buraya geldiği için arabayı rahatça sürüyordu. Yol boyunca da elini elimden çekmemişti. Tam tersi sıkı sıkı tutuyordu. Ona güvendiğim söylememe rağmen, sanki korkmamam için elimi sıkıca tutuyordu.
Arabanın durmasıyla birlikte düşüncelerimi de bitirdim. Bakışlarım tekrar yüzüne düştü. O zaten bedenin bana doğru döndürmüş ve gözlerime bakıyordu. "Seveceğine eminim," dedi ve arabadan indi, hızla benim olduğum tarafa doğru geldi ve kapıyı açtı. Bana uzattığı elini tuttum. Arabadan indiğimde de uzun siyah paltosunu da omuzlarıma bıraktı. Arabanın önüne geldik, farlar kapalıydı. Bu yüzden de etraf fazla karanlıktı.
"Kafanı kaldır ve her gözlerine baktığımda gördüğüm şeyi sen de gör," dediğimde kafamı kaldırıp gökyüzüne baktım. Baktığım gibi de ağzım açık aldı.
"Bu... Harika," dedim. Yüzlerce, milyonlarca yıldız vardı ve hepsini ilk defa bu kadar net görüyordum. Sanki elimi kaldırsam, dokunacak gibiydim.
"Öyle," dedi Asil. Sesi... Sesi fazla tuhaf çıkmıştı. Bakışlarım tekrara gözlerine döndü. Güldüm. "Sana baktığımda, ben de öyle oluyorum."
Gülerek kafamı sağa sola salladım. "Basit, kahve rengi göz. Sana bu kadar eşsiz bir görüntü sunamaz," dedim tekrar gökyüzüne baktım.
Çok güzeldi.
Eli çeneme dokundu, yüzüne bakmamı sağladı. Kafasını biraz yüzüme doğru eğdi. "Basit... Bu herkes için, belki evet ama benim için değil," dedi ve gözlerime daha derin baktı. "Gözlerin, benim için dünya. Gökyüzündeki bütün güzellikler, yeryüzündeki bütün güzellikler..." Bakışları gökyüzüne tırmandı. "Yıldızlar, okyanus, papatya..."
Gülerek, "Papatya," dedim sorar gibi.
Bakışları tekrar gözlerimi buldu. "Papatya. Çiçek sevmiyorsun sanırım ama bir istisnan var o da papatya," dediğinde kaşlarım şaşkınlıkla havalandı.
"Evet, doğru," dedim karma karışık bir sesle. Bunu bilmesi imkansız gibi bir şeydi ama o biliyordu.
Kollarını belime doladı ve beni göğsüne doğru çekti. Burnunu saçlarıma doğru götürdü. Derin bir nefes aldı. Ben ise onun sözlerinin etkisinedeydim. Kalbim deli gibi atıyordu, soğuk havaya rağmen terlediğimi hissediyordum. "Yani Masal, sen benim için güzel olan her şeysin. Benim her şeyimsin." Dedi etkileyici bir sesle.
Ne kadar öyle kaldık, bilmiyorum ama huzurluyum. Hayatım boyunca ilk defa bu kadar huzurlu ve mutluydum. "Senin farkında olmayan ben mişim?" Dediğimde güldü. Neyden bahsettiğimi anlamıştı. Daha önce sürekli karşısına çıkan benim ama onu fakketmeyen de benim.
Yüzünü biraz daha yüze yaklaştırdı. "Hmm," dedi gırtlaktan gelen bir sesle. "Bu yüzden sana küçük bir ceza vermem lazım," dediğinde gülerek kafamı sağa sola salladım. "Tabii bu bizim için ödül," dedi ve dudağını dudağıma yaklaştırdı. Şimdi nefesi dudağıma çarpıyordu. "Hoşuna gider mi?" Dediğinde çoktan etkisine girmiştim.
"Hm," dudaklarımdan çıkan tek şeydi.
Bir eli belimi sıkı sıkı kavramış, diğer eli ise enseme gitti ve beni kendisine daha çok çekti. Dudakları dudağımı bulduğunda ona istekle karşılık verdim. Ensemde ki eli yüzüme kaydı. Büyük ve sıcak eli yanağımda yerini aldı. Baş parmağı usulca okşadı yüzümü. Küçük öpücüğü giderek daha da büyüdü. Beni arkaya doğru iki adımla arabanın kaputuna yasladı. Ellerim beline kaydı.
Geri çekildi ve alnını alnıma yasladı. ikimizin de nefesi birbirine karışıyordu. Bedenimde küçük bir ürperti oluştu. Asil, yanlış anlayıp kafasını biraz geriye attı. "Üşüdün mü?"
Üşümesem de, " Biraz," dedim. Heyecandan oldu diyemezdim. Gülerek geri çekildi.
"Gidelim hadi," dedi ve elimi tuttu. Bakışlarım kısa bir süre gökyüzüne kaydı. Asil, kapıyı açıp arabaya binmemi bekledi.
Kapıyı kapatıp, hızlı adımlarla kendi yerine bindi ve arabayı çalıştırdı. "Buraya sık mı geliyorsun?" Dedim yandan yüzüne baktım.
Dudağı küçük bir şekilde yana kıvırıldı. "Arada bir gelirim." Gözlerini gözlerime sabitledi. "Sevdin mi?"
"Bayıldım," dedim hızlıca.
"Biliyordum. Bundan sonra birlikte geliriz. Yıldızları izlemeye," dedi ve elimi tutup dudağına doğru götürdü. Küçük bir öpücük bıraktı. Elimi bırakmadı. Onun bu hareketiyle içime kesik bir nefes çektim. Ani hareketleri beni fazla heyecanlandırıyordu.
"Olur," dedim ve önüme döndüm. Üzerimde hâlâ onun paltosu vardı. Odunsu kokusu burnuma doluyordu. Araba zaten Asil kokuyordu.
Arabayı dolduran telefon sesiyle birlikte bakışlarım Asil'i buldu. Çalan benim telefonum değildi. Asil, arabanın hızını biraz düşürdü. Telefonu açtı. Ses arabayı doldurdu.
"İyi akşamlar savcım," telefondan gelen ses bi erkeğe aitti.
"İyi akşamlar, Hasan. Bir sorun mu var?" Dedi Asil ciddi bir sesle. Asil yine ciddi bir ifadeye bürünmüştü.
"Savcım. Levent Bey karakola gelmenizi istedi. Fazla meşgul olduğu için de haber vermemi istedi," dediğinde Asil kafasını salladı.
"Peki. Oraya gelmem yarım saatimi bulur," dediğinde adam hızla konuştu.
"Savcım, acil."
Sesi gerçekten de önemli bir şey olmuş gibi endişeli geliyordu. "Tamam," dedi Asil ve telefonu kapattı. Bakışları bana döndü. "Senin için de sorun olmazsa..." Ne diyeceğini bildiğim için susturdum.
"Sorun değil. Önemli bir şey var ki senin hemen oraya gelmeni bekliyorlar," dedim anlayışlı bir sesle. Birkaç saat onu bekleyen bilirdim.
"İyi o zaman," dedi ve konuyu kapattı.
Yolu kısa bir sürede bitirdi ve karakolun önünde durdu araba. Buraya gelmek beni geriyordu. Asil yanıma gelip, elimi tuttu. Birlikte içeri girdik. Beni bir odanın kapısını yanına getirdi. "İçeride bekle beni güzelim. Hemen gelmeye çalışacağım," dediğinde kafamı salladım.
Yanımdan gidince, odaya girdim. Oda sadeydi. Büyük ahşap masa ve sandalyeler vardı. Derin bir nefes aldım ve sandalyeye doğru adımlarım. Üzerimdeki paltoyu çıkardım, içerisi fazla sıcaktı. Telefonumu çantamdan çıkarıp, öylesine gezinmeye başladım.
Bir anda gelen bağırtıyla birlikte irkildim. Bakışlarım kapıya kaydı. Ses her geçen saniye daha da çoğalıyordu. Telefonu elimden indirdim, yanımda buran boş sandalyeye bıraktım ve ayağa kalktım. Bağırışlar daha da çoğaldı. Adımlarımı kapıya doğru attım, kapıyı açtım.
Hemen sağ taraftaki koridorda büyük bir topluluk vardı. Gözlerimi kısarak baktı o tarafa. Bir tane kadın kendisini yere atmış ve ağlıyordu. Kadının feryadı, koridorda yankı oluşturuyordu. Bir kadın polis ve başka bir kadın da, yerde ağlamaya devam eden kadını kaldırmaya çalışıyordu.
"Bu nasıl bir canilik," dedi yanımdan geçen iki polis memuruna baktım.
"Öyle. Aile perişan oldu," dedi bir diğeri. Yanımdan geçip, o tarafa doğru yürüdü.
Kadın ağlamaya devam ediyordu. Tepkisiz bir şekilde o tarafa doğru bakıyordum. "Burada olmamam gerekiyor," hemen arkamdan gelen sesle irkildim. Hızla o tarafa döndüm. "Senin için güvenli değil burası, odaya geçelim." Kafamı salladım. Birlikte odaya girdik. Az önceki yerime tekrar oturdum.
"Neden burada olmama gerekiyor Aras Bey?" Dedim. Karışımda oturduğu için direk gözlerine baktım. Dıştan sert ve umursamaz, ciddi bir duruşu vardı.
Ya da yaptığı meslek yüzünden di, bilemiyorum.
"Bilememen daha iyi. Şimdi söyle bakalım, burada ne işin var," dediğinde derin bir nefes aldım. Bakışlarım yüzünde gezindi. Tekrar gözlerine baktım.
"Asil'le birli..." Sözümü kesti.
"Savcı mı seni buraya getirdi," dedi. Tepkisine karşı kaşlarım havalandı. Asil'in adı geçince bile hoşnutsuz bir yüz ifadesi belirdi yüzünde.
"Evet. Onunla birlikteydik," dedim net bir sesle. Yüzündeki ifade hoşuma gitmedi ama yine de belli etmedim ona.
Ayağa kalktı, "Buradan çıkma. İyi geceler," dedi ve kapıya doğru yürüyeceğiz zaman, kapı açıldı. Asil, içeri adım attığı gibi de bakışları önce bana sonra da Aras Beye kaydı. Kaşları hafif bir şekilde çatıldı. "Siz de geldiğinize göre, ben artık gideyim."
"Burada olmaman lazım başkomiser," dedi Asil. Oturduğum yerden kalktım.
Aras Bey yüzüne küçük bir gülümseme kondurdu. Bu gülümseme hiç içten değildi. "Biliyorum. Tıpkı onun da burada olmaması gerektiği gibi," dediğinde anlamsız bakışlarım Aras beyi buldu. Neden burada olmama bu kadar gereksiz bir tepki veriyordu ki?
"Seni ilgilendiren bir konu olduğunu sanmıyorum. Şimdi müsade edersen sevgilimle ilgilenmek istiyorum," dedi Asil adımlarını bana doğru attı ve elini belime koydu.
Aras Bey gülerek kafasını hafif bir şekilde sağa sola salladı. "Onun burada olması, asıl konum." Derin bir nefes aldı, bakışlarını gözlerime sabitledi. "İyi akşamlar Masal," dedi ve çıktı odadan. Asil'in belimdeki eli, Aras Bey konuşunca daha da sıklaşmıştı. Kötü olan şuydu ki, o da ne yaptığının farkında değildi.
"Sana herhangi bir şey söyledi mi?"
Ona doğru döndüm, belimdeki eli gevşedi. "Hayır. Boşver onu şimdi," dediğimde güldü. "İşin bitti mi?" Dedim yeşil gözlerine bakarak. Aras beyi ilk gördüğüm zaman, farklı hisler oluşmuştu içinde. Bunu tarif bile edemiyordum.
"Maalesef. Bu gece buradayım." Kapıdan gelen sesle birlikte Asil'den ayrıldım. "Gel."
İçeri sarışın, beyaz tenli uzun boylu adam girdi. "Savcım, beni çağırmış sınız?"
"Gel Hasan." Hasan denilen kişi bir iki adım daha attı bize doğru. "Masal hanımı evine bırak," dedi Asil elini tekrara belime attı.
"Tabii," dedi ve bakışları bana kaydı, çok uzun tutmadan tekrara Asil'e kaydı. "Ben dışarıda bekliyorum savcım," dedi gitmeye hazırdı ki Asil'in sesiyle durdu.
"Benim arabamla götür koçum," dedi arabanın anahtarını Hasan'a attı. Hasan hızlı bir refleksle yakaladı anahtarı. Küçük bir baş selamı verdi.
"Kendim de gide bilirdim."
"Biliyorum ama güvenli olmaz," kaşlarımı çatarak baktım ona. Elini iki kaşımın ortasına götürdü. "Hasan güvendiğim insanlardan biri, seni güvenle eve götürecektir. Bu aralar daha sıkı önlemler alınıyor Masal," dediğinde anlayışla kafamı salladım. Karşı gelmek gibi bir şeyde yapamazdım zaten.
"Peki. O zaman ben artık gideyim," dediğimde belimdeki eli beni bırakmak istemiyor gibiydi. Bir adım geri çekildim, çantamı elimde aldım, kenarda duran telefonumu da elime aldım. "İyi geceler," gece onun için pek de iyi olmayacak gibi.
Birlikte çıktık odadan. Birçok kişinin bakışları bize dönmüştü ama bu bizim umrumuzda olmadı. Dışarı çıktık, Asil'in arabasına doğru yürüdük. Hasan, çoktan arabaya binmişti bile.
Asil kapımı açıp arabaya binmemi bekledi. Arabaya bindigimizde de kapıyı kapattı. Arabanın önünden dolandı, Hasan, camı açtı. "Dikkatli git Hasan," dedi sesinin derinliklerinden gelen emir sesiyle.
"Merak etmeyin savcım," dediğinde Asil kafasını salladı ve son kez gözlerime baktı, geri çekildi. Hasan, arabayı çalıştır.
Yol akıp gidiyordu ve benim aklımı kurcalayan birçok soru vardı. "Asil'i neden çağırdınız," dedim. Elimde olmasa da merak ediyorum. Korktuğum şey ise yine katille ilgili bir şey olmasıydı. Görev verilen polis memuru iyi miydi? Ona mı bir şey olmuştu?
"Üzgünüm, size bu konu hakkında bilgi vereme."
Derin bir nefes aldım ve yine aynı şekilde sesli verdim. "Kötü bir şey mi peki?"
"Üzgünüm," dedi net bir sesle. Bu da konuşamam demek oluyordu. Sustum.
Araba durduğunda, ne zaman geldiğimizi bile anlamamıştım. "İyi akşamlar," dedim kapıyı açtım.
"İyi akşamlar Masal Hanım," dedi. Dönüp de tekrara ona bakmadım. Apartmana doğru yürüdüm. Kısa bir bekleyişin sonunda araba sesiyle Hasan'ın gittiğini anladım.
Merdivenlere yöneldim. Dalgın bir şekilde yürüdüm. "N'aber," sağımdan gelen sesle irkildim. "Pardon, korkutmak istemezdim," diyen İzem'e baktım. O da en az benim kadar bitkin görünüyordu.
"Dalmışım," dedim evin kapısına geldik.
"Farkındayım." Kapıyı açıp, içeri girdik. "Bize güzel bir kahve yapayım," dedi İzem. Kafamı salladım.
"Ben önce üzerimi değiştireyim," adımlarımı odama attım.
"Olur, ben de üzerimi değiştireyim."
Odaya girdiğimde, yatakta uyuyan İnci ve Ezgi'ye baktım. Aralarında da kartopu vardı. Onlara bakmayı kesip dolaba doğru yürüdüm. Ses çıkarmamaya özen göstererek, pijama takımımı aldım.
"Masal," kısık ve uykulu gelen sese döndüm. Ezgi, yataktan doğrulmuş bana bakıyordu. "Ben, özür dilerim. İnci ısrar etti odanda uyumayı, kıramadım onu," dedi panikle konuşarak.
"Sorun değil. Uyumaya devam et," dedim ama Ezgi yataktan kalktı.
"Uykum yok. İnci seni bekledi, sen gelmeyince de benimle uyumak istedi," dediğinde gülerek uyuyan İnci'ye baktım. Benim için değerli biriydi. "Seni seveceğine emindim ama bu kadarını tahmin bile edemiyordum," dedi gülerek.
Bakışlarım tekrar Ezgi'ye döndü. "Üzerimi giyinmem gerek."
"Çıkayım ben," dediğinde bakışlarımı kaçırdım ondan.
Hızla üzerimi değiştirdim, banyoya gidip elimi yüzümü yıkadım. Aslında duş alama gerek ama hiç halim yoktu. Banyodan çıktım, mutfağa doğru gittim.
Ezgi ve İzem çoktan kahveleri önüne almış içiyorlardı. Kendimi sandalyeye attım. İzem kahveyi önüme bıraktı. Kahveden küçük bir yudum aldım. Gelen acı tatla yüzümü buruşturdum. Kahve pek sevmezdim.
"Dersler nasıl gidiyor?"
İzem'in sorusuyla birlikte güldüm. Dersler güzel gidiyordu, zaten bu aralar bir o güzeldi. Kafa dağıtmak için resmen saatlerdir ders çalışıyorum. "İyi. Senin yaptığın program beni fazla geliştirdi," dedim kahveden bir yudum daha aldım.
"Güzel. Peki ne okumak istediğine karar verdin mi?" Dediğinde bakışlarım gözlerine değdi. "Buna karar vermen gerek, ona göre yeni bir program yapacağım sana," dedi kollarını göğsünde bağladı. Ezgi sessizce bizi dinliyordu.
"Aslında akımda bir şey var. Uzun zamandır vardı gerçi."
"Ne?" Dedi heyecanla. Benden daha heyecanlı olması peki...
"Hukuk," dediğimde kaşları havalandı.
"Asil yüzünden mi? Bak, o yüzden istiyorsan yapma."
Göz devirdim. "Ondan önce de vardı aklımda. O sadece kafamda oluşan geleceğime katkıda bulundu. Bu yüzden hukuk okumaya karar verdim," dedim.
"Peki. Ona göre yeni bir düzen oluştururuz," dedi İzem. "Defne nereden?"
"Geldiği gibi yatağa attı kendisini ve kimsenin de onu rahatsız etmemesini istedi," dedi Ezgi. Bu aralar fazla sessizdi ve bu da çok ilgi çekiciydi.
"Sen niye bu kadar durgunsun," dedi İzem tekrar. Benim gibi o da farkındaydı.
"Durgun falan değildim. Sadece..." Sustu. İzem ve ben ona bakmaya devam ettik.
"Sadece ne?"
Bunu soran yine İzem'di. Ben sesiz bir şekilde onları dinliyordum. "İyiyim, bir şey yok." Derin bir nefes aldı. "Konuyu kapatalım lütfen," dedi oturduğu yerden kalktı ve bardağını makinaya koydu, çıktı mutfaktan.
"Bunda da var bir şeyler. Neyse, yakında çıkar kokusu," dedi İzem.
Kahveden son yudumu aldım. "Güzel yapmışsın," dediğimde gülümsedi. Kahveden bahsediyordum.
"Biliyorum. Sana bir şey söylemek istiyorum Masal ama hemen alınma."
"Alınmam, şöyle." Dedim ayağa kalktım ve bardağı bulaşık makinesi yerleştirdim.
"Yani... Asil'le bir anda sevgili olmanız... Tuhaf değil mi?" Dediğinde kaşlarım çoktan çatmıştım.
İzem'e bakmadım. "Nasıl yani," dedim önüme bakmaya devam ettim. İzem konuşmaya devam etti.
"Tuhaf yani. Kendini korkunç bir şeyin içinde buluyorsun ve bu olayla ilgilenen biriyle de hemen sevgili oluyorsun. Sence de tuhaf değil mi?" Dediğinde bakışlarım İzem'e döndü.
"Bana öyle hissettirmedi Asil," dediğinde İzem alayla güldü.
"Olabilir. Belki de seni daha iyi korumak için böyle davranıyor, belki de farklı bir şey... Belki de aşk. Bilemiyorum, çok çabuk sevgili oldunuz," dediğinde susutum. Son söylediği şey doğruydu ama geri kalan hiçbir şey benim için doğru değildi. "Ben sadece düşüncelerimi dile getirdim. Sana iyi geceler," dedi ve çıktı mutfaktan.
Bıkkın bir nefes aldım ve sandalyeye oturdum. Kafam zaten karma karışıktı ve bu karışıklığa yeni bir şey daha eklendi.
Telefonumun sesiyle birlikte dalgın dalgın baktığım duvardan gözlerimi ayırdım. Oturduğum yerden kalktım ve sesi geldiği yere doğru hızlı adımlarla yürüdüm. Çünkü ses odamdan geliyordu ve İnci orada uyuyordu.
Odaya girdim, telefon masanın üzerindeydi. Ve İnci hâlâ uyumaya devam ediyordu. O tarafa hızla yürüdüm ve telefonu elime aldım, odadan çıktım.
Bilinmeyen numaraydı.
Mutfağa doğru yürüdüm, aramayı da yanıtladım, telefonu kulağıma yasladım. "Efendim," dedim ama karşı taraftan gelen ses, adımlarım bıçak gibi kesilmesine neden oldu.
"Her şey baştan sona saçmalıktı, bunun farkındaydınız." Gelen ses Asil'e aitti. Sesi fazla sert ve sinirliydi.
"Başka çare yoktu, bunu da denemek zorundaydık," dedi Levent Bey kısık bir gülüş sesi duydum.
"Başka çare yoktu diye, bu saçma şeyi de yapacağımız anlamına gelmezdi. Size uyup da sesiz kalan beynime de sikeyim," dedi bağırarak. Bir şeylerin devrilme sesi geldi. Sanırım sandalyeydi. Asil'i ilk defa küfür ederken duyuyordum.
"Sakin olman lazım savcım, böyle yaparak bir yere varamayız," diyen ses de Kerem Öner'e aitti.
"Biliyorduk, böyle bir şeyin olacağını hepimiz biliyorduk. Bunun Masal bile anladı ve sizi uyardı. Bu olayın suçlusu tamamen biziz," diyen ses Dinçer di. Sesinden akan ciddiyeti ilk defa hissettim.
Adımın geçmesi daha çok ilgimi çekmişti. Şuan böyle bir konuşmayı dinlememem gerek ama içimde oluşan meraka yenik düştüm.
"Adam öldü. İğrenç bir ölümdü bu. Şimdi sana söylüyorum Levent Bey," dedi Beyi imalı bir şekilde şöyledi. "Vicdanın rahat mı? Aileyi sen gördün, ne halde olduklarını da sen gördün... Bu boktan planı yaparken, bunları da düşündün mü?" Asil'in sesi yine dolmuştu kulaklarıma.
"Bunu yapmayı bırakın, birbirimizi yemekten vazgeçin," dedi İdil.
"İki yıldır yaptığımız sadece bu. Bundan iyi başka bir şey yapmıyoruz zaten," diyen ses de Aras Beyin di. Sesi yine ruhsuz çıkmıştı.
"Şimdi ne olacak. Adamın öldüğünü Masal'a anlatacak miyiz?" Bu ses Dinçer'e aitti. Sesi fazla hüzünlü geliyordu.
"Asla, bunu asla bilmeyecek. Sizin yüzünüzden olan şeyden kendisini sorumlu tutacak. Bunu asla ona yapmam," dedi Asil sert bir sesle.
"Savcı Asil Ataman. Bazen görevini ve duygularını fazla karıştırıyorsun," dedi Levent Bey. Sesi otoriter geliyordu. Buranın lideri benim der gibi.
Sahi onun mesleği neydi. Bunu merak etmiştim.
"Keşke sen de biraz benden örnek alsaydın Levent Bey. Şuan burada ve bu konuşmayı yapıyor olmazdık."
Konuşma boyunca nefesimi tutmuştum ve şuan havasızlıktan ölmek üzereydim.
Orada oluşan sessizlik, telefonun birden kapanması ve benim hızlı hızlı nefes alıp vermem...
Kendimi hiç iyi hissetmiyorum. Ve bu olaydan kurtulmak istiyorum. Hiçbir şey yaşanmamış gibi.
🤎💚
16. Bölüme kadar geldik. Kurgu nasıl ilerliyor?
Sizce katil kim?
Bir sonraki bölümde görüşmek üzere...
{ Instagram: karaelmas70}
| Okur Yorumları | Yorum Ekle |