17. Bölüm

17. BÖLÜM

Yeşim K.
karaelmas_

Merhabalar

Yeni bölüme hoş geldiniz

Dolu Kadehi Ters Tut - Yan Yana

Keyifli okumalar dilerim ✨

 

💚🤎

Hayatımı düşündüm.

 

Doğduğum günden beri hep bir olayın içinde olmuştum. Kendimi her konuda kısıtlar ama konu insanlar olunca fazla fedakar biriydim. Zaten çoğu olayda bu yüzden başıma geliyordu ya.

 

Sanki insanlar giderse yanlız kalırım gibi. Onlar giderse yaşayamam gibi.

 

İnsanların gidişi benim için kötüydü. Yanlız kalmak benim için kötüydü. Yanlız olmaktan korkuyordum. Sanırım bu yüzden de etrafımdaki insanlara fazla bağlıydım. Onlar için kendimden vazgeçerdim, kendimi ve duygularımı yok sayardım.

 

Gitmesinler diye yapamayacağımı şey yoktu.

 

Salonun karanlık tarafında, duvara yaslanmıştım. Az önce duyduğum şeyler, zihnimde başa sarıyor ve aynı şeyleri tekrar duymaya başlıyordum.

 

En önemlisi de karakolun koridorunda bağıran kadının sesiydi. Kadının sesi bütün salonu etkisi haline almıştı. Sanki salonda bir köşede sürekli bağırıyordu. O kadın kadar olmasa da hüznü kalbimi sarmıştı. Gözümden akan bir damla yaşı sildim. Bir diğerini, bir diğerini... Bu hep böyle devam etti.

 

Tam hayatımı yoluna soktum, her şey iyi derken yeni bir olay olmuştu.

 

Lanetli gibi bir şeydim ben. Doğmaması gereken biri... Zaten beni doğuran kadın da bu fikirde olacak ki beni yetimhaneye bırakmıştı. Belki de belayı üzerine çeken bir kıza bakmak istememiştim, bunu hissetti ve beni doğduğum gün yetimhaneye bıraktı.

 

Ağzımdan kaçan hıçkırıkla, elim hızla ağzımı buldu. Her ne kadar umursamaz dursam da, insandım ve duygularım vardı. Hislerime tepki vermem de normaldi.

 

Bir insanın ölümüne daha sebep oldun...

 

Zihnimde yayılan zehirli sesle birlikte ağlamam şiddetlendi. Böyle olsun istemedim. Bunu ben istemedim...

 

"Masal," diye uzaktan gelen sese odaklanmak istedim ama olmadı. Zihnimde çığlık atan kadın ve sürekli dönen konuşmalar dışında hiçbir şey yoktu.

 

"Masal, iyi misin sen! Ne oldu sana," dedi bir başka ses.

 

"İyi değil. İzem'i çağır hemen."

 

Sarsıldığımı hissettim. Deli gibi ağlıyordum. Sanırım içimde biriktirdiğim şeylerin bir anda ortaya çıkmasıydı.

 

"Masal, bana bak. Gözlerime bak," dedi elini çeneme koyan İzem. Gözlerine baktım. "Ne oldu güzelim," dedi ılımlı bir sesle.

 

Omuz silktim. Şuan konuşacak durumda değildim. Kucağımda hissetigim hareketlilikle beraber bakışlarım oraya döndü. Kartopu kucağımda kıvrılmıştı. Elimi beyaz tüylerine attım ve okşadım.

 

"Su iç, iyi gelir," dedi Ezgi. Elindeki bardağa dokunmadım bile. Bakışlarım sadece kartopundaydı. Gözlerimden hâlâ yaş akıyordu, bunu hissediyordum.

 

"Ne olduğunu anlatır mısın? Birden bire neden bu hale geldin?" İzem'in sesiyle bakışlarım onu buldu.

 

"Uzun zamandır içimde tuttuğum şeylerin patlaması işte," dedim. Öyle değildi demek istedim. Birçok kişinin ölümünü görmeye başladım ve bu beni fazla kötü hissettiriyordu.

 

Bugün, o kadının çığlığı hâlâ kulağımda yankılanıyordu.

 

"Başka bir şey olmuş," dedi Defne.

 

Alayla güldüm. "Ne olabilir ki! Sizin benden sakladığınız ve sizin sakladığınız şeyler yüzünden ölen Işık dışında ne olabilir ki!" Dedim hepsine bakarak. Duygularımı kontrol etmek istedim ama bunu yapamadım. Kendimi hiçbir şekilde kontrol edemedim.

 

"Yine nereden geldin bu konuya ya!" Dedi İzem yüksek sesle.

 

"Senin için basit tabii. Sizin için her şey çok basit." Ayağa kalktığımda İzem de kalkmıştı. "Sizin sakladıklarınız yüzünden Işık öldü. Anlıyorum musun? Öldü! Sustum ama bu duyduğum şeyleri de sindirimin anlamına gelmiyor. Herkes ölüyor," dedim daha fazla onlarla kalmak istemedim, kalırsan kalp kırardım. Bunu biliyordum. Arkamı döndüm, salondan çıkmak için bir iki adım attım ama İzem'in sesiyle duraksadım.

 

"Peki sen ne yaptın. Bize uyguladığın baskı dışında ne yaptın?"

 

"İzem," dedi Defne yüksek bir sesle uyardı.

 

Arkamı döndüm ve ona baktım. Yüzümde küçük bir gülümseme oluştu. İzem ise konuşmaya devam etti. "Bırak Allah aşkına, sürekli bize baskı kurmak dışında yaptığı bir şey yoktu. Hayır, annem değil babam değildin... Senin saçma sapan baskın yüzünden belki Işık, o adamı seçti ve onunla olmaya karar verdim..."

 

"İzem," dedi bu sefer Ezgi. Ama İzem durmadı, konuşmaya devam etti.

 

"Belki sen olmasan her şey daha farklı olabilirdi. Işık yerine sen ölmek gerekmez miydi? Işık, belki de senin yüzünden öldü. Sorumlusu belki..." Sustu. Konuşma süresi boyunca gözleri ben de değildi ama gözlerime baktığında susmak zorunda kaldı. Yutkundu. "Ben, Masal..."

 

Elimi kaldırdım ve onu susturdum. "Haklı olabilirsin tabii ama ben olmasaydım... Senin dediğin gibi baskıların olmasaydı, şuan... Neyse ya! Kime ne anlatıyorum ki ben," dedim adamı dönüp gittim.

 

Arkamdan seslenen Ezgi ve Defne umrumda bile olmadı. Odama girdiğimde kartopunun yerine bıraktım. Hissetmiş gibi benden ayrılmıyordu. Bıkkın bir nefes aldım ve kartopunun kucağıma aldım ve yatağıma doğru yürüdüm. İnci'yi rahatsız etmeden yatağıma girdim. Sırt üstü uzandı, kartopu da göğsüme uzattım. Ellerimi beyaz tüylerine attım ve okşadım. Mırıltısını duyduğum gibi de güldüm.

 

Geçmiş

 

" İzem, ne yaptığını sanıyorsun sen!" Dedim bağırarak.

 

"Ne yapmışım yine ya!" Dedi umursamaz bir sesle. Rahatını bile bozmadan elindeki kan kırmızısı ojeyle ilgileniyordu.

 

"Okuldan kaçmışsın. Onu geçtim zaten, ona sonra geleceğiz... Takıldığın kızlar da ne?"

 

"Çok bağırıyorsun. Ayrıca yeni arkadaşlarım onlar," dedi omuz silerek.

 

"Seninle yaşıt bile değiller. Kızların çalıştığı yeri söylemiyorum bile!" Ben sinirden ağlamak üzereyken, onun rahatlığı bana hiç yardımcı olmuyordu.

 

"Sıkıldım. Okuldan nefret ediyorum, ben de senin gibi çalışmayı düşünüyorum." Dediğinde kaşlarım hayretle havalandı. " Hem okulu açıktan bitiririm," dedi ayağa kalktı.

 

"Böyle bir şey olmayacak. O kızlarla bir daha görüşmeyeceksin," dediğimde kollarını göğsünde birleştirdi.

 

"Öyle mi? Nasıl engel olacaksın," dediğinde ben de kollarımı göğsümde bağladım.

 

"Konuyu yurt müdürüne söylerim," dediğimde sinirlendi.

 

"Bunu yapamazsın," dedi öfkeli bir sesle. Neyse ki müdürden her anlamda korkuyordu. Korkusunu kullanmak iyi bir şey değildi ama mecburdum. O kızların nerede çalıştığı ortadaydı ve İzem'in de bilerek kendilerine çekiyorlardı.

 

"Yaparım. Konu sen ve senin güvenliğin olursa her şeyi yaparım. Bundan hiç şüphen olmasın," dediğimde sinirle odadan çıktı.

 

"Oh be! Sen olmasan nelerin içine gireceğinden haberi bile yok salağın," dedi Defne.

 

Gözlerim onlara kaydı. Defne, Ezgi ve Işık, ellerinde çekirdekle bana bakıyorlardı. Göz devirdim ve onların karşısına geçip oturdum

 

"Ben okulda değilim ama siz bir şeyle görürseniz hemen beni arayın," dediğimde gülerek kafasını salladı üçü de.

 

O gün İzem için bir dönüm noktası olmuştu. Bunun sebebi ise ben değil, sonradan yaptıkları olmuştu.

 

Gözlerimi kapattım. Geçmişi silmek istedim, her şeyi silip unutmak. "Bundan sonra kendini düşün Masal. Kendini ve isteklerini." Dedim kısık bir sesle.

 

İnci'nin hareketlenmesiyle birlikte bakışlarım ona kaydı.

 

"Masal abla," dedi uykulu bir sesle.

 

"Uyu güzelim," dedim. Kolunu bedenime sardı ve uykusuna devam etti, gülerek baktım yüzüne. Derin bir nefes aldım ve ben de gözlerimi kapattım. Zor da olsa uyumaya çalıştım.

 

****

"Oldu mu?" Dedi İnci. Elinde tuttuğu küçük pembe çantaya baktım. Gülerek kafamı salladım.

 

"Çok güzel oldu. Montunu da giydin mi tamamdır," dedim elimde tuttuğum açık renkli pembe monta baktım. Anlaşılan bugün tamamen pembe takılacaktı İnci. Montunu da giydirdim, kendi kabanımı giydim.

 

Bugün hafta sonuydu ve ben boş günümü sadece İnci' ye ayıracaktım.

 

"Bekle beni, hemen geliyorum prenses," dedim ve odadan çıktım. Salona doğru yöneldim. İzem ve Defne bir köşede oturmuş konuşuyordu. Ezgi ise telefonuyla ilgileniyordu. Gözlerim sadece Ezgi'ye kaydı. "İnci'yle dışarı çıkacağız. Haberin olsun," dedim.

 

Ezgi kafasını telefondan kaldırdı. "Tamam." Dedi başka bir şey söylemedi.

 

"Biz de gelelim mi?" Dedi Defne.

 

"Hayır." Defne kafasını sallamakla yetindi. İzem ise sessiz bir şekilde konuşmaları dinlemişti.

 

Evden çıkıp taksiye binmiştik. Gideceğimiz yeri söyleyip arkama yaslandım. "Sen ne istersen bugün onu yapacağız," dediğimde gülerek baktı yüzüme. Yüzünde oluşan heyecana baktım.

 

"Gerçekten mi?"

 

Kafamı salladım. "Gerçekten," dedim gülerek. "İlk nereye gitmek istersin," dedim.

 

"AVM'ye gidelim mi?" Tahminim doğru çıkmıştı.

 

"Gidelim. Önce yemek yiyelim. Sonra zaten gün bizim," dedim.

 

Taksi durduğunda, parayı verip inmiştik. İnci'nin elini sıkı sıkı tutmuştum. Birlikte AVM'ye gittik. Güzel bir hamburger yapan yere geldik. Yaklaşık yarım saattir, hamburgerle aşk yaşayan İnci'ye bakıyordu.

 

"Çok güzel," dedi küçük bir ısırık daha aldı.

 

"Öyle," dedim ben de onun gibi. Gülerek baktı yüzüme ama çok uzun sürmedi ve hemen hamburger odaklandı.

 

Yemek yedikten sonra AVM'yi gezmeye başlamıştık. Şimdi ise mağazada ve İnci'nin gözüne çarpan elbiseyle bakılıyordu.

 

"Güzel mi?" Dedi kendisi beğenmesine rağmen bana soruyordu.

 

"Güzel. Dene istersen, üzerinde nasıl duracak çok merak ettim," dediğimde elbiseyi eline aldı. Kabine doğru yürüdük. "Yardıma ihtiyacın var mı?" Dedim. Montunu ve çantasını aldım elime.

 

"Teşekkür ederim ama ben giyebilirim," dedi ama bana pek kendisi giyebilecek gibi gelmiyordu.

 

Yine de, "Peki," dedim ve İnci'nin kabine gidişine baktım. Saatlerdir geziyorduk, baya da eğlenmiştik. İnci'nin mutlu olması benim için önemliydi.

 

"Hadi," dedi yanımdan gelen sese baktım. "Madem kendin giyeceksini..." Çocuk hemen yanındaki adamı susturdu.

 

"Ben hallederim abi," dedi ve elindeki, İnci'yle aynı olan elbiseyi aldı. Kızın tavırlarına karşı kaşlarım havalandı. Adamın bakışları beni buldu.

 

"Kız kardeş işte," dedi atsan atılmaz satsan satılmaz der gidi.

 

"Olur öyle şeyler," dedim önüme döndüm. İnci'nin kabinden çıkmasıyla birlikte bakışlarım ona döndü. Gülümsedim. Gerçekten de beni yanıltarak giymeyi başarmıştı.

 

"Çok güzel," dedi etrafına döndü. "Nasıl?" Dedi bu sefer de bana baktı.

 

"Gerçekten de çok güzel, beğendim. Sana da çok yakıştı. Hadi çıkar da alalım bu güzel elbiseyi," dedim. Beyaz rengi, kısa bir elbiseydi. Gerçekten de İnci'ye yakışmıştı. Hızla kabine girdi. Gülerek baktım arkasından.

 

"Kızınız mı?" Diyen sese döndüm.

 

"Hayır." Kısa ve net cevaplar verdim. Etrafımda bir katil varken, insanlarla olabildiğince az konuşmak benim için daha iyiydi. Özellikle son olanlardan sonra. Aklıma tekrar gelmesiyle, ürperdim. Kafamı sağa sola salladım. Düşünmek yok...

 

"Nişanlı ya da evli de değildin?"

 

Kaşlarımı çatarak baktım yüzüne. "Size ne beyefendi!" Dedim.

 

"Yanlış anlama beni, öylesine sohbet olsun diye söyledim," dediğinde bıkkın bir nefes aldım. İnci'nin kabinden çıkıp bana doğru yürüdü. Elbiseyi elime aldım. "En azından adını şöyle," dedi adam önümü keserek.

 

"Şuan bir kadını taciz ediyorsun," diyen sese döndü bakışlarım. Hemen adamın arkasında, elleri cebinde duran Asil'e kaşlarımı çatarak baktım. Asil ise çatık kaşlarıyla bakıyordu adama.

 

"Asil abi," diyerek Asil'e doğdu yürümeye başladı İnci.

 

"Prenses," dedi Asil İnci'yi kolları arasına aldı.

 

Yanımda duran adam, benden iki adım uzaklaştı. Kız kardeşi çoktan çıkmıştı kabinden. "Ben sadece ismini öğrenmek istemiştim. Kusura bakmayın," dedi ve kardeşini de sürükleyerek gitti.

 

"Hallede bilirdim," dedim Asil'e bakarak.

 

"Halledersin sen, ona diyecek bir şeyim yok." İçine uzun bir soluk çekti ve gözlerime baktı. "Neden telefonlarıma cevap vermiyorsun?" Dediğinde yutkundum. Bakışlarım İnci'ye kaydı, tekrar Asil'e baktım.

 

"Seninle yani sizinle konuşmak istiyordum zaten," dediğim yutkunarak. Bir gün önce, gece yarısı gelen telefondan ve onların konuşmasını hepsini söylemek istiyordum zaten.

 

"Tamam. Konuyu şimdilik kapatalım," dedi ve İnci'ye baktı. "Anlaşılan bu günü gezmeye ayırdınız. Nereye gitmek istersin prenses," dediğinde İnci dudaklarını büzdü ve düşünmeye başladı.

 

"Pasta yemeye gidelim mi?" Dediğinde güldüm. İnci'yle gezmek demek, sadece yemek yemek demekti. Bunu artık çok net anlamıştım.

 

"Güzel, hadi gidelim ve pasta yiyelim," dedi Asil, bir eliyle kucağında olan İnci'yi tutarken, diğer eli elimi kavradı.

 

Elbiseyi aldıktan sonra çıkmıştık mağazada. İnci ve Asil'in konuşmasına odaklanmıştım. İkisinin de iyi anlaşması hoşuma gitmişti.

 

Önümdeki çikolatalı pastayla baktım. Birlikte AVM'den çıkmış ve güzel bir pastaneye gelmiştik.

 

"Prenses, uykun mu geldi senin?" Asil'in sesiyle bakışlarım ona kaydı. İnci'nin başını göğsüne çekmişti.

 

"Biraz," dedi İnci ama uyku akıyordu sesinden. Tabii saatlerdir bıkmadan gezmiştik.

 

"Gidelim o zaman," dedi Asil. Derin bir nefes aldım.

 

"İnci'yi götür sen, ben hesabı ödeyip geliyorum," dedim ve cevabını bile beklemeden oturduğum yerden kalktım.

 

Hesabı ödeyip, pastaneden dışarı çıktım. Arabaya yaslanmış ve beni bekleyen Asil'e doğru yürüdüm. Benin geldiğimi gördüğünde yaslandığı yerden doğruldu. "İnci uyudu. Arabanın için sıcak." Dediğinde kafamı salladım. "Şimdi gelelim sana. Söyle bakalım, neden aramalarına cevap vermedin." Cevap vermemiştim, o da beni zorlamamıştı zaten.

 

"O gün... Hasan'ın beni eve bıraktığı gün bir şey oldu." Yutkundum. Alt dudağımı yaladım. "Beni bir numara aradı. Cevap verdiğimde de sizin konuşmalarınız duydum," dediğimde Asil kaşlarını çatmış bir şekilde bakıyordu bana.

 

"Bana neden söylemedin," dedi bir adım attı bana doğru. Aramızda iki adımlık mesafe bıraktı.

 

"Sanki bir şey değişecekmiş gibi," dedim kısık bir sesle. "O adam bizim yüzümüzden öldü. Hatta Levent Bey yüzünden... Yaptığı saçma planın sonucu bu olacaktı zaten," dedim hiddetle konuştum. Asil bir anda beni kendisine çekti. Kolunu sıkıca bedenime doladı.

 

"Sakın olanlardan kendini suçlama. Burada suçlanacak biri varsa da o biziz. Benim," dedi Asil bir diğer eliyle usulca saçlarını okşadı.

 

"Benim yüzümden öldü... Acımasız bi katil yüzünden insanlardan kaçar oldum. Sırf ölmesinler diye." Dedim yüzümü göğüs gömdüm, kollarımı da beline doladım.

 

"Bu olan hiçbir şeyden sorumlu değilsin sen, sakın bunu unutma," dedi yatıştırıcı bir sesle.

 

Cevap vermedim onun yerine daha sıkı sarıldım ona. Kokusu daha çok geldi burnuma. İyi gelmişti.

 

Birden aklıma gelen falcıyla ürperdim. Dedikleri bir anda zihnime doldu. Gözlerimi sıkı sıkı kapattım. Neden bir anda aklıma gelmişti ki?

 

"İnci'yi eve bırakalım ve bir yerlere gidelim," dediğinde kafamı kaldırıp yüzüne baktım. "Hiç bakma öyle. Özledim seni," dediğinde güldüm.

 

"Ha! Söyle, sen sadece gül," dedi yüzüme gelen saçları nazik bir şekilde arkaya attı.

 

"Gidelim o zaman," dediğimde istemese de kollarımı çözdüm.

 

"Gidelim bakalım," dedi. Arka kapıyı açıp arabanın içine girdim. İnci'nin kafasını bacağımın üzerine koydum. Bunu yaparken de o kadar dikkatli davranıyordum ki.

 

Asil de arabayı çalıştırdı. Yol sessiz geçmişti. Ben İnci'nin saçlarıyla oynarken Asil de arada bir aynada bana bakmak dışında başka bir şey yapmıyordu.

 

Araba durduğunda, Asil hızla indi araçtan ve benim kapımı açtı. İnci'yi kucağına aldı. Birlikte apartmana doğru yürüdük. Asil, İnci'yi taşırken ben de İnci'ye ait poşetleri taşıyordum.

 

Onlardan önde gidip kapıyı açmıştım. Asil içeri girince de kapıyı kapattı. "Benim odama götürelim," dedim odamı göstererek. Kafasını salladı ve odama doğru yürüdü. Odaya girdiğimizde Asil, İnci'yi yatağa bıraktı ve üzerini örttü. O sırada ayaklarımın dibinde dolanan kedime baktım. Eğilerek aldım kucağıma. Kafasını hemen göğsüme sürtmeye başladı. Odamda bulunan mama kabına ve su kabına baktım. Doluydu.

 

"Demek odan burası," dedi Asil. Bakışlarım ona döndüğünde, odamı incelediğini farkettim. Bakışları masamı bulduğunda kaşları havalandı. O tarafa doğru yürüdü. Eline aldığı ilk test kitabını kaldırdı. "Sınava mı hazırlanıyorsun?" Dedi gözlerime bakarak.

 

Kafamı salladım. "Evet," dedim ona doğru yürüyerek.

 

Yüzünde küçük bir gülümseme oluştu. "Güzel." Bakışları elindeki kitaba ve bana kayıp duruyordu. "Bana neden söylemedin. Sana yardımcı olurdum," dediği içten bir sesle.

 

"Nasıl bir yardım. Ders çalıştırmak dersen, kendim çalışmayı seviyorum," dediğimde gülerek kafasını sağa sola salladı ve test kitabını masaya bıraktı.

 

"Ne istiyorsun peki," dedi ellerini belime attı ve beni kendisine çekti. Kartopu aramızda kalmıştı ve bundan memnundu. Bunu mırıltılı sesinden anlıyordum.

 

"Sanırım, hedefim senden daha iyi bir savcı olmak," dediğimde kısık sesli bir kahkaha koptu genzinden. Kaşlarımı çatarak baktım yüzüne.

 

"Bak sen. Yanlız bunun için önünde çok uzun bir yol var," dedi bir eliyle yüzümün önündeki saçlarıma oynadı.

 

Omuz silktim. "Olabilir," dedim gülerek gözlerine baktım. Yeşil gözleri bir mücevher gibi eşsiz bir şekilde önüme sunulmuştu.

 

"Gerçekten, hukuk mu okumak istiyorsun."

 

"Gerçekten istiyorum. Sanırım kendimi gelecekte ne yaparsam mutlu olurum diye düşündüğümde, cevabın ne olduğunu bulmuştum." Derin bir nefes aldım. "Geç oldu ama yapacağım," dedim istekle.

 

"Geç falan değil, sakın böyle bir şeyi kafana takma güzelim. İsteklerini önde ve öncelik haline getir artık." Biliyorum, bundan sonra sadece kendimi düşünecektim. "Ayrıca sana her konuda yardım ederim, bunu biliyorsun, değil mi?" Dedi yandan çapkın bir gülüşle.

 

Gözlerimi kısarak baktım yüzüne. "Biliyorum."

 

"Bil. Savcı sevgilin var sesinin. Ha bir de benden daha iyi olmak gibi bir planın vardı senin," dedi alay ederek.

 

"Dalga geçme, ben çok ciddiyim. Gerçekten senden iyi olduğumda görürsün," dedim ondan ayrılmak istedim ama izin vermedi.

 

"Ben ciddiyim sevgilim. Ayrıca sana incım tam, yaparım dersen yaparsın sen," dediğinde memnuniyetle güldüm. Bunu duymak hoşuma gitmişti. "Neyse, konuşmak için bir yerlere gidelim dedim ama saat çok geç. Yarın işim yok, seninde yoktur umarım."

 

"Yok," dedim.

 

"Güzel. Sabah gelir seni alırım. Bildiğim çok güzle bir yer var, kahvaltı yapar, ondan sonrada konuşuruz," dediğinde kafamı salladım.

 

"Olur," dedim. Onunlayken kısa sürede olsa her şeyi unutmuştum. Bana iyi geliyordu.

 

Yanağıma küçük bir öpücük bıraktı, geri çekilmedi. Kulağıma doğru yöneldi dudakları. "İyi geceler sevgilim," dedi etkileyici bir sesle.

 

Sesimin titremesine engel olmaya çalışarak konuştum. "İyi geceler," dedim kafamı geriye attım ve gözlerine baktım. "Sevgilim," dediğimde güldü. Zaten yüzüme yakın olan yüzünü biraz daha yaklaştırdı. Dudağıma küçük bir öpücük bıraktı ve geri çekildi.

 

"Yolu biliyorum," dedi ve odadan çıktı. Kısa bir süre sonra dış kapının sesini de duydum. Hâlâ olduğum yerde, kapıya bakıyordum. Kucağımda uyuyan kartopuyla birlikte.

 

"Ben bu adama çok fena tutuldum," dedim yüzümde oluşan aptal sırıtmayla.

 

Keşke onu bu şekilde tanımak yerine başka şekilde tanısaydım. Farklı ve güzle olurdu... Acımasız bir seri katilin olmadığı, güzel günler de tanımak... Derin bir nefes aldım, kucağımda uyuklayan kartopunu yerine bıraktım. Hızla üzerimi değiştirdim. İnci'nin yanına kıvrıldım, yüzümdeki aptal gülüşü silemiyordum. Gözlerimi kapatım ve onunla yarın geçireceğim koca günü düşündüm.

🤎💚

Bitti 

Yeni bölümde görüşmek üzere

​​​​​​{ Instagram: karaelmas70}

 

Bölüm : 25.01.2025 17:55 tarihinde eklendi
Okur Yorumları Yorum Ekle
Hikayeyi Paylaş
Loading...