
Merhabalar
Yeni bölüme hoş geldiniz
Buray - İnci
Keyifli okumalar ✨
🤎💚
Uykunun en güzel yerindeyken gelen sesle gözlerimi açmak zorunda kaldım. Komodinin üzerinde duran telefonu elimde aldım.
Asil, tam beş kez aramış ve iki mesaj bırakmıştı. Hemen mesaja baktım.
Asil: Sanırım hâlâ uyuyorsun...
Asil: Uyandığında ara beni sevgilim.
Bıkkın bir nefes aldım. Saat on bir olmuştu bile. Sağ tarafıma baktım. İnci bile uyanmıştı. Asil'i aramadan önce boğazımı temizledim. Arama tuşuna bastım. Telefonu kulağıma dayadım.
"Günaydın, uykucu. Ya da tünaydın mı demeliyim?" Sesi keyifli geliyordu.
"Kusura bakma. Normalde bu saate kadar uyumazdım ama..." Konuşmamı kesti ve kendisi konuştu.
"Bakmam kusura falan. Ayrıca normal bu saate kadar uyuman. Dün akşama kadar gezdin, yorgundun. Şimdi hazırlan ve beni bekle. Kahvaltı yerine öğle yemeğine gidelim birlikte," dedi. Arkadan onu çağıran sesi duydum. Sanırım adliyedeydi.
"Tamam," dedim.
"Tamam ne güzelim?" Dediğinde kaşlarım havalandı. Ne söylememi istediğini anlamıştım.
Derin bir nefes aldım. "Tamam sevgilim," dedim yüzümün kızarması normal değil miydi? Sevgilime, sevgilim demek normal zaten. O zaman neden yüzüm kızarıyordu.
"Sevgilim," dedi o da hülyalı bir sesle.
"Hmm," dedim boğazının gerisinden gelen bir sesle.
"Bunu söylemek güzel hissettiriyor... Hazırlan sen, ben geliyorum sevgilim," dedi ve telefonu kapattı.
"Biraz daha devam etseydiniz kusacaktım," duyduğum sesle irkildim. Bakışlarım sesin geldiği yöne kaydı. Acar, kollarını göğsünde bağlamış, yüzünü ekşilterek bakıyordu bana.
"Sen ne zamandır beri oradasın?" Dedim yataktan çıktım.
"Konuşmanızın kısa bir bölümünü duyacak kadar burdaydım." Masama doğru gitti ve sandalyeyi çekip oturdu. "Onu bunu bırak da, bu kırmızı elma yine neye sinir oldu." Dediğinde kaşlarımı çatarak baktım yüzüne.
"Neden?" Dediğimde bıkkın bir nefes bıraktı.
"Sabahtan beri terör estiriyor evde, duymadın mı sen?" Dedi.
Göz devirdim, giyinme dolabıma doğru yürüdüm. "Klasik İzem işte alışman gerekiyordu," dedim uzun zamandır bizimleydi. Sesini duymamıştım. İzem yine aynıydı.
"Ay ama kalsın. Ona alışmak istemem, sinir şeyin teki... Bugün bir şeyler yapalım mı?" Elime aldığım siyah kazağın ve siyah eteği yatağın üzerine attım.
"Başka planım var," dedim dolabı karıştırmaya devam ettim.
"Ne planı?"
Bakışlarım gözlerine değdi. Merakla bana bakıyordu. "Asil'le bir yerlere gideceğiz," dediğimde göz devirdi.
"Sevgilin olması güzel de, benim hiç hoşuma gitmedi," dediğinde alayla baktım yüzüne.
"Seninde sevgilin olduğunda görürüz," dedim giymeye karar verdiğim kıyafetleri elime aldım. "Ben duşa gireceğim, sen ne yapmak istiyorsan yap," dediğimde oturduğu yerden kalktı.
"Kırmızı elmaya maruz kalmak istemem, bu yüzden eve gideceğim," dedi yanıma geldi. Yanağıma küçük bir öpücük bıraktı ve çekildi. "Hadi görüşürüz," dedi.
"Görüşürüz," dedim arkasından bağırarak. Banyoya girdim. Kısa bir duş aldım ve üzerimi giyinmeye başladım. Kısa siyah etek ve üzerine de siyah bol kazağı giydim. Odamda bulunan ve köşede duran boydan aynaya doğru yürüdüm. Baştan sona kendime baktım. Eteğin altına siyah bir çorap giysem daha iyi olurdu.
Çorabı giydim, tekrara aynanın karşısına geçtim. Şimdi olmuştu. Tekrar banyoya gittim ve uzun koyu kahve saçlarımı kuruttum ve arkadan küçük taşlı tokayla tutturdum. Dudağıma koyu kahve ruju sürdüm. Tekrara odama gittim, aynanın karşısına geçtim. Güzel olmuştum.
Siyah kabanımı aldım, çantamı da elime aldığım zaman telefonumun sesi kulağıma doldu. Hemen telefona doğru koşar adım yürüdüm, telefonu elime aldım ve aramayı yanıtladım.
"Hazırsan aşağıda seni bekliyorum sevgilim," dediğinde gülümsedim.
"Hazırım ve geliyorum," dedim aramayı sonlandırarak telefonu çantama attım. Odadan çıktım. Uzun siyah çizmemi de giydim. Evden çıktım. Koşar adım indim merdivenden. Apartmandan çıktığım gibi gördüğüm şeyle gülümsedim.
Kar yağıyordu. Aralığın ilk haftasındaydık. Kafamı kaldırıp gökyüzüne baktım. Derin bir nefes aldım ve elleri cebinde duran, bana bakan adama doğru yürüdüm. Yüzümde kocaman bir gülümseme vardı.
Bütün kötü günlere rağmen mutlu olmak; bencilce olsa da, bugünü bozmayacaktım.
Asil, kollarını açtı hemen göğsüne sindim. Kokusunu içime çektim, odunsu kokusu burnuma dolmuştu. Kafamı geriye yatırdım. "Kar yağıyor," dedim yeşil gözlerine baktım. Gözleri şimdi daha açık bir renkteydi.
"Evet," dedi yüzüme baktı, bakışları saçıma kaydı. "Çok güzel olmuşsun güzelim. Gerçi söylediğim de laf mı? Sen her zaman güzelsin," dedi son söylediğini sanki kendisine söyler gibiydi.
İçime kesik bir nefes çektim. "Gidelim mi?" Dediğimde gülümsedi. Geri çekildi ve kapımı açtı. Açar açmaz da papatya demetiyle bakışmam bir oldu. Gözlerim tekrara Asil'i buldu.
"Çiçek sevmezsin. Papatya da istisna," dedi tekrara hatırlattı söylediklerini.
"Teşekkür ederim," dedim ve papatyaları elime aldım. Yerime oturduğumda Asil de arabaya bindi. Arabayı çalıştırdı. Bu sırada kar yağışı daha da artmıştı.
"Güzel bir yer biliyorum. Bizim için rezervasyon yaptırdım," dediğinde gözlerim kucağımda ki papatyalardan ona kaydı.
"Hangi ara," dediğinde yandan bir gülüşle baktı yüzüme. Bu bakış kalbimi daha da hızlanmasına sebep oldu.
"İstediğim zaman yapamayacağımı şey yok benim güzelim, sen sevgilini daha tanımıyorsun," dedi egolu bir sesle.
Tamam, inkar edemem; Asil'i ilk defa böyle görüyorum.
"Biraz egolu musun sen acaba?" Dedim. Sustu, gülmek dışında başka bir şey demedi. Söylediğimi de inkar etmedi. Gülerek önüme döndüm.
Araba durduğunda etrafa bakındım. Küçük ahşap ev restoranda baktım. Restorantdan farkı ise kendi özel alanları var gibiydi. Farklı ve değişik bir yerdi. Bakışlarım tekrar Asil'e döndü. O zaten bana bakıyordu.
"Başlamadan önce konuşalım," dediğinde neyden bahsettiğin anladım. Derin bir nefes aldım, konuşmadım. "Duydukların doğruydu. Yaptığımız saçma planın işe yaramadığını gördük. Bundan sonra farklı bir şekilde ilerliyeceğiz," dediğinde yutkundum.
"Karakolda ki kadın." Sustum, Asil ise ne söylemek istediğimi anlamıştı.
"Annesi," dedi gözlerini kaçırdı gözlerimde. Yapılan saçma planı o da onaylamadı, onayı veren tek isim de Levet Bey di. Elimi yüzüne doğru götürdüm. Yanağını avucunun içine aldım, yeni kestiği sakalları batmıştı elime.
"Senin de bir suçun yok," dediğimde gözlerime öyle derin bakıyordu ki, gözlerimi kaçırmamak için direndim.
"Engel olabilecek tek kişi bendim," dedi sesinde hissettiğim vicdan azabı beni de esiri altına aldı.
"Engel olabilirdin belki ama Levent Beyin nasıl kesin konuştuğunu hepimiz gördük. Bütün bu olanlardan sorumlu kişi o," dedim.
Alt dudağını yaladı. "Bugünü bozmak istemiyorum," dedi elimi tutup küçük bir öpücük bıraktı. Arabana indi.
O da benim yaptığım gibi duygularından kaçıyordu. İçine atıyordu, bu güzel bir şey değildi, üzerine gidebilirdim ama bu günü bozacak her şeyden kaçınıyordum.
Benim kapımı açtı, elimdeki papatyaları arka koltuğa bıraktım. Umarım solmazlardı. Asil'in bana uzattığı elini tuttum. El ele mekana doğru yürüdük.
Şuan gördüğüm şey daha farklıydı. Merkezde ahşap bir restoranda vardı, onunla birlikte çevrede bir çok ahşap ve bir duvarı boydan camla kaplı yerler vardı. Asil elimi bırakmadan bir ahşap küçük evin kapısının önünde durdu. Kapıyı açtığında içeri girdik.
İçerdeki sıcak hava bir anda yüzüme vurdu. İçerisi çok sadeydi. Küçük bir alanda koltuklar vardı, masa, sandalyeye dışında pek bir şey yoktu.
"Alayım," dedi Asil üzerimdeki kabanı çıkardım. Asil'in bakışları kısa bir süre üzerimde gezindi, derin bir nefes aldı ve geri çekildi.
Ben içeri doğru adımladım. Camdan duvara doğru yürüdüm. Kar hâlâ yağmaya devam ediyor.
Burası tıpkı dağ evine benziyordu.
Belimde hissettiğim elle irkildim. Sırtımı Asil'in göğüs kafesine yasladım. O da çenesini omzuma yasladı. "Bizim için yemek söyledim," dedi öğle olmasına rağmen sanki gece olamaya başlayacak gibi duran bir hava vardı.
"Aslında aç hissetmiyorum kendimi," dediğimde genzinden gelen olumsuz sesle duraksadım. Heyecandan yemek yemek bile istemiyordum.
"Olmaz öyle şey, gün uzun ve biz bu uzun günü dolu dolu yaşayacağız. Aç aç gezemezsin." Dedi. Çalan kapı sesiyle birlikte derin bir nefes alıp geri çekildi Asil. "Sen otur güzelim," dedi masayı gösterdi. Masaya doğru yürüdüm. Karşılıklı iki sandalye tek vardı zaten. Cam duvara sırtımı döndüm ve sandalyeye oturdum. Gözlerim masada gezindi. Güzel düzenli ve sade bir şekilde hazırlanmıştı masa. Önümdeki geniş beyaz porselen tabağa baktım.
Asil içeri girdi. Masaya doğru yürüdü. Sıcak yemekleri önüme bıraktı, yemek kokusu burnuma dolduğunda açlığın kendisini belli etti.
Asil elinde tuttuğu doldurduğu kadehi de önüme bıraktı. İşi bittiğinde de karşıma geçti. "Böyle bir yere neden geldik diye sorguluyorsundur şimdi?" Dediğinde gözlerim gözlerini buldu.
"Güzel yer ve seninde bizi buraya getirmek için bir sebebin vardır kesin." Dediğimde güldü.
"Çok büyük bir sebebim var tabii. Mesela yemekleri güzel, gerçekten güzel. Ve en önemlisi buradaki elmalı soda," dediğinde kahkaha attım.
"Bana sanki elmalı soda için buraya geldik gibi geldi," dediğinde güldü.
"Hayır tabii ki. Tek sebep o değil," dedi. Sesi insanın kulağına güzel bir melodi gibi geliyordu. "Başla hadi," dediğinde gülümsedim. "Afiyet olsun."
Yemek faslı bol sohbet ve kahkahayla geçti. Yanında kendimi mutlu hissediyordum. Her ne kadar başımızda büyük bir sorun olsa da, şuan bu küçük yerde mutlu ve huzurluydum. Yemekten sonra Asil eline aldığı elmalı soda şişesini kafasına dikti.
"Neden elmalı soda?" Dedim. Bunu gerçekten merak ediyordum.
"Bir nedeni yok, küçüklükten gelen bir şey." Bağımlı olmuş gibi konuştu. "Kurtulamadık işte," güldüm.
Şuan koltukta yan yana oturuyorduk. Kafam Asil'in göğüsdeydi ve onun da eli belimdeydi. Beni kendisine çekmişti, bir saniye bile teması kesmedi. Hava yavaştan kararmaya başlamıştı. Kar, geldiğimizden beri durmak bilmeden yağıyordu. Bu yüzden de her yer bembeyazdı.
Keşke hep burada ve onunla kalsaydım. Çok güzel oldurdu.
"Birazdan seni götürmek istediğim bir diğer yere gideriz," dedi dudakları saçımda geziniyordu. Sesi uykumu getiriyordu, sıcak ortam da daha çok zorluyordu beni.
"Nereye?" Dedim merakla. Beni götürdüğü yerler güzeldi.
"Gittiğimizde görürsün," dediğinde çenemi göğüs kafesine yasladım ve alttan alttan baktım yüzüne.
"Bu cevabı hiç sevmedim," dediğimde kahkaha attı.
"Meraklı sevgilim. Kalk o zaman gidelim," dediğinde güldüm. Oturduğumuz yerden kalktık ve kapıya doğru yürüdük. Son kez baktım etrafa. Asil bakışlarımı farketmiş gibi konuştu. "Merak etme, yine geliriz. Sen beni bekle, ben hemen geliyorum." Kafamı salladım. Asil dışarı çıktı, ben de kabanımı ve çantamı aldım elime. Camdan duvara doğru yürüdüm.
Yağan kara baktım. Her geçen saat daha da artıyordu. Kar yağışıyla birlikte rüzgar da şiddetini artırıyordu. Umarım sağ salim eve dönebiliriz. Telefonu elime aldım, boş boş gezinmeye başladım. Hava kararmıştı bile. Asil gideli neredeyse yarım saat olmuştu. Derin bir nefes aldım, telefonu da tekrar çantama koydum. Koltuğa doğru yürüdüm ve oturdum.
Kapı sesiyle hızla yerimden kalkıp o tarafa doğru yürüdüm. Asil, içeri çoktan girmişti bile. Saçları ve üstü ıslaktı, bu da karın altında olduğunu gösteriyordu. "Neler oluyor? Neden gelmen bu kadar uzun sürdü?"
Derin bir nefes aldı. Üzerine bir şey almamıştı. Beyaz gömleği ıslanmıştı ve vücuduna yapışmıştı. "Yollar karla kaplanmış. Sanırım bu gece buradayız," dedi elimi tutarak içeriye götürdü.
"Nasıl ya!" Dediğimde Asil durdu ve bana doğru döndü.
"Benimle bir gece kalma fikri fazla mı kötü?" Dedi hemen olayı kendisine çekerek.
"Tabii ki de hayır ama yarın işe gitmem gerek," dedim. Gerçekten, bu sefer de işe geç gidersem kovuldum. Bu sefer kesindi.
"Merak etme, sabaha doğru yollar açılır. Seni işe yetiştireceğim," dedi birlikte koltuğa doğru yürüdük.
"Üzerin ıslak, hasta olacaksın," dedim üzerindeki gömleği gösterdim.
"Doğru. Burada kıyafette yok..." Gözlerini kısarak baktı yüzüme. Yüzünde hiç hoşuma gitmeyen bir gülüş belirdi. Eli gömleğin düğmelerine gitti, bir tanesini açtı. "Rahatsız olmaz mısın?" Bunu söylerken de gömleğinin düğmelerini açmaya başlamıştı.
"Olmam," dedim bakışlarımı kaçırdım. Yüzüme attığı bakışları hissediyordum.
"Pantolonu da çıkarsam son-" hızla lafını böldüm.
"Hayır. Yani evet. Olurum, rahatsız olurum," dedim panikle konuşarak.
Kahkaha atmasıyla öylece yüzüne baktım. Resmen benimle oyun oynuyordu. "Tamam sakin ol, gömleği çıkarsam yeter, pantolon çok ıslak değil," dedi hâlâ gülmeye devam ediyordu. Oturduğu yerden ayağa kalktı, üzerindeki gömleği çıkardı. Gömleği diğer koltuğun üzerine attı. Çıplak vücudu şimdi karşımdaydı. Yutkundum ve bakışlarımı kaçırdım.
Burası fazla mı sıcak olmaya başlamıştı.
Asil tekrar yanıma oturdu. "Gece uzun, ne yapalım," dediğinde anlamsız bakışlarım üzerinde gezindi. "Hadi kalk," dediğinde hâlâ yüzüne bakmaya devam ediyordum. Yinede dediğini yaptım, kendisi koltuğa uzandı ve kolunu kaldırdı. Bir anda elimi tuttu ve koltuğa düşmemiş sağladı. Ani hareketi yüzünden ağzımdan küçük bir çığlık kaçmıştı. "Şimdi oldu. Bu gece sadece göğsümde kal," dedi sıcak bedeni beni daha da etkisi altına almıştı. Bedenine daha çok sindim. Asil'in bir eli sırtımda diğer eli ise saçlarıma gitmişti.
"Bugün hiç bitsin istemezdim." Dedim gözlerimi kapattım.
"Bugün sık sık tekrara edecek güzelim," dedi sakin bir sesle. Gerçekten bu kadar kısa bir sürede beni, kendisine alıştırması hiç normal değildi. Onun yanındayken her şeyi unutuyor, sadece onunla güzel vakit geçirmek istiyordum.
"Hoşuma gider," dediğimde göğüs inip kalktı. Güldüğünü anladım. Eli saçımdaki küçük tokaya gitti. Tokayı nazik bir hareketle çıkardı saçından.
"Uyurken kafana batar," dedi tokayı kenarda duran sehpaya bıraktı. "Canın yansın istemem," dedi. Güldüm.
"Düşünceli erkek, ne güzle."
"Tabii ne sandınız Masal hanım. Düşünceli ve centilmen bir erkeğim ben," dediğinde güldüm. Asil'in bu yüzünü sevmiştim. Sürekli benimle uğraşması güzel hissettiriyordu.
"Öyledir kesin," dedim geçiştirerek.
"İnanmıyorsun bana," kafamı geriye atıp yüzüne baktım. "Centilmen bir adam olduğuma inanmıyorsun," dedi ciddi bir sesle.
Yaptığı meslekten dolayı, şuan konuştuğu ses tonu beni diken üstünde tutar cinsteydi. Ciddiyet Asil de korkunç duruyordu.
Ama o sadece benimle uğraşıyordu. "İnanıyorum dedim ya! Gerçekten de öyle birisin," dedim tekrar yüzümü göğsüne yasladım ve rahat bir şekilde uzandım yanında.
"İyi. Sevgiline inan," dedi. Cevap vermedim gözlerimi kapattım ve kalp atışlarını duydum. Kalp atışları kulağıma ninni gibi geliyordu. Sevdiğim enstrümandan çıkan sesti.
"Masal," dedi Asil uyku beni içine çekerken duydum sesini.
"Hmm," dedim mırıltıyla.
"Seni ailemle tanıştırmak istiyorum," dediği gibi gözlerim fal taşı gibi açıldı. Kafamı kaldırıp yüzüne baktım. Asil gözlerime bakarak konuştu. "Seni tanısınlar istiyorum. Sen de onları."
Yutkundum. Gözleri, söylediklerinde ne kadar ciddi olduğunu kanıtlıyordu.
Birden aklıma Asil'in kız kardeşi Dolunay geldi. Abisinin ne zaman beni ailesiyle tanıştıracağını söyleyip duruyordu. "Fazla erken davranmıyor muyuz?" Dedim beni yanlış anlamasın diye sesimi de yumuşatıp konuştum.
"Biliyorum. Bak korkunu anlıyorum ama bana güven. Seni tanısınlar, sen de onları tanı istiyorum," dediğinde derin bir nefes aldım. "Gerçi Dolunay'la tanışmışsın zaten,"dedi memnuniyetsiz bir sesle.
"İyi biriydi," dediğimde bana inanamaz bir ifadeyle baktı.
"Nasıl biri olduğunu bilmiyorsun. Bilsen," dedi sitemli bir sesle. Aralarında nasıl bir ilişki vardı çok merak ediyordum. "Baş belası bir şey," dedi yinede konu kardeşi olunca sesindeki yumuşaklığı hissediliyordu.
"Elmalı soda sevdiğini de, o söyledi zaten," dedim tekrar kafamı göğsüne koydum ve gözlerimi kapattım. "Ha bir de seni kandırmak kolay dedi, bir elmalı sodaya bakar," dedim keyifli bir sesle.
"Bak sen baş belasına," dedi Asil homurdanarak. "Teklifime ne diyorsun sen?" Dediğinde kaşlarımı çattım.
"Ne teklifi," dedim yüzümü göğsüne sürttüm. Nefesini bir anda tuttu, güldüm.
"Ailemle, aynı masada, yemek..."
Derin bir nefes aldım. Ailesiyle tanışmak... Bu beni hem heyecanlandırıyordu hem de korkutuyordu. "Olur," dedim uykulu bir sesle.
"Sonra sana önemli bir şey söyleyeceğim. Bilmeye hakkın olduğu bir şey."
Tekrar konuştu ama artık sesi sadece küçük mırıltı şeklinde duydum. Kendimi, onun kollarında huzurlu hissediyordum. Bu huzur farklıydı ama ilk defa hissetigim duyguların yanına eklediğim yeni bir duyduğu.
Kolları bana güven veriyordu.
Eli saçlarımda dolanmaya devam ediyordu. Çıplak bedeninden gelen, ona has kokusu burnuma doluyordu ve tabii ki olmazsa olmazı; kalp atışlarıydı.
Son duyduğum ses, yine ona aitti. Sürekli ona ait olsun istedim. "Uyu güzelim, kollarımda uyu," dedi.
💚🤎
Bir sonraki bölümde görüşmek üzere
{ Instagram: karaelmas70}
| Okur Yorumları | Yorum Ekle |