
Merhabalar
Yeni bölüme hoş geldiniz
Madrigal - Dip
Keyifli okumalar ✨
🤎💚
Sağ ayağımı sol ayağımın üzerine attım ve sallamaya başladım. Kaç saattir buradaydım. Biliyorum? Oturmaktan ayaklarım uyumuştu.
"İyi misin aşkım?" Kaç kere bu soruyu duydum, bilmiyorum ama bir kez daha aynı soruyu duyarsam kusacağım. Bıkkın bir soluk bıraktım.
"İyiyim bebeğim, sen peki. Sen nasılsın?" Göz devirdim.
"Yeter be! İkiniz de domuz gibisiniz. Hele bir kere daha aynı şeyi söyleyin, o zaman bakın size ne yapacağım." Dolunay'ın haklı isyanına ses çıkarmadım. Çünkü ben de bıkmıştım aynı şeyleri duymaktan.
"Sen konuşma lan! Zaten senin yüzünden buradayız."
"Demir parmaklıklar aşıp ağzını yüzünü dağıtmamı istemiyorsan sus," dedi Dolunay, yüksek çıkan sesiyle konuştu.
"Bana bak kızım. Sevgilimle doğru konuş, beni sinir etme."
Gözlerimi kapattım ve derin bir nefes aldım. "Kesin artık sesinizi," dedim en sonunda dayanamayıp konuştum.
Kapı sesini duyduğum gibi gözlerimi açtım. Polis memuru Elindeki anahtarla demir kapıyı açtı. "Hadi gözünüz aydın, çıkıyorsunuz." Dedi alaylı bir şekilde konuştu. Bakışlarını Dolunay'a sabitledi. "Savcı Bey bekliyor," dediğinde yutkundum. Asil'e bu olanları nasıl anlatacaktım.
"Burası çok güzel. Biraz daha burada kalamaz mıyız ya!" Dedi Dolunay zorlukla konuştu.
"Hadi," dedi polis memuru umursamaz bir sesle. Ayağa kalktım. Bulunduğum yerden çıkıp koridorda yürümeye başladım. Başka bir odanın kapısının önüne geldik. Bakışlarım kapıya kaydı.
Başkomiser Aras ALDİNÇ
Kapıda yazan isimle yutkundum. Polis memuru kapıyı açtı ve içeri girmemizi bekledi. Dolunay önden ben de arkadan odaya girdik. Aras'ın bakışları bize döndü. Asil ise ayakta elleri belinde, gözlerini kısarak bakıyordu bize. Hayır, bakışları sadece benim üzerimdeydi.
"Selam Aras abiciğim. Görüşmeyeli nasılsın?" Dedi Dolunay.
"İyiyim," dedi Aras ve oturduğu yerden kalktı. Asil'e baktı. "Benim işim var," dedi ve tam yanımda durdu. Bir kaç saniye gözlerime baktı ve başıyla küçük bir selam verip çıktı odadan.
"Sizi yanlız bırakmamın üzerinden üç saat falan geçiyor," dedi Asil bakışları Dolunay ve benim üzerimde gezindi.
"Biz bir şey yapmadık." Dedi Dolunay yandan yana bakarak. "Sadece dışarı çıkmak istedik. Bir anda anlam veremden kendimizi olayın içinde bulduk." Bıkkın bir nefes verdim. Dolunay'ın umursamaz konuşması sinir bozucuydu.
"Çık dışarda Dolunay," dedi Asil yüzünde ve sesinde hiçbir duygu yoktu. Dümdüz bakıyordu Dolunay'a.
"Ama..."
"Çık Dolunay. Seni eve bırakacaklar," dediğinde Dolunay hızla yanımdan geçip gitmişti.
"Görüşürüz Masal. Sana abimle kolaylıklar."
"Dolunay," dedi Asil ama çoktan çıkmıştı odadan.
Asil, yavaş adımlarla bana doğru yürüyordu. Hareketlerinin yavaşlığı, beni daha çok panik ediyordu. "Dolunay sana haber vermişti diye biliyorum." Dedim ses çıkarmadı ve üzerime doğru yürümeye devam ediyordu. "Bak, isteyerek yapmadık. Bir anda ne olduğunu bile anlamadan..." Konuşmam yarım kesildi.
Asil, sert bir şekilde elini belime atıp beni kendisine çekti. Daha ne olduğunu bile anlamadan dudaklarıma saldırdı. Artık nefes alamamaya başlamıştım ve Asil geri çekildi. "İyi misin? Bir yerine bir şey oldu mu?"
Yutkundum. "İyiyim."
"Güzel. Şimdi evimize gidelim," dedi. Kafamı geriye yatırdım, yüzüne baktım. İkide bir şu kelimeyi kullamasa daha iyi olurdu.
"Eve gitmem gerek," dedim.
"Bu gece de yanımda olmanı istiyorum." Yarın işe gitmem gerekiyordu ve Asil'in evi iş yerime uzak kalıyordu. "Ayrıca hâlâ sinirliyim."
Güldüm. "Buna yapabileceğim bir şey yok," dediğimde sağ dudağı yana kıvırıldı.
"Var. İşim yok zaten, gidelim." Dedi belindeki elini çekti ve elimi tuttu.
"Gerçekten eve gitmem gerek. Yarın işe gideceğim ve senin evin uzak," dediğinde yüzündeki gülümseme hiç bozulmamıştı.
"Biliyorum. Eve gidip, üzerine yarın giyeceğin kıyafetleri alacağız. Sonra da evimize gideceğiz," her evimiz dediğinde kalbimin bu kadar hızlı atması hiç iyi değil. Derin bir nefes aldım.
"Tamam," dedim en sonunda pes ederek. Ona hayır demek gerçekten zordu.
"İyi, gidelim bakalım."
Karakoldan çıkıp, arabasına doğru yürüdük. İkimizde sessizdik. Arabaya bindigimiz gibi de Asil arabayı çalıştırdı. Kısa süren yolculuk sonunda arabadan inip eve gittim. Evde Ezgi ve İnci dışında kimse yoktu.
"Bu gece de mi Asil de kalacaksın?" Dedi Ezgi. Aynı soruyu iki defa sordu.
"Evet," dedim kartopuna baktım. Keyfi gayet yerindeydi, gülerek beyaz tüylerini okşadım ve ayağa kalktım. Hazırladığım çantayı elime aldım.
"İnci dün, sürekli seni sordu. Şimdi uyuyor ve uyanınca yine seni soracak."
Alt dudağımı yaladım ve bakışlarımı Ezgi'ye döndürdüm. "Yarın geleceğim, onunla ilgilenirim." Dediğim. Kafasını salladı.
"Alnına ne olduğunu söyleyecek misin?"
"Önemsiz bir şey dedim ya!" Agresif çıkan sesime engel olamamıştım. Sürekli bu soruyu duymak hoşuma gitmiyordu. Gözlerimi kapatım, tekrar açtım. "Abartılacak bir şey değil, bu yüzden bunu sorup durma, lütfen."
"Peki," dedi Ezgi gülerek. "Şimdi mi gideceksin?"
"Evet, Asil zaten aşağıda beni bekliyor." Odanın kapısına doğru yürüdüm.
"Yarın görüşürüz o zaman," dedi.
Evden çıkıp tekrar arabaya bindim. Asil arabayı çalıştırıp tekrar yola koyuldu. Elimdeki çantayı arka tarafa bırakmıştım. "Ee, ne yapıyoruz güzelim." Dedi yandan yüzüme baktı.
"Bilmem. Aslında evine mi gitsek?" Dedim.
"Evimize gidelim o zaman," dedi elimi tutup dudağına doğru götürdü ve küçük bir öpücük bıraktı. Elimi bırakmadı ve bakışları yola döndü. Derin bir nefes aldım ve gözlerimi kapatıp açtım. Sürekli evimiz demesi, kalbimi sımsıcak yapıyordu.
Evimiz... Asil'le benim evim.
Düşüncesi bile güzel. Onunla aynı evde yaşamak, vakit buldukça birlikte yemek yapmak, film izlemek... Gülümsedim. Bakışlarımı Asil'e döndürdüm. Saçları dağılmıştı, yandan yüz hatları daha da ortaya çıkmıştı. Kulağımın hemen arkasında duran dövmeye kaydı gözlerim, sonra üzerine kaydı. Siyah gömlek ve gömleğinin düğmelerini de açmıştı.
"Yakışıklı mıyım bari yavrum," dedi yandan baktı yüzüme.
"Evet... Ne! Hayır," gözlerimi kapattım ve derin bir nefes aldım. Tekrar açtım gözlerimi. "Yavrum," dedim sorar gibi.
"Ona mı takıldın sen bebeğim? Sorum başkaydı oysa," dedi elimi daha sıkı tuttu.
"Asil ya," dedim önüme döndüm. Ona detaylı bakarken yakalanmak kötüydü. Kısık kahkahası doldurdu arabayı. Sesini duymak rahatlatıyor beni. Seviyordum onu, hem de çok.
"Hemen de utanırmış," dedi keyifli bir sesle. Ona bakmadım. Yüzümde küçük bir gülümseme vardı.
*
Elindeki eldiveni çıkarıp, atmıştı. Yüzüne küçük bir gülümseme kondurdu. Hemen karşısında ki küçük çocuğa baktı.
"Geçmiş olsun. Acıdı mı?"
Küçük çocuk önce annesine ve sonra tekrar beyaz önlük içinde duran kadına baktı. "Hayır," dedi gülümseyerek. İğne korkusu yüzünden bütün hastane sesini duymuştu. İzem en sonunda dayanamayıp olaya el atmıştı.
"Teşekkür ederim doktora hanım," dedi annesi minnetle.
"Ne demek, işim bu benim. Tekrar geçmiş olsun," dedi arkasını döndü.
"İzem," diye seslenen sese döndü. Burada yakın olduğu bir kaç kişiden biriydi, karşısında duran hemşireye baktı.
"Efendim," dedi İzem tekrar yürümeye başladı.
"Acilde bi adam var, sürekli seni çağırıyor."
İzem kaşlarını çattı. Genelde pansumanlarla hemşireler ilgilendirdiğini. "Kim miş?" Merakla konuştu.
"Bilmiyorum. Elinde küçük bir kesik var ve sürekli seni istiyor. Neyse ben haber verdim şimdi işimin başına döneyim," dedi ve hızla ayrıldı.
İzem derin bir nefes aldı ve acilin olduğu yere doğru yürüdü. İçinde de sürekli kim olduğunu sordu.
"Sonunda geldin," diyen sese döndü.
Cihan.
Kaşlarını çattı, baştan sona baktı adama. Hiçbir şeyi yoktu. "Dur tahmin edeyim, beni çağıran sendin," dedi öfkeli bir sesle.
Cihan baş parmağını tutup kaldırdı. "Evet, çok ağrıyor doktor hanım."
İzem önce parmağına sonrada Cihan'a baktı ve sinirle güldü. "Dalga mı geçiyorsu sen!" Dedi ve Cihan'a doğru yürüdü.
"Hayır," dedi Cihan. Karşısında duran kadının öfkesi bilen ona güzel gelmişti. İçinde oluşan duygu her geçen gün artıyordu.
"Parmağında ki kesik bile değil," dedi İzem. Cihan'ın parmağını tutup hafif yukarı kaldırdı.
"Ah!" Cihan yalandan bağırmıştı. İzem'i görmek için gelmişti hastaneye.
"Ah canım, çok mu acıdı?" Dedi İzem dişlerinin arasında konuştu. Zaten nöbette kalacaktı, bir de bu adam gelmişti. Bütün öfkesini Cihan'ın üzerine kusacaktı.
"Canım, çok acıdı canım," dedi Cihan gülerek.
"O zaman daha çok yapayım," dedi ve parmağını sıktı. Cihan gülmemek için kendini zor tutuyordu. Karşısındaki kadının öfkesi bile güzel geliyordu.
Yine de, "Ah!" Diye bağırdı. İzem hırsla elini itti.
"Ufak bir yaraya verdiği tepkiye bak," dedi İzem geri çekildi. Gözlerini kapatıp derin bir nefes çekti içine. Gözlerini açtı ve ona sırıtarak bakan adama baktı. "Buradan gitmen için sana iki dakika veriyordum," dedi son sabır kırıntısıyla konuştu.
"Gitmem," dedi Cihan umursamaz bir sesle.
"Neden?" Diye bağırdı İzem. Son anda nerede olduğunu anladı ve sesini kısarak konuştu. "Gitmeyip ne yapacaksın? Bütün gün burada olamazsın ya," dedi sabırla.
"Sana söylemem gereken önemli bir şey var çünkü," dedi Cihan bir anda ciddileşerek.
"Defol git başımdan, zaten işim başımdan aşkın." İzem arkasını dönüp yürümeye başladı. Ama son anda duyduğu şeyle adımları bıçak gibi kesildi.
"Masal benim kardeşim," dedi Cihan.
İzem hızla Cihan'a döndü. Şaşkın bakışlarını gören Cihan gülümsedi. "Ne?" Dedi İzem duyduğu şeyin doğru olup olmadığını sorguladı.
"Duydun işte. Masal benim kardeşim ve bana yardım etmeni istiyorum," dedi Cihan, İzem'in karşısına geçti. Gözleri kızıl saçlarına kaydı, dokunmak istedi ama yapmadı.
İzem ise daha farklı bir kafadaydı. Abisi. Masal'ın abisi... Sürekli kafasında dönen tek şeydi.
*
"Et sote tamam," dedim Asil'e bakarak.
Yemek yapmasını bilmiyordu ve ben de eve gelir gelmez yemek yapmak istediğimi söylemiştim. Tabii bu onu fazla mutlu etmişti.
"Salata da tamam," dediğinde Asil'e doğru yürüdüm ve yaptığı salataya baktım. Gördüğüm şeyle kaşlarım havalandı.
"Bu ne?"
Asil gözlerini kısarak önce bana sonra da yaptığı salataya baktı. "Salata işte," dediğinde gülmemek için dudaklarımı birbirine bastırdım.
"Neden böyle," dedim domates domates olalı böyle işkence görmedi sanırım. Salata yerine her şey birbirine girmişti ve hiç iştah açıcı bir görüntü sunmuyor.
"Nasıl? Salatanın nasıl olması gerekiyor ki?" Dedi ciddiyetle.
Bir anda kahkaha atmamla kaşlarını çattı. "Bu salata değil, bu başka bir şey," dediğimde, dudaklarımı birbirine bastırdım.
"Sanırım mutfakla aram hiçbir zaman iyi olmayacak," dedi ve belimden tutup kendine çekti.
"Bence de," dedim ellerimi göğsüne koydum.
"Bak sen. Bana öğretmeni falan beklerdim," dediğinde tekrar salataya baktım.
"Hiç sanmıyorum," dedim. Salatayı bu hale sokan adam, yemek öğretmek fazla sabır gerektirirdi. "Sen tarhana çorbasından devam et," dedim tekrar gözlerine baktım.
"Sanmıyorum, yakında bana yemek yapacak biri olacak hayatımda," dediğinde kaşlarımı çatarak baktım yüzüne.
"Kim?" Dedim merakla.
"Sen," dediğinde hemen lafa atıldım.
"Her zaman yanında değilim ve sen de sürek-" ne demek istediğini anladığım için sustum. Yutkunarak baktım yüzüne.
Evlenmek...
Bana fazla uzak bir kavramdı, en azından onu tanımadan önce ama şimdi. Şimdi bunu düşünmek kalp atışlarımı hızlandırıyordu.
"Hadi yiyelim bakalım yaptığın yemekleri," dedi yanağıma küçük bir öpücük bıraktı ve elimden tutup masaya doğru yürüttü. Ben yerime oturunca Asil de tabakları hazırlamaya koyuldu.
Aklım ise az önceki konuşmadaydı. Derin bir nefes aldım ve Asil'in önüme bıraktığı tabağa baktım. Gülerek, "Teşekkür ederim," dedim yandan çapkın bir gülüş sundu bana. Karşımda oturdu, eline aldığı çatalı ete batırdı. Gözlerimi kısarak baktım yüzüne, tepkisi benim için önemliydi.
Aldığı tek lokmayla da gülümsedi. "Harika," dedi ve hızla önündeki tabağı bitirmeye çalıştı. Gülerek önündeki tabağa baktım.
"Beğenmene sevindim," dedim yemek yemeye başladım.
Yemek yedikten sonra da Asil benim için çay demlerken, kendine de şarap doldurmuştu. Elimdeki çayı alıp masanın üzerine bıraktım ve Asil'in yanına doğru yürüdüm. Yanındaki sandalyeye oturdum, kollarını açtı. Hemen yerimi aldım, sıcak göğsüne sindim.
İşte şimdi tamamdı. Onun kollarında olmak güzeldi...
"Dersler nasıl gidiyor?" Eli hemen saçımı bulmuştu, yavaş ve sakin hareketlerle okşamaya başladı.
"Güzel, yani istediğim gibi."
"Peki, şehir dışı mı istiyorsun?" Dediğinde kafamı kaldırıp yüzüne baktım. Bunu hiç düşünmemiştim, sadece çalışmaya odaklanmıştım.
"Bilmiyorum," dedim dürüstçe cevap verdim. "Ama şehir dışında okumayı istemem. Burada düzenim var, kızlar burada, Acar var... En önemlisi de sen varsın, senden uzakta olmak istemem," dedim elini kaldırıp anlımdaki yaraya dokundu. Dokunuşu çok nazikti.
Alt dudağını yaladı. "Benden uzakta olamazsın zaten," dediğinde kaşlarımı çatarak baktım yüzüne.
"Neden miş?"
"Bana aşıksın çünkü, beni seviyorsun. Benden uzakta olamazsın, ben de senden. Ha yok ben şehir dışında okurum diyorsan, ben de yanına gelirim."
Gözlerine bakmakla yetindim. Hayatımda ilk defa birisi benim için bir şeyler yapmak istiyordu, beni düşünen bir kişi vardı artık.
Gün boyunca ne yaşarsam yaşayayım gün sonunda onun kollarında olmak bana her şeyi unutturuyordu. Yanında güvende hissediyordum. Bana bakan duygu dolu yeşil gözleri yetiyordu.
"İstemem zaten," dedim başımı tekrar göğsüne yasladım.
"Gel benimle," dedi ve elimi tuttu. Kafamı göğsünden kaldırdım. Mutfaktan çıktık, merdivenlere yöneldik. Üst kata çıktığımızda da Asil, hemen sağda duran kapıyı açtı. İçeri girdiğimde, kaşlarım havalandı.
Asil'in çalışma odasıydı ve harikaydı. Bakışlarım raflardaki kitaplara kaydı. Geniş odada büyük bir masa ve masanın hemen yanında sandalye vardı. Odanın duvarları raflarla kaplıydı. Asil, elimi bıraktı ve masaya doğru yürüdü. Ben o sırada hâlâ odaya bakmaya devam ediyordum.
"Bunlar senin için," bakışlarım Asil'e kaydı. Masada duran kitaplara baktım, masaya doğru yürüdü.
"Gerçekten mi?" Dedim gülerek. Gördüğüm test kitaplarıyla daha çok güldüm. "Biraz fazla değil mi?"
"Olabilir," dedi Asil kitaplara baktı. "Biraz abartmış olabilirim," dediğinde daha çok güldüm.
"Neden aldın peki bunları," dedim yanına doğru gittim. Eli hızla belimi buldu.
"Burada da çalış diye. Yanımda ol, hem sana yardım da ederim." Dedi masum bir sesle. "Güzel olmaz mı?"
Vereceğim cevabı merakla bekliyordu. "Neden olmasın," dedim gülerek kitaplara baktım.
"Daha ciddi bir cevap bekliyorum," dediğinde dayanamayarak kahkaha attım.
"Asil, daha fazla yanında kalmam için mi aldın bunları? Ayrıca bunları hepsini çözememki ben."
Eli saçlarına gitti ve saçlarını karıştırdı. "Sanırım biraz abartmış olabilirim," dedi kendi kendine.
"Biraz mı?" Dedim masayı gösterdim.
"Tamam abarttım. Sınava giren sen olacaksın ama senden daha heyecanlı olan benim," dedi diğer elini de belime attı ve bedenini bedenime yasladı. Ellerimi göğsüne çıkardım.
"Farkındayım," dedim. Gözlerim tekrar odada gezindi. "Burası çok güzel," dedim tekrar gözlerine baktım.
"Öyle," dedi gözlerime bakarak. Kesinlikle aynı şeyden bahsetmiyorduk. Kafamı sağa sola salladım. Arkada duran sandalyeye oturdu ve beni de yan bir şekilde kucağına oturttu. "Şuan bakmam gerek fazla dosya var," dedi eliyle yüzüme gelen saçları arkaya doğru itti.
"Çıka bilirim."
"Bunu istemiyorum," eli yanağıma gitti, baş parmağıyla okşamaya başladı.
"İşin var ama," dedim elimi omzuna koydum.
"Var. Sıkılmam diyorsan kucağımda kal," dedi dudağını yanağıma bastırdı.
"Sıkılmam," tam tersi hoşuma gider.
Son konuşmamız da bu oldu zaten. Asil önünde duran laptopa bakarken, ben onun göğsüne sinmiştim. Hiç şikayetçi değilim bu durumdan, hoşuma gitmişti. Gözlerimi kapattım. Kokusu ciğerlerime dolmuştu bile. Asil, bir eliyle belimi sıkı sıkı kavramıştı. Arada bir saçlarıma kondurduğu öpücükler daha çok gülmemek sebep oluyordu. Gözlerim çoktan kapanmıştı.
"Uykun mu geldi güzelim," Asil'in sesi fazla uzak geliyordu.
"Hmm," dedim sadece.
"Seni yatağa götüreyim," dedi ve bir eli sırtında diğer eli de bacaklarımı buldu. Kafamı daha çok göğsüne gömdüm. Sıkı sıkıya tuttum gömleğini. Yumuşak bir yerle temas etti sırtım.
"Asil," dedim kısık sesle.
"Uyu sen güzelim," dedi Asil üzerimi örttü. Kafamı daha çok yastığa yasladım ve uyumaya devam ettim. Kısa bir süre sonra yatağın sağ tarafında hareketlilik oluştu, belime dolanan Asil'in koluyla güldüm. Bedenine yaklaştım, daha sıkı sarıldım ona.
"Sana söylemem gereken önemli bir şey var ama tepkinden korkuyorum," dedi Asil saçlarımla oynamaya devam etti. "Fazla yara aldın, bundan sonra izin vermeyeceğim. Hep yanında ben olacağım." Elleri usul usul saçlarımda geziniyordu. Sesi ise uğultu gibi geliyordu bana. "Öğreneceğin şeyler yıkıcı olacak ama yanında ben olacağım sevgilim. Şimdi uyu, güvendesin."
Fazla anlamasam da önemli şeyler söylediğini biliyordum. Yavaş yavaş uykuya çekildim. Onun kokusuyla uykuya daldım. Hayatım boyunca uyuduğum en güzel uykular da onun kolları arasında olandı.
****
Gözlerimi açtığımda Asil'in kolları arasındaydım. Bedenimi biraz geri çektim kafamı kaldırıp yüzüne baktım. Dağınık saçlarına takıldı gözlerim, elimi kaldırdım ve saçlarına dokundum. Bunu yapmayı seviyordum.
"Bebeğim," dedi yüzünü avuç içime doğru bastırdı.
"Günaydın," dedim başımı tekrar yastığa koydum.
"Günaydın," dedi bir anda belimden tutup beni kendisine çekti, ani hareketi yüzünden ağzımda küçük bir çığlık kaçtı.
"Sürekli aynı şeyi yapıyorsun," dedim kaşlarımı çatarak baktım yüzüne.
Yüzünde küçük bir tebessüm oluştu. "Ne yapıyorum," dedi kafasını bu sefer de açık kalan boynuma gömdü.
"Ani hareketler yapma," dedim elimi saçına daldırdım. Yavaş hareketlerle oynadım saçıyla.
"Sen de yanımdayken benden uzakta durma," başını açıkta kalan boynuma gömdü ve küçük bir öpücük bıraktı. "Şimdi uyumaya devam et sevgilim," dedi üzerime ağırlığını çok vermemişti. Ama kafası boynumdaydı ve çıkan sakalı boynuma batıyordu. Bu da huylanmama sebep oldu.
"Beni işe bırakacaktın," dedim saçlarına küçük bir öpücük bıraktım. Her zaman o beni öpecek diye bir şey yoktu ya, biraz da ben onu öpeyim.
"Hmm," dedi uykulu bir sesle.
"Evin çalıştığım yere uzak."
Yüzünü boynuma sürttü. "Hmm," dedi tekrar. Uyanmak gibi bir niyeti yoktu.
"Asil," dedim yine konuşarak.
"Sevgilim. Biraz daha böyle kalalım. Merak etme geç kalmazsın," dediğinde pes ettim. Ona karşı koymak zordu.
Yarım saatin sonunda İkimizde yataktan kalktık. Ben hemen üzerimi değiştirdim, saçlarımı tarayıp toplamıştım. Odadan çıkıp mutfağa doğru yürüdüm, içeri girdim. Asil çoktan masayı hazırlamıştı. Bakışlarım üzerinde gezindi. Giydiği siyah takım elbise ve özenle yaptığı saçlarıyla kusursuz görünüyordu. Az önce ki halinden eser kalmamıştı.
"Sevgilinin fazla yakışıklı olduğunu mu düşünüyorsun," Asil'in sesiyle kafamı sağa sola salladım ve masaya doğru ilerledim.
"Evet," dedim inkar etmeden. Yakışıklıydı.
Yanıma doğru geldi ve saçlarıma küçük bir öpücük bıraktı. Geri çekildi. Benim önüme çayı bırakırken kendine de kahve yapmıştı. "Başla güzelim," dedi. Bir yandan da tabağımı doldurmaya başlamıştı.
"Mutfakla aran kötü ama kahvaltı hazırlamakta iyisin," dedim çayımdan küçük bir yudum aldım.
"Her konuda iyiyim ben güzelim," dedi yandan çapkın bir gülüşle. Gözlerimi kısarak baktım yüzüne. "İlgi alanıma girmeyen şeylerle fazla ilgilenmiyordum sadece." Bunu çok farklı bir şekilde söylemişti, bakışlarımı tabağıma çevirdim.
Bol konuşmalı geçen kahvaltı sonunda evden çıkmıştık. Kısa süren yolculuktan sonra, araba restorantın önünde durmuştu. Asil bedenini bana doğru döndürdü. "İşim bittiğinde seni almaya geleceğim güzelim," dedi eli yanağıma doğru gitti ve baş parmağıyla okşadı.
"Tamam," dedim yüzümü yüzüne doğru götürdüm ve hızlı bir şekilde dudağına küçük bir öpücük bıraktım. "Görüşürüz," dedim kapıyı açtım.
"Görüşürüz," dedi Asil keyifli bir sesle. Gülerek restoranda doğru yürüdüm.
Yoğun geçen çalışma saatinden sonra işten çıkmıştım. Asil ise işinin olduğunu söylemişti. Benim için sorun olmasa da, onun için aynı şey geçerli değildi. Acar'la birlikle eve doğru yürüdük.
"Asil'le aran nasıl güzellik," dedi Acar kolunu omzuma attı.
"Güzel, hatta fazla güzel." Gülerek konuştum.
"Belli, zaten." Acar alayla baktı yüzüme. "Adam yakışıklı, mesleği güzel... Sayamayacağım bir çok şey de var tabii," dedi.
"Ee, konuyu nereye çekiyorsun," dedim kaşlarımı çatarak.
"Kaçırma adamı," dediğinde dirseğimi karnına geçirdim. İnleyerek geri çekildi. "Vuruldum galiba, ölüyorum," dedim abartılı bir sesle.
Göz devirdim. "Boş boş konuşma ya!"
Ben önden hızlı adımlarla ilerlerken, Acar da arkamdan gülerek bir şeyler söylüyordu. Bana yetişti ve tekrar kolunu omzuma attı.
Apartmandan içeri girdik, merdivenlere yöneldik. Kapının önüne geldiğimizde bakışlarım Mehtap ablanın kapısına kaydı. Uzun zamandır görmedim kendisini. Yasemin, düğün hazırlığı yaptığı için fazla göremiyordum.
"Mehtap ablayı hiç görmedim," dedim kapıyı açıp içeri girdik.
"Ben de uzun zamandır görmedim," dedi Acar siyah deri ceketini çıkardı.
"Taşınmış," gelen sese döndüm. Ezgi kollarını göğsünde bağlamış bize bakıyordu.
"Sen nereden biliyorsun?" Dedi Acar.
"Sabah evine gittim, kapıyı çaldım açan olmadı. Sonra komşulardan biri geldi ve taşındığını söyledi."
Kaşlarımı çatarak baktım yüzüne. Mehtap abla bize veda etmeden gitmezdi.
"İnsan bir hoşçakalın der," dedi Acar kızgın bir sesle. Mehtap abla benim olduğu kadar Acar'a da yardım etmişti.
Derin bir nefes aldım. "İçeri girelim hadi," dedim salona doğru yürüdüm.
"Yemek hazır, mutfağa geçelim." Yönümü değiştirip mutfağa yöneldim.
Mehtap ablanın bir anda taşınması fazla tuhaf gelmişti bana. Bize veda bile etmeden gitmesi biraz üzmüştü. Aklımda yarın onu aramak vardı. En azından nasıl olduğunu öğrenmiş olurdum.
💚🤎
Bölüm sonu...
Bir sonraki bölümde görüşmek üzere
{Instagram: karaelmas70}
| Okur Yorumları | Yorum Ekle |