22. Bölüm

22. BÖLÜM

Yeşim K.
karaelmas_

Merhabalar

Yeni bölüme hoş geldiniz

Pera - Yollar

Keyifli okumalar dilerim ✨ 💫

 

🤎💚

Üzerime giydiğim uzun koyu kırmızı elbiseye baktım. Üst kısmı vücudu tam sarıyor, aşağıya doğru inen kumaş çok derin olmasa da yırtmaçla süslenmişti. Göğüs dekoltesi de abartılı değildi. İnce askılıkları düzeltim.

 

Bugün Yasemin'in düğünüydü ve ben geç kalmıştım. İşten gelir gelmez de hızlı bir şekilde duş alıp giyinmiştim. Şimdi de Asil'in gelmesini bekliyordum. Düğün ise çoktan başlamıştı. Evdeki herkes gitmişti bile. Gelen zil sesiyle son kez saçlarım ve makyajıma baktım. Sade makyaj ve saçlarımı küçük bir topuz yapmıştım.

 

Odamdan çıktım, kapıya doğru koşar adım ilerledim. Asil'i hemen görmek istiyorum. Kapının önüne geldiğimde yüzüme kocaman bir gülümseme kondurdum. Kapıyı açtım.

 

Karşımda duran sevgilime baktım. Siyah takım elbise giymişti ve saçları her zamanki gibi özenle yapmıştı. Bir insan her zaman takım elbise giyip, her girdiğinde de daha farklı ve yakışıklı olur muydu? Oluyormuş, karşımdaki adam da buna kanıttı.

 

"Güzelim," dedi Asil yutkunarak. Baştan sona baktı bana. Bakışları yüzünden içimde oluşan heyecana engel olamıyordum. "Güzel," dedi tekrar yutkundu. "Fazla güzelsin," dedi ve bana doğru geldi. Elini belime attı, benim ellerim ise hemen göğsünü buldu.

 

"Sen de çok yakışıklısın," dedim yeşil gözlerine bakarak. Beni her seferine gözlerine çeken yeşil gözler.

 

"Öyle mi?" Dedi çapkın bir gülüşle. Bakışları gözlerimden dudağıma kaydı. "Gitmesek mi?" Dedi tekrar gözlerime baktı.

 

Kaşlarımı çattım. "Ne?" Dedim.

 

"Düğüne gitmesek mi? Fazla güzelsin," dediğinde bıkkın bir nefes aldım. Ne kadar fark etirmemeye çalışsa da kıskanç bi sevgilim vardı, bunu hissediyordum.

 

"Yanımda sen varsın savcım," dediğimde yüzünü buruşturdu.

 

"Bana sevgilim de bebeğim." Dediğinde gülümsedim. Kafamı olumlu anlamda salladım.

 

"Tamam. Gidelim mi bebeğim," dedim bu sefer de. Bana bazen bebeğim diyordu ve bu benim hoşuma gidiyordu.

 

"Sevgilim," dedi. Geri çekildim. Üzerime kabanımı giydim ve çantamı aldım. Siyah topuklu ayakkabımı giymiştim zaten. "Bana sevgilim de güzelim," dedi sabırla.

 

"Tamam güzelim," dediğinde daha ne olduğunu bile anlamadan bir anda belimden tutup beni kendisine çekti. Dudakları sert bir şekilde dudağıma kaydı ve beni öpmeye başladı. Ani hareketi yüzünde donup kalmıştım. Kısa süre sonra kendime geldim ve karşılık verdim. Geri çekildiğinde nefes nefese kalmıştım. Alnını alnıma yasladı. Gözlerimi kapattım.

 

"Sevgilim de bana güzelim," dedi kısık çıkan fısıltıyla konuştu. Sesi içimin titremesine sebep olmuştu.

 

"Neden buna bu kadar taktın ki?" Hâlâ sabrını sınıyordum.

 

"Sevgilim de bebeğim," dediğinden gözlerimi açtım ve yeşil gözlerine baktım.

 

Kararan gözleri bana tehlikeyi hatırlattı. Bu kötü anlamda değildi.

 

Pes ederek konuştum. "Sevgilim," dediğinde memnuniyetle gülümsedi. Son kes dudağımı öptü ve geri çekildi.

 

Elimi tutup, birlikte yürümemizi sağladı. "Şimdi oldu," dediğinde yandan yüzüne baktım. Dudağında ki ruja baktım. Ağzımda küçük bir kıkırtı çıktı.

 

"Bekle," dedim onu durdurarak. Elimi kaldırdım ve dudağına doğru götürdüm ve ruju silmeye başladım. "Ruj kalmıştı," dedim hâlâ dudağına bakarak.

 

"Farklı bir şekilde silmeni beklerdim," dediğinde gözlerine baktım. Ne demek istediğini anladığımda elimi çektim.

 

"Asil ya!" Dedim tekrar yürümeye başladım. Hemen arkamdan gelip elimi tuttu.

 

"Ne. Öperek silerdin işte," dedi yandan yüzüne baktım. Beni utandırmaktan keyif alıyordu.

 

"Asil," dedim yüzümün kızardığına emindim.

 

"Sevgilim," dedi gülerek.

 

Apartmandan dışarı çıktık, arabaya doğru yürüdük. Arabanın içine girdiğinde bedenim bir anda ısındı, Asil arabayı çalıştırdı. Ben o sırada emniyet kemeriyle uğraşıyordum.

 

"İşlerin yoğun değil mi?" Dedi Asil elimi tuttu ve avuç içine hapseddi.

 

"Hayır, senin peki."

 

"Benim de yoğun değil bu aralar." Derin bir nefes aldı ve kısa bir an bana baksa da hemen önüne döndü. "Masal," dedi sakin bir sesle. Bu ses tonunu biliyorum.

 

"Efendim," dedim ben de hemen ona döndüm.

 

"Zor olmuyor mu? Hem sınava hazırlanıyorsun hem de çalışıyorsun," dedi elimi tersine küçük bir öpücük bıraktı.

 

"Olmuyor," dediğimde yandan yüzüme baktı. "Gerçekten olmuyor. Tam tersi, çalışmazsam her şey daha zor olur, inan bana," dedim gülerek konuştum.

 

"Peki," dedi sustu. Elini elimden çekmedi.

 

Düğünün yapıldığı mekana geldik. Asil arabayı durdurdu, kapıyı açıp indim. Elimi tutan Asil'e baktım, onun da bakışları benim gözlerime döndü. Mekana doğru el ele yürüdük. İçeri girdik. Fazla kalabalık değildi, mekan sade ve güzel hazırlanmıştı. Gözlerim etrafta gezindi ve Cihan'la kesişti. Kaşlarını çatarak Asil ve bana bakıyordu. Masaya doğru yürüdük.

 

"Geç kaldınız," dedi Defne.

 

"Biraz öyle oldu."

 

Masada kızlar dışında Dinçer ve Cihan vardı. Dinçer Defne'nin yanında oturmuştu. Cihan ise İzem'le yan yanaydı. İzem bundan pek memnun değil gibiydi. Zaten çok durgun görünüyordu.

 

"Masal abla," İnci'nin sesiyle gülerek sesin geldiği tarafa baktım. Kucağıma oturunca da saçlarına küçük bir öpücük bıraktım.

 

"Çok güzel olmuşsun," dedim elbisesine bakarak. Geçen gün denediği ve aldığımız elbiseyi gitmişti.

 

"Biliyorum. Sen de çok güzel olmuşsun," dedi. Gözlerine baktım.

 

İnci'yi ilk gördüğümde gözlerinden mutlu olmadığını anlamıştım. Gözlerinde korku vardı ama şimdi bakınca gözlerinde oluşan mutluluk, beni de mutlu etmişti.

 

"Prenses," dedi Asil.

 

İnci kafasını bu sefer de Asil'e döndürdü. "Asil abi," dedi İnci heyecanla konuştu. Kısa sürede Asil'i sevmişti.

 

"Asil abi ya. Beni görmedin prenses," dedi Asil yalandan üzgün çıkan sesle konuştu.

 

İnci kucağımdan indi ve Asil'in yanına yürüdü. "Gördüm ama önce Masal ablanın yanına gitmek istedim," dedi hemen küçük eli Asil'in yanağını buldu. "Seni gördüm ben," dedi üzgün çıkan sesiyle konuştu.

 

Asil hemen İnci'yi kucağına aldı. "Biliyorum, prenses." Dedi İnci'nin saçlarını arkaya doğru itti. İnci gülerek bakıyordu Asil'e.

 

"Neden bu kadar geç kaldınız?" Gelen sese döndüm. Cihan kaşlarını çatarak bakıyordu Asil'e. Bıkkın bir nefes verdim. Cihan'ın tavırları artık sinir bozucu oluyordu. Ses çıkarmadım fakat Asil sert bir sesle konuşmuştu.

 

"Cihan," dedi sesinin gerisinde yatan anlamı anlamadım ama fazla da takılmadım.

 

"Sus Cihan," dedi İzem hemen konuşarak. Cihan derin bir nefes aldı ve hepimize baktıktan sonra gözleri İzem de durdu. Yutkundu ve sustu. Gözlerimi kısarak ikisine baktım, tuhaf hareketleri vardı; ikisinin de.

 

"Acar nerede?" Dedim gergin ortamı dağıtarak.

 

"Yasemin' in yanındaydı. Gelir birazdan," dedi Defne. Dinçer, Defne konuşunca ellinin yanağına koydu ve daha dikkatli Defne'yi dinlemeye başladı. Defne ise bakışlarını kaçırıp önüne döndü, yanakları kızarmıştı.

 

Bakışlarım bu sefer de Ezgi'nin üzerinde durdu. Bizi dinlemiyor gibiydi, bakışları bir noktada kalmıştı. "Ezgi," dedim en sonunda dayanamayıp konuştum. Asil ve İnci çoktan koyu bir sohbete dalmıştı bile.

 

Ezgi kafasını kaldırıp gözlerime baktı. "Efendim," dedi hızlı bir şekilde konuşarak.

 

"İyi misin sen?" Dediğimde gülümsedi. Bakışları önce Asil ve İnci'ye kaydı fakat uzun sürmedi ve tekrar bana baktı.

 

"İyiyim," dedi ama ben ona inanmayan bakışlar attım, yüzünde büyük bir gülümseme oldu. "Gerçekten iyiyim," dediğinde derin bir nefes aldım. Kafamı olumlu anlamda sallayıp tekrar önüme döndüğümde bakışlarım İzem'le kesişti. Gözlerini ilk çeken kişi de İzem oldu.

 

"Sonunda geldiniz ya! Bir ara gelmeyeceksiniz diye çok korkmuştum," Yasemin'in sesiyle oturduğumuz yerden kalktık.

 

Yasemin beyazlar içerisinde gülerek bakıyordu bize. Yüzümde büyük bir gülümseme oluştu, onu böyle görmek beni bir anda anlamadığım bir şekilde duygulandırdı. Yasemin hızla bana doğru geldi ve sarıldı, aynı şekilde ben de ona sarıldım. "Çok güzel olmuşsun," dedim fısıldayarak.

 

"Darısı senin başına arkadaşım. Senin düğününü de görmek istiyorum," dedi ve geri çekildi. Cevap vermedim.

 

"Masal," dedi Yasemin'in kocası Aykut. Elini uzattığıda hızlıca elini tuttum.

 

"Gelmeseydin seninle konuşmazdım Masal," dedi Yasemin gülerek.

 

"Gelmezsem olmazdı zaten," dedim gülerek.

 

"Sonunda kızım, üç yıldır seni göremedim," sağımdan gelen yüksek ses ve bedenimi bir anda saran kollarla irkildim.

 

"Abartma Acar," dedi İzem ve göz devirdi.

 

"Ne abartması," dedi ve geri çekildi. Yüzüme baktığında bakışları alnıma gitti, kaşlarını çatarak baktı yüzüme. "Kim akıttı pekmezini, yoksa yine yürürken kapıya mı çarptın," dediğinde güldüm. Belliki haberi yoktu olanlardan.

 

"Sonra anlatırım," dediğimde yüksek sesle gelen öksürmeyle arkama baktım. Asil kaşlarını çatarak bakıyordu bize.

 

"Kıskandı sevgilin," dedi Acar alayla ve geri çekildi. "Sakin savcım, Masal sadece arkadaşım," dedi ellerini havaya kaldırdı. Dirseğimle karnına vurduğumda inleyip geri çekildi. "Ah! Vuruldum." Dedi tekrar abartılı bir sesle.

 

"Ahmet amca ve Gül abla nerede Yasemin," dedim lafı değiştirerek.

 

"Bilmem en son buradaydılar ama şimdi ortalarda görünmüyorlar," dedi.

 

Kısa bir sohbetden sonra onlar gitmek zorunda kaldılar. Hepimiz tekrar yerlerimize oturduk. Bu sefer sağımda Asil solumda ise Acar oturuyordu. Acar'ın sorduğu sorulara kısa cevaplar verip önüme dönmüştüm. Bardakta bulunan sudan büyük bir yudum aldım.

 

Düğün çoktan bitmişti ve bizimkiler de etrafta bulunan masalara geçmişlerdi. Herkes kendi dünyalarında gibiydi. Asil elimi tuttu ve dudaklarına doğru götürdü, elimin tersine küçük bir öpücük bıraktı. Gülerek baktım yüzüne. "Nasıl hissediyorsun kendini," dedi eli yaralı alnıma gitti, acıtmamaya özen göstermekte okşadı yaramı.

 

"İyiyim," dedim fakat yorgundum da ama bilmesine gerek yoktu. Yorgunluğum bedenen değil ruhendi.

 

"Evizime gidelim istersen," dediğinde yüzümdeki gülümseme arttı.

 

"Artık kendi evimde kalmam gerek," dediğimde kötü bir şey söylemişim gibi yüzünü buruşturup başını çevirdi. Bir şey söylemedi ama bu söylemeyeceği anlamına da gelmiyordu. Bekledim ve en sonunda kafasını çevirip yüzüme baktı.

 

"Bu gece de gelmen sorun olmaz sanırım, sabah seni işe ben bırakırım ve akşam alırım. Hem sürek-" lafını böldüm.

 

"Asil," dedim yeşil gözlerine baktım. Elimi kaldırıp yanağına koydum. Onunla vakit geçirmek benim de hoşuma gidiyordu.

 

"Sevgilim," dedi gözlerini kapatıp açtı.

 

Yanında kendimi çok mutlu hissediyordum, ona çok alışmıştım. Hayatım boyunca bana iyi gelen tek şey o oldu.

 

"Seni seviyorum," dediğimde göz bebeklerinin büyüdüğüne şahit oldum. Sanırım sürekli bunu dile getirecektim. "Yanımda olmanı, seninle olmayı seviyorum. Seninle yemek yapmayı, film izlemeyi seviyorum. Seninle yapmak istediğim her şeyi yapmayı istiyorum. Senin yapmayı sevdiğin şeyleri de seviyorum." Baş parmağımla yanağını okşadım. "Mesela elmalı sodayı seviyorum artık," dediğimde yüzünde büyük bir gülümseme oldu.

 

Yüzümü yüzüme yaklaştırdı, onun da elleri yüzümü buldu. "Seviyorum," dedi derin bir soluk bıraktı ve devam etti. "Seni seviyorum. Seninle her anı seviyorum, sensiz geçen her ana lanet okuyorum." Yüzü daha çok yüzüme yaklaştı. "Sadece sen sevgilim," dediği gibi gelen sesle irkildim.

 

"Umarım bölmüyorum," dedi Cihan öfkeyle ikimizin arasında bulunan sandalyeye oturdu, Asil'le ayrılmak zorunda kalmıştık. "Devam edin siz," dedi kollarını göğsünde bağladı.

 

Asil gözleri kapalı bir şekilde, dişlerinin arasında konuştu. "Cihan," dedi sert sesiyle.

 

"Asil," dedi Cihan. Asil'e göre daha rahat ve keyifli bir şekilde konuşmuştu. "İstersen sen git, kızları ben bırakacağım o sırada Masal'ı da bırakırım," dediğinde bakışlarım hızla ona kaydı.

 

"Cihan," dedi Asil sert sesiyle. "Cihan, git. Git yoksa kalbini kırarım Cihan," dedi ürkütücü bir sesle. Cihan gözlerini kısarak baktı Asil'e.

 

"Görüyorsun Masal. Canavara dönüştü senin sevgilin, ayrıl ondan," dediğinde kaşlarım havalandı.

 

"Ne?" Dedim hemen konuşarak.

 

"Cihan," dedi İzem hızlı bir şekilde bize doğru koştu ve Cihan'ın kolunu tutup zorla kaldırdı. "Cihan, her şeyi batırıyorsun Cihan," dedi çekiştirerek götürdü. Ama Cihan hâlâ bize bakıyor ve konuşmaya devam ediyordu.

 

Asil elini çeneme atıp yüzüne bakmamı sağladı. "Nerede kalmıştık güzelim," dediğinde bu sefer onu bölen başka biri olmuştu. Kıkırdadım.

 

"Asil," diye bu sefer de Dinçer konuşmuştu. "Merhaba yenge," dedi ve aranıza oturdu.

 

"Dinçer," dedi Asil dişleri arasından konuştu.

 

Dinçer ise hiçbir şey anlamamış bir şekilde bakıyordu Asil'e. Kafasını ne der gibi salladı ama Asil cevap vermedi ve Dinçer'in gözlerine bakmaya devam etti. "Ne? Ne oldu?" Dediğinde dayanamayıp kahkaha attım. Dinçer gözlerini kısarak gözlerini üzerime çevirdi. "Ne oluyor ya!" Dedi isyanlı sesiyle konuşarak.

 

"Git Dinçer," dedi Asil.

 

"Ne gitmesi ya! Ben bir şey soracaktım," dedi Dinçer masum bir sesle. Asil hâlâ ona aynı ifadeyle bakıyordu. "Anlaşıldı, sen yine bir şeylere sinirlenmişsin," dedi ve ayağa kalktı. Bakışları tekrar bana döndü. "Küçükken de böyleydi, sinirlendiği zaman sürekli, Dinçer git, derdi."

 

"Dinçer," dedi Asil yine. Dudaklarımı birbirine bastırdım, tekrar kahkaha atmamak için.

 

"İyi, sonra sorarım. İyi geceler yengeciğim ve sana da dostum," dedi ve arkasını döndü ama bir anda durdu ve bize döndü. "Cihan da benimle," dedi bunu Asil'e bakarak söylemişti.

 

Cihan ve onların arasında ne varsa hâlâ bilmiyordum. Dinçer, Cihan'ı nereden tanıyor onu bile bilmiyordum.

 

"Tamam," dedi Asil ve yanımdaki boş sandalyeye oturdu. Gülerek baktım yüzüne.

 

Dinçer gittiğinde Asil'in bakışları gözlerimi buldu. Sevdiğim yeşil gözleri daha yakındı bana. Gözlerinin büyüsü var gibi, çok güzeldi. Fazla güzel.

 

"Başın ağrıyor mu güzelim," dedi eli tekrar yaralı alnıma gitti. Baş parmağıyla yaranın etrafını okşadı.

 

"Biraz," dedim. Düğün çoktan bitmişti ve bizimkiler kendi aralarında gülüp eğleniyorlardı.

 

"Gidelim o zaman," dedi Asil, elimi tutup oturduğum yerden kaldırdı beni. Bizimkilerin olduğu masaya doğru yürüdük. Az önce guruplara dağılmışlardı, şimdi ise tek masada toplanmışlardı hepsi.

 

"Sonunda bize katıldınız savcım," dedi Cihan homurdanarak. Hiç kimse ona cevap vermedi, yandan yüzüne ters ters bakan tek kişi ise İzem di.

 

"Biz gidiyoruz," dedi Asil eli bu sefer de belimi buldu.

 

"Nereye," dedi Cihan tekrar. Bıkkın bir soluk bıraktım.

 

Asil ise Cihan'a bakmıyordu bile. "Tekrar tebrik ederiz," dedi ve elimi tuttu.

 

Arkamızdan Cihan'ın bağırmasını duymuştum ama dönüp bakmamıştım. Asil ise o yokmuş gibi davranıyordu. "Asil," dedim çoktan arabanın yanına gelmiştik. Kapıyı açıp binmemi bekledi.

 

"Sevgilim," dedi.

 

Arabaya bindim ve o da hızla kendi yerine geçti. Derin bir nefes aldım, bedenimi Asil'e çevirdim. "Cihan," dediğimde Asil'in bakışları beni buldu fakat çok uzun sürmedi ve tekrar önüne döndü.

 

"Evet," dedi devam et der gibi. Eli elimi buldu ve sıkı sıkı tuttu.

 

"Fazla tuhaf davranmıyor mu?" Dediğimde bu sefer o derin bir nefes aldı. "Yani... Belki bana öyle geliyor, bilmiyorum? Neyse," dedim önüme döndüm ve yola bakmaya başladım.

 

"Farkındayım ve nedenini de biliyorum," dediğinde kafam hızla ona döndü. Kaşlarımı çatarak baktım yüzüne.

 

"Ne peki? Nedeni ne?" Dedim yutkunarak.

 

"Masal," dedi Asil fakat konuşması bölündü. Telefonunu sesi dolmuştu arabaya, arayan ise Levent Beydi.

 

"Cevap vermeyecek misin?" Dedim yandan yüzüne baktım. Gözlerim tekrar kulağının arkasında bulunan küçük dövmeye kaydı.

 

"Seni eve bıraktıktan sonra yanına gideceğim zaten," dedi gergin bir sesle konuştu. Gergindi ve bunu yüz kasalarından bile anlamıştım.

 

"Bir sorun mu var?" Dedim ben de ister istemez gergin çıkan sesimle konuştum.

 

Yüzünde küçük bir gülümseme oluştu fakat içten bir gülümseme değildi. Elimin üstüne küçük bir öpücük bıraktı. "Sorun yok merak etme sen. Geldik," dedi gözlerime bakarak.

 

"Sen öyle diyorsan," dedim fazla uzatmayarak. "İyi geceler," dedim yüzümü yüzüne yaklaştırdım ve yanağına küçük bir öpücük bıraktım. Yeni çıkan sakalı dudağıma battı ve ben bunu sevmiştim.

 

"İyi geceler," dedi. O ise dudağıma küçük bir öpücük bıraktı.

 

Arabadan indim, iki üç adım atmıştım ki arabanın sesiyle bakışlarım o tarafa dönmüştü. Böyle gitmezdi, ben eve gidene kadar asla gitmezdi. Kaşlarımı çattım. Sorun ne bilmiyorum ama umarım kötü bir şey değildir.

*

Tekrar çalan telefon sesiyle Asil hızla açtı ve bağırarak cevap verdi." Ne var Cihan," dedi öfkeli sesiyle. Onlar yüzünden Masal'a yalan söylüyordu ve bu hiç hoşuna gitmiyordu.

 

"Ne mi var? Bunu soruyor musun bir de!" Dedi Cihan da öfkeyle konuştu. "Evdeyim, evime gel," dedi ve telefonu hızla kapattı.

 

Asil arabanın hızını biraz daha artırmıştı. Sonunda istediği yere geldiğinde de frene bastı, araba bir anda durdu. Hızla indi arabadan ve villaya doğru yürüdü. Adımları sertti, sinirliydi.

 

Kapının önünde durdu ve kapıya vurmaya başladı. Kapıyı açan evin hizmetlisi, karşısındaki adamı görünce hemen kapıyı açtı. "Hoş geldiniz Asil bey," dedi fakat Asil cevap vermedi, kafasını sallamakla yetindi.

 

Adımlarını salona doğru attı, gördüğü adamla birlikte daha çok öfkelendiğini hissetti. Bakışları bu sefer de koltukta oturan İzem'e kaydı, kaşlarını daha çok çattı. "Sonunda gelebildin," dedi Cihan alayla konuştu.

 

"Derdin ne senin Cihan," dedi Asil, öfkeli bile olsa sesi kontrollü çıkmıştı.

 

"Derdim mi? Hiçbir şey," gülerek kafasını sağa sola salladı. "Kardeşim olduğunu öğrendim, sonra kardeşimin en yakın dostumla sevgili olduğunu öğrendim. Ah, bu da var tabii. Babamın kardeşimden haberi yok, kardeşimin de bizden haberi yok," daha çok gülmeye başladı. "Anlayacağın her şey boka sarmış durumda," dedi İzem sessizce olanları dinliyordu.

 

"Masal'la konuş dedim sana Cihan. Öyle arkadan, insanları araya koymadan kendin konuş dedim sana," Asil hâlâ sakindi ve bu sakinlik de Cihan'ı delirtiyordu.

 

"Sikeyim!" Dedi elleri saçlarını buldu ve sert bir şekilde karıştırdı.

 

"Ona karşı olan tavrın rahatsız edici," dedi Asil kaşlarını çatarak baktı karşısında olan adama.

 

Dostu, sırdaşı bildiği insanlar azdı. Dinçer ve Cihan onlardan biriydi. Dinçer çocukluk arkadaşıydı, Cihan ise ortaokula da olan arkadaşıydı. Zamanla aileler de bu arkadaşlık yüzünden kaynaşmıştı.

 

"Kardeşim var benim Asil, yıllardır bizden uzak, bizi bilmeyen kardeşim. Ailesi var ama yok da," dedi Cihan, bir anda ne dediğini fark edip İzem'e döndü. Genç kızın yüzünde oluşan hüznü gördü.

 

"Cihan," dedi Asil, alt dudağını yaladı. "Baban nerede?" O sırada Asil'in telefonu tekrar çalmaya başladı.

 

"Evde değil, bu yüzden bu kadar rahat konuşuyorum ya!" Dedi kendisini koltuğa attı. "Bilse benim gibi durmaz, Masal'ın yanına koşar," dedi gözlerini kapatıp kafasını arkaya doğru yasladı.

 

"Masal'ın bunları bilmesi gerek, sürekli etrafında olman gerçekten de onu rahatsız ediyor," dedi İzem sessizliğini bozarak. Cihan kafasını kaldırıp baktı ona.

 

"Nasıl biriydi?" Dedi Cihan acı bolu sesiyle fısıldadı. "Yani, küçükken nasıl biriydi," dedi yutkunarak. Yüzünde küçük bir gülümseme oluştu. "Kesin ağlıyordur, sürekli hareket halinde biridir. Fazla yaramaz da olabilir," dedi acıyla.

 

İzem yutkundu, gözlerini kaçırıp konuştu. "Hayır. Aramızda en sakini oydu, fazla ses çıkarmaz hatta ağlamazdı bile. Fazla uslu bir çocuktu ve bu herkesi şaşırttıyordu. Özelikle yurt müdürü," dedi ve hatırladığı kadınla birlikte yüzünü buruşturdu. O kadından nefret ederdi.

 

"Güzelim benim, küçük bebeğim," dedi Cihan acıyla fısıldadı. Asil ise gözlerini kısarak baktı Cihan'a.

 

"Cihan," dedi Asil.

 

"Yok, ben gidiyorum," dedi Cihan ayağa kalktı. İzem de onunla birlikte kalktı.

 

"Nereye," dedi İzem.

 

"Kardeşimin yanına," dediğinde Asil bıkkın bir soluk bıraktı. Cihan'ın kolundan tutup tekrar aynı yerine oturttu.

 

"Otur yerine, her şeyi daha çok batırırsın," dedi Cihan'ın yanına oturdu.

 

"Masal, benim kardeşim. Bunu bilmesi gerekiyor anlıyor musun savcı?" Dedi bağırarak.

 

Salonda oluşan sesle birlikte herkesin bakışları sesin geldiği yöne kaydı.

 

"Baba," dedi Cihan hızla yerinden kalktı.

 

"Ne dedin sen?" Dedi Levent yutkunarak.

 

Asil bıkkın bir soluk bıraktı. Her şey daha da karışıyordu ve bu onu fazla zorluyordu. Onu zorlayan şey ise sevdiği kadının yüzüne bakıp yalan söylemekti.

 

Ortada dolanan sırlar ve o sırların sevdiği kadınla ilgili olması... Bunları Masal'a söylememek onun için, Masal'a yalan söylemek gibiydi.

*

Sıkı sıkı tuttuğum eteğimi biraz daha sıktım. Ellerim heyecandan terliyordu. Derin bir nefes aldım ve sesli verdim. Asil ise gülerek bakıyordu bana. Yandan yüzüne baktım, gülümsüyordu.

 

"Asil," dedim sahte kızgınlıkla.

 

"Sevgilim," dedi keyifle.

 

"Gülüp durma ya!" Dedim fakat onun yüzündeki gülümseme genişledi.

 

"Tamam," dedi, yine keyifle.

 

"Saçlarımı açık mı bırakmalıyım, toplu hoş olmaz sanırım," dedim yine ve yine. Kaç defa dile getirdim bunu bilmiyorum ama Asil'in aldığı derin soluğu işittim.

 

"Masal, rahatla biraz. Çok güzel geçecek, inan bana ayrıca saçların çok güzel olmuş."

 

Bedenimi ona döndürdüm. "Olmuş mu?" Dedim hemen konuşarak. Gülerek kafasını salladı.

 

Asil'in ailesiyle tanışacağım gündü ve ben çok korkuyordum. Nasıl davranmam gerek hiç bilmiyordum ve ellerimin titremesi de hiç iyi durumda olmadığıma kanıttı. Bakışlarım cama kaydı, hava yavaş yavaş kararmaya başlamıştı. Dışarda kar yağıyordu, hava soğuktu.

 

Gülümsedim. Yeni insanlar tanımak ve bu insanların ise Asil'in ailesi olması benim için daha değerli oluyordu.

 

Kız kardeşini tanıyordum ve çok sevdiğim biri haline gelmişti bile. Anne ve babası, açıkçası beni sevmemelerinden korkuyordum. Bu korku da beni ele geçirmişti ve ellerim durmadan titriyordu.

 

"Masal." Asil'in sesiyle camda olan bakışlarım gözlerini buldu. "Sakin ol sevgilim," dedi eteğimi sıktığım elimi tuttu ve avuç içine hapseddi. "Yanında ben varım ve inan bana onlarda seni seviyorlar," dediğinde gülümsedim.

 

"Beni tanımadan nasıl sevebilirler ki?"

 

"Masal, sen bilmesen de yıllardır benimle yaşıyorsun." Gözleri kısa süre gözlerime kaydı. "Kalbimde, zihnimde, her yerde sen vardın. Seni anlatırdım onlara, saçlarını anlatırdım mesela. Gözlerini, yıldızlar kadar parlak gözlerini." Dediğinde gözlerim dolmuştu. Bakışlarımı cama çevirdim.

 

Birini sevmek benim için zor olmazdı fakat birinin beni bu şekilde sevmesi... Benim için çok güzel bir duyguydu. Birinin de beni sevmesi, çok farklı...

 

"Seni seviyorum güzelim," dedi Asil içten gelen sesiyle.

 

"Ben de," dedim ve gözlerimi tekrar yeşil gözlere çevirdim. "Ben de seni seviyorum."

 

Hayatımda tek o olsa yeterdi artık bana. Ondan önce insanların gitme fikri beni hep korkutuyordu fakat şimdi değil. Şimdi Asil vardı yanımda, yanlız değildim. Artık değildim.

 

Araba durdu. Asil, sessizce zaman tanıdı bana. Derin bir nefes aldım ve geldiğimiz eve baktım. Dışardan bakıldığı zaman bile sıcak bir ev olduğu anlaşılıyordu. "Gidelim," dedim tekrar sevdiğim yeşil gözlere baktım.

 

"Gidelim güzelim."

 

Arabadan indiğimizde Asil aldığımız tatlıları tutuyordu. Sağ elini elime attı ve birlikte yürümeye başladık. Koyu kahve kapının önüne geldiğimizde durduk. Derin bir nefes aldım.

 

"Hazır mısın güzelim?" Dedi Asil bana bakıyordu, kafamı hafif bir şekilde onun olduğu tarafa çevirdim. Gülümsedim.

 

Kafamı sağa sola olumlu anlamda salladım. "Hazırım," dedim gözlerine bakarak.

 

Hazırdım, sevdiğim adamı biraz daha tanımaya. Hazırdım, onunla her şeye... Hazırdım, hayatına bir adım daha yaklaşmaya.

🤎💚

Bitti...

23. Bölümü yazdığım gibi yayınlayacağım.

Bir sonraki bölümde görüşmek üzere, kendinize iyi baktı.

{ Instagram: karaelmas70}

​​​​

 

Bölüm : 24.02.2025 20:21 tarihinde eklendi
Okur Yorumları Yorum Ekle
Hikayeyi Paylaş
Loading...