
Merhabalar
Yeni bölüme hoş geldiniz
Gripin - Yanlışlığın çaresini bulmuşlar
Keyifli okumalar dilerim ✨
🤎💚
"Zile bas güzelim," dedi Asil gülerek.
Derin bir nefes aldım, elim zile doğru gitti ve zile bastığımda kalp atışlarım da hızlandı. Tekrar derin bir nefes aldım ve o an kapı açıldı. Asil'in bir eli belimdeydi, belimdeki elini çekti.
"Hoş geldin çocuklar," dedi karşımda, bize gülerek bakan kadın.
Uzun kahve saçları vardı, saçlarıyla hemen hemen aynı renkte olan kahve gözleri, beyaz teni... Çok güzel bir kadındı.
"Hoş bulduk anne," dedi Asil ve tekrar elini belime attı. "Masal, annem Elif," dediğinde Asil'in annesi, Asil'in söylediğine takılmadı. Elini koluma sardı ve içeri doğru götürdü.
"Elif ben kızın," dedi gülerek. "İstersen abla de istersen anne. Ne istersen söyleyebilirsin bana Masal," dedi gülmeye devam etti. Asil arkamızda kalmıştı.
"Elif abla desem?" Diye yine de sordum. Anne kelimesi hayatım boyunca kullandığım bir kelime değildi ve bunu söylemek benim için fazlaydı.
"Tabii, istediğini şekilde seslene bilirsin kızım," dedi içten bir sesle ve yürümeye devam ettik fakat Asil'in sesiyle durmak zorunda kaldık.
"Beni bu kadar çabuk unutmanız, kırdı biraz," dedi bize doğru yürüdü, yanımızdan geçip içeri girdi. Güldük.
Salon diye tahmin ettiğim yere doğru yürüdük. Ev, tahmin ettiğim gibi, sıcacıktı.
"Seni, uzun zamandır merak ediyordum. Sonunda tanıştık," dedi salona girdik. Sade ve şık bir salondu. Beyaz ve gri güzel kullanılmıştı. Cevap vermek için dudaklarımı araladım, duyduğum sesle susmak zorunda kaldım.
"Hoş geldiniz, çocuklar," dedi Asil'in babası olduğunu tahmin ettiğim adam. Ayağa kalktı ve Asil'e sarıldı.
Asil babasına benziyordu. Babasına baktığım zaman, Asil'in yıllar sonraki halini görmüş gibiydim. Adam bize doğru döndü, gülerek baktı yüzüme. Adımlarımızı onun bulunduğu tarafa doğru attık. "Engin ben, Asil'in babasıyım," dedi gülerek elini uzattı.
Elimi uzatıp tuttum elini. "Masal efendim," dediğimde, yalandan kaşlarını çattı ve konuştu.
"Efendim yok. Bana farklı bir şekilde seslen, lütfen," dediğinde kafamı salladım.
Bu kadar içten ve güler yüzlü insanlar beklemiyordum. Gerçi kötü insanlar da beklemiyordum. Asil'i yetiştiren insanlar ne kadar kötü olabilir ki?
Abi demek fazla saçma geliyordu bana ve ben de, "Peki, Engin amca," dediğimde gülümsedi.
"Zamanla baba da dersin." Bunu Asil'e bakarak söylemişti. Asil ise gülerek bakıyordu babasına. Engin amcanın ne demek istediğini anlamıştım fakat çok kurcalamadım ve sustum.
"Harika yemekler yaptım sizin için, masaya geçelim mi? Açsınız şimdi," dedi Elif abla gülerek.
"Sabahtan beri uğraşıyor siz geleceksiniz diye," dedi Engin amca, elini karısının beline attı, gülerek baktı Elif ablaya. Gözlerinden bile anlamıştım ne kadar çok sevdiğini. Karşımdaki manzaraya gülerek baktım. "Karımı özledim sizin yüzünüzden," dediğinde yediği dirsek darbesiyle susmak zorunda kaldı.
"Yengeciğim," diye bağıran sese döndüm. "O büyük gün bu gün mü?" Dedi Dolunay bir anda boynuma sarıldı. "Seni ne kadar çok burada görmeyi istediğimden haberin var mı yengeciğim," dedi ve sıkı sarıldı. Ellerimi beline koydum. "Ataman ailesinin yeni üyesi ve yakında gelecek olan on iki üyesi," dediğinde bakmadım.
"Ne?" Dedim bir anda çıkan sesimle.
"Abimin on iki çocuk hayali kurduğu kişisin sen yengeciğim." Dediğinde kaşlarım havalandı ve bir anda yüksek sesle konuşmak zorunda kaldım.
"Ne!"
"Bunu söylememem gerek, üzgünüm abiciğim," dedi ve gülerek baktı yüzüme.
"Geri çekil Dolunay," dedi Asil, beni kardeşinden çekti. Kaşlarını çatmıştı.
"Ay, tamam." Dolunay gözlerini üzerime çevirdi. "Sana abimin fazla kıskanç olduğunu söylemiş miydim? Söylemiştim," dedi sorduğu soruyu kendi cevap verdi. Fakat benim aklım başka yerdeydi. On iki çocuk ne ya!
"Dolunay," dedi Asil uyarır gibi konuştu. Kafamı sağa sola salladım. Gülerek baktım iki kardeşe. Aralarındaki bağ çok kuvvetliydi. Bunu tüm benliğimle hissediyordum.
"Hadi çocuklar," dedi Elif abla, bana doğru yürüdü ve kolunu koluma doladı. Birlikte masaya doğru yürüdük.
Masayı görünce kaşlarım havalandı. Göz doyuran bir masaydı. Elif abla beni oturacağım sandalyeye doğru götürdü, Asil hemen yanıma geldi. Baş köşede Engin amca, hemen sağında Elif abla solunda ise Asil oturuyordu. Ben Asil'in yanında oturuyordum ve karşımda da Dolunay vardı.
Yemeğe başladığımızda, Elif ablanın sürekli beğendiniz mi, sorularına maruz kalıyordum. Hepimiz bir ağızda beğendik dediğimizde ise gülerek önüne dönüyordu.
"Ne okudun sen Masal," dedi Engin amca gülerek. Asil'in eli bacağımı bulduğunda ona baktım fakat hemen toparlanıp Engin amcaya baktım.
"Liseyi açıktan bitirdim, sonra okula gitmedim," dedim içten bir gülümsemeyle.
Asil yüzüne küçük bir gülümseme kondurdu. "Ama bu sene sınava girecek. Ve baba, bizden," dediğinde, anlamadım. Bizden ne anlama geliyor onların arasında, bilmiyorum fakat Engin amcanın yüzünde büyük bir gülümseme oluştu.
"Öyle mi?"
"Öyle. Kendisi gelecekteki rakibim," dedi Asil eğlenir bir ses tonuyla.
"Ah, Masal! Sen de mi hukuk istiyorsun," dedi Dolunay isyankar çıkan sesiyle konuştu. "Ailemiz de farklı meslek dallarına yönelecek bir yok mu?" Dedi bunu kendi kendine söyler gibiydi. Ne okuduğu hakkında bir fikrim yoktu.
"Ben varım ya kızım," dedi Elif abla gülerek. "Nasıl buldunuz yemekleri?" Dedi tekrar konuşarak.
"Çok güzel annem, gerçekten çok güzle olmuş ve lütfen artık bu soruyu sorma," dedi Dolunay yalvarır bir ses tonuyla konuştu.
"Okul konusunda kararsız kalır ya da aklın karışırsa bana gel kızım. Sana her konuda yardım ederim," dedi Engin amca. Kafamı salladım.
Asil kulağıma doğru eğildi ve konuştu. "Emekli Hakim," dediğinde gözlerim Asil'e kaydı fakat yaptığım hareketin ne kadar yanlış olduğunu yüzüne baktığımda anladım. Bu kadar yakınımda olması, hele ki ailesi varken... Kafamı hızlı bir şekilde önümdeki tabağa çevirdim. Asil'in güldüğünü hissettiğimde, ona tekrar bakmadım.
Yemek bol sohbetli geçmişti. Elif ablanın kısa soruları, Dolunay'ın enerjik sesi ve tabii Engin amca gülerek bizi dinlemeyele geçmişti.
Aile nedir bilmem fakat bu aileyi gördükten sonra böyle bir şey olduğunu tahmin ediyordum. Sıcak ve güzel hissettiren aile. İçimi ısıtan güzel aile.
Yemekten sonra salona geçmiştik. Elimde tuttuğum kahveyi sehpaya bıraktım, geriye doğru yaslandım ve dönen sohbeti dinledim. "Sonra Asil ağlayarak yanıma koştu," dedi Elif abla gülerek.
Asil'in çocukluğuyla ilgili şeyler duymak beni fazla keyiflendirmişti fakat Asil pek de mutlu değil gibiydi çocukluğu hakkında konuşulmaya.
"Neden peki? Neden ağladı," dedim merakla sordum.
"Çünkü arabası siyah olduğu için," dedi Dolunay gülerek.
"Dolunay, gerisini devam ettirme," dedi Asil yanımda huysuz bir şekilde oturmuştu.
"Ne ya! Asıl eğlence sonrası zaten," dediğinde Elif abla tamamlamıştı gerisini.
"Çünkü arabasını pembe istiyordu ve biz o renkte araba bulamamıştık."
"Annem de arabayı pembeye boyamış," dedi Dolunay kahkaha attı. "Ah, o zamanlarda dünyada olmak vardı fakat ben daha doğmamıştım. Varlığım bile bilinmiyordu."
"Çok eğleniyorsunuz," dedi Asil ayağa kalktı. "Babamın yanına gidiyorum," dedi annesine baktı, bakışları bana döndüğünde eğildi ve saçlarıma küçük bir öpücük bıraktı. "Birazdan gelirim güzelim," dediğinde kafamı sallamakla yetindim. Annesinin yanında bu kadar rahat davranması beni utandırıyordu.
Asil gittiğinde Bakışlarım önüme döndü ve Dolunay'ın sırıtarak bana baktığını gördüm.
"Ben," dedim fakat beni susturdu Dolunay.
"Utanma yengeciğim," dedi yüzünde büyük bir gülümsemeyle. "Ama ne güzel yakışıyorlar değil mi anne?"
"Öyle. Gelinim çok güzel," dedi Elif abla, bakışlarımı kaçırdım. Tamam, beni böyle sevmeleri hoşuma gitmişti. "Kahve yapıp geliyorum ben."
"Ben yapabilirim," dedim ayağa kalkacaktım ki Elif abla eliyle durdurdu beni.
"Ben yaparım kızım, siz oturun," dedi ve mutfağa doğru yürüdü.
"Bugün kimseyi mutfağa sokmaz annem," dedi Dolunay ve benim oturduğum koltuğa doğru gelip oturdu. "Nasılsın Masal? Son olanlardan sonra hiç konuşmadık."
"İyiyim," dediğinde zil sesi eve dolmuştu.
Dolunay kaşlarını çattı ve ayağa kalktı. "Kim ki bu saate?" Dedi, ben de oturduğum yerden kalktım. "Kapıya bakıp hemen geliyorum ben," dedi ve yanımdan ayrıldı. Derin bir nefes aldım ve tekrar yerime oturdum.
Kısa süre sonra Dolunay salona girdiğinde arkasında fark ettiğim insanlarla kaşlarım havalandı. Levent Bey ve Cihan.
Bu ikili nasıl yan yana bilmiyordum.
"İyi geceler," dedi Cihan gergin bir sesle. "Savcım nerede," dedi gözleri etrafta gezindi. Bana bakmıyordu, bu fazla tuhaftı.
"Yukarda o Cihan abi," dedi Dolunay gülerek.
Ben ise hiçbir şey anlamamış bir şekilde onlar bakıyordum. Aralarında nasıl bir bağ vardı çözmüş değilim.
"Masal," dedi Levent Bey gözlerini geldiğinde beri gözlerimden ayırmamıştı. "Seni burada görmeyi beklemiyordum," dedi fakat sesi onu ele veriyordu. Beni burada bekliyordu, bunu da çok açık bir şekilde gösteriyordu.
Tam cevap verecektim ki Asil'in hızlı ve sert adımlarla merdivenlerden indiğini gördüm, hemen arkasında Engin amca da geldi.
"Levent Bey, gecenin bu saatinde burada ne işiniz var," dedi sert bir sesle. Yanıma geldi, elini belime attı.
Levent Beyin gözleri Asil'in belimdeki eline kaydı fakat çok uzun sürmedi ve Asil'e kaydı. "İş dışındayız Asil."
"Hoş geldiniz," dedi Engin amca gülerek. "Ayakta durmayın oturun," dedi gülerek kendi yerine geçip oturdu.
Hepimiz yerlerimize geçtik. Yine Asil'in yanında oturmuştum. Levent Bey de tam karşımda, Cihan'la yan yana oturmuştu.
"İyi misin kızım?" Dedi Levent Bey. Gözlerine baktığımda, gözlerinde hissetigim duygularla yutkundum. Farklı bakıyordu.
"İyiyim Levent Bey, siz nasılsınız?" dedim yine de gülerek. Asil'in derin bir nefes aldığını işittim.
"İyi olmana sevindim ve ben de iyiyim," dedi gülerek. Cihan ise ilk defa suskun ve yerinde oturuyordu. Bu da dikkatimi çeken ayrı bir konuydu.
"İşler nasıl gidiyor Levent," dedi Engin amca.
"İyi, her şey olması gerektiği gibi," dedi kısa bir süre Asil'e baktı.
"Hoş geldiniz," diye salondan sesi duyuldu Elif ablanın. "Ben de kahve yapmıştım, sesinizi duydum ve size de yaptım."
"Teşekkür ederiz Elif abla," dedi Cihan kahvesini aldığında. Elif abla da yerine oturduğunda, salonda derin bir sesizlik oluştu.
Levent Beyin bakışları, geldiğinden beri üzerimdeydi ve bu çok rahatsız ediciydi. Bana bir şey mi söylemek istiyordu?
Dayanamayıp konuştum. "Levent Bey," dediğimde gözleri üzerimde olsa bile irkilip kendine geldi.
"Efendim, kızım." Dedi tekrar.
"Bir sorun mu var? Bana bir şey mi söylemek istiyorsunuz," dediğimde yutkundu.
"Evet," dedi herkesin meraklı bakışları Levent beyi buldu fakat Cihan ve Asil diken üzerinde oturuyor gibiydi.
"Hadi baba, biz yukarı çıkalım," dedi Cihan bir anda oturduğu yerden kalktı.
Baba. Levent Bey, Cihan'ın babası mıydı?
Evet, çalışma odasına gidelim. Benim de sizinle konuşmak istediğim bir konu var zaten," dedi Engin amca ayağa kalktı.
Onunla birlikte, Levent Bey, Cihan ve Asil de oturduğu yerden kalktı. Asil, saçlarıma küçük bir öpücük bıraktı ve onlarla birlikte yukarı çıktılar.
Ortamda yayılan gerginlik, onların gitmesiyle bitmişti, çünkü Dolunay'ın neşeli sesi duyulmuştu.
"Onları boş verelim. Yine iş konuşacaklar, başka yaptıkları bir şey yok zaten," dediğinde Elif abla yalandan kızar gibi baktı Dolunay'a fakat bu bakışlar onun umrunda olmadı ve Dolunay az önce Asil'in oturduğu yere oturdu. "Hafta sonu gezelim mi? Bildiğim çok güzel yerler var, gideriz ve eğleniriz," dedi yüzüme heyecanla baktı.
En son birlikte çıktığımız günü düşündüm ve onun teklifinin pek iyi olduğuna emin değildim. "Aslında," dediğim gibi konuşmamı böldü ve elimi tutup, konuşmaya başladı.
"Lütfen, hemen hayır deme. Hem annem de bizimle gelir," dedi bu sefer yalvaran bakışlarını annesinin üzerine dikti.
Elif abla, kahvesinden bir yudum içti ve bardağı sehpaya bıraktı. Yüzünde, geldiğimden beri duran sıcak gülümsemeyle baktı bize. "Olabilir, hafta sonu işim yok. Hem ben varken Dolunay'ın olay çıkarma olasılığı sıfır," dediğinde Dolunay göz devirdi. Bakışları tekrar beni buldu.
"Ne dersin Masal. Bizim için de güzel olur, kafamız dağılır biraz."
Derin bir nefes aldım ve kafamı olumlu anlamda salladım. "Peki, hafta sonu benim de işim yok zaten," dediğimde gülerek sarıldı bana.
Gerisi ise uzun ve keyifli bir sohbetti Dolunay'ın ve Asil'in çocukluk anıları ve bol kahkaha. En son mutfağa geçmiştik. Elif abla yaptığı kahveleri tepsiye koydu ve tepsiyi aldı. "Ben kahveleri götürüp geliyorum kızlarım," dediğinde oturduğum yerden kalktım ve yanına doğru adımladım.
"Çok yoruldun Elif abla, ben götürürüm kahveleri," dedim, tepsiyi elinden dikkatlice aldım.
"Sizin için değer ve ben götürürüm," dediğinde güldüm.
"Yaptığın her şey için teşekkürler, çok güzeldi," dedim gülerek. "Kahveleri de ben götüreyim," dedim, zor da olsa ikna ettim ve mutfaktan çıktım. Adımlarım merdivenlere yöneldi, dikkatli bir şekilde çıktım basamaklardan. Elif ablanın söylediği odanın kapısını önüne geldiğimde içerden yüksek çıkan sesleri duydum.
Adımlarım durdu.
"Bu yaptığınız doğru değil, Levent Bey," dedi Asil, yüksek ve sert çıkan bir sesle konuştu. Ses tonu fazla baskın çıkmıştı.
"Doğru olan ne kaldı ki Asil," dedi Levet Bey durgun bir sesle. Asil'in sert çıkan sesine karşı, Levent Beyin sesi fazla durgun ve üzgün çıkıyordu. "Öğrendiğim şeylerin ağırlığının farkında mısın sen," dedi yine aynı ses tonuyla.
"Baba," dedi Cihan, ayni ses tonu onda da çıkıyordu. Sesinde acıyı duyabiliyordum.
"Bunları duymak onun için de zor olacak Levent," dedi Engin amca ve devam etti. "Onun da duygularını göz önünde tutmamız gerek."
Onları dinlemem doğru değildi fakat engel olamıyordum kendime.
"Ben ne yapayım, sen söyle Engin. Kızım varmış, benim kızım varmış ve benim bundan haberim bile yokmuş," dedi bir şeylerin düşme sesini duydum. Kaşlarımı çattım ve dinlemeye devam ettim.
"Levent," dedi Engin amca hafif yüksek çıkan bir sesle.
"Ulan, ben o kadını sevmek dışında ne yaptım da bana bunları yaptı. Ben mi yanlışım, ben mi kötüydüm de bunları bana hak gördü," dedi yüksek çıkan bir sesle.
"Levent Bey," dedi Asil, resmi bir dille konuşmaya devam ediyordu.
"Kaç yıl oldu lan! Kaç yıl geçti, bizsiz kaç yıl geçirdi. Neler yaşadı, neler yaptı hiçbir şey bilmiyorum. Ben kızım hakkında hiçbir şey bilmiyorum," dedi tekrar yüksek sesle bağırdı, fakat sesi titriyordu.
"Baba, yapma artık bunu." Dedi Cihan üzgün bir sesle konuştu.
"Kız kardeşin var senin de Cihan. Senin kardeşin, benim de kızım. Benim kızım," dedi acıyla fısıldadı.
"Tamam, biraz sakin olun," dedi Engin amca.
"Kızım hemen aşağıda Engin. Kızım iki adımlık yakınımda fakat çok uzak. Babasını bilmiyor Masal. Benim kızım babasını bilmiyor," dediğinde elimde tuttuğum tepsiyi daha sıkı kavradım.
Titreyen ellerimi bu şekilde gizledim. Tepsinin düşmesine bu şekilde engel olmuştum.
Duyduğum şey ise hâlâ kulağımda çınlıyordu, kapıyı dinlemek doğru bir karar değildi. Bunu çok geç anlamıştım. Yutkundum, boğazımda oluşan engel buna izin vermedi, sesleri tekrar duydum.
"Levent Bey, böyle yaparak bir yere varamazsınız," dedi Asil sert bir sesle konuşmaya devam ediyordu. Günlerdir oluşan gerginliğinin sebebinin şimdi anlamıştım. "Böyle yaparak Masal'ı da üzeceksiniz, ben buna izin vermem," dedi aynı şekilde devam etti.
Konuşmaya devam ettiler, odanın kapısında sessiz adımlarla uzaklaştım. Merdivenlere doğru yürüdüm ve oturdum. Elimdeki tepsiyi bacaklarımın üzerine koydum, kahveler çoktan soğumuştu fakat umrumda olmadı. Gözlerimin dolduğunu hissettim. Bakışlarımı yukarıya doğru çevirdim ve gözlerimi kırpıştırdım.
Ağlamak istemiyorum. Burada ağlamak istemiyordum.
Derin bir nefes aldım ve tekrar ayağa kalktım. Kalktığım gibi de elimdeki tepsi yeri boylamıştı. Gözlerimi kapattım, bir süre öyle durdum fakat Asil'in sesiyle kendime geldim, yere doğru eğildim.
"Masal," dedi koşar adım yanıma geldi.
Elimi kırılmış fincana attım. "Üzgünüm, bir anda elimden kaydı," dediğimde Asil elimi nazik bir şekilde tuttu ve beni ayağa kaldırdı.
"Sorun değil güzelim, temizleriz birazdan. Sana bir şey oldu mu?" Dediğinde kafamı olumsuz anlamda iki yana salladım. Derin bir nefes aldı ve beni göğsüne çekti.
"Ne oldu?" Endişeli sesiyle konuşan Elif ablayı duydum.
"Sorun yok, şunları toplar misin Dolunay," dedi Asil, eli saçlarımı buldu. Gözlerimi kapatım ve bana iyi gelen bedene daha sıkı sarıldım.
"Tamam abi," dedi Dolunay, adım seslerinden gittiğini anlamıştım.
"Beni evime bırakır mısın Asil?" Dedim fısıltıyla konuştum. Fazla konuşursam sesim titreyecekti ve ben bunu istemiyordum.
Derin bir nefes aldı, göğüs kafesi de inip kalktı. Bir eli hâlâ saçımdaydı. "Götürürüm güzelim," dedi benim duyacağım ses tonuyla konuştum. "Götürürüm."
"İyi misin Masal?" Duyduğum sesle gözlerimi sıkı sıkı kapattım.
Gitmek istiyordum, buradan gitmek istiyorum.
"İyi, ben Masal'ı eve bırakıp geleceğim. Bir yere giymeyin," dediğinde Elif ablanın sesini tekrar duydum.
"Ama oğlum," dediğinde Asil, konuşarak annesini susturdu.
"Şimdi değil annem, ben gelince konuşuruz," dedi Asil.
Evden çıkıp, arabaya nasıl geldiğimizi anlamamıştım. Elif abla ve Dolunay'la kısa bir sarılmadan sonra çıkmıştık evden.
Arabada verin bir sessizlik vardı, Asil konuşmadı, ben konuşmadım. Zaten konuşacak kadar güçlü hissetmiyordum kendimi. Duyduğum şeyler beni neden bu kadar çok yıkmıştı ki? Ben o kadar şey yaşadım fakat neden bu duyduklarım beni bu kadar sarstı? Neden?
Bir ailemin var olduğu ve yaşıyor ihtimali her zaman vardı aklımda.
Aile...
Hiç bilmediğim şeydi bu, Asil hayatıma girdiğinde öğrenmiştim. Benim için ev de aile de oydu. Hissetmediğim tüm duyguları öğretti ve bunun içinde aile olmak, aile kurmak da vardı.
"Masal," Asil'in sesiyle irkilip kendime geldim. Bakışlarım sevdiğim gözlerine kaydı. "Geldik," dediğinde camdan dışarı baktım.
"Ne zaman geldik," dedim kaşlarımı çattım. Kendimi bu kadar kapatmış olamazdım değil mi?
"Yaklaşık yarım saattir," dediğinde gözlerim kocaman açıldı.
"Ne!"
Asil, emniyet kemerini açmış ve bedenini bana doğru çevirmişti. "Bizi dinlediğini biliyorum," dediğinde gözlerimi kaçırdım. Nasıl bildiğini bilmiyorum fakat ilgilenmiyordum da.
"Konuşmak istemiyorum," dedim net bir sesle. Bugün konuşmak istemiyordum, sadece odama gidip uyumak istiyordum. Sadece uyumak.
"Tamam, seni zorlayacak değilim," dedi elimi tuttu ve dudağına doğru götürdü. Küçük bir öpücük bıraktı, elimi elleri arasından bırakmadı, daha sıkı tuttu. "Saat kaç olursa olsun Masal, beni aradığın gibi yanına gelirim. Kötüyüm deme, sana ihtiyacım var da deme, suskunluğun bile yeter bana, hemen gelirim."
Gözlerine baktım, kafamı sallamakla yetindim. Emniyet kemerini çıkarıp indim arabadan, tekrar bakmadım ona. Bakarsam ağlardım çünkü.
Ağlamak istemiyorum.
Apartmanın siyah demir kapısına geldim, içeri girdim. Araba sesi hâlâ yoktu, bu da Asil'in gitmediğini ve benim eve girmemi beklediğini gösteriyordu.
Bildiği şeyleri sakladı diye ona kızmam gerekiyor mu? Kavga etmem? Küsmem? Hiç birini yapmak istemiyordum.
Kapıyı açıp eve girdiğimde, gördüğüm kişiyle kaşlarımı çattım. Gece yarısını çoktan geçmiştik ve Ezgi bu saate uyanıktı. Beni gördü.
"Masal," dediğinde kaşlarımı çattım. "Ben de seni bekliyordum."
"Neden? Neden beni bekliyorsun ki? Bir sorun mu var, İnci'ye mi bir şey oldu?" Bir anda paniklemiştim.
"Hayır, bir şey olmadı merak etme. İnci, senin odanda uyuyor," dediğinde tuttuğum nefesi bıraktım.
"Sorun ne o zaman? Beni niye bekliyorsun?"
"Ben," dedi elini yeni fark ettiğim valize attı. "Gidiyorum," dediğinde anlamsız bir yüz ifadesiyle baktım ona.
"Ne gitmesi? Ne saçmalıyorsun sen."
"Gitmek istiyorum, artık bu şekilde yaşamak istemiyorum. Yeni bir hayat kurmak istiyorum, artık bir işe yaramak istiyorum," dediğinde kaşlarım havalandı.
"İnci," dedim fakat sözümü kesti ve devam etti.
"İnci senin yanında mutlu. Seni seviyor, senin yanında..." Sert bir sesle susturdum onu.
"Ne saçmalıyorsun sen Ezgi! Aklını mı kaçırdın sen! Ne dediğinin bile farkında değilsin sen," dedim fakat umrunda olmadı, gözlerini kaçırdı.
"Benim de bir hayatım var, İnci'ye bu zamana kadar baktım ama ben artık yapamıyorum. Anla beni, bunaldım artık," dedi, titreyen sesiyle konuşmuştu fakat bu umrumda olmadı.
"Sana anne diyor İnci. Onu bırakırsan, seni yurda bırakanlardan ne farkın kalır ki Ezgi," dediğimde kaşlarını çatarak baktı yüzüme.
"Yanında sen olursan beni aramaz," dediğinde güldüm.
"Bencillik." İki adımla yanına yaklaştım. "Salak olduğumu falan düşünüyorsun fakat ben her şeyin farkındayım. Işık'ın yanında olma sebebin Arda'ydı. Onu seviyordun, onu sevdiğin için de Işık'ın yanında olmak istedin." İnkar etmedi ve gözlerime bakmaya devam etti, gözleri dolmuştu. Susmadım, devam ettim. "Şimdi git nereye gitmek istiyorsan fakat unutma bu gidişinin geri dönüşü olmaz Ezgi. Seni asla affetmem," dedim ve aramıza oluşan bir adımlık mesafeyi de kapattım. "Kendim için değil. Şimdi git ve bir daha asla gelme, gelsen bile sana yardım etmem. Tekrar affetmem." Dedim ve yanından geçip odama doğru yürüdüm.
"Benim de bir hayatım olsun istiyorum. Mutlu olmak istiyorum, böyle yaşamak istemiyorum," dedi fakat umrumda olmadı, odaya girdiğim gibi de gözlerim yatakta uyuyan İnci'ye kaydı.
Hiçbir şeyden haberi yoktu ve masum bir şekilde uyuyordu.
Gözümden akan bir damla yaşa dokunmadım. Dudaklarımı birbirine bastırdım, ses çıkarmamaya çalışarak yatağa doğru yürüdüm ve yatağın yanında yere oturdum. "Böyle şeyleri yaşamanı istemezdim, İnci. Bizimle aynı şeyleri yaşamanı," dedim gözlerimden akan yaşlar umrumda olmadı, silmedim. Bugün olanlar fazla gelmeye başlamıştı. Yorgun hissediyordum.
Elim telefonuma gitti ve bulduğum isme tıkladım. Telefonu kulağıma doğru götürdüm.
"Güzelim," dedi sevdiğim adam. Sesi, daha fazla ağlamama sebep oldu. Belki de hayatımda ilk defa bir insana ihtiyaç duyuyordum. "Masal, kapıyı aç," dedi yumuşacık çıkan sesiyle konuştu.
Ayağa kalktım. Ezgi umarım gitmiştir. Onunla bir kez daha karşılaşmak istemiyordum, onu artık görmek istemiyordum.
Oturduğum yerden kalktım ve kapıya doğru yürüdüm. Odamın kapısını açtım. Koridora çıkıp dış kapıya doğru yürüdüm. Kapıyı açtığım gibi de Asil'i gördüm. Hızlı bir hamleyle sarıldım ona.
"Nasıl bu kadar hızlı gelebildin?" Dedim berbat çıkan sesimle.
"Hiç gitmedim, bana ihtiyacın vardı ve ben bunu bildiğim için gitmedim," dediğinde gözyaşlarıma rağmen güldüm. Ona gerçekten de ihtiyacım vardı.
"Seni seviyorum Asil. Herkes gitse de sen gitme, yanımda kal," dedim ağlamaya devam ederken.
"Asla, asla gitmem. Seni asla bırakmam güzelim," dedi saçlarımı okşadı.
Benim için sadece o vardı. Kimin gittiği ya da kimin kaldığım umrumda değildi. Sadece o kalsa yeter. Sadece Asil.
Onun varlığı bana yeterdi...
💚🤎
Bitti...
Bir sonraki bölümde görüşmek üzere..
{Instagram: karaelmas70}
| Okur Yorumları | Yorum Ekle |