24. Bölüm

24. BÖLÜM

Yeşim K.
karaelmas_

Merhabalar

Yeni bölüme hoş geldiniz

Kaan Boşnak - Bırakma Kendini

Keyifli okumalar ✨

 

🤎💚

Derin bir nefes aldığında, burnuna dolan kokuyla gülümsedi. Sevdiği kadının kokusu. Burnunu biraz daha saçlarına doğru gömdü, küçük bir öpücük bıraktı saçlarına.

 

"Hep yanında olacağım sevgilim," dedi saçlarını okşamaya devam etti. Gözlerini kapatıp tekrar açtı, derin bir soluk daha çekti içine ve uzandığı kanepeden sakin bir şekilde kalktı. Sevdiği kadına baktı, üzerindeki yorganı biraz daha yukarı çekti.

 

"Masal abla," Asil duyduğu sesle hemen kapıya döndü. Karşısında, uykulu gözlerle duran İnci'yi gördü. Gülümsedi.

 

"İnci," dedi.

 

"Asil abi," dedi İnci, uykulu gözleri kocaman açıldı. Asil'e doğru yürüdü. Bakışları, uyuyan Masal'a kaydı. "Masal abla neden burada uyuyor?" Dediğinde Asil güldü.

 

"Sen neden uyandın?" Dedi yumuşak bir sesle. Konuyu hemen değiştirmişti.

 

"Ben, susadım." Dedi bakışlarını kaçırdı. Kartopu, İnci'nin ayaklarının dibinde dolanıyordu. Asil, kartopunu eline adı ve göğsüne yasladı. Ayağa kalktı, elini İnci'ye uzattı.

 

"Hadi bakalım prenses, sana suyu biz vereceğiz," dediğinde İnci kıkırdadı ve hemen ona uzanan eli küçük elleriyle tuttu.

 

Mutfağa doğru yürüdüler, Asil su bardağını bulup İnci'ye suyu doldurdu ve İnci'ye uzattı. İnci suyu içtiğinde, bardağı tekrar Asil'e uzattı. "Teşekkür ederim," dediğinde güldü Asil. "Masal abla neden orada uyudu?" Diye sordu İnci tekrar.

 

"Seni rahatsız etmek istemedi ve sanırım biraz yorgundu, oturduğu gibi de hemen uyudu," dediğinde güldü İnci.

 

"Ben de uyumaya gidiyorum," dediğinde mutfakta başka bir ses duyuldu.

 

"İnci," dedi Masal panikle içeri girdiğinde derin bir nefes aldı ve İnci'ye doğru hızlı adımlarla yürüdü. Küçük bedeni hızla kendine doğru çekti ve sarıldı. "Neden uyandığında yanıma gelmedin," dedi, Asil'i fark etmemişti. Gördüğü kabusun etkisinedeydi.

 

"Uyandığımda yanına geldim ama Asil abi vardı ve seni uyandırmak istemedim." Dedi İnci.

 

Masal, sıkı sıkı tuttuğu küçük bedeni bıraktı ve bakışları dakikalar sonra kesişti sevdiği adamla.

 

"Ben," dedi yutkunarak.

 

Asil, anlamıştı. "Hadi bakalım küçük hanım, uykun açılmadan doğru yatağa," dedi gülerek.

 

"Tamam, iyi geceler size."

 

"Yardım etmemi ister misin?" Dedi Asil gülerek. Kucağında duran kartopunu İnci'nin kucağına bıraktı.

 

"Hayır," dediğinde Asil kafasını salladı. İnci, Masal'ın yanağına küçük bir öpücük bırakarak çıktı mutfaktan.

 

Masal, ayağa kalktı ellerini saçlarına geçirdiğinde beline dolanan kolla güldü. Asil, Masal'ı biraz daha kendisine çekti. "İyi misin güzelim?" Dedi saçlarına küçük bir öpücük bıraktı.

 

"Asil," dedi Masal titreyen sesiyle. Ne çok ağlamıştı bugün, oysa ki bu kadar ağlamazdı o. Buna vakti bile olmazdı.

 

"Sevgilim."

 

"Gitti, tekrar aynı şeyi yaptı ve gitti." Dediğinde Asil kaşlarını çattı, anlamamıştı.

 

"Kim gitti," dediğinde Masal yutkundu fakat boğazında oluşan yumru ona zorluk çıkardı.

 

"Ezgi." Dediğinde Asil'in kaşları havalandı. "Tekrar gitti fakat bu sefer farklı." Kafasını geriye yatırdı ve sevdiği yeşil gözlere baktı. "Bu sefer İnci var ve ben bunu ona nasıl söyleyeceğimi bilmiyorum. Ona ne söylemem gerek?" Dedi ve iki adım geri çekildi. "Bunu yapamam, ben bunu asla yapamam." Dediğinde Asil, tekrar elini atıp sevdiği kadını göğsüne çekti. Onun bu kadar kötü olması hiç hoşuna gitmemişti.

 

"Tamam, önce sakin ol." Elini saçlarına götürdü ve nazik hareketlerle okşamaya başladı. "Ben halledeceğim," dedi Asil biraz daha çekti Masal'ı kendisine.

 

"Nasıl? Nasıl yapacaksın," dedi, sağ gözünden akan yaş Asil'in gömleğini düştü. "Yıkılır. İnci, daha çok küçük ve Ezgi'ye anne diyor Asil. Nasıl onun gittiğini söylerim ona," dedi Masal.

 

"Yardım alırız. Yardım alarak anlatırız ona her şeyi. Şimdi dinlen biraz, kendini bu kadar yıpratma." Dedi geri çekildi ve Masal'ın yüzünü avuçlarının içine aldı. "Sen iyi ol ki, İnci de iyi olsun. Hadi, biraz daha uyu," dediğinde gülümsedi Masal.

 

"Sen peki, sen ne yapacaksın." Dediğinde Asil Masal'ın yanağına küçük bir öpücük bıraktı ve geri çekildi.

 

"Sabah olmak üzere, eve gidip üzerimi değiştirip adliyeye geçmem lazım."

 

Masal, gözlerini kıstı. "Benim yüzümden hiç uyuyamadın," dedi gözlerini kaçırdı.

 

"Yanında kısa bir süre uyudum, merak etme sen beni. Hadi," dedi elini tutup odaya doğru yürüdü.

 

Kapıyı açıp içeri girdiklerinde yatakta uyuyan İnci'yi rahatsız etmeden yavaş adımlarla yatağa doğru yürüdüler. Masal, yatağa girdiğinde, Asil, üzerini örtüp saçlarına küçük bir öpücük bıraktı ve İnci'nin saçlarına da küçük bir öpücük bırakıp geri çekildi.

 

"Gün içinde yanına geleceğim güzelim. İyi uykular," dediğinde Masal kafasını salladı.

 

Asil, son kez baktı onlara ve kapıya doğru yürüdü. Evden çıkıp arabasına doğru yürüdüğünde telefonu çalmıştı. Arabaya binip bıkkın bir soluk bıraktı. Arayan kişiye baktığında yüzünü buruşturdu.

 

"Söyle Cihan," dedi arabayı çalıştırıp evine sürdü.

 

"Niye cevap vermiyorsun lan! Bu kaçıncı aramam," dedi sert bir sesle Cihan.

 

"Cihan, kısa kes. Ne söyleyeceksen söyle, kapatacağım," dedi Asil umursamaz bir sesle. Hızını biraz daha arttırdı.

 

"Masal nasıl? Neden öyle apar topar çıktınız evden?" Dedi Cihan yutkundu.

 

"Masal her şeyi biliyor Cihan," dedi Asil arabayı durdurdu. Bakışları evine kaydı.

 

"Ne demek biliyor! Nasıl biliyor!" Dedi Cihan yüksek çıkan sesiyle konuştu. "Asil, susma cevap ver bana!"

 

Asil, derin bir nefes alıp verdi. "Sonra Cihan, sonra. Sakın Masal'ın yanına gitme, kötü zaten senin yüzünden daha kötü olmasın Cihan." Dedi Asil sert bir dille konuşmuştu.

 

"Bundan sana ne savcı!" Dedi Cihan.

 

"Cihan, seninle kötü olmayalım Cihan. Şimdi kapatmam gerek, işim var," dedi ve Cihan'ın cevap vermesini beklemeden kapattı telefonu.

 

Arabadan inip eve doğru yürüdü. Kapıyı açıp içeri girdi, odasına doğru yürüdü. Hızlı bir şekilde giyinip tekrar evden çıkmıştı. Arabayı adliyenin önünde durdurdu, telefonun sesiyle durdu ve aramayı yanıtladı. Derin bir nefes aldı, karşı taraf konuşmaya başlamıştı.

 

"Günaydın savcım," dedi saygıyla konuştu.

 

"Günaydın," dedi Asil. "Geldim zaten," demeye kalmadan adliyenin kapısında gördü adamı.

 

"Ha! Gördüm sizi savcım," dediğinde Asil arabadan indi. Telefonu kapattı, karşısında duran adama doğru yürüdü.

 

"Neden buradasın Akif?" Dedi Asil, içeriye girdiler. Akif, derin bir nefes aldı ve adımlarını Asil'le birlikte atmaya çalıştı.

 

"Bugün karakola gelmeyeceğinizi bildiğim için geldim savcım," dediğinde Asil'in adımları duraksadı ve gözlerini kısarak baktı karşısındaki adama.

 

"Bir sorun mu var?" Dediğinde Akif derin bir nefes aldı, kafasını olumsuz anlamda iki yana salladı.

 

"Bir sorun yok fakat size göstermem gerek bir şey var savcım," dedi ve elindeki dosyayı Asil'e doğru uzattı. "Planınız işe yarıyor savcım, katille ilgili yeni gelişmeler var," dedi.

 

Asil, dosyayı inceledi ve küçük bir gülümseme kondurdu dudağına. "Güzel," dedi gördüğü şeyle daha çok güldü.

 

"Savcım, beni yanlış anlamayın lütfen," dedi Akif. "Katilin kim olduğuyla ilgili bir tahmininiz mi var acaba? Levent Bey sizin gibi geride durmuyordu." Dediğinde Asil'in dosyada bulunan bakışları Akif'e kaydı.

 

"Bir tahminim elbette var," dedi dosyayı aşağıya indirdi. "Erken davranmaya gelmez ve Levent Bey fazla aceleci davranıyordu."

 

"Katili kendinize çekiyorsunuz savcım, bu fazla tehlikeli. Size zarara verebilir, en kötüsü sizi," dedi cümlesini yarıda kesti ve yutkundu.

 

"Önlemler alındı, merak etme Akif. Görevinin başına dönebilirsin," dediğinde Akif kafasını salladı.

 

Asil, adımlarını kendi odasına doğru attı. Odaya girdiği gibi de dosyaya daha detaylı bakmaya başladı. Katile çok yaklaşmışlardı ve bir tahmini vardı fakat doğru çıkması... Bunu düşünmek istemdiği için dosyayı çekmeceye koyup kilitledi çekmeceyi.

 

Kapı sesiyle derin bir nefes aldı. "Gir," dedi.

 

Kapı açıldı, "savcım, dün istediğiniz dosyalar. İfadeleri tamamlandı ailenin," dedi adam ve elindeki dosyaları masaya bıraktı.

 

"Sorun çıktı mı sorgu sırasında," dedi Asil dosyalara baktı. Gözüne çarpan dosyayı daha çok önüne çekti ve okumaya başladı.

 

"Hayır," dedi adam. "Başka bir isteğiniz yoksa," dediğinde Asil kafasını sağa solla salladı. Adam, odadan çıktı.

 

Asil, ifadeleri en ince ayrıntısına kadar baştan sona okudu. Son dosyayı da okuyup dosyayı geriye çekti ve gözlerini kapattı. Saatlerdir, ara vermeden çalışmıştı. Telefonun sesi doldu kulaklarına. Bıkkın bir soluk bıraktı ve kim olduğuna bakmadan yanıtladı aramayı.

 

"Evet," dediğinde karşı taraftan gelen sesle kaşlarını çattı.

 

"Asil," dedi Levent Bey.

 

"Levent Bey, bir sorun mu var." Dedi, oturduğu yerden kalktı ve pencereye doğru yürüdü.

 

"Karakola gelmen gerek, büyük bir sorun var," dedi Levent Bey gergin çıkan sesiyle.

 

"Adliyede çok fazla işim var ve bugün burada olacağımı söylemiştim size." Pencereyi açtı ve soğuk havanın içeri girmesini sağladı.

 

"Katille ilgili, savcım. Tekrar cinayet işlenmiş," dediğinde Asil'in kaşları hızla çatıldı. Birkaç saat önce her şey yolundaydı, bu kadar hızlı bir şekilde cinayet haberi alması beklediği bir şey değildi. "Sizi bekliyoruz savcım," dedi Levent Bey ve telefonu kapattı.

 

Asil, hızlı bir şekilde paltosunu giydi ve adliyeden hızlı adımlarla ayrıldı. Arabasına geldi ve hiç beklemeden çalıştırdı. Saatte baktığında çoktan öğlen olduğunu gördü. Masal'ı araması gerekiyordu.

 

Hızını biraz azaltmak için frene bastığında, kaşlarını çatmasına da bir oldu. Fren tutmuyordu. Derin bir nefes aldı ve telefonu eline aldı.

 

"Akif, adliyenin önündeki kameraya bak. Benim arabanın olduğu yer," dedi hızlı bir şekilde konuştu.

 

"Hemen," dedi Akif. "Soru ne savcım," dedi Akif önündeki ekran bakmaya devam etti.

 

"Arabanın freniyle oynamışlar. Dediğimi yap." Derin bir nefes alıp sesli bir şekilde verdi. "Arabayı durdurmak için duvara çarpacağım," dedi, başka çaresi yoktu.

 

"Savcım," dedi Akif yutkundu. "Bulunduğunuz yere ambulans toplayacağım. Levent bey," dedi bağırarak.

 

Asil, telefonu kapattı ve Masal'ın adını buldu ve aradı. Bir kaç çalıştan sonra sevdiği kadının sesini duydu.

 

"Sevgilim."

 

"İyi uyudun mu güzelim," dedi Asil, bir yandan da dengeyi sağlamaya çalışıyordu.

 

"Evet," dedi Masal ve derin bir nefes aldı. "Sen ne yapıyorsun, yanıma gelecek misin?"

 

Asil, yutkundu. Bugün yanıma gideceğini hiç sanmıyordu. Bu yüzden, Masal'ın sesini duymak için aramıştı ya. Sesinin iyi olduğunu hissettiği zaman içi rahatlamıştı.

 

"Seni seviyorum," dedi sesi fısıltıyla çıkmıştı fakat Masal duymuştu.

 

"Ben de seni," dedi gülerek. "Ayrıca nereden çıktı bu," dediğinde Asil de güldü.

 

Gözleri tam karşısında duran duvara kaydı. "Seni çok seviyorum," dedi yutkundu. "Şimdi kapatmam gerek güzelim," dedi cevap beklemeden kapattı telefonu.

 

Arabanın hızı değişmedi, duvara son sürat ilerliyordu. Arabanın duvara çarpması, Asil'in bedenini öne doğru savrulması bir olmuştu. Asil ise duyduğu son sesin sevdiği kadın olmasından mutluydu.

 

*

 

"Ben niye buna elimi sürüyorum ki? Ayrıca ben bunu yapmayı bilmiyorum?" Dedi Acar geldiğinde beri konuşuyordu.

 

"Bana bak Acar, ben de keyfimden burada değilim ya! Şuan üçüncü rüyamı görmem gerekiyor," dedi İzem dişlerinin arasından konuştu. Üzeri un olmuştu ve bu onu fazla komik göstermişti.

 

"Biraz un alabilir miyim?" Dedi İnci gülerek baktı Defne'ye.

 

"Al güzelim," dedi Defne, unu İnci'nin önüne bıraktı.

 

"Kurabiyelerimiz çok güzel olacak," dedi İnci.

 

"Ya, çok güzel olacak. Üzerimiz hep un oldu, hayalet gibi de kurabiyelerin pişmesini bekleyeceğiz," dedi Acar, İzem onu dürttü fakat bu umrunda olmadı, omuz silkip önünde duran hamuru yoğurmaya başlamıştı.

 

İnci'ye, Ezgi'nin gittiğini söylemiştik. Sadece Ezgi'nin işi olduğunu söylemiştik, inanmamıştı fakat sorgulamamıştı da. Bu benim işime gelmişti, Ezgi'nin gittiğini söylemek benim için zordu. İnci için daha zor olacaktı.

 

"Masal abla," dedi İnci kahkaha atmaya başladı, irkilip onlara baktığımda kaşlarım havalandı. Kartopu'nu un içinde görmek beklediğim bir şey değildi.

 

Bakışlarım bu sefer de hepsinde gezindi. "Kurabiye yaptığınıza emin misiniz?" Dedim masaya doğru yürüdüm ve kartopunu kucağıma aldım fakat bu iyi bir fikir değildi. Üzerim giydiğim siyah kazak un olmuştu. Kedimi, tekrar masanın üzerine bıraktım ve iki adım geri çekilip tekrar onlara baktım.

 

İzem, kartopunu alıp, "Ben kediciği temizlemek iyi oluru," dedi ve mutfaktan koşar adım çıktı. Üzerimde bulunan unları temizledim.

 

"Ah, elim yoruldu," diye bağırdı Acar. "Bence bu kadar yeter," dedi ve kabı öne doğru itti.

 

"Ama onu biraz daha," dedi İnci, Acar hemen konuştu.

 

"Bence çok bile yoğurdum, baksana nasıl güzel olmuş," dediğinde güldüm. Kesinlikle Acar bugün buraya geldiğine pişman olmuştu.

 

"Kurabiyeler hazır," dedi Defne, fırındaki tepsiyi çıkardı. "Çok güzel kokuyor."

 

"Yanına çay yap da yiyelim," dedi Acar ayağa kalktı. "Ben ellerimi yıkayıp geliyorum."

 

"Bu tepsiyi de fırına atalım," Defne tepsiyi fırına atıp masaya doğru yürüdü ve hamura şekil vermeye başladı.

 

"Bu kadar kurabiye fazla değil mi? Kim yiyecek?" Dedim sandalyeye oturdum.

 

"Asil abi geldiğinde ona da veririz, o da yer," dediğinde güldüm.

 

"Veririz," dedim. En son öğlen konuşmuştuk. Elimde bulunan telefona baktım, aramamıştı. İşi var demek ki.

 

"Baksana, şu şekil nasıl güzel. Bunu kullanalım İnci," dedi Defne. Bakışlarım pencereye kaydı, hava kararmaya başlamıştı.

 

"Salona geçin siz, ben buraları temizleyip gelirim." Dedi Defne.

 

Bakışlarım ona döndü, herkes mutfaktaydı. Bunu hiç fark edememiştim. İzem aldığı tepsiyle çıkmıştı mutfaktan. İnci ve Acar da çıkmıştı mutfaktan, Defne masayı temizlemeye başlamıştı bile. Derin bir nefes aldım ve oturduğum yerden kalktım.

 

"İyi misin sen Masal?" Defne'nin sesiyle bakışlarım onu buldu.

 

"Efendim," dedim anlamadığımı belli eden bir sesle konuştum.

 

"İyi misin dedim ve görüyorum ki iyi değilsin? Neyin var," dedi.

 

Güldüm. "İyiyim, sadece biraz yorgunum. Neyse, ben salona geçiyorum," dedim, gözlerini kısarak bakıyordu gözlerime. Gözlerimi kaçırıp çıktım mutfaktan.

 

Salondan gelen kahkaha sesleri, dudaklarımın kıvrılmasına neden oldu. İnci'nin mutlu olması benim için çok önemliydi. İçeri girdim ve İzem'in yanına oturdum.

 

"Ellerim değdiği için çok lezzetli olmuş," dedi Acar, İzem, yüzünü buruşturup baktı Acar'a.

 

"Eldiven kullanmasa, inanırdım."

 

"Eldiven olması bir şeyi değiştirmez kırmızı elma. Sonuçta hamuru yoğuran kim? Ben. Kötü olma ihtimali sıfır," dedi ve kurabiyeyi ağzına attı.

 

"Ya, ne demezsin," dedi İzem.

 

"Masal abla, sen neden yemiyorsun?" Dedi İnci. Aslına hiç iştahım yoktu fakat İnci'yi üzmek istemediğim için bir tane kurabiye aldım.

 

"Çok güzel olmuş, ellerinize sağlık," dediğim gibi cevap veren Acar olmuştu.

 

"Afiyet olsun," dedi ve önündeki tabaktaki kurabiyeleri yemeye devam etti.

 

"Yavaş, boğulacaksın," dedi İzem, Acar omuz silkip yemeye devam etti. Gülerek kafamı sağa sola salladım.

 

"Oh be! Savaş alanı gibi olmuştu mutfak. Bitirene kadar öldüm ya!" Dedi Defne bedenini koltuğa attı ve kafasını geriye yasladı.

 

"Kurabiye yapma işi de bittiğine göre ben uyumaya gidiyorum." İzem, salondan çıktığı gibi de Acar da ayağa kalktı.

 

"Ben de kaçar. Ayrıca, kurabiyelerin biraz alıyorum İnci. Evde yerim," dedi gülerek.

 

"Olur," dedi İnci gülerek.

 

İnci, Defne ve Acar mutfağa gittiler. Telefonumda gelen sesle bakışlarım sehpaya kaydı.

 

Arayan Dolunay'dı.

 

Derin bir nefes aldım, aramayı yanıtladım. "Efendim Dolunay," dedim gülerek.

 

"Masal, sana soylememi istemediler fakat ben söyleyeceğim," dedi ağlayarak. Kaşlarımı çattı ve oturduğum yerden kalktım.

 

"Ne oluyor?" Dedim hemen.

 

"Abim," dedi ve ağlamaya devam etti. Ellerim titremeye başlamıştı. "Abim iyi değil, sana ihtiyacı var belki bilmiyorum. Seni hisseder," derin ve titrek bir nefes çekti içine. "Seni hisseder," dediğinde gözlerim dolmaya başlamıştı.

 

"Ne oldu?" Dedim tekrar titrek bir sesle.

 

"Kaza yaptı, durumu kötü. Şuan yoğun bakımda. Sana yarın haber vereceklerdi," dedi berbat bir sesle.

 

"Hangi..." Derin bir nefes aldım. Konuşmak neden bu kadar zor olmaya başlamıştı. Kapıya doğru yürümeye başlamıştım bile, beni gören Acar, kaşlarını çattı ve benimle birlikte kapıya doğru yürüdü. "Hangi hastane," dedim ayakkabılarımı giymeye başlamıştım.

 

"Ne hastanesi?" Dedi Acar.

 

Hastaneyi öğrendiğim gibi telefonu kapattım ve kapıyı açtım. Acar, bir anda elini koluma sarı ve beni durdurdu. "Ne hastanesi Masal? Neler oluyor?"

 

"Asil," dedim titreyen sesim, konuşmam engel oluyordu. "Asil kaza yapmış, benim gitmem lazım. Gitmem gerek, bırak kolumu," dedim çekmeye çalıştım.

 

"Bu şekilde gidemezsin. Seni ben götürürüm," dediğinde itiraz etmedim.

 

Apartmandan çıktığımız gibi, Acar'ın arabasına doğru yürüdük. Acar, arabayı çalıştırdı, bakışlarım camdan ona döndü. "Biraz hızlı sür şunu," dedim sert bir sesle. Gözümden akan tek damla yaşla gözlerimi kapattım.

 

Lütfen ona bir şey olmasın. Lütfen...

 

"Sakin ol," dedi Acar ılımlı bir sesle.

 

"Ne sakini ya! Ne sakini!" Derin bir nefes aldım. "Asil," dedim yutkunarak. "Ona bir şey olmaz, değil mi?" Şuan iyi bir şey duymak istiyordum, buna çok ihtiyacım vardı.

 

"Olmaz. Bak, onu çok yeni tanıyorum fakat çok güçlü olduğunu biliyorum. Savcıya kolay kolay bir şey olmaz," dedi gülerek.

 

"Olmaz," dedim kafamı geriye doğru yasladım, gözlerimi kapattığımda; Asil'in yeşil gözleri belirdi. Gözlerimden yaşlar akmaya başladı, silmedim.

 

İçinden sürekli dua ettim, ona bir şey olmasın diye.

 

"Bugün yanıma geleceğini söylemişti," dediğimde Acar'ın bakışları kısa süreliğine gözlerimi buldu fakat uzun sürmedi ve tekrar yola döndü. "Son aradığında ise geleceğim demedi, sustu ve seni seviyorum dedi."

 

"Masal," dedi Acar, susmadım, konuşmaya devam ettim.

 

"Şaşırmıştım fakat hoşuma gitmişti. Gerçi, onunla ilgili her şey hoşuma gidiyor ya." Gözlerimi Acar'a çevirdim. "Ona bir şey olmaz değil mi? Olmasın, onsuz nasıl nefes alırım bilmiyorum. Acar, ben onu çok seviyorum." Dedim gözlerimi kapattım.

 

"Dediğim gibi, ona bir şey olmaz. Sen de üzülme artık," dedi.

 

Araba durduğunda, Acar'ı beklemeden indim ve koşar adım hastaneye doğru yürüdüm.

 

"Masal."

 

Gelen ses döndüğümde, gözleri kızarmış Dolunay'la kesişti gözlerimiz. Hızlı adımlarla yürüdüm yanına. "Nasıl, iyi değil mi? Cevap ver lütfen?" Dedim.

 

"Yoğun bakımda. Doktorlar cevap vermiyor," dedi, elini tuttum.

 

"Beni ona götür," dedim.

 

Asansöre doğru yürüdük. Sustu, ben sustum. Gözlerimden akan yaşı sildim. Sonunda asansör durdu. Çıktığım gibi de köşede perişan halde duran Elif ablayı gördüm.

 

Engin amca, Levent Bey, Cihan, hepsi buradaydı.

 

"Elif abla," dediğimde hepsinin bakışları beni buldu.

 

Cihan hızlı adımlarla bana doğru yürüdü, onu es geçip Elif ablaya doğru yürüdüm. "İyi mi?" Dedim fısıltıyla, sesimi ben bile zor duymuştum.

 

Elif abla bir anda bana sarıldı, "İyi olacak. Çok iyi olacak kızım," dediğinde gözlerimi kapattım. İyi olacaktı.

 

"Senin burada olmaman gerekiyordu," dedi Cihan. Cevap vermedim.

 

"Dinçer," dedi Levent Bey. Dinçer'i görmemiştim.

 

"Kimin olduğu Belli Levent abi. Birazdan konuşuruz," dedi gizemli bir sesle.

 

Ayağa kalktım ve cama doğru yürüdüm. Bakışlarım sedyede uyuyan Asil'e kaydı. Başında sargı vardı, vücudunda da, morluklar ve en kötüsü de yaralar vardı. Bu kadar kötü müydü kaza!

 

"Savcım, iyi olacak Masal." Dinçer yanımda durup benim gibi camdan baktı Asil'e.

 

"Ne zaman oldu," dedim derin bir nefes aldım ve sesimin daha düzgün çıkmasını sağladım. "Nasıl oldu? En son konuştuğumuzda iyiydi?"

 

"Öğle olmuş," dediğinde bakışlarım hızla onu buldu. Öğlen.

 

Beni aradıktan sonra olmuştu.

 

"Masal," diyerek yanımda duran Cihan'ı duydum. Bakmadım ona, cevap da vermedim. Cihan, ona cevap vermediğim için geri çekildi.

 

Bakışlarım hâlâ Asil'deydi. Gözlerini görememek zordu. Çok zor.

 

"Babamın telefonu çalıyor," dedi Dolunay. "Götürüp versem iyi olacak," dediğinde bakışlarım onu buldu. Bitkin ve berbat duruyordu. Aynı şekilde Elif abla öyle.

 

"Ben götürürüm." Dediğimde bakışları gözlerimi buldu. "Sen otur, kötü görünüyor zaten."

 

Telefonu bana doğru uzattı ve koridorun sonundaki odada olduklarını söyledi. Koridorun sonundaki odaya doğru yürüdüm, kapıya yaklaştım. Kapı zaten aralık bir şekilde açıktı.

 

"Bu nasıl olur," diyerek bağırdı Engin amca.

"Davayla Asil ilgileniyordu. Ne yaptığını belli kişiler dışında kimse bilmiyordu," dedi Levent Bey yorgun çıkan bir sesle. Sesini duymak ürpermeme sebep olmuştu.

 

"Katili kendisine çekmiş resmen. Manyak bu adam," dedi Cihan hayret eden bir sesle.

 

"Bence onunla ilgisi yok," bu sesi bilmiyordum, ilk defa duymuştum. "Katil, Masal'ın etrafında ve savcım da ona çok yakın. Sevgilisi, katilin yeni hedefi de savcım."

 

Odada derin bir sesizlik oldu fakat benim kalp atışlarım yüksek bir gürültüyle atmaya ve kulaklarımı sağır eder gibi yükselmeye başlamıştı. Elimi kalbime attım, bu olmazdı. Olamazdı değil mi?

 

Asil, beni yüzümden mi... Kafamı hızlı bir şekilde sağa sola salladım.

 

"Ne anlatıyorsun lan sen," dedi Cihan sert bir sesle konuştu.

 

Kapıdan geri çekildim. Adımlarımı asansöre doğru attım. Asansöre binip, herhangi bir katta durdum ve o kattaki lavaboya girdim. Yüzümü bol suyla yıkadım.

 

Duyduğum şeyler ağırdı.

 

Bakışlarım aynada yansımama kaydı, gözlerimin içi kızarmıştı, berbat duruyordum fakat dış görünüş umrumda bile değildi.

 

Asil, senin yüzünden bu halde!

 

Kafamda yankılanan sesle birlikte gözlerimi kapattım. Zihnimdeki sesin susmasını istedim fakat susmak yerine daha çok artmıştı ve bu da başımın ağrımasın sebep olmuştu.

 

Aşk her şeye iyi gelir miydi, peki bu aşk yüzünden birinin acı çekmesi gerekir miydi? Neden bir anda böyle düşündüm, bilmiyorum. Asil'e zarar vermek son isteyeceğim şey bile değildi. Benim yüzümden zarar görmesini, asla istemem.

 

Kabul et Masal. Sen insanlara zarar vermekten başka bir işe yaramıyorsun. Kabul et, mutlu olmak sana fazla.

💚🤎

Bitti...

Bir sonraki bölümde görüşmek üzere.✨

{Instagram: karaelmas70}

​​

 

Bölüm : 06.03.2025 00:49 tarihinde eklendi
Okur Yorumları Yorum Ekle
Hikayeyi Paylaş
Loading...